Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Psikolog Ayşen Evliçoğlu Şimşek - Agape Danışmanlık Merkezi
Bazen kendimizi sanki çepeçevre şiddet ve zulümle çevrilmiş bir dünyada yaşıyor gibi algılayabiliriz. Şiddet ve zalimliğin çok sık görüldüğü ve hatta neredeyse kabul edildiği bir dünyada çocukların daha duyarlı, vicdanlı, farklılıkları kabul edebilen insanlar olarak gelişebilmeleri için neler yapılmalı, onlara nasıl davranılmalı?
Bu sorular pek çok anne ve babanın merak ettiği sorulardır. Duyarlı çocuklar yetiştirmenin dünyadaki şiddeti azaltmada tek çözüm olmadığı açıktır yine de hepimiz gerek televizyonda, gerek caddelerde şiddete maruz kalmalarının çocukların daha katı yürekli olmalarına yol açıp açmadığını düşünmekteyiz...
Kuşkusuz anne babalar çocuklarının yaşamını etkileyen her şeyi kontrol edemezler. Çocukların doğuştan getirdikleri kendilerine özgü kişilik özelliklerini, içinde yaşadıkları gerçek dünyanın kimi zaman sert ve acımasız yüzü ile karşılaşmalarını ve bu karşılaşmalar sonucu yaşayacakları hayal kırıklıklarını kontrol etmek, onları bu yaşantılardan koruyabilmek pek mümkün değildir. Yaşam boyunca edinecekleri tüm bu deneyimlerle birlikte, çocuklarımızın daha sevecen, daha adil ve daha duyarlı bireyler olarak yetişmeleri için, öncelikle onların “empati yetilerini geliştirmemiz gerekir.
EMPATİ NEDİR?
Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine “empati” adı verilir. Kişinin empati kurabilmesi için gerekli olan öğeleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Empati kuracak kişi, kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Her insan gerek kendisini, gerekse çevresini kendine özgü bir biçimde algılar; bu algısal yaşantı özneldir (subjektiftir); kişiye özgüdür. Yani her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış açısıyla bakar. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, olayları onun gibi algılamaya ve yaşamaya çalışmalıyız.
Bunu gerçekleştirmek için de empati kurmak istediğimiz kişinin rolüne girmeli, onun yerine geçerek adeta olaylara onun gözlüklerinin gerisinden bakmalıyız. Bir kızılderili atasözü “Bir insanı anlamak istiyorsan, gökte üç ay eskiyene kadar onun ayakkabılarıyla dolaşmalısın” der. Karşımızdaki kişinin rolüne girerek empati kurduğumuzda, o kişinin rolünde kısa bir süre kalmalı, daha sonra bu rolden çıkarak kendi yerimize geçebilmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız. Karşımızdaki ile özdeşim kurmak (ona benzemek) veya ona sempati duymak, empatiden farklı şeylerdir.
2. Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gerekir.
3. Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi beklenir. Karşımızdaki kişinin duyguları ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemezsek empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız.
ÇOCUKLARDA EMPATİK ÖZELLİKLER NE ZAMAN GELİŞMEYE BAŞLAR?
Yapılan araştırmalar sonucunda birçok uzman çocukların çok küçük yaştan itibaren empati kurabildiğini söylüyor ve bu durumun çocuklarda içgüdüsel olarak ortaya çıktığını belirtiyorlar.
Çocuğun empati kurmak konusunda oluşturacağı beceri, onun ahlak gelişimini geliştireceği gibi diğer insanlarla olan sosyal iletişimini de kolaylaştıracaktır. Bu nedenle ona empati kurma konusunda yardımcı olacak çeşitli eğitimler vermek ailenin en önemli görevlerinden biridir.
Anne-babaları ve çevrelerindeki yetişkinler tarafından duyguları anlaşılan, ifade edilen çocuklar empatiyi daha kolay öğrenirler. Çünkü empati becerisinin gelişimi için öncelikle kişinin kendi duygularının farkında olması, duygular arasındaki farkları hissedebilmesi önemlidir.
ÇOCUK YAŞAMINDA EMPATİK DÜŞÜNCE NEDEN ÖNEMLİDİR?
Çocuk sosyal yaşam içinde yer alırken, kabul etmeyi, uyum sağlamayı, nerede nasıl davranması gerektiğini öğrenir. Bu aşamaların ardından diğerleri tarafından kabul görmeye başlar. Çocuk ancak sosyal olarak kabul gördüğünde sosyal iletişim içinde yer alabilir. Kabul görmenin en önemli koşullarından biri de empatidir, yani kendi ihtiyaçları ve duyguları kadar grup içindeki diğer bireylerin de duygu ve ihtiyaçlarını fark edebilmektir. Başkalarının davranışlarının altında yatan duyguları fark etmek, bu duyguların hangi tepkilere neden olduğunu anlayabilmek uyum için çok önemlidir.
Empatik düşünebilen çocuklar çevrelerinde olup bitenleri daha iyi yorumlayabilir, başkalarının problemlerini daha kolay anlayabilir ve ilişkileri içindeki problemleri daha kolay çözebilirler. Bu özellikleri de diğerleri tarafından kolayca kabul görmelerini sağlar.
ANNE-BABALAR BU ÖZELLİKLERİN GELİŞMESİNE NASIL YARDIMCI OLABİLİRLER?
Tüm ilişkilerde olduğu gibi anne-babaların çocuklarıyla ilişkilerinde de empatinin önemi büyüktür. Özellikle disiplin uygulamalarında çocuktan ne istendiği ve ne istenmediği dile getirilirken anne babanın kendi duygularını ifade edebilmesi çok önemlidir. Hangi davranışın rahatsız edici olduğu ve anne baba için hangi duyguyu yarattığı uygun bir dille ifade edildiğinde, çocukta istenen davranışları görme olasılığı artar. Aynı şekilde hoşa giden ve anne babayı memnun eden davranışların da ifade edilmesi çocuğun olumlu davranışlarının pekişmesini sağlar.
Çocuklar herhangi bir sıkıntı yaşadıklarında ve yaşattıklarında, bu durum anne babaları tarafından sadece bir disiplin ve davranış problemi olarak ele alınmamalıdır. Aynı zamanda çocukların içinde bulundukları yaşantıyı anlayabilmek, onların duygularını fark edebilmek ve bu duyguları onlara yansıtabilmek için de çaba gösterilmelidir. Bu çaba çocukla anne-baba arasındaki temel güven duygusunun gelişimi için çok önemlidir. Anne-babaları tarafından duyguları anlaşılan çocukların davranış problemleri de azalacaktır.
Çocukluk çağında yaşanan birçok ruhsal ve davranışsal problem empatik yaklaşım sayesinde erkenden fark edilebilir ve bu problemlere müdahale edilmesi kolaylaşabilir. Çocuklar yaşadıkları sıkıntılı durumları genellikle dolaylı yoldan, davranışları ve tutumları ile ifade ederler. Eğer anne ve babalar empatik yaklaşımı benimseyip çocukların duygularına karşı duyarlı olabilirlerse, onlardaki değişimlerin kaynağını ve değişime neden olan temel duyguları kısa sürede fark edebilir ve bu sayede birçok problemi hafif düzeydeyken çözüme ulaştırma şansı yakalayabilirler.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Psikolog Ayşen Evliçoğlu Şimşek - Agape Danışmanlık Merkezi
Bazen kendimizi sanki çepeçevre şiddet ve zulümle çevrilmiş bir dünyada yaşıyor gibi algılayabiliriz. Şiddet ve zalimliğin çok sık görüldüğü ve hatta neredeyse kabul edildiği bir dünyada çocukların daha duyarlı, vicdanlı, farklılıkları kabul edebilen insanlar olarak gelişebilmeleri için neler yapılmalı, onlara nasıl davranılmalı?
Bu sorular pek çok anne ve babanın merak ettiği sorulardır. Duyarlı çocuklar yetiştirmenin dünyadaki şiddeti azaltmada tek çözüm olmadığı açıktır yine de hepimiz gerek televizyonda, gerek caddelerde şiddete maruz kalmalarının çocukların daha katı yürekli olmalarına yol açıp açmadığını düşünmekteyiz...
Kuşkusuz anne babalar çocuklarının yaşamını etkileyen her şeyi kontrol edemezler. Çocukların doğuştan getirdikleri kendilerine özgü kişilik özelliklerini, içinde yaşadıkları gerçek dünyanın kimi zaman sert ve acımasız yüzü ile karşılaşmalarını ve bu karşılaşmalar sonucu yaşayacakları hayal kırıklıklarını kontrol etmek, onları bu yaşantılardan koruyabilmek pek mümkün değildir. Yaşam boyunca edinecekleri tüm bu deneyimlerle birlikte, çocuklarımızın daha sevecen, daha adil ve daha duyarlı bireyler olarak yetişmeleri için, öncelikle onların “empati yetilerini geliştirmemiz gerekir.
EMPATİ NEDİR?
Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine “empati” adı verilir. Kişinin empati kurabilmesi için gerekli olan öğeleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Empati kuracak kişi, kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Her insan gerek kendisini, gerekse çevresini kendine özgü bir biçimde algılar; bu algısal yaşantı özneldir (subjektiftir); kişiye özgüdür. Yani her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış açısıyla bakar. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, olayları onun gibi algılamaya ve yaşamaya çalışmalıyız.
Bunu gerçekleştirmek için de empati kurmak istediğimiz kişinin rolüne girmeli, onun yerine geçerek adeta olaylara onun gözlüklerinin gerisinden bakmalıyız. Bir kızılderili atasözü “Bir insanı anlamak istiyorsan, gökte üç ay eskiyene kadar onun ayakkabılarıyla dolaşmalısın” der. Karşımızdaki kişinin rolüne girerek empati kurduğumuzda, o kişinin rolünde kısa bir süre kalmalı, daha sonra bu rolden çıkarak kendi yerimize geçebilmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız. Karşımızdaki ile özdeşim kurmak (ona benzemek) veya ona sempati duymak, empatiden farklı şeylerdir.
2. Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gerekir.
3. Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi beklenir. Karşımızdaki kişinin duyguları ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemezsek empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız.
ÇOCUKLARDA EMPATİK ÖZELLİKLER NE ZAMAN GELİŞMEYE BAŞLAR?
Yapılan araştırmalar sonucunda birçok uzman çocukların çok küçük yaştan itibaren empati kurabildiğini söylüyor ve bu durumun çocuklarda içgüdüsel olarak ortaya çıktığını belirtiyorlar.
Çocuğun empati kurmak konusunda oluşturacağı beceri, onun ahlak gelişimini geliştireceği gibi diğer insanlarla olan sosyal iletişimini de kolaylaştıracaktır. Bu nedenle ona empati kurma konusunda yardımcı olacak çeşitli eğitimler vermek ailenin en önemli görevlerinden biridir.
Anne-babaları ve çevrelerindeki yetişkinler tarafından duyguları anlaşılan, ifade edilen çocuklar empatiyi daha kolay öğrenirler. Çünkü empati becerisinin gelişimi için öncelikle kişinin kendi duygularının farkında olması, duygular arasındaki farkları hissedebilmesi önemlidir.
ÇOCUK YAŞAMINDA EMPATİK DÜŞÜNCE NEDEN ÖNEMLİDİR?
Çocuk sosyal yaşam içinde yer alırken, kabul etmeyi, uyum sağlamayı, nerede nasıl davranması gerektiğini öğrenir. Bu aşamaların ardından diğerleri tarafından kabul görmeye başlar. Çocuk ancak sosyal olarak kabul gördüğünde sosyal iletişim içinde yer alabilir. Kabul görmenin en önemli koşullarından biri de empatidir, yani kendi ihtiyaçları ve duyguları kadar grup içindeki diğer bireylerin de duygu ve ihtiyaçlarını fark edebilmektir. Başkalarının davranışlarının altında yatan duyguları fark etmek, bu duyguların hangi tepkilere neden olduğunu anlayabilmek uyum için çok önemlidir.
Empatik düşünebilen çocuklar çevrelerinde olup bitenleri daha iyi yorumlayabilir, başkalarının problemlerini daha kolay anlayabilir ve ilişkileri içindeki problemleri daha kolay çözebilirler. Bu özellikleri de diğerleri tarafından kolayca kabul görmelerini sağlar.
ANNE-BABALAR BU ÖZELLİKLERİN GELİŞMESİNE NASIL YARDIMCI OLABİLİRLER?
Tüm ilişkilerde olduğu gibi anne-babaların çocuklarıyla ilişkilerinde de empatinin önemi büyüktür. Özellikle disiplin uygulamalarında çocuktan ne istendiği ve ne istenmediği dile getirilirken anne babanın kendi duygularını ifade edebilmesi çok önemlidir. Hangi davranışın rahatsız edici olduğu ve anne baba için hangi duyguyu yarattığı uygun bir dille ifade edildiğinde, çocukta istenen davranışları görme olasılığı artar. Aynı şekilde hoşa giden ve anne babayı memnun eden davranışların da ifade edilmesi çocuğun olumlu davranışlarının pekişmesini sağlar.
Çocuklar herhangi bir sıkıntı yaşadıklarında ve yaşattıklarında, bu durum anne babaları tarafından sadece bir disiplin ve davranış problemi olarak ele alınmamalıdır. Aynı zamanda çocukların içinde bulundukları yaşantıyı anlayabilmek, onların duygularını fark edebilmek ve bu duyguları onlara yansıtabilmek için de çaba gösterilmelidir. Bu çaba çocukla anne-baba arasındaki temel güven duygusunun gelişimi için çok önemlidir. Anne-babaları tarafından duyguları anlaşılan çocukların davranış problemleri de azalacaktır.
Çocukluk çağında yaşanan birçok ruhsal ve davranışsal problem empatik yaklaşım sayesinde erkenden fark edilebilir ve bu problemlere müdahale edilmesi kolaylaşabilir. Çocuklar yaşadıkları sıkıntılı durumları genellikle dolaylı yoldan, davranışları ve tutumları ile ifade ederler. Eğer anne ve babalar empatik yaklaşımı benimseyip çocukların duygularına karşı duyarlı olabilirlerse, onlardaki değişimlerin kaynağını ve değişime neden olan temel duyguları kısa sürede fark edebilir ve bu sayede birçok problemi hafif düzeydeyken çözüme ulaştırma şansı yakalayabilirler.
Son Güncelleme: Pazar, 08 Temmuz 2012 15:07
Gösterim: 5056
SBS’nin ardından 8. Sınıf öğrencileri puanlarına göre okumak istedikleri liseler arasından tercihte bulunacaklar, şart olmasa da artık herkes biliyor ki iyi bir üniversiteye yerleşebilmenin en önemli basamaklarından biri aynı zamanda iyi bir lise eğitimi almaktan geçiyor.
Türk eğitim sisteminde pek çok da lise türü var, bu lise türleri içerisinde öğrencilerden beklenen ileride seçmek istediği meslekle, gitmek istediği lise türü arasında paralel bağlar kurmasıdır. Mevcut sistem maalesef liseye geçişi öğrencinin okul başarısına ya da bir sınav başarısına endekslemiştir. Bu nedenle öğrencinin ileride seçmek istediği meslekle öğrencinin gideceği lise türü arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur.
Öğrenci, liseden sonra üniversite ile akademik eğitimine devam etmek istiyor ise doğal olarak akademik eğitim veren ve bir üst öğretim kurumuna hazırlayan Anadolu, fen, sosyal bilimler ya da genel liselerden birisine devam etmelidir.
Eğer öğrenci, liseden sonra üniversite ile akademik eğitimine devam etmek istemiyor ve bir an önce iş hayatına atılarak çalışmayı arzuluyorsa da mesleki ve teknik liselerden birisine kayıt yaptırmalıdır.
Ortaöğretim kurumlarına öğrenci alımına bakıldığında merkezi sınavlarla öğrenci alımı yapılan okullar arasında Anadolu Liseleri, Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Anadolu Öğretmen Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri ya da Anadolu İmam Hatip Liseleri gibi liseler bulunmaktadır.
Yazılı sınav ve Mülâkat ve Yetenek Sınavı ile öğrenci alan okullar arasında Askeri Liseler, Polis Koleji, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri ya da Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Liseleri gibi okullar yer almaktadır.
Mezun olunan okulun diploma notuna göre öğrenci alan okullar içerisinde ise Endüstri Meslek Liseleri ve Kız Meslek Liseleri bulunmaktadır. Genel liseler ise herhangi bir koşula bağlı olmaksızın öğrencileri kabul eden lise türlerinden birisidir.
Okul türlerine bakıldığında her bir okul türünün öğrenciye sunduğu ayrıcalıklı durumlar vardır.
Fen Liseleri
Matematik ve fen dersleri ağırlıklı eğitim veren bu liselerde okuyan öğrencilerin mesleki tercihleri genel olarak sağlık bilimleri alanında ya da mühendislik bilimleri alanında oluşmaktadır. Bu okullara girebilmek için SBS sınavlarında çok iyi dereceler elde etmek gerekmektedir.
Sosyal Bilimler Liseleri
Edebiyat ve sosyal bilimler alanlarındaki ilgi ve yetenekleri üst düzeyde olan öğrencileri bu alanlarda yükseköğretime hazırlamak amacıyla kurulan sosyal bilimler liselerinde sözel ve eşit ağırlık alanlarında eğitim görmek isteyen öğrenciler için uygun eğitim olanakları sunmaktadır. Son yıllarda üniversiteye yerleştirmede sosyal bilimler lisesi ilk sıralarda yer almaktadır.
Anadolu Öğretmen Liseleri
Öğrencilere mezun olduklarında en fazla avantaj sağlayan okullar arasında ilk sırada Anadolu öğretmen liseleri gelmektedir. Anadolu öğretmen liseleri öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına öğrenci hazırlayan kurumlar olmakla birlikte mezun olan öğrenciler istedikleri takdirde öğretmenlik dışındaki alan ve bölümleri de hiçbir kısıtlama olmadan rahatlıkla kazanabilmektedirler.
Anadolu Liseleri
Anadolu liseleri ise öğrencileri ilgi, yetenek ve başarılarına göre yükseköğretim programlarına hazırlayan ve yabancı dili belirli seviyede öğrencilere öğretmeyi amaçlayan okullardır. Bu okullardan mezun olan öğrenciler, sınavı kazanmaları halinde alanları ile ilgili istedikleri yükseköğretim programlarına devam edebilmektedirler.
Meslek Liseleri
Bir öğrenci, liseden sonra üniversite ile akademik eğitimine devam etmek istemiyor ve bir an önce iş hayatına atılarak çalışmayı arzuluyorsa da mesleki ve teknik liselerden birisine gidebilmek önemli bir avantajdır.
Milli Eğitim Bakanlığı son dönemdeki çalışmalarıyla meslek ve teknik liselere talebin artması için çalışmalar sürdürüyor. Örneğin; 2010-2014 stratejik planlarında MEB Meslek Liseleri mezunlarının girişimciliğini özendiriyor ve istihdama yönelik olarak ilgili kurumlarla iş birliği içerisinde kendi işini kurmak isteyen mezun öğrencilere kredi bularak kısa zamanda birer iş yeri sahibi olmalarını ve üretime katılmalarını teşvik etmeye çalışıyor.
Bakanlığın bir diğer önemli çalışması da Meslek yüksekokullarının mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarıyla entegrasyonunu güçlendirmek ve meslek yüksekokullarını daha cazip hale getirmek.
Rehberlik Hizmeti
Öğrencilerin yukarıda belirtilen farklı Lise türleri arasından tercih yapabilmesi için iyi bir rehberlik hizmeti almasını şart görünüyor. Kendi ilgi ve yetenekleri konusunda farkındalığı artmış bir öğrencinin kendisine geleceği ile ilgili hedef belirlemesi bir o kadar kolay olabilecektir. Tabi ki öğrencinin belirlediği bu hedefin de ulaşılabilir, gerçekçi ve kendi gelecek beklentileri ile örtüşen bir hedef olması çok önemlidir.
Kendini ve Meslekleri Tanı
Genel olarak, “bireyin geçimini sağlamak için yürüttüğü etkinlikler bütünü” olarak tanımlanan meslek; kişinin potansiyelini en üst seviyede kullanarak, ilgi ve yeteneklerini kullanabileceği sosyal ve psikolojik doyum sağlayabileceği hayata dair önemli bir seçimdir. Bu seçimin doğru ve isabetli olarak yapılabilmesi, bireyin kendisini tanıması, meslekleri tanıması ve kendi özelliklerine uygun mesleklere yönelme kararı ile mümkün olur.
Meslek seçimi konusunda verilecek karar, dayanağını kişinin özünden almalıdır. Kişilik gelişimleri sağlıklı olan, özlerini tanıyan ve onu gerçekleştirme çabasında olan kimseler gerek kendileri gerekse çevre olanaklarına ilişkin doğru, ayrıntılı ve gerçekçi bilgilere sahip olduklarından, doğru karar vermekte güçlük çekmemektedirler.
Yaşam boyunca süren kariyer planlamasında lise yıllarında atılan adımlar, yaşanan deneyimler ve yapılan seçimler önemli rol oynar. Seçilen okul gencin;
• İlgi ve yetenekleri doğrultusunda bir eğitim alabilmesinin yolunu açmışsa
• Kendisini tanımasına olanak sunuyorsa,
• Bilgiye ulaşma kaynaklarını yeterince sunabiliyorsa,
• Kendine güven duygusunu aşılayabiliyorsa
• Önündeki seçenekleri değerlendirme fırsatını veriyorsa,
• İletişim becerilerini geliştirip kendini ifade edebilmesine olanak sunuyorsa,
• Seçeceği mesleğe ilişkin uygun dersleri almasını sağlıyorsa
• Uygun bir rehberlik hizmeti sunuyorsa
Kendisine uygun bir okulu seçmiş demektir.
Okul Araştırırken
Biliyoruz ki her çocuğun ilgi ve yetenekleri birbirinden farklı. Kimi daha akademik ağırlıklı bir eğitim almak isterken kimi özel yetenekleri ile doğru orantılı farklı bir eğitim almak ister. O nedenle çocukların kendi özelliklerini ortaya koyabileceği, akademik olarak gelişimine katkı sağlayacağı sosyal ve duygusal alanda da gelişebileceği okul ortamları aranmalıdır. Okul seçimi ve tercihler aşaması sırasında ailelerin çocuklarıyla beraber tanıma amaçlı okul ziyaretleri yapmaları önemlidir.
Fiziki yapı eğitim kalitesini ve öğrencinin sosyal gelişimini etkileyen önemli faktörlerdendir. Dersliklerin büyüklüğünün öğrenci sayısı ile orantılı olması, öğrencilerin sosyal özelliklerini geliştirebileceği ve bağımsız bir birey olmasını sağlayacak sosyal etkinliklerin çeşitliliği, spor alanlarının genişliği, öğrendiklerini kullanmasını ve pekiştirmesini sağlayacak laboratuarların yeterli sayıda ve donanımda olması, bilişim teknolojilerinden sınıf ortamlarında olabildiğince yararlanılması iyi bir lise eğitimi için gerekli fiziksel donanımı ifade eder.
Öğretmen kadrosunun niteliği, okulun akademik alanlardaki başarısı, okul içi ve dışı proje çalışmalarında gelişmiş olması ve sosyal sorumluluklar üstlenmesi, okulun eğitim-öğretim düzeyi hakkında fikir verir. Yabancı dil eğitimi gençlerin çağı yakalaması için önemlidir.
Okulun rehberlik servisinin çalışmaları öğrencinin sosyal ve zihinsel gelişimi için önemlidir. Özellikle mesleki rehberlik çalışmalarının yapılması, öğrencinin bundan sonraki eğitim yaşamını sağlıklı bir şekilde yönlendirebilmesini sağlar. Okul yönetimi ve psikolojik danışmanların velilerle iletişimi, eğitimin desteklenmesi için önemli kriterlerden biridir.
Öğrencinin sosyal becerilerinin gelişmesini sağlayacak olan kulüp çalışmalarının ve eğitsel etkinliklerin aktif olarak sürdürülmesi önemlidir. Bu tür etkinlikler kişinin sorumluluk alma, takım çalışmasına uyum sağlama, kendi güçlü ve zayıf yanlarını tanımasına fırsat verir. Eğitim programının içinde sistemli bir şekilde yer verilen bu tür faaliyetler eğitimi destekler.
Okulun Dil Eğitimi İle İlgili Nelere Dikkat Edilmeli?
Günümüzde yabancı dil eğitiminin önemi gittikçe artmaktadır. Dünyada İngilizce dilini 2. dil olarak konuşanların sayısı anadil olarak konuşanları geçmektedir. Dünyada bilim dilinin %70’i, haberleşme dilinin %80’i ve Internet dilinin %90’ı İngilizce olarak yapılmaktadır.
Doğal olarak bir eğitim kurumunun öğrencisine kazandırmayı hedeflediği en önemli özelliklerden birisi de okuma ve yazma düzeyinde iyi bir yabancı dil becerisi olmalıdır. Anne baba olarak tercih edilecek okulun yabancı dile eğitimine bakışını iyi incelemeli ve değerlendirmelerini ona göre yapmalıdırlar.
Buna göre okul ; Dinlediğini ve okuduğunu anlamada, karşılıklı konuşma becerilerinde, sözlü ve yazılı anlatımda iyi bir dil becerisi verebilmelidir. Bu konuda araştırdığınız okulların mezunlarının Orta Öğretimde ya da Üniversite düzeyinde hazırlık sınıflarını atlama yüzdeleri sorgulanmalıdır.
Ailelere Düşen Sorumluluklar
Aileler, Lise seçimine daha geniş bir pencereden bakmalı, çocuğunu her yönüyle hayata hazırlayan okulları araştırıp bulmalı ve Üniversiteye en çok öğrenci yerleştiren okullar iyi okul değerlendirmesinde tek ölçüt değildir bunu bilmelidirler.
Sosyal yönü güçlü bir çocuk daha yaratıcı ve daha özgürdür, duygusal yönü gelişmiş sosyal sorumluluklar yüklenmiş çocuk kendisine ve çevresine karşı duyarlı empatik biri olarak yetişmektedir. Akademik desteği yeterince alabilmiş öğrenciden beklenen karşılaşabileceği engelleri aşabilme becerisidir. Bu nedenle veliler çocukları için akan suyun peşinden koşmak yerine akan suyun yönünü değiştirecek güçte ve olanaklarda eğitim veren okulları arayıp bulabilmelidirler.
Burada önemli olan öncelikle mesleki seçim sürecine duygusal yaklaşmamak eldeki bilgileri (çocuğuyla ilgili) objektif olarak değerlendireceğimiz bilimsel bir veri olarak görüp sürece bu doğrultuda bakmaktır.
Alpaslan DARTAN
Terakki Vakfı Okulları
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi Koordinatörü
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
SBS’nin ardından 8. Sınıf öğrencileri puanlarına göre okumak istedikleri liseler arasından tercihte bulunacaklar, şart olmasa da artık herkes biliyor ki iyi bir üniversiteye yerleşebilmenin en önemli basamaklarından biri aynı zamanda iyi bir lise eğitimi almaktan geçiyor.
Türk eğitim sisteminde pek çok da lise türü var, bu lise türleri içerisinde öğrencilerden beklenen ileride seçmek istediği meslekle, gitmek istediği lise türü arasında paralel bağlar kurmasıdır. Mevcut sistem maalesef liseye geçişi öğrencinin okul başarısına ya da bir sınav başarısına endekslemiştir. Bu nedenle öğrencinin ileride seçmek istediği meslekle öğrencinin gideceği lise türü arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur.
Öğrenci, liseden sonra üniversite ile akademik eğitimine devam etmek istiyor ise doğal olarak akademik eğitim veren ve bir üst öğretim kurumuna hazırlayan Anadolu, fen, sosyal bilimler ya da genel liselerden birisine devam etmelidir.
Eğer öğrenci, liseden sonra üniversite ile akademik eğitimine devam etmek istemiyor ve bir an önce iş hayatına atılarak çalışmayı arzuluyorsa da mesleki ve teknik liselerden birisine kayıt yaptırmalıdır.
Ortaöğretim kurumlarına öğrenci alımına bakıldığında merkezi sınavlarla öğrenci alımı yapılan okullar arasında Anadolu Liseleri, Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Anadolu Öğretmen Liseleri, Anadolu Meslek Liseleri ya da Anadolu İmam Hatip Liseleri gibi liseler bulunmaktadır.
Yazılı sınav ve Mülâkat ve Yetenek Sınavı ile öğrenci alan okullar arasında Askeri Liseler, Polis Koleji, Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri ya da Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Liseleri gibi okullar yer almaktadır.
Mezun olunan okulun diploma notuna göre öğrenci alan okullar içerisinde ise Endüstri Meslek Liseleri ve Kız Meslek Liseleri bulunmaktadır. Genel liseler ise herhangi bir koşula bağlı olmaksızın öğrencileri kabul eden lise türlerinden birisidir.
Okul türlerine bakıldığında her bir okul türünün öğrenciye sunduğu ayrıcalıklı durumlar vardır.
Fen Liseleri
Matematik ve fen dersleri ağırlıklı eğitim veren bu liselerde okuyan öğrencilerin mesleki tercihleri genel olarak sağlık bilimleri alanında ya da mühendislik bilimleri alanında oluşmaktadır. Bu okullara girebilmek için SBS sınavlarında çok iyi dereceler elde etmek gerekmektedir.
Sosyal Bilimler Liseleri
Edebiyat ve sosyal bilimler alanlarındaki ilgi ve yetenekleri üst düzeyde olan öğrencileri bu alanlarda yükseköğretime hazırlamak amacıyla kurulan sosyal bilimler liselerinde sözel ve eşit ağırlık alanlarında eğitim görmek isteyen öğrenciler için uygun eğitim olanakları sunmaktadır. Son yıllarda üniversiteye yerleştirmede sosyal bilimler lisesi ilk sıralarda yer almaktadır.
Anadolu Öğretmen Liseleri
Öğrencilere mezun olduklarında en fazla avantaj sağlayan okullar arasında ilk sırada Anadolu öğretmen liseleri gelmektedir. Anadolu öğretmen liseleri öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarına öğrenci hazırlayan kurumlar olmakla birlikte mezun olan öğrenciler istedikleri takdirde öğretmenlik dışındaki alan ve bölümleri de hiçbir kısıtlama olmadan rahatlıkla kazanabilmektedirler.
Anadolu Liseleri
Anadolu liseleri ise öğrencileri ilgi, yetenek ve başarılarına göre yükseköğretim programlarına hazırlayan ve yabancı dili belirli seviyede öğrencilere öğretmeyi amaçlayan okullardır. Bu okullardan mezun olan öğrenciler, sınavı kazanmaları halinde alanları ile ilgili istedikleri yükseköğretim programlarına devam edebilmektedirler.
Meslek Liseleri
Bir öğrenci, liseden sonra üniversite ile akademik eğitimine devam etmek istemiyor ve bir an önce iş hayatına atılarak çalışmayı arzuluyorsa da mesleki ve teknik liselerden birisine gidebilmek önemli bir avantajdır.
Milli Eğitim Bakanlığı son dönemdeki çalışmalarıyla meslek ve teknik liselere talebin artması için çalışmalar sürdürüyor. Örneğin; 2010-2014 stratejik planlarında MEB Meslek Liseleri mezunlarının girişimciliğini özendiriyor ve istihdama yönelik olarak ilgili kurumlarla iş birliği içerisinde kendi işini kurmak isteyen mezun öğrencilere kredi bularak kısa zamanda birer iş yeri sahibi olmalarını ve üretime katılmalarını teşvik etmeye çalışıyor.
Bakanlığın bir diğer önemli çalışması da Meslek yüksekokullarının mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarıyla entegrasyonunu güçlendirmek ve meslek yüksekokullarını daha cazip hale getirmek.
Rehberlik Hizmeti
Öğrencilerin yukarıda belirtilen farklı Lise türleri arasından tercih yapabilmesi için iyi bir rehberlik hizmeti almasını şart görünüyor. Kendi ilgi ve yetenekleri konusunda farkındalığı artmış bir öğrencinin kendisine geleceği ile ilgili hedef belirlemesi bir o kadar kolay olabilecektir. Tabi ki öğrencinin belirlediği bu hedefin de ulaşılabilir, gerçekçi ve kendi gelecek beklentileri ile örtüşen bir hedef olması çok önemlidir.
Kendini ve Meslekleri Tanı
Genel olarak, “bireyin geçimini sağlamak için yürüttüğü etkinlikler bütünü” olarak tanımlanan meslek; kişinin potansiyelini en üst seviyede kullanarak, ilgi ve yeteneklerini kullanabileceği sosyal ve psikolojik doyum sağlayabileceği hayata dair önemli bir seçimdir. Bu seçimin doğru ve isabetli olarak yapılabilmesi, bireyin kendisini tanıması, meslekleri tanıması ve kendi özelliklerine uygun mesleklere yönelme kararı ile mümkün olur.
Meslek seçimi konusunda verilecek karar, dayanağını kişinin özünden almalıdır. Kişilik gelişimleri sağlıklı olan, özlerini tanıyan ve onu gerçekleştirme çabasında olan kimseler gerek kendileri gerekse çevre olanaklarına ilişkin doğru, ayrıntılı ve gerçekçi bilgilere sahip olduklarından, doğru karar vermekte güçlük çekmemektedirler.
Yaşam boyunca süren kariyer planlamasında lise yıllarında atılan adımlar, yaşanan deneyimler ve yapılan seçimler önemli rol oynar. Seçilen okul gencin;
• İlgi ve yetenekleri doğrultusunda bir eğitim alabilmesinin yolunu açmışsa
• Kendisini tanımasına olanak sunuyorsa,
• Bilgiye ulaşma kaynaklarını yeterince sunabiliyorsa,
• Kendine güven duygusunu aşılayabiliyorsa
• Önündeki seçenekleri değerlendirme fırsatını veriyorsa,
• İletişim becerilerini geliştirip kendini ifade edebilmesine olanak sunuyorsa,
• Seçeceği mesleğe ilişkin uygun dersleri almasını sağlıyorsa
• Uygun bir rehberlik hizmeti sunuyorsa
Kendisine uygun bir okulu seçmiş demektir.
Okul Araştırırken
Biliyoruz ki her çocuğun ilgi ve yetenekleri birbirinden farklı. Kimi daha akademik ağırlıklı bir eğitim almak isterken kimi özel yetenekleri ile doğru orantılı farklı bir eğitim almak ister. O nedenle çocukların kendi özelliklerini ortaya koyabileceği, akademik olarak gelişimine katkı sağlayacağı sosyal ve duygusal alanda da gelişebileceği okul ortamları aranmalıdır. Okul seçimi ve tercihler aşaması sırasında ailelerin çocuklarıyla beraber tanıma amaçlı okul ziyaretleri yapmaları önemlidir.
Fiziki yapı eğitim kalitesini ve öğrencinin sosyal gelişimini etkileyen önemli faktörlerdendir. Dersliklerin büyüklüğünün öğrenci sayısı ile orantılı olması, öğrencilerin sosyal özelliklerini geliştirebileceği ve bağımsız bir birey olmasını sağlayacak sosyal etkinliklerin çeşitliliği, spor alanlarının genişliği, öğrendiklerini kullanmasını ve pekiştirmesini sağlayacak laboratuarların yeterli sayıda ve donanımda olması, bilişim teknolojilerinden sınıf ortamlarında olabildiğince yararlanılması iyi bir lise eğitimi için gerekli fiziksel donanımı ifade eder.
Öğretmen kadrosunun niteliği, okulun akademik alanlardaki başarısı, okul içi ve dışı proje çalışmalarında gelişmiş olması ve sosyal sorumluluklar üstlenmesi, okulun eğitim-öğretim düzeyi hakkında fikir verir. Yabancı dil eğitimi gençlerin çağı yakalaması için önemlidir.
Okulun rehberlik servisinin çalışmaları öğrencinin sosyal ve zihinsel gelişimi için önemlidir. Özellikle mesleki rehberlik çalışmalarının yapılması, öğrencinin bundan sonraki eğitim yaşamını sağlıklı bir şekilde yönlendirebilmesini sağlar. Okul yönetimi ve psikolojik danışmanların velilerle iletişimi, eğitimin desteklenmesi için önemli kriterlerden biridir.
Öğrencinin sosyal becerilerinin gelişmesini sağlayacak olan kulüp çalışmalarının ve eğitsel etkinliklerin aktif olarak sürdürülmesi önemlidir. Bu tür etkinlikler kişinin sorumluluk alma, takım çalışmasına uyum sağlama, kendi güçlü ve zayıf yanlarını tanımasına fırsat verir. Eğitim programının içinde sistemli bir şekilde yer verilen bu tür faaliyetler eğitimi destekler.
Okulun Dil Eğitimi İle İlgili Nelere Dikkat Edilmeli?
Günümüzde yabancı dil eğitiminin önemi gittikçe artmaktadır. Dünyada İngilizce dilini 2. dil olarak konuşanların sayısı anadil olarak konuşanları geçmektedir. Dünyada bilim dilinin %70’i, haberleşme dilinin %80’i ve Internet dilinin %90’ı İngilizce olarak yapılmaktadır.
Doğal olarak bir eğitim kurumunun öğrencisine kazandırmayı hedeflediği en önemli özelliklerden birisi de okuma ve yazma düzeyinde iyi bir yabancı dil becerisi olmalıdır. Anne baba olarak tercih edilecek okulun yabancı dile eğitimine bakışını iyi incelemeli ve değerlendirmelerini ona göre yapmalıdırlar.
Buna göre okul ; Dinlediğini ve okuduğunu anlamada, karşılıklı konuşma becerilerinde, sözlü ve yazılı anlatımda iyi bir dil becerisi verebilmelidir. Bu konuda araştırdığınız okulların mezunlarının Orta Öğretimde ya da Üniversite düzeyinde hazırlık sınıflarını atlama yüzdeleri sorgulanmalıdır.
Ailelere Düşen Sorumluluklar
Aileler, Lise seçimine daha geniş bir pencereden bakmalı, çocuğunu her yönüyle hayata hazırlayan okulları araştırıp bulmalı ve Üniversiteye en çok öğrenci yerleştiren okullar iyi okul değerlendirmesinde tek ölçüt değildir bunu bilmelidirler.
Sosyal yönü güçlü bir çocuk daha yaratıcı ve daha özgürdür, duygusal yönü gelişmiş sosyal sorumluluklar yüklenmiş çocuk kendisine ve çevresine karşı duyarlı empatik biri olarak yetişmektedir. Akademik desteği yeterince alabilmiş öğrenciden beklenen karşılaşabileceği engelleri aşabilme becerisidir. Bu nedenle veliler çocukları için akan suyun peşinden koşmak yerine akan suyun yönünü değiştirecek güçte ve olanaklarda eğitim veren okulları arayıp bulabilmelidirler.
Burada önemli olan öncelikle mesleki seçim sürecine duygusal yaklaşmamak eldeki bilgileri (çocuğuyla ilgili) objektif olarak değerlendireceğimiz bilimsel bir veri olarak görüp sürece bu doğrultuda bakmaktır.
Alpaslan DARTAN
Terakki Vakfı Okulları
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi Koordinatörü
Son Güncelleme: Çarşamba, 30 May 2012 14:11
Gösterim: 69700
Kültürlü Arkadaşın Yanında Projesi kapsamında, Marmaris bölgesinde çıkan yangınlarda evi ve okulu zarar görmüş öğretmen ve öğrencilere eğitsel ve psikolojik destek sunmak amacıyla yola çıkan Kültür Koleji Veli Konseyi, Marmaris Bayır Köyü Muhittin Çoban İlk ve Ortaokuluna ulaştı.
“Kültürlü Arkadaşın Yanında” projesiyle öğrencilerde toplumsal duyarlılığı artırmayı hedefleyen Veli Konseyi, başlattığı kampanya ile alınan tabletleri öğrencilere ve öğretmenlere hediye etti. Kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle Türkiye’nin geleceğine katkı sağlamayı hedefleyen Kültür Koleji, “Kültürlü Arkadaşın Yanında” projesi kapsamında eğitim hayatını da dijitalleştiriyor. Marmaris Bayır Köyü Muhittin Çoban İlk ve Ortaokulu öğrenci ve öğretmenlerine hediye edilen tabletlerle, 2021-2022 ders yılı sonuna kadar öğrencilere ve öğretmenlere akademik ve psikolojik olarak destek olmayı amaçlıyor.
Kültür Koleji Veli Konseyi temsilcileri ve okul yöneticilerinden oluşan bir heyet Marmaris Bayır Köyü Muhittin Çoban İlk ve Ortaokulu Müdürü Abdullah Turan’ı ziyaret ederek tabletleri öğrencilere ve öğretmenlere dağıttı.
Kültür Dijital Eğitim Paketi içinde çok sayıda öğrenim materyali bulunuyor. Bir ders yılı boyunca, deneme sınavları, konu anlatımları, çalışma yaprakları, online rehberlik programı gibi çeşitli çalışmalarla öğrencilere destek olunacak. Kültür Dijital Eğitim Paketi ile ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin yanı sıra öğretmenlere de sistem hakkında bilgiler verildi. Bu eğitimlerle öğretmenler eğitim paketini daha aktif ve verimli kullanabilecekler.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Şeref Kürsüsü
Kültürlü Arkadaşın Yanında Projesi kapsamında, Marmaris bölgesinde çıkan yangınlarda evi ve okulu zarar görmüş öğretmen ve öğrencilere eğitsel ve psikolojik destek sunmak amacıyla yola çıkan Kültür Koleji Veli Konseyi, Marmaris Bayır Köyü Muhittin Çoban İlk ve Ortaokuluna ulaştı.
“Kültürlü Arkadaşın Yanında” projesiyle öğrencilerde toplumsal duyarlılığı artırmayı hedefleyen Veli Konseyi, başlattığı kampanya ile alınan tabletleri öğrencilere ve öğretmenlere hediye etti. Kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle Türkiye’nin geleceğine katkı sağlamayı hedefleyen Kültür Koleji, “Kültürlü Arkadaşın Yanında” projesi kapsamında eğitim hayatını da dijitalleştiriyor. Marmaris Bayır Köyü Muhittin Çoban İlk ve Ortaokulu öğrenci ve öğretmenlerine hediye edilen tabletlerle, 2021-2022 ders yılı sonuna kadar öğrencilere ve öğretmenlere akademik ve psikolojik olarak destek olmayı amaçlıyor.
Kültür Koleji Veli Konseyi temsilcileri ve okul yöneticilerinden oluşan bir heyet Marmaris Bayır Köyü Muhittin Çoban İlk ve Ortaokulu Müdürü Abdullah Turan’ı ziyaret ederek tabletleri öğrencilere ve öğretmenlere dağıttı.
Kültür Dijital Eğitim Paketi içinde çok sayıda öğrenim materyali bulunuyor. Bir ders yılı boyunca, deneme sınavları, konu anlatımları, çalışma yaprakları, online rehberlik programı gibi çeşitli çalışmalarla öğrencilere destek olunacak. Kültür Dijital Eğitim Paketi ile ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin yanı sıra öğretmenlere de sistem hakkında bilgiler verildi. Bu eğitimlerle öğretmenler eğitim paketini daha aktif ve verimli kullanabilecekler.
Son Güncelleme: Cuma, 26 Kasım 2021 10:20
Gösterim: 288
43 yaşında İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin rektörlük koltuğuna oturan, Türkiye’nin en geç rektörlerinden biri olan Prof. Dr. Çağrı Erhan, tam bir tarih ve kitap aşığı. Çocukluğunun tarih kitapları okuyarak, büyüklerinden savaş hikâyeleri dinleyerek geçtiğini dile getiren Prof. Dr. Erhan, daha ilkokuldayken Dünya Tarihi kitabı yazdığını söylüyor.
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1972 İstanbul doğumluyum. 1989 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü kazanarak Ankara’ya gittim. 1993 yılında üniversiteden mezun oldum. Akabinde de Tercüman ve Günaydın gazetelerinde dış politika muhabirliği yaptım. 1993 yılının sonunda Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde asistan olarak göreve başladım. 1996’da yüksek lisansımı, 2000 yılında doktoramı bitirdim. 2003’te de doçent, 2008’de ise profesör oldum. Öğrenim hayatım hep Ankara’da geçti. Hem Ankara Üniversitesi hem de Hacettepe Üniversitesi’nde eğitim aldım.
Amerika ve İsrail’deki üniversitelerde çalışmalar yaptım. Japonya’da Tokyo Chuo Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bir süre görev aldım. Üniversitede Avrupa Toplulukları Araştırma Uygulama Merkezi’nin (ATAUM) 2000 yılından itibaren müdürlüğünü yürüttüm. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde hoca olarak derslere girdim. Aynı zamanda Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Askeri Tarih Etüt Merkezi, ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin Yönetim Kurulu üyeliklerini yaptım, bilim kurullarında bulundum. Bir kısmında ise halen bulunuyorum.
Geçen yıl Dış İşleri Bakanlığı Arşivi İstişare Heyeti’ne atandım. Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin kurucularındanım. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi’nin editörüyüm. Çok sayıdaki derginin yayın grubunda bulunuyorum. 2002’den beri merkezi Strazburg’da bulunan Avrupa Konseyi Tarih Eğitimi Programı’nın yönetim kurulu üyesiyim.
Üniversiteye kadar İstanbul’da okumuşsunuz. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarınız hangi okullarda geçti?
Fatih Gazi İlkokulu, Oruç Gazi Ortaokulu ve Akasya Lisesi’nde okudum.
Eğitim hayatınızda en sevdiğiniz ve en sevmediğiniz dersler hangileriydi?
Tarih, Türkçe ve Kimya derslerini çok severdim. Diğer çocukların aksine Beden Eğitimi dersinden pek hoşlanmazdım. Mesela, takla atmak hoşuma gitmiyordu, futbol veya basketbol oynamak daha çok ilgimi çekiyordu.
Nasıl bir aileden geliyorsunuz?
Annem çocuk doktoru, babam ise kardiyolog. Bir dönem babam, Vakıf Gureba Hastanesi’nin başhekimliğini de yaptı. 5 yıl kadar önce ikisi de emekli oldular. Bir erkek kardeşim var, mühendislik ve İngilizce okudu o da. Şu an bir firmada ticaret müdürlüğü yapıyor.
LİSEDEYKEN KİTAP VE KÖFTE KARŞILIĞI ÇALIŞTIM
Çocukluğunuz nasıl ve nerede geçti?
İstanbul Fatih’te geçti çocukluğum. Dedem, anneannem, dedemin babası ve dayımla aynı apartmanda otururduk. Kuzenlerim ve ben, okuldan döndüğümüzde dedemin babasının yanına uğrar, onun 1. Dünya Savaşı hatıralarını dinlerdik. O hatıraları dinleyerek geçti çocukluğum. Tarihe ilgim de bu zamanlarda başladı.
Ayrıca babam tarih kitapları okumayı çok severdi, kütüphanesi tarih kitaplarıyla doluydu. Ben de onun kütüphanesindeki birçok tarih kitabını okuma fırsatı buldum. Mesela, Yılmaz Öztuna’nın “Türkiye Tarihi” kitabını ilkokuldayken okumuştum. Hatta ilkokuldayken “Dünya Tarihi” kitabı bile yazdım. Kısa, üç sayfalık bir kitap ama 3. sınıfa giden, yazıyı yeni öğrenen bir çocuk için gayet başarılı sayılabilir.
Lise yıllarımda ise her yaz Cağaloğlu’ndaki bir yayınevinde redaktör olarak çalışırdım. Orada çalışırken kitaba sempatim daha da arttı. Para vermiyorlardı. Sadece bir kitap hediye ederlerdi. Bir de her öğlen köfte ısmarlarlardı. Orada çalışmanın çok faydası oldu bana. Şimdi çok hızlı okuyabiliyorum, daha iyi yazı yazabiliyorum. Para vermediler ama yetenek sahibi olmamı sağladılar.
Bunun dışında Sultanahmet’te bir mağazada çalıştım birkaç yaz. Bir dönem turist rehberliği de yaptım. Bu çalışma deneyimlerim yabancı dilimi geliştirmeme katkı sağladı.
Hangi dilleri biliyorsunuz?
İngilizce ve Fransızca biliyorum. Eski yazı okuyorum.
PİLOTLUK HAYALİM SUYA DÜŞTÜ
Çocukken hangi mesleğin hayalini kuruyordunuz?
Pilot olmak istiyordum. Üniversite giriş sınavında iyi bir derece yaptım. Sonrasında Hava Harp Okulu’ndan bana davet kağıdı geldi. Ben de formu doldurup gönderdim. Geçtim bütün aşamalarını, fakat son aşamasında Yalova’daki Hava Harp Okulu’nun eğitim alanında gerçek uçakla bir eğitime katılmamız gerekiyordu. 18 yaşından küçük olduğum için ancak velimin muvafakati gerekiyordu. Babam yurtdışındaydı o sıralar. Annemin muvafakatini alabilirdim. Ancak annem, pilotluğun tehlikeli bir meslek olduğundan korkarak o muvafakati imzalamadı. Böylece pilotluk hayalim suya düştü.
Zaten o yıl üniversite tercihlerimi yapmıştım. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkileri tercihlerime yazmıştım. Çünkü bir diğer hayalim de diplomat olmaktı. Bu hayalim gerçek oldu ve Mülkiyeye girdim.
Akademik kariyer yapmaya nasıl karar verdiniz?
Üniversite son sınıftayken bir hocam asistan olmam için ısrar etti. Benim de ‘üniversitede kalma’ fikri hiç aklımda yoktu. Arkadaşlarım gibi diplomat ya da kaymakam olmak istiyordum. O yıllarda Tercüman Gazetesi’nde birlikte çalıştığım profesör bir köşe yazarı, Prof. Dr. Fahir Armaoğlu bir gün beni çağırdı ve dedi ki: “Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistanlık sınavı açılmış, oraya başvurman senin için daha iyi olur...”
Ben de müracaat ettim ve kabul oldu. Üstünden yıllar geçti ama gazetecilikten kopamadım. Bir gazetede köşem oldu, bir gazeteciyle evlendim, yıllarca radyoda program yaptım, televizyonda programlar yapıyorum.
Türkiye’nin en genç rektörüsünüz. Sizden daha genç rektör var mı?
Şu an herhalde en genç rektörlerden biriyim. Ama benden daha genç yaşta atanan kişileri tanıyorum.
Rektörlüğü bıraktıktan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?
Muhtemelen akademik çalışmalara devam ederim. Ama geçmişte yarım kalan bir siyaset deneyimim oldu. Bu anlamda Ankara’ya geri dönerek siyasetle uğraşmak da cazip geliyor. Ama daha göreve yeni başladım. Bunları düşünmek için erken.
İLETİŞİM FAKÜLTESİ KURMA PLANIMIZ VAR
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi hakkında bilgi alabilir miyiz? Fakülte, öğrenci ve öğretim üyesi sayısı ne kadar?
Üniversitemiz 4. eğitim yılında… 8 fakülte, 5.500 öğrenci ve 400 öğretim elemanımız var. Hukuk, eczacılık, diş hekimliği, mühendislik, iktisadi ve idari bilimler, güzel sanatlar, fen-edebiyat ve tıp fakültelerimiz bulunuyor. Bunun yanında sağlık bilimleri fakültemizi yakında açmayı planlıyoruz.. İleride ise iletişim fakültesi kurma planımız var.
İletişim Fakültesi’ni ne zaman açmayı planlıyorsunuz?
Bu yıl yetişmez ama orta vadeli planlarımız arasında var.
Bildiğiniz gibi iletişim fakültesi mezunlarının iş bulma olanakları kısıtlı. Fakülteyi kurmadan önce mezunlarınızın iş bulma imkanlarını sağlayacak çalışmaları da planlıyor musunuz?
Aslında tam tersi çok geniş imkanlar sunan bir alan. Yeni iletişim teknikleri ve medya diye bir olgu var. Yeni medyaya yatırım yaparsanız, bölümlerinizi ona göre kurarsanız sizin mezunlarınızı havada kaparlar. Dolayısıyla iletişim fakültesini sadece yazılı ve görsel medyaya eleman yetiştiren bir yer olarak görmemek lazım.
Üniversitemiz öğrencilerine İngilizceyi çok iyi öğrenme ve Erasmus’ta en az bir dönem eğitim görme vaadinde bulunuyoruz. CO-OP diye başlattığımız bir staj programı var. O çerçevede daha öğrenciyken gidip 3 ay bir firmada çalışmayı vaat ediyoruz ki bu CO-OP sayesinde bazı öğrencilerimiz kalıcı işlere de girebiliyorlar. Bu sadece iletişim alanı için geçerli değil. Diğer tüm alanlarımızda da böyle...
Kısa ve orta vadede üniversitenizde gerçekleştirmek istediğiniz hedefler nelerdir?
Öncelikle kısa vadedeki hedeflerimiz arasında üniversitemizin kuruluş sürecini tamamlamak var. Bu kuruluş aşaması bazı mevzuat eksikliklerini de beraberinde getiriyor. Çünkü süratle kurulmuş olan bir üniversite. Bazı hukuki metinlerimizin revize edilmesi gerekiyor. Bu yaz bunu büyük ölçüde tamamladık ama önümüzdeki dönemde yapacağımız bazı yönerge, yönetmelik değişikliklerimiz var. Ayrıca üniversitemizin kampüsünde bir takım revizyonlar yapmamız gerekiyor, o revizyonları gerçekleştireceğiz. Ve en önemlisi de son sınıflarımız bu sene mezun vermeye başlayacak. Onlar mezun olmadan bir kariyer merkezi oluşturacağız.
Orta vadede hedeflerimiz arasında ise kendi kampüs alanımıza geçmek var. Şu an Bakırköy, Mahmutbey ve Şişli’de olmak üzere üç yerleşkemiz var. 5 yıl içerisinde ise Arnavutköy civarındaki arazimizde ana kampüsümüzü kuracağız. Bir diğer hedefimiz de lisansta 10 bin öğrenci rakamını yakalamak.
Rektörlük göreviniz dışında TRT Haber’de Perşembe günleri yayınlanan Açı programının moderatörlüğünü de yapıyorsunuz. Ayrıca Türkiye Gazetesi‘nde Pazar günleri Diplomatik Muhakeme köşesinde yazıyorsunuz. Boş zamanınız çok olmuyordur gerçi ama olduğunda neler yaparsınız?
Ankara’ya gidiyorum ailem hâlâ orada. Evimizin önünde bir bahçemiz var, orada sebze meyve yetiştiriyorum. Bu yıl çilek ve domatesten çok iyi verim aldık. Bir kızım, bir oğlum var. Bazı zamanlar ata biniyorum kızımla. Oğlum da bu yıl binicilik derslerine başladı. İstanbul’u ya da başka şehirleri fırsat buldukça geziyorum. Eşimle en çok sevdiğimiz şey çocuklarımızla başbaşa vakit geçirebilmek.
LATİN HARFLERİNİN GETİRİLMESİ RADİKAL BİR KARARDI
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte eğitimde gerçekleştirilen devrimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? O dönemde getirilen değişikliklerden sizce en önemlileri hangileriydi, neden?
Cumhuriyeti birden bire ortaya çıkan insanlar kurmadılar. Atatürk başta olmak üzere cumhuriyeti kuran kişiler, daha önce var olan ama çeşitli nedenlerle gerçekleşemeyen girişimler dizisini devam ettirdiler. 19. yüzyıl, Osmanlı modernleşmesinin adımlarının atıldığı yüzyıl oldu. Mesela 1839’daki Tanzimat Fermanı ile beraber Türkiye’de eğitim alanında çok önemli yatırımlar yapıldı. İlk defa Batı tarzı okullar açıldı. Bu süreç içerisinde hem askeri hem de sivil eğitimi Osmanlı, modernleştirmeye çalıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında açılan modern okullar da Türk milli eğitimini tetikledi ve cumhuriyetle beraber bunlar bir adım öteye taşındı. Atatürk’ün farklılığı, yenilikçi ve devrimci yönüyle, daha önce başarılamamış bir çok hedefe ulaşmış olmasında yatar. Bu anlamda büyük bir liderdir. Cumhuriyetin kuruluş zamanlarında eğitim alanında Atatürk’ün iki tane hedefi vardı. Birincisi Türkiye’deki insanların cehaletten kurtulması, ikincisi ise Türkiye’nin dünya bilimi içerisinde yükseltilmesi, muasır medeniyet seviyesine çıkarılması. Bunun için ülke genelinde okuma-yazma kampanyası başlatıldı. Latin harfleri getirildi. Ancak bu oldukça radikal bir karardı. Çünkü bir milletin hafızasını sıfırlıyorsunuz bu yenilikle. 20 yüzyıldaki tüm devrimler arasında, Atatürk döneminde Türkiye’de eğitim alanında gerçekleştirilen dönüşüm başarı sıralamasında en önde gelenlerdendir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rektörün Odası
43 yaşında İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nin rektörlük koltuğuna oturan, Türkiye’nin en geç rektörlerinden biri olan Prof. Dr. Çağrı Erhan, tam bir tarih ve kitap aşığı. Çocukluğunun tarih kitapları okuyarak, büyüklerinden savaş hikâyeleri dinleyerek geçtiğini dile getiren Prof. Dr. Erhan, daha ilkokuldayken Dünya Tarihi kitabı yazdığını söylüyor.
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1972 İstanbul doğumluyum. 1989 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü kazanarak Ankara’ya gittim. 1993 yılında üniversiteden mezun oldum. Akabinde de Tercüman ve Günaydın gazetelerinde dış politika muhabirliği yaptım. 1993 yılının sonunda Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde asistan olarak göreve başladım. 1996’da yüksek lisansımı, 2000 yılında doktoramı bitirdim. 2003’te de doçent, 2008’de ise profesör oldum. Öğrenim hayatım hep Ankara’da geçti. Hem Ankara Üniversitesi hem de Hacettepe Üniversitesi’nde eğitim aldım.
Amerika ve İsrail’deki üniversitelerde çalışmalar yaptım. Japonya’da Tokyo Chuo Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bir süre görev aldım. Üniversitede Avrupa Toplulukları Araştırma Uygulama Merkezi’nin (ATAUM) 2000 yılından itibaren müdürlüğünü yürüttüm. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde hoca olarak derslere girdim. Aynı zamanda Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Askeri Tarih Etüt Merkezi, ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin Yönetim Kurulu üyeliklerini yaptım, bilim kurullarında bulundum. Bir kısmında ise halen bulunuyorum.
Geçen yıl Dış İşleri Bakanlığı Arşivi İstişare Heyeti’ne atandım. Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin kurucularındanım. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi’nin editörüyüm. Çok sayıdaki derginin yayın grubunda bulunuyorum. 2002’den beri merkezi Strazburg’da bulunan Avrupa Konseyi Tarih Eğitimi Programı’nın yönetim kurulu üyesiyim.
Üniversiteye kadar İstanbul’da okumuşsunuz. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarınız hangi okullarda geçti?
Fatih Gazi İlkokulu, Oruç Gazi Ortaokulu ve Akasya Lisesi’nde okudum.
Eğitim hayatınızda en sevdiğiniz ve en sevmediğiniz dersler hangileriydi?
Tarih, Türkçe ve Kimya derslerini çok severdim. Diğer çocukların aksine Beden Eğitimi dersinden pek hoşlanmazdım. Mesela, takla atmak hoşuma gitmiyordu, futbol veya basketbol oynamak daha çok ilgimi çekiyordu.
Nasıl bir aileden geliyorsunuz?
Annem çocuk doktoru, babam ise kardiyolog. Bir dönem babam, Vakıf Gureba Hastanesi’nin başhekimliğini de yaptı. 5 yıl kadar önce ikisi de emekli oldular. Bir erkek kardeşim var, mühendislik ve İngilizce okudu o da. Şu an bir firmada ticaret müdürlüğü yapıyor.
LİSEDEYKEN KİTAP VE KÖFTE KARŞILIĞI ÇALIŞTIM
Çocukluğunuz nasıl ve nerede geçti?
İstanbul Fatih’te geçti çocukluğum. Dedem, anneannem, dedemin babası ve dayımla aynı apartmanda otururduk. Kuzenlerim ve ben, okuldan döndüğümüzde dedemin babasının yanına uğrar, onun 1. Dünya Savaşı hatıralarını dinlerdik. O hatıraları dinleyerek geçti çocukluğum. Tarihe ilgim de bu zamanlarda başladı.
Ayrıca babam tarih kitapları okumayı çok severdi, kütüphanesi tarih kitaplarıyla doluydu. Ben de onun kütüphanesindeki birçok tarih kitabını okuma fırsatı buldum. Mesela, Yılmaz Öztuna’nın “Türkiye Tarihi” kitabını ilkokuldayken okumuştum. Hatta ilkokuldayken “Dünya Tarihi” kitabı bile yazdım. Kısa, üç sayfalık bir kitap ama 3. sınıfa giden, yazıyı yeni öğrenen bir çocuk için gayet başarılı sayılabilir.
Lise yıllarımda ise her yaz Cağaloğlu’ndaki bir yayınevinde redaktör olarak çalışırdım. Orada çalışırken kitaba sempatim daha da arttı. Para vermiyorlardı. Sadece bir kitap hediye ederlerdi. Bir de her öğlen köfte ısmarlarlardı. Orada çalışmanın çok faydası oldu bana. Şimdi çok hızlı okuyabiliyorum, daha iyi yazı yazabiliyorum. Para vermediler ama yetenek sahibi olmamı sağladılar.
Bunun dışında Sultanahmet’te bir mağazada çalıştım birkaç yaz. Bir dönem turist rehberliği de yaptım. Bu çalışma deneyimlerim yabancı dilimi geliştirmeme katkı sağladı.
Hangi dilleri biliyorsunuz?
İngilizce ve Fransızca biliyorum. Eski yazı okuyorum.
PİLOTLUK HAYALİM SUYA DÜŞTÜ
Çocukken hangi mesleğin hayalini kuruyordunuz?
Pilot olmak istiyordum. Üniversite giriş sınavında iyi bir derece yaptım. Sonrasında Hava Harp Okulu’ndan bana davet kağıdı geldi. Ben de formu doldurup gönderdim. Geçtim bütün aşamalarını, fakat son aşamasında Yalova’daki Hava Harp Okulu’nun eğitim alanında gerçek uçakla bir eğitime katılmamız gerekiyordu. 18 yaşından küçük olduğum için ancak velimin muvafakati gerekiyordu. Babam yurtdışındaydı o sıralar. Annemin muvafakatini alabilirdim. Ancak annem, pilotluğun tehlikeli bir meslek olduğundan korkarak o muvafakati imzalamadı. Böylece pilotluk hayalim suya düştü.
Zaten o yıl üniversite tercihlerimi yapmıştım. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkileri tercihlerime yazmıştım. Çünkü bir diğer hayalim de diplomat olmaktı. Bu hayalim gerçek oldu ve Mülkiyeye girdim.
Akademik kariyer yapmaya nasıl karar verdiniz?
Üniversite son sınıftayken bir hocam asistan olmam için ısrar etti. Benim de ‘üniversitede kalma’ fikri hiç aklımda yoktu. Arkadaşlarım gibi diplomat ya da kaymakam olmak istiyordum. O yıllarda Tercüman Gazetesi’nde birlikte çalıştığım profesör bir köşe yazarı, Prof. Dr. Fahir Armaoğlu bir gün beni çağırdı ve dedi ki: “Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistanlık sınavı açılmış, oraya başvurman senin için daha iyi olur...”
Ben de müracaat ettim ve kabul oldu. Üstünden yıllar geçti ama gazetecilikten kopamadım. Bir gazetede köşem oldu, bir gazeteciyle evlendim, yıllarca radyoda program yaptım, televizyonda programlar yapıyorum.
Türkiye’nin en genç rektörüsünüz. Sizden daha genç rektör var mı?
Şu an herhalde en genç rektörlerden biriyim. Ama benden daha genç yaşta atanan kişileri tanıyorum.
Rektörlüğü bıraktıktan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?
Muhtemelen akademik çalışmalara devam ederim. Ama geçmişte yarım kalan bir siyaset deneyimim oldu. Bu anlamda Ankara’ya geri dönerek siyasetle uğraşmak da cazip geliyor. Ama daha göreve yeni başladım. Bunları düşünmek için erken.
İLETİŞİM FAKÜLTESİ KURMA PLANIMIZ VAR
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi hakkında bilgi alabilir miyiz? Fakülte, öğrenci ve öğretim üyesi sayısı ne kadar?
Üniversitemiz 4. eğitim yılında… 8 fakülte, 5.500 öğrenci ve 400 öğretim elemanımız var. Hukuk, eczacılık, diş hekimliği, mühendislik, iktisadi ve idari bilimler, güzel sanatlar, fen-edebiyat ve tıp fakültelerimiz bulunuyor. Bunun yanında sağlık bilimleri fakültemizi yakında açmayı planlıyoruz.. İleride ise iletişim fakültesi kurma planımız var.
İletişim Fakültesi’ni ne zaman açmayı planlıyorsunuz?
Bu yıl yetişmez ama orta vadeli planlarımız arasında var.
Bildiğiniz gibi iletişim fakültesi mezunlarının iş bulma olanakları kısıtlı. Fakülteyi kurmadan önce mezunlarınızın iş bulma imkanlarını sağlayacak çalışmaları da planlıyor musunuz?
Aslında tam tersi çok geniş imkanlar sunan bir alan. Yeni iletişim teknikleri ve medya diye bir olgu var. Yeni medyaya yatırım yaparsanız, bölümlerinizi ona göre kurarsanız sizin mezunlarınızı havada kaparlar. Dolayısıyla iletişim fakültesini sadece yazılı ve görsel medyaya eleman yetiştiren bir yer olarak görmemek lazım.
Üniversitemiz öğrencilerine İngilizceyi çok iyi öğrenme ve Erasmus’ta en az bir dönem eğitim görme vaadinde bulunuyoruz. CO-OP diye başlattığımız bir staj programı var. O çerçevede daha öğrenciyken gidip 3 ay bir firmada çalışmayı vaat ediyoruz ki bu CO-OP sayesinde bazı öğrencilerimiz kalıcı işlere de girebiliyorlar. Bu sadece iletişim alanı için geçerli değil. Diğer tüm alanlarımızda da böyle...
Kısa ve orta vadede üniversitenizde gerçekleştirmek istediğiniz hedefler nelerdir?
Öncelikle kısa vadedeki hedeflerimiz arasında üniversitemizin kuruluş sürecini tamamlamak var. Bu kuruluş aşaması bazı mevzuat eksikliklerini de beraberinde getiriyor. Çünkü süratle kurulmuş olan bir üniversite. Bazı hukuki metinlerimizin revize edilmesi gerekiyor. Bu yaz bunu büyük ölçüde tamamladık ama önümüzdeki dönemde yapacağımız bazı yönerge, yönetmelik değişikliklerimiz var. Ayrıca üniversitemizin kampüsünde bir takım revizyonlar yapmamız gerekiyor, o revizyonları gerçekleştireceğiz. Ve en önemlisi de son sınıflarımız bu sene mezun vermeye başlayacak. Onlar mezun olmadan bir kariyer merkezi oluşturacağız.
Orta vadede hedeflerimiz arasında ise kendi kampüs alanımıza geçmek var. Şu an Bakırköy, Mahmutbey ve Şişli’de olmak üzere üç yerleşkemiz var. 5 yıl içerisinde ise Arnavutköy civarındaki arazimizde ana kampüsümüzü kuracağız. Bir diğer hedefimiz de lisansta 10 bin öğrenci rakamını yakalamak.
Rektörlük göreviniz dışında TRT Haber’de Perşembe günleri yayınlanan Açı programının moderatörlüğünü de yapıyorsunuz. Ayrıca Türkiye Gazetesi‘nde Pazar günleri Diplomatik Muhakeme köşesinde yazıyorsunuz. Boş zamanınız çok olmuyordur gerçi ama olduğunda neler yaparsınız?
Ankara’ya gidiyorum ailem hâlâ orada. Evimizin önünde bir bahçemiz var, orada sebze meyve yetiştiriyorum. Bu yıl çilek ve domatesten çok iyi verim aldık. Bir kızım, bir oğlum var. Bazı zamanlar ata biniyorum kızımla. Oğlum da bu yıl binicilik derslerine başladı. İstanbul’u ya da başka şehirleri fırsat buldukça geziyorum. Eşimle en çok sevdiğimiz şey çocuklarımızla başbaşa vakit geçirebilmek.
LATİN HARFLERİNİN GETİRİLMESİ RADİKAL BİR KARARDI
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte eğitimde gerçekleştirilen devrimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? O dönemde getirilen değişikliklerden sizce en önemlileri hangileriydi, neden?
Cumhuriyeti birden bire ortaya çıkan insanlar kurmadılar. Atatürk başta olmak üzere cumhuriyeti kuran kişiler, daha önce var olan ama çeşitli nedenlerle gerçekleşemeyen girişimler dizisini devam ettirdiler. 19. yüzyıl, Osmanlı modernleşmesinin adımlarının atıldığı yüzyıl oldu. Mesela 1839’daki Tanzimat Fermanı ile beraber Türkiye’de eğitim alanında çok önemli yatırımlar yapıldı. İlk defa Batı tarzı okullar açıldı. Bu süreç içerisinde hem askeri hem de sivil eğitimi Osmanlı, modernleştirmeye çalıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında açılan modern okullar da Türk milli eğitimini tetikledi ve cumhuriyetle beraber bunlar bir adım öteye taşındı. Atatürk’ün farklılığı, yenilikçi ve devrimci yönüyle, daha önce başarılamamış bir çok hedefe ulaşmış olmasında yatar. Bu anlamda büyük bir liderdir. Cumhuriyetin kuruluş zamanlarında eğitim alanında Atatürk’ün iki tane hedefi vardı. Birincisi Türkiye’deki insanların cehaletten kurtulması, ikincisi ise Türkiye’nin dünya bilimi içerisinde yükseltilmesi, muasır medeniyet seviyesine çıkarılması. Bunun için ülke genelinde okuma-yazma kampanyası başlatıldı. Latin harfleri getirildi. Ancak bu oldukça radikal bir karardı. Çünkü bir milletin hafızasını sıfırlıyorsunuz bu yenilikle. 20 yüzyıldaki tüm devrimler arasında, Atatürk döneminde Türkiye’de eğitim alanında gerçekleştirilen dönüşüm başarı sıralamasında en önde gelenlerdendir.
Son Güncelleme: Salı, 20 Ekim 2015 16:05
Gösterim: 3779
İngiltere'de Quacquarelli Symonds (QS) firması tarafından açıklanan, dünyanın en iyi üniversiteleri bilim alanı sıralamasına Türkiye'den 6 üniversite girdi.
30 bilim alanında dünyanın en iyi 400 üniversitesinin sıralandığı "QS Bilim Alanı Bazlı Dünya Üniversite Sıralaması"na Türkiye'den 6 üniversite girmeyi başardı. Sıralamaya ODTÜ 12, İTÜ 7, Bilkent 5, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi 2 ve Hacettepe Üniversitesi 1 bilim alanıyla girdi
Akademik saygınlık, işveren anketleri, yayın başına düşen atıf sayıları ve H-indeksi göstergesinin değerlendirmesiyle hazırlanan "QS Bilim Alanı Bazlı Dünya Üniversite Sıralaması" 30 bilim alanında dünyanın en iyi 400 üniversitesini sıralıyor. QS alan sıralamalarına, Türkiye'den ODTÜ 12, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) 7, Bilkent 5, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi 2 ve Hacettepe Üniversitesi 1 bilim alanıyla girmeyi başardı.
ODTÜ Enformatik URAP Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Ural Akbulut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk üniversitelerinin dünya sıralamalarında hızla yükselmesinin basının, akademisyenlerin, öğrenci adaylarının ve velilerin bu konuya gösterdiği ilginin artmasını sağladığını belirterek, "Türk üniversitelerinin başarısı herkese gurur kaynağı olmaya başladı. ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkede üniversite adayları ve aileleri tercih aşamasında dünya sıralamalarını yakından inceliyor. Bunun için listeler önemli " dedi.
Bu durumun üniversitelerin dünyadaki tanınırlığının artmasına neden olduğunu anlatan Akbulut, URAP Laboratuvarı olarak 2010'dan bu yana, ilk 2 bine giren dünya üniversitelerinin yer aldığı sıralamaları yayınladıklarını söyledi. Böylece bilim camiasına, öğrenci ve velilere yardımcı olmayı hedeflediklerini dile getiren Akbulut, diğer kurumların yaptığı 2013 yılı sıralamalarını topluca sunan raporu da yıl sonunda açıklayacaklarını ifade etti.
Türk üniversitelerinin 2013'te dünyada genel sıralamalarda olduğu gibi bilim alanlarında da en iyi üniversiteler arasına girmeyi başardığını anlatan Akbulut, QS'in 2013 yılı dünya üniversiteleri genel sıralamasına ODTÜ, Bilkent ve Boğaziçi Üniversitelerinin ilk 500'e girme başarısını gösterdiğini belirtti.
Koç, Sabancı ve İstanbul Teknik Üniversitelerinin 501-600 bandında, Hacettepe ve İstanbul üniversitelerinin 601-700 bandında, Çukurova Üniversitesinin ise 700 ve üstü bandında yer aldığını dile getiren Akbulut, QS'in 30 bilim alanında yaptığı son sıralama listesinde de Türk üniversitelerinin konumunun özetlendiğini bildirdi.
Türk üniversitelerinin QS bilim alanları sıralamasında da en iyi dünya üniversiteleri arasında yer aldığına dikkati çeken Akbulut, şunları söyledi:
"ODTÜ sanat ve beşeri bilimler, mühendislik ve teknoloji, doğa bilimleri, sosyal bilimler ve yönetim, kimya mühendisliği, istatistik-yöneylem araştırması, inşaat mühendisliği, iktisat-ekonometri, elektrik-elektronik mühendisliği, makine mühendisliği, matematik ve eğitim alanlarında sıralamaya girdi. İTÜ, mühendislik ve teknoloji, doğa bilimleri, kimya mühendisliği, inşaat mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, makine mühendisliği ve malzeme bilimleri, Bilkent Üniversitesi mühendislik ve teknoloji, sosyal bilimler ve yönetim, felsefe, siyaset-uluslararası çalışmalar ve iktisat-ekonometri, İstanbul Üniversitesi yaşam bilimleri-tıp ve hukuk, Boğaziçi Üniversitesi mühendislik ve teknoloji ve sosyal bilimler-yönetim ve Hacettepe Üniversitesi ise yaşam bilimleri-tıp bilim alanında ilk 400 arasında yer aldı."
Genel sıralamada yer alan Koç, Sabancı ve Çukurova üniversitelerinin ise bilim alanı sıralamalarında yer almadığını dile getiren Akbulut, alan listelerinde de ODTÜ'nün inşaat mühendisliği alanında 51-100 arasına ikinci kez girdiğine de dikkati çekti.
Akbulut, genel ve alan bazlı sıralamalarda üniversitelerin konumunu detaylı olarak incelemek isteyenlerin listeye "http://tr.urapcenter.org" adresinden ulaşabileceğini kaydetti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Şeref Kürsüsü
İngiltere'de Quacquarelli Symonds (QS) firması tarafından açıklanan, dünyanın en iyi üniversiteleri bilim alanı sıralamasına Türkiye'den 6 üniversite girdi.
30 bilim alanında dünyanın en iyi 400 üniversitesinin sıralandığı "QS Bilim Alanı Bazlı Dünya Üniversite Sıralaması"na Türkiye'den 6 üniversite girmeyi başardı. Sıralamaya ODTÜ 12, İTÜ 7, Bilkent 5, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi 2 ve Hacettepe Üniversitesi 1 bilim alanıyla girdi
Akademik saygınlık, işveren anketleri, yayın başına düşen atıf sayıları ve H-indeksi göstergesinin değerlendirmesiyle hazırlanan "QS Bilim Alanı Bazlı Dünya Üniversite Sıralaması" 30 bilim alanında dünyanın en iyi 400 üniversitesini sıralıyor. QS alan sıralamalarına, Türkiye'den ODTÜ 12, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) 7, Bilkent 5, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi 2 ve Hacettepe Üniversitesi 1 bilim alanıyla girmeyi başardı.
ODTÜ Enformatik URAP Laboratuvarı Başkanı Prof. Dr. Ural Akbulut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk üniversitelerinin dünya sıralamalarında hızla yükselmesinin basının, akademisyenlerin, öğrenci adaylarının ve velilerin bu konuya gösterdiği ilginin artmasını sağladığını belirterek, "Türk üniversitelerinin başarısı herkese gurur kaynağı olmaya başladı. ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkede üniversite adayları ve aileleri tercih aşamasında dünya sıralamalarını yakından inceliyor. Bunun için listeler önemli " dedi.
Bu durumun üniversitelerin dünyadaki tanınırlığının artmasına neden olduğunu anlatan Akbulut, URAP Laboratuvarı olarak 2010'dan bu yana, ilk 2 bine giren dünya üniversitelerinin yer aldığı sıralamaları yayınladıklarını söyledi. Böylece bilim camiasına, öğrenci ve velilere yardımcı olmayı hedeflediklerini dile getiren Akbulut, diğer kurumların yaptığı 2013 yılı sıralamalarını topluca sunan raporu da yıl sonunda açıklayacaklarını ifade etti.
Türk üniversitelerinin 2013'te dünyada genel sıralamalarda olduğu gibi bilim alanlarında da en iyi üniversiteler arasına girmeyi başardığını anlatan Akbulut, QS'in 2013 yılı dünya üniversiteleri genel sıralamasına ODTÜ, Bilkent ve Boğaziçi Üniversitelerinin ilk 500'e girme başarısını gösterdiğini belirtti.
Koç, Sabancı ve İstanbul Teknik Üniversitelerinin 501-600 bandında, Hacettepe ve İstanbul üniversitelerinin 601-700 bandında, Çukurova Üniversitesinin ise 700 ve üstü bandında yer aldığını dile getiren Akbulut, QS'in 30 bilim alanında yaptığı son sıralama listesinde de Türk üniversitelerinin konumunun özetlendiğini bildirdi.
Türk üniversitelerinin QS bilim alanları sıralamasında da en iyi dünya üniversiteleri arasında yer aldığına dikkati çeken Akbulut, şunları söyledi:
"ODTÜ sanat ve beşeri bilimler, mühendislik ve teknoloji, doğa bilimleri, sosyal bilimler ve yönetim, kimya mühendisliği, istatistik-yöneylem araştırması, inşaat mühendisliği, iktisat-ekonometri, elektrik-elektronik mühendisliği, makine mühendisliği, matematik ve eğitim alanlarında sıralamaya girdi. İTÜ, mühendislik ve teknoloji, doğa bilimleri, kimya mühendisliği, inşaat mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, makine mühendisliği ve malzeme bilimleri, Bilkent Üniversitesi mühendislik ve teknoloji, sosyal bilimler ve yönetim, felsefe, siyaset-uluslararası çalışmalar ve iktisat-ekonometri, İstanbul Üniversitesi yaşam bilimleri-tıp ve hukuk, Boğaziçi Üniversitesi mühendislik ve teknoloji ve sosyal bilimler-yönetim ve Hacettepe Üniversitesi ise yaşam bilimleri-tıp bilim alanında ilk 400 arasında yer aldı."
Genel sıralamada yer alan Koç, Sabancı ve Çukurova üniversitelerinin ise bilim alanı sıralamalarında yer almadığını dile getiren Akbulut, alan listelerinde de ODTÜ'nün inşaat mühendisliği alanında 51-100 arasına ikinci kez girdiğine de dikkati çekti.
Akbulut, genel ve alan bazlı sıralamalarda üniversitelerin konumunu detaylı olarak incelemek isteyenlerin listeye "http://tr.urapcenter.org" adresinden ulaşabileceğini kaydetti.
Son Güncelleme: Pazartesi, 16 Eylül 2013 12:31
Gösterim: 1035