Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Akademisyenler intihal nedeniyle üniversitelerden atılamayacak

Hürriyet Gazetesi’nden Gönül Koca’nın haberine göre, Danıştay İdari Dava Daireleri intihalin önünü açan bir karara imza attı. Akademisyenlerin, intihal nedeniyle üniversiteden atılmalarının kanunlarda yer almadığı gerekçesiyle bu cezayı haksız buldu.

Bu suçu işleyenlere maaş kesme, uyarı ve kınama cezaları uygulanacak, ancak meslekten atılamayacaklar. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Kamil Can Bulut, 2005 yılında intihal yaptığı gerekçesiyle ‘öğretim üyeliğinden çıkarma’, Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Adem Tatlı da aynı suç nedeniyle ‘görevinden çekilmiş sayma’ cezası aldı. Ardından Bulut ve ‘kararın iptali ve yoksun kaldığı maddi kayıpların iadesi’ talebiyle dava açtı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, “2547 sayılı YÖK Yasası ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda bu cezaya ilişkin bir düzenleme bulunmadığı” gerekçesiyle açılan davaları haklı buldu. Başkanvekili ve 15 kurul üyesinin oyuyla, 20 Eylül 2012’de alınan karara, kurul üyesi Halide Ayfer Özdemir karşı oy verdi. Ancak oy çokluğuyla alınan kararla, intihal yapan öğretim üyelerinin meslekten atılmasının önü kapatıldı.

YÖK yazı gönderdi

30 Eylül 2013’te ise YÖK sezsiz sedasız üniversitelere yazı göndererek, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, 5 Kasım 2013 tarihli ‘Yönetim görevinden ayırma’, 1 Ekim 2012 tarihli ‘Görevinden çekilmiş sayma’ ve 20 Eylül 2012’de ‘Üniversite öğretim üyeliği mesleğinden çıkarma’ cezası ile bu cezayı gerektiren eylemlerin iptal edildiğini duyurdu. Yürütülen soruşturmalarda iptal kararının dikkate alınmasını, soruşturmacılar tarafından ‘bu cezaların teklif edilmemesini, yönetmelikte yer alan en uygun diğer disiplin cezalarının teklif edilmesini ve verilmesini’ istedi.

Yurtdışında cezası ağır

Avrupa ve Amerika’da intihal makemeye taşınabilen bir suç olarak kabul edilebiliyor. Ağır bir suç olduğu için öncelikle bağımsız, özerk etik kurullar tarafından birçok açıdan inceleniyor. Akademisyenin intihal yaptığı sonucuna varıldığında ise yayın yasakları getirilebiliyor, çalıştığı üniversite sözleşmesini yenilemiyor. Yayınevlerine, bilim hırsızlığı yaptığı için kitaplarının basılmaması yönünde bildirimlerde bulunuluyor. Bilim hırsızlığı yapan taraf, kimin fikirlerini çaldıysa ona tazminat ödüyor. Saygın üniversitelerin intihal suçundan işine son verilen bir akademisyeni başka bir yükseköğretim kurumu da kadrosuna almıyor.

En uygun ceza deşifre

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu (YÖK Üyesi): Disiplin cezaları çerçevesinde yargının verdiği kararları esas almak zorundayız. Bir intihal var ise aylıktan kesme, uyarı cezası, kınama cezası verilebilir ki bence gerçekten intihal varsa verilebilecek en önemli ceza bunun deşifre edilmesidir. Ama böyle bir ceza disiplin suçu olarak kabul edilmiyor maalesef. Çünkü bunlar etik suçlara girer, disiplin suçundan çok. Yargı burada intihal yapılıp yapılmamasından çok suça uygun cezayı esas alıyor. Memuriyetten çıkarma cezası, memuriyet kanunu çerçevesinde ele alınır. İntihal bilim etiğine ilişkin bir durum, dolayısıyla başka bir düzlemde ele alınması gerekiyor.

Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): Üniversitelerin en önemli görevlerinden biri bilimsel araştırma yapmak. Bilimsel araştırmaların niteliği oldukça önemli. Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanması, birçok sitenin eserden yararlanması değerini arttırır, bu da Türkiye için önemli. Dolayısıyla bir üniversite, bünyesindeki akademisyenlerin nitelikli bilimsel araştırmalarıyla dünyada saygın üniversiteler arasında yerini alır. Bütün bunlara tek darbe üniversitelerdeki bilim hırsızlığıdır. Bu üniversitenin niteliğini tamamiyle düşürür. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun aldığı kararın YÖK tarafından da kabul edilerek üniversitelere gönderilmesi, intihal yapana bu cezaların verilmemesi yükseköğretim kurumlarının saygınlığını uluslararası arenada bitirecektir. Bilim hırsızlığı cezasının hafifletilmesi üniversitelerin yozlaşmasına neden olacak.

Kaynak Hürriyet

> Danıştay’dan flaş intihal kararı

Akademisyenler intihal nedeniyle üniversitelerden atılamayacak

Hürriyet Gazetesi’nden Gönül Koca’nın haberine göre, Danıştay İdari Dava Daireleri intihalin önünü açan bir karara imza attı. Akademisyenlerin, intihal nedeniyle üniversiteden atılmalarının kanunlarda yer almadığı gerekçesiyle bu cezayı haksız buldu.

Bu suçu işleyenlere maaş kesme, uyarı ve kınama cezaları uygulanacak, ancak meslekten atılamayacaklar. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Kamil Can Bulut, 2005 yılında intihal yaptığı gerekçesiyle ‘öğretim üyeliğinden çıkarma’, Dumlupınar Üniversitesi Öğretim Üyesi Adem Tatlı da aynı suç nedeniyle ‘görevinden çekilmiş sayma’ cezası aldı. Ardından Bulut ve ‘kararın iptali ve yoksun kaldığı maddi kayıpların iadesi’ talebiyle dava açtı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, “2547 sayılı YÖK Yasası ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nda bu cezaya ilişkin bir düzenleme bulunmadığı” gerekçesiyle açılan davaları haklı buldu. Başkanvekili ve 15 kurul üyesinin oyuyla, 20 Eylül 2012’de alınan karara, kurul üyesi Halide Ayfer Özdemir karşı oy verdi. Ancak oy çokluğuyla alınan kararla, intihal yapan öğretim üyelerinin meslekten atılmasının önü kapatıldı.

YÖK yazı gönderdi

30 Eylül 2013’te ise YÖK sezsiz sedasız üniversitelere yazı göndererek, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, 5 Kasım 2013 tarihli ‘Yönetim görevinden ayırma’, 1 Ekim 2012 tarihli ‘Görevinden çekilmiş sayma’ ve 20 Eylül 2012’de ‘Üniversite öğretim üyeliği mesleğinden çıkarma’ cezası ile bu cezayı gerektiren eylemlerin iptal edildiğini duyurdu. Yürütülen soruşturmalarda iptal kararının dikkate alınmasını, soruşturmacılar tarafından ‘bu cezaların teklif edilmemesini, yönetmelikte yer alan en uygun diğer disiplin cezalarının teklif edilmesini ve verilmesini’ istedi.

Yurtdışında cezası ağır

Avrupa ve Amerika’da intihal makemeye taşınabilen bir suç olarak kabul edilebiliyor. Ağır bir suç olduğu için öncelikle bağımsız, özerk etik kurullar tarafından birçok açıdan inceleniyor. Akademisyenin intihal yaptığı sonucuna varıldığında ise yayın yasakları getirilebiliyor, çalıştığı üniversite sözleşmesini yenilemiyor. Yayınevlerine, bilim hırsızlığı yaptığı için kitaplarının basılmaması yönünde bildirimlerde bulunuluyor. Bilim hırsızlığı yapan taraf, kimin fikirlerini çaldıysa ona tazminat ödüyor. Saygın üniversitelerin intihal suçundan işine son verilen bir akademisyeni başka bir yükseköğretim kurumu da kadrosuna almıyor.

En uygun ceza deşifre

Prof. Dr. Beril Dedeoğlu (YÖK Üyesi): Disiplin cezaları çerçevesinde yargının verdiği kararları esas almak zorundayız. Bir intihal var ise aylıktan kesme, uyarı cezası, kınama cezası verilebilir ki bence gerçekten intihal varsa verilebilecek en önemli ceza bunun deşifre edilmesidir. Ama böyle bir ceza disiplin suçu olarak kabul edilmiyor maalesef. Çünkü bunlar etik suçlara girer, disiplin suçundan çok. Yargı burada intihal yapılıp yapılmamasından çok suça uygun cezayı esas alıyor. Memuriyetten çıkarma cezası, memuriyet kanunu çerçevesinde ele alınır. İntihal bilim etiğine ilişkin bir durum, dolayısıyla başka bir düzlemde ele alınması gerekiyor.

Tahsin Yeşildere (Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı): Üniversitelerin en önemli görevlerinden biri bilimsel araştırma yapmak. Bilimsel araştırmaların niteliği oldukça önemli. Uluslararası hakemli dergilerde yayımlanması, birçok sitenin eserden yararlanması değerini arttırır, bu da Türkiye için önemli. Dolayısıyla bir üniversite, bünyesindeki akademisyenlerin nitelikli bilimsel araştırmalarıyla dünyada saygın üniversiteler arasında yerini alır. Bütün bunlara tek darbe üniversitelerdeki bilim hırsızlığıdır. Bu üniversitenin niteliğini tamamiyle düşürür. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun aldığı kararın YÖK tarafından da kabul edilerek üniversitelere gönderilmesi, intihal yapana bu cezaların verilmemesi yükseköğretim kurumlarının saygınlığını uluslararası arenada bitirecektir. Bilim hırsızlığı cezasının hafifletilmesi üniversitelerin yozlaşmasına neden olacak.

Kaynak Hürriyet

Son Güncelleme: Perşembe, 26 Aralık 2013 09:49

Gösterim: 1380

Üniversitelerde öğrenim gören sporcular için yeni ayrıcalıklar geliyor.  Bir sporcu, Türkiye'nin herhangi bir kulübüne transfer olduğunda, bulunduğu ildeki üniversitede var olan kaydı, transfer olduğu kulübün bulunduğu kentteki üniversitenin aynı bölümüne aktarılacak.

Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) arasında "Gençlik, Spor Faaliyetlerinde İşbirliği Protokolü" imzalandı.

Bakanlık binasında yapılan protokol imza töreninde konuşan Bakan Kılıç, Türk sporunda bilinçli ve sistemik adımlar atmaya devam edildiğini belirterek, bu adımlar arasında Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezleri (TOHM), Türkiye genelinde sporcu yetenek tarama testleri, dopingle mücadele ve kurulacak Olimpiyat Enstitüsü'nün bulundugunu ifade etti.

YÖK ile atılacak imzalarla Türkiye'de milli ve olimpik sporcuların eğitim süreçlerinde yepyeni bir aşamaya geçileceğini ifade eden Kılıç, ''Antrenman ve eğitimin bağdaştırılamamasına yönelik eleştiriler, bu adımla ortadan kalkacak. Sporcular, Türkiye'nin tüm üniversitelerinde eğitim haklarına kavuşacak. Bir sporcu, Türkiye'nin herhangi bir kulübüne transfer olduğunda, bulunduğu ildeki üniversitede var olan kaydı, transfer olduğu kulübün bulunduğu kentteki üniversitenin aynı bölümüne aktarılacak. Bu, çok önemli bir hamle. Türk sporuna yeni bir yüz, yeni bir vizyon kazandıracak. Milli eğitim okullarında da benzer adımlarla takviye edilecek. Türkiye'de spor mu, eğitim mi paradoksu tümden ortadan kalkacak'' diye konuştu. 

Kılıç, bir milli sporcunun, 12 ilde oluşturulan TOHM'lardan birine seçildiğinde, tayin edileceği ildeki üniversitenin aynı bölümünde eğitimine devam edebileceğini de ifade ederek, TOHM'ların YÖK destekli eğitim takviyesine kavuşacağını söyledi.

Bu protokolle Hacettepe Üniversitesi ile ortaklaşa kurulacak Olimpiyat Enstitüsü'nün, YÖK tarafından destekleneceğini belirten Kılıç, ikinci yılına giren Üniversiteler Spor Ligi'nin de (ÜNİLİG) yasal bir zemine kavuştuğunu kaydetti. 

Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fikri takibi çok önemsiyoruz. Çalışma arkadaşlarıma, 'Hiçbir zaman göstermelik, günü birlik gündem yaratacak adımlar atmayın' diyorum. Bu protokol, boş bir protokol olsaydı 2 yıl önce de imzalayabilirdik. Arka planının dolu olması ve YÖK'ün bu projeyi sahiplenmesi önemlidir. On iki kentte TOHM'larının kurulması, bu protokol öncesinde gerçekleşmemiş olmasaydı bu protokol kağıt üstünde yalan protokol olarak kalırdı. Arkası dolu olmayan ve yarınının ne olacağı belli olmayan protokole imza koymak, benim fıtratıma aykırı.''

Bu arada Bakan Kılıç, dopingle mücadelede siyasi zeminde gürültülü, sportif zeminde ise sessiz bir şekilde devam ettiğini ve tarihi bir mücadeleye imza atıldığını söyledi. Kılıç, ''Doping bu ülkede sıfırlanacak, yazın bunu bir kenara ve daha sonra bunu bana sorun. Şu ana kadar ülkede sistematik olarak bir göz yumma vardı. İnsan vücuduna zehir veriliyor. Böyle bir cehalette olimpik bir performans düzeyine erişebilir mi, mümkün değil. Bunun bir ayağı da YÖK. Protokolde, gerek görüldüğünde eğitici personelin, YÖK tarafından temin edilmesi hükümleri var. Bunun yapılması, bilimsel çalışmaya katkı sağlayacak'' ifadelerini kullandı.

YÖK Başkanı Çetinsaya da bakanlıkla sürekli işbirliği halinde olduklarını ve bunu bir protokolle çerçeve içine alıp, daha da hızlı hareket etmelerini sağlayacağını söyleyerek, ''Bütün başarılar odaklanma, koordinasyon gerektiriyor. Ülkemizin yarınları için takım çalışmaları yapılacaksa, mutlaka bu deyimleri bir araya getirip onları tek bir odak etrafında buluşturmak gerekiyor. Sporcuların eğitimlerini aksatmadan bu sporlarına devam etmelerini sağlamaları bu protokolle gerçekleşmiş olacak'' diye konuştu. 

Kılıç, protokolün ardından dün İzmir Alaybey Askeri Tersanesi'nde yaşanan römorkör kazasında şehit olan 10 personele Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diledi.

> Üniversiteli sporculara yeni ayrıcalıklar geliyor

Üniversitelerde öğrenim gören sporcular için yeni ayrıcalıklar geliyor.  Bir sporcu, Türkiye'nin herhangi bir kulübüne transfer olduğunda, bulunduğu ildeki üniversitede var olan kaydı, transfer olduğu kulübün bulunduğu kentteki üniversitenin aynı bölümüne aktarılacak.

Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) arasında "Gençlik, Spor Faaliyetlerinde İşbirliği Protokolü" imzalandı.

Bakanlık binasında yapılan protokol imza töreninde konuşan Bakan Kılıç, Türk sporunda bilinçli ve sistemik adımlar atmaya devam edildiğini belirterek, bu adımlar arasında Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezleri (TOHM), Türkiye genelinde sporcu yetenek tarama testleri, dopingle mücadele ve kurulacak Olimpiyat Enstitüsü'nün bulundugunu ifade etti.

YÖK ile atılacak imzalarla Türkiye'de milli ve olimpik sporcuların eğitim süreçlerinde yepyeni bir aşamaya geçileceğini ifade eden Kılıç, ''Antrenman ve eğitimin bağdaştırılamamasına yönelik eleştiriler, bu adımla ortadan kalkacak. Sporcular, Türkiye'nin tüm üniversitelerinde eğitim haklarına kavuşacak. Bir sporcu, Türkiye'nin herhangi bir kulübüne transfer olduğunda, bulunduğu ildeki üniversitede var olan kaydı, transfer olduğu kulübün bulunduğu kentteki üniversitenin aynı bölümüne aktarılacak. Bu, çok önemli bir hamle. Türk sporuna yeni bir yüz, yeni bir vizyon kazandıracak. Milli eğitim okullarında da benzer adımlarla takviye edilecek. Türkiye'de spor mu, eğitim mi paradoksu tümden ortadan kalkacak'' diye konuştu. 

Kılıç, bir milli sporcunun, 12 ilde oluşturulan TOHM'lardan birine seçildiğinde, tayin edileceği ildeki üniversitenin aynı bölümünde eğitimine devam edebileceğini de ifade ederek, TOHM'ların YÖK destekli eğitim takviyesine kavuşacağını söyledi.

Bu protokolle Hacettepe Üniversitesi ile ortaklaşa kurulacak Olimpiyat Enstitüsü'nün, YÖK tarafından destekleneceğini belirten Kılıç, ikinci yılına giren Üniversiteler Spor Ligi'nin de (ÜNİLİG) yasal bir zemine kavuştuğunu kaydetti. 

Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fikri takibi çok önemsiyoruz. Çalışma arkadaşlarıma, 'Hiçbir zaman göstermelik, günü birlik gündem yaratacak adımlar atmayın' diyorum. Bu protokol, boş bir protokol olsaydı 2 yıl önce de imzalayabilirdik. Arka planının dolu olması ve YÖK'ün bu projeyi sahiplenmesi önemlidir. On iki kentte TOHM'larının kurulması, bu protokol öncesinde gerçekleşmemiş olmasaydı bu protokol kağıt üstünde yalan protokol olarak kalırdı. Arkası dolu olmayan ve yarınının ne olacağı belli olmayan protokole imza koymak, benim fıtratıma aykırı.''

Bu arada Bakan Kılıç, dopingle mücadelede siyasi zeminde gürültülü, sportif zeminde ise sessiz bir şekilde devam ettiğini ve tarihi bir mücadeleye imza atıldığını söyledi. Kılıç, ''Doping bu ülkede sıfırlanacak, yazın bunu bir kenara ve daha sonra bunu bana sorun. Şu ana kadar ülkede sistematik olarak bir göz yumma vardı. İnsan vücuduna zehir veriliyor. Böyle bir cehalette olimpik bir performans düzeyine erişebilir mi, mümkün değil. Bunun bir ayağı da YÖK. Protokolde, gerek görüldüğünde eğitici personelin, YÖK tarafından temin edilmesi hükümleri var. Bunun yapılması, bilimsel çalışmaya katkı sağlayacak'' ifadelerini kullandı.

YÖK Başkanı Çetinsaya da bakanlıkla sürekli işbirliği halinde olduklarını ve bunu bir protokolle çerçeve içine alıp, daha da hızlı hareket etmelerini sağlayacağını söyleyerek, ''Bütün başarılar odaklanma, koordinasyon gerektiriyor. Ülkemizin yarınları için takım çalışmaları yapılacaksa, mutlaka bu deyimleri bir araya getirip onları tek bir odak etrafında buluşturmak gerekiyor. Sporcuların eğitimlerini aksatmadan bu sporlarına devam etmelerini sağlamaları bu protokolle gerçekleşmiş olacak'' diye konuştu. 

Kılıç, protokolün ardından dün İzmir Alaybey Askeri Tersanesi'nde yaşanan römorkör kazasında şehit olan 10 personele Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diledi.

Son Güncelleme: Salı, 24 Aralık 2013 17:43

Gösterim: 1524

Amerika'daki 550 özel üniversite yöneticisinin aldığı yıllık ücretler yükselmeye devam ederken, 1 milyon dolar ve üzerinde yıllık kazancı olan yönetici sayısı 42'ye çıktı.

Ülkede 500'ü “kar amacı gütmeyen kuruluş” statüsünde olan üniversiteler içinde en yüksek maaş alan yönetici ise 3 milyon 358 bin dolar yıllık kazançla Chicago Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı Robert J. Zimmer oldu. Zimmer'a en yüksek maaş ödeyen Chicago Üniversitesi'nin aynı zamanda “kar amacı gütmeyen kuruluş” listesinde olması dikkat çekti.

ABD'de yayımlanan The Chronicle gazetesinin vergi rakamlarından derleyerek yaptığı araştırmaya göre, yüksek lisans ve doktora eğitimi veren üniversiteler çalışmaya dahil edilirken, 3 milyon 358 bin 723 dolar yıllık kazancı olan Zimmer'i, 3 milyon 121 bin 864 dolarlık geliriyle Norhteastern Üniversitesi yöneticisi Joseph E. Aoun takip etti. Listede üçüncü sırayı  ise 2 milyon 688 bin 148 dolarla Marist College yöneticisi Dennis J. Murray  aldı.

Üniversite yöneticileri arasında bir önceki yıl 1 milyon ve üzeri kazanan yönetici sayısı 36 iken 2011 yılında bu rakamın 42'ye çıktığı gözlendi.

Zimmer'ın geliri 1 yılda yüzde 110.2 arttı

Amerikan Vergi Dairesi (IRS) 2011 verilerine dayandırılan araştırmada, 2009 yılında 1 milyon 276 bin 950 dolar kazanan Chicago Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı Robert J. Zimmer'ın maaşı, 2010'da yüzde 25.1 artışla 1 milyon 597 bin 918 dolara çıkarken, 2011 yılında yüzde 110.2'lik bir sıçrama ile 3 milyon 358 bin 723 dolara yükseldi.

Chicago Üniversitesi'ne finans yapılanması, gelir oranı ve öğrenci profili ve diğer faktörlerle benzerlik gösteren ülkenin saygın 10 üniversitesi arasında ise Zimmer'dan sonraki ilk iki sırayı 2 milyon 91 bin 764 dolar yıllık gelirle Pennsylvania Üniversitesi yöneticisi Amy Gutmann ve 1 milyon 652 bin 543 dolarlık gelirle dünyanın en bilinen üniversiteleri arasında yer alan Yale Üniversitesi yöneticisi Richard C. Levin aldı.

Aynı kategorinin en az kazanan üniversite yöneticileri arasında son iki sırada ise 1 milyon 81 bin 124 dolarla Stanford Üniversitesi'nden John L. Hennesy ve 899 bin 734 dolarla Harvard Üniversitesi'nin başkanı Drew Gilpin Faust yer aldı.

Öte yandan, yayımlanan istatistik raporunda üniversite yöneticilerinin toplam kazancının yarısına yakınını ek ödeneklerin oluşturduğu gözlemlenirken, bu ödenekler arasında, tatil, eğlence, kulüp üyelikleri gibi kalemler de yer alıyor.

> İşte üniversite yöneticilerine ödenen rekor ücretler

Amerika'daki 550 özel üniversite yöneticisinin aldığı yıllık ücretler yükselmeye devam ederken, 1 milyon dolar ve üzerinde yıllık kazancı olan yönetici sayısı 42'ye çıktı.

Ülkede 500'ü “kar amacı gütmeyen kuruluş” statüsünde olan üniversiteler içinde en yüksek maaş alan yönetici ise 3 milyon 358 bin dolar yıllık kazançla Chicago Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı Robert J. Zimmer oldu. Zimmer'a en yüksek maaş ödeyen Chicago Üniversitesi'nin aynı zamanda “kar amacı gütmeyen kuruluş” listesinde olması dikkat çekti.

ABD'de yayımlanan The Chronicle gazetesinin vergi rakamlarından derleyerek yaptığı araştırmaya göre, yüksek lisans ve doktora eğitimi veren üniversiteler çalışmaya dahil edilirken, 3 milyon 358 bin 723 dolar yıllık kazancı olan Zimmer'i, 3 milyon 121 bin 864 dolarlık geliriyle Norhteastern Üniversitesi yöneticisi Joseph E. Aoun takip etti. Listede üçüncü sırayı  ise 2 milyon 688 bin 148 dolarla Marist College yöneticisi Dennis J. Murray  aldı.

Üniversite yöneticileri arasında bir önceki yıl 1 milyon ve üzeri kazanan yönetici sayısı 36 iken 2011 yılında bu rakamın 42'ye çıktığı gözlendi.

Zimmer'ın geliri 1 yılda yüzde 110.2 arttı

Amerikan Vergi Dairesi (IRS) 2011 verilerine dayandırılan araştırmada, 2009 yılında 1 milyon 276 bin 950 dolar kazanan Chicago Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı Robert J. Zimmer'ın maaşı, 2010'da yüzde 25.1 artışla 1 milyon 597 bin 918 dolara çıkarken, 2011 yılında yüzde 110.2'lik bir sıçrama ile 3 milyon 358 bin 723 dolara yükseldi.

Chicago Üniversitesi'ne finans yapılanması, gelir oranı ve öğrenci profili ve diğer faktörlerle benzerlik gösteren ülkenin saygın 10 üniversitesi arasında ise Zimmer'dan sonraki ilk iki sırayı 2 milyon 91 bin 764 dolar yıllık gelirle Pennsylvania Üniversitesi yöneticisi Amy Gutmann ve 1 milyon 652 bin 543 dolarlık gelirle dünyanın en bilinen üniversiteleri arasında yer alan Yale Üniversitesi yöneticisi Richard C. Levin aldı.

Aynı kategorinin en az kazanan üniversite yöneticileri arasında son iki sırada ise 1 milyon 81 bin 124 dolarla Stanford Üniversitesi'nden John L. Hennesy ve 899 bin 734 dolarla Harvard Üniversitesi'nin başkanı Drew Gilpin Faust yer aldı.

Öte yandan, yayımlanan istatistik raporunda üniversite yöneticilerinin toplam kazancının yarısına yakınını ek ödeneklerin oluşturduğu gözlemlenirken, bu ödenekler arasında, tatil, eğlence, kulüp üyelikleri gibi kalemler de yer alıyor.

Son Güncelleme: Salı, 17 Aralık 2013 12:07

Gösterim: 1133

SAÜ, çeşitli birimlerde görevlendirilmek üzere 9 öğretim ve 6 araştırma görevlisi alacak

Sakarya Üniversitesi (SAÜ), çeşitli birimlerde görevlendirilmek üzere 9 öğretim ve 6 araştırma görevlisi alacak. 

SAÜ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokuluna 2, Tıp ve İlahiyat fakültelerine, Akyazı, Sapanca, Ali Fuat Cebesoy, Geyve ve Hendek meslek yüksekokullarına birer olmak üzere 7 öğretim görevlisi istihdam edilecek.

Ayrıca Sosyal Bilimler Enstitüsüne 5 ve Eğitim Bilimleri Enstitüsüne 1 olmak üzere 6 araştırma görevlisi alınacak. 

Adayların gerekli belgelerle 27 Aralık'a kadar rektörlüğe başvurması gerekiyor.

> Sakarya Üniversitesi akademik personel alacak

SAÜ, çeşitli birimlerde görevlendirilmek üzere 9 öğretim ve 6 araştırma görevlisi alacak

Sakarya Üniversitesi (SAÜ), çeşitli birimlerde görevlendirilmek üzere 9 öğretim ve 6 araştırma görevlisi alacak. 

SAÜ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokuluna 2, Tıp ve İlahiyat fakültelerine, Akyazı, Sapanca, Ali Fuat Cebesoy, Geyve ve Hendek meslek yüksekokullarına birer olmak üzere 7 öğretim görevlisi istihdam edilecek.

Ayrıca Sosyal Bilimler Enstitüsüne 5 ve Eğitim Bilimleri Enstitüsüne 1 olmak üzere 6 araştırma görevlisi alınacak. 

Adayların gerekli belgelerle 27 Aralık'a kadar rektörlüğe başvurması gerekiyor.

Son Güncelleme: Çarşamba, 18 Aralık 2013 12:38

Gösterim: 1100

TBMM’de üniversitelerin 2014 yılı bütçeleri belli oldu. 2014 yılı için öngörülen en fazla ödenek İstanbul Üniversitesi’ne ayrıldı. İşte üniversitelerin 2014 bütçeleri...

Merkez bütçesinden 2014 yılında en fazla ödeneği İstanbul Üniversitesi alırken, ikinci sırada Hacettepe Üniversitesi ve üçüncü sırada ise Ankara Üniversitesi yer aldı.

Ödenek miktarlarına göre; ilk 20 üniversite içerisinde Doğu Anadolu Bölgesi'Bölgesinden 4 üniversite girerken, ilk 5 üniversite içerisinde en fazla payı olan 4 üniversite ise başkentte bulunuyor.

TBMM'ye sunulan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında yer alan bilgilere göre, İstanbul Üniversitesi 786 milyon 510 bin TL, Hacettepe Üniversitesi 551 milyon 282 bin TL, Ankara Üniversitesi 541 milyon 982 bin TL, Gazi Üniversitesi 537 milyon 509 bin TL, Ege Üniversitesi 479 milyon 132 bin TL, 9 Eylül Üniversitesi 421 milyon 122 bin TL, Anadolu Üniversitesi 378 milyon 833 bin TL, Marmara Üniversitesi 373 milyon 529 bin TL, Orta Doğu Teknik Üniversitesi 336 milyon 810 bin TL, İstanbul Teknik Üniversitesi 309 milyon 795 bin TL, Atatürk Üniversitesi 382 milyon TL, Selçuk Üniversitesi 342 milyon 805 bin TL, Çukurova Üniversitesi 335 milyon 92 bin TL, Uludağ Üniversitesi 310 milyon 501 bin TL, Akdeniz Üniversitesi 298 milyon 99 bin TL, Erciyes Üniversitesi 285 milyon 613 bin TL, Karadeniz teknik Üniversitesi 276 milyon 507 bin TL ve İnönü Üniversitesi 275 milyon 299 bin TL, Diyarbakır Dicle Üniversitesi 253 milyon 203 bin TL ve Elazığ Fırat Üniversitesi 237 milyon 676 bin TL tutarında bütçeden pay alacak.

> Üniversitelerin 2014 yılı bütçeleri belli oldu

TBMM’de üniversitelerin 2014 yılı bütçeleri belli oldu. 2014 yılı için öngörülen en fazla ödenek İstanbul Üniversitesi’ne ayrıldı. İşte üniversitelerin 2014 bütçeleri...

Merkez bütçesinden 2014 yılında en fazla ödeneği İstanbul Üniversitesi alırken, ikinci sırada Hacettepe Üniversitesi ve üçüncü sırada ise Ankara Üniversitesi yer aldı.

Ödenek miktarlarına göre; ilk 20 üniversite içerisinde Doğu Anadolu Bölgesi'Bölgesinden 4 üniversite girerken, ilk 5 üniversite içerisinde en fazla payı olan 4 üniversite ise başkentte bulunuyor.

TBMM'ye sunulan 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısında yer alan bilgilere göre, İstanbul Üniversitesi 786 milyon 510 bin TL, Hacettepe Üniversitesi 551 milyon 282 bin TL, Ankara Üniversitesi 541 milyon 982 bin TL, Gazi Üniversitesi 537 milyon 509 bin TL, Ege Üniversitesi 479 milyon 132 bin TL, 9 Eylül Üniversitesi 421 milyon 122 bin TL, Anadolu Üniversitesi 378 milyon 833 bin TL, Marmara Üniversitesi 373 milyon 529 bin TL, Orta Doğu Teknik Üniversitesi 336 milyon 810 bin TL, İstanbul Teknik Üniversitesi 309 milyon 795 bin TL, Atatürk Üniversitesi 382 milyon TL, Selçuk Üniversitesi 342 milyon 805 bin TL, Çukurova Üniversitesi 335 milyon 92 bin TL, Uludağ Üniversitesi 310 milyon 501 bin TL, Akdeniz Üniversitesi 298 milyon 99 bin TL, Erciyes Üniversitesi 285 milyon 613 bin TL, Karadeniz teknik Üniversitesi 276 milyon 507 bin TL ve İnönü Üniversitesi 275 milyon 299 bin TL, Diyarbakır Dicle Üniversitesi 253 milyon 203 bin TL ve Elazığ Fırat Üniversitesi 237 milyon 676 bin TL tutarında bütçeden pay alacak.

Son Güncelleme: Salı, 17 Aralık 2013 09:03

Gösterim: 1923


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.