Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, bu yıl öğrenci sayısını azalttıklarını, gelecek seneler de bu işlemin devam edeceğini ve lisans bölümlerinin aksine yüksek lisans öğrenci kontenjanını artıracaklarını açıkladı.

İstanbul Üniversitesi, öğrenci kontenjanında azalmaya gidiyor. Daha çok yüksek lisans öğrenci kontenjanına ağırlık verecek.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, bu yıl öğrenci sayısını azalttıklarını, gelecek seneler de bu işlemin devam edeceğini ve lisans bölümlerinin aksine yüksek lisans öğrenci kontenjanını artıracaklarını açıkladı.

İstanbul Üniversitesi’nin 2015-2016 Akademik yılı açılış töreninde konuşma yapan Rektör Ak, "2015 yılı öğrenci kontenjanlarımızda azaltmaya gittik. Bu, her yıl devam edecek. Amacımız İstanbul Üniversitesini lisans üstü merkezli eğitim veren, ülkemizdeki üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını ve iş dünyasının nitelikli insan kaynağını temin eden bir yapıya dönüştürmek" dedi.

Amacımız lisansüstü merkezli eğitim veren yapıya dönüşmek

Bu yıl ilk kez rektör olarak törende yer alan Prof. Dr. Mahmut Ak konuşmasını "promter" cihazı kullanarak yaptı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonunda gerçekleştirilen törende konuşan Rektör Ak, İstanbul Üniversitesiyle ilgili yeni yapılanma planlarını açıklamayı şu sözlerle sürdürdü:

“Girişimci, yenilikçi ve çözüm odaklı bireylerin yetişmesini sağlayacağız. 2015 yılı öğrenci kontenjanlarımızda azaltmaya gittik. Bu, her yıl devam edecek. Amacımız lisans üstü merkezli eğitim veren ülkemizdeki üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını ve iş dünyasının nitelikli insan kaynağını temin eden bir yapıya dönüştürmek. Lisansüstü öğrencilerimizin hem sayısını hem de nitelikli çalışmalarını arttıracağız. Lisansüstü öğrencilerimizin çağın ihtiyaçlarını karşılayıp, geleceğin ihtiyaçlarını tasarlayabilen ülkemizin ve tüm dünyanın sorunlarını bilimsel bakış açıları ve geliştirdikleri projeler ile çözecek nitelikte bilim insanları olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz.”

> İstanbul Üniversitesi’nden şok karar

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, bu yıl öğrenci sayısını azalttıklarını, gelecek seneler de bu işlemin devam edeceğini ve lisans bölümlerinin aksine yüksek lisans öğrenci kontenjanını artıracaklarını açıkladı.

İstanbul Üniversitesi, öğrenci kontenjanında azalmaya gidiyor. Daha çok yüksek lisans öğrenci kontenjanına ağırlık verecek.

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, bu yıl öğrenci sayısını azalttıklarını, gelecek seneler de bu işlemin devam edeceğini ve lisans bölümlerinin aksine yüksek lisans öğrenci kontenjanını artıracaklarını açıkladı.

İstanbul Üniversitesi’nin 2015-2016 Akademik yılı açılış töreninde konuşma yapan Rektör Ak, "2015 yılı öğrenci kontenjanlarımızda azaltmaya gittik. Bu, her yıl devam edecek. Amacımız İstanbul Üniversitesini lisans üstü merkezli eğitim veren, ülkemizdeki üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını ve iş dünyasının nitelikli insan kaynağını temin eden bir yapıya dönüştürmek" dedi.

Amacımız lisansüstü merkezli eğitim veren yapıya dönüşmek

Bu yıl ilk kez rektör olarak törende yer alan Prof. Dr. Mahmut Ak konuşmasını "promter" cihazı kullanarak yaptı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonunda gerçekleştirilen törende konuşan Rektör Ak, İstanbul Üniversitesiyle ilgili yeni yapılanma planlarını açıklamayı şu sözlerle sürdürdü:

“Girişimci, yenilikçi ve çözüm odaklı bireylerin yetişmesini sağlayacağız. 2015 yılı öğrenci kontenjanlarımızda azaltmaya gittik. Bu, her yıl devam edecek. Amacımız lisans üstü merkezli eğitim veren ülkemizdeki üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını ve iş dünyasının nitelikli insan kaynağını temin eden bir yapıya dönüştürmek. Lisansüstü öğrencilerimizin hem sayısını hem de nitelikli çalışmalarını arttıracağız. Lisansüstü öğrencilerimizin çağın ihtiyaçlarını karşılayıp, geleceğin ihtiyaçlarını tasarlayabilen ülkemizin ve tüm dünyanın sorunlarını bilimsel bakış açıları ve geliştirdikleri projeler ile çözecek nitelikte bilim insanları olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz.”

Son Güncelleme: Perşembe, 15 Ekim 2015 14:51

Gösterim: 1159

Sosyal medya paylaşım platformu Twitter’ın Kurucu Başkanı Jack Dorsey, Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Yazılım Mühendisliği’nden iki öğrenciyi Amerika Birleşik Devletleri’ne davet etti. Twitter’ın sistemsel açığını bulan ve bu açığı geliştirdiği yazılımlarla kapatıp Twitter yetkililerine raporlayan BAU öğrencileri Batuhan Katırcı ve Cihan Nalbant, şirketin genel merkezinin bulunduğu San Francisco’ya gidecek.

twitter binasiDünyanın en etkili mikro blog sitesi Twitter ve sahibi olduğu şirketlerden Periscope kapılarını iki Türk öğrenciye açıyor. Hem Twitter hem de Periscope’ta yer alan açıkları bularak geliştirdikleri çözümlerle dikkat çeken Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Yazılım Mühendisliği Bölümü öğrencileri Batuhan Katırcı ve Cihan Nalbant, Twitter’ın Kurucusu Jack Dorsey’in davetiyle San Francisco’ya gidecek. Katırcı ve Nalbant, Twitter’ın endüstri liderleri ve dünyanın dört bir yanından gelen mühendislerin katılımıyla gerçekleştireceği aynı zamanda Twitter’ın yeni ürünlerinin tanıtılacağı “Twitter Flight” organizasyonunda yer alacak.

Jack Dorsey başta olmak üzere, Fabric, Gnip, Periscope ve Twitter’ın takım liderlerinin son uygulama çözümleri ve Twitter platformundaki yenilikleri aktaracağı 21 Ekim’deki “Twitter Flight” organizasyonu, mühendis ve sektör liderlerinin yanı sıra tüm dünyadan başarılı uygulama geliştiricileri de bir araya getiriyor.

Geliştirdikleri uygulamalarla Twitter tarafından fark edilen ve sistemde yer alan yazılımsal açıkların raporlanması ile  özel olarak davet alan öğrenciler, bu organizasyon ile hem kendilerini hem de projelerini dijital dünyanın kalbi olan San Francisco’da yatırımcılara tanıtma imkanı bulacak. Batuhan Katırcı ve Cihan Nalbant endüstri liderlerinden bir iş modeli olarak Twitter’ı nasıl kullandıkları hakkında bilgi alma imkanına da erişecek.

> Twitter’dan Bahçeşehir Üniversitesi öğrencilerine davet

Sosyal medya paylaşım platformu Twitter’ın Kurucu Başkanı Jack Dorsey, Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Yazılım Mühendisliği’nden iki öğrenciyi Amerika Birleşik Devletleri’ne davet etti. Twitter’ın sistemsel açığını bulan ve bu açığı geliştirdiği yazılımlarla kapatıp Twitter yetkililerine raporlayan BAU öğrencileri Batuhan Katırcı ve Cihan Nalbant, şirketin genel merkezinin bulunduğu San Francisco’ya gidecek.

twitter binasiDünyanın en etkili mikro blog sitesi Twitter ve sahibi olduğu şirketlerden Periscope kapılarını iki Türk öğrenciye açıyor. Hem Twitter hem de Periscope’ta yer alan açıkları bularak geliştirdikleri çözümlerle dikkat çeken Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Yazılım Mühendisliği Bölümü öğrencileri Batuhan Katırcı ve Cihan Nalbant, Twitter’ın Kurucusu Jack Dorsey’in davetiyle San Francisco’ya gidecek. Katırcı ve Nalbant, Twitter’ın endüstri liderleri ve dünyanın dört bir yanından gelen mühendislerin katılımıyla gerçekleştireceği aynı zamanda Twitter’ın yeni ürünlerinin tanıtılacağı “Twitter Flight” organizasyonunda yer alacak.

Jack Dorsey başta olmak üzere, Fabric, Gnip, Periscope ve Twitter’ın takım liderlerinin son uygulama çözümleri ve Twitter platformundaki yenilikleri aktaracağı 21 Ekim’deki “Twitter Flight” organizasyonu, mühendis ve sektör liderlerinin yanı sıra tüm dünyadan başarılı uygulama geliştiricileri de bir araya getiriyor.

Geliştirdikleri uygulamalarla Twitter tarafından fark edilen ve sistemde yer alan yazılımsal açıkların raporlanması ile  özel olarak davet alan öğrenciler, bu organizasyon ile hem kendilerini hem de projelerini dijital dünyanın kalbi olan San Francisco’da yatırımcılara tanıtma imkanı bulacak. Batuhan Katırcı ve Cihan Nalbant endüstri liderlerinden bir iş modeli olarak Twitter’ı nasıl kullandıkları hakkında bilgi alma imkanına da erişecek.

Son Güncelleme: Perşembe, 15 Ekim 2015 14:36

Gösterim: 1639

Makedonya'nın başkenti Üsküp'teki Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde eğitim alan Türk öğrenciler, sokaklarda hat sanatı icra edip bağlama çalarak iki ülke arasında kültür köprüleri inşa ediyor.

hat sanatiMakedonya'nın başkenti Üsküp'teki Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde eğitim gören iki Türk öğrenci, sokaklarda hattatlık yaparak ve bağlama çalarak iki ülke arasında kültür köprüleri kuruyor.

Mahmut Enes Kemer ve Safa Akdağ adlı öğrenciler, icra ettikleri sanatla Üsküplülerin ilgisini çekerken bütçelerine katkı sağlıyor.

Üsküp'ün tarihi Türk Çarşısı'nda hat sanatı icra eden Mahmut Enes, Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde grafik tasarımı eğitimi aldığını belirterek, daha lise yıllarında ilgi duymaya başladığı bu sanatı Üsküp'e taşıdığını, Anadolu ve Makedonya kültürlerini harmanlayarak yeni eserler ürettiğini söyledi.

Bu şekilde bütçesine de katkıda bulunduğunu söyleyen Kemer, "Aynı zamanda Türkiye ve Balkanlar arasında bir kültür köprüsü oluşturduğumu hissediyorum" dedi.

Üsküp sokaklarında bağlama çalıyor

Makedonyalılara Türk kültürünü tanıtmayı amaçlayan bir diğer öğrenci ise Safa Akdağ.

Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde hukuk eğitimi alan Akdağ, Üsküp sokaklarında bağlama çalıyor.

Müziğe erken yaşlarda ilgi duyduğunu ve akrabalarından bağlama dersleri aldığını ifade eden Akdağ, Makedonya'ya getirdiği bağlamasıyla, müziğin evrensel diliyle toplumları birleştirmeye çalıştığını anlattı.

> Türk öğrenciler hat ve bağlamalarıyla köprü kuruyor

Makedonya'nın başkenti Üsküp'teki Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde eğitim alan Türk öğrenciler, sokaklarda hat sanatı icra edip bağlama çalarak iki ülke arasında kültür köprüleri inşa ediyor.

hat sanatiMakedonya'nın başkenti Üsküp'teki Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde eğitim gören iki Türk öğrenci, sokaklarda hattatlık yaparak ve bağlama çalarak iki ülke arasında kültür köprüleri kuruyor.

Mahmut Enes Kemer ve Safa Akdağ adlı öğrenciler, icra ettikleri sanatla Üsküplülerin ilgisini çekerken bütçelerine katkı sağlıyor.

Üsküp'ün tarihi Türk Çarşısı'nda hat sanatı icra eden Mahmut Enes, Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde grafik tasarımı eğitimi aldığını belirterek, daha lise yıllarında ilgi duymaya başladığı bu sanatı Üsküp'e taşıdığını, Anadolu ve Makedonya kültürlerini harmanlayarak yeni eserler ürettiğini söyledi.

Bu şekilde bütçesine de katkıda bulunduğunu söyleyen Kemer, "Aynı zamanda Türkiye ve Balkanlar arasında bir kültür köprüsü oluşturduğumu hissediyorum" dedi.

Üsküp sokaklarında bağlama çalıyor

Makedonyalılara Türk kültürünü tanıtmayı amaçlayan bir diğer öğrenci ise Safa Akdağ.

Uluslararası Balkan Üniversitesi'nde hukuk eğitimi alan Akdağ, Üsküp sokaklarında bağlama çalıyor.

Müziğe erken yaşlarda ilgi duyduğunu ve akrabalarından bağlama dersleri aldığını ifade eden Akdağ, Makedonya'ya getirdiği bağlamasıyla, müziğin evrensel diliyle toplumları birleştirmeye çalıştığını anlattı.

Son Güncelleme: Salı, 13 Ekim 2015 13:51

Gösterim: 898

Boğaziçi Üniversitesi ve Türk Eğitim Derneği tarafından 1. Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı başladı. 16 Ekim’e kadar devam edecek “Değişen Dünya ve Yükseköğretim: Kimlik, Politika ve Reform Modelleri” başlıklı konferansta, Türkiye’den ve yurtdışından akademisyenler yükseköğretimin dünyada ve Türkiye’de yönelimini, rolünü tartışacak. Reform hareketleri ve yöntem önerileri sunacak.

gulay barbarosogluAraştırma için temel gereklilik akademik özerklik ve özgür düşünce ortamı Boğaziçi Üniversitesi ve Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı (IHEC) 2015 “Değişen Dünya ve Yükseköğretim: Kimlik, Politika ve Reform Modelleri” başlığıyla 14 Ekim 2015 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde başladı.

Günümüz yükseköğretim dünyasında beliren yeni eğilimleri, araştırma sonuçlarını ve kavramsal bakış açılarını paylaşma ve tartışmayı amaçlayan konferans 16 Ekim’de sona erecek.

1.Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı’nın açılış konuşmasını, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü ve aynı zamanda Avrupa Üniversiteler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu yaptı.

Barbarosoğlu, barış, demokrasi ve birlikte yaşam kültürünün kurulması bağlamında üniversitelerin topluma karşı sorumlu olduklarını belirtti. Bugün yükseköğretim alanında Türkiye’de tartışılan hemen her konunun ABD ve Avrupa’da da konuşulmakta olduğuna dikkat çeken Rektör Barbarosoğlu, yükseköğretim sistemlerinin tüm dünyada büyük bir değişim ve dönüşüm içinde olduklarını söyledi.

Avrupa ve Amerika’da üniversiteler büyük bir dönüşüm yaşıyor

47 ülkeden 900 üniversitenin yer aldığı Avrupa Üniversiteler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olarak 2013 yılından bu yana görev yapmakta olan Barbarosoğlu, 2008 ekonomik krizi ardından yaşanan değişim doğrultusunda bugün Avrupa Birliği’nin kendi içinde başlı başına bir üniversite kampüsü haline geldiğini, kurumlar ve akademisyenler arasındaki geçişliliğin, fon kaynakları yaratma anlamında yeni modellerin önemli oranda arttığını ifade etti.

Bu kapsamda Avrupa üniversitelerinin kaynaklarıyla, öğretim kadrolarıyla bir güç birliği içinde olduklarını vurgulayan Gülay Barbarosoğlu, ABD üniversitelerinin ise yeni kampüsler, yeni alanlar oluşturarak giderek daha fazla küreselleştiğini belirterek, bu çerçevede Türkiye’nin en az 30-40 yıllık bir vizyonla bölgesel güç olma yolunda hızla çalışması gerektiğine dikkat çekti.

İyi Bir Üniversite Nasıl Olmalı?

“İyi Bir Üniversite Nasıl Olmalı” sorusundan hareketle konuşmasını sürdüren Gülay Barbarosoğlu şöyle devam etti: “Türkiye’de iyi bir eğitim ve öğretimle, topluma katkı yaparak, bölgemizde önemli bir aktör olmayı istiyorsak gerek sosyal ev beşeri bilimler gerekse fen ve mühendislik olmak üzere tüm temel araştırma alanlarını desteklemeliyiz. Temel araştırma olmadan inovasyon mümkün değildir. Araştırmalarımızı aynı zamanda insani ve toplumsal kalkınma yönünde sürdürmeliyiz. Kaliteli doktora programlarına öncelik vermeliyiz.”

Üniversitelerin araştırma yapabilmeleri için öncelikle akademik özerkliğe sahip olmaları gerektiğini vurgulayarak, “Özgün araştırma yapılabilmesi için üniversitelerde özgür düşünce, sorgulama ve eleştiri ortamı olmak zorundadır” diye konuşan Gülay Barbarosoğlu, üniversitelerin en önemli görevinin yaratıcı, inovatif, sosyal politikalara katkı sunan bireylerin yetişmesine katkıda bulunmak olduğunu dile getirdi.

Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ve YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Durmuş Günay’ın açılış konuşmalarının da yer aldığı, yaklaşık 100 bilimsel çalışmanın sunulacağı 1. Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı (IHEC) 2015, 16 Ekim tarihinde sona erecek.

Konferansta yükseköğretimin dünyada ve Türkiye’de yönelimi, rolü, organizasyonu ile birlikte her geçen gün değişen talepler, fırsatlar, beklentiler ve sorunlar bağlamında makro politikalar, modeller, reform hareketleri ve yöntem önerilerine odaklanılacak.

> Değişen dünyada yükseköğretim nasıl olmalı?

Boğaziçi Üniversitesi ve Türk Eğitim Derneği tarafından 1. Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı başladı. 16 Ekim’e kadar devam edecek “Değişen Dünya ve Yükseköğretim: Kimlik, Politika ve Reform Modelleri” başlıklı konferansta, Türkiye’den ve yurtdışından akademisyenler yükseköğretimin dünyada ve Türkiye’de yönelimini, rolünü tartışacak. Reform hareketleri ve yöntem önerileri sunacak.

gulay barbarosogluAraştırma için temel gereklilik akademik özerklik ve özgür düşünce ortamı Boğaziçi Üniversitesi ve Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından düzenlenen 1. Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı (IHEC) 2015 “Değişen Dünya ve Yükseköğretim: Kimlik, Politika ve Reform Modelleri” başlığıyla 14 Ekim 2015 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde başladı.

Günümüz yükseköğretim dünyasında beliren yeni eğilimleri, araştırma sonuçlarını ve kavramsal bakış açılarını paylaşma ve tartışmayı amaçlayan konferans 16 Ekim’de sona erecek.

1.Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı’nın açılış konuşmasını, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü ve aynı zamanda Avrupa Üniversiteler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu yaptı.

Barbarosoğlu, barış, demokrasi ve birlikte yaşam kültürünün kurulması bağlamında üniversitelerin topluma karşı sorumlu olduklarını belirtti. Bugün yükseköğretim alanında Türkiye’de tartışılan hemen her konunun ABD ve Avrupa’da da konuşulmakta olduğuna dikkat çeken Rektör Barbarosoğlu, yükseköğretim sistemlerinin tüm dünyada büyük bir değişim ve dönüşüm içinde olduklarını söyledi.

Avrupa ve Amerika’da üniversiteler büyük bir dönüşüm yaşıyor

47 ülkeden 900 üniversitenin yer aldığı Avrupa Üniversiteler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi olarak 2013 yılından bu yana görev yapmakta olan Barbarosoğlu, 2008 ekonomik krizi ardından yaşanan değişim doğrultusunda bugün Avrupa Birliği’nin kendi içinde başlı başına bir üniversite kampüsü haline geldiğini, kurumlar ve akademisyenler arasındaki geçişliliğin, fon kaynakları yaratma anlamında yeni modellerin önemli oranda arttığını ifade etti.

Bu kapsamda Avrupa üniversitelerinin kaynaklarıyla, öğretim kadrolarıyla bir güç birliği içinde olduklarını vurgulayan Gülay Barbarosoğlu, ABD üniversitelerinin ise yeni kampüsler, yeni alanlar oluşturarak giderek daha fazla küreselleştiğini belirterek, bu çerçevede Türkiye’nin en az 30-40 yıllık bir vizyonla bölgesel güç olma yolunda hızla çalışması gerektiğine dikkat çekti.

İyi Bir Üniversite Nasıl Olmalı?

“İyi Bir Üniversite Nasıl Olmalı” sorusundan hareketle konuşmasını sürdüren Gülay Barbarosoğlu şöyle devam etti: “Türkiye’de iyi bir eğitim ve öğretimle, topluma katkı yaparak, bölgemizde önemli bir aktör olmayı istiyorsak gerek sosyal ev beşeri bilimler gerekse fen ve mühendislik olmak üzere tüm temel araştırma alanlarını desteklemeliyiz. Temel araştırma olmadan inovasyon mümkün değildir. Araştırmalarımızı aynı zamanda insani ve toplumsal kalkınma yönünde sürdürmeliyiz. Kaliteli doktora programlarına öncelik vermeliyiz.”

Üniversitelerin araştırma yapabilmeleri için öncelikle akademik özerkliğe sahip olmaları gerektiğini vurgulayarak, “Özgün araştırma yapılabilmesi için üniversitelerde özgür düşünce, sorgulama ve eleştiri ortamı olmak zorundadır” diye konuşan Gülay Barbarosoğlu, üniversitelerin en önemli görevinin yaratıcı, inovatif, sosyal politikalara katkı sunan bireylerin yetişmesine katkıda bulunmak olduğunu dile getirdi.

Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ve YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Durmuş Günay’ın açılış konuşmalarının da yer aldığı, yaklaşık 100 bilimsel çalışmanın sunulacağı 1. Uluslararası Yükseköğretim Çalışmaları Konferansı (IHEC) 2015, 16 Ekim tarihinde sona erecek.

Konferansta yükseköğretimin dünyada ve Türkiye’de yönelimi, rolü, organizasyonu ile birlikte her geçen gün değişen talepler, fırsatlar, beklentiler ve sorunlar bağlamında makro politikalar, modeller, reform hareketleri ve yöntem önerilerine odaklanılacak.

Son Güncelleme: Çarşamba, 14 Ekim 2015 14:37

Gösterim: 2111

Erasmus öğrencisi olarak Yaşar Üniversitesine gelen ve yüksek lisansını iletişim alanında yapan Hırvat Zrinka Peharec, tez çalışmasında "özçekim"i ele aldı.

selfieYaşar Üniversitesi’ne Erasmus öğrencisi olarak gelen yüksek lisans öğrencisi Hırvat Zrinka Peharec, tez çalışmasında konu olarak selfie olarak bilinen ‘özçekim’i seçti.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Peharec tez kapsamında, aralarında Türkiye, Kanada, Avustralya, Almanya, ABD, Nijerya'nın da bulunduğu 40 ülkeden 214 kişi üzerinde anket uyguladı, 8 ülkeden 10 kişiyle de yüz yüze görüştü.

Katılımcıların yüzde 88'i, cep telefonu veya dijital makineyle selfie çektiğini söylerken yüzde 19,7'si selfie çekmeyi sevdiğini, yüzde 75,7'si olumlu düşündüğünü, yüzde 4,55'i ise nefret ettiğini belirtti.

Paylaşım için en fazla kullanılan mecra Facebook olurken ankete katılanların yüzde 42'si fotoğrafta olduğundan iyi görünmeye çalıştığını, yüzde 23'ü de bazen farklı görünmek için rol yaptığını ifade etti.

Tez çalışmasının danışmanlığını yürüten Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melek Atabey, fotoğrafın öncesinde resim sanatında otoportre olarak karşımıza çıkan selfie'nin doğuşunun 1839'a dayandığını kaydederek, "Bundan yüzyıllar önce ilk özçekimi yapan Robert Cornelius, özçekimin atası olarak karşımıza çıkarken 'selfie' teriminin internette ilk kullanılışı ise 2004'te Flickr'da gerçekleşti. Bu tarihten 2012'ye kadar selfie kelimesinin kullanılışında yüzde 17 bin artış yaşandı ve Oxford sözlüğüne girmesiyle de resmi bir kelime halini aldı" ifadelerini kullandı.

Narsisizmden çok moda akımı

Zrinka Peharec ise tez kapsamında yaptığı anket ve görüşmelerden, selfie'nin narsisizmden çok bir moda akımı olarak algılandığı sonucunun ortaya çıktığını ifade etti. Peharec, anket sonuçlarına ilişkin şunları paylaştı:

"Ankete katılanların yüzde 87'sini, 18-34 yaş arası, yüzde 13'ünü ise daha üst yaştakiler oluşturdu. Katılımcıların yüzde 88'i cep telefonu veya dijital makineyle selfie çektiğini söylerken yüzde 19,7'si selfie çekmeyi sevdiğini, yüzde 75,7'si olumlu düşündüğünü, yüzde 4,55'i ise nefret ettiğini aktardı. Katılımcıların yüzde 7'si günde 10'dan fazla, yüzde 9,6'sı haftada 10'dan fazla, yüzde 33,84'ü ise ayda 10'dan fazla selfie çektiği yanıtını verdi. İlk selfie'ler akıllı cep telefonuyla çekiliyor. Ankete katılanların yüzde 65,8'i, ilk selfielerini akıllı cep telefonlarıyla çektiklerini söyledi. Yüzde 26,46'sı ise dijital makineleriyle çektiklerini aktardı. Günlük olarak sosyal medyada selfie paylaşanların oranı yüzde 3,55 olurken ara sıra paylaşanlar yüzde 69,54, çekip ama paylaşmayanlar ise yüzde 26,9 olarak ortaya çıktı. Selfie'nin reklam ve kurumsal iletişim aracı olarak kullanılması da tez kapsamında değerlendirildi. Selfie'nin reklam aracı olarak kullanıldığı ama etkili olmadığı sonucu çıktı. Ankete katılanların yüzde 38'i sosyal medyada selfie'lere reklam ve iletişim kampanyalarında rastladıklarını belirtirken bu kampanyaları görüp etkilenenlerin oranı ise yüzde 3'de kaldı."

> ‘Selfie’ tez konusu oldu

Erasmus öğrencisi olarak Yaşar Üniversitesine gelen ve yüksek lisansını iletişim alanında yapan Hırvat Zrinka Peharec, tez çalışmasında "özçekim"i ele aldı.

selfieYaşar Üniversitesi’ne Erasmus öğrencisi olarak gelen yüksek lisans öğrencisi Hırvat Zrinka Peharec, tez çalışmasında konu olarak selfie olarak bilinen ‘özçekim’i seçti.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Peharec tez kapsamında, aralarında Türkiye, Kanada, Avustralya, Almanya, ABD, Nijerya'nın da bulunduğu 40 ülkeden 214 kişi üzerinde anket uyguladı, 8 ülkeden 10 kişiyle de yüz yüze görüştü.

Katılımcıların yüzde 88'i, cep telefonu veya dijital makineyle selfie çektiğini söylerken yüzde 19,7'si selfie çekmeyi sevdiğini, yüzde 75,7'si olumlu düşündüğünü, yüzde 4,55'i ise nefret ettiğini belirtti.

Paylaşım için en fazla kullanılan mecra Facebook olurken ankete katılanların yüzde 42'si fotoğrafta olduğundan iyi görünmeye çalıştığını, yüzde 23'ü de bazen farklı görünmek için rol yaptığını ifade etti.

Tez çalışmasının danışmanlığını yürüten Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melek Atabey, fotoğrafın öncesinde resim sanatında otoportre olarak karşımıza çıkan selfie'nin doğuşunun 1839'a dayandığını kaydederek, "Bundan yüzyıllar önce ilk özçekimi yapan Robert Cornelius, özçekimin atası olarak karşımıza çıkarken 'selfie' teriminin internette ilk kullanılışı ise 2004'te Flickr'da gerçekleşti. Bu tarihten 2012'ye kadar selfie kelimesinin kullanılışında yüzde 17 bin artış yaşandı ve Oxford sözlüğüne girmesiyle de resmi bir kelime halini aldı" ifadelerini kullandı.

Narsisizmden çok moda akımı

Zrinka Peharec ise tez kapsamında yaptığı anket ve görüşmelerden, selfie'nin narsisizmden çok bir moda akımı olarak algılandığı sonucunun ortaya çıktığını ifade etti. Peharec, anket sonuçlarına ilişkin şunları paylaştı:

"Ankete katılanların yüzde 87'sini, 18-34 yaş arası, yüzde 13'ünü ise daha üst yaştakiler oluşturdu. Katılımcıların yüzde 88'i cep telefonu veya dijital makineyle selfie çektiğini söylerken yüzde 19,7'si selfie çekmeyi sevdiğini, yüzde 75,7'si olumlu düşündüğünü, yüzde 4,55'i ise nefret ettiğini aktardı. Katılımcıların yüzde 7'si günde 10'dan fazla, yüzde 9,6'sı haftada 10'dan fazla, yüzde 33,84'ü ise ayda 10'dan fazla selfie çektiği yanıtını verdi. İlk selfie'ler akıllı cep telefonuyla çekiliyor. Ankete katılanların yüzde 65,8'i, ilk selfielerini akıllı cep telefonlarıyla çektiklerini söyledi. Yüzde 26,46'sı ise dijital makineleriyle çektiklerini aktardı. Günlük olarak sosyal medyada selfie paylaşanların oranı yüzde 3,55 olurken ara sıra paylaşanlar yüzde 69,54, çekip ama paylaşmayanlar ise yüzde 26,9 olarak ortaya çıktı. Selfie'nin reklam ve kurumsal iletişim aracı olarak kullanılması da tez kapsamında değerlendirildi. Selfie'nin reklam aracı olarak kullanıldığı ama etkili olmadığı sonucu çıktı. Ankete katılanların yüzde 38'i sosyal medyada selfie'lere reklam ve iletişim kampanyalarında rastladıklarını belirtirken bu kampanyaları görüp etkilenenlerin oranı ise yüzde 3'de kaldı."

Son Güncelleme: Pazartesi, 12 Ekim 2015 15:34

Gösterim: 982


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.