Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı düzenlemeleri eleştirdi. İnce, Türkiye'nin imam hatip lisesine ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bu okullar bulunacaktır fakat hiçbir öğrenci bu okullara zorla gönderilme noktasına getirelemez" dedi.
İnce, yaptığı yazılı açıklamada, yeni eğitim-öğretim yılının açılışı yakınlaşırken, yıllardır bir türlü çözülemeyen yapısal sorunlar yerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve hükümetin aldığı kararların sonucunda oluşan sorunlarla uğraşıldığını savundu. Bu sorunlardan birinin 60 aylık çocukların okula başlatılmasıyla ilgili kanun düzenlemesi olduğunu ifade eden İnce, şu görüşleri yer verdi:
"Bunun yanlış olduğunu pedagojik gerekçelerle anlatmamıza rağmen kanunlaştırıldı. Buna rağmen kanunu çıkaranlar, kanunu yönetmelikle şerh ederek 60 ay yerine 66 ayı dolduran çocukları okula kayıt ettiler. Bunun da yanlış olduğu bu öğretim yılında fark edilmiş oldu ve tekrar eski sisteme dönülmeye çalışılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığının yeni kararını doğru bulmakla beraber önceki öğretim yılında çocuklarını okula göndermeyenleri, bu konularda uyarı yapanları terör örgütleriyle ilişkilendiren, çocuklarının okul olgunluğuna ulaşmadığını düşünerek rapor alanları aşağılayanların yüzlerinde bir kızarma olmadığı görülüyor. Elbette bilinçlerini, ruhlarını karanlığa teslim edenlerin böyle içsel sorgulamalarının olmaması doğaldır."
Genel liselerin kapatılması özünde sadece tabela değişikliği olan bir uygulama
Benzer bir durumun “genel liselerin” kapatılmasıyla yaşandığını kaydeden İnce, şunları ifade etti:
"Özünde sadece tabela değişikliği olan bu uygulama gelinen noktada telafisi mümkün olmayan sorunlara yol açacak durumdadır. Bakanlık sınavı kazanamayan ya da yeterli puan alıp Anadolu liselerine yerleşemeyen yüzbinlerce öğrenciye meslek lisesi yada imam hatip lisesi dayatması yapmaktadır. Bu dayatma karşısında çocuklarını bu okullara göndermek istemeyenlere tıpkı geçen yıl ilkokula göndermek istemeyen velilere karşı yapıldığı gibi 'günlük para cezası veririm' denilmekte.
Anadolu Lisesini kazanamayan çocukların önüne konulan imam-hatip, meslek lisesi, çok programlı lise, açık lise ve özel okul tercihlerinin hiç biri bu sorunu çözmez, çözemez. Daha başlangıçta çocukları için imam-hatip, meslek lisesine göndermek istemeyen velilere gösterilen diğer üç seçeneğin uygulamada karşılığı yoktur. Genel lise programı uygulayan çok programlı liseler yaygın okul tipleri değildir ve her yerde bulunmamaktadır. Özel okullar ise zaten zorunlu olan lise eğitiminde seçenek olamaz. Açık lise ise uzaktan eğitim esasına göre, daha çok örgün eğitim dışında kalanlar için yapılanmış bir eğitim kurumudur. Ne acıdır ki Orta Öğretim Kurumları Disiplin Yönetmeliğinin en ağır ceza tipi olan örgün eğitim dışına çıkarma yani eğitimine açık lise yoluyla devam ettirme seçeneği daha liseye başlayamamış çocuklarımızın önüne konulmuş durumda. Bu işlerden anlamadığı belli olan bir kafa, “Kanun açık liseyi de örgün eğitim ile eş tutarak böyle bir seçeneği de bize sunuyor” diyor. Orada eş değer sayılan alınan belgedir. Eğitimin kendisinin eşdeğer olduğunu dile getirenin eğitimden bihaber olması gerekir. Bu kafanın söylediği biçimde düşünürsek zaten lise diplomaları eş değer sayıldığından bütün lise türleri aynıdır gibi bir sonucu çıkarmak mümkündür."
"Her gün yeni sistem konuşulmaktadır"
Mevcut uygulamanın yönlendirme değil zorlama ve çaresiz bırakma olduğunu iddia eden İnce, "Meslek lisesine yönlendiren bakanlık yeni meslek liseleri mi açmıştır? Son üç yılda yapılan yatırım sadece ve sadece genel liselerin tabelalarına meslek lisesi yazmaktan ibarettir. Bakanlık geçmiş yıllarda sınavsız öğrenci alan okullarla ilgili kayıt takvimini ve sistemi aylar öncesinden açıklarken okulların açılmasına az bir zaman kaldığı halde henüz genelgeyi dahi yayımlamadan sistem üzerinden başvuruya başlamıştır. Bu bakanlık her gün bilgi kirliğine de yol açmaktadır. Her gün yeni bir sistem konuşulmaktadır. Bozdukları sistemin altında kalmamak için çare arıyorlar. Kapattıkları genel liseleri Anadolu liselerinde, meslek liselerinde sınıf açmaktan tutun da özel okullarla işbirliği yapmanın yolunu arıyorlar. Valiliklere talimatlar vererek 'hiçbir çocuk açıkta kalmayacak gerekirse sınıf mevcutlarını arttırın, okulları ikili eğitime geçirin' denilmekte böylece günü kurtarmanın peşinden koşulmaktadır" ifadelerini kullandı
Ülkenin imam hatip lisesine de, meslek lisesine de ihtiyacı olduğunu vurgulayan İnce, şunları kaydetti:
"Bu okullar bulunacaktır fakat hiçbir öğrenci bu okullara zorla gönderilme noktasına getirilemez. Sorunu bu şekilde çözmeye kalkışmak geleceğimize, çocuklarımıza ihanettir. Bakanlığı uyarıyorum, aklınızı başınıza alın; çocukları zorla mahallelerinden uzaklaştıracak, zorla meslek lisesi ya da imam hatip lisesine yönlendirecek, özel okulu ya da açık liseyi çıkış kapısı olarak gösterecek, öncelikle zorla istediğim okulları doldurayım da sonra açıkta kalan olursa düşünürüz yaklaşımlardan uzak durunuz. Bir an önce yol haritasını belirleyiniz ve velileri rahatlatınız. Unutmayınız ki bir okulu, okul statüsüne sokan program farklılığıdır. Öğrenci ve öğretmenleri sınavla belirlemiş olmak bir okulu okul yapmaz. Ayrıca zorunlu eğitim var ise kademeler arasında geçişte esas olanın sınav değil sınavsız geçiş olması gerekir."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı düzenlemeleri eleştirdi. İnce, Türkiye'nin imam hatip lisesine ihtiyacı olduğunu belirterek, "Bu okullar bulunacaktır fakat hiçbir öğrenci bu okullara zorla gönderilme noktasına getirelemez" dedi.
İnce, yaptığı yazılı açıklamada, yeni eğitim-öğretim yılının açılışı yakınlaşırken, yıllardır bir türlü çözülemeyen yapısal sorunlar yerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve hükümetin aldığı kararların sonucunda oluşan sorunlarla uğraşıldığını savundu. Bu sorunlardan birinin 60 aylık çocukların okula başlatılmasıyla ilgili kanun düzenlemesi olduğunu ifade eden İnce, şu görüşleri yer verdi:
"Bunun yanlış olduğunu pedagojik gerekçelerle anlatmamıza rağmen kanunlaştırıldı. Buna rağmen kanunu çıkaranlar, kanunu yönetmelikle şerh ederek 60 ay yerine 66 ayı dolduran çocukları okula kayıt ettiler. Bunun da yanlış olduğu bu öğretim yılında fark edilmiş oldu ve tekrar eski sisteme dönülmeye çalışılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığının yeni kararını doğru bulmakla beraber önceki öğretim yılında çocuklarını okula göndermeyenleri, bu konularda uyarı yapanları terör örgütleriyle ilişkilendiren, çocuklarının okul olgunluğuna ulaşmadığını düşünerek rapor alanları aşağılayanların yüzlerinde bir kızarma olmadığı görülüyor. Elbette bilinçlerini, ruhlarını karanlığa teslim edenlerin böyle içsel sorgulamalarının olmaması doğaldır."
Genel liselerin kapatılması özünde sadece tabela değişikliği olan bir uygulama
Benzer bir durumun “genel liselerin” kapatılmasıyla yaşandığını kaydeden İnce, şunları ifade etti:
"Özünde sadece tabela değişikliği olan bu uygulama gelinen noktada telafisi mümkün olmayan sorunlara yol açacak durumdadır. Bakanlık sınavı kazanamayan ya da yeterli puan alıp Anadolu liselerine yerleşemeyen yüzbinlerce öğrenciye meslek lisesi yada imam hatip lisesi dayatması yapmaktadır. Bu dayatma karşısında çocuklarını bu okullara göndermek istemeyenlere tıpkı geçen yıl ilkokula göndermek istemeyen velilere karşı yapıldığı gibi 'günlük para cezası veririm' denilmekte.
Anadolu Lisesini kazanamayan çocukların önüne konulan imam-hatip, meslek lisesi, çok programlı lise, açık lise ve özel okul tercihlerinin hiç biri bu sorunu çözmez, çözemez. Daha başlangıçta çocukları için imam-hatip, meslek lisesine göndermek istemeyen velilere gösterilen diğer üç seçeneğin uygulamada karşılığı yoktur. Genel lise programı uygulayan çok programlı liseler yaygın okul tipleri değildir ve her yerde bulunmamaktadır. Özel okullar ise zaten zorunlu olan lise eğitiminde seçenek olamaz. Açık lise ise uzaktan eğitim esasına göre, daha çok örgün eğitim dışında kalanlar için yapılanmış bir eğitim kurumudur. Ne acıdır ki Orta Öğretim Kurumları Disiplin Yönetmeliğinin en ağır ceza tipi olan örgün eğitim dışına çıkarma yani eğitimine açık lise yoluyla devam ettirme seçeneği daha liseye başlayamamış çocuklarımızın önüne konulmuş durumda. Bu işlerden anlamadığı belli olan bir kafa, “Kanun açık liseyi de örgün eğitim ile eş tutarak böyle bir seçeneği de bize sunuyor” diyor. Orada eş değer sayılan alınan belgedir. Eğitimin kendisinin eşdeğer olduğunu dile getirenin eğitimden bihaber olması gerekir. Bu kafanın söylediği biçimde düşünürsek zaten lise diplomaları eş değer sayıldığından bütün lise türleri aynıdır gibi bir sonucu çıkarmak mümkündür."
"Her gün yeni sistem konuşulmaktadır"
Mevcut uygulamanın yönlendirme değil zorlama ve çaresiz bırakma olduğunu iddia eden İnce, "Meslek lisesine yönlendiren bakanlık yeni meslek liseleri mi açmıştır? Son üç yılda yapılan yatırım sadece ve sadece genel liselerin tabelalarına meslek lisesi yazmaktan ibarettir. Bakanlık geçmiş yıllarda sınavsız öğrenci alan okullarla ilgili kayıt takvimini ve sistemi aylar öncesinden açıklarken okulların açılmasına az bir zaman kaldığı halde henüz genelgeyi dahi yayımlamadan sistem üzerinden başvuruya başlamıştır. Bu bakanlık her gün bilgi kirliğine de yol açmaktadır. Her gün yeni bir sistem konuşulmaktadır. Bozdukları sistemin altında kalmamak için çare arıyorlar. Kapattıkları genel liseleri Anadolu liselerinde, meslek liselerinde sınıf açmaktan tutun da özel okullarla işbirliği yapmanın yolunu arıyorlar. Valiliklere talimatlar vererek 'hiçbir çocuk açıkta kalmayacak gerekirse sınıf mevcutlarını arttırın, okulları ikili eğitime geçirin' denilmekte böylece günü kurtarmanın peşinden koşulmaktadır" ifadelerini kullandı
Ülkenin imam hatip lisesine de, meslek lisesine de ihtiyacı olduğunu vurgulayan İnce, şunları kaydetti:
"Bu okullar bulunacaktır fakat hiçbir öğrenci bu okullara zorla gönderilme noktasına getirilemez. Sorunu bu şekilde çözmeye kalkışmak geleceğimize, çocuklarımıza ihanettir. Bakanlığı uyarıyorum, aklınızı başınıza alın; çocukları zorla mahallelerinden uzaklaştıracak, zorla meslek lisesi ya da imam hatip lisesine yönlendirecek, özel okulu ya da açık liseyi çıkış kapısı olarak gösterecek, öncelikle zorla istediğim okulları doldurayım da sonra açıkta kalan olursa düşünürüz yaklaşımlardan uzak durunuz. Bir an önce yol haritasını belirleyiniz ve velileri rahatlatınız. Unutmayınız ki bir okulu, okul statüsüne sokan program farklılığıdır. Öğrenci ve öğretmenleri sınavla belirlemiş olmak bir okulu okul yapmaz. Ayrıca zorunlu eğitim var ise kademeler arasında geçişte esas olanın sınav değil sınavsız geçiş olması gerekir."
Son Güncelleme: Cuma, 16 Ağustos 2013 12:14
Gösterim: 1292
Dopingli okullar olayını gündeme getiren Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent, neden bu okulların ismini açıklamadığını anlattı ve velilerden gelen tepkileri köşesine taşıdı.
Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent’in dün gündeme getirdiği dopingli özel okul haberinde geçen başarısız çocuğun velisine söylenen “Çocuğunuzu okuldan alın” olayının birçok kez başka okullarda da yaşandığı ortaya çıktı. Sefer Levent, bugünkü köşesinde dünkü haberin ardından yüzlerce şikayet mektubu aldığını belirtti. Levent köşesinde şunları yazdı;
“Dün bir yazı yazdım. Kelimenin tam anlamıyla mesaj, mail bombardımanına tutuldum.
Meğer aynı problemi yaşayan ne çok kişi varmış. Okul ortalaması düşmesin diye ne çok veliden çocuklarını başka bir okula aldırması istenmiş.
Okurum Aydan Hanım yaşanan durumu çok iyi özetliyordu: “GÜNAYDIN.. Bu durumu yeni öğrendiyseniz hakikaten günaydın.. Ama paylaştığınız için teşekkürler.”
Demek ki çok uzun suredir bu sorunu pek çok kişi yaşıyordu. Belki tam da benim eleştirdiğim nedenden yani ‘çocuğunun başarısız, işe yaramaz’ gösterilmesinden rahatsızlık duyan veliler arasında bu durum bir sır olarak kaldı.”
Dün pek çok okurum bana biraz da sitemle bu okulu neden açıklamadığımı sordu. Birçoğu çocuklarını özel okula göndereceğini okulu kendilerine bildirmem durumunda bu okuldan uzak duracaklarını yazdı. Bazı okurlarım ise okulu açıklamam halinde boykot kampanyası başlatacağını ilan etti. Ben işte tam da bu nedenle bu okulun ismini açıklamadım. Amacım eğitim dünyasındaki çok önemli bir çarpıklığı kamuoyunun gündemine taşımaktı. Dün hürriyet.com.tr ve bana ulaşan yorumlardan anlıyorum ki bunu sağladık. Milli Eğitim Bakanlığı son yıl üniversitede başarısız olacağı gerekçesiyle okulundan gönderilmeye çalışılan öğrencilerle ilgili kendilerine şikayet ulaşması halinde kapatmaya kadar varan yaptırımlar uygulayabileceklerini açıkladı. Şimdi görevimiz bu işin takipçisi olmak.
Bu arada hemen belirtmeliyim. Benim yazımda kaleme aldığım okulu velilerin büyük bir bölümü doğru tahmin etti. Demek ki bu okulun benim deyimimle doping yapan bir okul olduğu iyiden iyiye biliniyor. Ayrıca gelen maillerden anladığım bu okul tek örnek değil. Başka okullar da üniversite sınavına doping yaparak giriyor. Bunun en büyük nedeni eğitimin önüne ticari başarıyı koymaları. Milli Eğitim ve eğitim dünyasına düşen en büyük görev de aslında tam bu noktada başlıyor: Eğitimi tekrar ticari başarının önüne geçiren tedbirleri almak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Dopingli okullar olayını gündeme getiren Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent, neden bu okulların ismini açıklamadığını anlattı ve velilerden gelen tepkileri köşesine taşıdı.
Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent’in dün gündeme getirdiği dopingli özel okul haberinde geçen başarısız çocuğun velisine söylenen “Çocuğunuzu okuldan alın” olayının birçok kez başka okullarda da yaşandığı ortaya çıktı. Sefer Levent, bugünkü köşesinde dünkü haberin ardından yüzlerce şikayet mektubu aldığını belirtti. Levent köşesinde şunları yazdı;
“Dün bir yazı yazdım. Kelimenin tam anlamıyla mesaj, mail bombardımanına tutuldum.
Meğer aynı problemi yaşayan ne çok kişi varmış. Okul ortalaması düşmesin diye ne çok veliden çocuklarını başka bir okula aldırması istenmiş.
Okurum Aydan Hanım yaşanan durumu çok iyi özetliyordu: “GÜNAYDIN.. Bu durumu yeni öğrendiyseniz hakikaten günaydın.. Ama paylaştığınız için teşekkürler.”
Demek ki çok uzun suredir bu sorunu pek çok kişi yaşıyordu. Belki tam da benim eleştirdiğim nedenden yani ‘çocuğunun başarısız, işe yaramaz’ gösterilmesinden rahatsızlık duyan veliler arasında bu durum bir sır olarak kaldı.”
Dün pek çok okurum bana biraz da sitemle bu okulu neden açıklamadığımı sordu. Birçoğu çocuklarını özel okula göndereceğini okulu kendilerine bildirmem durumunda bu okuldan uzak duracaklarını yazdı. Bazı okurlarım ise okulu açıklamam halinde boykot kampanyası başlatacağını ilan etti. Ben işte tam da bu nedenle bu okulun ismini açıklamadım. Amacım eğitim dünyasındaki çok önemli bir çarpıklığı kamuoyunun gündemine taşımaktı. Dün hürriyet.com.tr ve bana ulaşan yorumlardan anlıyorum ki bunu sağladık. Milli Eğitim Bakanlığı son yıl üniversitede başarısız olacağı gerekçesiyle okulundan gönderilmeye çalışılan öğrencilerle ilgili kendilerine şikayet ulaşması halinde kapatmaya kadar varan yaptırımlar uygulayabileceklerini açıkladı. Şimdi görevimiz bu işin takipçisi olmak.
Bu arada hemen belirtmeliyim. Benim yazımda kaleme aldığım okulu velilerin büyük bir bölümü doğru tahmin etti. Demek ki bu okulun benim deyimimle doping yapan bir okul olduğu iyiden iyiye biliniyor. Ayrıca gelen maillerden anladığım bu okul tek örnek değil. Başka okullar da üniversite sınavına doping yaparak giriyor. Bunun en büyük nedeni eğitimin önüne ticari başarıyı koymaları. Milli Eğitim ve eğitim dünyasına düşen en büyük görev de aslında tam bu noktada başlıyor: Eğitimi tekrar ticari başarının önüne geçiren tedbirleri almak.
Son Güncelleme: Cuma, 16 Ağustos 2013 09:53
Gösterim: 1139
AK Parti’nin eğitim alanında en önemli projelerinden biri olan, tablet bilgisayarlar ile akıllı tahtalarla bilinen Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi'nde (FATİH), hedeflerden ciddi sapmalar olduğu ortaya çıktı.
Radikal Gazetesi’nin haberine göre, Fatih Projesi kapsamında 21 binin üzerinde okulun internet altyapısı yenilenmesi hedeflendi ancak 154 okulda kalındı. Aynı sayıda okula akıllı tahta konulması hedefi de 3 bin 657 olarak gerçekleşti.
Bakanlığın yıllık hazırladığı ‘Faaliyet Raporu’nda özellikle FATİH Projesi’ne ilişkin hiç de iç açıcı sonuçlar yok. Rapora göre, Proje kapsamında 2012 yılında konulan 5 hedeften sadece birine ulaşılabildi. 21 bin 689 okulun internet altyapısının yenilenmesi hedeflenmişken, sadece 154 okulun internet alt yapısı yenilendi. 21 bin 689 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilmesi hedeflenmişken 3 bin 657 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilebildi. Yine aynı sayıda okulda sunucu ve bilgisayar yenilenmesi hedeflendi ancak 216 okulda kalındı. 295 bin akıllı sınıf oluşturulması hedeflenmişken, sadece 84 bin 921 akıllı sınıf oluşturulabildi. Bakanlığın ulaşabildiği tek hedef ise 110 uzaktan eğitim merkezi kurulumunun tamamlanması oldu.
Grup başkanı görevden alınmıştı
Teknik donanımlarda istenilen hedeflere ulaşılamadığını kendi raporuyla ortaya koyan Bakanlık, geçen aylarda da Proje’nin içeriğine ilişkin yaptırdığı ankette olumsuz sonuçlarla karşılaşmıştı. 4 bin öğrenci ve 500 öğretmenle yapılan ankette tabletli eğitimin ‘problem çözme’, ‘dili etkili kullanma’, ‘sorgulama’, ‘yaratıcılık’, ‘eleştirel düşünme’, ‘ hayat boyu öğrenme’, ‘bilgi okuryazarlığı’, ‘sosyal sorumluluk’ ve ‘takımla çalışma’ becerilerini artırmada yetersiz olduğu görülmüştü. Proje’ye ilişkin son olarak yaşanan gelişmelerden biri ise bir bürokratın görevine son verilmesiydi.
Özellikle harcama kalemlerinde çeşitli usulsüzlerin yaşandığı iddiaları ile tablet, akıllı tahta, yerel alan ağ ihaleleri öngörülen zamanlamalarda gerçekleştirilememesi nedeniyle FATİH Projesi’nin Milli Eğitim Bakanlığı ’ndaki (MEB) sorumlu yönetici kadrosunda yer alan Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’ndeki Grup Başkanı Mesut Küçükiba görevden alınmıştı. Yaşananların Genel Müdür Mustafa Koç’u da etkileyeceği ifade ediliyor.
Kaynak Radikal
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
AK Parti’nin eğitim alanında en önemli projelerinden biri olan, tablet bilgisayarlar ile akıllı tahtalarla bilinen Fırsatları Artırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi'nde (FATİH), hedeflerden ciddi sapmalar olduğu ortaya çıktı.
Radikal Gazetesi’nin haberine göre, Fatih Projesi kapsamında 21 binin üzerinde okulun internet altyapısı yenilenmesi hedeflendi ancak 154 okulda kalındı. Aynı sayıda okula akıllı tahta konulması hedefi de 3 bin 657 olarak gerçekleşti.
Bakanlığın yıllık hazırladığı ‘Faaliyet Raporu’nda özellikle FATİH Projesi’ne ilişkin hiç de iç açıcı sonuçlar yok. Rapora göre, Proje kapsamında 2012 yılında konulan 5 hedeften sadece birine ulaşılabildi. 21 bin 689 okulun internet altyapısının yenilenmesi hedeflenmişken, sadece 154 okulun internet alt yapısı yenilendi. 21 bin 689 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilmesi hedeflenmişken 3 bin 657 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilebildi. Yine aynı sayıda okulda sunucu ve bilgisayar yenilenmesi hedeflendi ancak 216 okulda kalındı. 295 bin akıllı sınıf oluşturulması hedeflenmişken, sadece 84 bin 921 akıllı sınıf oluşturulabildi. Bakanlığın ulaşabildiği tek hedef ise 110 uzaktan eğitim merkezi kurulumunun tamamlanması oldu.
Grup başkanı görevden alınmıştı
Teknik donanımlarda istenilen hedeflere ulaşılamadığını kendi raporuyla ortaya koyan Bakanlık, geçen aylarda da Proje’nin içeriğine ilişkin yaptırdığı ankette olumsuz sonuçlarla karşılaşmıştı. 4 bin öğrenci ve 500 öğretmenle yapılan ankette tabletli eğitimin ‘problem çözme’, ‘dili etkili kullanma’, ‘sorgulama’, ‘yaratıcılık’, ‘eleştirel düşünme’, ‘ hayat boyu öğrenme’, ‘bilgi okuryazarlığı’, ‘sosyal sorumluluk’ ve ‘takımla çalışma’ becerilerini artırmada yetersiz olduğu görülmüştü. Proje’ye ilişkin son olarak yaşanan gelişmelerden biri ise bir bürokratın görevine son verilmesiydi.
Özellikle harcama kalemlerinde çeşitli usulsüzlerin yaşandığı iddiaları ile tablet, akıllı tahta, yerel alan ağ ihaleleri öngörülen zamanlamalarda gerçekleştirilememesi nedeniyle FATİH Projesi’nin Milli Eğitim Bakanlığı ’ndaki (MEB) sorumlu yönetici kadrosunda yer alan Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’ndeki Grup Başkanı Mesut Küçükiba görevden alınmıştı. Yaşananların Genel Müdür Mustafa Koç’u da etkileyeceği ifade ediliyor.
Kaynak Radikal
Son Güncelleme: Cuma, 16 Ağustos 2013 09:11
Gösterim: 1764
Bir özel okulun başarısız çocuğun velisine “Çocuğunuzu okuldan alın” uyarısına tepkiler hızla büyüyor. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri de bir açıklama yaparak velilere çağrıda bulundu ve şikâyetlerini iletmelerini, bunun cezasının kapatmaya kadar gidebileceğini belirtti.
TÜRKİYE’de kimi özel okulların sınav başarısı için ‘başarısız’ öğrencileri ayıklaması ve sınav öncesi son sınıflarda “başarılı” öğrenci transfer etmesi eğitim gündemine oturdu.
Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent’in bir özel okulun yöneticisinin sınavlarda başarılı gözükmek için “başarısız” öğrencilerin velilerine “bu çocuğu okuldan alın” demesini yazması özel okullar rekabetinde yaşanan haksızlıkları gündeme getirdi. Sefer Levent kimi özel okulların bir şubesinin başarısını tüm şubelerinde reklam amaçlı kullanmasını da yazısında yer verdi. Yazı yayınlandıktan sonra çocuklarının bu yöntemle gelecekleriyle oynandığını düşünen birçok veli Hürriyet’i bu konuda e-posta yağmuruna tuttu.
MEB yetkilileri açıklama yaptı
Milli Eğitim Bakanlığı öğrencileri dışlayan özel okullar için açıklama yaptı. Açzıklamada “Özel okul bile olsa amacı ticari olamaz, kâr olamaz. Okulun sınav başarısı düşük çıkacak, diye öğrencisini gönderen okulları veliler bize bildirsinler. Bu işin cezası ihtar, kınama, kapatmaya kadar gider” denildi.
ÇOCUK OKULDAN ATILAMAZ
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan üst düzey bir bürokrat da Hürriyet’e yaptığı açıklamada, 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 12. maddesinde, “Kurumlar faaliyetlerini yalnızca kâr için düzenleyemezler” hükmü bulunduğunu belirterek, “Bir okul, üniversite sınav başarısını yüksek göstererek, daha çok öğrenci kazanmayı amaçlıyorsa yani kar amacıyla, başarısız öğrencisini, okuldan atmaya kalkıyorsa, bu suçtur. Bir öğrencinin hangi şartlarda okuldan uzaklaştırılacağı ya da atılacağı bellidir. Sırf sınav başarısı beklenmiyor, diye bir çocuk okuldan atılamaz” diye konuştu.
AMAÇ SINAV KAZANDIRMAK DEĞİL
Aynı bürokrat, velilerin bu tavırlar karşısında, Milli Eğitim Bakanlığı’na şikâyet başvurusu yapmaları çağrısında bulunarak; “Özel okullar da dahil olmak üzere eğitim kurumlarının öncelikli amacı sınavlarda başarılı çocuklar yetiştirmek olamaz. Öncelikli amaç sınav kazandırmak değil; çocukların sağlıklı birer birey olarak topluma kazandırılmasıdır. Çocukların psikolojisini, mutluluğunu bozacak bu tür baskılar yapılamaz. Bunlar kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanlığı buna sessiz kalamaz. Bize başvurulsun. Her türlü ceza işletilir” dedi.
Bu okulları deşifre edelim
KONUYLA ilgili velilere bir çağrı da Türk-Eğitim-Sen Başkanı ve Türkiye-Kamu-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı İsmail Koncuk’tan geldi. Türk-Eğitim-Sen Başkanı ve Türkiye-Kamu-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı İsmail Koncuk, özel okul velilerine çağrıda bulunarak, “Susmayın, sineye çekmeyin. Bu okulları hem bize hem Milli Eğitim Bakanlığı’na bildirin. Bakanlık cezasını versin, biz de sendika olarak deşifre edelim” dedi.
Haksız rekabete yol açıyor
ÖZEL okullar sektörünün önde gelen sivil toplum kuruluşlarının liderleri de durumun son derece vahim olduğunu belirtiyor. Özel Okullar Birliği Eş Başkanı Cem Gülan’a göre Türkiye’de 5400 civarındaki özel okuldan 15-20 civarındaki okul başarısız öğrenciyi dışlayıp, son sınıflarda başarılı öğrenciyi transfer ederek haksız rekabet gerçekleştiriyor. Gülan sayının az gibi gözükse de durumun çok hassas olduğunu belirtirken bu anlayışın “cinayetle eş değer” olduğunu belirtti. Gülan “Bir öğrencinin velisine “çocuğunuzu okuldan alın” demek ancak bu öğrencinin diğer öğrencilerin eğitim hakkını elinden aldığında söylenebilir. Özel okul, devlet okul hiç fark etmez. Bir çocuğun psikolojisini bozan okul hangi okul olursa olsun bizim gözümüzde katildir. İşin vahimi bu çocukları harcıyorlar. Bu çocukların koluna hayatlarının erken döneminde damga vuruluyor” diye konuştu.
İyi okul, ‘hangi şartları yerine getirirse’ iyi okuldur bunu ortaya koyalım
TÜM Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel de Milli Eğitim Bakanlığı veya ÖSYM sınavla ilgili ne kadar bilgi, istatistik varsa bunun kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini belirtirken temel sorunun sınav endeksli eğitimden kaynaklandığını söyledi. Toplumun eğitim, öğretimi sadece sınav endeksli bir anlayış çerçevesinde algıladığını belirten Enver Yücel “Okulda sınav bir kriter ama okulda yüzde 90 başka kriterler vardır. Yabancı dil, fen bilgi teknoloji spor, sanat da okulun kalitesini belirleyen kriterdir. Başarısız öğrencinin okulun sınav başarısı için bir kenara itilmesi hiç hoş değil. Toplum ve velileri aydınlatmamız lazım. İyi okul hangi şartları yerine getirirse iyi okuldur, bunu ortaya oymamız lazım. Okul sadece sınava endeksli olamaz” dedi. Enver Yücel tıpkı mimar, mühendis ve avukat gibi meslek gruplarında olduğu gibi özel okullarda da sivil toplum kuruluşlarına okulları değerlendirme yetkisinin verilmesi gerektiğini belirtti. Mevcut durumda bu değerlendirmeyi sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığına dikkat çeken Yücel “Bu tek başına yetmez STK’ların da özel okullara akreditasyon verebilen değerlendiren, kurumlar olması lazım. Tıpkı Mimarlar Odası, Barolar gibi…” dedi.
Kaynak Hürriyet
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bir özel okulun başarısız çocuğun velisine “Çocuğunuzu okuldan alın” uyarısına tepkiler hızla büyüyor. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri de bir açıklama yaparak velilere çağrıda bulundu ve şikâyetlerini iletmelerini, bunun cezasının kapatmaya kadar gidebileceğini belirtti.
TÜRKİYE’de kimi özel okulların sınav başarısı için ‘başarısız’ öğrencileri ayıklaması ve sınav öncesi son sınıflarda “başarılı” öğrenci transfer etmesi eğitim gündemine oturdu.
Hürriyet Ekonomi Müdürü Sefer Levent’in bir özel okulun yöneticisinin sınavlarda başarılı gözükmek için “başarısız” öğrencilerin velilerine “bu çocuğu okuldan alın” demesini yazması özel okullar rekabetinde yaşanan haksızlıkları gündeme getirdi. Sefer Levent kimi özel okulların bir şubesinin başarısını tüm şubelerinde reklam amaçlı kullanmasını da yazısında yer verdi. Yazı yayınlandıktan sonra çocuklarının bu yöntemle gelecekleriyle oynandığını düşünen birçok veli Hürriyet’i bu konuda e-posta yağmuruna tuttu.
MEB yetkilileri açıklama yaptı
Milli Eğitim Bakanlığı öğrencileri dışlayan özel okullar için açıklama yaptı. Açzıklamada “Özel okul bile olsa amacı ticari olamaz, kâr olamaz. Okulun sınav başarısı düşük çıkacak, diye öğrencisini gönderen okulları veliler bize bildirsinler. Bu işin cezası ihtar, kınama, kapatmaya kadar gider” denildi.
ÇOCUK OKULDAN ATILAMAZ
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan üst düzey bir bürokrat da Hürriyet’e yaptığı açıklamada, 5580 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 12. maddesinde, “Kurumlar faaliyetlerini yalnızca kâr için düzenleyemezler” hükmü bulunduğunu belirterek, “Bir okul, üniversite sınav başarısını yüksek göstererek, daha çok öğrenci kazanmayı amaçlıyorsa yani kar amacıyla, başarısız öğrencisini, okuldan atmaya kalkıyorsa, bu suçtur. Bir öğrencinin hangi şartlarda okuldan uzaklaştırılacağı ya da atılacağı bellidir. Sırf sınav başarısı beklenmiyor, diye bir çocuk okuldan atılamaz” diye konuştu.
AMAÇ SINAV KAZANDIRMAK DEĞİL
Aynı bürokrat, velilerin bu tavırlar karşısında, Milli Eğitim Bakanlığı’na şikâyet başvurusu yapmaları çağrısında bulunarak; “Özel okullar da dahil olmak üzere eğitim kurumlarının öncelikli amacı sınavlarda başarılı çocuklar yetiştirmek olamaz. Öncelikli amaç sınav kazandırmak değil; çocukların sağlıklı birer birey olarak topluma kazandırılmasıdır. Çocukların psikolojisini, mutluluğunu bozacak bu tür baskılar yapılamaz. Bunlar kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanlığı buna sessiz kalamaz. Bize başvurulsun. Her türlü ceza işletilir” dedi.
Bu okulları deşifre edelim
KONUYLA ilgili velilere bir çağrı da Türk-Eğitim-Sen Başkanı ve Türkiye-Kamu-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı İsmail Koncuk’tan geldi. Türk-Eğitim-Sen Başkanı ve Türkiye-Kamu-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı İsmail Koncuk, özel okul velilerine çağrıda bulunarak, “Susmayın, sineye çekmeyin. Bu okulları hem bize hem Milli Eğitim Bakanlığı’na bildirin. Bakanlık cezasını versin, biz de sendika olarak deşifre edelim” dedi.
Haksız rekabete yol açıyor
ÖZEL okullar sektörünün önde gelen sivil toplum kuruluşlarının liderleri de durumun son derece vahim olduğunu belirtiyor. Özel Okullar Birliği Eş Başkanı Cem Gülan’a göre Türkiye’de 5400 civarındaki özel okuldan 15-20 civarındaki okul başarısız öğrenciyi dışlayıp, son sınıflarda başarılı öğrenciyi transfer ederek haksız rekabet gerçekleştiriyor. Gülan sayının az gibi gözükse de durumun çok hassas olduğunu belirtirken bu anlayışın “cinayetle eş değer” olduğunu belirtti. Gülan “Bir öğrencinin velisine “çocuğunuzu okuldan alın” demek ancak bu öğrencinin diğer öğrencilerin eğitim hakkını elinden aldığında söylenebilir. Özel okul, devlet okul hiç fark etmez. Bir çocuğun psikolojisini bozan okul hangi okul olursa olsun bizim gözümüzde katildir. İşin vahimi bu çocukları harcıyorlar. Bu çocukların koluna hayatlarının erken döneminde damga vuruluyor” diye konuştu.
İyi okul, ‘hangi şartları yerine getirirse’ iyi okuldur bunu ortaya koyalım
TÜM Özel Öğretim Kurumları Derneği (TÖDER) Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel de Milli Eğitim Bakanlığı veya ÖSYM sınavla ilgili ne kadar bilgi, istatistik varsa bunun kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini belirtirken temel sorunun sınav endeksli eğitimden kaynaklandığını söyledi. Toplumun eğitim, öğretimi sadece sınav endeksli bir anlayış çerçevesinde algıladığını belirten Enver Yücel “Okulda sınav bir kriter ama okulda yüzde 90 başka kriterler vardır. Yabancı dil, fen bilgi teknoloji spor, sanat da okulun kalitesini belirleyen kriterdir. Başarısız öğrencinin okulun sınav başarısı için bir kenara itilmesi hiç hoş değil. Toplum ve velileri aydınlatmamız lazım. İyi okul hangi şartları yerine getirirse iyi okuldur, bunu ortaya oymamız lazım. Okul sadece sınava endeksli olamaz” dedi. Enver Yücel tıpkı mimar, mühendis ve avukat gibi meslek gruplarında olduğu gibi özel okullarda da sivil toplum kuruluşlarına okulları değerlendirme yetkisinin verilmesi gerektiğini belirtti. Mevcut durumda bu değerlendirmeyi sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığına dikkat çeken Yücel “Bu tek başına yetmez STK’ların da özel okullara akreditasyon verebilen değerlendiren, kurumlar olması lazım. Tıpkı Mimarlar Odası, Barolar gibi…” dedi.
Kaynak Hürriyet
Son Güncelleme: Cuma, 16 Ağustos 2013 10:03
Gösterim: 2311
Eğitim-Bir-Sen, 4+4+4 eğitim sisteminin olumlu ve olumsuz yönlerinin tespiti ve eğitim sisteminde yaşanan sorunların çözümlerine ilişkin hazırladığı “4+4+4 Eğitim Reformunu İzleme Raporu”nu yayınladı. Raporun bugüne kadar 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili yayınlanan en kapsamlı rapor olduğu belirtildi
Eğitimtercihi- 4+4+4 Eğitim Reformunu İzleme Raporu yayınlandı. Eğitim-Bir-Sen tarafından hazırlanan raporun, 2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya konan 4+4+4 eğitim düzenlemelerinin uygulamadaki durumunu ve sonuçlarını tespit etmek üzere hazırlandığı belirtildi. Raporun amacının gerek yasalaşma sürecinde gerekse de uygulama aşamasında kamuoyunda çeşitli tartışmalara yol açan
4+4+4 eğitim düzenlemesinin hem başarılı yönlerini ortaya koymak hem de sorun alanlarını tespit ederek, mevcut sorunların çözümüne yönelik öneriler geliştirmek olduğu belirtildi. Ayrıca çalışmanın, şu ana kadar 4+4+4’ün izleme ve değerlendirilmesine yönelik yapılan en kapsamlı araştırma olduğu da ifade edildi.
4+4+4 Eğitim Reformunu İzleme Raporu’nun, 46 okulda, 52 idareci, 104 öğretmen ve 53 veli ile yapılan görüşmeler doğrultusunda hazırlandığı belirtildi.
Raporda yer alan başlıklar şöyle;
-İlk ve Orta Okulların Ayrışması
-Okul Dönüşüm Süreçlerinde Yaşananlar
-Kademeli Geçiş
-Norm Kadroların Düzenlenmesi ve Alan Değişikliği
-Okula Başlama Yaşı
-Okula Başlama Yaşının Öne Alınması
-Çocukların Uyumu
-Çocukların Akademik Performansları
-Yeniden Düzenlenen Birinci Sınıf Eğitim Programı ve Materyalleri
-Ders Saatlerinin Artırılması
-Seçmeli Dersler
-Tercih Edilen Seçmeli Dersler
-Seçmeli Derslerin Belirlenmesi
-Seçmeli Derslerin Uygulaması
-Zorunlu Eğitimin 12 Yıla Çıkarılması
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eğitim-Bir-Sen, 4+4+4 eğitim sisteminin olumlu ve olumsuz yönlerinin tespiti ve eğitim sisteminde yaşanan sorunların çözümlerine ilişkin hazırladığı “4+4+4 Eğitim Reformunu İzleme Raporu”nu yayınladı. Raporun bugüne kadar 4+4+4 eğitim sistemiyle ilgili yayınlanan en kapsamlı rapor olduğu belirtildi
Eğitimtercihi- 4+4+4 Eğitim Reformunu İzleme Raporu yayınlandı. Eğitim-Bir-Sen tarafından hazırlanan raporun, 2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya konan 4+4+4 eğitim düzenlemelerinin uygulamadaki durumunu ve sonuçlarını tespit etmek üzere hazırlandığı belirtildi. Raporun amacının gerek yasalaşma sürecinde gerekse de uygulama aşamasında kamuoyunda çeşitli tartışmalara yol açan
4+4+4 eğitim düzenlemesinin hem başarılı yönlerini ortaya koymak hem de sorun alanlarını tespit ederek, mevcut sorunların çözümüne yönelik öneriler geliştirmek olduğu belirtildi. Ayrıca çalışmanın, şu ana kadar 4+4+4’ün izleme ve değerlendirilmesine yönelik yapılan en kapsamlı araştırma olduğu da ifade edildi.
4+4+4 Eğitim Reformunu İzleme Raporu’nun, 46 okulda, 52 idareci, 104 öğretmen ve 53 veli ile yapılan görüşmeler doğrultusunda hazırlandığı belirtildi.
Raporda yer alan başlıklar şöyle;
-İlk ve Orta Okulların Ayrışması
-Okul Dönüşüm Süreçlerinde Yaşananlar
-Kademeli Geçiş
-Norm Kadroların Düzenlenmesi ve Alan Değişikliği
-Okula Başlama Yaşı
-Okula Başlama Yaşının Öne Alınması
-Çocukların Uyumu
-Çocukların Akademik Performansları
-Yeniden Düzenlenen Birinci Sınıf Eğitim Programı ve Materyalleri
-Ders Saatlerinin Artırılması
-Seçmeli Dersler
-Tercih Edilen Seçmeli Dersler
-Seçmeli Derslerin Belirlenmesi
-Seçmeli Derslerin Uygulaması
-Zorunlu Eğitimin 12 Yıla Çıkarılması
Son Güncelleme: Perşembe, 15 Ağustos 2013 14:20
Gösterim: 1940