Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Askerlik şubelerinden alınan "Askerlik Durum Belgesi", Milli Savunma Bakanlığı işbirliğiyle artık e-Devlet Kapısı’ndan da alınabilecek

Askerlik şubelerinden alınan "Askerlik Durum Belgesi", Milli Savunma Bakanlığı işbirliğiyle artık e-Devlet Kapısı’ndan da alınabilecek.

AA muhabirinin Türksat AŞ'den aldığı bilgiye göre, e-Devlet Kapısı'ndan alabilecek belgelere Askerlik Durum Belgesi de eklendi. Askerlik şubelerinden alınan "Askerlik Durum Belgesi", Milli Savunma Bakanlığı işbirliğiyle artık e-Devlet Kapısı’ndan alınabilecek. Askerlikle ilişiği kalmayan vatandaşlar da e- Devlet Kapısı'ndan şifre, e-imza, m-imza ile giriş yaparak, terhis ya da muafiyet durumlarını, "Askerlik Durum Sorgulama" hizmeti aracılığıyla öğrenebilecek.

Vatandaşlar, söz konusu belgenin çıktısını alarak tüm kamu kurumlarına konuya ilişkin beyanda bulunabilecek. Belgenin verildiği yetkili makamlar tarafından da "Askerlik Durum Belgesi Doğrulama" hizmeti kullanılarak, belgenin üzerindeki barkod aracılığıyla, belge doğruluğunun kontrol edilmesi sağlanacak. Söz konusu hizmet, sadece askerlikle ilişiği kalmayan vatandaşlar için geçerli olacak. Tecil ve benzeri durumlarda ise ilgili belgenin askerlik şubelerinden alınması gerekecek.

> ‘Askerlik Durum Belgesi’ne e-Devlet kolaylığı

Askerlik şubelerinden alınan "Askerlik Durum Belgesi", Milli Savunma Bakanlığı işbirliğiyle artık e-Devlet Kapısı’ndan da alınabilecek

Askerlik şubelerinden alınan "Askerlik Durum Belgesi", Milli Savunma Bakanlığı işbirliğiyle artık e-Devlet Kapısı’ndan da alınabilecek.

AA muhabirinin Türksat AŞ'den aldığı bilgiye göre, e-Devlet Kapısı'ndan alabilecek belgelere Askerlik Durum Belgesi de eklendi. Askerlik şubelerinden alınan "Askerlik Durum Belgesi", Milli Savunma Bakanlığı işbirliğiyle artık e-Devlet Kapısı’ndan alınabilecek. Askerlikle ilişiği kalmayan vatandaşlar da e- Devlet Kapısı'ndan şifre, e-imza, m-imza ile giriş yaparak, terhis ya da muafiyet durumlarını, "Askerlik Durum Sorgulama" hizmeti aracılığıyla öğrenebilecek.

Vatandaşlar, söz konusu belgenin çıktısını alarak tüm kamu kurumlarına konuya ilişkin beyanda bulunabilecek. Belgenin verildiği yetkili makamlar tarafından da "Askerlik Durum Belgesi Doğrulama" hizmeti kullanılarak, belgenin üzerindeki barkod aracılığıyla, belge doğruluğunun kontrol edilmesi sağlanacak. Söz konusu hizmet, sadece askerlikle ilişiği kalmayan vatandaşlar için geçerli olacak. Tecil ve benzeri durumlarda ise ilgili belgenin askerlik şubelerinden alınması gerekecek.

Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Aralık 2013 20:26

Gösterim: 1228

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Güneş, Türkiye ve dünyadaki bütün istatistiklerin kızların eğitimde daha başarılı olduklarını gösterdiğini belirtti.

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi  Dekanı Prof. Dr. Firdevs Güneş, istatistiklerin kızların eğitimde daha başarılı  olduklarını gösterdiğini belirterek, "Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün  (OECD) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Program Raporu, lise ve yüksek  okullarda kız öğrencilerin başarı oranının erkeklerden yüksek olduğunu ortaya  koymuştur" dedi.

Güneş, son yıllarda Amerika başta  olmak üzere Kanada, Fransa, İngiltere ve diğer gelişmiş ülkelerde erkek  öğrencilerin okul başarısının düşmeye başladığını söyledi.

"Erkeklerin ders tekrar  oranı kızlardan iki kat daha fazla"

Fransa'da lise düzeyinde kızların başarısının yüzde 88,5, erkek  öğrencilerin ise yüzde 81,8 olduğuna işaret eden Güneş, "Erkeklerin ders tekrar  oranı kızlardan iki kat daha fazladır. Çoğu ülkede erkeklerin okuldan  uzaklaştırılma oranı kızlardan iki kat, atılma oranı ise üç kat fazladır. Erkek  öğrencilerde okulu bırakma oranı kızlardan yüzde 25 daha fazladır. Bu durum  ülkemizde de farklı değildir" diye konuştu.

Güneş, Türkiye'de üniversiteye giriş sınavlarında kızların erkeklerden  daha başarılı olduğunun görüldüğünü vurgulayarak, şunları kaydetti:  "2010 yılında üniversite sınavına başvuran kız adaylardan yüzde  50,2'si bir yüksek öğretim programını kazanırken, bu oran erkeklerde yüzde 46,4  olmuştur. Üniversiteye giren 100 kız öğrenciden 46,7'si lisans programına  yerleşirken, erkek öğrencilerde bu oran 39,6'ya düşmektedir. 2012'de üniversite  sınavına giren kız öğrencilerin yüzde 76,52'si 180 ve üzerinde puan alırken,  erkek öğrencilerde bu oran yüzde 68,21'e düşmektedir. Benzer sonuçlar önceki  yıllardaki sınavlarda da görülmektedir. Diploma törenlerinde üniversite, fakülte  ve bölüm birinci, ikinci ile üçüncülüklerini genellikle kızlar almaktadır.  Türkiye ve dünyadaki bütün istatistikler kızların eğitimde daha başarılı  olduklarını göstermektedir. OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Program  Raporu, lise ve yüksek okullarda kız öğrencilerin başarı oranının erkeklerden  yüksek olduğunu ortaya koymuştur."

"Dil becerisi başarıyı etkiliyor"

Amerika'da kız öğrencilerin matematik ve sözel becerilerde açık ara  önde olduğunu, aradaki farkın giderek büyüdüğünü anlatan Güneş, Türkiye'de de son  üniversite sınavına giren kız öğrencilerin matematik-fen ortalama puanının erkek  öğrencilerden 5,5 puan yüksek çıktığını, aynı durumun Türkçe-matematik puan  türünde de görüldüğüne dikkati çekti.

Güneş, Amerika'da olduğu gibi Türkiye'de de kız öğrencilerin hem  matematik hem de sözel becerilerde erkekleri geçtiğini belirterek, "Bu sonuçlar  kızların neden daha başarılı oldukları sorusunu gündeme getirmiş ve araştırmalara  başlanmıştır. Araştırmalarda önce beyin üzerinde durulmuş, erkeklerle kızlar  arasında fizyolojik ve nörolojik fark olmadığı ortaya çıkmıştır. Bazı uzmanlar  kızların beynin iki yarım küresini iyi kullandıklarını, bazıları da iki yarım  küreyi birbirine bağlayan nöron bağlarının daha büyük olduğunu öne sürmüştür"  ifadesini kullandı.

Bazı uzmanların başarı farkının sosyo-kültürel alanlarda aranması  gerektiğine dikkati çektiğini anlatan Güneş, şöyle devam etti:   "Çoğu uzmana göre başarı farkındaki temel neden erkek öğrencilerin dil  becerilerine yeterince önem vermemesidir. Dünyadaki eğitim raporlarına göre erkek  öğrenciler okuma becerilerinde kızların gerisinde kalmaktadır. İlkokullarda  kızların yüzde 21'inin, erkeklerin ise yüzde 28'inin okuma becerilerinin yeterli  düzeyde olmadığı görülmektedir. Dil becerileri yeterince gelişmeyen erkek  öğrenciler okuma yazma etkinliklerini sevmemekte, kendini ifade edememekte,  derslerde sıkılmakta ve okuldan soğumaktadır. Böylece okuma becerilerindeki  yetersizliğin olumsuz etkileri her yıl katlanarak artmakta, matematik, fen gibi  diğer alanlara da yansımaktadır."

"Kızlar daha erken konuşuyor"

Güneş, kız çocukların erkeklere göre daha erken konuşmaya başladığını,  dil becerilerinin de erken yaşlarda geliştiğine işaret ederek, bu sayede okuma  yazmayı erkeklere oranla daha çabuk öğrendiklerini aktardı.

İlk ve ortaokul yıllarında kızların erkeklere göre daha fazla kitap  okuduğuna işaret eden Güneş, sözlerini şöyle tamamladı:  "Erkek öğrencilerin kitap okumama nedeni olarak ders ve okuma  kitaplarında ilgilerini çekecek metinlerin bulunmaması gösterilmektedir. İlgi  çekici olmayan bir kitap öğrenciye zor gelmekte ve öğrenci kitabı okumamaktadır.  Bu durum dil ve zihin becerilerin gelişimini etkilemektedir. Bu nedenle öğretmen  ve aileler kitap seçerken erkek öğrencilerin okuma ilgilerine dikkat etmeli,  ilgiye yönelik kitaplar vermelidir. Aksi takdirde eğitim sürecinde erkek  öğrencilerin kızların gerisinde kalması kaçınılmaz olacaktır."

> 'Kız öğrenciler eğitimde daha başarılı'

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Güneş, Türkiye ve dünyadaki bütün istatistiklerin kızların eğitimde daha başarılı olduklarını gösterdiğini belirtti.

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi  Dekanı Prof. Dr. Firdevs Güneş, istatistiklerin kızların eğitimde daha başarılı  olduklarını gösterdiğini belirterek, "Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün  (OECD) Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Program Raporu, lise ve yüksek  okullarda kız öğrencilerin başarı oranının erkeklerden yüksek olduğunu ortaya  koymuştur" dedi.

Güneş, son yıllarda Amerika başta  olmak üzere Kanada, Fransa, İngiltere ve diğer gelişmiş ülkelerde erkek  öğrencilerin okul başarısının düşmeye başladığını söyledi.

"Erkeklerin ders tekrar  oranı kızlardan iki kat daha fazla"

Fransa'da lise düzeyinde kızların başarısının yüzde 88,5, erkek  öğrencilerin ise yüzde 81,8 olduğuna işaret eden Güneş, "Erkeklerin ders tekrar  oranı kızlardan iki kat daha fazladır. Çoğu ülkede erkeklerin okuldan  uzaklaştırılma oranı kızlardan iki kat, atılma oranı ise üç kat fazladır. Erkek  öğrencilerde okulu bırakma oranı kızlardan yüzde 25 daha fazladır. Bu durum  ülkemizde de farklı değildir" diye konuştu.

Güneş, Türkiye'de üniversiteye giriş sınavlarında kızların erkeklerden  daha başarılı olduğunun görüldüğünü vurgulayarak, şunları kaydetti:  "2010 yılında üniversite sınavına başvuran kız adaylardan yüzde  50,2'si bir yüksek öğretim programını kazanırken, bu oran erkeklerde yüzde 46,4  olmuştur. Üniversiteye giren 100 kız öğrenciden 46,7'si lisans programına  yerleşirken, erkek öğrencilerde bu oran 39,6'ya düşmektedir. 2012'de üniversite  sınavına giren kız öğrencilerin yüzde 76,52'si 180 ve üzerinde puan alırken,  erkek öğrencilerde bu oran yüzde 68,21'e düşmektedir. Benzer sonuçlar önceki  yıllardaki sınavlarda da görülmektedir. Diploma törenlerinde üniversite, fakülte  ve bölüm birinci, ikinci ile üçüncülüklerini genellikle kızlar almaktadır.  Türkiye ve dünyadaki bütün istatistikler kızların eğitimde daha başarılı  olduklarını göstermektedir. OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Program  Raporu, lise ve yüksek okullarda kız öğrencilerin başarı oranının erkeklerden  yüksek olduğunu ortaya koymuştur."

"Dil becerisi başarıyı etkiliyor"

Amerika'da kız öğrencilerin matematik ve sözel becerilerde açık ara  önde olduğunu, aradaki farkın giderek büyüdüğünü anlatan Güneş, Türkiye'de de son  üniversite sınavına giren kız öğrencilerin matematik-fen ortalama puanının erkek  öğrencilerden 5,5 puan yüksek çıktığını, aynı durumun Türkçe-matematik puan  türünde de görüldüğüne dikkati çekti.

Güneş, Amerika'da olduğu gibi Türkiye'de de kız öğrencilerin hem  matematik hem de sözel becerilerde erkekleri geçtiğini belirterek, "Bu sonuçlar  kızların neden daha başarılı oldukları sorusunu gündeme getirmiş ve araştırmalara  başlanmıştır. Araştırmalarda önce beyin üzerinde durulmuş, erkeklerle kızlar  arasında fizyolojik ve nörolojik fark olmadığı ortaya çıkmıştır. Bazı uzmanlar  kızların beynin iki yarım küresini iyi kullandıklarını, bazıları da iki yarım  küreyi birbirine bağlayan nöron bağlarının daha büyük olduğunu öne sürmüştür"  ifadesini kullandı.

Bazı uzmanların başarı farkının sosyo-kültürel alanlarda aranması  gerektiğine dikkati çektiğini anlatan Güneş, şöyle devam etti:   "Çoğu uzmana göre başarı farkındaki temel neden erkek öğrencilerin dil  becerilerine yeterince önem vermemesidir. Dünyadaki eğitim raporlarına göre erkek  öğrenciler okuma becerilerinde kızların gerisinde kalmaktadır. İlkokullarda  kızların yüzde 21'inin, erkeklerin ise yüzde 28'inin okuma becerilerinin yeterli  düzeyde olmadığı görülmektedir. Dil becerileri yeterince gelişmeyen erkek  öğrenciler okuma yazma etkinliklerini sevmemekte, kendini ifade edememekte,  derslerde sıkılmakta ve okuldan soğumaktadır. Böylece okuma becerilerindeki  yetersizliğin olumsuz etkileri her yıl katlanarak artmakta, matematik, fen gibi  diğer alanlara da yansımaktadır."

"Kızlar daha erken konuşuyor"

Güneş, kız çocukların erkeklere göre daha erken konuşmaya başladığını,  dil becerilerinin de erken yaşlarda geliştiğine işaret ederek, bu sayede okuma  yazmayı erkeklere oranla daha çabuk öğrendiklerini aktardı.

İlk ve ortaokul yıllarında kızların erkeklere göre daha fazla kitap  okuduğuna işaret eden Güneş, sözlerini şöyle tamamladı:  "Erkek öğrencilerin kitap okumama nedeni olarak ders ve okuma  kitaplarında ilgilerini çekecek metinlerin bulunmaması gösterilmektedir. İlgi  çekici olmayan bir kitap öğrenciye zor gelmekte ve öğrenci kitabı okumamaktadır.  Bu durum dil ve zihin becerilerin gelişimini etkilemektedir. Bu nedenle öğretmen  ve aileler kitap seçerken erkek öğrencilerin okuma ilgilerine dikkat etmeli,  ilgiye yönelik kitaplar vermelidir. Aksi takdirde eğitim sürecinde erkek  öğrencilerin kızların gerisinde kalması kaçınılmaz olacaktır."

Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Aralık 2013 14:13

Gösterim: 1675

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin dönüşüm sürecinin Eylül 2015 tarihine kadar uzatıldığını belirtti.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) Toplantısına katılmak için iki günden beri Antalya'da bulunan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Antalyalı gazetecilerle bir araya geldi.

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Avcı, bu ay içerisinde devletin eğitim kurumları dahil Türkiye'deki bütün eğitim-öğretim kurumlarıyla ilgili kapsamlı bir envanter çalışması yapılacağını söyledi.

Envanter çalışması kapsamında dershanelerin de fiziki ve beşeri altyapılarının inceleneceğini belirten Avcı, çalışma sonucunda resmin tamamında nasıl bir beşeri sermaye ile karşı karşıya olduklarını göreceklerini ve dershanelerin hangi kurumsal dönüşüme uygun olduğunun saptanacağını bildirdi. Avcı, "Bir dershanenin özel okula dönüştüğünde istihdam edeceği öğretmen kadrosu farklı, açık liseye dönüştüğü zaman farklı, özel etüt eğitim merkezine dönüştüğü zaman farklı. Onların hepsini hem kendilerinin hem de bizim görmemiz lazım" diye konuştu.

Dershanelerde çalışan öğretmenlerin de ne kadarının Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda istihdam edilebilir niteliğe sahip olduğuna bakılacağını anlatan Avcı, dönüşüm sürecinde öğretim kadrosunda olan pek az kişinin Milli Eğitim Bakanlığı tarafına geçmek isteyeceğini düşündüklerini kaydetti.

Avcı, "Geçmek isteyenlerin büyük kısmını, hemen hemen tamamını da diyebilirim, bugüne kadar yapmakta oldukları işin niteliğine uygun bir birimimizde, yani halk eğitim merkezlerimizde veya okullarda açtığımız veya açacağımız kurslarda değerlendirebiliriz. Onun statüsünü daha sonra ortaya çıkacak resme göre kararlaştırırız" dedi.

Dönüşüm için Eylül 2015'e kadar süre verildi

Butik ve orta ölçekli dershanelerin kayıtlarının büyük bölümünü ocak aylarında aldıklarını, onların maddi olarak bir sıkıntı yaşamamaları için bu yıl da öğrenci almalarına izin verildiğini kaydeden Milli Eğitim Bakanı Avcı, dönüşüm sürecinin de Eylül 2015 tarihine kadar uzatıldığını anımsattı.

Eylül 2015 ile dershanelere dönüşüm için gerekli altyapıyı kurmaları için süre tanındığını vurgulayan Bakan Avcı, bir daha da uzatma olmayacağını bildirdi.

Özel okul olamayanlar açık liseye dönüşebilecek

Özel okul olmaya uygun olmayan dershanelerin açık liseye de dönüşebileceğini kaydeden Nabi Avcı, yeni açık liselerin mevcut açık liselerden farklı olacağını söyledi.

Avcı, şöyle konuştu:

"Şu andaki uygulama e-okul sistemi üzerinden kaydı yapılan ve devam mecburiyeti olmayan bir uygulama. Yani yüz yüze eğitim yok. Bu okullar ortaokulu bitirmiş, öğrenim çağı geçmiş, belli bir yaşa gelmiş, sonra 'keşke lise okusaydım' diye düşünen kişiler için. Sonra herhangi bir mazeret nedeniyle örgün öğretimden yararlanamayan çocuklar da açık liseden yararlansın diye çağ nüfusuna da açıldı. Halen 1 milyon 400 bin civarında çocuğumuz açık lisede okuyor.

Şimdi biz bu açık liseyi şuna dönüştürmek istiyoruz. Ortaokulu bitirmiş öğrencilerden isteyenler açık liseye kaydolabilecek ama açık lise aynı zamanda artık devam mecburiyeti de olan bir lise türüne dönüşecek. Ne kadar devam mecburiyeti olacak? Şu anda örgün liselerimizde haftalık yaklaşık 40 saat eğitim var. Öngördüğümüz açık liselerde yüz yüze eğitim 40 saat olmasın, asgari bir saat olsun. Dershane sektörü temsilcileriyle yaptığımız toplantılarda bize 20 saat dediler. Sonra bu 20 saat zorunluluğunun daha çok zincir dershaneler için uygun olduğunu söylediler. Butik ve orta ölçekli dershaneler için bunun belki 15 saat olabileceğini söylediler. Şu anda çalışmalarımızı ikisi üzerinden yapıyoruz."

Açık lisede okuyan ve belli bir saat yüz yüze eğitim gören öğrencilerin lise diploması alabileceğini vurgulayan Avcı, isteyen ve altyapısı uygun dershanelerin açık liseye dönüşeceğini söyledi.

“Öğrencilerin haftada 60 saat çalıştırılması ILO Sözleşmesi’ne aykırı”

Çocukların haftada 40 saat okulda ders gördüğünü, 20 saat de dershaneye gittiğini, bunun da Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesine göre suç olduğunu belirten Avcı, "Bir işçiyi bu kadar çalıştırırsanız ILO Sözleşmesinden dolayı başınız derde girer. Çocukların ağzı var dili yok, 60 saat çalıştırıyorsunuz. Olmaz böyle bir şey. Onun için 20 saat dershaneye gideceğine açık lisede 20 saat yüz yüze eğitimini görür. Mevcut altyapıda 50 bin derslik de buna dönüşmüş olur" dedi.

Açık lise formatında özel okulda aranan bahçe gibi kriterlerin aranmayacağına da dikkati çeken Avcı, belli kriterlere uyan dershanelerin açık lise için yeterli sayılacağını bildirdi. Avcı, açık liselerin ücretli olacağını fakat özel okul düzeyinde bir ücretin olmayacağını da vurguladı.

Dershanecilerin açık lise modelinde liselerden çok ciddi talep çekeceğini düşündüklerini ifade eden Avcı, bu sistem sayesinde son sınıftaki öğrencilerin de rapor almaktan kurtulacağını kaydetti.

Düzenlemeden en çok yararlanacak dershaneler

Yeni düzenlemeden en çok yararlanacak dershanelerin "kendilerine karşı kast-ı mahsusla hareket edildiği söylenen dershaneler" olduğunu belirten Avcı, "Yani şu anda kendilerini bu kategoride gören dershaneler özel okullara dönüşme imkanına daha çok sahip. Bırakın açık liseyi özel okula dönüşmek için bu camianın ciddi bir altyapısı var. Bu dönüşümü daha zor yapacak olan dershaneler butik dershaneler ve orta boy işletmeler" dedi.

Düzenlemenin sıfırdan başlayan bir düzenleme olmadığını, uzun yıllardır zaten konuşulduğunu ifade eden Bakan Avcı, dershane tartışmalarının ardından bazı dershanelerin faaliyetlerini askıya aldığını, bazılarının ise özellikle zincir dershane gruplarının da küçük yerlerdeki işletmeleri aldıklarına dair duyumları olduğunu söyledi.

3 yılda 10 milyon 600 bin tablet dağıtılacak

Tablet dağıtımında 9'uncu sınıflara öncelik verildiğini ifade eden Bakan Avcı, 2014 yılında 675 bin tablet bilgisayarın dağıtılacağını, önümüzdeki 3 yıl içinde de 10 milyon 600 bin öğrenciye tablet bilgisayar vermeyi hedeflediklerini kaydetti.

Yeni YÖK Yasa Tasarısı

Kendisi bakan olmadan önce hazırlanan YÖK Yasa Taslağının kendi imzasıyla Başbakanlık'a gönderildiğini fakat bakanlık olarak yasa taslağını yeterli bulmadıkları yönünde bir yazıyı da Başbakanlık'a gönderdiklerini belirten Nabi Avcı, yüksek öğrenimi düzenleyecek yasanın bir çerçeve yasa olması gerektiğini, ayrıntıların da yönetmeliklerle düzenlenmesi gerektiğini bildirdi.

Bakan Avcı, "İstanbul Teknik Üniversitesi ile Bayburt Üniversitesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile Akdeniz Üniversitesi aynı yasal kalıplara uymak zorunda bırakılmamalı. Her üniversitenin kendi özel koşullarına uygun düzenleme yapmasına izin veren esnek bir yasa olmalı" diye konuştu.

"Anlayış ve dikkatle takip etmek lazım"

Bir gazetecinin "dershane tartışmalarından sonra özel ders bürolarında ciddi bir artış olduğu söyleniyor" sözleri üzerine Bakan Avcı, şu yanıtı verdi:,

"O biraz sansasyonel bir şey. Bugünlerde öyle haberleri çok duyarsınız. Özel ders verenlerin sayısının arttığını çok duyarsınız, dershanelerde okuduğu için Nobel'e aday olan bilim adamı sayısını çok duyarsınız, bugünlerde çatısı akan okul haberlerini çok duyarsınız, bugünlerde öğretmenleri kaçtığı için çocukları bahçede oynayan devlet okullarının haberlerini, çocukların haberlerini çok görürsünüz. Anlayışla ve dikkatle takip etmek lazım."

> Dershanelere Eylül 2015’e kadar süre verildi

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin dönüşüm sürecinin Eylül 2015 tarihine kadar uzatıldığını belirtti.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) Toplantısına katılmak için iki günden beri Antalya'da bulunan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Antalyalı gazetecilerle bir araya geldi.

Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Avcı, bu ay içerisinde devletin eğitim kurumları dahil Türkiye'deki bütün eğitim-öğretim kurumlarıyla ilgili kapsamlı bir envanter çalışması yapılacağını söyledi.

Envanter çalışması kapsamında dershanelerin de fiziki ve beşeri altyapılarının inceleneceğini belirten Avcı, çalışma sonucunda resmin tamamında nasıl bir beşeri sermaye ile karşı karşıya olduklarını göreceklerini ve dershanelerin hangi kurumsal dönüşüme uygun olduğunun saptanacağını bildirdi. Avcı, "Bir dershanenin özel okula dönüştüğünde istihdam edeceği öğretmen kadrosu farklı, açık liseye dönüştüğü zaman farklı, özel etüt eğitim merkezine dönüştüğü zaman farklı. Onların hepsini hem kendilerinin hem de bizim görmemiz lazım" diye konuştu.

Dershanelerde çalışan öğretmenlerin de ne kadarının Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda istihdam edilebilir niteliğe sahip olduğuna bakılacağını anlatan Avcı, dönüşüm sürecinde öğretim kadrosunda olan pek az kişinin Milli Eğitim Bakanlığı tarafına geçmek isteyeceğini düşündüklerini kaydetti.

Avcı, "Geçmek isteyenlerin büyük kısmını, hemen hemen tamamını da diyebilirim, bugüne kadar yapmakta oldukları işin niteliğine uygun bir birimimizde, yani halk eğitim merkezlerimizde veya okullarda açtığımız veya açacağımız kurslarda değerlendirebiliriz. Onun statüsünü daha sonra ortaya çıkacak resme göre kararlaştırırız" dedi.

Dönüşüm için Eylül 2015'e kadar süre verildi

Butik ve orta ölçekli dershanelerin kayıtlarının büyük bölümünü ocak aylarında aldıklarını, onların maddi olarak bir sıkıntı yaşamamaları için bu yıl da öğrenci almalarına izin verildiğini kaydeden Milli Eğitim Bakanı Avcı, dönüşüm sürecinin de Eylül 2015 tarihine kadar uzatıldığını anımsattı.

Eylül 2015 ile dershanelere dönüşüm için gerekli altyapıyı kurmaları için süre tanındığını vurgulayan Bakan Avcı, bir daha da uzatma olmayacağını bildirdi.

Özel okul olamayanlar açık liseye dönüşebilecek

Özel okul olmaya uygun olmayan dershanelerin açık liseye de dönüşebileceğini kaydeden Nabi Avcı, yeni açık liselerin mevcut açık liselerden farklı olacağını söyledi.

Avcı, şöyle konuştu:

"Şu andaki uygulama e-okul sistemi üzerinden kaydı yapılan ve devam mecburiyeti olmayan bir uygulama. Yani yüz yüze eğitim yok. Bu okullar ortaokulu bitirmiş, öğrenim çağı geçmiş, belli bir yaşa gelmiş, sonra 'keşke lise okusaydım' diye düşünen kişiler için. Sonra herhangi bir mazeret nedeniyle örgün öğretimden yararlanamayan çocuklar da açık liseden yararlansın diye çağ nüfusuna da açıldı. Halen 1 milyon 400 bin civarında çocuğumuz açık lisede okuyor.

Şimdi biz bu açık liseyi şuna dönüştürmek istiyoruz. Ortaokulu bitirmiş öğrencilerden isteyenler açık liseye kaydolabilecek ama açık lise aynı zamanda artık devam mecburiyeti de olan bir lise türüne dönüşecek. Ne kadar devam mecburiyeti olacak? Şu anda örgün liselerimizde haftalık yaklaşık 40 saat eğitim var. Öngördüğümüz açık liselerde yüz yüze eğitim 40 saat olmasın, asgari bir saat olsun. Dershane sektörü temsilcileriyle yaptığımız toplantılarda bize 20 saat dediler. Sonra bu 20 saat zorunluluğunun daha çok zincir dershaneler için uygun olduğunu söylediler. Butik ve orta ölçekli dershaneler için bunun belki 15 saat olabileceğini söylediler. Şu anda çalışmalarımızı ikisi üzerinden yapıyoruz."

Açık lisede okuyan ve belli bir saat yüz yüze eğitim gören öğrencilerin lise diploması alabileceğini vurgulayan Avcı, isteyen ve altyapısı uygun dershanelerin açık liseye dönüşeceğini söyledi.

“Öğrencilerin haftada 60 saat çalıştırılması ILO Sözleşmesi’ne aykırı”

Çocukların haftada 40 saat okulda ders gördüğünü, 20 saat de dershaneye gittiğini, bunun da Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesine göre suç olduğunu belirten Avcı, "Bir işçiyi bu kadar çalıştırırsanız ILO Sözleşmesinden dolayı başınız derde girer. Çocukların ağzı var dili yok, 60 saat çalıştırıyorsunuz. Olmaz böyle bir şey. Onun için 20 saat dershaneye gideceğine açık lisede 20 saat yüz yüze eğitimini görür. Mevcut altyapıda 50 bin derslik de buna dönüşmüş olur" dedi.

Açık lise formatında özel okulda aranan bahçe gibi kriterlerin aranmayacağına da dikkati çeken Avcı, belli kriterlere uyan dershanelerin açık lise için yeterli sayılacağını bildirdi. Avcı, açık liselerin ücretli olacağını fakat özel okul düzeyinde bir ücretin olmayacağını da vurguladı.

Dershanecilerin açık lise modelinde liselerden çok ciddi talep çekeceğini düşündüklerini ifade eden Avcı, bu sistem sayesinde son sınıftaki öğrencilerin de rapor almaktan kurtulacağını kaydetti.

Düzenlemeden en çok yararlanacak dershaneler

Yeni düzenlemeden en çok yararlanacak dershanelerin "kendilerine karşı kast-ı mahsusla hareket edildiği söylenen dershaneler" olduğunu belirten Avcı, "Yani şu anda kendilerini bu kategoride gören dershaneler özel okullara dönüşme imkanına daha çok sahip. Bırakın açık liseyi özel okula dönüşmek için bu camianın ciddi bir altyapısı var. Bu dönüşümü daha zor yapacak olan dershaneler butik dershaneler ve orta boy işletmeler" dedi.

Düzenlemenin sıfırdan başlayan bir düzenleme olmadığını, uzun yıllardır zaten konuşulduğunu ifade eden Bakan Avcı, dershane tartışmalarının ardından bazı dershanelerin faaliyetlerini askıya aldığını, bazılarının ise özellikle zincir dershane gruplarının da küçük yerlerdeki işletmeleri aldıklarına dair duyumları olduğunu söyledi.

3 yılda 10 milyon 600 bin tablet dağıtılacak

Tablet dağıtımında 9'uncu sınıflara öncelik verildiğini ifade eden Bakan Avcı, 2014 yılında 675 bin tablet bilgisayarın dağıtılacağını, önümüzdeki 3 yıl içinde de 10 milyon 600 bin öğrenciye tablet bilgisayar vermeyi hedeflediklerini kaydetti.

Yeni YÖK Yasa Tasarısı

Kendisi bakan olmadan önce hazırlanan YÖK Yasa Taslağının kendi imzasıyla Başbakanlık'a gönderildiğini fakat bakanlık olarak yasa taslağını yeterli bulmadıkları yönünde bir yazıyı da Başbakanlık'a gönderdiklerini belirten Nabi Avcı, yüksek öğrenimi düzenleyecek yasanın bir çerçeve yasa olması gerektiğini, ayrıntıların da yönetmeliklerle düzenlenmesi gerektiğini bildirdi.

Bakan Avcı, "İstanbul Teknik Üniversitesi ile Bayburt Üniversitesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi ile Akdeniz Üniversitesi aynı yasal kalıplara uymak zorunda bırakılmamalı. Her üniversitenin kendi özel koşullarına uygun düzenleme yapmasına izin veren esnek bir yasa olmalı" diye konuştu.

"Anlayış ve dikkatle takip etmek lazım"

Bir gazetecinin "dershane tartışmalarından sonra özel ders bürolarında ciddi bir artış olduğu söyleniyor" sözleri üzerine Bakan Avcı, şu yanıtı verdi:,

"O biraz sansasyonel bir şey. Bugünlerde öyle haberleri çok duyarsınız. Özel ders verenlerin sayısının arttığını çok duyarsınız, dershanelerde okuduğu için Nobel'e aday olan bilim adamı sayısını çok duyarsınız, bugünlerde çatısı akan okul haberlerini çok duyarsınız, bugünlerde öğretmenleri kaçtığı için çocukları bahçede oynayan devlet okullarının haberlerini, çocukların haberlerini çok görürsünüz. Anlayışla ve dikkatle takip etmek lazım."

Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Aralık 2013 08:56

Gösterim: 1644

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TEOG sınavında bazı poşetlerde soru kitapçıklarının eksik çıktığını ve bunun elle paketleme yapılmasından kaynaklandığını belirterek, "İnşallah nisandaki sınavda ÖSYM'de olduğu gibi kitapçıkların otomatik paketlenmesini sağlayacağız.” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi Değerlendirme Toplantısı" Antalya'da Topkapı Palace'da yapıldı.

Toplantıda bakanlık bürokratlarına ve il milli eğitim müdürlerine seslenen Bakan Avcı, 28-29 Kasım tarihlerinde düzenlenen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavlarının başarıyla gerçekleştirildiğini belirterek, "Öğretmenlerimize, il milli eğitim müdürlerimize, bakanlık teşkilatımıza, güvenlik güçlerimize ve yerel yöneticilerimize çok teşekkür ediyorum" dedi.

Sadece belli merkezlerde yapılan bir sınavı, okul düzeyine indirmenin ciddi bir planlama, örgütleme ve takip gerektirdiğini anlatan Avcı, bu uygulamanın birkaç yıl içerisinde liselerde uygulamaya konulacak çalışmanın bir pilot uygulaması gibi de değerlendirilebileceğini söyledi.

Bakan Avcı, "Burada bunu başardıysak lisede de başarabiliriz. İnşallah üniversiteye girişleri de rahatlatmış oluruz. En önemlisi çocuklarımızı, bu sınav gerilimlerinden kurtarmış oluruz" diye konuştu.

"Camiada özgüven eksekliği var"

Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki en büyük ihtiyacın "özgüven" olduğunu ifade eden Avcı, şöyle konuştu:

"Biz maalesef bakanlık olarak, milli eğitim camiası olarak, olur olmaz nedenle haksız yere eleştirilen, yaptığı iyi şeylerden çok, aksaklıklarıyla gündeme gelen çok büyük camiayız. Her kamu kuruluşunda aksaklık olur. Her kamu kurumunda yanlışlıklar olur. Her kamu kuruluşunda bir takım zaaflar olur. Ama milli eğitim hem toplumun bütün sosyal damarlarına ulaşan bir yapısı olduğu için, yani her aileyi, hemen hemen her vatandaşı doğrudan ilgilendiren bir faaliyet yürüttüğü için hem de doğrusu biraz da 'ne olacak bu memleketin hali' klişesi gibi 'ne olacak bu eğitim hali' klişesi ile iyice yüzeyselleşmiş eleştirilerin odağı haline gelmiş... Bu da ister istemez hepimizi olumsuz yönde etkiliyor."

Özgüvenin tekrar kazanılması gerektiğini vurgulayan Bakan Avcı, güzel işler yaptıklarını, fakat bunların kamuoyu ile yeterince paylaşılamadığını kaydetti. Avcı, "Bu kadar büyük bir camiayı ilgilendiren kamusal alanda elbette aksaklıklar, yanlışlıklar da olur. İnsanın kendini övmesi hoş bir şey değil, ama arkadaşlarımızın başarılarını da göğsümüzü gere gere herkese anlatalım, yaptığımız güzel işleri de hem birbirimizle, hem de kamuoyu ile paylaşalım" dedi.

"Sınav kitapçıkları makine ile paketlenecek"

TEOG sınavında bazı poşetlerde soru kitapçıklarının eksik çıktığını ve bunun elle paketleme yapılmasından kaynaklandığını belirten Bakan Avcı, "İnşallah nisandaki sınavda ÖSYM'de olduğu gibi kitapçıkların otomatik paketlenmesini sağlayacağız. Böylece inşallah bu tür aksaklıklar daha da azalmış olacak" diye konuştu.

Dershanelerin dönüşümü konusunun bugünlerde medyada ve kamuoyunda çokça tartışıldığını da anımsatan Bakan Avcı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İşin getirilmek istendiği siyasi boyutlar sizi üzmesin. Biz meseleye önce eğitimciler olarak bakmak durumundayız. Eğitim açısından baktığımız zaman herkes için çok yararlı, çok verimli bir süreç olacağını düşünüyoruz. Buna samimiyetle inanıyoruz. Yeter ki iyi planlayalım ve bu alanda faaliyet gösteren hiç kimseyi mağdur etmeyecek bir altyapı üzerinde duralım. Bunu yaptığımız zaman emin olun 2-3 sene içerisinde bugün bizi çok farklı şekilde eleştirenler de yapılan işten memnun olacak ve bu tür eleştirilerin de çok da haklı olmadığını, o gün kendileri söyleyecektir. O güne kadar biz işi katiyen siyasi retoriğe kurban etmeden, eğitim çerçevesinde 'biz işimizi en iyi nasıl yapabiliriz' sorusuna cevap bulmak üzere çalışmalarımızı sürdürelim."

> Merkezi sınav kitapçıkları makine ile paketlenecek

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TEOG sınavında bazı poşetlerde soru kitapçıklarının eksik çıktığını ve bunun elle paketleme yapılmasından kaynaklandığını belirterek, "İnşallah nisandaki sınavda ÖSYM'de olduğu gibi kitapçıkların otomatik paketlenmesini sağlayacağız.” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi Değerlendirme Toplantısı" Antalya'da Topkapı Palace'da yapıldı.

Toplantıda bakanlık bürokratlarına ve il milli eğitim müdürlerine seslenen Bakan Avcı, 28-29 Kasım tarihlerinde düzenlenen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavlarının başarıyla gerçekleştirildiğini belirterek, "Öğretmenlerimize, il milli eğitim müdürlerimize, bakanlık teşkilatımıza, güvenlik güçlerimize ve yerel yöneticilerimize çok teşekkür ediyorum" dedi.

Sadece belli merkezlerde yapılan bir sınavı, okul düzeyine indirmenin ciddi bir planlama, örgütleme ve takip gerektirdiğini anlatan Avcı, bu uygulamanın birkaç yıl içerisinde liselerde uygulamaya konulacak çalışmanın bir pilot uygulaması gibi de değerlendirilebileceğini söyledi.

Bakan Avcı, "Burada bunu başardıysak lisede de başarabiliriz. İnşallah üniversiteye girişleri de rahatlatmış oluruz. En önemlisi çocuklarımızı, bu sınav gerilimlerinden kurtarmış oluruz" diye konuştu.

"Camiada özgüven eksekliği var"

Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki en büyük ihtiyacın "özgüven" olduğunu ifade eden Avcı, şöyle konuştu:

"Biz maalesef bakanlık olarak, milli eğitim camiası olarak, olur olmaz nedenle haksız yere eleştirilen, yaptığı iyi şeylerden çok, aksaklıklarıyla gündeme gelen çok büyük camiayız. Her kamu kuruluşunda aksaklık olur. Her kamu kurumunda yanlışlıklar olur. Her kamu kuruluşunda bir takım zaaflar olur. Ama milli eğitim hem toplumun bütün sosyal damarlarına ulaşan bir yapısı olduğu için, yani her aileyi, hemen hemen her vatandaşı doğrudan ilgilendiren bir faaliyet yürüttüğü için hem de doğrusu biraz da 'ne olacak bu memleketin hali' klişesi gibi 'ne olacak bu eğitim hali' klişesi ile iyice yüzeyselleşmiş eleştirilerin odağı haline gelmiş... Bu da ister istemez hepimizi olumsuz yönde etkiliyor."

Özgüvenin tekrar kazanılması gerektiğini vurgulayan Bakan Avcı, güzel işler yaptıklarını, fakat bunların kamuoyu ile yeterince paylaşılamadığını kaydetti. Avcı, "Bu kadar büyük bir camiayı ilgilendiren kamusal alanda elbette aksaklıklar, yanlışlıklar da olur. İnsanın kendini övmesi hoş bir şey değil, ama arkadaşlarımızın başarılarını da göğsümüzü gere gere herkese anlatalım, yaptığımız güzel işleri de hem birbirimizle, hem de kamuoyu ile paylaşalım" dedi.

"Sınav kitapçıkları makine ile paketlenecek"

TEOG sınavında bazı poşetlerde soru kitapçıklarının eksik çıktığını ve bunun elle paketleme yapılmasından kaynaklandığını belirten Bakan Avcı, "İnşallah nisandaki sınavda ÖSYM'de olduğu gibi kitapçıkların otomatik paketlenmesini sağlayacağız. Böylece inşallah bu tür aksaklıklar daha da azalmış olacak" diye konuştu.

Dershanelerin dönüşümü konusunun bugünlerde medyada ve kamuoyunda çokça tartışıldığını da anımsatan Bakan Avcı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"İşin getirilmek istendiği siyasi boyutlar sizi üzmesin. Biz meseleye önce eğitimciler olarak bakmak durumundayız. Eğitim açısından baktığımız zaman herkes için çok yararlı, çok verimli bir süreç olacağını düşünüyoruz. Buna samimiyetle inanıyoruz. Yeter ki iyi planlayalım ve bu alanda faaliyet gösteren hiç kimseyi mağdur etmeyecek bir altyapı üzerinde duralım. Bunu yaptığımız zaman emin olun 2-3 sene içerisinde bugün bizi çok farklı şekilde eleştirenler de yapılan işten memnun olacak ve bu tür eleştirilerin de çok da haklı olmadığını, o gün kendileri söyleyecektir. O güne kadar biz işi katiyen siyasi retoriğe kurban etmeden, eğitim çerçevesinde 'biz işimizi en iyi nasıl yapabiliriz' sorusuna cevap bulmak üzere çalışmalarımızı sürdürelim."

Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Aralık 2013 09:14

Gösterim: 1516

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, dershanelerle ilgili yaptığı açıklamada, eğitim sisteminin sınav odaklı olmasını istemediklerini belirterek, "Sınavı amaç olmaktan çıkartmak, okulu merkeze almak lazım" dedi.

Memur-Sen'e bağlı Eğitim-Bir-Sen'in Bursa'da bir otelde gerçekleştirilen yıllık değerlendirme toplantısından önce basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Gündoğdu, bu toplantıyla, eğitimin kalitesinin arttırılmasının, kalitesi artan eğitimin öncülerinin özlük haklarıyla ilgili sorunların çözülmesinin amaçlandığını söyledi.

Demokratikleşme paketinin bazı maddelerinin bazı siyasi partiler ve sendikalar tarafından değişik yerlere çekildiğini belirten Gündoğdu, "Örneğin andımız konusu... Andımız yasaklanmadı, zorla öğrencilere okutulma işlemine son verildi ama bu son verme işleminden sonra baktık bir siyasi parti lideri, andımızı okuyamadı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin bir şube başkanı, Türk Eğitim-Sen'in bir il yöneticisi okuyamadı. O zaman andımız yasaklanmamalıdır. İsteyen okumalıdır. Özellikle okumak isteyen yetişkinler, öğrenerek okumalıdır. Çocuklara zorla okutulmamalıdır. Bu arkadaşlarımız, partilerine, sendikalarına andımızı okuyarak girebilirler, çıkarken de 10. Yıl Marşı'nı okuyarak çıkabilirler" ifadelerini kullandı.

"Sınavı amaç olmaktan çıkartmak, okulu merkeze almak lazım"

Gündoğdu, dershanelerle ilgili soru üzerine, eğitim sisteminin sınav odaklı olmasını istemediklerini belirterek, "Sınavı amaç olmaktan çıkartmak, okulu merkeze almak lazım" dedi.

Öğretmen açığını gidermek gerektiğini belirten Gündoğdu, şunları söyledi:

"Öğretmene daha önce 'çalışmıyor' şeklindeki şaşı bakış sona ermiştir. Doğru bakış, ek ödeme ve saygınlıkla hayata geçmiştir. Dört dörtlük eğitimle de özgür bireyin yetişmesinin temeli atılmıştır. Şimdi bu sistemi topyekun hayata hazırlığı öne alarak geliştirmek lazım. Bunun için biz demiştik ki 'Dershaneler kapatılmamalıdır ama kapanmalıdır'. Siz eğitimde öyle kaliteli adımlar atın ki dershaneye ihtiyaç kalmasın. 'Paydaşlarla oturup konuşmak lazım' demiştim. 10 gündür konuşuldu, 2 yıllık bir sürece yayıldı. Dershaneci dostlarla görüşmemizden anlıyorum ki Meclis'te yasalaşma sürecinde bu en az 3 yıla çıkarılırsa bir taraftan özel okulların yapılması, desteklenmesi, diğer taraftan da dershanelerin sona ermesi ama dershaneleri sona erdirecek kaliteli eğitimin hayata geçmesi... Kızgınlıkların biraz azaldığını görüyoruz. Bazı kızgınlıkların da amacının eğitim olmadığını ama belli kesimleri kavga ettirmeyi rant olarak gördüklerini görüyoruz. Onun için bu uzlaşı kültürünün artarak devam etmesinde fayda var diye düşünüyorum."

> Sınav amaç olmaktan çıkarılmalı, okul merkeze alınmalı

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, dershanelerle ilgili yaptığı açıklamada, eğitim sisteminin sınav odaklı olmasını istemediklerini belirterek, "Sınavı amaç olmaktan çıkartmak, okulu merkeze almak lazım" dedi.

Memur-Sen'e bağlı Eğitim-Bir-Sen'in Bursa'da bir otelde gerçekleştirilen yıllık değerlendirme toplantısından önce basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Gündoğdu, bu toplantıyla, eğitimin kalitesinin arttırılmasının, kalitesi artan eğitimin öncülerinin özlük haklarıyla ilgili sorunların çözülmesinin amaçlandığını söyledi.

Demokratikleşme paketinin bazı maddelerinin bazı siyasi partiler ve sendikalar tarafından değişik yerlere çekildiğini belirten Gündoğdu, "Örneğin andımız konusu... Andımız yasaklanmadı, zorla öğrencilere okutulma işlemine son verildi ama bu son verme işleminden sonra baktık bir siyasi parti lideri, andımızı okuyamadı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin bir şube başkanı, Türk Eğitim-Sen'in bir il yöneticisi okuyamadı. O zaman andımız yasaklanmamalıdır. İsteyen okumalıdır. Özellikle okumak isteyen yetişkinler, öğrenerek okumalıdır. Çocuklara zorla okutulmamalıdır. Bu arkadaşlarımız, partilerine, sendikalarına andımızı okuyarak girebilirler, çıkarken de 10. Yıl Marşı'nı okuyarak çıkabilirler" ifadelerini kullandı.

"Sınavı amaç olmaktan çıkartmak, okulu merkeze almak lazım"

Gündoğdu, dershanelerle ilgili soru üzerine, eğitim sisteminin sınav odaklı olmasını istemediklerini belirterek, "Sınavı amaç olmaktan çıkartmak, okulu merkeze almak lazım" dedi.

Öğretmen açığını gidermek gerektiğini belirten Gündoğdu, şunları söyledi:

"Öğretmene daha önce 'çalışmıyor' şeklindeki şaşı bakış sona ermiştir. Doğru bakış, ek ödeme ve saygınlıkla hayata geçmiştir. Dört dörtlük eğitimle de özgür bireyin yetişmesinin temeli atılmıştır. Şimdi bu sistemi topyekun hayata hazırlığı öne alarak geliştirmek lazım. Bunun için biz demiştik ki 'Dershaneler kapatılmamalıdır ama kapanmalıdır'. Siz eğitimde öyle kaliteli adımlar atın ki dershaneye ihtiyaç kalmasın. 'Paydaşlarla oturup konuşmak lazım' demiştim. 10 gündür konuşuldu, 2 yıllık bir sürece yayıldı. Dershaneci dostlarla görüşmemizden anlıyorum ki Meclis'te yasalaşma sürecinde bu en az 3 yıla çıkarılırsa bir taraftan özel okulların yapılması, desteklenmesi, diğer taraftan da dershanelerin sona ermesi ama dershaneleri sona erdirecek kaliteli eğitimin hayata geçmesi... Kızgınlıkların biraz azaldığını görüyoruz. Bazı kızgınlıkların da amacının eğitim olmadığını ama belli kesimleri kavga ettirmeyi rant olarak gördüklerini görüyoruz. Onun için bu uzlaşı kültürünün artarak devam etmesinde fayda var diye düşünüyorum."

Son Güncelleme: Pazar, 08 Aralık 2013 09:43

Gösterim: 957


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.