Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Hami Koç / ÖZKUR-BİR Başkanı
hami_koc_ihlasÖncelikle tüm eğitim camiasının 2016 yılını kutlarım. Umarım ki 2016 yılı eğitim camiası olarak hedeflerimize ulaştığımız değerli bir yıl olur.
Şunu özellikle belirtmek isterim ki geride bıraktığımız 2014 ve 2015 yılı özel okullar için gerçekten önemli bir yıl oldu. Milli Eğitim Bakanlığımızın ve ilgili bakanlıklarımızın yoğun çabaları ve gayretleri sonucunda özel okullarda okumak isteyen öğrenciler için hazırlanan eğitim ve öğretim desteği yönergesi uygulanmaya başladı. Özel okullar için oldukça değerli olan bu çalışma neticesinde binlerce öğrenci teşvikten yararlanarak özel okullara kayıtlarını yaptırdılar.
Cumhurbaşkanımızın desteği, Milli Eğitim Bakanımız ve Müsteşarımız, Maliye Bakanlığı, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci ve ekibinin çabalarıyla hayata geçirilen teşvik hususunun 2016 yılında daha çok öğrencinin yararlanacağı şekilde düzenleneceğine inanıyorum. Bu konuda da çok hassas çalışmalar yapılmakta. Beklentimiz olabildiğince çok öğrencinin teşvikten yararlanabilmesidir.
Kamuoyunun yakinen takip ettiği dershanelerin dönüşüm süreci ile ilgili olarak da 2015 yılında Sayın Bakanımız Nabi Avcı’nın katılımlarıyla birçok istişare toplantıları düzenlendi. Ayrıca Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci Bey'le birçok toplantı ve çalıştay yapıldı. Bu toplantılardan elde edilen sonuçlar bizim geleceğe umutla bakmamıza vesile oldu. Ülkemizde çok ciddi gelişmeler söz konusu. Bunlardan biri de dershanelerin, özel okula, temel liseye ya da dönüşüm okuluna dönüşmesiydi. Bu dönüşümler ve yeni özel okulların açılmasıyla 5 civarında olan özel okul oranı yüzde 7’lere çıktı. Sonra yüzde 10’lara, ardından da yüzde 15’e çıkarmak hedefleniyor. Biz bu gelişimin eğitimimize ciddi müspet katkıları olacağına inanıyoruz.
Özel okullar olarak 2016 yılından beklentilerimizden biri de özel okullarda çalışan öğretmenlerimizin pozitif ayrıcalıkla devlet tarafından desteklenerek resmi okullarda çalışan öğretmenlerle aynı hak ve imkanlara sahip olmasının sağlanmasıdır. Mesela öğretmene de resmi okulda çalışanlar da olduğu gibi yeşil pasaport ve devletin karşılayacağı diğer sosyal hak ve imkanlar verilmeli. Bu konularda ÖZKUR-BİR olarak düşüncelerimizi sürekli olarak dile getiriyoruz.
Tüm bunların ışığında tekrardan 2016 yılının tüm eğitim camiasına hayırlı olmasını diliyorum.

> Özel okul öğretmenlerine de aynı haklar verilmeli

Hami Koç / ÖZKUR-BİR Başkanı
hami_koc_ihlasÖncelikle tüm eğitim camiasının 2016 yılını kutlarım. Umarım ki 2016 yılı eğitim camiası olarak hedeflerimize ulaştığımız değerli bir yıl olur.
Şunu özellikle belirtmek isterim ki geride bıraktığımız 2014 ve 2015 yılı özel okullar için gerçekten önemli bir yıl oldu. Milli Eğitim Bakanlığımızın ve ilgili bakanlıklarımızın yoğun çabaları ve gayretleri sonucunda özel okullarda okumak isteyen öğrenciler için hazırlanan eğitim ve öğretim desteği yönergesi uygulanmaya başladı. Özel okullar için oldukça değerli olan bu çalışma neticesinde binlerce öğrenci teşvikten yararlanarak özel okullara kayıtlarını yaptırdılar.
Cumhurbaşkanımızın desteği, Milli Eğitim Bakanımız ve Müsteşarımız, Maliye Bakanlığı, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci ve ekibinin çabalarıyla hayata geçirilen teşvik hususunun 2016 yılında daha çok öğrencinin yararlanacağı şekilde düzenleneceğine inanıyorum. Bu konuda da çok hassas çalışmalar yapılmakta. Beklentimiz olabildiğince çok öğrencinin teşvikten yararlanabilmesidir.
Kamuoyunun yakinen takip ettiği dershanelerin dönüşüm süreci ile ilgili olarak da 2015 yılında Sayın Bakanımız Nabi Avcı’nın katılımlarıyla birçok istişare toplantıları düzenlendi. Ayrıca Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci Bey'le birçok toplantı ve çalıştay yapıldı. Bu toplantılardan elde edilen sonuçlar bizim geleceğe umutla bakmamıza vesile oldu. Ülkemizde çok ciddi gelişmeler söz konusu. Bunlardan biri de dershanelerin, özel okula, temel liseye ya da dönüşüm okuluna dönüşmesiydi. Bu dönüşümler ve yeni özel okulların açılmasıyla 5 civarında olan özel okul oranı yüzde 7’lere çıktı. Sonra yüzde 10’lara, ardından da yüzde 15’e çıkarmak hedefleniyor. Biz bu gelişimin eğitimimize ciddi müspet katkıları olacağına inanıyoruz.
Özel okullar olarak 2016 yılından beklentilerimizden biri de özel okullarda çalışan öğretmenlerimizin pozitif ayrıcalıkla devlet tarafından desteklenerek resmi okullarda çalışan öğretmenlerle aynı hak ve imkanlara sahip olmasının sağlanmasıdır. Mesela öğretmene de resmi okulda çalışanlar da olduğu gibi yeşil pasaport ve devletin karşılayacağı diğer sosyal hak ve imkanlar verilmeli. Bu konularda ÖZKUR-BİR olarak düşüncelerimizi sürekli olarak dile getiriyoruz.
Tüm bunların ışığında tekrardan 2016 yılının tüm eğitim camiasına hayırlı olmasını diliyorum.

Son Güncelleme: Cuma, 15 Ocak 2016 10:46

Gösterim: 5494

Ahmet Akça / Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı
ahmet_akca_ozderEğitim sektörü önceki yıllarda olduğu gibi 2015 yılında da oldukça hareketli geçti. 2014 yılından devraldığımız dershanelerin dönüşüm süreci, 2015’in son günü tamamlandı. Artık eğitim dünyamızda “dershane” kavramı, şimdilik resmen yok. Ben dershaneler konusuyla birlikte ortaya çıkan özel okulların yaygınlaştırılmasına dair dönüşümün, eninde sonunda başarılı olacağını düşünüyorum. Şu sıralarda bu süreç birtakım pratik sorunlara yol açsa da Türkiye’de bir türlü anlaşılmayan özel okul gerçeğinin anlaşılmasına ve kavranmasına sebep olması iyi olmuştur. Önümüzdeki yıllarda özel okulcululuğun belli savrulmalardan sonra sistem için çekici bir güç odağı, olacağı aşikâr görünmektedir. Bu sürecin şuan ki MEB yönetim kadrosunun başarı hanesine yazılacağını düşünüyorum.
2015 yılında eğitim ve öğretim desteğinin devam etmesi ve bu sayının 230.000 yeni öğrenciye daha verilmesi, özel okula giden öğrenci sayısının artmasında etkili olmuştur.
Bunun yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı, okullaşma oranının artırılmasına ilişkin çalışmaları, müfredatın yenilenmesine ilişkin çabaları, eğitim de teknoloji kullanımına ilişkin önceki yıllarda başlayan fatih projesine ilişkin süreç yeni aşamalarıyla 2015’de de devam ettirdi. 2015 de kararı alınan ancak 2016’da uygulamaya girecek olan yeni personel istihdam politikasının öğretmen kalitesini ciddi oranda artıracağını düşünüyorum.
Özder olarak yeni dönemden beklentimizi iki madde de özetleyebiliriz bunlardan birincisi, yeni süreçte artık iyice yok olmaya yüz tutmuş resmi-özel okul ayrımının tamamen ortadan kalması ve öğretmen ve öğrenciye dönük her iyileştirmenin ve katkının - resmi – özel ayrımı yapılmaksızın - tüm öğretmen ve öğrencilere yapılması.
İkincisi ise daha köklü esastan bir beklenti, eğitimi paradigmal olarak yeniden gözden geçirmeye ihtiyaç olduğu gerçeğini daha cesaretle konuşmaya başlamamız olmasıdır. Çünkü Günümüz eğitim modeli, okul binalarının özelliklerinden sınıfta oturma düzenlerine kadar 19. yüzyılda şekillenmiş bir anlayışın ürünüdür. Sanayi devriminin oluşturduğu insan gücü ihtiyacını gidermek, fabrikalara eleman temin etmek üzere örgütlenmiş bir eğitim modelinin aynı anlayışla bugün de yoluna devam etmesi, artık çok zor. Çünkü insanlık 20. yüzyılın sonlarında büyük bir dönüşüm yaşadı. Dijital devrim, tüm iletişim becerilerini değiştirdi, dönüştürdü. Sosyalleşme alanında bir toplum içinde yaşama ihtiyacı şekil ve yön değiştirdi. Şehirlerin, mahallelerin, okulların tesis ettiği ilişki biçimleri, büyük oranda değişti. Bu bağlamda eğitimde öğretmen-öğrenci ilişkisini yeniden gözden geçirmeliyiz. Yetiştirmeye, yönlendirmeye dayalı bir sistemden vazgeçmemiz mümkün görünmüyor. Ancak eğitimin geleneksel birikimini ve yöntemlerini muhafaza ederken zamanın ruhuna göre de bir yenileşmeye ihtiyaç var.. Eğitim süreçlerini ve ortamlarını esas cevheri koruyarak sürekli bir güncellemenin yaşandığı bir dinamizme kavuşturmayı hedeflemeliyiz. Umudum, 2016 yılının eğitim dünyamız açısından daha köklü değişimlerin yaşandığı bir yıl olmasıdır. Eğitim sisteminin temel politikalarının esastan sorgulanıp, sivil-katılımcı-kuşatıcı, özgür, yerel, kendi medeniyet geçmişinden beslenen, yeni olanı kadim medeniyet süzgecinden geçirerek yeniden yorumlayabilen, kendi ruh köklerine bağlı fakat yeniyi de özgün kılacak, insanı sadece insan olması yönü ile değerli kılan bir yapıya kavuşturulacağı sürecin başlaması gerekmektedir.
Kısaca 2016 yılı eğitime dair yapacaklarımızı en temelinden konuşmaya başlayacağımız bir yıl olmasını temenni ediyorum

> Eğitimde değişim sürekli hale gelmeli

Ahmet Akça / Özel Öğretim Derneği (ÖZDER) Genel Başkanı
ahmet_akca_ozderEğitim sektörü önceki yıllarda olduğu gibi 2015 yılında da oldukça hareketli geçti. 2014 yılından devraldığımız dershanelerin dönüşüm süreci, 2015’in son günü tamamlandı. Artık eğitim dünyamızda “dershane” kavramı, şimdilik resmen yok. Ben dershaneler konusuyla birlikte ortaya çıkan özel okulların yaygınlaştırılmasına dair dönüşümün, eninde sonunda başarılı olacağını düşünüyorum. Şu sıralarda bu süreç birtakım pratik sorunlara yol açsa da Türkiye’de bir türlü anlaşılmayan özel okul gerçeğinin anlaşılmasına ve kavranmasına sebep olması iyi olmuştur. Önümüzdeki yıllarda özel okulcululuğun belli savrulmalardan sonra sistem için çekici bir güç odağı, olacağı aşikâr görünmektedir. Bu sürecin şuan ki MEB yönetim kadrosunun başarı hanesine yazılacağını düşünüyorum.
2015 yılında eğitim ve öğretim desteğinin devam etmesi ve bu sayının 230.000 yeni öğrenciye daha verilmesi, özel okula giden öğrenci sayısının artmasında etkili olmuştur.
Bunun yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı, okullaşma oranının artırılmasına ilişkin çalışmaları, müfredatın yenilenmesine ilişkin çabaları, eğitim de teknoloji kullanımına ilişkin önceki yıllarda başlayan fatih projesine ilişkin süreç yeni aşamalarıyla 2015’de de devam ettirdi. 2015 de kararı alınan ancak 2016’da uygulamaya girecek olan yeni personel istihdam politikasının öğretmen kalitesini ciddi oranda artıracağını düşünüyorum.
Özder olarak yeni dönemden beklentimizi iki madde de özetleyebiliriz bunlardan birincisi, yeni süreçte artık iyice yok olmaya yüz tutmuş resmi-özel okul ayrımının tamamen ortadan kalması ve öğretmen ve öğrenciye dönük her iyileştirmenin ve katkının - resmi – özel ayrımı yapılmaksızın - tüm öğretmen ve öğrencilere yapılması.
İkincisi ise daha köklü esastan bir beklenti, eğitimi paradigmal olarak yeniden gözden geçirmeye ihtiyaç olduğu gerçeğini daha cesaretle konuşmaya başlamamız olmasıdır. Çünkü Günümüz eğitim modeli, okul binalarının özelliklerinden sınıfta oturma düzenlerine kadar 19. yüzyılda şekillenmiş bir anlayışın ürünüdür. Sanayi devriminin oluşturduğu insan gücü ihtiyacını gidermek, fabrikalara eleman temin etmek üzere örgütlenmiş bir eğitim modelinin aynı anlayışla bugün de yoluna devam etmesi, artık çok zor. Çünkü insanlık 20. yüzyılın sonlarında büyük bir dönüşüm yaşadı. Dijital devrim, tüm iletişim becerilerini değiştirdi, dönüştürdü. Sosyalleşme alanında bir toplum içinde yaşama ihtiyacı şekil ve yön değiştirdi. Şehirlerin, mahallelerin, okulların tesis ettiği ilişki biçimleri, büyük oranda değişti. Bu bağlamda eğitimde öğretmen-öğrenci ilişkisini yeniden gözden geçirmeliyiz. Yetiştirmeye, yönlendirmeye dayalı bir sistemden vazgeçmemiz mümkün görünmüyor. Ancak eğitimin geleneksel birikimini ve yöntemlerini muhafaza ederken zamanın ruhuna göre de bir yenileşmeye ihtiyaç var.. Eğitim süreçlerini ve ortamlarını esas cevheri koruyarak sürekli bir güncellemenin yaşandığı bir dinamizme kavuşturmayı hedeflemeliyiz. Umudum, 2016 yılının eğitim dünyamız açısından daha köklü değişimlerin yaşandığı bir yıl olmasıdır. Eğitim sisteminin temel politikalarının esastan sorgulanıp, sivil-katılımcı-kuşatıcı, özgür, yerel, kendi medeniyet geçmişinden beslenen, yeni olanı kadim medeniyet süzgecinden geçirerek yeniden yorumlayabilen, kendi ruh köklerine bağlı fakat yeniyi de özgün kılacak, insanı sadece insan olması yönü ile değerli kılan bir yapıya kavuşturulacağı sürecin başlaması gerekmektedir.
Kısaca 2016 yılı eğitime dair yapacaklarımızı en temelinden konuşmaya başlayacağımız bir yıl olmasını temenni ediyorum

Son Güncelleme: Cuma, 15 Ocak 2016 10:42

Gösterim: 4721

Prof. Dr. Ayşegül Ataman / Lefke Avrupa Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölüm Başkanı

aysegul_atamanHer çocuk özeldir. Ancak üstün zekalı çocuk farklı biçimde öğrenir. Farklı biçimde davranır. Akranlarından farklı biçimde tepki koyar. Üstün zekalı çocukların o kadar çok özellikleri vardır ki bazen bu onların başını belaya sokar.
Üstün Zekalı çocuklar ana babaları kadar öğretmenleri için de güç çocuklardır. Akranlarından farklı olarak, daha fazla her şeyin farkında zeki, sebatkar, kolaylıkla uçlara kayabilen, yoğun bir bireyle baş etmek ve onun yaratabileceği sorunların üstesinden gelmek gerekmektedir.
Eğitimdeki Karmaşık Durum,
Üstün zekalı çocuklar için sunulan öğrenciyi bunaltmayan ya da ona yeni bilgileri sunabilen en iyi eğitim uygulamasını bulmak oldukça zordur. Bunun daha kötüsü bir durum ise bulunan uygulamalardaki örgütlemelerin çocukların gereksinimlerine cevap vermede uygun olmadığının gözlemlenmesidir. Aşırı biçimde duyarlı, meraklı ve yaşının üstünde gelişmiş olgun olan üstün çocuklar için devam ettiği okul ortamında iyi eğitim alamama riski de bulunmaktadır. Arkadaşları tarafından.” çok bilmiş, ukala, inek” gibi aşağılayıcı etiketlerin kullanılmasının yanı sıra; Öğretmenlerin sınıflarında davranış ve uyum sorunlarının kaynağı olarak üstün çocukları işaret etmesi de olasıdır. Bunların etkisi ile üstün çocuğun kendine has öz güvenini geliştirmesi ve değişik derslerdeki performansını ortaya çıkartmaması tehlikesi söz konusudur.
Olası problemlere bakmak gerekirse;
Bilgiyi çok çabuk kazanmak ve aklında tutmak (Güçlü yan) Olası problem: Diğer çocukların yavaş edinimlerine sabırsızlık gösterme, rutinden, tekrara dayalı ödevlerden hoşlanmama, temel becerileri edinmeye direnç gösterme, kavramları gereksiz yere karmaşıklaştırma. Kavramlaştırma yeteneği, soyutlama ve sentezleme, problem çözme ve zihinsel etkinliklerden hoşlanma (Güçlü yan) Olası problem: Ayrıntıları reddetmek ya da hesaba katmamak, Alıştırmalara ve ödevleri yapmaya direnmek, öğretim sürecini sorgulamak. Neden-sonuç ilişkisini görebilmek (güçlü yan), Olası problem: Duygular, gelenekler ya da dini ağırlıklı konular gibi mantıklı olmayan şeyleri kabul etmekte güçlük çekmek, Gerçek eşitlik ve hakkaniyete düşkünlük (Güçlü yan), Olası problem: Pratik olmada güçlük yaşamak, insanlığa ilişkin konularla ilgilenmek, Toplumda ters giden konuları sorgulamak, Geniş ve zengin sözcük dağarcığı, üst düzey konularda kapsamlı bilgi (Güçlü yan), Olası problem: Çeşitli durumlardan kaçmak için kelimeleri kullanmak, akranlarından ve okuldan sıkılmak, başkalarınca her şeyi biliyormuş gibi görünmek, Eleştirel düşünme, yüksek beklenti düzeyi, öz eleştiri yapma, diğer kişileri değerlendirme (Güçlü yan), Olası problem: Diğer kişilere karşı eleştirel ya da toleranssız olma, Hayal kırıklığına ya da depresyona yatkınlık, Mükemmelliyetcilik temel hedefi olabilir, bunun sonucu olarak iyiyi yakalayamaz. Yaratıcı ve keşifçi, yeni yollar bulmaktan ve yapmaktan hoşlanmak (Güçlü yan), Olası problem: Alışılmış planları bozmak, Bilinen yolları reddetmek, Diğer kişilerce farklı ve ayak uydurulamayan birisi olarak görülmek. İlgilendiği konularda uzun dikkat süresi ve odaklanma, amaca yönelik davranış, sebat(güçlü yan), Olası problem: Çalışmanın bölünmesine aşırı tepki ve direnme, Odaklandığı konuda çalışırken diğer insanlar ya da görevleri umursamama, Dik kafalık, inatçılık Diğer insanlara empati geliştirme ve aşırı duyarlılık, arzularının diğerlerince kabulünü istem (Güçlü yan), Olası problem: Akranların onu istememesine ya da eleştirisine duyarlılık, Diğer insanlarında aynı değerlere sahip olmasını bekleme, Başarılı olma ve tanınma gereksinimi Güçlü mizah duygusu (Güçlü yan), Olası problem: Dağınık ve disorganize görüntüsü verebilir, zaman azlığında engellenir, diğerleriyle sürekli yarışma bekler, olaylardaki saçmalıkları görür, yaptığı espriler akranlarınca anlaşılamayabilir. Arkadaşlarının dikkatini çekmek için sınıfın şaklabanı haline gelebilir.
Üstün yetenekli çocuk okulda neden başarısız olur?
Öğretmenin öğrenciye uyguladığı programın; ya çok kolay olmasından, ya sınıf çalışmalarındaki hızın çok ağır gelişmesinden; ya aşırı tekrarlara yer vermesinden, ya derinlemesine tartışmalara yeterince yer vermemesinden, ya da ders konularının öğrenciye ilginç gelmemesi, onun olgunluk ve yetenek düzeyinin çok altında olmasından, kaynaklanmaktadır diyebiliriz.
Öğretmenin sınıfta yapması gerekenler;
 Daha güç sorular sorması, yeni düşünceler ve kavramlara ilişkin yeni uygulamalar geliştirmesini isteyerek öğrencinin düşüncelerine esneklik kazandırması.
 Sınıf çalışmalarına ilişkin özel araştırma, inceleme ödevleri vermesi.
 İlgilendikleri bir konuda özel proje geliştirmelerine fırsat tanıması. Bu projeyi sınıf arkadaşlarıyla paylaşmalarına olanak sağlaması.
 Eğitsel kol başkanı olmalarına, etkinlikleri planlamalarına ve oyunları yönetmelerine fırsat tanıması
 Sınıf düzeyini dikkate almadan; çocukların kendi hızlarında programda ilerlemelerine fırsat tanıması.
 Açık bir biçimde üstün oldukları matematik, fen vb. derslerde daha üst düzey sağlaması. Bu alanlarda daha özgür ve ileri çalışmalarını teşvik edip, tekrarlayıcı alıştırmalardan uzak tutmaya çalışması.
 Bu çocuklar için, ana babaları ve okul aile birliği ile ilişki kurup özel ders ya da en yakın üniversitelerden ders alabilmelerinin yollarını araştırması.
 Bazı konuların öğretilmesinde öğretmene yardımcı olmalarına, arkadaşlarına konuları öğretmelerine izin vermesi.
 Yeteneklerinin farkında olmalarını ve değerini bilmelerini sağlaması
Öğretmen özellikleri
 Öğrenmeye ilgili ve yeterli olmalı
 Öğretimde sıra dışı yöntem ve yeterliliklere ve stratejilere sahip olmalı
 Adil ve tarafsız olmalı
 İşbirlikçi demokratik tutum gösterme li
 Esnek olmalı
 Espri duygusuna sahip olmalı
 Ödüllendirme ve takdir etme becerilerine sahip olmalı
 İlgi alanında çeşitlilik göstermeli
 İnsanların sorunlarıyla ilgilenmeli
 Hoş bir dış görünüş ve tavra sahip olmalıdır.
Öğretmenlere Düşen Görevler
Öğretmenlerin üstün zekalı çocukların tanılanmasın¬da ana babalarından daha fazla başarı göstermesine karşın çocukları yeterli dü¬zeyde saptamada çok da başarılı oldukları söylenemez. Ba¬zı ipuçlarından yararlanarak bu konudaki yeterliklerini artırmaları olasıdır. Eğer çocuk sınıf ortamında: sürekli olarak huzursuzluk ya da aşırı hareketlilik gösteriyorsa, aşırıya kaçan ölçülerde şaka ya da yaramazlık yapıyorsa, bütün olumlu ve uyumlu davranışlarına karşın, akademik olarak göstermesi gereken başarıyı gösteremiyorsa, ders etkinliklerine katılmayıp bir köşede oturuyor, içine kapanarak gündüz düşleri kuruyorsa sıklıkla okula gelmek istemiyorsa, öğretmenin sonuçlandırdığı bir konuda hala ısrarlı biçimde tartışmaya devam etmeye çabalıyorsa, tüm bunlar üstün zekalı çocukların tüm gizil güçlerine kar¬şın programda başarısız olduklarının bir göstergesi olarak ele alınabilir.
Öğretmenlerin Yetiştirilmesi
Üstün zekalı/ üstün yetenekli çocukların akranlarıyla birlikte eğitim alması gerekmektedir. İmza atılan uluslararası sözleşmeler özel gereksinimli çocukların akranlarından ayrılmadan bütünleştirilmiş eğitim ortamlarında öğretim görmeler gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda okul öncesinden başlayarak tüm öğretmenlerin üstün çocukların özelliklerini bilmeleri, uygulamaları gereken farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş programlara vakıf olmaları gerekmektedir. Bunun için bu alanda çalışacak öğretmenlerin tezsiz yüksek lisans programı biçiminde açılacak üstün zekalılar öğretmenliği sertifika programları ile yetiştirilmesi, bir tekinin dahi kaybolmadan ülkenin çağdaş uygarlıklara ulaşmasında ki gerekli olan insan gücü olarak yetişmesini sağlayacaktır. Alt yapısı olan Üniversitelerde böylesi programların hızlı biçimde yeteiştirilmesi ile öğretmen gereksinimi karşılanabilir.

Kaynaklar:
1. Ataman, A., (1998): Üstün Zekalılar ve Üstün Yetenekliler. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:1018,
2. Ataman, A., (2000): “Üstün Zekalılar ve Üstün Yetenekliler”. Eripek, S., (Editör). Özel Eğitim içinde, (151-170). Anadolu Üniversitesi Yayın No:1411, Eskişehir
3. Ataman, A. (2007) Üstün Zekâlılar ve Üstün Yetenekliler. Özel Eğitim. Editör: Süleyman Eripek. Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları,, S.172-194
4. Ataman, A., (2007): Üstün Zekalı Ve Üstün Yetenekli Çocuklar. Ataman, A., (Ed), Özel Gereksinimli Çocuklar Ve Özel Eğitime Giriş içinde (123-140). Gündüz Eğitim Ve Yayıncılık, Ankara.
5. Ataman, A.(2012) Temel Eğitim Öğretmenleri için Kaynaştırma Uygulamaları ve Özel Eğitim,Vize yayıncılık
6. Ataman,A.(2014)Üstün zekalılar ve üstün yetenekliler konusunda bilinmesi gerekenler. Vize yy
7. Ehrlich,Virginia Z:,(1989) Gifted Chidren: A Guide for parents and Teachers. Trilllium Press Columbia Uni. NY
8. Feldhusen, J. F., Jarwan, F., A., (2000): Identification Of Gifted and Talented Youth for Educational Programs, In Heller, A., K., Mönks, F., J., Sternberg, R., J., ve Subotnik, R., F., (Eds), International Handbook of Giftedness and Talented, (II. Edition), (271-279), Pergamon Press, Oxford.
9. Feldhusen, J. F., Asher, J. W., Hoover, S. M., (2004): Problems In The Identification Of Giftedness, Talent, Or Ability, In Renzulli, J. S., (Eds), Identification Of Students For Gifted And Talented Programs. Sage Publication, California.
10. Klein,Barbara Ph.D. (2007) Raising gifted kids:everything you need to know to help your exeptional child thrive. AMACOM boks NY
11. Montgomery,Diane,(1996) Educating the Able,Cassell Wellington House,London

> Üstün zekalı ve üstün yetenekli çocuklara öğretmen olmak

Prof. Dr. Ayşegül Ataman / Lefke Avrupa Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölüm Başkanı

aysegul_atamanHer çocuk özeldir. Ancak üstün zekalı çocuk farklı biçimde öğrenir. Farklı biçimde davranır. Akranlarından farklı biçimde tepki koyar. Üstün zekalı çocukların o kadar çok özellikleri vardır ki bazen bu onların başını belaya sokar.
Üstün Zekalı çocuklar ana babaları kadar öğretmenleri için de güç çocuklardır. Akranlarından farklı olarak, daha fazla her şeyin farkında zeki, sebatkar, kolaylıkla uçlara kayabilen, yoğun bir bireyle baş etmek ve onun yaratabileceği sorunların üstesinden gelmek gerekmektedir.
Eğitimdeki Karmaşık Durum,
Üstün zekalı çocuklar için sunulan öğrenciyi bunaltmayan ya da ona yeni bilgileri sunabilen en iyi eğitim uygulamasını bulmak oldukça zordur. Bunun daha kötüsü bir durum ise bulunan uygulamalardaki örgütlemelerin çocukların gereksinimlerine cevap vermede uygun olmadığının gözlemlenmesidir. Aşırı biçimde duyarlı, meraklı ve yaşının üstünde gelişmiş olgun olan üstün çocuklar için devam ettiği okul ortamında iyi eğitim alamama riski de bulunmaktadır. Arkadaşları tarafından.” çok bilmiş, ukala, inek” gibi aşağılayıcı etiketlerin kullanılmasının yanı sıra; Öğretmenlerin sınıflarında davranış ve uyum sorunlarının kaynağı olarak üstün çocukları işaret etmesi de olasıdır. Bunların etkisi ile üstün çocuğun kendine has öz güvenini geliştirmesi ve değişik derslerdeki performansını ortaya çıkartmaması tehlikesi söz konusudur.
Olası problemlere bakmak gerekirse;
Bilgiyi çok çabuk kazanmak ve aklında tutmak (Güçlü yan) Olası problem: Diğer çocukların yavaş edinimlerine sabırsızlık gösterme, rutinden, tekrara dayalı ödevlerden hoşlanmama, temel becerileri edinmeye direnç gösterme, kavramları gereksiz yere karmaşıklaştırma. Kavramlaştırma yeteneği, soyutlama ve sentezleme, problem çözme ve zihinsel etkinliklerden hoşlanma (Güçlü yan) Olası problem: Ayrıntıları reddetmek ya da hesaba katmamak, Alıştırmalara ve ödevleri yapmaya direnmek, öğretim sürecini sorgulamak. Neden-sonuç ilişkisini görebilmek (güçlü yan), Olası problem: Duygular, gelenekler ya da dini ağırlıklı konular gibi mantıklı olmayan şeyleri kabul etmekte güçlük çekmek, Gerçek eşitlik ve hakkaniyete düşkünlük (Güçlü yan), Olası problem: Pratik olmada güçlük yaşamak, insanlığa ilişkin konularla ilgilenmek, Toplumda ters giden konuları sorgulamak, Geniş ve zengin sözcük dağarcığı, üst düzey konularda kapsamlı bilgi (Güçlü yan), Olası problem: Çeşitli durumlardan kaçmak için kelimeleri kullanmak, akranlarından ve okuldan sıkılmak, başkalarınca her şeyi biliyormuş gibi görünmek, Eleştirel düşünme, yüksek beklenti düzeyi, öz eleştiri yapma, diğer kişileri değerlendirme (Güçlü yan), Olası problem: Diğer kişilere karşı eleştirel ya da toleranssız olma, Hayal kırıklığına ya da depresyona yatkınlık, Mükemmelliyetcilik temel hedefi olabilir, bunun sonucu olarak iyiyi yakalayamaz. Yaratıcı ve keşifçi, yeni yollar bulmaktan ve yapmaktan hoşlanmak (Güçlü yan), Olası problem: Alışılmış planları bozmak, Bilinen yolları reddetmek, Diğer kişilerce farklı ve ayak uydurulamayan birisi olarak görülmek. İlgilendiği konularda uzun dikkat süresi ve odaklanma, amaca yönelik davranış, sebat(güçlü yan), Olası problem: Çalışmanın bölünmesine aşırı tepki ve direnme, Odaklandığı konuda çalışırken diğer insanlar ya da görevleri umursamama, Dik kafalık, inatçılık Diğer insanlara empati geliştirme ve aşırı duyarlılık, arzularının diğerlerince kabulünü istem (Güçlü yan), Olası problem: Akranların onu istememesine ya da eleştirisine duyarlılık, Diğer insanlarında aynı değerlere sahip olmasını bekleme, Başarılı olma ve tanınma gereksinimi Güçlü mizah duygusu (Güçlü yan), Olası problem: Dağınık ve disorganize görüntüsü verebilir, zaman azlığında engellenir, diğerleriyle sürekli yarışma bekler, olaylardaki saçmalıkları görür, yaptığı espriler akranlarınca anlaşılamayabilir. Arkadaşlarının dikkatini çekmek için sınıfın şaklabanı haline gelebilir.
Üstün yetenekli çocuk okulda neden başarısız olur?
Öğretmenin öğrenciye uyguladığı programın; ya çok kolay olmasından, ya sınıf çalışmalarındaki hızın çok ağır gelişmesinden; ya aşırı tekrarlara yer vermesinden, ya derinlemesine tartışmalara yeterince yer vermemesinden, ya da ders konularının öğrenciye ilginç gelmemesi, onun olgunluk ve yetenek düzeyinin çok altında olmasından, kaynaklanmaktadır diyebiliriz.
Öğretmenin sınıfta yapması gerekenler;
 Daha güç sorular sorması, yeni düşünceler ve kavramlara ilişkin yeni uygulamalar geliştirmesini isteyerek öğrencinin düşüncelerine esneklik kazandırması.
 Sınıf çalışmalarına ilişkin özel araştırma, inceleme ödevleri vermesi.
 İlgilendikleri bir konuda özel proje geliştirmelerine fırsat tanıması. Bu projeyi sınıf arkadaşlarıyla paylaşmalarına olanak sağlaması.
 Eğitsel kol başkanı olmalarına, etkinlikleri planlamalarına ve oyunları yönetmelerine fırsat tanıması
 Sınıf düzeyini dikkate almadan; çocukların kendi hızlarında programda ilerlemelerine fırsat tanıması.
 Açık bir biçimde üstün oldukları matematik, fen vb. derslerde daha üst düzey sağlaması. Bu alanlarda daha özgür ve ileri çalışmalarını teşvik edip, tekrarlayıcı alıştırmalardan uzak tutmaya çalışması.
 Bu çocuklar için, ana babaları ve okul aile birliği ile ilişki kurup özel ders ya da en yakın üniversitelerden ders alabilmelerinin yollarını araştırması.
 Bazı konuların öğretilmesinde öğretmene yardımcı olmalarına, arkadaşlarına konuları öğretmelerine izin vermesi.
 Yeteneklerinin farkında olmalarını ve değerini bilmelerini sağlaması
Öğretmen özellikleri
 Öğrenmeye ilgili ve yeterli olmalı
 Öğretimde sıra dışı yöntem ve yeterliliklere ve stratejilere sahip olmalı
 Adil ve tarafsız olmalı
 İşbirlikçi demokratik tutum gösterme li
 Esnek olmalı
 Espri duygusuna sahip olmalı
 Ödüllendirme ve takdir etme becerilerine sahip olmalı
 İlgi alanında çeşitlilik göstermeli
 İnsanların sorunlarıyla ilgilenmeli
 Hoş bir dış görünüş ve tavra sahip olmalıdır.
Öğretmenlere Düşen Görevler
Öğretmenlerin üstün zekalı çocukların tanılanmasın¬da ana babalarından daha fazla başarı göstermesine karşın çocukları yeterli dü¬zeyde saptamada çok da başarılı oldukları söylenemez. Ba¬zı ipuçlarından yararlanarak bu konudaki yeterliklerini artırmaları olasıdır. Eğer çocuk sınıf ortamında: sürekli olarak huzursuzluk ya da aşırı hareketlilik gösteriyorsa, aşırıya kaçan ölçülerde şaka ya da yaramazlık yapıyorsa, bütün olumlu ve uyumlu davranışlarına karşın, akademik olarak göstermesi gereken başarıyı gösteremiyorsa, ders etkinliklerine katılmayıp bir köşede oturuyor, içine kapanarak gündüz düşleri kuruyorsa sıklıkla okula gelmek istemiyorsa, öğretmenin sonuçlandırdığı bir konuda hala ısrarlı biçimde tartışmaya devam etmeye çabalıyorsa, tüm bunlar üstün zekalı çocukların tüm gizil güçlerine kar¬şın programda başarısız olduklarının bir göstergesi olarak ele alınabilir.
Öğretmenlerin Yetiştirilmesi
Üstün zekalı/ üstün yetenekli çocukların akranlarıyla birlikte eğitim alması gerekmektedir. İmza atılan uluslararası sözleşmeler özel gereksinimli çocukların akranlarından ayrılmadan bütünleştirilmiş eğitim ortamlarında öğretim görmeler gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda okul öncesinden başlayarak tüm öğretmenlerin üstün çocukların özelliklerini bilmeleri, uygulamaları gereken farklılaştırılmış ve zenginleştirilmiş programlara vakıf olmaları gerekmektedir. Bunun için bu alanda çalışacak öğretmenlerin tezsiz yüksek lisans programı biçiminde açılacak üstün zekalılar öğretmenliği sertifika programları ile yetiştirilmesi, bir tekinin dahi kaybolmadan ülkenin çağdaş uygarlıklara ulaşmasında ki gerekli olan insan gücü olarak yetişmesini sağlayacaktır. Alt yapısı olan Üniversitelerde böylesi programların hızlı biçimde yeteiştirilmesi ile öğretmen gereksinimi karşılanabilir.

Kaynaklar:
1. Ataman, A., (1998): Üstün Zekalılar ve Üstün Yetenekliler. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:1018,
2. Ataman, A., (2000): “Üstün Zekalılar ve Üstün Yetenekliler”. Eripek, S., (Editör). Özel Eğitim içinde, (151-170). Anadolu Üniversitesi Yayın No:1411, Eskişehir
3. Ataman, A. (2007) Üstün Zekâlılar ve Üstün Yetenekliler. Özel Eğitim. Editör: Süleyman Eripek. Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları,, S.172-194
4. Ataman, A., (2007): Üstün Zekalı Ve Üstün Yetenekli Çocuklar. Ataman, A., (Ed), Özel Gereksinimli Çocuklar Ve Özel Eğitime Giriş içinde (123-140). Gündüz Eğitim Ve Yayıncılık, Ankara.
5. Ataman, A.(2012) Temel Eğitim Öğretmenleri için Kaynaştırma Uygulamaları ve Özel Eğitim,Vize yayıncılık
6. Ataman,A.(2014)Üstün zekalılar ve üstün yetenekliler konusunda bilinmesi gerekenler. Vize yy
7. Ehrlich,Virginia Z:,(1989) Gifted Chidren: A Guide for parents and Teachers. Trilllium Press Columbia Uni. NY
8. Feldhusen, J. F., Jarwan, F., A., (2000): Identification Of Gifted and Talented Youth for Educational Programs, In Heller, A., K., Mönks, F., J., Sternberg, R., J., ve Subotnik, R., F., (Eds), International Handbook of Giftedness and Talented, (II. Edition), (271-279), Pergamon Press, Oxford.
9. Feldhusen, J. F., Asher, J. W., Hoover, S. M., (2004): Problems In The Identification Of Giftedness, Talent, Or Ability, In Renzulli, J. S., (Eds), Identification Of Students For Gifted And Talented Programs. Sage Publication, California.
10. Klein,Barbara Ph.D. (2007) Raising gifted kids:everything you need to know to help your exeptional child thrive. AMACOM boks NY
11. Montgomery,Diane,(1996) Educating the Able,Cassell Wellington House,London

Son Güncelleme: Cuma, 18 Aralık 2015 14:00

Gösterim: 7639

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Anadolu Üniversitesi işbirliğiyle geliştirilen Türkiye'nin ilk yerli zeka testi Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS), 2016 yılından itibaren kullanılmaya başlanacak.

ugur_sakTest hakkında bilgiler veren Anadolu Üniversitesi Üstün Zekalıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı ve Üstün Yetenekliler Eğitim Programları (ÜYEP) Koordinatörü Prof. Dr. Uğur Sak, ASIS’in diğer zeka testlerine göre ölçümlerde daha az hata yapacağını ve üstün zekalı ve zihin engelli çocukları daha doğru tanılayacağını vurguluyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliğiyle geliştirdiğiniz Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) Türkiye'nin ilk yerli zeka testi olma özelliğini taşıyor. Testin diğer testlere göre farkları nelerdir?
Anadolu-Sak Zeka Ölçeği, güncel ve bilimsel zeka kuramları temel alınarak geliştirilmiştir.Türkiye’de kullanılan zeka testlerinin büyük çoğunluğu ya güncelliğini yitirmiş ya da güncel zeka kuramlarına dayanmamaktadır. Öte yandan ASIS’in içeriği de diğer zeka testlerine göre önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Örneğin diğer zeka testlerinde bellek genişliği daha çok sözel testlerle ölçülürken ASIS’de görsel uyaranlar aracılığıyla ölçülmektedir. ASIS ile bir çocuğun zeka düzeyine ilişkin olarak 11 farklı profil analizi elde edilebilmektedir ki bu çok kapsamlı bir değerlendirme demektir. Çocuğun zekası ve öğrenmenin temel aracı olan işleyen bellek kapasitesi hem görsel hem de sözel alanlarda ölçülebilmektedir. ASIS profil analizi grafiklerle görselleştirilerek 8 sayfalık bir değerlendirme raporunu kapsamaktadır. Bu denli kapsamlı bir analiz öğretmenler, danışmanlar ve aileler için yeterince bilgilendirici olacaktır.

ASIS bilimsel niteliğinin yanı sıra uygulama ve teknik özelliği bakımından da diğer pek çok zeka testine göre avantajlar içermektedir. ASIS’i bugüne kadar uygulayan uzmanların da belirttiği gibi testin uygulaması oldukça pratiktir. Esasen testin uygulama pratikliği için üzerinde çok çalıştık. Çünkü Türkiye’de kullanılan pek çok zeka testinin uygulaması çok karmaşıktır ve bu nedenle gerek uygulayıcı eğitimleri gerekse uygulayıcıların testi çocuklara uygulaması bir hayli zor ve karmaşık olmaktadır. Bu karmaşıklığın yarattığı en önemli sorun ise uygulama güvenirliğinin düşmesidir. Eğer bir testin uygulaması ve yorumlanması çok karmaşık ise uygulayıcılar bir şekilde hata yapabilmektedirler. Bu sonuç ise çocukların yanlış tanılanmalarına neden olabilmektedir.
Ayrıca ASIS’in standardizasyon çalışmalarında kullandığımız örneklem büyüklüğü diğer bireysel zeka testlerinin tamamının örneklem büyüklüğünden daha büyüktür. Norm gruplarının örneklem büyülüğü bir zeka testinin çok önemli bir niteliğidir. Örneklem büyüklüğü arttıkça testin hata payı düşer. Diğer bir deyişle ASIS diğer zeka testlerine göre ölçümlerde daha az hata yapacak ve üstün zekalı ve zihin engelli çocukları daha doğru tanılayacaktır.

ZEKA TESTİ GELİŞTİRMEK İÇİN NİTELİKLİ, SİNERJİK BİR EKİBE İHTİYAÇ VARDIR
Ülkemizde ilk zeka testi çalışmaları ne zaman başladı? İlk yerli zeka testinin yapımı için Türkiye, neden bu kadar bekledi?
Ülkemizde ilk zeka testi çalışmaları Fransa’da Alfred Binet’in geliştirdiği zeka testinin Türkçe’ye tercümesi ile başladığı söylenebilir. Bu çalışma, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yani 100 yıl önce yapılmıştır. O günden bugüne onlarca zeka testi çevirdik ve uyarladık. 100 yıl içinde Türkiye’de yerli bir zeka testinin geliştirilmemesinin çeşitli nedenleri var. Öncelikle birikimden bahsetmek gerekir. Bir alanda bilimsel birikim var ise o alanda yenilik üretilebilir. İkinci olarak girişimcilikten bahsedebiliriz. Birikiminiz olabilir ancak girişimci ruha sahip değilseniz yine yenilik üretemezsiniz. Bir diğer neden olarak ekip gösterilebilir. Zeka testi geliştirmek için nitelikli, sinerjik bir ekibe ihtiyaç vardır. Ekip olmadan zeka testi geliştirmek pek mümkün değildir. Başka bir neden ise zamanın uygun olmasıdır. Zeka testini kullanan uzmanların ve kurumların geliştirilecek yeni ve yerli zeka testini kullanmaya hazırlıklı ve istekli olmaları ve bunun için gerekli koşulların oluşmuş olması önemlidir. Aksi halde zeka testi değer görmeyecek ya da testi geliştirecek olan kişiler böyle bir iklim görmüyorlarsa girişimlerinden vazgeçeceklerdir. Son yüz yıl içinde bu nedenlerin biri veya birkaçının gerçekleşmemiş olması nedeniyle ülkemizde yerli bir zeka testi geliştiremedik.

Zeka testleri kaç yaşından itibaren uygulanabiliyor? Bu kapsamda Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) kaç yaş aralığındaki çocuklara uygulanacak?
Zeka testleri genel olarak 2 yaşından itibaren uygulanabilmektedir. ASIS ise 4-12 yaş aralığındaki çocuklara uygulanmaktadır. Bu yaş aralığı Türkiye’de zeka ölçümlerinin en fazla yapıldığı bir aralıktır ve bu nedenle en önemli gelişim dönemini oluşturmaktadır.

ASIS 2016 YILINDAN İTİBAREN KULLANILMAYA BAŞLANACAK
Dünyada üstün zekalı çocuklar erken yaşlarda tespit ediliyor. Türkiye’de durum nasıl? Ayrıca bu çocuklar nerelerde, hangi zeka testlerine tabi tutuluyor? Bahsedebilir misiniz?
Dünyada üstün zekalı çocukların tanılanmaları ülkelerine göre değişiyor. Bazı ülkelerde anaokulu yıllarında başlanıyor. Örneğin ABD’nin pek çok eyaletinde 5 yaşında diğer bazı eyaletlerde ise 2. sınıfta tanılamalar yapılıyor. Bu tanılamaların çoğunda grup veya bireysel zeka testleri kullanılıyor. Türkiye’de üstün zekalı çocuklar son yıllara kadar 4. sınıftan itibaren tanılanıyor idi ancak MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bir yıldır 2. sınıftan itibaren tanılama yapıyor ve kısa bir süre sonra anasınıfından itibaren tanılamaların yapılması planlanmaktadır. Tanılamalarda daha çok genel yetenek testleri eleme amacıyla ve bireysel zeka testleri ise kesin tanı amacıyla kullanılıyor. MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2016 yılından itibaren ASIS’i Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde (RAM) kullanmaya başlayacak. ASIS’in tanılamalarda kullanılan birincil zeka testi olacağını umut ediyorum.

Türkiye’deki üstün zekalı ve üstün yetenekli birey sayısı ne kadar? Bu sayı nüfusumuzun yüzde kaçını oluşturuyor? Bu bireylerin ne kadarı uygun eğitim olanaklarından yararlanabiliyor?
Ülkemizdeki üstün zekalı birey sayısını tahmin etmek çok zordur ve böyle bir tahmin yanlış olabilir. Çünkü çocukluktaki üstün zekalı kişi sayısını evrensel kriterler kullanarak belirtebiliriz ancak yetişkinlik yıllarında aynı kriteri kullanmak doğru olmayacaktır. Ancak kaba bir tahmin vereyim. Ülkemizin toplam nüfusunu dikkate alacak olursak bir milyona yakın üstün zekalı birey olduğunu söyleyebiliriz. Çocukluk yıllarında daha fazla yetişkinlikte ise daha azdır. Çünkü bazı bireyler çocukluk yıllarındaki sahip oldukları zeka düzeyleri maalesef zamanla kaybediyorlar. Bu kayıp geri kalmış ve gelişen ülkelerde daha fazladır.

ÖĞRETMENİN TUTUMU ÖĞRENCİNİN SIRA DIŞILIĞINA İZİN VERMELİ
Eğitim sistemimiz zekayı ve yaratıcılığı geliştirebiliyor mu? Zeka ve yaratıcılığı arttırması adına nasıl bir eğitim sistemi olmalı? Eğitim sistemimizin bu konudaki eksiklikleri nelerdir?
Her eğitim sisteminde olduğu gibi Türkiye’de de eğitim sisteminde bazı eksiklikler var ve bu eksiklikler çocukların zeka ve yaratıcılık gelişimlerini olumsuz etkiliyor. En başta öğretmen niteliklerinin artırılması ve öğretmen tutumlarının değiştirilmesi gereklidir. Öğretmenin tutumu öğrencinin sıra dışılığına izin vermelidir. Öğretmenlere soru sorma becerisi bence yeniden kazandırılmalı. Sınıflarda sorulan soruların niteliğinin çok düşük olduğunu düşünüyorum. Hatta pek çok öğretmen soru sormayı bilmiyor. Öğretmen soru soruyor ama öğrenci anlamıyor. Öyleyse soru da bir sorun var. Müfredatta bazı küçük düzenlemeler yapılabilir. Örneğin çok fazla konu yerine daha az ama derinlemesine konulara yer verilebilir. Müfredatta pek çok şey var ama bunların bir kısmı gerçekten gereksiz. Sanki zaman dolsun diye yazılmışlar gibi.

> Türkiye'nin ilk yerli zeka testi ASIS 2016'da başlıyor

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Anadolu Üniversitesi işbirliğiyle geliştirilen Türkiye'nin ilk yerli zeka testi Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS), 2016 yılından itibaren kullanılmaya başlanacak.

ugur_sakTest hakkında bilgiler veren Anadolu Üniversitesi Üstün Zekalıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı ve Üstün Yetenekliler Eğitim Programları (ÜYEP) Koordinatörü Prof. Dr. Uğur Sak, ASIS’in diğer zeka testlerine göre ölçümlerde daha az hata yapacağını ve üstün zekalı ve zihin engelli çocukları daha doğru tanılayacağını vurguluyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliğiyle geliştirdiğiniz Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) Türkiye'nin ilk yerli zeka testi olma özelliğini taşıyor. Testin diğer testlere göre farkları nelerdir?
Anadolu-Sak Zeka Ölçeği, güncel ve bilimsel zeka kuramları temel alınarak geliştirilmiştir.Türkiye’de kullanılan zeka testlerinin büyük çoğunluğu ya güncelliğini yitirmiş ya da güncel zeka kuramlarına dayanmamaktadır. Öte yandan ASIS’in içeriği de diğer zeka testlerine göre önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Örneğin diğer zeka testlerinde bellek genişliği daha çok sözel testlerle ölçülürken ASIS’de görsel uyaranlar aracılığıyla ölçülmektedir. ASIS ile bir çocuğun zeka düzeyine ilişkin olarak 11 farklı profil analizi elde edilebilmektedir ki bu çok kapsamlı bir değerlendirme demektir. Çocuğun zekası ve öğrenmenin temel aracı olan işleyen bellek kapasitesi hem görsel hem de sözel alanlarda ölçülebilmektedir. ASIS profil analizi grafiklerle görselleştirilerek 8 sayfalık bir değerlendirme raporunu kapsamaktadır. Bu denli kapsamlı bir analiz öğretmenler, danışmanlar ve aileler için yeterince bilgilendirici olacaktır.

ASIS bilimsel niteliğinin yanı sıra uygulama ve teknik özelliği bakımından da diğer pek çok zeka testine göre avantajlar içermektedir. ASIS’i bugüne kadar uygulayan uzmanların da belirttiği gibi testin uygulaması oldukça pratiktir. Esasen testin uygulama pratikliği için üzerinde çok çalıştık. Çünkü Türkiye’de kullanılan pek çok zeka testinin uygulaması çok karmaşıktır ve bu nedenle gerek uygulayıcı eğitimleri gerekse uygulayıcıların testi çocuklara uygulaması bir hayli zor ve karmaşık olmaktadır. Bu karmaşıklığın yarattığı en önemli sorun ise uygulama güvenirliğinin düşmesidir. Eğer bir testin uygulaması ve yorumlanması çok karmaşık ise uygulayıcılar bir şekilde hata yapabilmektedirler. Bu sonuç ise çocukların yanlış tanılanmalarına neden olabilmektedir.
Ayrıca ASIS’in standardizasyon çalışmalarında kullandığımız örneklem büyüklüğü diğer bireysel zeka testlerinin tamamının örneklem büyüklüğünden daha büyüktür. Norm gruplarının örneklem büyülüğü bir zeka testinin çok önemli bir niteliğidir. Örneklem büyüklüğü arttıkça testin hata payı düşer. Diğer bir deyişle ASIS diğer zeka testlerine göre ölçümlerde daha az hata yapacak ve üstün zekalı ve zihin engelli çocukları daha doğru tanılayacaktır.

ZEKA TESTİ GELİŞTİRMEK İÇİN NİTELİKLİ, SİNERJİK BİR EKİBE İHTİYAÇ VARDIR
Ülkemizde ilk zeka testi çalışmaları ne zaman başladı? İlk yerli zeka testinin yapımı için Türkiye, neden bu kadar bekledi?
Ülkemizde ilk zeka testi çalışmaları Fransa’da Alfred Binet’in geliştirdiği zeka testinin Türkçe’ye tercümesi ile başladığı söylenebilir. Bu çalışma, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yani 100 yıl önce yapılmıştır. O günden bugüne onlarca zeka testi çevirdik ve uyarladık. 100 yıl içinde Türkiye’de yerli bir zeka testinin geliştirilmemesinin çeşitli nedenleri var. Öncelikle birikimden bahsetmek gerekir. Bir alanda bilimsel birikim var ise o alanda yenilik üretilebilir. İkinci olarak girişimcilikten bahsedebiliriz. Birikiminiz olabilir ancak girişimci ruha sahip değilseniz yine yenilik üretemezsiniz. Bir diğer neden olarak ekip gösterilebilir. Zeka testi geliştirmek için nitelikli, sinerjik bir ekibe ihtiyaç vardır. Ekip olmadan zeka testi geliştirmek pek mümkün değildir. Başka bir neden ise zamanın uygun olmasıdır. Zeka testini kullanan uzmanların ve kurumların geliştirilecek yeni ve yerli zeka testini kullanmaya hazırlıklı ve istekli olmaları ve bunun için gerekli koşulların oluşmuş olması önemlidir. Aksi halde zeka testi değer görmeyecek ya da testi geliştirecek olan kişiler böyle bir iklim görmüyorlarsa girişimlerinden vazgeçeceklerdir. Son yüz yıl içinde bu nedenlerin biri veya birkaçının gerçekleşmemiş olması nedeniyle ülkemizde yerli bir zeka testi geliştiremedik.

Zeka testleri kaç yaşından itibaren uygulanabiliyor? Bu kapsamda Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) kaç yaş aralığındaki çocuklara uygulanacak?
Zeka testleri genel olarak 2 yaşından itibaren uygulanabilmektedir. ASIS ise 4-12 yaş aralığındaki çocuklara uygulanmaktadır. Bu yaş aralığı Türkiye’de zeka ölçümlerinin en fazla yapıldığı bir aralıktır ve bu nedenle en önemli gelişim dönemini oluşturmaktadır.

ASIS 2016 YILINDAN İTİBAREN KULLANILMAYA BAŞLANACAK
Dünyada üstün zekalı çocuklar erken yaşlarda tespit ediliyor. Türkiye’de durum nasıl? Ayrıca bu çocuklar nerelerde, hangi zeka testlerine tabi tutuluyor? Bahsedebilir misiniz?
Dünyada üstün zekalı çocukların tanılanmaları ülkelerine göre değişiyor. Bazı ülkelerde anaokulu yıllarında başlanıyor. Örneğin ABD’nin pek çok eyaletinde 5 yaşında diğer bazı eyaletlerde ise 2. sınıfta tanılamalar yapılıyor. Bu tanılamaların çoğunda grup veya bireysel zeka testleri kullanılıyor. Türkiye’de üstün zekalı çocuklar son yıllara kadar 4. sınıftan itibaren tanılanıyor idi ancak MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü bir yıldır 2. sınıftan itibaren tanılama yapıyor ve kısa bir süre sonra anasınıfından itibaren tanılamaların yapılması planlanmaktadır. Tanılamalarda daha çok genel yetenek testleri eleme amacıyla ve bireysel zeka testleri ise kesin tanı amacıyla kullanılıyor. MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2016 yılından itibaren ASIS’i Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde (RAM) kullanmaya başlayacak. ASIS’in tanılamalarda kullanılan birincil zeka testi olacağını umut ediyorum.

Türkiye’deki üstün zekalı ve üstün yetenekli birey sayısı ne kadar? Bu sayı nüfusumuzun yüzde kaçını oluşturuyor? Bu bireylerin ne kadarı uygun eğitim olanaklarından yararlanabiliyor?
Ülkemizdeki üstün zekalı birey sayısını tahmin etmek çok zordur ve böyle bir tahmin yanlış olabilir. Çünkü çocukluktaki üstün zekalı kişi sayısını evrensel kriterler kullanarak belirtebiliriz ancak yetişkinlik yıllarında aynı kriteri kullanmak doğru olmayacaktır. Ancak kaba bir tahmin vereyim. Ülkemizin toplam nüfusunu dikkate alacak olursak bir milyona yakın üstün zekalı birey olduğunu söyleyebiliriz. Çocukluk yıllarında daha fazla yetişkinlikte ise daha azdır. Çünkü bazı bireyler çocukluk yıllarındaki sahip oldukları zeka düzeyleri maalesef zamanla kaybediyorlar. Bu kayıp geri kalmış ve gelişen ülkelerde daha fazladır.

ÖĞRETMENİN TUTUMU ÖĞRENCİNİN SIRA DIŞILIĞINA İZİN VERMELİ
Eğitim sistemimiz zekayı ve yaratıcılığı geliştirebiliyor mu? Zeka ve yaratıcılığı arttırması adına nasıl bir eğitim sistemi olmalı? Eğitim sistemimizin bu konudaki eksiklikleri nelerdir?
Her eğitim sisteminde olduğu gibi Türkiye’de de eğitim sisteminde bazı eksiklikler var ve bu eksiklikler çocukların zeka ve yaratıcılık gelişimlerini olumsuz etkiliyor. En başta öğretmen niteliklerinin artırılması ve öğretmen tutumlarının değiştirilmesi gereklidir. Öğretmenin tutumu öğrencinin sıra dışılığına izin vermelidir. Öğretmenlere soru sorma becerisi bence yeniden kazandırılmalı. Sınıflarda sorulan soruların niteliğinin çok düşük olduğunu düşünüyorum. Hatta pek çok öğretmen soru sormayı bilmiyor. Öğretmen soru soruyor ama öğrenci anlamıyor. Öyleyse soru da bir sorun var. Müfredatta bazı küçük düzenlemeler yapılabilir. Örneğin çok fazla konu yerine daha az ama derinlemesine konulara yer verilebilir. Müfredatta pek çok şey var ama bunların bir kısmı gerçekten gereksiz. Sanki zaman dolsun diye yazılmışlar gibi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 Aralık 2015 11:23

Gösterim: 11689

Prof. Dr. Oğuz Borat /İstanbul Ticaret Üniversitesi

reformKısa Özet

Türkiye dünya ile bütünleşmede ekonomi, demokratikleşme ve eğitim konularını öne çıkarmış ve bazı önemli gelişmeler kaydedilmiştir. İnsan kaynakları ve alt yapısıyla büyük bir sektör olan eğitim sisteminde hizmet veren kurum ve kuruluşlar şeffaflaşma, hesap verebilirlik, katılımcılık, sosyal ortaklarla birlikte çalışma, sürdürülebilirlik gibi kavramları görünür hale getirmişler, kamu mali yönetimi ve kontrolü bağlamında stratejik planlama, iç denetim, iç kontrol ve birçok yenilikleri uygulamaya başlamışlardır. Bu çalışmada 64.Hükûmet Programı kapsamında hedeflenen eğitim reformları ve önemli gelişmeler ele alınmıştır.

Türkiye’nin Tercihleri

Türkiye önümüzdeki dönemde dünya ile bütünleşmede demokratikleşme, adalet, eğitim, kamu yönetimi, kamu maliyesi ve reel ekonomide köklü değişimleri öne çıkarmıştır. Bu çerçevede “istihdam edilebilirlik, rekabetçilik, sosyal kapsama ve bütünlük, kaynaşma ve hareketliliği” teşvik ederek stratejik hedef olarak dinamik bir bilgi toplumu olmayı seçmiştir. Üzerinde çalışılan bu konuların Avrupa Birliğindeki karşılıkları: “Bilgi Toplumu, Hayat Boyu Öğrenme (HBÖ)[1], Ulusal Yeterlilik Sistemi (UYS), Avrupa Yeterlilik Çerçevesi (AYÇ)[2], Türkiye/Ulusal Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ/UYÇ), Anahtar Yetkinlikler[3], Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS), Lisbon Hedefleri ve Anahtar Göstergeler, Mesleki Rehberlik ve Danışmanlık, Yeterlilikler (derece, diploma ve sertifikalar) ve Kalite Güvencesi sayılabilir. Bütün bu kavram ve konuların 64.Hükûmet Programında  hedeflendiği görülmektedir.

 

Hükûmet  Programı

Türkiye’de başlayan değişimleri destekleyecek şekilde, TBMM’de 25 Kasım 2015 de Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından  okunan 64. Hükûmet programında 6 temel alanda reform hedeflenmiştir: 1) Demokratikleşme ve adalet, 2) Eğitim, 3) Kamu yönetimi, 4) Kamu maliyesi, 5) Reel ekonomide köklü değişim, 6) Öncelikli dönüşüm programları.

 

Türkiye’de her türlü eğitim kurumu bütün illere yayılmış, altyapı önemli ölçüde tamamlanmış ve bireylerin eğitime erişimi büyük oranda çözülmüştür. Bu yüzden hükûmet programında “temel önceliğin eğitimin her seviyesinde kalitenin artırılması” olacağı vurgulanmıştır.

 

Çocukların ve gençlerin, ortak değerleri özümsemiş olarak, bilgi tabanlı ekonomiye ve geleceğe en iyi şekilde hazırlanması için eğitim ve öğretim sisteminin bütününde 1) toplumsal ve evrensel değerlerin özümsenmesi, gelecek kuşaklara aktarılması, 2) bilgi ve bilinç ilişkisi, 3) eğitimde kalite konusunun yer alması hedeflenmiştir. Bilgi tabanlı ekonominin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, özgürlükçü, üretken ve rekabetçi bir eğitim sisteminin oluşturulması, bu sisteme uygun öğretmenlerin yetiştirilmesi, müfredatın geliştirilmesi ve uygun ortamların tesis edilmesi temel öncelik olarak ifade edilmektedir.

 

Bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığı 1) Merkezden yerele doğru yetki devrine dayanan kurumsal örgütlenmeye, 2) Eğitim sisteminin ulusal seviyede politikasına,  3) Koordinasyon ve denetime,  4) Eğitimde kalite konularına öncelik verecektir.

 

MEB’da koordinasyon ve denetim görevinin MEB merkez teşkilatına bırakılacağı, diğer görev, yetki ve sorumlulukların il, ilçe, yerel kurul ve yönetimlere, okul ve merkezlere bırakılacağı tahmin edilmektedir.

 

Yükseköğretim sistemi için koordinasyon ve denetim görevi uluslararası normlara uygun bir şekilde YÖK’e bırakılacak; kamu, özel sektör ve yükseköğretimin temsil edildiği, eğitim sisteminin talep ve arzı arasında bağlantı kuran ve bu çerçevede yükseköğretim politikalarını ele alan bir “Yükseköğretim Planlama Kurulu” oluşturulacaktır. Merkezden yerele doğru yetki devrine dayanan yaklaşımla YÖK’ün merkeziyetçi tutumuna son verilecek, Yükseköğretim Çerçeve Yasası hazırlanarak üniversiteler yeniden örgütlenecek, kurumsal görev, yetki ve sorumluluklar yüksek öğretim kurumlarına devredilecektir. Bu çerçevede bazı üst kurul ve/veya konseylerin oluşturulacaktır. Hükûmet Programında “Yükseköğretim Kalite Kurulu”nun oluşumundan bahsedilmektedir. Bu oluşum 2010 yılından beri Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından koordine edilen MEB, YÖK, MYK ve paydaşların katılımıyla yürütülen Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi çalışmalarında ele alınan  konular içerisindedir.

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ)’nin Uygulama

Bu gelişmelerin önemli bir habercisi Hükûmet Programının okunmasından önce,  5544 Sayılı MYK Kanununun 23/A maddesine göre 9 Kasım 2015 tarih ve 8213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılan ve 19 Kasım 2015 tarih ve 29537 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe konulan “Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar” Yönetmeliğidir.  Yönetmelik hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülmektedir ve TYÇ’nin en önemli işlevlerinden birisi “Yeterliliklerin Kalite Güvencesi”dir. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti verilen yeterliliklerin (yani diploma ve sertifikaların) kalite güvencesi sağlanırsa TYÇ’ye girmesini kabul etmektedir ve bu yeterliliklerin ulusal ve uluslararası güvencesi olmaktadır.

 

Bu Yönetmeliğe göre üç kademeli istişare, değerlendirme, öneri ve karar yapısı oluşturulmuştur:

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi Koordinasyon Kurulu: MEB Müsteşarı, YÖK Başkanı veya Başkan Vekili ve MYK Başkanından oluşmaktadır.

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi Kurulu: MEB’dan 5 üye, YÖK’den 4 üye, Yükseköğretim Kurumları Ulusal Öğrenci Konseyinin belirleyeceği 1 üye, MYK’dan 3 üye, TOBB’dan 1 üye, TESK’den 1 üye, en çok işçiye sahip 3 işçi sendikaları konfederasyonlarından her birinden birer üye (3), en çok memura sahip 3 memur sendikaları konfederasyonlarından eğitim sendikalarının temsilcisi olarak her birinden birer üye (3), en çok üyeye sahip işveren sendikaları konfederasyonundan 1 üye olmak üzere toplam 22 üye ile oluşturulmaktadır.

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi İstişare Meclisi: TYÇ’ye ilişkin konuları değerlendirmek ve görüş bildirmek üzere, TYÇ Kurulunun paydaşları temsil etmek üzere önereceği ve TYÇ Koordinasyon Kurulunun oluşturacağı (yani gerekirse değiştirerek onaylayacağı), sayısı daha sonra belirlenecek (tahminen 40-60 temsilci bulunacak) bir Meclistir. 

 

Eğitim istihdam ilişkileri kapsamında “istihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu ve illerdeki yapılanması ele alınacak, “Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Öncelikli Dönüşüm Programı” ile iş piyasası-eğitim sistemi uyumu sağlanacaktır. Sektörel esaslı özel mesleki ve teknik eğitim okulu açılması, bunların yönetimine şirketlerin,  sektör temsilcilerinin ve yerel yönetimlerin katılımı sağlanacaktır.

 

Hükûmet programında eğitim sisteminde okul türleri ve bölgeler arası başarı farklılıkları azaltılarak eğitimde fırsat eşitliğine bütün boyutlarıyla hayatiyet kazandırılması belirtilmektedir. Yani 1) fırsat eşitliği için okul çeşitleri azaltılacak,  2) çok programlı yaklaşım ile okullar yerel ihtiyaçlara ve şartlara göre yapılandırılacak, 3) eğitimin tüm kademelerinde müfredat temel becerileri ve anahtar yetkinlikleri içerecek şekilde güncellenecek, 4) ortaokul ve liselerde seçmeli ders sayısı artırılacak, 5) özellikle genel liselerde öğrenciye  bilgi yüklemenin yanında, seçmeli dersler ile beceri kazandırılması hedeflenecek ve 6) bireysel yeteneklere göre öğrencileri yönlendirebilecek bir rehberlik sistemi oluşturulacaktır.

 

Milli eğitim sistemindeki yeni yapılanmaya göre öğretmen yetiştirme ve eğitim yönetimi alanlarında 1) Öğretmen Strateji Belgesi hazırlanacaktır, 2) Öğretmen bilgi, beceri ve yetkinliklerinin güncellenmesi kurulacak Öğretmen Akademisi sisteminde gerçekleştirilecek ve izlenecektir, 3) Eğitim fakülteleri bölüm, anabilim dalı ve öğretmenlik genel ve temel eğitim ve öğretim alanları yeniden yapılandırılacak, 4) Program öğrenme çıktılarına göre öğretmen ana, alt ve yardımcı yeterlilikleri tanımlanacaktır, 5) Program öğrenme çıktılarını sağlayacak şekilde ders ve uygulamalara ait bilgi, beceri ve yetkinlikleri içeren müfredat yenilenecektir. 6)  Eğitim fakültesi öğrenci veya mezunları, diğer fakültelerde çift ana dal veya yan dal yapabilecektir. 7) Öğretmen adayı yetiştirilen yükseköğretim kurumlarının ve formasyon programlarının öğrenci kontenjanları, öğretmen ihtiyaç analiz ve projeksiyonlarıyla belirlenecektir.

Reformlarda AB 2020 Hedefleri ve Göstergelerin Kullanılması

AB nin değiştirilen Lisbon 2010 Eğitim Hedefleri “Europe 2020” Belgesinde sunulmuştur.  2020 yılına kadar ulaşılması gereken hedefler gelişmeleri  izlemek için kullanılabilir: 

1. 4 yaş ve ilköğretime başlama yaşı arasındaki çocukların en az %95 i, erken çocukluk eğitimine başlamış olmalıdır,

2.15 yaş grubunun Okuma, Matematik ve Bilim alanlarındaki yetersizliği %15 ten az olmalıdır,

3.Okul terk oranlarının %10 dan az olmalıdır,

4.30-34 yaş grubunun yükseköğretimli olma oranı en az %40 olmalıdır,

5.25-64 yaş grubunun, en az %15 i, HBÖ Faaliyetlerine katılıyor olmalıdır. 

Lizbon hedeflerine ulaşılabilmesi için 16 anahtar gösterge kullanılabilir:

1- Okul-öncesi eğitimine katılım. 2- Özel eğitim, 3- Okul terk oranları. 4- Okuma-yazma ve sayı okur-yazarlığı. 5- Dil becerileri. 6- BİT becerileri. 7- Yurttaşlık. 8- Öğrenmeyi öğrenme. 9- Gençlerin ortaöğretim mezuniyet oranı. 10- Öğretmenlerin ve eğitmenlerin mesleki gelişimi. 11- Yükseköğrenim mezunları. 12- Yükseköğrenim öğrencilerinin farklı ülkelerde eğitimi. 13- Yetişkinlerin hayat boyu öğrenmeye katılmaları. 14- Yetişkin Yeterlikleri. 15- Nüfusun eğitim kazanımları. 16- Eğitim ve öğretime yatırım.

Bu faaliyetleri gerçekleştirirken, 1- Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi esas alınarak hazırlanan Türkiye Yeterlikler Çerçevesi (TYÇ)’nin referanslandırılması tamamlanmalıdır. 2- HBÖ Reformları tamamlanmalıdır ve  3- AB nin Ülke Eğitim reformlarını desteklemek için hazırlamış olduğu “Öğrenenler için Anahtar Yetkinlikler (Key Competencies), HBÖ için Avrupa Yeterlikler Çerçevesi (AYÇ/EQF), Mesleki Eğitimde Kalite Güvence Sistemi için Avrupa Kalite Güvence Referans Çerçevesi (EQAVET), Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS/ECTS), Mesleki Eğitim Avrupa Kredi Transfer Sistemi (MKTS/ECVET), Europass - Hareketlilik, Yaygın ve Serbest öğrenmenin (alaylıların) tanınırlığı ve belgelenmesi, HBÖ Rehberlik ve Danışmanlık Hizmetleri, (LLL National and provincial coordination centres, PLOTEUS portal and the Euroguidance network), Kazandırılan belgelerin – yeterliklerin uluslararası tanınırlığı (Accreditation of the Training Institutions)” şeklinde sıralanabilecek Referans Araçları kullanılır hale getirilmelidir. 


[1] Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi ve Eylem Planı. Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı. 2009.

[2] European Commission, The European Qualifications Framework (EQF) for Lifelong Learning. Luxembourg, 23 April 2008.

[3] Recommendation of the European Parliament and of the Council of 18 December 2006 on Key Competences for Lifelong Learning, (2006/962/EC). The European Parliament and the Council of the European Union. Official Journal of the European Union No. L 394/13.  30.12.2006

> Türkiye Eğitim Reformu’ndan beklenenler

Prof. Dr. Oğuz Borat /İstanbul Ticaret Üniversitesi

reformKısa Özet

Türkiye dünya ile bütünleşmede ekonomi, demokratikleşme ve eğitim konularını öne çıkarmış ve bazı önemli gelişmeler kaydedilmiştir. İnsan kaynakları ve alt yapısıyla büyük bir sektör olan eğitim sisteminde hizmet veren kurum ve kuruluşlar şeffaflaşma, hesap verebilirlik, katılımcılık, sosyal ortaklarla birlikte çalışma, sürdürülebilirlik gibi kavramları görünür hale getirmişler, kamu mali yönetimi ve kontrolü bağlamında stratejik planlama, iç denetim, iç kontrol ve birçok yenilikleri uygulamaya başlamışlardır. Bu çalışmada 64.Hükûmet Programı kapsamında hedeflenen eğitim reformları ve önemli gelişmeler ele alınmıştır.

Türkiye’nin Tercihleri

Türkiye önümüzdeki dönemde dünya ile bütünleşmede demokratikleşme, adalet, eğitim, kamu yönetimi, kamu maliyesi ve reel ekonomide köklü değişimleri öne çıkarmıştır. Bu çerçevede “istihdam edilebilirlik, rekabetçilik, sosyal kapsama ve bütünlük, kaynaşma ve hareketliliği” teşvik ederek stratejik hedef olarak dinamik bir bilgi toplumu olmayı seçmiştir. Üzerinde çalışılan bu konuların Avrupa Birliğindeki karşılıkları: “Bilgi Toplumu, Hayat Boyu Öğrenme (HBÖ)[1], Ulusal Yeterlilik Sistemi (UYS), Avrupa Yeterlilik Çerçevesi (AYÇ)[2], Türkiye/Ulusal Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ/UYÇ), Anahtar Yetkinlikler[3], Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS), Lisbon Hedefleri ve Anahtar Göstergeler, Mesleki Rehberlik ve Danışmanlık, Yeterlilikler (derece, diploma ve sertifikalar) ve Kalite Güvencesi sayılabilir. Bütün bu kavram ve konuların 64.Hükûmet Programında  hedeflendiği görülmektedir.

 

Hükûmet  Programı

Türkiye’de başlayan değişimleri destekleyecek şekilde, TBMM’de 25 Kasım 2015 de Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından  okunan 64. Hükûmet programında 6 temel alanda reform hedeflenmiştir: 1) Demokratikleşme ve adalet, 2) Eğitim, 3) Kamu yönetimi, 4) Kamu maliyesi, 5) Reel ekonomide köklü değişim, 6) Öncelikli dönüşüm programları.

 

Türkiye’de her türlü eğitim kurumu bütün illere yayılmış, altyapı önemli ölçüde tamamlanmış ve bireylerin eğitime erişimi büyük oranda çözülmüştür. Bu yüzden hükûmet programında “temel önceliğin eğitimin her seviyesinde kalitenin artırılması” olacağı vurgulanmıştır.

 

Çocukların ve gençlerin, ortak değerleri özümsemiş olarak, bilgi tabanlı ekonomiye ve geleceğe en iyi şekilde hazırlanması için eğitim ve öğretim sisteminin bütününde 1) toplumsal ve evrensel değerlerin özümsenmesi, gelecek kuşaklara aktarılması, 2) bilgi ve bilinç ilişkisi, 3) eğitimde kalite konusunun yer alması hedeflenmiştir. Bilgi tabanlı ekonominin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, özgürlükçü, üretken ve rekabetçi bir eğitim sisteminin oluşturulması, bu sisteme uygun öğretmenlerin yetiştirilmesi, müfredatın geliştirilmesi ve uygun ortamların tesis edilmesi temel öncelik olarak ifade edilmektedir.

 

Bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığı 1) Merkezden yerele doğru yetki devrine dayanan kurumsal örgütlenmeye, 2) Eğitim sisteminin ulusal seviyede politikasına,  3) Koordinasyon ve denetime,  4) Eğitimde kalite konularına öncelik verecektir.

 

MEB’da koordinasyon ve denetim görevinin MEB merkez teşkilatına bırakılacağı, diğer görev, yetki ve sorumlulukların il, ilçe, yerel kurul ve yönetimlere, okul ve merkezlere bırakılacağı tahmin edilmektedir.

 

Yükseköğretim sistemi için koordinasyon ve denetim görevi uluslararası normlara uygun bir şekilde YÖK’e bırakılacak; kamu, özel sektör ve yükseköğretimin temsil edildiği, eğitim sisteminin talep ve arzı arasında bağlantı kuran ve bu çerçevede yükseköğretim politikalarını ele alan bir “Yükseköğretim Planlama Kurulu” oluşturulacaktır. Merkezden yerele doğru yetki devrine dayanan yaklaşımla YÖK’ün merkeziyetçi tutumuna son verilecek, Yükseköğretim Çerçeve Yasası hazırlanarak üniversiteler yeniden örgütlenecek, kurumsal görev, yetki ve sorumluluklar yüksek öğretim kurumlarına devredilecektir. Bu çerçevede bazı üst kurul ve/veya konseylerin oluşturulacaktır. Hükûmet Programında “Yükseköğretim Kalite Kurulu”nun oluşumundan bahsedilmektedir. Bu oluşum 2010 yılından beri Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından koordine edilen MEB, YÖK, MYK ve paydaşların katılımıyla yürütülen Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi çalışmalarında ele alınan  konular içerisindedir.

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi (TYÇ)’nin Uygulama

Bu gelişmelerin önemli bir habercisi Hükûmet Programının okunmasından önce,  5544 Sayılı MYK Kanununun 23/A maddesine göre 9 Kasım 2015 tarih ve 8213 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılan ve 19 Kasım 2015 tarih ve 29537 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe konulan “Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar” Yönetmeliğidir.  Yönetmelik hükümleri Bakanlar Kurulu tarafından yürütülmektedir ve TYÇ’nin en önemli işlevlerinden birisi “Yeterliliklerin Kalite Güvencesi”dir. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti verilen yeterliliklerin (yani diploma ve sertifikaların) kalite güvencesi sağlanırsa TYÇ’ye girmesini kabul etmektedir ve bu yeterliliklerin ulusal ve uluslararası güvencesi olmaktadır.

 

Bu Yönetmeliğe göre üç kademeli istişare, değerlendirme, öneri ve karar yapısı oluşturulmuştur:

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi Koordinasyon Kurulu: MEB Müsteşarı, YÖK Başkanı veya Başkan Vekili ve MYK Başkanından oluşmaktadır.

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi Kurulu: MEB’dan 5 üye, YÖK’den 4 üye, Yükseköğretim Kurumları Ulusal Öğrenci Konseyinin belirleyeceği 1 üye, MYK’dan 3 üye, TOBB’dan 1 üye, TESK’den 1 üye, en çok işçiye sahip 3 işçi sendikaları konfederasyonlarından her birinden birer üye (3), en çok memura sahip 3 memur sendikaları konfederasyonlarından eğitim sendikalarının temsilcisi olarak her birinden birer üye (3), en çok üyeye sahip işveren sendikaları konfederasyonundan 1 üye olmak üzere toplam 22 üye ile oluşturulmaktadır.

 

Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi İstişare Meclisi: TYÇ’ye ilişkin konuları değerlendirmek ve görüş bildirmek üzere, TYÇ Kurulunun paydaşları temsil etmek üzere önereceği ve TYÇ Koordinasyon Kurulunun oluşturacağı (yani gerekirse değiştirerek onaylayacağı), sayısı daha sonra belirlenecek (tahminen 40-60 temsilci bulunacak) bir Meclistir. 

 

Eğitim istihdam ilişkileri kapsamında “istihdam ve Mesleki Eğitim Kurulu ve illerdeki yapılanması ele alınacak, “Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Öncelikli Dönüşüm Programı” ile iş piyasası-eğitim sistemi uyumu sağlanacaktır. Sektörel esaslı özel mesleki ve teknik eğitim okulu açılması, bunların yönetimine şirketlerin,  sektör temsilcilerinin ve yerel yönetimlerin katılımı sağlanacaktır.

 

Hükûmet programında eğitim sisteminde okul türleri ve bölgeler arası başarı farklılıkları azaltılarak eğitimde fırsat eşitliğine bütün boyutlarıyla hayatiyet kazandırılması belirtilmektedir. Yani 1) fırsat eşitliği için okul çeşitleri azaltılacak,  2) çok programlı yaklaşım ile okullar yerel ihtiyaçlara ve şartlara göre yapılandırılacak, 3) eğitimin tüm kademelerinde müfredat temel becerileri ve anahtar yetkinlikleri içerecek şekilde güncellenecek, 4) ortaokul ve liselerde seçmeli ders sayısı artırılacak, 5) özellikle genel liselerde öğrenciye  bilgi yüklemenin yanında, seçmeli dersler ile beceri kazandırılması hedeflenecek ve 6) bireysel yeteneklere göre öğrencileri yönlendirebilecek bir rehberlik sistemi oluşturulacaktır.

 

Milli eğitim sistemindeki yeni yapılanmaya göre öğretmen yetiştirme ve eğitim yönetimi alanlarında 1) Öğretmen Strateji Belgesi hazırlanacaktır, 2) Öğretmen bilgi, beceri ve yetkinliklerinin güncellenmesi kurulacak Öğretmen Akademisi sisteminde gerçekleştirilecek ve izlenecektir, 3) Eğitim fakülteleri bölüm, anabilim dalı ve öğretmenlik genel ve temel eğitim ve öğretim alanları yeniden yapılandırılacak, 4) Program öğrenme çıktılarına göre öğretmen ana, alt ve yardımcı yeterlilikleri tanımlanacaktır, 5) Program öğrenme çıktılarını sağlayacak şekilde ders ve uygulamalara ait bilgi, beceri ve yetkinlikleri içeren müfredat yenilenecektir. 6)  Eğitim fakültesi öğrenci veya mezunları, diğer fakültelerde çift ana dal veya yan dal yapabilecektir. 7) Öğretmen adayı yetiştirilen yükseköğretim kurumlarının ve formasyon programlarının öğrenci kontenjanları, öğretmen ihtiyaç analiz ve projeksiyonlarıyla belirlenecektir.

Reformlarda AB 2020 Hedefleri ve Göstergelerin Kullanılması

AB nin değiştirilen Lisbon 2010 Eğitim Hedefleri “Europe 2020” Belgesinde sunulmuştur.  2020 yılına kadar ulaşılması gereken hedefler gelişmeleri  izlemek için kullanılabilir: 

1. 4 yaş ve ilköğretime başlama yaşı arasındaki çocukların en az %95 i, erken çocukluk eğitimine başlamış olmalıdır,

2.15 yaş grubunun Okuma, Matematik ve Bilim alanlarındaki yetersizliği %15 ten az olmalıdır,

3.Okul terk oranlarının %10 dan az olmalıdır,

4.30-34 yaş grubunun yükseköğretimli olma oranı en az %40 olmalıdır,

5.25-64 yaş grubunun, en az %15 i, HBÖ Faaliyetlerine katılıyor olmalıdır. 

Lizbon hedeflerine ulaşılabilmesi için 16 anahtar gösterge kullanılabilir:

1- Okul-öncesi eğitimine katılım. 2- Özel eğitim, 3- Okul terk oranları. 4- Okuma-yazma ve sayı okur-yazarlığı. 5- Dil becerileri. 6- BİT becerileri. 7- Yurttaşlık. 8- Öğrenmeyi öğrenme. 9- Gençlerin ortaöğretim mezuniyet oranı. 10- Öğretmenlerin ve eğitmenlerin mesleki gelişimi. 11- Yükseköğrenim mezunları. 12- Yükseköğrenim öğrencilerinin farklı ülkelerde eğitimi. 13- Yetişkinlerin hayat boyu öğrenmeye katılmaları. 14- Yetişkin Yeterlikleri. 15- Nüfusun eğitim kazanımları. 16- Eğitim ve öğretime yatırım.

Bu faaliyetleri gerçekleştirirken, 1- Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi esas alınarak hazırlanan Türkiye Yeterlikler Çerçevesi (TYÇ)’nin referanslandırılması tamamlanmalıdır. 2- HBÖ Reformları tamamlanmalıdır ve  3- AB nin Ülke Eğitim reformlarını desteklemek için hazırlamış olduğu “Öğrenenler için Anahtar Yetkinlikler (Key Competencies), HBÖ için Avrupa Yeterlikler Çerçevesi (AYÇ/EQF), Mesleki Eğitimde Kalite Güvence Sistemi için Avrupa Kalite Güvence Referans Çerçevesi (EQAVET), Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS/ECTS), Mesleki Eğitim Avrupa Kredi Transfer Sistemi (MKTS/ECVET), Europass - Hareketlilik, Yaygın ve Serbest öğrenmenin (alaylıların) tanınırlığı ve belgelenmesi, HBÖ Rehberlik ve Danışmanlık Hizmetleri, (LLL National and provincial coordination centres, PLOTEUS portal and the Euroguidance network), Kazandırılan belgelerin – yeterliklerin uluslararası tanınırlığı (Accreditation of the Training Institutions)” şeklinde sıralanabilecek Referans Araçları kullanılır hale getirilmelidir. 


[1] Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi ve Eylem Planı. Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı. 2009.

[2] European Commission, The European Qualifications Framework (EQF) for Lifelong Learning. Luxembourg, 23 April 2008.

[3] Recommendation of the European Parliament and of the Council of 18 December 2006 on Key Competences for Lifelong Learning, (2006/962/EC). The European Parliament and the Council of the European Union. Official Journal of the European Union No. L 394/13.  30.12.2006

Son Güncelleme: Pazartesi, 14 Aralık 2015 12:43

Gösterim: 5298


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.