Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

YÖK yasa taslağının yetersiz olduğunu savunan üniversiteler, açık kalan kontenjanlar için taban puanının düşürülmesini istiyor

Yükseköğretimin geleceğini belirlemek, Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmak için yeniden düzenlenen YÖK yasa taslağı hükümet ve üniversitelerden destek görmedi. Düzenlenen toplantıda bir araya gelen Vakıf Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Sarıcaoğlu. Türkiye Odalar Borsalar Birliği Yükseköğretim Meclisi Başkanı Bekir Okan ve İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın yaptıkları ortak açıklamada, düzenlenen YÖK taslağı ile Türkiye'nin ileriye taşınmasının mümkün olmadığını belirterek, şunları söylediler: "Geçtiğimiz yıl 1.7 milyon öğrenci sınava girdi. 700 bin öğrenci dışarıda kaldı. Bir tarafta talep varken, bir tarafta üniversitelerde kontenjan açığı var. Bu durum, anlaşılır bir durum değil. Öğrenciler, üniversite okumak için liseye gidiyor. Üniversiteler bölüm açmış. Bölüm için öğretim üyelerini görevlendirmiş. Fiziki imkânlar sağlanmış. Laboratuvarlar kurulmuş. 100 öğrenci yerine, ancak 10 öğrenciyi okutabiliyorsunuz. Bu durum hem ekonomiye hem ülkeye ve ülkenin geleceğine zarar veriyor."

NELER YAPILMALI?

Üniversite adayları, her yıl girdikleri sınav sonucunda tercih ettikleri bölümlere, aldıkları puanlar karşılığında yerleşiyorlar. Yerleştirme işlemi sona erdiğinde, üniversitelerde boş kontenjanlar kalıyor. Boş kontenjanlara yerleşmek isteyen öğrencinin puanı, o bölüme en son giren öğrencinin puanının altında olmaması gerekiyor. Bu nedenle boş kontenjanlara başvuru yapılamıyor. YÖK'ün açık kalan kontenjanlarda, taban puanı düşürmesini isteyen üniversiteler, yabancı öğrencilerin Türkiye'ye gelmesini sağlamak için çalışma yapılmasını ve birkaç yıl yabancı öğrencilerin bir kısmına devlet bursu verilmesi gerektiğini dile getirdiler.

TASLAKTA NELER OLMALI?

 Ar-Ge ve İnovasyon.

 Yükseköğretimin finasmanı.

 Üniversite ve sanayi işbirliği.

 Akreditasyon.

 Yurtdışından öğrenci alımının teşviki.

(Yaşar Özay Sabah)

> Üniversiteler boş kalmasın

YÖK yasa taslağının yetersiz olduğunu savunan üniversiteler, açık kalan kontenjanlar için taban puanının düşürülmesini istiyor

Yükseköğretimin geleceğini belirlemek, Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmak için yeniden düzenlenen YÖK yasa taslağı hükümet ve üniversitelerden destek görmedi. Düzenlenen toplantıda bir araya gelen Vakıf Üniversiteler Birliği Başkanı Prof. Dr. Rıfat Sarıcaoğlu. Türkiye Odalar Borsalar Birliği Yükseköğretim Meclisi Başkanı Bekir Okan ve İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın yaptıkları ortak açıklamada, düzenlenen YÖK taslağı ile Türkiye'nin ileriye taşınmasının mümkün olmadığını belirterek, şunları söylediler: "Geçtiğimiz yıl 1.7 milyon öğrenci sınava girdi. 700 bin öğrenci dışarıda kaldı. Bir tarafta talep varken, bir tarafta üniversitelerde kontenjan açığı var. Bu durum, anlaşılır bir durum değil. Öğrenciler, üniversite okumak için liseye gidiyor. Üniversiteler bölüm açmış. Bölüm için öğretim üyelerini görevlendirmiş. Fiziki imkânlar sağlanmış. Laboratuvarlar kurulmuş. 100 öğrenci yerine, ancak 10 öğrenciyi okutabiliyorsunuz. Bu durum hem ekonomiye hem ülkeye ve ülkenin geleceğine zarar veriyor."

NELER YAPILMALI?

Üniversite adayları, her yıl girdikleri sınav sonucunda tercih ettikleri bölümlere, aldıkları puanlar karşılığında yerleşiyorlar. Yerleştirme işlemi sona erdiğinde, üniversitelerde boş kontenjanlar kalıyor. Boş kontenjanlara yerleşmek isteyen öğrencinin puanı, o bölüme en son giren öğrencinin puanının altında olmaması gerekiyor. Bu nedenle boş kontenjanlara başvuru yapılamıyor. YÖK'ün açık kalan kontenjanlarda, taban puanı düşürmesini isteyen üniversiteler, yabancı öğrencilerin Türkiye'ye gelmesini sağlamak için çalışma yapılmasını ve birkaç yıl yabancı öğrencilerin bir kısmına devlet bursu verilmesi gerektiğini dile getirdiler.

TASLAKTA NELER OLMALI?

 Ar-Ge ve İnovasyon.

 Yükseköğretimin finasmanı.

 Üniversite ve sanayi işbirliği.

 Akreditasyon.

 Yurtdışından öğrenci alımının teşviki.

(Yaşar Özay Sabah)

Son Güncelleme: Perşembe, 17 Ocak 2013 08:01

Gösterim: 1406

TÜBİTAK, evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığını bildirdi.

TÜBİTAK'tan yapılan yazılı açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında, kurumun ''evrim teorisi'' ile ilgili bilimsel yayınları hakkında bilgi eksikliğinden kaynaklanan haberlerin yer aldığı belirtildi.

Evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bu konuyla ilgili olarak ne Bilim Kurulumuzda ne de Yayın Danışma ve Değerlendirme Kurulumuzda herhangi bir karar alınmadığı gibi gündem dahi olmamıştır. Bilakis TÜBİTAK, dünyadaki tüm bilimsel araştırmaları ve gelişmeleri yakından takip etmekte, bu yayınları gerek akademik gerekse de popüler bilim kitapları olarak yayımlamayı sürdürmektedir.''

Ayrıca haberlerde adı geçen yazar ve kitaplar konusunda TÜBİTAK'ın herhangi sansürünün söz konusu olmadığı vurgulanan açıklamada, ''Konu tamamen yayın hakkı sözleşmelerinin yenilenmesi süreçleri ve teklif haklarıyla ilgili olup, evrim teorisi yayınlarının kaldırmasıyla ilgili değildir. Kaldı ki evrim teorisi konusunda halihazırda hem yayında hem de baskı programında kitaplarımız bulunmaktadır'' ifadelerine yer verildi.

> TÜBİTAK, sansür iddialarına cevap verdi

TÜBİTAK, evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığını bildirdi.

TÜBİTAK'tan yapılan yazılı açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında, kurumun ''evrim teorisi'' ile ilgili bilimsel yayınları hakkında bilgi eksikliğinden kaynaklanan haberlerin yer aldığı belirtildi.

Evrim teorisinin sansürlenmesiyle ilgili çıkan haberlerin doğruları yansıtmadığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bu konuyla ilgili olarak ne Bilim Kurulumuzda ne de Yayın Danışma ve Değerlendirme Kurulumuzda herhangi bir karar alınmadığı gibi gündem dahi olmamıştır. Bilakis TÜBİTAK, dünyadaki tüm bilimsel araştırmaları ve gelişmeleri yakından takip etmekte, bu yayınları gerek akademik gerekse de popüler bilim kitapları olarak yayımlamayı sürdürmektedir.''

Ayrıca haberlerde adı geçen yazar ve kitaplar konusunda TÜBİTAK'ın herhangi sansürünün söz konusu olmadığı vurgulanan açıklamada, ''Konu tamamen yayın hakkı sözleşmelerinin yenilenmesi süreçleri ve teklif haklarıyla ilgili olup, evrim teorisi yayınlarının kaldırmasıyla ilgili değildir. Kaldı ki evrim teorisi konusunda halihazırda hem yayında hem de baskı programında kitaplarımız bulunmaktadır'' ifadelerine yer verildi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 16 Ocak 2013 15:52

Gösterim: 1550

Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), ders kitaplarından ''Atatürk İlkelerine uygunluk'' şartını çıkaran Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği'nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, davacı CHP milletvekili Adnan Keskin'in dava açma ehliyetinin bulunmadığına karar vererek, davayı ehliyet yönünden reddetti.

CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, MEB'in 12 Eylül 2012'de Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.

Dava dilekçesinde, yönetmeliğin ''Ders kitaplarının nitelikleri'' başlıklı maddesinden ''Atatürk İnkılap ve İlkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek hükmüne, Türk Milli Eğitiminin Temel İlkelerine uygun olarak hazırlanır'' ifadesinin çıkarıldığı belirtildi.

Davaya konu düzenlemede yer alan eksikliğin bir ihmal ya da dikkatsizlik sonucu olmadığı savunulan dilekçede, ''Düzenlemenin bu haliyle Atatürk ilke ve inkılapları ile hesaplaşma kastıyla kaleme alındığı ve gelecek nesillerden Atatürk'ün izlerini silmek amacına yönelik olduğu açık olduğundan bu davanın açılması zorunlu olmuştur'' denilmişti.

''Milletvekilinin dava açma ehliyeti yok''

Davaya bakan Danıştay 8. Dairesi, davayı ehliyet yönünden reddetti.

Daire'nin kararında, İdari Yargılama Usulu Kanunu'na göre, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasının öngörüldüğü belirtildi.

Kararda, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunmasının dava açma ehliyeti için yeterli sayıldığı ifade edildi.

Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu, 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğunun belirtildiği kaydedilen kararda, 80. maddesinde de TBMM üyelerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, hukuki anlamda dava açmaya vekalet niteliği taşımadığının açık olduğu vurgulandı.

Milletvekillerinin bu sıfatla hangi hususlarda dava açabileceklerinin anayasanın 85. ve 150. maddelerinde belirlendiği, bunların dışında milletvekillerine, milletvekili sıfatıyla dava açma yetkisi ve ehliyeti tanınmadığı bildirilen kararda, şu görüşlere yer verildi:

''Milletin vekaletini aldıkları gibi bir düşünce ile iptal davası açabilme yetkisinin tanınması anayasada öngörülmeyen bir yetkinin kullandırılması sonucunu doğuracaktır. TBMM Denizli Milletvekili davacı tarafından, milletvekili sıfatıyla davanın açıldığı anlaşılmıştır. Bu itibarla dava konusu yönetmelik hükmünden etkilenebilecek konumda bulunan bir öğrenci velisi olarak değil de milletvekili sıfatıyla açılan davada, dava konusu yönetmelik hükmü ile davacı arasında kişisel, meşru ve güncel menfaat ilişkisi bulunmamaktadır.''

> Ders kitapları yönetmeliğine açılan dava reddedildi

Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), ders kitaplarından ''Atatürk İlkelerine uygunluk'' şartını çıkaran Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği'nin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, davacı CHP milletvekili Adnan Keskin'in dava açma ehliyetinin bulunmadığına karar vererek, davayı ehliyet yönünden reddetti.

CHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, MEB'in 12 Eylül 2012'de Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliğin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.

Dava dilekçesinde, yönetmeliğin ''Ders kitaplarının nitelikleri'' başlıklı maddesinden ''Atatürk İnkılap ve İlkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek hükmüne, Türk Milli Eğitiminin Temel İlkelerine uygun olarak hazırlanır'' ifadesinin çıkarıldığı belirtildi.

Davaya konu düzenlemede yer alan eksikliğin bir ihmal ya da dikkatsizlik sonucu olmadığı savunulan dilekçede, ''Düzenlemenin bu haliyle Atatürk ilke ve inkılapları ile hesaplaşma kastıyla kaleme alındığı ve gelecek nesillerden Atatürk'ün izlerini silmek amacına yönelik olduğu açık olduğundan bu davanın açılması zorunlu olmuştur'' denilmişti.

''Milletvekilinin dava açma ehliyeti yok''

Davaya bakan Danıştay 8. Dairesi, davayı ehliyet yönünden reddetti.

Daire'nin kararında, İdari Yargılama Usulu Kanunu'na göre, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasının öngörüldüğü belirtildi.

Kararda, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunmasının dava açma ehliyeti için yeterli sayıldığı ifade edildi.

Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu, 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğunun belirtildiği kaydedilen kararda, 80. maddesinde de TBMM üyelerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, hukuki anlamda dava açmaya vekalet niteliği taşımadığının açık olduğu vurgulandı.

Milletvekillerinin bu sıfatla hangi hususlarda dava açabileceklerinin anayasanın 85. ve 150. maddelerinde belirlendiği, bunların dışında milletvekillerine, milletvekili sıfatıyla dava açma yetkisi ve ehliyeti tanınmadığı bildirilen kararda, şu görüşlere yer verildi:

''Milletin vekaletini aldıkları gibi bir düşünce ile iptal davası açabilme yetkisinin tanınması anayasada öngörülmeyen bir yetkinin kullandırılması sonucunu doğuracaktır. TBMM Denizli Milletvekili davacı tarafından, milletvekili sıfatıyla davanın açıldığı anlaşılmıştır. Bu itibarla dava konusu yönetmelik hükmünden etkilenebilecek konumda bulunan bir öğrenci velisi olarak değil de milletvekili sıfatıyla açılan davada, dava konusu yönetmelik hükmü ile davacı arasında kişisel, meşru ve güncel menfaat ilişkisi bulunmamaktadır.''

Son Güncelleme: Çarşamba, 16 Ocak 2013 12:07

Gösterim: 1502

Memur-Sen Konfederasyonu kamuda kılık-kıyafet serbestisi tanınması amacıyla imza kampanyası başlattı.

Sıhhıye metro durağı çıkışında kurulan stantlarda başlatılan kampanyaya, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Alperen Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Serkan Tüzün, MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

Ahmet Gündoğdu, buradaki konuşmasında, Başbakanlığa sunulmak üzere ''Kamuda Kılık-Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 milyon İmza'' toplama kararı aldıklarını belirterek, öğrencilere kısmı olarak kıyafet serbestisi getirildiğini, seçebilme hakkının kamu çalışanlarına da getirilmesi gerektiğini ifade etti.

Gündoğdu, kampanya kapsamında aynı anda 23 merkezde daha imza toplayacaklarını, imzaları başbakanlığa sunacaklarını bildirdi.

> Kılık-kıyafet serbestliği için imza kampanyası

Memur-Sen Konfederasyonu kamuda kılık-kıyafet serbestisi tanınması amacıyla imza kampanyası başlattı.

Sıhhıye metro durağı çıkışında kurulan stantlarda başlatılan kampanyaya, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Memur-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Alperen Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Serkan Tüzün, MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

Ahmet Gündoğdu, buradaki konuşmasında, Başbakanlığa sunulmak üzere ''Kamuda Kılık-Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 milyon İmza'' toplama kararı aldıklarını belirterek, öğrencilere kısmı olarak kıyafet serbestisi getirildiğini, seçebilme hakkının kamu çalışanlarına da getirilmesi gerektiğini ifade etti.

Gündoğdu, kampanya kapsamında aynı anda 23 merkezde daha imza toplayacaklarını, imzaları başbakanlığa sunacaklarını bildirdi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 16 Ocak 2013 13:47

Gösterim: 1548

Milli Eğitim Bakan Ömer Dinçer, YÖK Yasa Tasarısı taslağını henüz incelemeye başlamadıklarını belirterek, ''Hükümet ve Bakanlık olarak bilimsel anlamda özgür, idari ve mali anlamda da özerk bir üniversite hayal ediyoruz. YÖK'ü de bu alanda sadece koordinasyon, gerekirse kalite derecelendirmesi yapan bir kurum olarak düşünüyoruz. Bunun dışındaki rol ve fonksiyonlarının olmaması gerektiği kanaatindeyiz'' dedi.

Dinçer, Bakanlık'ta yaptığı ''Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı''na ilişkin bilgilendirme toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin söz konusu stratejinin yükseköğretimi de kapsayıp kapsamadığı sorusu üzerine Dinçer, şunları söyledi:

''Ürün Seçki Dosyası diye tarif ettiğimiz uygulama ve e-Okul sistemine kayıt çocukların üniversiteye geçişlerinde de kullanabilecekleri bir sonuç doğuracak. Ama bunun kullanılabilmesi ortaöğretimden yükseköğretime geçişle alakalı. Bu günlerde YÖK Kanuna ilişkin hazırlıklar yürütülüyor. Onunla bunun arasındaki uyumun sağlanması konusunda çalışmalar var ama çok somut şeyleri henüz söylemek zor.''

Üstün yetenekli çocuklar

Üstün yetenekli çocukların sayısına ilişkin soruya Bakan Dinçer, Türkiye'de şu ana kadar genel bir tanılama çalışmasının yapılmadığını belirtti. Dinçer, ''Ancak BİLSEM'lerimize (Bilim ve Sanat Merkezi) devam eden yaklaşık 11 bin çocuğumuz var ve onların özel eğitimi ile ilgileniyoruz'' diye konuştu.

Üstün yetenekli çocukların belirlenmesinde kullanılacak IQ testinin değiştirilip değiştirilmeyeceğini ve özel sınıfların nasıl oluşturulacağına yönelik sorular üzerine Dinçer, çocukların bireysel farklılıklarını esas alınacağı varsayımının, çocuğun hangi alanda yeteneği varsa onun ayrıca ele alınacağını söyledi.

Bu yüzden çoklu bir eğitim modeli uygulayacaklarını dile getiren Dinçer, çocukların sporla ilgili olması durumunda o yönde eğitim verileceğini söyledi. Bunun tespitini kendilerinin yapacağını da bildiren Bakan Dinçer, ''Çocukların tanımlaması yapılırken sadece IQ testi yapılıyordu artık aynı zamanda akademik yetenek testi ve benzeri testlerle daha dikkatli olarak seçeceğiz'' dedi.

IQ testleri konusunda özel bir çalışma yürüttüklerini, testlerin daha yeni ve yerelleşmesine yönelik çalıştıklarını ifade eden Dinçer, bu çalışmanın iki-üç yıl süreceğini kaydetti.

''Çocukların yurt dışında eğitime gönderilmesi söz konusu olacak mı'' sorusuna Dinçer, bunun olabileceğini, benzer uygulamaların olduğunu, dahi sayılabilecek çocukların desteklenmesine yönelik altyapı kurduklarını söyledi.

Atama sorusu

Başka bir gazetecinin YÖK'ün Yasa Taslağı çalışmasını Bakanlığa gönderdiğini hatırlatarak değerlendirmesini sorması üzerine Dinçer, yeni geldiğini ve daha incelemeye başlamadıklarını söyledi.

Bakan Dinçer, şunları söyledi:

''Hükümet ve Bakanlık olarak bilimsel anlamda özgür, idari ve mali anlamda da özerk bir üniversite hayal ediyoruz. YÖK'ü de bu alanda sadece koordinasyon, gerekirse kalite derecelendirmesi yapan bir kurum olarak düşünüyoruz. Bunun dışındaki rol ve fonksiyonlarının olmaması gerektiği kanaatindeyiz.

Gelen taslak eğer bu şartları taşıyorsa ben Bakanlar Kurulu'na arz edeceğim aksi takdirde ayrıca bir çalışma yürüteceğiz sonra Bakanlar Kurulu'na sunacağız.''

Öğretmen atamalara ilişkin bir soru üzerine de Dinçer, düzenlediği toplantının gündeminde üstün yetenekli çocukların olduğunu vurguladı.

> Dinçer, YÖK yasasından beklentisini açıkladı

Milli Eğitim Bakan Ömer Dinçer, YÖK Yasa Tasarısı taslağını henüz incelemeye başlamadıklarını belirterek, ''Hükümet ve Bakanlık olarak bilimsel anlamda özgür, idari ve mali anlamda da özerk bir üniversite hayal ediyoruz. YÖK'ü de bu alanda sadece koordinasyon, gerekirse kalite derecelendirmesi yapan bir kurum olarak düşünüyoruz. Bunun dışındaki rol ve fonksiyonlarının olmaması gerektiği kanaatindeyiz'' dedi.

Dinçer, Bakanlık'ta yaptığı ''Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı''na ilişkin bilgilendirme toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin söz konusu stratejinin yükseköğretimi de kapsayıp kapsamadığı sorusu üzerine Dinçer, şunları söyledi:

''Ürün Seçki Dosyası diye tarif ettiğimiz uygulama ve e-Okul sistemine kayıt çocukların üniversiteye geçişlerinde de kullanabilecekleri bir sonuç doğuracak. Ama bunun kullanılabilmesi ortaöğretimden yükseköğretime geçişle alakalı. Bu günlerde YÖK Kanuna ilişkin hazırlıklar yürütülüyor. Onunla bunun arasındaki uyumun sağlanması konusunda çalışmalar var ama çok somut şeyleri henüz söylemek zor.''

Üstün yetenekli çocuklar

Üstün yetenekli çocukların sayısına ilişkin soruya Bakan Dinçer, Türkiye'de şu ana kadar genel bir tanılama çalışmasının yapılmadığını belirtti. Dinçer, ''Ancak BİLSEM'lerimize (Bilim ve Sanat Merkezi) devam eden yaklaşık 11 bin çocuğumuz var ve onların özel eğitimi ile ilgileniyoruz'' diye konuştu.

Üstün yetenekli çocukların belirlenmesinde kullanılacak IQ testinin değiştirilip değiştirilmeyeceğini ve özel sınıfların nasıl oluşturulacağına yönelik sorular üzerine Dinçer, çocukların bireysel farklılıklarını esas alınacağı varsayımının, çocuğun hangi alanda yeteneği varsa onun ayrıca ele alınacağını söyledi.

Bu yüzden çoklu bir eğitim modeli uygulayacaklarını dile getiren Dinçer, çocukların sporla ilgili olması durumunda o yönde eğitim verileceğini söyledi. Bunun tespitini kendilerinin yapacağını da bildiren Bakan Dinçer, ''Çocukların tanımlaması yapılırken sadece IQ testi yapılıyordu artık aynı zamanda akademik yetenek testi ve benzeri testlerle daha dikkatli olarak seçeceğiz'' dedi.

IQ testleri konusunda özel bir çalışma yürüttüklerini, testlerin daha yeni ve yerelleşmesine yönelik çalıştıklarını ifade eden Dinçer, bu çalışmanın iki-üç yıl süreceğini kaydetti.

''Çocukların yurt dışında eğitime gönderilmesi söz konusu olacak mı'' sorusuna Dinçer, bunun olabileceğini, benzer uygulamaların olduğunu, dahi sayılabilecek çocukların desteklenmesine yönelik altyapı kurduklarını söyledi.

Atama sorusu

Başka bir gazetecinin YÖK'ün Yasa Taslağı çalışmasını Bakanlığa gönderdiğini hatırlatarak değerlendirmesini sorması üzerine Dinçer, yeni geldiğini ve daha incelemeye başlamadıklarını söyledi.

Bakan Dinçer, şunları söyledi:

''Hükümet ve Bakanlık olarak bilimsel anlamda özgür, idari ve mali anlamda da özerk bir üniversite hayal ediyoruz. YÖK'ü de bu alanda sadece koordinasyon, gerekirse kalite derecelendirmesi yapan bir kurum olarak düşünüyoruz. Bunun dışındaki rol ve fonksiyonlarının olmaması gerektiği kanaatindeyiz.

Gelen taslak eğer bu şartları taşıyorsa ben Bakanlar Kurulu'na arz edeceğim aksi takdirde ayrıca bir çalışma yürüteceğiz sonra Bakanlar Kurulu'na sunacağız.''

Öğretmen atamalara ilişkin bir soru üzerine de Dinçer, düzenlediği toplantının gündeminde üstün yetenekli çocukların olduğunu vurguladı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 16 Ocak 2013 11:49

Gösterim: 1483


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.