Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Denizcilik sektöründen elde ettikleri maddi ve manevi birikimleriyle İMİ Koleji’ni 3 yıl önce hayata geçiren İMİ Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Erol Gözen, geleceğin neslini yetiştirmek anahtar rolün öğretmenlerde olduğunu söylüyor. Bu nedenle ÖSEM’i kurduklarını ifade eden Özen, ile İMİ Koleji’ni ve özel okul sektörünü konuştuk.
Sayın Erol Gözen, İMİ Koleji’nin kuruluş öyküsünü anlatabilir misiniz? Okul açmaya nasıl karar verdiniz? Bu kararınızı etkileyen unsurlar nelerdir?
Biz eğitim sektörünün içinden gelmiyoruz ama eğitimi kutsayan, tutkulu bir eğitim düşkünüyüz diyebilirim. 25 yıldır İstanbul merkezli bir denizcilik şirketimiz var. Denizcilik sermaye yoğun, riskleri yüksek, bilgi, öngörü ve analitik düşünce üzerine kurulu, uluslararası ilişkileri çok fazla olan entelektüel bir iş. Birçok sektörde olduğu gibi çoğu zaman biz de işi gereken standartlarda yapacak nitelikli çalışan bulmakta sıkıntı çektik. Gelişmekte olan bir ülkenin orta gelir tuzağını aşmasında tek yolun eğitimli ve nitelikli insanlar yetiştirmekten geçtiğinin hep farkında olduk. Bilinçaltımız, yönetim deneyimiz, finansmana ulaşma olanaklarımız olgunlaştığında da eğitime ciddi ölçüde bir yatırım kararı aldık. Bir anlamda sosyal sorumluluk duygusundan üreyen bir karar aslında.. Oysa denizcilik sektöründeki işimiz ve birikimlerimiz bizi rahatlıkla yaşatacak düzeydeydi. Yaşlarımız da az sayılmaz..
Derdimiz kaynaklarını kullanarak edindiğimiz maddi ve manevi birikimden ülkemizin yeni nesillerin kullanabileceği bir kaynak aktarmak. Bir çeşit borç ödemek diyebiliriz. Bunu da Türkiye’nin yoğun ve acil ihtiyacı olan nitelikli insan yetiştirecek nitelikli ortamlar yaratmakla yapabileceğimizi düşündük. 2008 yılında İMİ Eğitim Kurumları A.Ş.’yi kurduk. Neler yapabileceğimiz üzerinde düşünürken devletin yatırım teşviklerinin de verdiği cesaret ile 2015 yılında Milas’da işin profesyoneli işletmeci ve eğitimcilerin yönettiği, ana sınıfından lise sona eğitim veren 52 derslik ve 1200 öğrenci kapasiteli, 17 bin m2 kapalı alanıyla 7 binadan oluşan İMİ Koleji Eğitim Kampüsünü kurduk.
Okullarınızın eğitim anlayışını nasıl oluşturdunuz? Nasıl bir eğitim sistemi uyguluyorsunuz?
Bizler sosyal ve ekonomik kazanımlarımızın büyük bölümünü aldığımız iyi eğitime bağlıyoruz. Eğitim anlayışımız da, öğrencilerimizi bizim kazanımlarımızın ve kendi çağlarının ötesine geçebilecekleri bir düzeye getirmek. Rotamız her birinin sürekli öğrenmeyi, okumayı, sorgulamayı, araştırmayı, en önemlisi üretmeyi bir yaşam biçimi olarak benimsemelerini ve kişilik gelişimlerini bu yönde oluşturmalarını sağlamak üzere çizili.
Okul bazında o veya bu sistem, yöntem, dünya okulu vb büyük laflar etmeyi gereksiz, abartılı ve aldatıcı buluyoruz. İhtiyacınız olan, öğrencilerinizi 21.yüzyıl becerileri ile donatacak, onları genel kültür, sanat, edebiyat, spor, bilgi, sevgi ve alışkanlıklarına sahip, girişimci ve üretken, iyi ve insanlığa yararlı kişiler olarak yetiştirecek öğretmenler. Eğitim sistemi dediğiniz aslında öğretmenin kendisi. Gerisi kurumsal yönetim. Sistemin adı, verdiği mesaj ve içeriği ne olursa olsun gideceğiniz yol öğretmenin bilgi, donanım ve uygulama becerisi kadar. Bu nedenle tüm plan ve programımız ulusal müfredata ek olarak öğrencilerimizi uluslararası platformda rekabet edebilecek donanımda yetiştirebilecek öğretmenler edinebilmek üzerine kurgulu. Öğretmenin bu donanımda olması da işin kilit noktası. Bunun için öğretmenlerimizin kişisel ve mesleki gelişimlerini sağlamak üzere İMİ Koleji Öğretmen Eğitim Merkezini kurduk.
HEDEF TÜKİYE’DE İLK 50
Kısa, orta ve uzun vadede hedefleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Hem sınav başarısı hem de nitelikli insan yetiştirmek bağlamında kısa vadede hedefimiz Muğla ilinin en iyi okulu olmak, ki 3 yıl içinde buna çok yaklaştık. Orta vadede Ege Bölgesinin en iyi 10 , uzun vadede de Türkiye’nin en çok tercih edilen 50 tanınmış, bilinen okulundan biri olmak hedefimiz var.
ÖSEM GELECEĞİN ÖĞRETMENLERİNİ YETİŞTİRECEK
Kısa süre önce ÖSEM’i kurdunuz? ÖSEM’i kurma amaçlarınız ve planladığınız eğitimler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dünya son 30-40 yıldır sanayi devriminin dördüncü aşaması olan Sanayi 4.0’ın yani bilişim çağı evresinde. Artık yapay zeka, medya okur yazarlığı, dijital ve finasal okur yazarlık, girişimcilik ve ekonomi, sosyal sorumluluk, kültürler arası farkındalık vb evrensel beceri ve değerlerle donanmış nitelikte nesiller yetiştirmek kaçınılmaz. Yetiştirdiğiniz insanlar dünyada neler olup bittiğini, siyasal, ekonomik, sosyolojik ve doğal olayların sebep-sonuç ilişkilerini, küreselliği anlamalı, doğa ve insanlık tarihini, insanlığın teknolojide geldiği düzeyi, nerelere evrilebileceğini yakından takip edebilmeli, kısacası dünya ile aynı zihinsel dili kullanabilmeli. Bunu da ancak benzer nitelik ve donanımda öğretmenlerle yapabilirsiniz. İMİ Koleji-Öğretmen Sürekli Eğitim Merkezi (ÖSEM) bu amaçla kuruldu. Yıl boyunca 30-36 saat arası bir program ve konu derinleştirmeleriyle, dünyadaki gelişmelerin güncel ve yakın takibiyle yıllar boyu sürecek.
ÖSEM’de öğretmenlerimize genel kültür, mesleki gelişim, kurum kültürü ve alan bilgisi destek eğitimleri vereceğiz. Eğitmenlerin içinde kurucular dahil kurum üst yönetimi, bölüm başkanları ve deneyimli öğretmenler ile kurum dışından alanında uzman, bilinen akademisyenler var. Son derece basit, düşük maliyetli, kurum içi yapılandırılabilir ve en azından bölgedeki üniversitelerle desteklenecek, uygulanabilir bir model. Bizce MEB dahi bunu model olarak değerlendirebilir, eğitim bölgelerinde pilot okullar belirleyerek hayata geçirebilir. Birincil amaç, öğretmende bilgiye ulaşmak gerekliliğinde bir farkındalık, kendini geliştirme konusunda sorumluluk duygusu, merak ve çalışkanlık yaratmak. Bilen değil, öğrenen olmasını sağlamak. Sonrasında öğretmen kişisel gelişimini modelin de destekleriyle zaten kendisi çözer. Çözemeyen eksik ve yetersiz kalır. Çözemeyenler, kendini geliştirmeyenler de zaten öğretmenlik yapmamalıdır.
BURS FONU KURACAĞIZ
Burs politikanız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Her yıl Mart ayında başarı değerlendirme sınavlarımız var. Buna göre 50 kadar öğrenciyi eğitim aldığı kademe boyunca yıllık eğitim ücretinin %75 ile %35 arası burs vererek destekliyoruz. Şu an yaklaşık 180 öğrencimiz çeşitli oranlarda burslu. Koşullar olgunlaştığında özellikle başarılı ama ailesinin gelir durumu uygun olmayan öğrenciler için okul dışından da destekli bir burs fonu kurmak istiyoruz.
STANDARTLAR YENİDEN DÜZENLENMELİ
Özel öğretim alanındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün geleceğine yönelik öngörüleriniz nelerdir?
Kaliteyi artırma ve çeşitlendirme gerekçesi ile özel okulların eğitim sisteminin içine girmesini çok doğru buluyoruz. Ama bunun vahşi, sadece satışa ve para kazanmaya yönelik ticaret yaklaşımıyla yapılmasını da kaliteyi çok düşüreceği hatta çıkmaza sokacağı gerekçesiyle son derece yanlış buluyoruz. Devlet bunu ne yazık ki sadece piyasanın yani velinin otokontroluna bırakmış. MEB’in bir standartlar yönergesi var. Sadece asgariyi veriyor. Oysa asgari ile, yapılabilecek azami arasında yatırım ve işletme maliyetleri açısından müthiş farklar var. Siz idealist davranıp azamiyi yapıyorsunuz ama asgariyi yapanla aynı ya da biraz fazla ücretlerle rekabet etmeye çalışıyorsunuz. Bu nedenle MEB’in, özellikle Anadolu’da yapılanmış hedef kitleleri ve piyasaları dar olan özel okul işletmelerine standartlar yönergesinde kategoriler oluşturarak bir destek ayrıştırması yapmasında yarar var. İyi eğitim ortamının ülkenin ücra köşelerine yayılabilmesi için bu gerekli.
Sektörün geleceğine gelirsek yeni MEB Bakanı ile ve eğitim yaklaşımıya sektörde de önemli, doğru ve yararlı değişiklikler olmasını bekliyoruz. Orta ve uzun vadede taşlar daha bir yerine oturacak, özel okul sektörü sağlıklı, kalıcı ve dengeli bir yapıya ulaşacaktır. Hiçbir şey olmasa da ticaret kuralları içinde doğal elemeye uğrayacaktır. Ama bunun verebileceği zararları gözardı etmemek gerekir. Kısa vadede ise durumu pek sağlıklı göremiyoruz. Enflasyon, faizler, büyüme hızında düşüş, finansmana ulaşmanın güçlüğü gibi zorlukların sektörü olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Eski, köklü ve borçsuz okullar ile ölçülü ve kontrollü yatırım yapan kurumlar dışında, özsermayesi zayıf ve kontrolsüz mali uygulamalar yaparak aşırı büyüyen, yüzlercesi bu işte iyi para var diyerek kurulan okulların kısa süre içinde sıkıntı yaşayacağını bir eğitimci gözüyle değil 35 yıldır iş yaşamının içinden insanlar olarak öngörüyoruz.
İMİ KOLEJİ’Nİ FARKLI KILAN 3 ÖZELLİK
Kurumlarınızı diğer eğitim kurumlarından farklı kılan özellikler nelerdir?
Üç farktan sözedebiliriz. Birincisi, ülkenin gerçeği olan sınav başarısını gözardı etmeden öğrencinin yaşam başarısını ve nitelikli insan olarak yetişmesini merkeze oturtuyoruz. İkincisi, bunu sağlayacak donanımda öğretmeni yaşamsal öncelik olarak görüyoruz. Üçüncüsü gereksiz para kazanmayı ikinci planda bırakarak her ne iş yapıyorsak en iyisini yapmayı ilke ediniyoruz..
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Denizcilik sektöründen elde ettikleri maddi ve manevi birikimleriyle İMİ Koleji’ni 3 yıl önce hayata geçiren İMİ Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Erol Gözen, geleceğin neslini yetiştirmek anahtar rolün öğretmenlerde olduğunu söylüyor. Bu nedenle ÖSEM’i kurduklarını ifade eden Özen, ile İMİ Koleji’ni ve özel okul sektörünü konuştuk.
Sayın Erol Gözen, İMİ Koleji’nin kuruluş öyküsünü anlatabilir misiniz? Okul açmaya nasıl karar verdiniz? Bu kararınızı etkileyen unsurlar nelerdir?
Biz eğitim sektörünün içinden gelmiyoruz ama eğitimi kutsayan, tutkulu bir eğitim düşkünüyüz diyebilirim. 25 yıldır İstanbul merkezli bir denizcilik şirketimiz var. Denizcilik sermaye yoğun, riskleri yüksek, bilgi, öngörü ve analitik düşünce üzerine kurulu, uluslararası ilişkileri çok fazla olan entelektüel bir iş. Birçok sektörde olduğu gibi çoğu zaman biz de işi gereken standartlarda yapacak nitelikli çalışan bulmakta sıkıntı çektik. Gelişmekte olan bir ülkenin orta gelir tuzağını aşmasında tek yolun eğitimli ve nitelikli insanlar yetiştirmekten geçtiğinin hep farkında olduk. Bilinçaltımız, yönetim deneyimiz, finansmana ulaşma olanaklarımız olgunlaştığında da eğitime ciddi ölçüde bir yatırım kararı aldık. Bir anlamda sosyal sorumluluk duygusundan üreyen bir karar aslında.. Oysa denizcilik sektöründeki işimiz ve birikimlerimiz bizi rahatlıkla yaşatacak düzeydeydi. Yaşlarımız da az sayılmaz..
Derdimiz kaynaklarını kullanarak edindiğimiz maddi ve manevi birikimden ülkemizin yeni nesillerin kullanabileceği bir kaynak aktarmak. Bir çeşit borç ödemek diyebiliriz. Bunu da Türkiye’nin yoğun ve acil ihtiyacı olan nitelikli insan yetiştirecek nitelikli ortamlar yaratmakla yapabileceğimizi düşündük. 2008 yılında İMİ Eğitim Kurumları A.Ş.’yi kurduk. Neler yapabileceğimiz üzerinde düşünürken devletin yatırım teşviklerinin de verdiği cesaret ile 2015 yılında Milas’da işin profesyoneli işletmeci ve eğitimcilerin yönettiği, ana sınıfından lise sona eğitim veren 52 derslik ve 1200 öğrenci kapasiteli, 17 bin m2 kapalı alanıyla 7 binadan oluşan İMİ Koleji Eğitim Kampüsünü kurduk.
Okullarınızın eğitim anlayışını nasıl oluşturdunuz? Nasıl bir eğitim sistemi uyguluyorsunuz?
Bizler sosyal ve ekonomik kazanımlarımızın büyük bölümünü aldığımız iyi eğitime bağlıyoruz. Eğitim anlayışımız da, öğrencilerimizi bizim kazanımlarımızın ve kendi çağlarının ötesine geçebilecekleri bir düzeye getirmek. Rotamız her birinin sürekli öğrenmeyi, okumayı, sorgulamayı, araştırmayı, en önemlisi üretmeyi bir yaşam biçimi olarak benimsemelerini ve kişilik gelişimlerini bu yönde oluşturmalarını sağlamak üzere çizili.
Okul bazında o veya bu sistem, yöntem, dünya okulu vb büyük laflar etmeyi gereksiz, abartılı ve aldatıcı buluyoruz. İhtiyacınız olan, öğrencilerinizi 21.yüzyıl becerileri ile donatacak, onları genel kültür, sanat, edebiyat, spor, bilgi, sevgi ve alışkanlıklarına sahip, girişimci ve üretken, iyi ve insanlığa yararlı kişiler olarak yetiştirecek öğretmenler. Eğitim sistemi dediğiniz aslında öğretmenin kendisi. Gerisi kurumsal yönetim. Sistemin adı, verdiği mesaj ve içeriği ne olursa olsun gideceğiniz yol öğretmenin bilgi, donanım ve uygulama becerisi kadar. Bu nedenle tüm plan ve programımız ulusal müfredata ek olarak öğrencilerimizi uluslararası platformda rekabet edebilecek donanımda yetiştirebilecek öğretmenler edinebilmek üzerine kurgulu. Öğretmenin bu donanımda olması da işin kilit noktası. Bunun için öğretmenlerimizin kişisel ve mesleki gelişimlerini sağlamak üzere İMİ Koleji Öğretmen Eğitim Merkezini kurduk.
HEDEF TÜKİYE’DE İLK 50
Kısa, orta ve uzun vadede hedefleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Hem sınav başarısı hem de nitelikli insan yetiştirmek bağlamında kısa vadede hedefimiz Muğla ilinin en iyi okulu olmak, ki 3 yıl içinde buna çok yaklaştık. Orta vadede Ege Bölgesinin en iyi 10 , uzun vadede de Türkiye’nin en çok tercih edilen 50 tanınmış, bilinen okulundan biri olmak hedefimiz var.
ÖSEM GELECEĞİN ÖĞRETMENLERİNİ YETİŞTİRECEK
Kısa süre önce ÖSEM’i kurdunuz? ÖSEM’i kurma amaçlarınız ve planladığınız eğitimler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dünya son 30-40 yıldır sanayi devriminin dördüncü aşaması olan Sanayi 4.0’ın yani bilişim çağı evresinde. Artık yapay zeka, medya okur yazarlığı, dijital ve finasal okur yazarlık, girişimcilik ve ekonomi, sosyal sorumluluk, kültürler arası farkındalık vb evrensel beceri ve değerlerle donanmış nitelikte nesiller yetiştirmek kaçınılmaz. Yetiştirdiğiniz insanlar dünyada neler olup bittiğini, siyasal, ekonomik, sosyolojik ve doğal olayların sebep-sonuç ilişkilerini, küreselliği anlamalı, doğa ve insanlık tarihini, insanlığın teknolojide geldiği düzeyi, nerelere evrilebileceğini yakından takip edebilmeli, kısacası dünya ile aynı zihinsel dili kullanabilmeli. Bunu da ancak benzer nitelik ve donanımda öğretmenlerle yapabilirsiniz. İMİ Koleji-Öğretmen Sürekli Eğitim Merkezi (ÖSEM) bu amaçla kuruldu. Yıl boyunca 30-36 saat arası bir program ve konu derinleştirmeleriyle, dünyadaki gelişmelerin güncel ve yakın takibiyle yıllar boyu sürecek.
ÖSEM’de öğretmenlerimize genel kültür, mesleki gelişim, kurum kültürü ve alan bilgisi destek eğitimleri vereceğiz. Eğitmenlerin içinde kurucular dahil kurum üst yönetimi, bölüm başkanları ve deneyimli öğretmenler ile kurum dışından alanında uzman, bilinen akademisyenler var. Son derece basit, düşük maliyetli, kurum içi yapılandırılabilir ve en azından bölgedeki üniversitelerle desteklenecek, uygulanabilir bir model. Bizce MEB dahi bunu model olarak değerlendirebilir, eğitim bölgelerinde pilot okullar belirleyerek hayata geçirebilir. Birincil amaç, öğretmende bilgiye ulaşmak gerekliliğinde bir farkındalık, kendini geliştirme konusunda sorumluluk duygusu, merak ve çalışkanlık yaratmak. Bilen değil, öğrenen olmasını sağlamak. Sonrasında öğretmen kişisel gelişimini modelin de destekleriyle zaten kendisi çözer. Çözemeyen eksik ve yetersiz kalır. Çözemeyenler, kendini geliştirmeyenler de zaten öğretmenlik yapmamalıdır.
BURS FONU KURACAĞIZ
Burs politikanız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Her yıl Mart ayında başarı değerlendirme sınavlarımız var. Buna göre 50 kadar öğrenciyi eğitim aldığı kademe boyunca yıllık eğitim ücretinin %75 ile %35 arası burs vererek destekliyoruz. Şu an yaklaşık 180 öğrencimiz çeşitli oranlarda burslu. Koşullar olgunlaştığında özellikle başarılı ama ailesinin gelir durumu uygun olmayan öğrenciler için okul dışından da destekli bir burs fonu kurmak istiyoruz.
STANDARTLAR YENİDEN DÜZENLENMELİ
Özel öğretim alanındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektörün geleceğine yönelik öngörüleriniz nelerdir?
Kaliteyi artırma ve çeşitlendirme gerekçesi ile özel okulların eğitim sisteminin içine girmesini çok doğru buluyoruz. Ama bunun vahşi, sadece satışa ve para kazanmaya yönelik ticaret yaklaşımıyla yapılmasını da kaliteyi çok düşüreceği hatta çıkmaza sokacağı gerekçesiyle son derece yanlış buluyoruz. Devlet bunu ne yazık ki sadece piyasanın yani velinin otokontroluna bırakmış. MEB’in bir standartlar yönergesi var. Sadece asgariyi veriyor. Oysa asgari ile, yapılabilecek azami arasında yatırım ve işletme maliyetleri açısından müthiş farklar var. Siz idealist davranıp azamiyi yapıyorsunuz ama asgariyi yapanla aynı ya da biraz fazla ücretlerle rekabet etmeye çalışıyorsunuz. Bu nedenle MEB’in, özellikle Anadolu’da yapılanmış hedef kitleleri ve piyasaları dar olan özel okul işletmelerine standartlar yönergesinde kategoriler oluşturarak bir destek ayrıştırması yapmasında yarar var. İyi eğitim ortamının ülkenin ücra köşelerine yayılabilmesi için bu gerekli.
Sektörün geleceğine gelirsek yeni MEB Bakanı ile ve eğitim yaklaşımıya sektörde de önemli, doğru ve yararlı değişiklikler olmasını bekliyoruz. Orta ve uzun vadede taşlar daha bir yerine oturacak, özel okul sektörü sağlıklı, kalıcı ve dengeli bir yapıya ulaşacaktır. Hiçbir şey olmasa da ticaret kuralları içinde doğal elemeye uğrayacaktır. Ama bunun verebileceği zararları gözardı etmemek gerekir. Kısa vadede ise durumu pek sağlıklı göremiyoruz. Enflasyon, faizler, büyüme hızında düşüş, finansmana ulaşmanın güçlüğü gibi zorlukların sektörü olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Eski, köklü ve borçsuz okullar ile ölçülü ve kontrollü yatırım yapan kurumlar dışında, özsermayesi zayıf ve kontrolsüz mali uygulamalar yaparak aşırı büyüyen, yüzlercesi bu işte iyi para var diyerek kurulan okulların kısa süre içinde sıkıntı yaşayacağını bir eğitimci gözüyle değil 35 yıldır iş yaşamının içinden insanlar olarak öngörüyoruz.
İMİ KOLEJİ’Nİ FARKLI KILAN 3 ÖZELLİK
Kurumlarınızı diğer eğitim kurumlarından farklı kılan özellikler nelerdir?
Üç farktan sözedebiliriz. Birincisi, ülkenin gerçeği olan sınav başarısını gözardı etmeden öğrencinin yaşam başarısını ve nitelikli insan olarak yetişmesini merkeze oturtuyoruz. İkincisi, bunu sağlayacak donanımda öğretmeni yaşamsal öncelik olarak görüyoruz. Üçüncüsü gereksiz para kazanmayı ikinci planda bırakarak her ne iş yapıyorsak en iyisini yapmayı ilke ediniyoruz..
Son Güncelleme: Perşembe, 07 Şubat 2019 10:58
Gösterim: 2153
Öğrencilere olumlu tutum kazandırmanın yanı sıra ilgi, beceri ve yetenekleri doğrultusunda bir öğrenme yaşantısı planladıklarını belirten Vatan Okulları Genel Müdürü Yardımcısı Yüksel Kutoğlu, “Öğrencilerin, projeler vasıtasıyla gizil güçlerini ortaya çıkarabilmek bizim için önemli. Her çocuk, birbirinden farklı özellikte. Kimi sanatta kimi sporda kimi yabancı dilde veya bilimsel çalışmada keyifle yer almak istiyor.” diye konuştu.
Vatan Okulları olarak 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılına hangi projelerle hazırlandınız? Projeler şu an hangi aşamadalar?
Vatan Okulları olarak “proje odaklı eğitim” bizler için çok önemli. Proje demek, bir çocuğun öğrenme günlüğüne yazmaya değer bulacağı, unutulmaz anıları arasına girebilmek demek. Çünkü her çocuk gerçekleştirdiği projeye ruhunu katıyor. Proje sayesinde yaşam becerisi kazanıyor. Araştırma becerisi kazanıyor. Ekip olmanın tadını çıkarıyor. Paylaşmayı, işbölümünü öğreniyor. Biz eğitimciler açısından bakıldığında öğrencilere kazandırmak istediğimiz pek çok becerinin yolunun proje odaklı eğitimden geçtiği bir ortam yaratmanın ne denli önemli olduğu görülüyor.
Öğrenme çok yönlü bir süreç. Sanat, spor, bilim, yabancı dil… Hepsi bir bütün. Okul olarak işte bu disiplinlerin tümünde öğrencilerimizi geliştirmek için proje odaklı bir öğrenme süreci üzerinde duruyoruz. Öğrencilere olumlu tutum kazandırmanın yanı sıra ilgi, beceri ve yetenekleri doğrultusunda bir öğrenme yaşantısı planlıyoruz. Öğrencilerin, projeler vasıtasıyla gizil güçlerini ortaya çıkarabilmek bizim için önemli. Her çocuk, birbirinden farklı özellikte. Kimi sanatta kimi sporda kimi yabancı dilde veya bilimsel çalışmada keyifle yer almak istiyor. Veya geliştirdiği olumsuz bir tutum nedeniyle spordan, sanattan uzak duruyor. Utanıyor ya da öğrenilmiş çaresizlik yaşıyor. Öğrenilmiş çaresizlik, bireysel başarının önündeki en büyük engellerden biri. Proje ise her öğrenciye bireysel olarak ya da ekiple birlikte öğrenme sürecinde yeni deneyimler yaşama şansı tanıyor. Okulun en önemli görevlerinden biri de işte bu fırsatları öğrencileri için işe koşmak, uygun koşulları oluşturmak.
Uluslararası düzeyde gerçekleştirdiğiniz projeleriniz nelerdir?
Vatan Okulları olarak bu doğrultuda içinde bulunduğumuz yıla sanattan spora ulusal ve uluslararası projelere katılarak öğrencilerimizin hazırlanmasını sağladık. Bunlara şöyle bir baktığımızda belki de bizleri en çok heyecanlandıran “ERASMUS +” projesi oldu. 2 yıldır sürdürdüğümüz “ERASMUS +” projesi; İsveç, Portekiz, İtalya, Romanya ve Türkiye olarak “Stratejik İşbirliği” alanında “Tecnology for Education” temasıyla gerçekleşen bir proje oldu. Öğrenciler açısından bu projenin en önemli kazanımlarına baktığımızda “farklı disiplinlerde teknolojiden faydalanma, kendilerini yabancı bir dilde etkin olarak ifade etme, kültürlerarası farkındalık ve demokrasi kültürü bilinci” öne çıkıyor.
Bu proje sayesinde, öğrencilerimiz ailelerinden ayrı aldıkları eğitim sayesinde bir başka ülkede kendilerini ifade edebilme, günlük yaşam becerilerini geliştirme, yeni arkadaşlar edinme, farklı dünya görüşlerini fark ederek vizyon geliştirme olanağına sahip oldular.
7 BÖLGE VATAN YANSIMALARI’NDA BULUŞTU
Ulusal düzeyde gerçekleştirdiğiniz projeleriniz nelerdir?
Ulusal düzeyde bizi heyecanlandıran projelerimizden belki de en keyiflisi sanat alanındaydı. Anadolu topraklarının geleneksel yapılarının yansımalarını sahneye taşımak istediğimiz projemizde, 7 bölgenin müzik ve danslarının güçlü bir sahne şovu planladık. Bu projenin adı “VATAN YANSIMALARI” oldu.
Proje içerisinde; geleneksel halk dansları, geleneksel müzik şiir ve anlatım yer aldı. Projemizde;150 öğrenci ve 40 müzisyen yer aldı. 200 kostüm kullanıldı. Bu projedeki amacımız, öğrencilerimize sanat kültürü kazandırmakla birlikte ulusal kültürün zenginliğini fark ettirme ve sosyal beceri kazandırmaktı.
Ulusal düzeyde sanat alanındaki bir diğer projemiz ise “VATANIN SESİ” adını taşıyor. Temellerini geçtiğimiz yıl sonu attığımız projeyi 2019’da hayata geçireceğiz. Proje kapsamında; öğrencilerimiz halk müziğimizin zenginliğinden faydalanarak seçilen eserleri kendileri seslendirdiler. Ayrıca, okudukları şiirlerle de bu zenginliği perçinlerdiler. “VATANIN SESİ” adını alana albüm çalışması yıl içinde dinleyicilerle buluşacak.
Proje denilince işin olmazsa olmaz bir diğer yanı ise elbette sosyal sorumluluk. Sayısını her okulun giderek artırması gereken bu çalışmalar sanat, spor, bilim kadar önemli. Bizler, tüm öğrencilerimizi sosyal sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştiriyoruz. Bunun için yıl boyunca pek çok çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmalardan en yakın tarihte gerçekleştirdiğimiz Parıltı Derneği yararınaydı. Görme Engelli Çocuklar için öğrencilerimiz seferber oldular. .Öğlencilerimiz düzenledikleri gecede, görme engelli çocuklar için sahne alıp şarkılar söylediler. Oluşturdukları koro ile elde ettikleri gecenin gelirini Parıltı Derneğine bağışladılar. İşte bunun gibi pek çok sosyal sorumluluk projesi okullarımızda öğrencilerimizi bekliyor.
Projelerin hazırlanma aşaması hakkında bilgi verir misiniz? Ayrıca projelerle ulaşmak istediğiniz hedefleri de anlatabilir misiniz?
Hazırlayacağımız projeler öncelikle ders yılı başında müfredattaki kazanımlar ve beceriler incelenerek ortaya çıkarılır. Projelerle amacımız, öğrencilerimizin öğrenme yaşantıları süresince edinecekleri kazanımlar ve becerilere hizmet etmektir. Bununla birlikte etkili bir öğrenme yaşantısı için disiplinler arası bir yaklaşımla hareket etmek önemlidir. Burada da proje olmazsa olmazdır. Proje, sunduğu çok yönlü beceri geliştirme sürecinde biz eğitimcilerin belki de en büyük aracıdır. Her yıl ağustos ayında tüm öğretmenlerimizle birlikte planladığımız öğrenme-öğretme yaşantıları içinde hazırlayacağımız projeleri ortaya koyarız. Tüm zümrelerin ortak kararır ve disiplinler arası çalışmasıyla ortaya çıkan projeler eylül ayı itibariyle öğrencilerimizle paylaşılır. Bir proje öğrenciyle paylaşılmadan önce müfredat, fiziksel ortam, güvenlik, kişisel gelişim, çok yönlülük açısından değerlendirilir.
“Ulusal düzeyde sanat alanında temellerini geçtiğimiz yılsonu attığımız “VATANIN SESİ” projemizi 2019’da hayata geçireceğiz. Proje kapsamında; öğrencilerimiz halk müziğimizin zenginliğinden faydalanarak seçilen eserleri kendileri seslendirdiler. Ayrıca, okudukları şiirlerle de bu zenginliği perçinlerdiler. “VATANIN SESİ” adını alana albüm çalışması yıl içinde dinleyicilerle buluşacak.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Öğrencilere olumlu tutum kazandırmanın yanı sıra ilgi, beceri ve yetenekleri doğrultusunda bir öğrenme yaşantısı planladıklarını belirten Vatan Okulları Genel Müdürü Yardımcısı Yüksel Kutoğlu, “Öğrencilerin, projeler vasıtasıyla gizil güçlerini ortaya çıkarabilmek bizim için önemli. Her çocuk, birbirinden farklı özellikte. Kimi sanatta kimi sporda kimi yabancı dilde veya bilimsel çalışmada keyifle yer almak istiyor.” diye konuştu.
Vatan Okulları olarak 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılına hangi projelerle hazırlandınız? Projeler şu an hangi aşamadalar?
Vatan Okulları olarak “proje odaklı eğitim” bizler için çok önemli. Proje demek, bir çocuğun öğrenme günlüğüne yazmaya değer bulacağı, unutulmaz anıları arasına girebilmek demek. Çünkü her çocuk gerçekleştirdiği projeye ruhunu katıyor. Proje sayesinde yaşam becerisi kazanıyor. Araştırma becerisi kazanıyor. Ekip olmanın tadını çıkarıyor. Paylaşmayı, işbölümünü öğreniyor. Biz eğitimciler açısından bakıldığında öğrencilere kazandırmak istediğimiz pek çok becerinin yolunun proje odaklı eğitimden geçtiği bir ortam yaratmanın ne denli önemli olduğu görülüyor.
Öğrenme çok yönlü bir süreç. Sanat, spor, bilim, yabancı dil… Hepsi bir bütün. Okul olarak işte bu disiplinlerin tümünde öğrencilerimizi geliştirmek için proje odaklı bir öğrenme süreci üzerinde duruyoruz. Öğrencilere olumlu tutum kazandırmanın yanı sıra ilgi, beceri ve yetenekleri doğrultusunda bir öğrenme yaşantısı planlıyoruz. Öğrencilerin, projeler vasıtasıyla gizil güçlerini ortaya çıkarabilmek bizim için önemli. Her çocuk, birbirinden farklı özellikte. Kimi sanatta kimi sporda kimi yabancı dilde veya bilimsel çalışmada keyifle yer almak istiyor. Veya geliştirdiği olumsuz bir tutum nedeniyle spordan, sanattan uzak duruyor. Utanıyor ya da öğrenilmiş çaresizlik yaşıyor. Öğrenilmiş çaresizlik, bireysel başarının önündeki en büyük engellerden biri. Proje ise her öğrenciye bireysel olarak ya da ekiple birlikte öğrenme sürecinde yeni deneyimler yaşama şansı tanıyor. Okulun en önemli görevlerinden biri de işte bu fırsatları öğrencileri için işe koşmak, uygun koşulları oluşturmak.
Uluslararası düzeyde gerçekleştirdiğiniz projeleriniz nelerdir?
Vatan Okulları olarak bu doğrultuda içinde bulunduğumuz yıla sanattan spora ulusal ve uluslararası projelere katılarak öğrencilerimizin hazırlanmasını sağladık. Bunlara şöyle bir baktığımızda belki de bizleri en çok heyecanlandıran “ERASMUS +” projesi oldu. 2 yıldır sürdürdüğümüz “ERASMUS +” projesi; İsveç, Portekiz, İtalya, Romanya ve Türkiye olarak “Stratejik İşbirliği” alanında “Tecnology for Education” temasıyla gerçekleşen bir proje oldu. Öğrenciler açısından bu projenin en önemli kazanımlarına baktığımızda “farklı disiplinlerde teknolojiden faydalanma, kendilerini yabancı bir dilde etkin olarak ifade etme, kültürlerarası farkındalık ve demokrasi kültürü bilinci” öne çıkıyor.
Bu proje sayesinde, öğrencilerimiz ailelerinden ayrı aldıkları eğitim sayesinde bir başka ülkede kendilerini ifade edebilme, günlük yaşam becerilerini geliştirme, yeni arkadaşlar edinme, farklı dünya görüşlerini fark ederek vizyon geliştirme olanağına sahip oldular.
7 BÖLGE VATAN YANSIMALARI’NDA BULUŞTU
Ulusal düzeyde gerçekleştirdiğiniz projeleriniz nelerdir?
Ulusal düzeyde bizi heyecanlandıran projelerimizden belki de en keyiflisi sanat alanındaydı. Anadolu topraklarının geleneksel yapılarının yansımalarını sahneye taşımak istediğimiz projemizde, 7 bölgenin müzik ve danslarının güçlü bir sahne şovu planladık. Bu projenin adı “VATAN YANSIMALARI” oldu.
Proje içerisinde; geleneksel halk dansları, geleneksel müzik şiir ve anlatım yer aldı. Projemizde;150 öğrenci ve 40 müzisyen yer aldı. 200 kostüm kullanıldı. Bu projedeki amacımız, öğrencilerimize sanat kültürü kazandırmakla birlikte ulusal kültürün zenginliğini fark ettirme ve sosyal beceri kazandırmaktı.
Ulusal düzeyde sanat alanındaki bir diğer projemiz ise “VATANIN SESİ” adını taşıyor. Temellerini geçtiğimiz yıl sonu attığımız projeyi 2019’da hayata geçireceğiz. Proje kapsamında; öğrencilerimiz halk müziğimizin zenginliğinden faydalanarak seçilen eserleri kendileri seslendirdiler. Ayrıca, okudukları şiirlerle de bu zenginliği perçinlerdiler. “VATANIN SESİ” adını alana albüm çalışması yıl içinde dinleyicilerle buluşacak.
Proje denilince işin olmazsa olmaz bir diğer yanı ise elbette sosyal sorumluluk. Sayısını her okulun giderek artırması gereken bu çalışmalar sanat, spor, bilim kadar önemli. Bizler, tüm öğrencilerimizi sosyal sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştiriyoruz. Bunun için yıl boyunca pek çok çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmalardan en yakın tarihte gerçekleştirdiğimiz Parıltı Derneği yararınaydı. Görme Engelli Çocuklar için öğrencilerimiz seferber oldular. .Öğlencilerimiz düzenledikleri gecede, görme engelli çocuklar için sahne alıp şarkılar söylediler. Oluşturdukları koro ile elde ettikleri gecenin gelirini Parıltı Derneğine bağışladılar. İşte bunun gibi pek çok sosyal sorumluluk projesi okullarımızda öğrencilerimizi bekliyor.
Projelerin hazırlanma aşaması hakkında bilgi verir misiniz? Ayrıca projelerle ulaşmak istediğiniz hedefleri de anlatabilir misiniz?
Hazırlayacağımız projeler öncelikle ders yılı başında müfredattaki kazanımlar ve beceriler incelenerek ortaya çıkarılır. Projelerle amacımız, öğrencilerimizin öğrenme yaşantıları süresince edinecekleri kazanımlar ve becerilere hizmet etmektir. Bununla birlikte etkili bir öğrenme yaşantısı için disiplinler arası bir yaklaşımla hareket etmek önemlidir. Burada da proje olmazsa olmazdır. Proje, sunduğu çok yönlü beceri geliştirme sürecinde biz eğitimcilerin belki de en büyük aracıdır. Her yıl ağustos ayında tüm öğretmenlerimizle birlikte planladığımız öğrenme-öğretme yaşantıları içinde hazırlayacağımız projeleri ortaya koyarız. Tüm zümrelerin ortak kararır ve disiplinler arası çalışmasıyla ortaya çıkan projeler eylül ayı itibariyle öğrencilerimizle paylaşılır. Bir proje öğrenciyle paylaşılmadan önce müfredat, fiziksel ortam, güvenlik, kişisel gelişim, çok yönlülük açısından değerlendirilir.
“Ulusal düzeyde sanat alanında temellerini geçtiğimiz yılsonu attığımız “VATANIN SESİ” projemizi 2019’da hayata geçireceğiz. Proje kapsamında; öğrencilerimiz halk müziğimizin zenginliğinden faydalanarak seçilen eserleri kendileri seslendirdiler. Ayrıca, okudukları şiirlerle de bu zenginliği perçinlerdiler. “VATANIN SESİ” adını alana albüm çalışması yıl içinde dinleyicilerle buluşacak.”
Son Güncelleme: Perşembe, 07 Şubat 2019 10:40
Gösterim: 954
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri bu yıl da Kimya alanında Nobel Ödülü’ne layık görülen profesörlerle özel röportaj yaptı.
Bu yıl Kimya alanında Nobel Ödülü’ne layık görülen Prof. Frances Arnold ve Sir Gregory P. Winter ile röportaj yapan Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri, okullarındaki Nobel geleneğini bozmadılar.
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencilerinin dünya gündemine damgasını vuran bilimsel, sanatsal ve sportif faaliyetlerde rol almalarını sağlamak; onlara bilimin, sanatın ve sporun kendine özgü atmosferi içinde “kültürel ve evrensel” bir farkındalık kazandırmak amacıyla düzenlediği “Nobel Farkındalığı” haftası kapsamında, öğrenciler ayrıca ödüle layık görülen bilim insanlarının projelerini incelediler, başarı öyküleri hakkında bilgi sahibi oldular.
Öğrencilerin, yaptığı bu röportaj çalışmasını yine okullarının dergisi olan “İnovasyon Kültürü” dergisi aralık sayısında özel röportaj olarak yayımladılar. Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri geçen yıl da, İsveç Kraliyet Ailesinin özel davetlisi olarak Nobel Ödül Törenine davet edilen tek Türk okulu olmuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri bu yıl da Kimya alanında Nobel Ödülü’ne layık görülen profesörlerle özel röportaj yaptı.
Bu yıl Kimya alanında Nobel Ödülü’ne layık görülen Prof. Frances Arnold ve Sir Gregory P. Winter ile röportaj yapan Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri, okullarındaki Nobel geleneğini bozmadılar.
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencilerinin dünya gündemine damgasını vuran bilimsel, sanatsal ve sportif faaliyetlerde rol almalarını sağlamak; onlara bilimin, sanatın ve sporun kendine özgü atmosferi içinde “kültürel ve evrensel” bir farkındalık kazandırmak amacıyla düzenlediği “Nobel Farkındalığı” haftası kapsamında, öğrenciler ayrıca ödüle layık görülen bilim insanlarının projelerini incelediler, başarı öyküleri hakkında bilgi sahibi oldular.
Öğrencilerin, yaptığı bu röportaj çalışmasını yine okullarının dergisi olan “İnovasyon Kültürü” dergisi aralık sayısında özel röportaj olarak yayımladılar. Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri geçen yıl da, İsveç Kraliyet Ailesinin özel davetlisi olarak Nobel Ödül Törenine davet edilen tek Türk okulu olmuştu.
Son Güncelleme: Salı, 11 Aralık 2018 10:09
Gösterim: 975
Oyunun çocuk ile eğitimci arasındaki etkileşimin verimliliğini artırarak çocuğu tanımasını sağladığını belirten İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, “Oyun, öğretmenlerin uygulamalara yönelik davranışlarını etkileyerek okul, çocuk ve aile arasındaki iş birliğine destek olur.” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki dönemde beceri temelli eğitim konseptini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu çerçevede eğitim ve oyun ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? İstanbul Kültür Eğitim Kurumları eğitim süreçlerinde oyundan nasıl yararlanıyor? Programlarında oyunu nasıl uyguluyor?
Oyun, çocuğun en önemli işidir. Çocuğun gelişiminde yemek, uyku ve sevgi kadar oyunun yeri önemlidir. Yaşamı için gerekli olan davranış, bilgi ve becerileri öğrenmesini sağlar. Oyun, çocuk için gelişim ve eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Zihinsel, sosyal, dilsel gelişimine katkısı kadar, zeka, öğrenme ve sosyalleşmenin temelinin atıldığı alandır. Oyun çocuklar için bir iletişim aracıdır. Yaşadığı kaygı ve korkuları oyun aracılığı ile ortaya çıkarır. Eğitim sistemi gelişmiş ülkelere baktığımızda, “daha çok etkinlik ve daha çok oyun” mantığıyla hareket ettiklerini görüyoruz.
BOWLİNG OYNARKEN MATEMATİK ÖĞRENİYORLAR
Tüm derslerde oyun kullanılabilir mi? Hangi derslerde oyundan faydalanıyorsunuz ve bu oyunlardan örnekler aktarabilir misiniz? Oyunla eğitim hangi sınıftan başlayıp hangi sınıfa kadar devam ediyor?
Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejinde, oyunla eğitim anaokulundan itibaren başlıyor. Öğrencilerimiz, öğretmenleriyle birlikte zengin uyaranların sunulduğu, yaparak ve yaşayarak öğrenme fırsatlarının yaratıldığı çeşitli fiziksel ortamlarda eğitim görüyorlar. Her iki ilkokulumuzda da uygulana Çift Dilli Eğitim programlarımızda matematik, fen bilgisi ve hayat bilgisi gibi derslerde oyundan faydalanıyoruz. Örneğin, bowling oynayarak matematik dersi işleniyor ya da hayat bilgisi dersinde yemekhanede sofra düzeni konusu işlenirken oyun yine devrede. Bu derslerde çocuğun oyunlaştırma kavramını gündelik yaşam ve çeşitli öğrenme ortamları için önemli hale getirmesini temel alıyoruz. Daha üst sınıflarda ise oyun kavramından daha çok yaparak, yaşayarak öğrenme anlayışına göre bir model uyguluyoruz. Örneğin, sanal gerçeklik stüdyosunda fizik, kimya, biyoloji ders içeriklerine göre çalışmalar yapıyoruz. Burada da dijital oyun karşımıza çıkıyor. Kısacası her yaş düzeyinde oyun bizim için bir öğretim tekniği.
OYUNLA KAZANIM UYUŞMALI
Hangi oyunun nasıl ve ne şekilde uygulanacağına nasıl karar veriliyor? Oyunların seçiminde öğretmenler ne derece etkin?
Eğitimde oyunlaştırma oldukça dikkat gerektiren, ince ayrıntılarla dolu ve bu doğrultuda iyi planlanması gereken bir süreçtir. Eğitim modelinin tasarlanması için bir süreç ve iyi bir ekip gerekir. Şunu da unutmamak lazım ki, oyun tüm dünya çocuklarının evrensel dilidir. Oyun, çocuk ile eğitimci arasındaki etkileşimin verimliliğini artırarak çocuğu tanımasını sağlar. Oyun, öğretmenlerin uygulamalara yönelik davranışlarını etkileyerek okul, çocuk ve aile arasındaki iş birliğine destek olur. Oyun, öğretmenin hedeflediği kazanımların sağlamasını, günlük eğitim akışını uygulamasını, planladığı etkinlikleri ve öğrenme sürecini eğlenceli, kolayca uygulamasını sağlar.
Oyunların seçimine öğretmenlerimiz karar verir. Burada belirleyici olan kazanımın içeriği ile oyunun yönteminin uyuşmasıdır. Eğitim ve öğrenmede oyunun ne kadar kullanılması gerekiyor? Belli sınırları var mı? Siz oyunla eğitime okullarınızda ne kadarlık bir zaman ayırıyorsunuz?
Araştırma sonuçları öğretimsel oyunların öğrenenlerin üst düzey düşünme becerilerine olumlu etki yaptığını, geleneksel yolla sürdürülen öğretime oranla öğrenen motivasyonlarında artışa neden olduğunu ortaya koymaktadır. Oyun, eğitim programları gereği kavramlar ve kazanımlar sağlamak amacıyla planlanır. Çocuk tarafından isteyerek ve severek oynandığı, günlük eğitim akışına sadık kalındığı ve çocuğun gelişimini engelleyen planlama eksikleri bulunmadığı sürece oyun, çocukların eğitiminde istenildiği kadar kullanılabilir. Aileler çocuklarına eğitici oyunlar ve materyaller alırken nelere dikkat etmeli? Çocukla birlikte alışverişe çıkmadan önce hangi oyuncağın alınacağına karar verilmelidir. Yaşına, düzeyine, bilişsel ve bedensel gelişimine uygun oyuncaklar seçilmelidir. (Bu konuda çocuğunuzun gittiği anaokulundan da destek alabilirsiniz) Çocuğunuzla oyun oynarken göz teması kurmaya dikkat edin. Çocuğunuzun oyun saatinde tamamen oyuna ve ona odaklanın. Dış uyaranları kapatın. (Televizyon, telefon, bilgisayar vb.) Çocuğunuzla her gün oyun oynayın, evinizde bir oyun köşesi, oyun alanı oluşturun. Oyunu çocuğunuz kursun, süreci o yönetsin. Kitaplar, boyalar, kağıtlar, oyun hamuru, resim malzemeleri, parmak boyası, minyatür hayvanlar, evcilik köşesi oyuncakları, arabalar, bebekler, taşıtlar, legolar, tamir setleri, bloklar, peluş hayvanlar, kuklalar, top, vb. oyun alanında olmalıdır. Çok fazla oyuncak yerine, yeterli miktarda ve uzun süre oynayabileceği oyuncaklar tercih edilmelidir. Çocuklar bir çok şeyi oyun oynamak amacıyla kullanır. Çocuklarla oyun oynayan, içindeki çocuğu ortaya çıkaran ebeveynler en iyi oyun arkadaşlarıdır. Önemli olan çocuğun kendisi ile ilgilenildiğini hissetmesi yani ilgi doyumunu yakalayabilmesidir. Anne babayla oyun oynayan çocuk, mutlu çocuktur.
KENDİN YAP AKIMI!
Eğitimde oyunun kullanmaya ne zaman başlanılmalı? Hangi sınıftan/hangi yaştan itibaren çocuğa oyunla eğitim verilmelidir? Oyunla gerçekleştirilen eğitimlerde öğrenciler hangi farklılıkları yaşıyorlar?
Çocuklar oyun oynarken kendilerini ve çevrelerini keşfederler. Keşfetme, en iyi ve kalıcı öğrenme yöntemidir ve bu sayede yeni şeyler öğrenir, öğrendiklerini pekiştirirler. Keşif yaptıklarında yaratıcılıkları ve hayal güçleri artarken problem çözme yetenekleri de gelişir. Çocuk oynadıkça eğitimde önemli bir yeri olan algısal gelişimi için duyuları gelişir ve yetenekleri serpilir. Dikkat ve hafıza becerileri artar. Bu nedenledir ki anaokulundan itibaren çocuğa oyunla eğitime başlanmalıdır. Son dönemlerde çağımızın gerekliliği haline gelen “kendin yap” akımı da bu felsefe doğrultusunda şekillenmiş ve hayat bulmuştur. Bu sayede, erken çocukluk döneminden itibaren çocuklarda inovatif bakış açısının oluşturulması ve geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Oyunun çocuk ile eğitimci arasındaki etkileşimin verimliliğini artırarak çocuğu tanımasını sağladığını belirten İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, “Oyun, öğretmenlerin uygulamalara yönelik davranışlarını etkileyerek okul, çocuk ve aile arasındaki iş birliğine destek olur.” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı önümüzdeki dönemde beceri temelli eğitim konseptini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu çerçevede eğitim ve oyun ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? İstanbul Kültür Eğitim Kurumları eğitim süreçlerinde oyundan nasıl yararlanıyor? Programlarında oyunu nasıl uyguluyor?
Oyun, çocuğun en önemli işidir. Çocuğun gelişiminde yemek, uyku ve sevgi kadar oyunun yeri önemlidir. Yaşamı için gerekli olan davranış, bilgi ve becerileri öğrenmesini sağlar. Oyun, çocuk için gelişim ve eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Zihinsel, sosyal, dilsel gelişimine katkısı kadar, zeka, öğrenme ve sosyalleşmenin temelinin atıldığı alandır. Oyun çocuklar için bir iletişim aracıdır. Yaşadığı kaygı ve korkuları oyun aracılığı ile ortaya çıkarır. Eğitim sistemi gelişmiş ülkelere baktığımızda, “daha çok etkinlik ve daha çok oyun” mantığıyla hareket ettiklerini görüyoruz.
BOWLİNG OYNARKEN MATEMATİK ÖĞRENİYORLAR
Tüm derslerde oyun kullanılabilir mi? Hangi derslerde oyundan faydalanıyorsunuz ve bu oyunlardan örnekler aktarabilir misiniz? Oyunla eğitim hangi sınıftan başlayıp hangi sınıfa kadar devam ediyor?
Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejinde, oyunla eğitim anaokulundan itibaren başlıyor. Öğrencilerimiz, öğretmenleriyle birlikte zengin uyaranların sunulduğu, yaparak ve yaşayarak öğrenme fırsatlarının yaratıldığı çeşitli fiziksel ortamlarda eğitim görüyorlar. Her iki ilkokulumuzda da uygulana Çift Dilli Eğitim programlarımızda matematik, fen bilgisi ve hayat bilgisi gibi derslerde oyundan faydalanıyoruz. Örneğin, bowling oynayarak matematik dersi işleniyor ya da hayat bilgisi dersinde yemekhanede sofra düzeni konusu işlenirken oyun yine devrede. Bu derslerde çocuğun oyunlaştırma kavramını gündelik yaşam ve çeşitli öğrenme ortamları için önemli hale getirmesini temel alıyoruz. Daha üst sınıflarda ise oyun kavramından daha çok yaparak, yaşayarak öğrenme anlayışına göre bir model uyguluyoruz. Örneğin, sanal gerçeklik stüdyosunda fizik, kimya, biyoloji ders içeriklerine göre çalışmalar yapıyoruz. Burada da dijital oyun karşımıza çıkıyor. Kısacası her yaş düzeyinde oyun bizim için bir öğretim tekniği.
OYUNLA KAZANIM UYUŞMALI
Hangi oyunun nasıl ve ne şekilde uygulanacağına nasıl karar veriliyor? Oyunların seçiminde öğretmenler ne derece etkin?
Eğitimde oyunlaştırma oldukça dikkat gerektiren, ince ayrıntılarla dolu ve bu doğrultuda iyi planlanması gereken bir süreçtir. Eğitim modelinin tasarlanması için bir süreç ve iyi bir ekip gerekir. Şunu da unutmamak lazım ki, oyun tüm dünya çocuklarının evrensel dilidir. Oyun, çocuk ile eğitimci arasındaki etkileşimin verimliliğini artırarak çocuğu tanımasını sağlar. Oyun, öğretmenlerin uygulamalara yönelik davranışlarını etkileyerek okul, çocuk ve aile arasındaki iş birliğine destek olur. Oyun, öğretmenin hedeflediği kazanımların sağlamasını, günlük eğitim akışını uygulamasını, planladığı etkinlikleri ve öğrenme sürecini eğlenceli, kolayca uygulamasını sağlar.
Oyunların seçimine öğretmenlerimiz karar verir. Burada belirleyici olan kazanımın içeriği ile oyunun yönteminin uyuşmasıdır. Eğitim ve öğrenmede oyunun ne kadar kullanılması gerekiyor? Belli sınırları var mı? Siz oyunla eğitime okullarınızda ne kadarlık bir zaman ayırıyorsunuz?
Araştırma sonuçları öğretimsel oyunların öğrenenlerin üst düzey düşünme becerilerine olumlu etki yaptığını, geleneksel yolla sürdürülen öğretime oranla öğrenen motivasyonlarında artışa neden olduğunu ortaya koymaktadır. Oyun, eğitim programları gereği kavramlar ve kazanımlar sağlamak amacıyla planlanır. Çocuk tarafından isteyerek ve severek oynandığı, günlük eğitim akışına sadık kalındığı ve çocuğun gelişimini engelleyen planlama eksikleri bulunmadığı sürece oyun, çocukların eğitiminde istenildiği kadar kullanılabilir. Aileler çocuklarına eğitici oyunlar ve materyaller alırken nelere dikkat etmeli? Çocukla birlikte alışverişe çıkmadan önce hangi oyuncağın alınacağına karar verilmelidir. Yaşına, düzeyine, bilişsel ve bedensel gelişimine uygun oyuncaklar seçilmelidir. (Bu konuda çocuğunuzun gittiği anaokulundan da destek alabilirsiniz) Çocuğunuzla oyun oynarken göz teması kurmaya dikkat edin. Çocuğunuzun oyun saatinde tamamen oyuna ve ona odaklanın. Dış uyaranları kapatın. (Televizyon, telefon, bilgisayar vb.) Çocuğunuzla her gün oyun oynayın, evinizde bir oyun köşesi, oyun alanı oluşturun. Oyunu çocuğunuz kursun, süreci o yönetsin. Kitaplar, boyalar, kağıtlar, oyun hamuru, resim malzemeleri, parmak boyası, minyatür hayvanlar, evcilik köşesi oyuncakları, arabalar, bebekler, taşıtlar, legolar, tamir setleri, bloklar, peluş hayvanlar, kuklalar, top, vb. oyun alanında olmalıdır. Çok fazla oyuncak yerine, yeterli miktarda ve uzun süre oynayabileceği oyuncaklar tercih edilmelidir. Çocuklar bir çok şeyi oyun oynamak amacıyla kullanır. Çocuklarla oyun oynayan, içindeki çocuğu ortaya çıkaran ebeveynler en iyi oyun arkadaşlarıdır. Önemli olan çocuğun kendisi ile ilgilenildiğini hissetmesi yani ilgi doyumunu yakalayabilmesidir. Anne babayla oyun oynayan çocuk, mutlu çocuktur.
KENDİN YAP AKIMI!
Eğitimde oyunun kullanmaya ne zaman başlanılmalı? Hangi sınıftan/hangi yaştan itibaren çocuğa oyunla eğitim verilmelidir? Oyunla gerçekleştirilen eğitimlerde öğrenciler hangi farklılıkları yaşıyorlar?
Çocuklar oyun oynarken kendilerini ve çevrelerini keşfederler. Keşfetme, en iyi ve kalıcı öğrenme yöntemidir ve bu sayede yeni şeyler öğrenir, öğrendiklerini pekiştirirler. Keşif yaptıklarında yaratıcılıkları ve hayal güçleri artarken problem çözme yetenekleri de gelişir. Çocuk oynadıkça eğitimde önemli bir yeri olan algısal gelişimi için duyuları gelişir ve yetenekleri serpilir. Dikkat ve hafıza becerileri artar. Bu nedenledir ki anaokulundan itibaren çocuğa oyunla eğitime başlanmalıdır. Son dönemlerde çağımızın gerekliliği haline gelen “kendin yap” akımı da bu felsefe doğrultusunda şekillenmiş ve hayat bulmuştur. Bu sayede, erken çocukluk döneminden itibaren çocuklarda inovatif bakış açısının oluşturulması ve geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Son Güncelleme: Cumartesi, 15 Aralık 2018 13:38
Gösterim: 1532
MEB’in 2023 Eğitim Vizyonu’nu genel itibariyle gelecek yüzyıllarda ülkemizin global çapta nasıl konumlanacağını belirleyecek bir çalışma ve hareket planı olarak görmek gerektiğini belirten Mektebim Okulları Eğitim Direktörü Erdem Çıplak, “Gelişen ve değişen dünya da Türkiye Cumhuriyeti, gerek insan kaynağı gerekse üreten topluma dönüşmesi için tüm gücüyle çalışmalı ve belirli periyotlarda hareket planında güncellemeler yapmalıdır.” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 2023 Eğitim Vizyonu hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un açıkladığı vizyon belgesi eğitim sistemi bakımından umut verici bir bakış açısı sunmakta. Bununla birlikte eğitim sektöründe yapılacak değişikliklerin çıktıları zaman içinde gözlenecektir. Ayrıca çalışmaların ortaya konması da zaman alacaktır. Mümkün olduğunca sabırlı ve süreçleri çok yakından takip edecek argümanlar geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle öğrencilerin becerilerini ön plana çıkaracak bir yapının oluşturulması kolay olmayacaktır. Biz özel sektör ve özellikle Mektebim olarak bu konuda ki çalışmalarımızı senelerdir sürdürmekteyiz. Bakanlığımız, belge de yer alan çalışmaları yaparken mutlaka özel sektörü de dinlemeli, uygulama örneklerini incelemeli, süreci deneyimleyen paydaşları olarak özel okulları çalışmanın ar-ge merkezi olarak konumlandırmalıdır. Bu belgeyi sadece tek taraflı eğitim çıktısı olarak görmek doğru olmaz. Genel itibariyle gelecek yüzyıllarda ülkemizin global çapta nasıl konumlanacağını belirleyecek bir çalışma ve hareket planı olarak bakmamız gerekir. Gelişen ve değişen dünya da Türkiye Cumhuriyeti, gerek insan kaynağı gerekse üreten topluma dönüşmesi için tüm gücüyle çalışmalı ve belirli periyotlarda hareket planında güncellemeler yapmalıdır. Çocuklarımızın bilgiye ulaşma yollarını kısaltacak, becerilerini geliştirecek ders için ve dışı öğrenme ortamları tasarlanmalıdır. Bunu yaparken var olan öğretmenlerin eğitimi kurgulanmalı, eğitim fakültelerinin de eğitim modelleri güncellenmelidir. Belge de sunulduğu üzere, merkezde öğrencinin dolayısıyla geleceğin olduğu kurgunun getireceği yapısal değişiklikler için kontrol noktaları belirlenerek hedeflere ne ölçüde yaklaşıldığı saptanmalıdır. Süreç içinde uygulamalar ortaya çıktıkça daha net yargılara varmak mümkün olabilir.
“İYİ OKUL” KAZANMA SARMALINDAN KURTULMALIYIZ
Size göre eğitimin öncelikli sorunları neler? Bu çerçevede vizyon belgesi beklentilere yanıt verebilecek mi?
Eğitimi “İyi Okul” kazanma sarmalından kurtarmak öğrencinin kendi hedeflerini belirlemesine, hepsinden önemlisi hedeflerinin farkında olmasından geçer. Okul öncesinin zorunlu hale gelmesi, derslerin beceri odaklı planlanması, sınıf içi atölyelerin oluşturulmasıyla dersler arası ilişkinin kurulması, kazanımın günlük hayatta kullanılacak formda edinilmesi tasarımsal anlamda umut vericidir. Diğer önemli sorun okulların fiziksel ve donanımsal yeterliliklerinin arttırılmasıdır. Fatih projesi ile belirli bir noktaya gelen okulların hedefler doğrultusunda daha fazla geliştirilmesini gerekir.
Eğitimin en önemli paydaşlarından anne ve babaların eğitime bakış açısının da hedefler doğrultusunda gelişmesi için veli eğitimleri arttırılmalıdır.
Eğitim bir toplumdaki tüm insanları etkileyen en önemli etkenlerden biridir. Hazırlanan programın detayları açıklandıkça bu benzeri konularda nasıl bir hareket planı izleneceğini daha sağlıklı bir şekilde görme imkânımız olacaktır.
ÖĞRETMENLERE DAHA FAZLA EĞİTİM VERİLMELİ
Vizyon belgesinde öğretmenlere yönelik kararların ağırlıkta olduğu görülüyor. Sizce eğitimin temel taşı olan öğretmenlere yönelik neler hayata geçirilmeli? Bu yönde kurum olarak sizler hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?
Belgede öğretmenlerimizin gerek plan gerekse ders içi uygulamalarda nasıl konumlandırılacağı ile ilgili belirli ölçüde tanımlamalar yapılmış. Öğretmenlerimizin sınıf içinde yaptıkları uygulamaların öğrenci merkezli olmasını sağlamak için mümkün olduğunca fazla eğitim almaları gerekmekte. Öğrencinin becerilerinin gelişmesi için kullanacağı metotların çeşitliliğinin artması sınıftaki tüm öğrencilere ulaşılmasını sağlayacaktır. Öğrencinin ihtiyacına ve mizacına uygun ders kurgusu hazırlamak öğretmenin de derse hazırlık sürecini arttıracaktır. Bu nedenle plan uygulanmaya başlandığında her ders için ve sınıf seviyesine uygun uygulama örneklerinin olması öğretmenlerin sürece dâhil olmalarını kolaylaştıracaktır. Bu örneklerden ve aldığı eğitimlerden yola çıkarak kendileri de örnekler üretecek, güzel örneklerin belirli bir platformda paylaşılması ile hedeflere ulaşmak kolaylaşacaktır.
Biz Mektebim olarak tüm öğretmenlerimize yaz tatilleri de dâhil olmak üzere hizmet içi eğitimler düzenlemekteyiz. Endüstri 4.0’ın gerekliliklerini karşılayabilecek, beceri odaklı eğitim sistemiz hakkında, bütünsel eğitim modelimizin tüm parçaları ile ilgili öğretmenlerimize eğitimler vermekteyiz. En önemli parçalardan biri olan velilerimiz için seminer ve eğitimler düzenlemekteyiz. Öğrencilerimizin, ilgi, beceri ve yönelimlerini belirlemek için uzmanlar tarafından hazırlanmış envanterler uygulamaktayız. Böylece öğrencimizin anlık değişimlerini dahi belirleyebiliyoruz. Öğrenciye özgü farklılaştırılmış programları kullanarak gelişimlerini en üst seviyede tamamlamalarını sağlıyoruz.
Dersin sadece ders içinde yapılmayacağının bilincindeyiz. Belirli müzelerle yaptığımız protokoller sayesinde bilginin becerilere dönüşmesi için atölye çalışmaları yapıyoruz. Okuduğunu anlayan, anladığını yorumlayan, yorumlarından yola çıkarak strateji kurgulayabilen bireyler yetiştirmek için Türkçe derslerimizi, okuma, yazma, sunum ve metin atölyeleri şeklinde yapılandırıyoruz. Bu benzeri birçok farklılaştırılmış beceri odaklı ders içeriklerimizle; geleceğin dünyasında kendine yer edinebilen, fikir üreten, ürettiğini dünya şartlarında kabul ettiren ve ülkeye katma değer sağlayan bireyler yetiştiriyoruz.
OKUL YÖNETİCİLERİ DEĞİŞİME HAZIR OLMALI
Vizyon belgesinde özel okullara yeterince vurgu yapıldığını düşünüyor musunuz? Bu alanda yönetici ve karar vericilere neler önerirsiniz?
Öncelikle okul yöneticilerinin de değişime hazır olmaları gerekir. Vizyon belgesinde yer alan konularla ilgili okul bazında çalışma planları hazırlamak gerekir. Her coğrafyaya, her öğrenci mizacına uygun eğitim politikaları okul bazında da belirlenmeli. Dikkat edilecek husus ise ana çatıdan sapmamak olmalı. Vizyonu geniş, gelişime açık, doğru yönlendirmeler yapabilen eğitim liderleri sayesinde geleceğin çok daha güzel olmasını sağlayabiliriz. Tüm çalışmalarda okul yöneticileri de rol almalıdırlar. Okulun en önemli rol modellerinden biri de okul müdürüdür. Diğer taraftan il ve ilçe teşkilatlarımız seminer ve eğitimlerde özel sektörden hizmet alabilirler. Çalışmaların özel okullarla partnerlikleri sağlanarak uygulamaların genele yayılması hızlandırılabilir. Biz uyguladığımız tüm içerikleri resmi ve özel tüm okullarla paylaşmaya hazırız ki bakanlığımızın ilgili birimleriyle zaman zaman paylaşmaktayız.
“Vizyon belgesi ve sonrasında açıklanacak hareket planının Milli bir mesele olarak algılanması, herkesin üzerine düşen görevi eksiksiz yapması geleceğimiz açısında önemlidir. Birden bire her şeyin değişmesi mümkün olmayacaktır. Hedef ve hedefe ulaşmak için yapılacaklar, tüm vatandaşlarla sık sık paylaşılarak farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Böylece toplumun, eğitimdeki değişimi daha rahat algılaması sağlanır ve değişim daha hızlı gerçekleşebilir.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
MEB’in 2023 Eğitim Vizyonu’nu genel itibariyle gelecek yüzyıllarda ülkemizin global çapta nasıl konumlanacağını belirleyecek bir çalışma ve hareket planı olarak görmek gerektiğini belirten Mektebim Okulları Eğitim Direktörü Erdem Çıplak, “Gelişen ve değişen dünya da Türkiye Cumhuriyeti, gerek insan kaynağı gerekse üreten topluma dönüşmesi için tüm gücüyle çalışmalı ve belirli periyotlarda hareket planında güncellemeler yapmalıdır.” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 2023 Eğitim Vizyonu hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un açıkladığı vizyon belgesi eğitim sistemi bakımından umut verici bir bakış açısı sunmakta. Bununla birlikte eğitim sektöründe yapılacak değişikliklerin çıktıları zaman içinde gözlenecektir. Ayrıca çalışmaların ortaya konması da zaman alacaktır. Mümkün olduğunca sabırlı ve süreçleri çok yakından takip edecek argümanlar geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle öğrencilerin becerilerini ön plana çıkaracak bir yapının oluşturulması kolay olmayacaktır. Biz özel sektör ve özellikle Mektebim olarak bu konuda ki çalışmalarımızı senelerdir sürdürmekteyiz. Bakanlığımız, belge de yer alan çalışmaları yaparken mutlaka özel sektörü de dinlemeli, uygulama örneklerini incelemeli, süreci deneyimleyen paydaşları olarak özel okulları çalışmanın ar-ge merkezi olarak konumlandırmalıdır. Bu belgeyi sadece tek taraflı eğitim çıktısı olarak görmek doğru olmaz. Genel itibariyle gelecek yüzyıllarda ülkemizin global çapta nasıl konumlanacağını belirleyecek bir çalışma ve hareket planı olarak bakmamız gerekir. Gelişen ve değişen dünya da Türkiye Cumhuriyeti, gerek insan kaynağı gerekse üreten topluma dönüşmesi için tüm gücüyle çalışmalı ve belirli periyotlarda hareket planında güncellemeler yapmalıdır. Çocuklarımızın bilgiye ulaşma yollarını kısaltacak, becerilerini geliştirecek ders için ve dışı öğrenme ortamları tasarlanmalıdır. Bunu yaparken var olan öğretmenlerin eğitimi kurgulanmalı, eğitim fakültelerinin de eğitim modelleri güncellenmelidir. Belge de sunulduğu üzere, merkezde öğrencinin dolayısıyla geleceğin olduğu kurgunun getireceği yapısal değişiklikler için kontrol noktaları belirlenerek hedeflere ne ölçüde yaklaşıldığı saptanmalıdır. Süreç içinde uygulamalar ortaya çıktıkça daha net yargılara varmak mümkün olabilir.
“İYİ OKUL” KAZANMA SARMALINDAN KURTULMALIYIZ
Size göre eğitimin öncelikli sorunları neler? Bu çerçevede vizyon belgesi beklentilere yanıt verebilecek mi?
Eğitimi “İyi Okul” kazanma sarmalından kurtarmak öğrencinin kendi hedeflerini belirlemesine, hepsinden önemlisi hedeflerinin farkında olmasından geçer. Okul öncesinin zorunlu hale gelmesi, derslerin beceri odaklı planlanması, sınıf içi atölyelerin oluşturulmasıyla dersler arası ilişkinin kurulması, kazanımın günlük hayatta kullanılacak formda edinilmesi tasarımsal anlamda umut vericidir. Diğer önemli sorun okulların fiziksel ve donanımsal yeterliliklerinin arttırılmasıdır. Fatih projesi ile belirli bir noktaya gelen okulların hedefler doğrultusunda daha fazla geliştirilmesini gerekir.
Eğitimin en önemli paydaşlarından anne ve babaların eğitime bakış açısının da hedefler doğrultusunda gelişmesi için veli eğitimleri arttırılmalıdır.
Eğitim bir toplumdaki tüm insanları etkileyen en önemli etkenlerden biridir. Hazırlanan programın detayları açıklandıkça bu benzeri konularda nasıl bir hareket planı izleneceğini daha sağlıklı bir şekilde görme imkânımız olacaktır.
ÖĞRETMENLERE DAHA FAZLA EĞİTİM VERİLMELİ
Vizyon belgesinde öğretmenlere yönelik kararların ağırlıkta olduğu görülüyor. Sizce eğitimin temel taşı olan öğretmenlere yönelik neler hayata geçirilmeli? Bu yönde kurum olarak sizler hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?
Belgede öğretmenlerimizin gerek plan gerekse ders içi uygulamalarda nasıl konumlandırılacağı ile ilgili belirli ölçüde tanımlamalar yapılmış. Öğretmenlerimizin sınıf içinde yaptıkları uygulamaların öğrenci merkezli olmasını sağlamak için mümkün olduğunca fazla eğitim almaları gerekmekte. Öğrencinin becerilerinin gelişmesi için kullanacağı metotların çeşitliliğinin artması sınıftaki tüm öğrencilere ulaşılmasını sağlayacaktır. Öğrencinin ihtiyacına ve mizacına uygun ders kurgusu hazırlamak öğretmenin de derse hazırlık sürecini arttıracaktır. Bu nedenle plan uygulanmaya başlandığında her ders için ve sınıf seviyesine uygun uygulama örneklerinin olması öğretmenlerin sürece dâhil olmalarını kolaylaştıracaktır. Bu örneklerden ve aldığı eğitimlerden yola çıkarak kendileri de örnekler üretecek, güzel örneklerin belirli bir platformda paylaşılması ile hedeflere ulaşmak kolaylaşacaktır.
Biz Mektebim olarak tüm öğretmenlerimize yaz tatilleri de dâhil olmak üzere hizmet içi eğitimler düzenlemekteyiz. Endüstri 4.0’ın gerekliliklerini karşılayabilecek, beceri odaklı eğitim sistemiz hakkında, bütünsel eğitim modelimizin tüm parçaları ile ilgili öğretmenlerimize eğitimler vermekteyiz. En önemli parçalardan biri olan velilerimiz için seminer ve eğitimler düzenlemekteyiz. Öğrencilerimizin, ilgi, beceri ve yönelimlerini belirlemek için uzmanlar tarafından hazırlanmış envanterler uygulamaktayız. Böylece öğrencimizin anlık değişimlerini dahi belirleyebiliyoruz. Öğrenciye özgü farklılaştırılmış programları kullanarak gelişimlerini en üst seviyede tamamlamalarını sağlıyoruz.
Dersin sadece ders içinde yapılmayacağının bilincindeyiz. Belirli müzelerle yaptığımız protokoller sayesinde bilginin becerilere dönüşmesi için atölye çalışmaları yapıyoruz. Okuduğunu anlayan, anladığını yorumlayan, yorumlarından yola çıkarak strateji kurgulayabilen bireyler yetiştirmek için Türkçe derslerimizi, okuma, yazma, sunum ve metin atölyeleri şeklinde yapılandırıyoruz. Bu benzeri birçok farklılaştırılmış beceri odaklı ders içeriklerimizle; geleceğin dünyasında kendine yer edinebilen, fikir üreten, ürettiğini dünya şartlarında kabul ettiren ve ülkeye katma değer sağlayan bireyler yetiştiriyoruz.
OKUL YÖNETİCİLERİ DEĞİŞİME HAZIR OLMALI
Vizyon belgesinde özel okullara yeterince vurgu yapıldığını düşünüyor musunuz? Bu alanda yönetici ve karar vericilere neler önerirsiniz?
Öncelikle okul yöneticilerinin de değişime hazır olmaları gerekir. Vizyon belgesinde yer alan konularla ilgili okul bazında çalışma planları hazırlamak gerekir. Her coğrafyaya, her öğrenci mizacına uygun eğitim politikaları okul bazında da belirlenmeli. Dikkat edilecek husus ise ana çatıdan sapmamak olmalı. Vizyonu geniş, gelişime açık, doğru yönlendirmeler yapabilen eğitim liderleri sayesinde geleceğin çok daha güzel olmasını sağlayabiliriz. Tüm çalışmalarda okul yöneticileri de rol almalıdırlar. Okulun en önemli rol modellerinden biri de okul müdürüdür. Diğer taraftan il ve ilçe teşkilatlarımız seminer ve eğitimlerde özel sektörden hizmet alabilirler. Çalışmaların özel okullarla partnerlikleri sağlanarak uygulamaların genele yayılması hızlandırılabilir. Biz uyguladığımız tüm içerikleri resmi ve özel tüm okullarla paylaşmaya hazırız ki bakanlığımızın ilgili birimleriyle zaman zaman paylaşmaktayız.
“Vizyon belgesi ve sonrasında açıklanacak hareket planının Milli bir mesele olarak algılanması, herkesin üzerine düşen görevi eksiksiz yapması geleceğimiz açısında önemlidir. Birden bire her şeyin değişmesi mümkün olmayacaktır. Hedef ve hedefe ulaşmak için yapılacaklar, tüm vatandaşlarla sık sık paylaşılarak farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Böylece toplumun, eğitimdeki değişimi daha rahat algılaması sağlanır ve değişim daha hızlı gerçekleşebilir.”
Son Güncelleme: Salı, 04 Aralık 2018 15:36
Gösterim: 859