Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki derslerinde FETÖ propagandası yaptığı gerekçesiyle görevine son verilen Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur hakkında 30 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı.
Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanburhakkında 20 yıldan 30 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan ve Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderilen bir mektup zarfındaki ses kaydında, Kanbur'un derslerde, ülkede iç ayaklanma çıkarmak için öğrencileri silahlanmaya ve devletin silahlı güçlerine karşı kışkırtmaya çalıştığı şeklindeki ifadelere yer verildiği belirtildi.
Kanbur'un ders sırasında öğrencilere "Benim size tavsiyem ben öyle davranacağım, yakın bir zamanda iç savaşa hazırlıklı olun" dediği belirtilen iddianamede, Kanbur'un şu ifadelerine yer verildi: "Bakın iç savaş denildiğinde aklınıza maç çıkışı kavga eden taraftarlar falan gelmesin ha! Eviniz kundaklanacak, basılıp ateşe verilecek, yolun ortasında öldürüleceksiniz, on kişi tabancayla, tüfekle evinizi bastığında siz ekmek bıçağıyla bir şey yapamazsınız. İç savaştan bahsediyorum, aklınızı başınıza alın, aptal olmayın. Evet barış şeyleri falan yok, herkes mühimmat depoladı, silahlandı. Yarın bir gün Akdeniz Üniversitesine çatır çatır sıkarlarsa çok affedersiniz salak salak dolaşmayıp gidin emaneti nereden buluyorsanız bulun, lojistik desteği nereden yapıyorsanız. Polise güvenmeyin! Askere güvenmeyin!"
"Fakültede açık giyinmem hususunda beni sürekli uyarırdı"
İddianamede, Kanbur'un öğrencileri ile eski eşi M.İ'nin ifadelerine de yer verildi. M.İ, verdiği ifadesinde 2002 yılında Ege Üniversitesinde öğrenim görürken tanıştığı Kanbur'un o dönem İzmir Polis Meslek Yüksekokulunda öğretmenlik yaptığını, buradaki öğrencilerle evlenmeden ve evlendikten sonra da sürekli irtibat halinde olduğunu belirtti.
Eski eşinin kendisinde "5 çocuk" yapmasını istediğini anlatan M.İ, şunları kaydetti: "Neden' diye sorduğumda, daha sonradan sebebini öğrendiğim, cemaatin uyguladığı, çalışan bayanların 3, çalışmayan bayanların ise 5 çocuk doğurmasının gerekli olduğunu söyledi. Evde uzun kıyafetler giymesi konusunda bana baskı yapardı. Dışarıda ise özellikle çalıştığı yer olan fakülteye giderken, giyinmem konusunda özenli ve açık giyinmem hususunda beni sürekli uyarırdı. Evde kapalı, dışarıda ise açık giyinmemin sebebini sorduğumda, 'Fişleniriz, fakültede benim konumum itibarıyla cemaate mensup olduğumun anlaşılmaması gerekiyor. Çalıştığım fakülteye gelirken giyimine dikkat et, tedbir yapmalıyız, dikkatli ol' ve benzeri cevaplarla sürekli bu durumu geçiştirirdi."
"Telefonlar, bataryalar ve SIM kartlar sökülüp kapı önüne konulurdu"
Evlendiği günden beri her hafta düzenli olarak bir gün Antalya'daki evlerinde 10-15 kişilik gruplar halinde toplantılar yapıldığını belirten M.İ, şu bilgileri verdi: "Ne toplantısı yapıyorsunuz?' diye sorduğumda, 'Arkadaşlar gelecek, sohbet edeceğiz, iş konuşacağız' şeklinde cevap verdi. Bu toplantılar esnasında eve gelen giden kişileri görmem mümkün olmazdı. Toplantılar evin salonunda olurdu ve kesinlikle toplantı odasına telefon ve bilgisayar sokulmazdı. Salon kapısının önüne baktığımda bütün telefon bataryalarının ve SIM kartlarının sökük vaziyette kapının önünde olduğunu görürdüm. Bana sürekli olarak 'Konuştuğumuz konular özel, telefon dinlemesine karşı hassas davranmalıyız.' derdi. Ayrıca telefonda konuşurken 'Fetullah Gülen, sohbet, cemaat, namaz' ve benzeri ifadeler kullanılmaması gerektiğini tembihlerdi. İzlenimlerime göre evime toplantı amaçlı gelen insanlar, savcı, hakim, avukat ve fakültedeki hukuk hocalarıydı."
"Deşifre etmemem için tehdit etti"
Eski eşi kendisine şiddet uyguladığında "Fetullah Gülen hocanız size böyle mi öğretiyor?" diye tepki gösterdiğini aktaran M.İ, "CD'lerden Fetullah Gülen isimli şahsı MP3'ten dinlediği zamanlarda bile bana şiddet uyguladı. Boşandıktan sonra Fetullah Gülen cemaatinden olduğunu deşifre etmememi istedi. Gördüklerimi, duyduklarımı ve bildiklerimi hiçbir yerde ve kimseye anlatmamam gerektiğini savundu. 'Başına bela olurum' şeklinde beni birkaç kez tehdit etti." ifadelerini kullandı.
30 yıl hapsi isteniyor
İddianamede, şüphelinin TCK'nın "Silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme" suçlarından 20-30 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep ediliyor. Antalya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 14 Nisan'da düzenlenen FETÖ/PDY operasyonunda, "terör örgütü üyesi olmak" ve "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçlamasıyla tutuklan Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur'un görevine, YÖK tarafından son verilmişti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesindeki derslerinde FETÖ propagandası yaptığı gerekçesiyle görevine son verilen Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur hakkında 30 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı.
Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanburhakkında 20 yıldan 30 yıla kadar hapis istemiyle hazırlanan ve Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne gönderilen bir mektup zarfındaki ses kaydında, Kanbur'un derslerde, ülkede iç ayaklanma çıkarmak için öğrencileri silahlanmaya ve devletin silahlı güçlerine karşı kışkırtmaya çalıştığı şeklindeki ifadelere yer verildiği belirtildi.
Kanbur'un ders sırasında öğrencilere "Benim size tavsiyem ben öyle davranacağım, yakın bir zamanda iç savaşa hazırlıklı olun" dediği belirtilen iddianamede, Kanbur'un şu ifadelerine yer verildi: "Bakın iç savaş denildiğinde aklınıza maç çıkışı kavga eden taraftarlar falan gelmesin ha! Eviniz kundaklanacak, basılıp ateşe verilecek, yolun ortasında öldürüleceksiniz, on kişi tabancayla, tüfekle evinizi bastığında siz ekmek bıçağıyla bir şey yapamazsınız. İç savaştan bahsediyorum, aklınızı başınıza alın, aptal olmayın. Evet barış şeyleri falan yok, herkes mühimmat depoladı, silahlandı. Yarın bir gün Akdeniz Üniversitesine çatır çatır sıkarlarsa çok affedersiniz salak salak dolaşmayıp gidin emaneti nereden buluyorsanız bulun, lojistik desteği nereden yapıyorsanız. Polise güvenmeyin! Askere güvenmeyin!"
"Fakültede açık giyinmem hususunda beni sürekli uyarırdı"
İddianamede, Kanbur'un öğrencileri ile eski eşi M.İ'nin ifadelerine de yer verildi. M.İ, verdiği ifadesinde 2002 yılında Ege Üniversitesinde öğrenim görürken tanıştığı Kanbur'un o dönem İzmir Polis Meslek Yüksekokulunda öğretmenlik yaptığını, buradaki öğrencilerle evlenmeden ve evlendikten sonra da sürekli irtibat halinde olduğunu belirtti.
Eski eşinin kendisinde "5 çocuk" yapmasını istediğini anlatan M.İ, şunları kaydetti: "Neden' diye sorduğumda, daha sonradan sebebini öğrendiğim, cemaatin uyguladığı, çalışan bayanların 3, çalışmayan bayanların ise 5 çocuk doğurmasının gerekli olduğunu söyledi. Evde uzun kıyafetler giymesi konusunda bana baskı yapardı. Dışarıda ise özellikle çalıştığı yer olan fakülteye giderken, giyinmem konusunda özenli ve açık giyinmem hususunda beni sürekli uyarırdı. Evde kapalı, dışarıda ise açık giyinmemin sebebini sorduğumda, 'Fişleniriz, fakültede benim konumum itibarıyla cemaate mensup olduğumun anlaşılmaması gerekiyor. Çalıştığım fakülteye gelirken giyimine dikkat et, tedbir yapmalıyız, dikkatli ol' ve benzeri cevaplarla sürekli bu durumu geçiştirirdi."
"Telefonlar, bataryalar ve SIM kartlar sökülüp kapı önüne konulurdu"
Evlendiği günden beri her hafta düzenli olarak bir gün Antalya'daki evlerinde 10-15 kişilik gruplar halinde toplantılar yapıldığını belirten M.İ, şu bilgileri verdi: "Ne toplantısı yapıyorsunuz?' diye sorduğumda, 'Arkadaşlar gelecek, sohbet edeceğiz, iş konuşacağız' şeklinde cevap verdi. Bu toplantılar esnasında eve gelen giden kişileri görmem mümkün olmazdı. Toplantılar evin salonunda olurdu ve kesinlikle toplantı odasına telefon ve bilgisayar sokulmazdı. Salon kapısının önüne baktığımda bütün telefon bataryalarının ve SIM kartlarının sökük vaziyette kapının önünde olduğunu görürdüm. Bana sürekli olarak 'Konuştuğumuz konular özel, telefon dinlemesine karşı hassas davranmalıyız.' derdi. Ayrıca telefonda konuşurken 'Fetullah Gülen, sohbet, cemaat, namaz' ve benzeri ifadeler kullanılmaması gerektiğini tembihlerdi. İzlenimlerime göre evime toplantı amaçlı gelen insanlar, savcı, hakim, avukat ve fakültedeki hukuk hocalarıydı."
"Deşifre etmemem için tehdit etti"
Eski eşi kendisine şiddet uyguladığında "Fetullah Gülen hocanız size böyle mi öğretiyor?" diye tepki gösterdiğini aktaran M.İ, "CD'lerden Fetullah Gülen isimli şahsı MP3'ten dinlediği zamanlarda bile bana şiddet uyguladı. Boşandıktan sonra Fetullah Gülen cemaatinden olduğunu deşifre etmememi istedi. Gördüklerimi, duyduklarımı ve bildiklerimi hiçbir yerde ve kimseye anlatmamam gerektiğini savundu. 'Başına bela olurum' şeklinde beni birkaç kez tehdit etti." ifadelerini kullandı.
30 yıl hapsi isteniyor
İddianamede, şüphelinin TCK'nın "Silahlı terör örgütüne üye olmak" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme" suçlarından 20-30 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep ediliyor. Antalya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 14 Nisan'da düzenlenen FETÖ/PDY operasyonunda, "terör örgütü üyesi olmak" ve "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçlamasıyla tutuklan Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nihat Kanbur'un görevine, YÖK tarafından son verilmişti.
Son Güncelleme: Salı, 09 Ağustos 2016 11:54
Gösterim: 1413
Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer, metastatik kanserlerin erken tanı ve tedavisinde yeni bir tedavi stratejisini ortaya koyduğu çalışmalarıyla Amerikan Patoloji Araştırmacıları Derneği’nin Genç Öğretim Üyesi Ödülü’nü kazandı. Bu ödülü Türkiye’den ilk kazanan akademisyen olan Gencer’in çalışması, dünyanın önde gelen bilim dergisi Nature’da da yayınlanacak.
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer, Amerika’da düzenlenen ve Nobel ödüllü Aziz Sancar’ın da aralarında bulunduğu dünyanın önde gelen 14 bin akademisyenin katıldığı Deneysel Biyoloji (Experimental Biology) Kongresi’nden büyük ödülle döndü. Gencer, metastatik kanserlerin erken tanı ve tedavisinde yeni bir tedavi stratejisini ortaya koyduğu çalışmalarıyla bilim dünyasına yaptığı katkılardan dolayı Amerikan Patoloji Araştırmacıları Derneği’nin Genç Öğretim Üyesi Ödülü’nü aldı. San Diego kentinde gerçekleşen Kongre’de verilen tek ödülün sahibi olan Salih Gencer, aynı zamanda bu ödülü Türkiye’den kazanan ilk akademisyen de oldu.
Amerika’da uzun yıllar kanser üzerine çalışmalar gerçekleştirdi
Üsküdar Üniversitesi’nden önce uzun yıllar Amerika’daki Medical University of South Carolina’da kanser üzerine çalışmalar yürüten Dr. Gencer, yaptığı çalışmalar sonucunda kanserin tedavisinde etkili olabilecek, özellikle de metastatik(değişen) kanserlerin teşhis ve tedavisinde hedef olabilecek yeni bir sinyal yolağını keşfetti. Kanser hücrelerinin büyümesi ve metastaz yapmasında önemli rolleri olan hücredeki TGF-beta sinyal yolağının yeni bir mekanizma ile nasıl düzenlendiğini ortaya çıkardı. Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer’in bu çalışması ayrıca yalnızca en üst düzey bilimsel çalışmaların yer aldığı yaklaşık 150 yıllık dünyaca ünlü bilim dergisi Nature’da da yayınlanacak.
Avrupa’da ülkemizi temsil etmeye devam edecek
Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer, beyin, karaciğer, lösemi gibi pek çok kanser türünde, hücre ölüm mekanizmaları ve metastatik kanserlerin oluşum mekanizmalarında yeni tanı ve tedavi yöntemleri üzerine geliştirdiği çalışmalarıyla Eylül ayında Portekiz’in Lizbon şehrinde düzenlenecek EMBO Young Scientists Forum’a da seçildi. İleriye yönelik projelerin ve yürütülen bilimsel çalışmaların konuşulup tartışılacağı bu önemli toplantıda Üsküdar Üniversitesi’ni ve Türkiye’yi temsil edecek. Avrupa’nın önde gelen kuruluşlarından biri olan “European Molecular Biology Organization’’ (EMBO-Avrupa Moleküler Biyoloji Organizasyonu), her yıl Türkiye’nin de aralarında olduğu Avrupa ülkelerine ciddi miktarlarda proje desteği veriyor.
Yrd. Doç. Dr. Gencer, ayrıca yine EMBO tarafından organize edilen ve Eylül ayında Almanya’nın Mannheim şehrinde gerçekleştirilecek olan 7.EMBO Toplantısı’na sınırlı sayıda kişiye verilen ‘’EMBO Travel Grant’’ ile katılmaya hak kazanarak, bu kongrede ‘’Metastatik Kanserlerin Teşhis ve Tedavisinde Yeni bir Yöntem’’ ile ilgili bir sözlü sunum yapacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer, metastatik kanserlerin erken tanı ve tedavisinde yeni bir tedavi stratejisini ortaya koyduğu çalışmalarıyla Amerikan Patoloji Araştırmacıları Derneği’nin Genç Öğretim Üyesi Ödülü’nü kazandı. Bu ödülü Türkiye’den ilk kazanan akademisyen olan Gencer’in çalışması, dünyanın önde gelen bilim dergisi Nature’da da yayınlanacak.
Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer, Amerika’da düzenlenen ve Nobel ödüllü Aziz Sancar’ın da aralarında bulunduğu dünyanın önde gelen 14 bin akademisyenin katıldığı Deneysel Biyoloji (Experimental Biology) Kongresi’nden büyük ödülle döndü. Gencer, metastatik kanserlerin erken tanı ve tedavisinde yeni bir tedavi stratejisini ortaya koyduğu çalışmalarıyla bilim dünyasına yaptığı katkılardan dolayı Amerikan Patoloji Araştırmacıları Derneği’nin Genç Öğretim Üyesi Ödülü’nü aldı. San Diego kentinde gerçekleşen Kongre’de verilen tek ödülün sahibi olan Salih Gencer, aynı zamanda bu ödülü Türkiye’den kazanan ilk akademisyen de oldu.
Amerika’da uzun yıllar kanser üzerine çalışmalar gerçekleştirdi
Üsküdar Üniversitesi’nden önce uzun yıllar Amerika’daki Medical University of South Carolina’da kanser üzerine çalışmalar yürüten Dr. Gencer, yaptığı çalışmalar sonucunda kanserin tedavisinde etkili olabilecek, özellikle de metastatik(değişen) kanserlerin teşhis ve tedavisinde hedef olabilecek yeni bir sinyal yolağını keşfetti. Kanser hücrelerinin büyümesi ve metastaz yapmasında önemli rolleri olan hücredeki TGF-beta sinyal yolağının yeni bir mekanizma ile nasıl düzenlendiğini ortaya çıkardı. Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer’in bu çalışması ayrıca yalnızca en üst düzey bilimsel çalışmaların yer aldığı yaklaşık 150 yıllık dünyaca ünlü bilim dergisi Nature’da da yayınlanacak.
Avrupa’da ülkemizi temsil etmeye devam edecek
Yrd. Doç. Dr. Salih Gencer, beyin, karaciğer, lösemi gibi pek çok kanser türünde, hücre ölüm mekanizmaları ve metastatik kanserlerin oluşum mekanizmalarında yeni tanı ve tedavi yöntemleri üzerine geliştirdiği çalışmalarıyla Eylül ayında Portekiz’in Lizbon şehrinde düzenlenecek EMBO Young Scientists Forum’a da seçildi. İleriye yönelik projelerin ve yürütülen bilimsel çalışmaların konuşulup tartışılacağı bu önemli toplantıda Üsküdar Üniversitesi’ni ve Türkiye’yi temsil edecek. Avrupa’nın önde gelen kuruluşlarından biri olan “European Molecular Biology Organization’’ (EMBO-Avrupa Moleküler Biyoloji Organizasyonu), her yıl Türkiye’nin de aralarında olduğu Avrupa ülkelerine ciddi miktarlarda proje desteği veriyor.
Yrd. Doç. Dr. Gencer, ayrıca yine EMBO tarafından organize edilen ve Eylül ayında Almanya’nın Mannheim şehrinde gerçekleştirilecek olan 7.EMBO Toplantısı’na sınırlı sayıda kişiye verilen ‘’EMBO Travel Grant’’ ile katılmaya hak kazanarak, bu kongrede ‘’Metastatik Kanserlerin Teşhis ve Tedavisinde Yeni bir Yöntem’’ ile ilgili bir sözlü sunum yapacak.
Son Güncelleme: Salı, 09 Ağustos 2016 11:44
Gösterim: 1471
Sivas'ta FETÖ'nün darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra itirafçı olan akademisyen, 2012'de Cumhuriyet Üniversitesinde yapılan rektörlük seçimleri öncesi sözde "ön seçim" yaparak aday belirlediklerini söyledi.
FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, Sivas merkezli 12 ilde gerçekleştirilen operasyonda tutuklananlar arasında yer alan ve TCK'nın etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirten S.G. itirafçı olarak ifade verdi.
Akdeniz Üniversitesinde eğitim gördüğü dönemde yurtlardaki iftarlarda FETÖ ile tanıştığını anlatan S.G, ancak içlerine dahil olmadığını ifade etti. Sivas'ta, FETÖ'ye yakın evlerden çeşitli nedenlerle ayrılan öğrencilerin kaldığı bir evde Tıpta Uzmanlık Sınavı'na hazırlandığını aktaran S.G, ifadesinde şunları kaydetti: "Kalıcı olarak o evde bulunmadım. Bu evde her ne kadar cemaatten ayrılmış kişiler kalsa da ev cemaatten bağımsız yürüyordu. Asistanlık yaptığım dönemde, aynı dönemde asistanlık yapan ve cemaatten olan şahıslar, bizleri çay içme bahanesiyle cemaat evlerine çağırıyorlardı. Bu 2000'den 2008'e kadar devam etti. O zaman cemaat tarafından üniversitede akademisyenlere yönelik bir çalışma yapıldığını fark ettim. Ancak o dönemlerde alkol aldığım ve dünya görüşü olarak farklı düşündüğüm için bu teklifleri reddettim. Biokimya bölümünde asistanlık yapan F.A. diğer arkadaşlara göre daha aktif olarak cemaat adına hareket ediyor ve bizim gibi araştırma görevlilerini cemaate kazandırmak için girişimlerde bulunuyordu."
S.G, 2008'de yardımcı doçent olduktan sonra çevresinin genişlemeye başladığını ve davet üzerine FETÖ'ye yakın Sultan Murat Okulları'ndaki sohbetlere katıldığını anlatarak, orada FETÖ'nün kendi reklamını yaptığını, örgütün elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarının ve risalelerinin okunduğunu, videoların izlettirildiğini söyledi.
Sivas Öğretmenevi'nin arka tarafında bulunan bir evde sohbetler yapıldığını dile getiren S.G, 2010'da ev sohbetlerine katılmaya başladığını, kendisi dışında Prof. Dr. Ömer Cevit ve bazı akademisyenlerin de evlere geldiğini aktardı.
Sultan Murat Okullları'nda din dersi öğretmeni olan "üniversite akademisyenler imamı" olduğu belirtilen ve hakkında yakalama kararı bulunan firari Veysel Tıkaç ve bazı öğretmenlerin sohbet toplantılarında Fetullah Gülen kitabı okuduğunu ve bilgiler verdiğini ifade eden S.G, Tıkaç'ın üniversitede üst düzey sorumlu olduğunu düşündüğünü belirtti. S.G, o dönemde her kesimden insanın sohbetlere katıldığını hatta sohbetlere gelenlerin mesleklerinde daha kolay yükseldiğine, bu kişilerle irtibat kurmaya çekinmediklerine işaret etti. Tıkaç'ın cemaat adına üniversite içerisinde birtakım faaliyetler yürüttüğüne de işaret eden S.G, bu kişinin akademisyenleri FETÖ'ye kazandırma çabasında olduğunu vurguladı.
Rektörlük seçimlerine müdahale
Tıkaç'ın Cumhuriyet Üniversitesinin rektörlük seçimlerinde FETÖ'nün adayının başarılı olabilmesi için lobi çalışması yaptığını anlatan S.G, 2012'deki rektörlük seçimi öncesi örgütün yaptığı çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: "Rektörlük seçimi yapılmadan 7-8 ay kadar önce Tıkaç, üniversite içerisinde Fetullah Gülen cemaatine mensup ve sağ görüşlü akademisyenlere rektörlük seçimleri ile ilgili Sultan Murat Okulları'nda bir toplantı yapılacağını söyleyerek herkesi oraya davet etti. Akşam saatleri olması muhtemel bir zaman diliminde oraya gittim. Orada 30'a yakın akademisyen vardı. Bu akademisyenlerden isimlerini hatırladıklarım, Prof. Dr. Ömer Cevit, Prof. Dr. Adnan Gürbüz, Doç. Dr. Durmuş Tatlılıoğlu, N.T, M.A, Z.K, A.B, H.K, H.K. Bunların dışında Tıkaç da oradaydı. Orada Veysel Tıkaç rektörlük seçimlerinde aday olmak isteyen olup olmadığını sordu. Akademisyenlerden Ömer Cevit ve N.T. aday olabileceklerini belirtti. Tıkaç, iki aday çıkması üzerine kapalı seçim yapmayı teklif etti. Herkes adayını kağıda yazıp Tıkaç'a verdi. Yapılan oylama sonucu Ömer Cevit'in adı çıktı. Ve o gün Ömer Cevit'in adı cemaatin adayı olarak belirlendi. O günden sonra Tıkaç, Ömer Cevit'in başarılı olması için üniversite içinde çalışma başlattı. Aynı şekilde Ömer Cevit'in başarılı olması için üniversite içerisindeki diğer cemaate yakın akademisyenler de çalışma yaptı. Benim ismim de maalesef o dönemde cemaatle anılır oldu. Çünkü ben de Ömer Cevit'in başarılı olması için çalışmalar yaptım"
"AK Parti'nin karşısındaki her partiyi destekleyin" talimatı
Seçimlerde Ömer Cevit'in 3'üncü olduğunu, en fazla oyu alan Prof. Dr. Faruk Kocacık'ın daha sonra da rektör olarak atandığını aktaran S.G, şöyle devam etti: "Zaten rektörlük seçimleri öncesinde Ankara'da da yani Cumhurbaşkanlığı, YÖK kanadında cemaatin adaylarına sıcak bakılmadığı haberi alınmıştı. Bundan dolayı da Tıkaç ya Ömer Cevit ile Ankara'ya gitti ya da görüşmeler yapmak üzere Ömer Cevit'i Ankara'ya gönderdi. Orada bürokratlar ile görüştüler. Ancak Sivas'a moralleri bozuk gelmişlerdi. Bunu ben Ömer Cevit'ten duydum. Rektörlük seçimleri bittikten sonra ben, İ.Ö.U., S.Y. gibi arkadaşlar bu süreçte cemaatin rektörlük seçimine bu derece müdahil olmasına, seçime direkt etki etmek için çaba sarf etmesine kızdık. Kendi kendimize de bu süreçte yer aldığımızdan dolayı pişman olduk. Ve cemaatten kopmalar başladı. Rektörlük seçimleri sonrasında akademisyenler sohbetlere gelmemeye başladı. 10-15 günde yapılan toplantılar ayda bir yapılır hale geldi. Katılım iyice düşmüştü. 2013'te 17 Aralık'ta yaşanan süreç sonrası katıldığım bir sohbet esnasında neden 17 Aralık'ta yolsuzluk olaylarının üstüne bu kadar birden bire gidildiğini, önceden neden bu kadar önemsenmediğini sordum. O da bana yapılan yolsuzluğun çok büyük olduğunu ve bu sebeple üstüne gittiklerini söyledi. O dönemde sohbetlerde Tıkaç, AK Parti'nin karşısındaki her partinin desteklenebileceğini söylemişti. Yaşanan süreçten sonra cemaatten herkes soğudu. Sohbetlere ben dahil diğer arkadaşlarım da gitmemeye başladı. Hatta Sultan Murat Koleji'nde okuyan kızımı okuldan aldım. Bahsetmiş olduğum son dönemde Tıkaç'ın yerine geçen Hasan isimli şahıstan sonra Ahmet isimli soy ismini bilmediğim bir şahıs atandı. Bu şahıs, 17 Aralık sürecinden sonra bizlerle ilgilenmişti."
Ahmet isimli kişinin, o dönemde sohbetlere ara sıra devam eden Ömer Cevit ve kendisinin cep telefonuna bir program yüklendiğini söyleyen S.G, "Bu tarihten sonra artık bu programdan bizimle irtibat kuracağını söyledi. Bunun üzerine benim ve Ömer Cevit'in telefonuna Tango isminde bir program yükledi. Ancak bu program internette mağazalarda yüklenen bilindik Tango programı değildi. Görünümü aynıydı ancak biraz farklılıklar vardı. Ahmet isimli şahısın gönderdiği mesajlarda örneğin, 'H.E. (Hocaefendi) rüyasında görmüş, her şey güzel olacak, iyi günler gelecek, üstat da böyle sıkıntı çekmiş, insanlar hep böyle sıkıntı çekti, sabredin, çok büyük müjdeler var.' gibi mesajlar gönderiyordu." itiraflarında bulundu. S.G, "Tango" adlı programa şifreyle girildiğini herkesin kullanıcı adının olduğunu belirtti. Sohbet toplantılarına telefonların alınmadığını da aktaran S.G, "Üniversitede cemaatle bağlantılı olduğumuzu çok fazla belli etmememizi söylüyorlardı. Kararlar silsile yoluyla aktarılıyordu. AK Parti'ye oy verilmeyip karşısındaki partinin desteklenmesini, tedbirli olunmasını, çok namaz kılınmasını, gazete ve dergi aboneliklerinin artırılmasını söylüyorlardı." ifadelerini kullandı. S.G, bu yapının bir örgüt olduğunu, 2013'ten sonra ilişiğini kestiğini ancak yapının kendisine ulaşmak için ısrarla gayret gösterdiğini de iddia etti.
Sivas merkezli operasyon
Sivas Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin başlattığı soruşturma kapsamında, Sivas merkezli, Kayseri, Bolu, Ankara, İstanbul, Samsun, Amasya, Yozgat, İzmir, Edirne, Eskişehir ve Van'da 19 kişi gözaltına alınmıştı.
Emniyetteki işlemlerin ardından Sulh Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkan zanlılardan Van Vali Yardımcısı Vefa Kaya'nın yanı sıra Prof. Dr. Ömer Cevit, Prof. Dr. Adnan Gürbüz, Prof. Dr. Sefa Gültürk, Doç. Dr. Durmuş Tatlıoğlu, Doç. Dr. Turgay Yazar, doktorlar Ümit Erkan Vurdem, Fikret Özkan, Ferruh Balaban, Ali Feyzullah Şahin, Selahattin Demirci, Ahmet Mithat Soyipek, Yunus Bingöl, Ahmet Tişra ve Erol Pala, muhasebeci Cengiz Göze, gazeteci Cengiz Bülbül ve Fetullah Gülen'in akrabası olduğu öğrenilen öğretmen Murat Kocar tutuklanmış, doktor Y.T. ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Sivas'ta FETÖ'nün darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra itirafçı olan akademisyen, 2012'de Cumhuriyet Üniversitesinde yapılan rektörlük seçimleri öncesi sözde "ön seçim" yaparak aday belirlediklerini söyledi.
FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında, Sivas merkezli 12 ilde gerçekleştirilen operasyonda tutuklananlar arasında yer alan ve TCK'nın etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirten S.G. itirafçı olarak ifade verdi.
Akdeniz Üniversitesinde eğitim gördüğü dönemde yurtlardaki iftarlarda FETÖ ile tanıştığını anlatan S.G, ancak içlerine dahil olmadığını ifade etti. Sivas'ta, FETÖ'ye yakın evlerden çeşitli nedenlerle ayrılan öğrencilerin kaldığı bir evde Tıpta Uzmanlık Sınavı'na hazırlandığını aktaran S.G, ifadesinde şunları kaydetti: "Kalıcı olarak o evde bulunmadım. Bu evde her ne kadar cemaatten ayrılmış kişiler kalsa da ev cemaatten bağımsız yürüyordu. Asistanlık yaptığım dönemde, aynı dönemde asistanlık yapan ve cemaatten olan şahıslar, bizleri çay içme bahanesiyle cemaat evlerine çağırıyorlardı. Bu 2000'den 2008'e kadar devam etti. O zaman cemaat tarafından üniversitede akademisyenlere yönelik bir çalışma yapıldığını fark ettim. Ancak o dönemlerde alkol aldığım ve dünya görüşü olarak farklı düşündüğüm için bu teklifleri reddettim. Biokimya bölümünde asistanlık yapan F.A. diğer arkadaşlara göre daha aktif olarak cemaat adına hareket ediyor ve bizim gibi araştırma görevlilerini cemaate kazandırmak için girişimlerde bulunuyordu."
S.G, 2008'de yardımcı doçent olduktan sonra çevresinin genişlemeye başladığını ve davet üzerine FETÖ'ye yakın Sultan Murat Okulları'ndaki sohbetlere katıldığını anlatarak, orada FETÖ'nün kendi reklamını yaptığını, örgütün elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarının ve risalelerinin okunduğunu, videoların izlettirildiğini söyledi.
Sivas Öğretmenevi'nin arka tarafında bulunan bir evde sohbetler yapıldığını dile getiren S.G, 2010'da ev sohbetlerine katılmaya başladığını, kendisi dışında Prof. Dr. Ömer Cevit ve bazı akademisyenlerin de evlere geldiğini aktardı.
Sultan Murat Okullları'nda din dersi öğretmeni olan "üniversite akademisyenler imamı" olduğu belirtilen ve hakkında yakalama kararı bulunan firari Veysel Tıkaç ve bazı öğretmenlerin sohbet toplantılarında Fetullah Gülen kitabı okuduğunu ve bilgiler verdiğini ifade eden S.G, Tıkaç'ın üniversitede üst düzey sorumlu olduğunu düşündüğünü belirtti. S.G, o dönemde her kesimden insanın sohbetlere katıldığını hatta sohbetlere gelenlerin mesleklerinde daha kolay yükseldiğine, bu kişilerle irtibat kurmaya çekinmediklerine işaret etti. Tıkaç'ın cemaat adına üniversite içerisinde birtakım faaliyetler yürüttüğüne de işaret eden S.G, bu kişinin akademisyenleri FETÖ'ye kazandırma çabasında olduğunu vurguladı.
Rektörlük seçimlerine müdahale
Tıkaç'ın Cumhuriyet Üniversitesinin rektörlük seçimlerinde FETÖ'nün adayının başarılı olabilmesi için lobi çalışması yaptığını anlatan S.G, 2012'deki rektörlük seçimi öncesi örgütün yaptığı çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: "Rektörlük seçimi yapılmadan 7-8 ay kadar önce Tıkaç, üniversite içerisinde Fetullah Gülen cemaatine mensup ve sağ görüşlü akademisyenlere rektörlük seçimleri ile ilgili Sultan Murat Okulları'nda bir toplantı yapılacağını söyleyerek herkesi oraya davet etti. Akşam saatleri olması muhtemel bir zaman diliminde oraya gittim. Orada 30'a yakın akademisyen vardı. Bu akademisyenlerden isimlerini hatırladıklarım, Prof. Dr. Ömer Cevit, Prof. Dr. Adnan Gürbüz, Doç. Dr. Durmuş Tatlılıoğlu, N.T, M.A, Z.K, A.B, H.K, H.K. Bunların dışında Tıkaç da oradaydı. Orada Veysel Tıkaç rektörlük seçimlerinde aday olmak isteyen olup olmadığını sordu. Akademisyenlerden Ömer Cevit ve N.T. aday olabileceklerini belirtti. Tıkaç, iki aday çıkması üzerine kapalı seçim yapmayı teklif etti. Herkes adayını kağıda yazıp Tıkaç'a verdi. Yapılan oylama sonucu Ömer Cevit'in adı çıktı. Ve o gün Ömer Cevit'in adı cemaatin adayı olarak belirlendi. O günden sonra Tıkaç, Ömer Cevit'in başarılı olması için üniversite içinde çalışma başlattı. Aynı şekilde Ömer Cevit'in başarılı olması için üniversite içerisindeki diğer cemaate yakın akademisyenler de çalışma yaptı. Benim ismim de maalesef o dönemde cemaatle anılır oldu. Çünkü ben de Ömer Cevit'in başarılı olması için çalışmalar yaptım"
"AK Parti'nin karşısındaki her partiyi destekleyin" talimatı
Seçimlerde Ömer Cevit'in 3'üncü olduğunu, en fazla oyu alan Prof. Dr. Faruk Kocacık'ın daha sonra da rektör olarak atandığını aktaran S.G, şöyle devam etti: "Zaten rektörlük seçimleri öncesinde Ankara'da da yani Cumhurbaşkanlığı, YÖK kanadında cemaatin adaylarına sıcak bakılmadığı haberi alınmıştı. Bundan dolayı da Tıkaç ya Ömer Cevit ile Ankara'ya gitti ya da görüşmeler yapmak üzere Ömer Cevit'i Ankara'ya gönderdi. Orada bürokratlar ile görüştüler. Ancak Sivas'a moralleri bozuk gelmişlerdi. Bunu ben Ömer Cevit'ten duydum. Rektörlük seçimleri bittikten sonra ben, İ.Ö.U., S.Y. gibi arkadaşlar bu süreçte cemaatin rektörlük seçimine bu derece müdahil olmasına, seçime direkt etki etmek için çaba sarf etmesine kızdık. Kendi kendimize de bu süreçte yer aldığımızdan dolayı pişman olduk. Ve cemaatten kopmalar başladı. Rektörlük seçimleri sonrasında akademisyenler sohbetlere gelmemeye başladı. 10-15 günde yapılan toplantılar ayda bir yapılır hale geldi. Katılım iyice düşmüştü. 2013'te 17 Aralık'ta yaşanan süreç sonrası katıldığım bir sohbet esnasında neden 17 Aralık'ta yolsuzluk olaylarının üstüne bu kadar birden bire gidildiğini, önceden neden bu kadar önemsenmediğini sordum. O da bana yapılan yolsuzluğun çok büyük olduğunu ve bu sebeple üstüne gittiklerini söyledi. O dönemde sohbetlerde Tıkaç, AK Parti'nin karşısındaki her partinin desteklenebileceğini söylemişti. Yaşanan süreçten sonra cemaatten herkes soğudu. Sohbetlere ben dahil diğer arkadaşlarım da gitmemeye başladı. Hatta Sultan Murat Koleji'nde okuyan kızımı okuldan aldım. Bahsetmiş olduğum son dönemde Tıkaç'ın yerine geçen Hasan isimli şahıstan sonra Ahmet isimli soy ismini bilmediğim bir şahıs atandı. Bu şahıs, 17 Aralık sürecinden sonra bizlerle ilgilenmişti."
Ahmet isimli kişinin, o dönemde sohbetlere ara sıra devam eden Ömer Cevit ve kendisinin cep telefonuna bir program yüklendiğini söyleyen S.G, "Bu tarihten sonra artık bu programdan bizimle irtibat kuracağını söyledi. Bunun üzerine benim ve Ömer Cevit'in telefonuna Tango isminde bir program yükledi. Ancak bu program internette mağazalarda yüklenen bilindik Tango programı değildi. Görünümü aynıydı ancak biraz farklılıklar vardı. Ahmet isimli şahısın gönderdiği mesajlarda örneğin, 'H.E. (Hocaefendi) rüyasında görmüş, her şey güzel olacak, iyi günler gelecek, üstat da böyle sıkıntı çekmiş, insanlar hep böyle sıkıntı çekti, sabredin, çok büyük müjdeler var.' gibi mesajlar gönderiyordu." itiraflarında bulundu. S.G, "Tango" adlı programa şifreyle girildiğini herkesin kullanıcı adının olduğunu belirtti. Sohbet toplantılarına telefonların alınmadığını da aktaran S.G, "Üniversitede cemaatle bağlantılı olduğumuzu çok fazla belli etmememizi söylüyorlardı. Kararlar silsile yoluyla aktarılıyordu. AK Parti'ye oy verilmeyip karşısındaki partinin desteklenmesini, tedbirli olunmasını, çok namaz kılınmasını, gazete ve dergi aboneliklerinin artırılmasını söylüyorlardı." ifadelerini kullandı. S.G, bu yapının bir örgüt olduğunu, 2013'ten sonra ilişiğini kestiğini ancak yapının kendisine ulaşmak için ısrarla gayret gösterdiğini de iddia etti.
Sivas merkezli operasyon
Sivas Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin başlattığı soruşturma kapsamında, Sivas merkezli, Kayseri, Bolu, Ankara, İstanbul, Samsun, Amasya, Yozgat, İzmir, Edirne, Eskişehir ve Van'da 19 kişi gözaltına alınmıştı.
Emniyetteki işlemlerin ardından Sulh Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkan zanlılardan Van Vali Yardımcısı Vefa Kaya'nın yanı sıra Prof. Dr. Ömer Cevit, Prof. Dr. Adnan Gürbüz, Prof. Dr. Sefa Gültürk, Doç. Dr. Durmuş Tatlıoğlu, Doç. Dr. Turgay Yazar, doktorlar Ümit Erkan Vurdem, Fikret Özkan, Ferruh Balaban, Ali Feyzullah Şahin, Selahattin Demirci, Ahmet Mithat Soyipek, Yunus Bingöl, Ahmet Tişra ve Erol Pala, muhasebeci Cengiz Göze, gazeteci Cengiz Bülbül ve Fetullah Gülen'in akrabası olduğu öğrenilen öğretmen Murat Kocar tutuklanmış, doktor Y.T. ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 08 Ağustos 2016 12:38
Gösterim: 2025
YÖK'ten, KHK ile kapatılan vakıf üniversitelerinin öğrencilerinin bilgileri ve verilerinin koordinatör üniversitelere aktarımının tamamlandığı bildirildi.
YÖK'ün internet sitesinde yer alan duyuruya göre, 667 sayılı KHK kapsamında kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin bilgileri ve verilerinin koordinatör üniversitelere aktarımı 5 Ağustos'ta tamamlandı.
Öğrenciler, işlemlerini merkezi yerleştirme yapılana kadar koordinatör üniversitelerden gerçekleştirebilecek.
Duyuruda, "Kurulumuz, öğrencilerin mağduriyet yaşamaması için gerekli çalışmaları yapmaktadır. Önümüzdeki hafta içerisinde bu öğrencilerimizin yerleştirmelerinin ve tercihlerinin hangi usul ve esaslara göre yapılacağına dair ayrı bir bilgilendirme yapılacaktır." bilgisine yer verildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
YÖK'ten, KHK ile kapatılan vakıf üniversitelerinin öğrencilerinin bilgileri ve verilerinin koordinatör üniversitelere aktarımının tamamlandığı bildirildi.
YÖK'ün internet sitesinde yer alan duyuruya göre, 667 sayılı KHK kapsamında kapatılan vakıf yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin bilgileri ve verilerinin koordinatör üniversitelere aktarımı 5 Ağustos'ta tamamlandı.
Öğrenciler, işlemlerini merkezi yerleştirme yapılana kadar koordinatör üniversitelerden gerçekleştirebilecek.
Duyuruda, "Kurulumuz, öğrencilerin mağduriyet yaşamaması için gerekli çalışmaları yapmaktadır. Önümüzdeki hafta içerisinde bu öğrencilerimizin yerleştirmelerinin ve tercihlerinin hangi usul ve esaslara göre yapılacağına dair ayrı bir bilgilendirme yapılacaktır." bilgisine yer verildi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 08 Ağustos 2016 17:42
Gösterim: 1587
Dünyanın en önemli üniversite sıralama kuruluşlarından biri olan İngiltere merkezli THE, YÖK Başkanı Saraç'ın, 100'e yakın kurum ve kuruluşa gönderdiği FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin bilgilendirme mektubunu internet sitesinde yayımlandı.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) ve Bologna İzleme Komitesi'nin de içinde yer aldığı yükseköğretim odaklı 100'e yakın kurum ve kuruluşa FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin bilgilendirme yazısı gönderdi.
YÖK Başkanı Saraç, özellikle dünyanın en önemli üniversite sıralama kuruluşlarından biri olan Times Higher Education'ın (THE) 23 Temmuz'da internet sitesi üzerinden yaptığı bir haberinde, FETÖ'nün darbe girişiminin ardından Türk yükseköğretim alanında alınan bazı kararların haksız bir şekilde eleştirilerek yanlış, taraflı ve eksik bilgilere yer verilmesi üzerine Avrupa'daki yükseköğretim odaklı kurum ve kuruluşlara hitaben bir bilgilendirme mektubu kaleme aldı.
Saraç'ın bilgilendirme mektubu, dünyanın en önemli üniversite sıralama kuruluşlarından biri olan İngiltere merkezli THE'nın internet sitesinde geniş bir şekilde yayımlandı.
"Tedbirler, üniversitelerin özerkliğinin korunması için"
THE'nın web sitesinden konuya ilişkin yayımlanan haberde, Saraç'ın mektubunda, FETÖ/PDY'nin Türkiye'deki yükseköğretim kurumlarına sızmış olduğu, başarısız darbe girişimi sonrası söz konusu yasa dışı yapıyla bağlantısı olan üniversite personelinin açığa alınma süreçlerinin gerekçelerine ilişkin açıklamalarına yer verildi.
THE'nın haberinde, YÖK'ün gerçekleştirdiği bu işlemlere yönelik yurt dışından gelen eleştirilerin farkında olduklarını belirten Saraç'ın, alınan bütün tedbirlerin üniversitelerin özerkliğinin korunması ve tesisi için alındığını ifade ettiği belirtildi.
YÖK, yakın zamanda bu konuda daha aktif bir yöntemle içerisinde bazı rektörlerin de yer alacağı heyetlerle ilgili kurum ve kuruluşlara yerinde ziyarette bulunarak bilgilendirmeler ve açıklama toplantıları yapacak.
YÖK Başkanı Saraç ve beraberindeki heyet, 14 Eylül'de EUA'nın Yönetim Kurulunda bilgilendirme yapmak üzere davet edildi.
THE'nın konuya ilişkin haberine "https://www.timeshighereducation.com/news/turkeys-higher-education-chief-defends-purge" adresinden ulaşılabiliyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Dünyanın en önemli üniversite sıralama kuruluşlarından biri olan İngiltere merkezli THE, YÖK Başkanı Saraç'ın, 100'e yakın kurum ve kuruluşa gönderdiği FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin bilgilendirme mektubunu internet sitesinde yayımlandı.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Avrupa Üniversiteler Birliği (EUA) ve Bologna İzleme Komitesi'nin de içinde yer aldığı yükseköğretim odaklı 100'e yakın kurum ve kuruluşa FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin bilgilendirme yazısı gönderdi.
YÖK Başkanı Saraç, özellikle dünyanın en önemli üniversite sıralama kuruluşlarından biri olan Times Higher Education'ın (THE) 23 Temmuz'da internet sitesi üzerinden yaptığı bir haberinde, FETÖ'nün darbe girişiminin ardından Türk yükseköğretim alanında alınan bazı kararların haksız bir şekilde eleştirilerek yanlış, taraflı ve eksik bilgilere yer verilmesi üzerine Avrupa'daki yükseköğretim odaklı kurum ve kuruluşlara hitaben bir bilgilendirme mektubu kaleme aldı.
Saraç'ın bilgilendirme mektubu, dünyanın en önemli üniversite sıralama kuruluşlarından biri olan İngiltere merkezli THE'nın internet sitesinde geniş bir şekilde yayımlandı.
"Tedbirler, üniversitelerin özerkliğinin korunması için"
THE'nın web sitesinden konuya ilişkin yayımlanan haberde, Saraç'ın mektubunda, FETÖ/PDY'nin Türkiye'deki yükseköğretim kurumlarına sızmış olduğu, başarısız darbe girişimi sonrası söz konusu yasa dışı yapıyla bağlantısı olan üniversite personelinin açığa alınma süreçlerinin gerekçelerine ilişkin açıklamalarına yer verildi.
THE'nın haberinde, YÖK'ün gerçekleştirdiği bu işlemlere yönelik yurt dışından gelen eleştirilerin farkında olduklarını belirten Saraç'ın, alınan bütün tedbirlerin üniversitelerin özerkliğinin korunması ve tesisi için alındığını ifade ettiği belirtildi.
YÖK, yakın zamanda bu konuda daha aktif bir yöntemle içerisinde bazı rektörlerin de yer alacağı heyetlerle ilgili kurum ve kuruluşlara yerinde ziyarette bulunarak bilgilendirmeler ve açıklama toplantıları yapacak.
YÖK Başkanı Saraç ve beraberindeki heyet, 14 Eylül'de EUA'nın Yönetim Kurulunda bilgilendirme yapmak üzere davet edildi.
THE'nın konuya ilişkin haberine "https://www.timeshighereducation.com/news/turkeys-higher-education-chief-defends-purge" adresinden ulaşılabiliyor.
Son Güncelleme: Pazar, 07 Ağustos 2016 15:35
Gösterim: 1456

