Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın Zonguldak’a gelişinde gözaltına alınan öğrenciler, basın açıklaması yaparak YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın da katıldığı çalıştayı eleştirdi.


Öğrenciler 25-26 Şubat’ta İstanbul’da 2. Türkiye Üniversiteler Meclisi’ni toplayarak Bologna sürecine karşı öğrencilerin taleplerini dile getireceklerini söylediler.
Öğrenciler, “Onlar için parasız eğitim istemek, demokratik özerk üniversiteler istemek yasak. Onların istediği gençlik biat eden, sorgulamayan, hiçbir hak talep etmeyen gençliktir. Bizler biat etmeyeceğiz, bizler başımızı önümüze eğip sadece derslere gidip gelmeyeceğiz. Dün yapılan çalıştay YÖK’ün Bologna süreci çerçevesinde gerçekleştiği bir toplantıydı. Bologna süreci 1999’da 29 Avrupa ülkesinin eğitim bakanlarının bir araya gelerek dünya çapında 2.2 trilyon doları bulan eğitim harcamalarındaki pastadan Avrupa sermayesinin de pay almasını öngörmektedir. 25-26 Şubat 2012 tarihlerinde İstanbul’da yapacağımız ‘2. Türkiye Üniversiteler Meclisi’ toplantısında öğrencilerin taleplerini toplayıp, eğitim alanına yapılan bu saldırılara karşı üniversite öğrencilerinin öz örgütü olarak bıkmadan usanmadan, başımız dik mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
Ardından konuşma yapan öğrencilerden Muammer Yılmaz ise, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsayan Zonguldak’a geldiği sırada yaşananları anlatarak, tepki gösterdi.

> Öğrenciler Bologna sürecine karşı İstanbul'da toplanıyor

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın Zonguldak’a gelişinde gözaltına alınan öğrenciler, basın açıklaması yaparak YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’nın da katıldığı çalıştayı eleştirdi.


Öğrenciler 25-26 Şubat’ta İstanbul’da 2. Türkiye Üniversiteler Meclisi’ni toplayarak Bologna sürecine karşı öğrencilerin taleplerini dile getireceklerini söylediler.
Öğrenciler, “Onlar için parasız eğitim istemek, demokratik özerk üniversiteler istemek yasak. Onların istediği gençlik biat eden, sorgulamayan, hiçbir hak talep etmeyen gençliktir. Bizler biat etmeyeceğiz, bizler başımızı önümüze eğip sadece derslere gidip gelmeyeceğiz. Dün yapılan çalıştay YÖK’ün Bologna süreci çerçevesinde gerçekleştiği bir toplantıydı. Bologna süreci 1999’da 29 Avrupa ülkesinin eğitim bakanlarının bir araya gelerek dünya çapında 2.2 trilyon doları bulan eğitim harcamalarındaki pastadan Avrupa sermayesinin de pay almasını öngörmektedir. 25-26 Şubat 2012 tarihlerinde İstanbul’da yapacağımız ‘2. Türkiye Üniversiteler Meclisi’ toplantısında öğrencilerin taleplerini toplayıp, eğitim alanına yapılan bu saldırılara karşı üniversite öğrencilerinin öz örgütü olarak bıkmadan usanmadan, başımız dik mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
Ardından konuşma yapan öğrencilerden Muammer Yılmaz ise, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsayan Zonguldak’a geldiği sırada yaşananları anlatarak, tepki gösterdi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 22 Şubat 2012 17:04

Gösterim: 2047

FÜ, bu kez Avrupa'nın da sınırlarını aşarak ABD'nin Texas eyaletinde bulunan ve devlet üniversiteleri arasında önemli bir yere sahip olan Sam Houston Üniversitesi ile "Çift Diploma Programı" kapsamında imzaladığı protokolü hızla hayata geçiriyor.

rektor bingolFırat Üniversitesi (FÜ) gerçekleştirdiği atılımlar ve imzaladığı ikili anlaşmalarla yalnızca Türkiye'nin değil Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arenasının da gözdesi olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor.
Sahip olduğu diploma etiketiyle Avrupa'daki 55 üniversite arasına girmeyi başaran FÜ, bu kez Avrupa'nın da sınırlarını aşarak ABD'nin Texas eyaletinde bulunan ve devlet üniversiteleri arasında önemli bir yere sahip olan Sam Houston Üniversitesi ile "Çift Diploma Programı" kapsamında imzaladığı protokolü hızla hayata geçiriyor. Bölümün kurulmasının ardından FÜ Senatosu tarafından YÖK'e yapılan başvuru olumlu değerlendirilerek Uluslararası Ortak Lisans Programı (UOLP) kapsamında Teknoloji Fakültesi Yazılım
Mühendisliği (UOLP) Bölümü'ne 2012-2013 eğitim-öğretim yılında 30 öğrenci alınmasının kararlaştırıldığı belirtildi. İki üniversite arasında imzalanan protokol sonucu FÜ Teknoloji Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölümü'nde ilk 2 yılını tamamlayan öğrenciler, kalan öğrenim sürelerine ABD'nin Sam Houston Üniversitesi'nde devam ederek hem FÜ diplomasını hem de Sam Houston Üniversitesi diplomasını alma hakkını elde edecekler. Öğrencilerin istemesi durumunda Sam Houston Üniversitesi'nde veya ABD'deki herhangi bir üniversitede lisansüstü eğitimine de devam edebilecekleri belirtildi. FÜ Rektörü Prof. Dr. A. Feyzi Bingöl, "Hedefimiz FÜ'yü artık bir ülke üniversitesi değil, bir dünya üniversitesi haline getirmek. Bu da ancak üniversal anlamda yapılan ikili anlaşmalar ve proje ortaklıklarıyla sağlanabilir. FÜ yapmış olduğu uluslararası iş birlikleriyle dünya üzerinde tanınırlığını büyük ölçüde ispatlamış bir üniversitedir. Devlet üniversiteleri arasında başlatılmış olan Uluslararası Ortak Lisans Programı'na (UOLP)
Türkiye genelinde 5 devlet üniversitesi katıldı. Üniversitemizin de bu 5 devlet üniversitesinden biri olması ve çalışmalarını öğrenci kabul aşamasına getirmiş olması gerçekten gurur vericidir" dedi.
Program hakkında ayrıntılı bilgi veren Prof. Dr. Bingöl açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Program kapsamında gidecek olan öğrenciler bir ABD vatandaşının yararlandığı bütün imkanlardan yararlanarak gayet uygun bir fiyat karşılığında Sam Houston Üniversitesi'nin diplomasına sahip olabilecek. Programın en büyük avantajlarından biri de fiyatının uygun olması. Normal şartlarda ABD'de okumak isteyen bir kişi yıllık 20 bin dolar öderken, program kapsamında bu fiyat yıllık 5 bin dolara düşmektedir. Programa katılan öğrencilerin İngilizce bilmemesi durumunda ise ABD'de bir veya iki tane ana dili
İngilizce olan okutman üniversitemize gelerek bu öğrencilere özel dil eğitimi verecekler. Yine öğrenciler İngilizcelerini yeterli bulmuyorlarsa ABD'de yaz dönemi boyunca kalarak ücretsiz okulun vermiş olduğu dil kursundan yararlanabilecek. Yazılım mühendisliği dünyada oldukça saygın bir mühendislik dalıdır. Hindistan şu anda Avrupa'nın adeta yazılım üssüdür. Hedefimiz Hindistan'ın yerine Türkiye'yi koymaktır. Hedefimize ulaşırsak Elazığ'ı bir yazılım üssü haline gelecektir."

> Fırat Üniversitesi ABD ile yazılım mühendisi yetiştirecek

FÜ, bu kez Avrupa'nın da sınırlarını aşarak ABD'nin Texas eyaletinde bulunan ve devlet üniversiteleri arasında önemli bir yere sahip olan Sam Houston Üniversitesi ile "Çift Diploma Programı" kapsamında imzaladığı protokolü hızla hayata geçiriyor.

rektor bingolFırat Üniversitesi (FÜ) gerçekleştirdiği atılımlar ve imzaladığı ikili anlaşmalarla yalnızca Türkiye'nin değil Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arenasının da gözdesi olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor.
Sahip olduğu diploma etiketiyle Avrupa'daki 55 üniversite arasına girmeyi başaran FÜ, bu kez Avrupa'nın da sınırlarını aşarak ABD'nin Texas eyaletinde bulunan ve devlet üniversiteleri arasında önemli bir yere sahip olan Sam Houston Üniversitesi ile "Çift Diploma Programı" kapsamında imzaladığı protokolü hızla hayata geçiriyor. Bölümün kurulmasının ardından FÜ Senatosu tarafından YÖK'e yapılan başvuru olumlu değerlendirilerek Uluslararası Ortak Lisans Programı (UOLP) kapsamında Teknoloji Fakültesi Yazılım
Mühendisliği (UOLP) Bölümü'ne 2012-2013 eğitim-öğretim yılında 30 öğrenci alınmasının kararlaştırıldığı belirtildi. İki üniversite arasında imzalanan protokol sonucu FÜ Teknoloji Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölümü'nde ilk 2 yılını tamamlayan öğrenciler, kalan öğrenim sürelerine ABD'nin Sam Houston Üniversitesi'nde devam ederek hem FÜ diplomasını hem de Sam Houston Üniversitesi diplomasını alma hakkını elde edecekler. Öğrencilerin istemesi durumunda Sam Houston Üniversitesi'nde veya ABD'deki herhangi bir üniversitede lisansüstü eğitimine de devam edebilecekleri belirtildi. FÜ Rektörü Prof. Dr. A. Feyzi Bingöl, "Hedefimiz FÜ'yü artık bir ülke üniversitesi değil, bir dünya üniversitesi haline getirmek. Bu da ancak üniversal anlamda yapılan ikili anlaşmalar ve proje ortaklıklarıyla sağlanabilir. FÜ yapmış olduğu uluslararası iş birlikleriyle dünya üzerinde tanınırlığını büyük ölçüde ispatlamış bir üniversitedir. Devlet üniversiteleri arasında başlatılmış olan Uluslararası Ortak Lisans Programı'na (UOLP)
Türkiye genelinde 5 devlet üniversitesi katıldı. Üniversitemizin de bu 5 devlet üniversitesinden biri olması ve çalışmalarını öğrenci kabul aşamasına getirmiş olması gerçekten gurur vericidir" dedi.
Program hakkında ayrıntılı bilgi veren Prof. Dr. Bingöl açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Program kapsamında gidecek olan öğrenciler bir ABD vatandaşının yararlandığı bütün imkanlardan yararlanarak gayet uygun bir fiyat karşılığında Sam Houston Üniversitesi'nin diplomasına sahip olabilecek. Programın en büyük avantajlarından biri de fiyatının uygun olması. Normal şartlarda ABD'de okumak isteyen bir kişi yıllık 20 bin dolar öderken, program kapsamında bu fiyat yıllık 5 bin dolara düşmektedir. Programa katılan öğrencilerin İngilizce bilmemesi durumunda ise ABD'de bir veya iki tane ana dili
İngilizce olan okutman üniversitemize gelerek bu öğrencilere özel dil eğitimi verecekler. Yine öğrenciler İngilizcelerini yeterli bulmuyorlarsa ABD'de yaz dönemi boyunca kalarak ücretsiz okulun vermiş olduğu dil kursundan yararlanabilecek. Yazılım mühendisliği dünyada oldukça saygın bir mühendislik dalıdır. Hindistan şu anda Avrupa'nın adeta yazılım üssüdür. Hedefimiz Hindistan'ın yerine Türkiye'yi koymaktır. Hedefimize ulaşırsak Elazığ'ı bir yazılım üssü haline gelecektir."

Son Güncelleme: Salı, 21 Şubat 2012 18:16

Gösterim: 4360

GE’nin Yenilikçilik Barometresi anketine katılan üst düzey Türk yöneticilerin neredeyse tamamı rekabetçi ekonominin ve istihdamın en önemli unsuru olarak yenilikçiliği görüyor.
Yöneticiler yenilikçiliğin yerel ihtiyaçlara cevap vermesi gerektiğini düşünüyor.
Önümüzdeki dönemde yenilikçilik çalışmalarının itici gücü ortaklıklar ve işbirlikleri olacak.
Yenilikçilik bazlı büyüme potansiyeline sahip sektörlerin başında enerji geliyor.
ge kursatDünyanın lider şirketlerinden GE (General Electric) dünyadaki yenilikçilik ortamını gösteren anketi Yenilikçilik Barometresi’nin (Innovation Barometer) ikincisini yayınladı. Tarafsız bir araştırma şirketi olan StrategyOne tarafından hazırlanan araştırmaya bu sene Türkiye ilk kez dahil edildi. Sonuçlara göre araştırmaya katılan Türk yöneticilerin yüzde 98’i; yenilikçiliği rekabetçi bir ekonomi ve istihdam yaratılması için vazgeçilmez bir unsur olarak değerlendiriyor.  
GE Türkiye CEO’su Kürşat Özkan tarafından açıklanan ‘Yenilikçilik Barometresi’ dünya genelinde 22 ülkeden 2 bin 800 üst düzey yöneticinin katılımı ile düzenlendi. 15 Ekim - 15 Kasım 2011 tarihlerinde yapılan araştırmaya, Türkiye’den de 100 üst düzey yönetici katıldı. Araştırmaya katılan şirketlerin ortalama çalışan sayısı 1500 olarak açıklanırken, katılan kurumların yüzde 20’sinin çalışan sayısı ise 5 binin üzerinde bulunuyor.
‘Yenilikçilik Barometresi’ yenilikçiliğin ekonomi ve iş gücü yaratma üzerindeki etkileri, günümüzdeki tanımı, pazara özgün yenilikçilik çalışmalarının önemi ve bu konuda başarıya ulaşmak için en önemli faktörler gibi alanlarda global ve Türk yöneticilerin bakış açılarını ortaya koyuyor.  
GE Türkiye CEO’su Kürşat Özkan “Araştırmanın Türkiye bulguları, yenilikçiliğin ve ar-ge’nin ekonomi üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor. Türk yöneticilerin yenilikçilik konusunda taşıdığı heves ise, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin ne kadar rekabetçi bir ekonomiye sahip olacağının göstergesi. Sonuçlar, Türk yöneticilerin ne kadar yapıcı, enerjik ve yaratıcı olduğunu tekrar hatırlatıyor. Her şirket Türkiye’nin hızına yetişmek zorunda. Çıkan sonuçlar Türkiye’nin vizyonu ile birebir örtüşüyor. GE Türkiye olarak, teknoloji ve bilgi birikimimiz ile bu gelişimin bir parçası olmaktan mutluyuz” dedi.  
Özkan’ın verdiği bilgilere göre; Türkiye’deki yöneticilerin yüzde 98’i rekabetçi ekonomide yenilikçiliğin kaldıraç etkisi yaptığını düşünüyor. Türk katılımcıların yüzde 87’si, yenilikçiliğin yeni işgücü yaratmada önemli olduğuna dikkat çekerken, çevreci bir ekonominin bu yolla mümkün olduğu görüşünü savunanların oranı ise global sonuçlara göre yüzde 85’ken Türkiye’de yüzde 98 seviyesinde bulunuyor.  
‘Yeni dönemde ortaklıklar önemli’
GE’nin faaliyet gösterdiği ülkelerde yerel ortaklıklar ve işbirlikleri ile büyüdüğüne dikkat çeken Özkan “Araştırma sonuçları da GE olarak uyguladığımız stratejinin doğruluğunu kanıtlıyor. Dünya genelinde 3 bine yakın üst düzey yönetici, yenilikçiliğin yeni dönemde işbirlikler ve ortaklıklar üzerine kurulması gerektiğinin altını çiziyor” değerlendirmesinde bulundu. Yenilikçiliğin pazara yönelik çözümler getirmesinin önemine de dikkat çeken Özkan “Araştırma, katılımcıların yüzde 74’ünün pazara özgü ihtiyaçların karşılanması için, yenilikçiliğin hiç olmadığı kadar yerelleşmesi gerektiği görüşünde olduğunu gösteriyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 86 ile global sonuçların üzerinde bulunuyor” dedi.   
Yenilikçilik Barometresi’ne göre; yenilikçiliğin ortaklıklar yoluyla gerçekleştirilmesi gerektiğine inanan yöneticilerin dünya ortalaması yüzde 86, Türkiye’de ise bu rakam 89. Büyük yenilikçilik çalışmalarının topluma katma değer sağlaması gerektiğini düşünenlerin oranı ise globalde yüzde 84 iken Türkiye’de yüzde 88. Yenilikçiliğin özellikle insanlığın ihtiyaçlarına yönelik çözümler getirmesi gerektiği görüşü ise küresel sonuçlara göre yüzde 76, Türkiye’de bu rakam 84.  
Diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye, gelecekte yenilikçiliğin büyük şirketler tarafından omuzlanacağına inanıyor. Bu oran dünyada yüzde 21 iken Türkiye’de ise yüzde 53 seviyesinde. Dünya genelinde katılımcıların yüzde 38’i yenilikçiliğin ortaklıklar yoluyla büyüyeceğine inanırken, Türklerin yüzde 11’i bu görüşte. KOBİ’lerin yenilikçilikte sürükleyici olacağına inanç ise küreselde yüzde 28, Türkiye’de ise yüzde 23.
Türk yöneticiler yenilikçilik çalışmalarının bireylerin yaşamını daha iyi seviyelere taşıyacağı konusunda da küresel meslektaşlarına göre çok daha iyimser. Global ortalamalar yüzde 74 seviyesinde yer alırken, Türk yöneticiler yüzde 83’lük payla bu konuda en heyecanlı grupta yer alıyor.
Türk yöneticilere göre yenilikçilik bazlı büyüme potansiyeli taşıyan sektörlerin başında yüzde 26 ile enerji gelirken, otomotiv ve inşaat yüzde 15 ile ikinci sırada bulunuyor. Üçüncü sıradaki telekomünikasyonun payı ise yüzde 12.  
Yenilikçiliğin başarılı olabilmesi için Türk yöneticilere göre en önemli üç faktör; yüzde 69’la yaratıcı düşünce, yüzde 64 ile teknik uzmanlık ve yüzde 38 ile kamu otoritelerinin sağladığı finansal destek olarak sıralanıyor. 

> GE: İstihdamın temeli inovasyon

GE’nin Yenilikçilik Barometresi anketine katılan üst düzey Türk yöneticilerin neredeyse tamamı rekabetçi ekonominin ve istihdamın en önemli unsuru olarak yenilikçiliği görüyor.
Yöneticiler yenilikçiliğin yerel ihtiyaçlara cevap vermesi gerektiğini düşünüyor.
Önümüzdeki dönemde yenilikçilik çalışmalarının itici gücü ortaklıklar ve işbirlikleri olacak.
Yenilikçilik bazlı büyüme potansiyeline sahip sektörlerin başında enerji geliyor.
ge kursatDünyanın lider şirketlerinden GE (General Electric) dünyadaki yenilikçilik ortamını gösteren anketi Yenilikçilik Barometresi’nin (Innovation Barometer) ikincisini yayınladı. Tarafsız bir araştırma şirketi olan StrategyOne tarafından hazırlanan araştırmaya bu sene Türkiye ilk kez dahil edildi. Sonuçlara göre araştırmaya katılan Türk yöneticilerin yüzde 98’i; yenilikçiliği rekabetçi bir ekonomi ve istihdam yaratılması için vazgeçilmez bir unsur olarak değerlendiriyor.  
GE Türkiye CEO’su Kürşat Özkan tarafından açıklanan ‘Yenilikçilik Barometresi’ dünya genelinde 22 ülkeden 2 bin 800 üst düzey yöneticinin katılımı ile düzenlendi. 15 Ekim - 15 Kasım 2011 tarihlerinde yapılan araştırmaya, Türkiye’den de 100 üst düzey yönetici katıldı. Araştırmaya katılan şirketlerin ortalama çalışan sayısı 1500 olarak açıklanırken, katılan kurumların yüzde 20’sinin çalışan sayısı ise 5 binin üzerinde bulunuyor.
‘Yenilikçilik Barometresi’ yenilikçiliğin ekonomi ve iş gücü yaratma üzerindeki etkileri, günümüzdeki tanımı, pazara özgün yenilikçilik çalışmalarının önemi ve bu konuda başarıya ulaşmak için en önemli faktörler gibi alanlarda global ve Türk yöneticilerin bakış açılarını ortaya koyuyor.  
GE Türkiye CEO’su Kürşat Özkan “Araştırmanın Türkiye bulguları, yenilikçiliğin ve ar-ge’nin ekonomi üzerindeki etkisini açıkça ortaya koyuyor. Türk yöneticilerin yenilikçilik konusunda taşıdığı heves ise, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin ne kadar rekabetçi bir ekonomiye sahip olacağının göstergesi. Sonuçlar, Türk yöneticilerin ne kadar yapıcı, enerjik ve yaratıcı olduğunu tekrar hatırlatıyor. Her şirket Türkiye’nin hızına yetişmek zorunda. Çıkan sonuçlar Türkiye’nin vizyonu ile birebir örtüşüyor. GE Türkiye olarak, teknoloji ve bilgi birikimimiz ile bu gelişimin bir parçası olmaktan mutluyuz” dedi.  
Özkan’ın verdiği bilgilere göre; Türkiye’deki yöneticilerin yüzde 98’i rekabetçi ekonomide yenilikçiliğin kaldıraç etkisi yaptığını düşünüyor. Türk katılımcıların yüzde 87’si, yenilikçiliğin yeni işgücü yaratmada önemli olduğuna dikkat çekerken, çevreci bir ekonominin bu yolla mümkün olduğu görüşünü savunanların oranı ise global sonuçlara göre yüzde 85’ken Türkiye’de yüzde 98 seviyesinde bulunuyor.  
‘Yeni dönemde ortaklıklar önemli’
GE’nin faaliyet gösterdiği ülkelerde yerel ortaklıklar ve işbirlikleri ile büyüdüğüne dikkat çeken Özkan “Araştırma sonuçları da GE olarak uyguladığımız stratejinin doğruluğunu kanıtlıyor. Dünya genelinde 3 bine yakın üst düzey yönetici, yenilikçiliğin yeni dönemde işbirlikler ve ortaklıklar üzerine kurulması gerektiğinin altını çiziyor” değerlendirmesinde bulundu. Yenilikçiliğin pazara yönelik çözümler getirmesinin önemine de dikkat çeken Özkan “Araştırma, katılımcıların yüzde 74’ünün pazara özgü ihtiyaçların karşılanması için, yenilikçiliğin hiç olmadığı kadar yerelleşmesi gerektiği görüşünde olduğunu gösteriyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 86 ile global sonuçların üzerinde bulunuyor” dedi.   
Yenilikçilik Barometresi’ne göre; yenilikçiliğin ortaklıklar yoluyla gerçekleştirilmesi gerektiğine inanan yöneticilerin dünya ortalaması yüzde 86, Türkiye’de ise bu rakam 89. Büyük yenilikçilik çalışmalarının topluma katma değer sağlaması gerektiğini düşünenlerin oranı ise globalde yüzde 84 iken Türkiye’de yüzde 88. Yenilikçiliğin özellikle insanlığın ihtiyaçlarına yönelik çözümler getirmesi gerektiği görüşü ise küresel sonuçlara göre yüzde 76, Türkiye’de bu rakam 84.  
Diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye, gelecekte yenilikçiliğin büyük şirketler tarafından omuzlanacağına inanıyor. Bu oran dünyada yüzde 21 iken Türkiye’de ise yüzde 53 seviyesinde. Dünya genelinde katılımcıların yüzde 38’i yenilikçiliğin ortaklıklar yoluyla büyüyeceğine inanırken, Türklerin yüzde 11’i bu görüşte. KOBİ’lerin yenilikçilikte sürükleyici olacağına inanç ise küreselde yüzde 28, Türkiye’de ise yüzde 23.
Türk yöneticiler yenilikçilik çalışmalarının bireylerin yaşamını daha iyi seviyelere taşıyacağı konusunda da küresel meslektaşlarına göre çok daha iyimser. Global ortalamalar yüzde 74 seviyesinde yer alırken, Türk yöneticiler yüzde 83’lük payla bu konuda en heyecanlı grupta yer alıyor.
Türk yöneticilere göre yenilikçilik bazlı büyüme potansiyeli taşıyan sektörlerin başında yüzde 26 ile enerji gelirken, otomotiv ve inşaat yüzde 15 ile ikinci sırada bulunuyor. Üçüncü sıradaki telekomünikasyonun payı ise yüzde 12.  
Yenilikçiliğin başarılı olabilmesi için Türk yöneticilere göre en önemli üç faktör; yüzde 69’la yaratıcı düşünce, yüzde 64 ile teknik uzmanlık ve yüzde 38 ile kamu otoritelerinin sağladığı finansal destek olarak sıralanıyor. 

Son Güncelleme: Salı, 21 Şubat 2012 17:20

Gösterim: 1791

%100 sanallaştıran İstanbul Kültür Üniversitesi yazılım  servislerini öğrencilerine ve akademisyenlerine ücretsiz sunacak yeni bir anlaşmaya imza attı.

 

iku microsoft İKÜ ile dünya devi Microsoft’un Dreamspark ve Faculty Connection servislerine ücretsiz erişim olanağı sunan anlaşmanın lansmanı 14 Şubat’ta İKÜ Ataköy Yerleşkesinde gerçekleşti.
İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Dursun Koçer toplantıda yaptığı açılış konuşmasında; “21. yüzyılla birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerine erişim artık bir zorunluluk. Öğrencilerimizin ve akademisyenlerimizin teknolojiyi sorunsuz ve sınırsız kullanmalarını sağlayacak olanakları yaratmak İKÜ olarak bizim temel sorumluluklarımızdan biridir. Dünya devi Microsoft ile gerçekleştirdiğimiz bu işbirliği ile hem öğrencilerimiz hem de akademisyenlerimize karşı çok önemli bir sorumluluğumuzu yerine getirdiğimize inanıyoruz. Bize bu imkânı sağlayan Microsoft yöneticilerine çok teşekkür ediyoruz ve işbirliklerimizin devam edeceğini belirtmek istiyoruz.” dedi.
Microsoft Genel Müdür Yardımcısı Melek Pulatkonak ise  Microsoft’un tüm dünyada ARGE yatırımlarına 9 milyar dolar harcadığını belirterek dijital ortamda dünya sıralamasında 6. büyük ülke olan Türkiye’nin bu harcamadan daha fazla pay alması gerektiğini vurguladı. Açılış konuşmalarının ardından Microsoft Akademik Programlar Yöneticisi Mustafa Kasap; Dreamspark ve Faculty Connection konusunda bilgi verdi.
Faculty Connection Nedir?: Akademik Personelin Microsoft yazılım geliştirme ve tasarım araçlarını ücretsiz olarak indirmelerini sağlayan bir servistir.
Microsoft DreamSpark Nedir?: Üniversite öğrencilerinin, Microsoft yazılım geliştirme ve tasarım araçlarını ücretsiz olarak indirmelerini sağlayan bir servistir.

> Microsoft'tan İKÜ öğrencilerine ücretsiz yazılım

%100 sanallaştıran İstanbul Kültür Üniversitesi yazılım  servislerini öğrencilerine ve akademisyenlerine ücretsiz sunacak yeni bir anlaşmaya imza attı.

 

iku microsoft İKÜ ile dünya devi Microsoft’un Dreamspark ve Faculty Connection servislerine ücretsiz erişim olanağı sunan anlaşmanın lansmanı 14 Şubat’ta İKÜ Ataköy Yerleşkesinde gerçekleşti.
İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Dursun Koçer toplantıda yaptığı açılış konuşmasında; “21. yüzyılla birlikte bilgi ve iletişim teknolojilerine erişim artık bir zorunluluk. Öğrencilerimizin ve akademisyenlerimizin teknolojiyi sorunsuz ve sınırsız kullanmalarını sağlayacak olanakları yaratmak İKÜ olarak bizim temel sorumluluklarımızdan biridir. Dünya devi Microsoft ile gerçekleştirdiğimiz bu işbirliği ile hem öğrencilerimiz hem de akademisyenlerimize karşı çok önemli bir sorumluluğumuzu yerine getirdiğimize inanıyoruz. Bize bu imkânı sağlayan Microsoft yöneticilerine çok teşekkür ediyoruz ve işbirliklerimizin devam edeceğini belirtmek istiyoruz.” dedi.
Microsoft Genel Müdür Yardımcısı Melek Pulatkonak ise  Microsoft’un tüm dünyada ARGE yatırımlarına 9 milyar dolar harcadığını belirterek dijital ortamda dünya sıralamasında 6. büyük ülke olan Türkiye’nin bu harcamadan daha fazla pay alması gerektiğini vurguladı. Açılış konuşmalarının ardından Microsoft Akademik Programlar Yöneticisi Mustafa Kasap; Dreamspark ve Faculty Connection konusunda bilgi verdi.
Faculty Connection Nedir?: Akademik Personelin Microsoft yazılım geliştirme ve tasarım araçlarını ücretsiz olarak indirmelerini sağlayan bir servistir.
Microsoft DreamSpark Nedir?: Üniversite öğrencilerinin, Microsoft yazılım geliştirme ve tasarım araçlarını ücretsiz olarak indirmelerini sağlayan bir servistir.

Son Güncelleme: Salı, 21 Şubat 2012 17:48

Gösterim: 2684

Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Bologna Süreci çerçevesinde  üniversitelerin not sistemine kendilerinin karar verdiğini açıkladı.

bologna süreci, üniversiteler, not sistemiBologna Süreci’ne ilişkin gazetelerde çıkan ‘Şimdi Öğrenciler Yandı!’ başlığıyla çıkan haberle ilgili bir açıklama yapan YÖK, her üniversitenin not sistemine kendilerinin karar verebileceğini söyledi. Bologna Sürecinin, Avrupa Yükseköğretim Alanı yaratmayı hedefleyen bir reform süreci olduğunu belirtilen açıklamada: “Süreç üyelik hükümetler/devletlerarası herhangi bir antlaşmaya dayanmamaktadır. Bologna Süreci kapsamında yayımlanan bildirilerin yasal bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Süreç tamamen her ülkenin özgür iradeleri ile katıldıkları bir oluşumdur ve ülkeler Bologna Süreci’nin öngördüğü hedefleri kabul edip etmeme hakkına sahiptirler. Sürece ülke bazında üyelik vardır ve ülkelerin yükseköğretim kurumları sürecin doğal üyesidir” denildi.
 

‘Bologna Süreci’nde tektip üniversite olmaz’

YÖK tarafından yapılan açıklamada Türkiye’nin 19 Mayıs 2001 Prag Bakanlar Konferansı’nda Bologna Sürecine katıldığı ve üye olduğu 2001 yılı itibariyle ülkemizdeki tüm üniversiteler Bologna süresinin bir parçası olduğu belirtildi. Bu nedenle ‘Bologna sürecinin pilot uygulayıcıları olan üniversiteler’ gibi bir tanımlama yapmak mümkün olmadığına değinildi. Açıklamada konuyla ilgili şu ayrıntılara yer verildi: “Avrupa Yükseköğretim Alanında istenmeyen durumun, üye ülkelerin eğitim sistemlerinin tek tip yükseköğretim sistemi haline getirilmesidir. Avrupa Yükseköğretim Alanı’nda asıl hedeflenen, çeşitliliktir. Amaç, yükseköğretim sistemlerinin kendilerine özgü farklılıkları korunarak birbirleriyle karşılaştırılabilir olması ve uyumlu hale getirilmesinden ibarettir. Bu şekilde, bir ülkeden ya da yükseköğretim sisteminden bir diğerine geçişin kolaylaşması ve böylece öğrenciler ve öğretim elemanları hareketliliği ve istihdamının artırılması planlanmaktadır. Bologna Süreci üniversitelerin not sistemine müdahale eden bir süreç değildir ve her üniversite not sistemine kendisi karar verir. Bologna Süreciyle asıl hedeflenen ulusal kredi sistemlerinin Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS) ile uyumlaştırılmasıdır. 13.01.2011 tarihli 6111 sayılı kanunda 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 44. Maddesinde yapılan değişiklikle ders kredilerinin hesaplanmasına ilişkin çerçeve belirlenmiştir. İlgili madde, yükseköğretim kurumlarının senatoları tarafından belirlenen ilkeler çerçevesinde ders kredilerinin hesaplandığını belirtmektedir. Nitekim çevremizdeki birkaç üniversiteyi bu anlamda gözden geçirmemiz bile farklılığı ortaya koymak için yeterli olacaktır. ‘Üniversitede sınıf geçme notu 65’e çıktı’ haberleri gerçeği yansıtmamakta olup, internet ortamındaki bilgi kirliliğinin genel bir kanıya dönüşmemesi adına bu açıklama yapılmıştır.”

> YÖK: Not sistemine üniversite karar verir

Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Bologna Süreci çerçevesinde  üniversitelerin not sistemine kendilerinin karar verdiğini açıkladı.

bologna süreci, üniversiteler, not sistemiBologna Süreci’ne ilişkin gazetelerde çıkan ‘Şimdi Öğrenciler Yandı!’ başlığıyla çıkan haberle ilgili bir açıklama yapan YÖK, her üniversitenin not sistemine kendilerinin karar verebileceğini söyledi. Bologna Sürecinin, Avrupa Yükseköğretim Alanı yaratmayı hedefleyen bir reform süreci olduğunu belirtilen açıklamada: “Süreç üyelik hükümetler/devletlerarası herhangi bir antlaşmaya dayanmamaktadır. Bologna Süreci kapsamında yayımlanan bildirilerin yasal bir bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Süreç tamamen her ülkenin özgür iradeleri ile katıldıkları bir oluşumdur ve ülkeler Bologna Süreci’nin öngördüğü hedefleri kabul edip etmeme hakkına sahiptirler. Sürece ülke bazında üyelik vardır ve ülkelerin yükseköğretim kurumları sürecin doğal üyesidir” denildi.
 

‘Bologna Süreci’nde tektip üniversite olmaz’

YÖK tarafından yapılan açıklamada Türkiye’nin 19 Mayıs 2001 Prag Bakanlar Konferansı’nda Bologna Sürecine katıldığı ve üye olduğu 2001 yılı itibariyle ülkemizdeki tüm üniversiteler Bologna süresinin bir parçası olduğu belirtildi. Bu nedenle ‘Bologna sürecinin pilot uygulayıcıları olan üniversiteler’ gibi bir tanımlama yapmak mümkün olmadığına değinildi. Açıklamada konuyla ilgili şu ayrıntılara yer verildi: “Avrupa Yükseköğretim Alanında istenmeyen durumun, üye ülkelerin eğitim sistemlerinin tek tip yükseköğretim sistemi haline getirilmesidir. Avrupa Yükseköğretim Alanı’nda asıl hedeflenen, çeşitliliktir. Amaç, yükseköğretim sistemlerinin kendilerine özgü farklılıkları korunarak birbirleriyle karşılaştırılabilir olması ve uyumlu hale getirilmesinden ibarettir. Bu şekilde, bir ülkeden ya da yükseköğretim sisteminden bir diğerine geçişin kolaylaşması ve böylece öğrenciler ve öğretim elemanları hareketliliği ve istihdamının artırılması planlanmaktadır. Bologna Süreci üniversitelerin not sistemine müdahale eden bir süreç değildir ve her üniversite not sistemine kendisi karar verir. Bologna Süreciyle asıl hedeflenen ulusal kredi sistemlerinin Avrupa Kredi Transfer Sistemi (AKTS) ile uyumlaştırılmasıdır. 13.01.2011 tarihli 6111 sayılı kanunda 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 44. Maddesinde yapılan değişiklikle ders kredilerinin hesaplanmasına ilişkin çerçeve belirlenmiştir. İlgili madde, yükseköğretim kurumlarının senatoları tarafından belirlenen ilkeler çerçevesinde ders kredilerinin hesaplandığını belirtmektedir. Nitekim çevremizdeki birkaç üniversiteyi bu anlamda gözden geçirmemiz bile farklılığı ortaya koymak için yeterli olacaktır. ‘Üniversitede sınıf geçme notu 65’e çıktı’ haberleri gerçeği yansıtmamakta olup, internet ortamındaki bilgi kirliliğinin genel bir kanıya dönüşmemesi adına bu açıklama yapılmıştır.”

Son Güncelleme: Pazartesi, 20 Şubat 2012 17:51

Gösterim: 3167


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.