Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Michigan Eyalet Üniversitesi Mikrobiyoloji ve Moleküler Genetik Bölümü'nden Prof. Kazım Kashefi ile Elektronik Sanatlar Bölümü'nden Doç. Dr. Adam Brown, ürettikleri "kompakt" laboratuvarda "Cupriavidus metallidurans" bakteriler ile doğada bulunan zehirli bir kimyasal sıvı olan ve hiçbir maddi değeri olmayan altın klorürü bir araya getirdi.

Bakterinin altın klorürdeki zehirli ve atık maddeleri yediği ve bir hafta içinde kimyasal maddenin yüzde 99,9 oranında som altın külçesine dönüştüğü gözlemlendi.   

Laboratuvarda üretilen altının gerçek değeri henüz bilinmiyor

Kashefi ve Brown, kompakt laboratuvarlarında yaptıkları keşfin, doğada sürekli meydana gelen bir olay olduğuna inandıklarını belirtti. 

İkilinin "Metal Severin Büyük Eseri" adını verdikleri ve daha çok enstalasyon sanat eserine benzeyen kompakt laboratuvarı, dünyanın en önemli dijital kültür, elektronik ve interaktif sanat festivali kabul edilen Prix Ars Electronica'da mansiyon ödülüne layık görüldü. 

"Mikrobik Simya" olarak tanımladıkları sürecin büyük miktarda altın üretimi yapılamayacak kadar yüksek maliyetli olduğuna işaret eden Kashefi, değersiz maddeleri altına dönüştürme hayali peşinden koşanların ise şansı olmadığını sözlerine ekledi.

> Bu habere inanamayacaksınız! Altın yumurtlayan…

Michigan Eyalet Üniversitesi Mikrobiyoloji ve Moleküler Genetik Bölümü'nden Prof. Kazım Kashefi ile Elektronik Sanatlar Bölümü'nden Doç. Dr. Adam Brown, ürettikleri "kompakt" laboratuvarda "Cupriavidus metallidurans" bakteriler ile doğada bulunan zehirli bir kimyasal sıvı olan ve hiçbir maddi değeri olmayan altın klorürü bir araya getirdi.

Bakterinin altın klorürdeki zehirli ve atık maddeleri yediği ve bir hafta içinde kimyasal maddenin yüzde 99,9 oranında som altın külçesine dönüştüğü gözlemlendi.   

Laboratuvarda üretilen altının gerçek değeri henüz bilinmiyor

Kashefi ve Brown, kompakt laboratuvarlarında yaptıkları keşfin, doğada sürekli meydana gelen bir olay olduğuna inandıklarını belirtti. 

İkilinin "Metal Severin Büyük Eseri" adını verdikleri ve daha çok enstalasyon sanat eserine benzeyen kompakt laboratuvarı, dünyanın en önemli dijital kültür, elektronik ve interaktif sanat festivali kabul edilen Prix Ars Electronica'da mansiyon ödülüne layık görüldü. 

"Mikrobik Simya" olarak tanımladıkları sürecin büyük miktarda altın üretimi yapılamayacak kadar yüksek maliyetli olduğuna işaret eden Kashefi, değersiz maddeleri altına dönüştürme hayali peşinden koşanların ise şansı olmadığını sözlerine ekledi.

Son Güncelleme: Cuma, 05 Ekim 2012 14:14

Gösterim: 1401

Son dönemde yapılan zamlar tüketicilerin bütçesini oldukça sarstı. Uzmanlar, tüketicileri alacakları küçük önlemlerle faturalarını 4 kata düşürebilecekleri konusunda uyarıyor.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Cenk Yavuz, AA muhabirine elektrik tüketiminin üç tarifeli sistemle faturalandırıldığını belirterek, 2014 itibarıyla Türkiye'de tarifeli sayaçların zorunlu hale geleceğini söyledi.

En pahalı tüketimin 17.00-22.00 saatleri arasında olduğuna işaret eden Yavuz, en ucuz tarifenin 22.00-06.00 saatleri arasında olduğunu anlattı.

''Fırın, ütü, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi cihazları 22:00'den sonra kullanmakta büyük fayda var'' diyen Yavuz, ''Çünkü gece 22.00 ile 06.00 arasında en ucuz tarife işliyor sayaçlarımızda, bu gibi faaliyetleri o saate bırakırsak bizim için büyük avantaj olacak'' ifadelerini kullandı.

> Küçük önlemler elektrik faturasını 4 kata kadar azaltıyor

Son dönemde yapılan zamlar tüketicilerin bütçesini oldukça sarstı. Uzmanlar, tüketicileri alacakları küçük önlemlerle faturalarını 4 kata düşürebilecekleri konusunda uyarıyor.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Cenk Yavuz, AA muhabirine elektrik tüketiminin üç tarifeli sistemle faturalandırıldığını belirterek, 2014 itibarıyla Türkiye'de tarifeli sayaçların zorunlu hale geleceğini söyledi.

En pahalı tüketimin 17.00-22.00 saatleri arasında olduğuna işaret eden Yavuz, en ucuz tarifenin 22.00-06.00 saatleri arasında olduğunu anlattı.

''Fırın, ütü, çamaşır ve bulaşık makinesi gibi cihazları 22:00'den sonra kullanmakta büyük fayda var'' diyen Yavuz, ''Çünkü gece 22.00 ile 06.00 arasında en ucuz tarife işliyor sayaçlarımızda, bu gibi faaliyetleri o saate bırakırsak bizim için büyük avantaj olacak'' ifadelerini kullandı.

Son Güncelleme: Perşembe, 04 Ekim 2012 12:25

Gösterim: 1153

"Psychological Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, İngiliz bilim adamları, düşük IQ seviyesinin genellikle düşük gelir, çeşitli sağlık sorunları, günlük yaşamda başkalarının yardımına ihtiyaç duyma ile ilişkilendirildiğini ve tüm bu unsurların da mutsuzluğa katkıda bulunduğunu açıkladı.

iQ’su yüksek olanlar olmayanlara göre daha mutlu6 bin 870 kişinin katıldığı çalışmada araştırmacılar, katılımcılara kendilerini mutlu hissedip hissetmediklerini sordu. 

"Kendisini çok mutlu hissettiğini" söyleyen katılımcıların yüzde 43'ünün, IQ seviyesi 120-129 olan grupta yer aldığı belirlendi.

"Kendisini çok mutsuz" hissedenlerin büyük bir kısmının ise IQ seviyesi 70-79 olan grupta olduğu ortaya çıktı. 

Araştırmayı yöneten Angela Hassiotis, elde edilen sonuçların normal zeka seviyesinin altındaki kişilerin kendilerini mutsuz hissetme olasılığının daha yüksek olduğuna işaret ettiğini söyledi. 

Hassiotis, yoksul ailelerin çocuklarına yönelik uzun süreli stratejilerin, çocukların hem zeka seviyesine hem de mutluluklarına olumlu etki yapabileceğine dikkati çekti.

Araştırmada, zeka seviyesi düşük kişilere daha fazla destek verilmesi gerektiği belirtildi.

Normal zeka katsayısı, 90-110 olarak kabul ediliyor.

> iQ’su yüksek olanlar olmayanlara göre daha mutlu

"Psychological Medicine" dergisinde yayımlanan araştırmada, İngiliz bilim adamları, düşük IQ seviyesinin genellikle düşük gelir, çeşitli sağlık sorunları, günlük yaşamda başkalarının yardımına ihtiyaç duyma ile ilişkilendirildiğini ve tüm bu unsurların da mutsuzluğa katkıda bulunduğunu açıkladı.

iQ’su yüksek olanlar olmayanlara göre daha mutlu6 bin 870 kişinin katıldığı çalışmada araştırmacılar, katılımcılara kendilerini mutlu hissedip hissetmediklerini sordu. 

"Kendisini çok mutlu hissettiğini" söyleyen katılımcıların yüzde 43'ünün, IQ seviyesi 120-129 olan grupta yer aldığı belirlendi.

"Kendisini çok mutsuz" hissedenlerin büyük bir kısmının ise IQ seviyesi 70-79 olan grupta olduğu ortaya çıktı. 

Araştırmayı yöneten Angela Hassiotis, elde edilen sonuçların normal zeka seviyesinin altındaki kişilerin kendilerini mutsuz hissetme olasılığının daha yüksek olduğuna işaret ettiğini söyledi. 

Hassiotis, yoksul ailelerin çocuklarına yönelik uzun süreli stratejilerin, çocukların hem zeka seviyesine hem de mutluluklarına olumlu etki yapabileceğine dikkati çekti.

Araştırmada, zeka seviyesi düşük kişilere daha fazla destek verilmesi gerektiği belirtildi.

Normal zeka katsayısı, 90-110 olarak kabul ediliyor.

Son Güncelleme: Perşembe, 27 Eylül 2012 08:19

Gösterim: 2936

Nüfusun yüzde 35'i kalp hastası adayı

Philips tarafından İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, Kayseri, Samsun, Malatya, Balıkesir, Trabzon ve Erzurum olmak üzere 12 şehirde 606 kişiyle yapılan araştırmanın sonuçları, Çırağan Sarayı'nda düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Araştırmaya göre, toplumun yüzde 35'i potansiyel kalp hastası iken, nüfusun yaklaşık yüzde 5'lik kesimi, kalp krizi geçirmiş insanlardan oluşuyor. Araştırma için görüşülen kişilerin yüzde 22'si kalp krizi nedeniyle birinci dereceden bir akrabasını kaybettiğini belirtti.

Katılımcıların yüzde 2'si daha önce kalp krizi geçirdiğini ifade ederken, bu oran kilolu ve obez kişilerde yüzde 6'ya çıkıyor.

Türkiye'de 3 milyon koroner kalp hastası var ve buna her yıl 90 bin kişi ekleniyor. 35-65 yaş arasında 12 milyondan fazla kişi kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski altında.

> Türkiye’de nüfusun yüzde 35’i bu risk altında

Nüfusun yüzde 35'i kalp hastası adayı

Philips tarafından İstanbul, İzmir, Adana, Ankara, Bursa, Gaziantep, Kayseri, Samsun, Malatya, Balıkesir, Trabzon ve Erzurum olmak üzere 12 şehirde 606 kişiyle yapılan araştırmanın sonuçları, Çırağan Sarayı'nda düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.

Araştırmaya göre, toplumun yüzde 35'i potansiyel kalp hastası iken, nüfusun yaklaşık yüzde 5'lik kesimi, kalp krizi geçirmiş insanlardan oluşuyor. Araştırma için görüşülen kişilerin yüzde 22'si kalp krizi nedeniyle birinci dereceden bir akrabasını kaybettiğini belirtti.

Katılımcıların yüzde 2'si daha önce kalp krizi geçirdiğini ifade ederken, bu oran kilolu ve obez kişilerde yüzde 6'ya çıkıyor.

Türkiye'de 3 milyon koroner kalp hastası var ve buna her yıl 90 bin kişi ekleniyor. 35-65 yaş arasında 12 milyondan fazla kişi kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski altında.

Son Güncelleme: Salı, 02 Ekim 2012 13:45

Gösterim: 1121

İnsanların iyi haberleri seçip, kötü haberleri görmezden gelme eğiliminin, beynin bir bölgesinin filtreleme mekanizması olarak çalışmasından kaynaklı olduğu keşfedildi.

Çoğu insanın kötü haberlerden çok iyi haberleri, hakaretlerden çok övgüleri duymayı tercih ettiği biliniyor. İnsanların yüzde 80 ila yüzde 90’ı, kendileri hakkında işittikleri övgüler sayesinde öz güven kazanırken, söylenen kötü sözler nedeniyle nadiren imajını gözden geçiriyor.

Sinir bilim uzmanları tarafından ‘iyi haber-kötü haber etkisi’ olarak adlandılan bu etkinin artıları ve eksileri olabileceği düşünülüyor. İyimser bir bakış açısıyla, düşüncelerini daha çok iyi haberler üzerine kurma eğilimine sahip olan insanlar, kanser, hırsızlık, internet dolandırıcılığı, boşanma ya da uçağını kaçırma gibi durumların başlarına gelme ihtimali hakkında çok daha az endişeleniyor.

Depresyon tanısı konmuş kişilerde daha seyrek rastlanan etkinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceği, kötü haberleri görmezden gelmenin insanları kendinden fazla emin ve umursamaz yapabileceği iddia ediliyor.

BEYNİN ÜÇ BÖLGESİNE TİTREŞİM GÖNDERİLDİ

University College London’da (UCL) yapılan deneyde, sinir bilimi uzmanları, beynin kötü haberleri filtreme ve iyi haberleri seçme mekanizmasının nasıl işlediğini araştırdı. Küçük beyindeki bir bölgenin fonksiyonunun geçici olarak bozulduğu deneyde, bu mekanizma devre dışı bırakıldı ve denekler hem  kötü hem de iyi haberlere olabildiğince açık hale geldi.

Bilişsel sinir bilim uzmanı Tali Sharot ve ekibi, deney için gönüllü olan 20-35 yaş aralığındaki 30 sağlak kişiyi on kişilik gruplara ayırdı. Gönüllülerden her birine, beyne manyetik titreşimler gönderip belli kısımlarının işlevlerini aksatmak amacıyla 40 saniye süren transkranyal manyetik stimülasyon (TMS) uygulandı. TMS’in uygulandığı bölgeler, ilk grupta beynin sol lobunun ön kısmında altta yer alan kıvrımlar, ikinci grupta sağ beynin önünde altta bulunan kıvrımlar ve üçüncü grupta ise titreşimlerin pek etkili olması beklenmeyen bir kontrol merkeziydi.

İLK GRUBUN KÖTÜ HABERLERE TEPKİSİ DEĞİŞTİ

İlk TMS seasından sonraki yarım saat içinde, gönüllülere kanser, araba çalınması, uçak kaçırma gibi başlarına gelmesini istemeyecekleri durumlarla ilgili 40 ayrı resim gösterildi. Herkesten, her ayrı resimdeki durumun başlarına gelme ihtimalini tahmin etmeleri istendi. Cevaplarını yazan gönüllülerin tahminleri, bu durumların aynı sosyo-ekonomik koşullarda yaşayan insanların başına gelme ihtimaliyle karşılaştırıldı. Yapılan ikinci TMS seansından sonra aynı test tekrarlandı ve araştırmacılar verilen cevapları karşılaştırdı.

Karşılaştırmanın sonucunda, sağ beynin ön kısmında altta yer alan kıvrımlarına ya da beynin kontrol merkezine titreşim verilen kişilerdeki iyi haberleri seçme mekanizmasının normal bir şekilde çalışmaya devam ettiği görüldü. Bu iki gruptaki kişiler, Alzheimer riskinin ya da kanser olma ihtimallerinin düşündüklerinden az çıktığını gördüklerinde, bunu iyi bir haber olarak algıladı.

Buna karşın, beyinlerinin sol ön kısmının alt tarafındaki kıvrımlara TMS uygulanan kişilerde ‘iyi haber-kötü haber etkisinin’ yok olduğu tespit edildi. Bu gruptakiler düşüncelerini, iyi bir haber duyduklarında değiştirdikleri kadar, kötü bir haber duyduklarında da gözden geçirdi.

‘ETKİNİN SEBEBİ SOL ÖNBEYİNDEKİ KIVRIMLAR’

Araştırmayı yürüten Sharot, “Sol beynin önünde altta yer alan kıvrımların, beynin diğer kısımlarının kötü haberi algılamasını engellediğine inanıyoruz. Bu bölgeye müdahale ederek, bu etkiyi önleyebiliyoruz” dedi. Beynin bu bölgesiyle ilgili başka bir çalışma, 2011 yılında Nature Neuroscience dergisinde yayımlanmıştı.

İyi haber-kötü haber etkisinden sorumlu olan tek bölgenin sol beynin ön kısmının alt tarafında yer alan kıvrımlar olmadığı düşünüldü. Buradaki nöronların beynin farklı bölgeleriyle bağlantılı olması sebebiyle, tek bölgenin diğerlerini etkilemeden çalışmasının mümkün olmadığı ve gözlemlenen etkinin büyük ihtimalle geniş bir sinir ağından kaynaklandığı ileri sürüldü.

‘TMS’NİN SADECE BU ETKİYİ YAPMASI ŞAŞIRTICI’

Cardiff Üniversitesi’nde bilişsel sinirbilim uzmanı olan Chris Chambers, TMS işleminin bu kadar spesifik bir etkiye sahip olmasına şaşırdığını ifade etti: “Araştırmacılar, TMS’nin duygusal uyarılma ve dikkat gibi davranışsal özellikleri etkilediğine dair herhangi bir kanıt bulmadı. Beyne verilen titreşimler, birçok farklı ölçüt arasından, sadece kötü haberlere verilen tepkiyi etkiledi. Sonuçlar çarpıcı olsa da, ben tam olarak hangi beyin fonksiyonlarının bu işlemden etkilendiğini anlamakta güçlük çekiyorum.”

University College London’dan Tali Sharot ve ekibi tarafından yapılan araştırma, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlandı.(ntv)

> Beyin kötü haberleri filtreliyor mu? İşte cevabı

İnsanların iyi haberleri seçip, kötü haberleri görmezden gelme eğiliminin, beynin bir bölgesinin filtreleme mekanizması olarak çalışmasından kaynaklı olduğu keşfedildi.

Çoğu insanın kötü haberlerden çok iyi haberleri, hakaretlerden çok övgüleri duymayı tercih ettiği biliniyor. İnsanların yüzde 80 ila yüzde 90’ı, kendileri hakkında işittikleri övgüler sayesinde öz güven kazanırken, söylenen kötü sözler nedeniyle nadiren imajını gözden geçiriyor.

Sinir bilim uzmanları tarafından ‘iyi haber-kötü haber etkisi’ olarak adlandılan bu etkinin artıları ve eksileri olabileceği düşünülüyor. İyimser bir bakış açısıyla, düşüncelerini daha çok iyi haberler üzerine kurma eğilimine sahip olan insanlar, kanser, hırsızlık, internet dolandırıcılığı, boşanma ya da uçağını kaçırma gibi durumların başlarına gelme ihtimali hakkında çok daha az endişeleniyor.

Depresyon tanısı konmuş kişilerde daha seyrek rastlanan etkinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceği, kötü haberleri görmezden gelmenin insanları kendinden fazla emin ve umursamaz yapabileceği iddia ediliyor.

BEYNİN ÜÇ BÖLGESİNE TİTREŞİM GÖNDERİLDİ

University College London’da (UCL) yapılan deneyde, sinir bilimi uzmanları, beynin kötü haberleri filtreme ve iyi haberleri seçme mekanizmasının nasıl işlediğini araştırdı. Küçük beyindeki bir bölgenin fonksiyonunun geçici olarak bozulduğu deneyde, bu mekanizma devre dışı bırakıldı ve denekler hem  kötü hem de iyi haberlere olabildiğince açık hale geldi.

Bilişsel sinir bilim uzmanı Tali Sharot ve ekibi, deney için gönüllü olan 20-35 yaş aralığındaki 30 sağlak kişiyi on kişilik gruplara ayırdı. Gönüllülerden her birine, beyne manyetik titreşimler gönderip belli kısımlarının işlevlerini aksatmak amacıyla 40 saniye süren transkranyal manyetik stimülasyon (TMS) uygulandı. TMS’in uygulandığı bölgeler, ilk grupta beynin sol lobunun ön kısmında altta yer alan kıvrımlar, ikinci grupta sağ beynin önünde altta bulunan kıvrımlar ve üçüncü grupta ise titreşimlerin pek etkili olması beklenmeyen bir kontrol merkeziydi.

İLK GRUBUN KÖTÜ HABERLERE TEPKİSİ DEĞİŞTİ

İlk TMS seasından sonraki yarım saat içinde, gönüllülere kanser, araba çalınması, uçak kaçırma gibi başlarına gelmesini istemeyecekleri durumlarla ilgili 40 ayrı resim gösterildi. Herkesten, her ayrı resimdeki durumun başlarına gelme ihtimalini tahmin etmeleri istendi. Cevaplarını yazan gönüllülerin tahminleri, bu durumların aynı sosyo-ekonomik koşullarda yaşayan insanların başına gelme ihtimaliyle karşılaştırıldı. Yapılan ikinci TMS seansından sonra aynı test tekrarlandı ve araştırmacılar verilen cevapları karşılaştırdı.

Karşılaştırmanın sonucunda, sağ beynin ön kısmında altta yer alan kıvrımlarına ya da beynin kontrol merkezine titreşim verilen kişilerdeki iyi haberleri seçme mekanizmasının normal bir şekilde çalışmaya devam ettiği görüldü. Bu iki gruptaki kişiler, Alzheimer riskinin ya da kanser olma ihtimallerinin düşündüklerinden az çıktığını gördüklerinde, bunu iyi bir haber olarak algıladı.

Buna karşın, beyinlerinin sol ön kısmının alt tarafındaki kıvrımlara TMS uygulanan kişilerde ‘iyi haber-kötü haber etkisinin’ yok olduğu tespit edildi. Bu gruptakiler düşüncelerini, iyi bir haber duyduklarında değiştirdikleri kadar, kötü bir haber duyduklarında da gözden geçirdi.

‘ETKİNİN SEBEBİ SOL ÖNBEYİNDEKİ KIVRIMLAR’

Araştırmayı yürüten Sharot, “Sol beynin önünde altta yer alan kıvrımların, beynin diğer kısımlarının kötü haberi algılamasını engellediğine inanıyoruz. Bu bölgeye müdahale ederek, bu etkiyi önleyebiliyoruz” dedi. Beynin bu bölgesiyle ilgili başka bir çalışma, 2011 yılında Nature Neuroscience dergisinde yayımlanmıştı.

İyi haber-kötü haber etkisinden sorumlu olan tek bölgenin sol beynin ön kısmının alt tarafında yer alan kıvrımlar olmadığı düşünüldü. Buradaki nöronların beynin farklı bölgeleriyle bağlantılı olması sebebiyle, tek bölgenin diğerlerini etkilemeden çalışmasının mümkün olmadığı ve gözlemlenen etkinin büyük ihtimalle geniş bir sinir ağından kaynaklandığı ileri sürüldü.

‘TMS’NİN SADECE BU ETKİYİ YAPMASI ŞAŞIRTICI’

Cardiff Üniversitesi’nde bilişsel sinirbilim uzmanı olan Chris Chambers, TMS işleminin bu kadar spesifik bir etkiye sahip olmasına şaşırdığını ifade etti: “Araştırmacılar, TMS’nin duygusal uyarılma ve dikkat gibi davranışsal özellikleri etkilediğine dair herhangi bir kanıt bulmadı. Beyne verilen titreşimler, birçok farklı ölçüt arasından, sadece kötü haberlere verilen tepkiyi etkiledi. Sonuçlar çarpıcı olsa da, ben tam olarak hangi beyin fonksiyonlarının bu işlemden etkilendiğini anlamakta güçlük çekiyorum.”

University College London’dan Tali Sharot ve ekibi tarafından yapılan araştırma, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlandı.(ntv)

Son Güncelleme: Çarşamba, 26 Eylül 2012 15:57

Gösterim: 1721


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.