Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Okul öncesi eğitimde belirlenen hedeflere ulaşılması için Temel Eğitim Genel Müdürlüğü bünyesinde Erken Çocukluk Eğitimi Daire Başkanlığı kurulduğunu belirten MEB Temel Eğitim Genel Müdür Dr. Cem Gençoğlu, eğitim kademeleri içinde okullaşma oranının en fazla okul öncesi eğitim kademesinde gerçekleştiğini söylüyor. Bakanlığın uygulamaya koyduğu 4+4+4 sisteminde, okul öncesi ile ilgili hedeflere ulaşıldığını vurgulayan Gençoğlu, Türkiye’de okul öncesi eğitimde yaşanan gelişmeleri konuştuk
Okul öncesi eğitimde okullaşma oranları hakkında bilgi verebilir misiniz? Okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarını arttırmak için ne gibi çalışmalar yürütüyor ve neler planlıyorsunuz? Ülkemizde okul öncesi eğitim veren kaç tane okul var?
2002 yılında 4-5 yaştaki okullaşma oranı %11’iken, 2015-16 eğitim öğretim yılında 4-5 yaş grubundaki çocukların %50,46’sı, 5 yaş grubundaki çocukların ise %67,17’si okullaşmıştır. Gerek ulusal gerekse uluslararası raporlarda sıklıkla dile getirildiği gibi Türkiye’de okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranlarında sürekli bir artış mevcuttur. Eğitim kademeleri içinde okullaşma oranı en fazla okul öncesi eğitim kademesinde gerçekleşmiştir.
Okul öncesi eğitim alanında ülkemizi ve çocuklarımızı hak ettiği noktaya getirmek için Bakanlığımız tarafından birçok çalışma yürütülmekte ve planlanmaktadır. 2014 yılında Temel Eğitim Genel Müdürlüğü bünyesinde Erken Çocukluk Eğitimi Daire Başkanlığı kurularak bu alandaki çalışmaların daha kapsamlı ve sistematik biçimde yürütülmesi sağlanmıştır. Sadece son iki yılda; mekânlardan tam kapasite ile yararlanmak için günde 6 saatlik yarım günlük eğitim modeline geçilmesi, mevzuatımıza resmi okul öncesi eğitim kurumlarında eğitim hizmetinin ücretsiz olduğu hükmünün konularak ekonomik nedenlerin bu eğitimi engellemesinin önüne geçilmesi, Şartlı Eğitim Yardımı uygulamasından okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların da faydalanmasının sağlanması, yürütülen kampanyalar ile ekonomik açıdan dezavantajlı çocuklara maddi destek verilerek bu eğitimden faydalandırılmaları, çeşitli STK’lar ile yapılan projeler ve protokoller ile anasınıfı ve anaokulu sayısının arttırılması, çalışan annelerin tam gün talebini karşılamak için çocuk kulüplerinin yaygınlaştırılarak faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi, farklı kurumlara bağlı faaliyet gösteren okul öncesi kurumlarının verilerinin Bakanlığımız e-okul sistemine entegresi edilmesi, erken çocukluk eğitimi kurumlarına ücretsiz eğitim materyalleri dağıtılması, her il ve ilçenin okul öncesi eğitimdeki mevcut durumunu gösteren il/ilçe durum karnelerinin oluşturularak önceliklerin belirlenmesi, okul öncesi eğitim kurumlarında istihdam edilen destek personeli sayısının arttırılması gibi faaliyetler yürütülmüş ve yürütülmeye de devam edilecektir. Yürütülen bu faaliyetler neticesinde son iki yılda okula devam eden çocuk sayısında yaklaşık 150 bin artış sağlanmıştır. Bu rakam eğitim konusunda iyi örnek olarak gösterilen birçok ülkenin toplam öğrenci sayısından daha fazladır.
2015-2016 eğitim öğretim yılı istatistiklerine göre Türkiye’de resmi/özel toplam 27.793 kurumda (anaokulu, ana sınıfı, uygulama sınıfı) okul öncesi eğitim hizmeti verilmektedir.
MEB OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERDEN NELER BEKLİYOR?
Okul öncesi eğitimde MEB bünyesinde kaç öğretmen görev yapıyor? Bu alanda öğretmen açığı var mı? Okul öncesinde öğretmenler hangi niteliklere sahip olmalı? Öğretmenlerinize hizmet içi eğitimler düzenliyor musunuz? Burada ne gibi eğitimler veriliyor?
Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumlarında, 54.443’ü resmi okullarda olmak üzere toplam 72.228 öğretmen 1.209.106 çocuğa eğitim hizmeti vermektedir. Mevcut durumda ciddi bir öğretmen açığı olmasa da, okul öncesi eğitim alanının sürekli gelişen bir alan olması, bu eğitim kademesine olan talebin her geçen gün artarak devam etmesi bu branştaki öğretmen ihtiyacını da beraberinde getirecektir. Bakanlığımız ihtiyaçlar oranında alan bazında öğretmen ataması gerçekleştirdiğinden oluşacak öğretmen ihtiyacı da yeni atamalarla karşılanacaktır. Zorunlu eğitim kademesi olmamasına rağmen son öğretmen alımlarında okul öncesi eğitim alanının en çok alım yapılan ilk 5 branş içinde olması bunun bir göstergesidir.
Öğretmenlerde lisans eğitimi ile edinilen mesleki yeterliliklerin yanı sıra özel yeterlilikler ve özellikler de olmasını bekliyoruz. Okul öncesi eğitim dönemi hassas bir dönemdir. Çocuk ilk kez aileden ayrılıp başka bir sosyal ortamla tanışmaktadır. Bu durumda öğretmene düşen sorumluluk da bir kat daha artmaktadır. Biz okul öncesi öğretmenlerinden her şeyden önce bu işi severek yapmasını bekliyoruz. Bunun haricinde sakin ve sabırlı olmasının, aile ile iyi ilişkiler kurmasının, öğretici olmaktan ziyade çocukla duygusal bir bağ kurması gerektiğini düşünüyoruz.
Öğretmenlerin mesleki gelişimlerini arttırmaya yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerimiz de her sene düzenli olarak yapılmaktadır. Öğretmenler Bakanlık tarafından gerçekleştirilen hizmet içi eğitim faaliyetlerinin yanı sıra il milli eğitim müdürlükleri tarafından gerçekleştirilen eğitimlere de katılmakta, Haziran ve Eylül aylarındaki seminer dönemlerinde de alanları ile ilgili yeni yaklaşımlar, ihtiyaç duyulan konular ve Bakanlık politikaları konusunda eğitim faaliyetlerine alınmaktadırlar.
AHLAKİ GELİŞİM OKUL ÖNCESİ EĞİTİMLE GÜÇLENİYOR
Okul öncesi eğitim neden gereklidir? Çocukların gelişimine ne gibi katkıları var?
Erken çocukluk dönemi çocuğun kişilik ve diğer gelişim alanlarının en hızlı olduğu dönem olarak ifade edilmektedir. Son dönemlerde yürütülen çalışmaların neticesinde bireyin beyin gelişiminin önemli ölçüde yaşamın ilk yıllarında gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır. Sadece beyinsel gelişimin değil aynı zamanda ahlak gelişiminin de bu yaşta bireye sunulan kaliteli deneyimler ve etkileşimlerden doğrudan etkilendiği ulaşılan bir diğer önemli sonuçtur. 0-6 yaş grubunun bu kritik önemi nedeniyle bu yaş grubuna verilen eğitim de yani okul öncesi eğitimde önem kazanmaktadır. Okul öncesi eğitim almış olarak ilkokula başlayan çocuklarda bilişsel, dil, okuma yazmaya hazır olma durumu ve aritmetik becerisi bakımından olumlu yönde farklılıklar olduğu ve bu farklılıkların gelişimin ilerleyen safhalarında da sürdüğü görülmüştür.
Veliler okul öncesi eğitim kurumu seçerken hangi kriterlere dikkat etmelidirler?
Çocuğun ailesi dışına çıktığı ilk kurum olması nedeniyle veliler de haklı olarak okul öncesi eğitim döneminde çok seçici ve kararsız olabilmektedirler. Şunu belirtmek gerekir ki eğitim kalitesinin en önemli bileşeni eğitimcilerin niteliğidir. Ne kadar mükemmel programlarınız olursa olsun, ne kadar güzel binalar dizayn ederseniz edin, ne kadar kaliteli materyal ve donatım malzemeleri temin ederseniz edin, teknolojik içerikleriniz ne kadar kusursuz olursa olsun öğretmen yeterli niteliğe sahip değilse istenilen düzeyde başarı sağlanması zorlaşacaktır. Bu nedenle eğitimde önemsediğimiz ilk faktör eğitimcilerin niteliğidir.
ANA OKULU SEÇERKEN…
Mevcut durumda Milli Eğitim Bakanlığı izniyle açılmamış, MEB denetimi dışında okul öncesi kurumları bulunmaktadır. Özellikle tam gün talebi olan veliler MEB okulları dışındaki kurumları tercih edebilmektedirler.
* Bu tür kurumları tercih etmeleri durumunda göz önünde bulundurulacak ilk faktörlerden birisi öğretmen mezuniyeti ve niteliğidir.
* Öğretmene ek olarak okulun eve yakın olması
* Okul personelinin niteliği
* Çocukların birbiriyle etkileşimi
* Sınıfta yürütülen aktivitelerin çeşitliği
* bir öğretmene düşen çocuk sayısı
* Okulda ve sınıfta bulunan materyaller
* Öğretmen tarafından sağlanan öğrenme fırsatları
* Personelin çocuk ile olan iletişimi
* Okulun güvenli olması ve kurumun MEB tarafından denetleniyor olması
gibi kriterler okul seçiminde dikkate alınmalıdır.
Dünyada okul öncesi eğitim alanındaki gelişmeler hakkında bilgi verebilir misiniz?
İlk erken çocukluk eğitimi kurumları 19. yüzyıl başlarında fabrikalarda çalışan kadınların çocuklarını korumak ve bakımlarını sağlamak amacıyla kurulmuştur. Bu kurumların yaygınlaşması kadınların iş hayatına girmesiyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle de dünya ülkelerinde özellikle Avrupa ülkelerinde yaygınlaşması Türkiye’de yaygınlaşmasından çok daha hızlı olmuştur. Halihazırda OECD ülkelerinin 3 yaş okullaşma oranı ortalaması %74, 4 yaşta %90, 5 yaşta %100’e yakındır. Yeri gelmişken şuna da değinmekte fayda var; okullaşma oranları bu kadar yüksek olmasına rağmen dünya ülkelerinin çoğunda okul öncesi eğitim zorunlu bir eğitim kademesi değildir. Yaygın olarak devlet yarım günlük eğitimi finanse eder, tam gün eğitim talebi olan velilerin ücret ödeme zorunlulukları bulunmaktadır. Neredeyse bütün ülkelerde tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi eğitim hizmetleri ücretsizdir, ancak yemek, ulaşım vs. gibi giderler için ailelerden ücret talep edilebilmektedir.
Okul öncesi eğitim konularında üniversitelerle iş birlikleriniz var mı? Varsa nasıl bir ortak çalışma yürütüyorsunuz?
Üniversiteler ile sürekli iş birliği halindeyiz. Gerekli olan her konuda akademisyenlerle birlikte çalışmaktayız. Üniversitelerden bize gelen projelerin ve iş birliği tekliflerinin tamamını değerlendirmeye çalışıyoruz. Yakın tarihlerde Gazi Üniversitesi ile birlikte Okul Öncesinde Sosyal Becerilerin Geliştirilmesi Projesi’ni yürüttük. Uyum çalışmasını yine Hacettepe Üniversitesi ile birlikte çalıştık. Bunların dışında üniversitelerde düzenlenen seminer, zirve ve kongre gibi etkinliklere talep gelmesi durumunda, paydaş olarak destek verip katılım için tüm öğretmenleri teşvik ediyoruz.
ÖNCELİĞİMİZ ÇOCUKLARIN TÜRKÇEYİ DOĞRU ÖĞRENMELERİ
Okul öncesi eğitimde yabancı dil eğitimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Çocuklukta ilk altı yaş, dil gelişimi açısından kritik bir dönemdir. Özellikle çocuğun kendi anadilini tüm kuralları ile birlikte öğrenmesi ve kullanması oldukça önemlidir. İkinci dil öğrenimi zor bir süreçtir. Erken yaşlarda başlayan yabancı dil eğitimi çocuk henüz ana dilini tüm kuralları ile öğrenemediği için hem ana dilde hem de ikinci dil kullanımında olumsuz etkiler ortaya çıkarabilmektedir. Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak, 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda okul öncesi eğitimin amaçları arasında sayılmıştır. Okul öncesi eğitim programında da çocukların Türkçeyi doğru ve düzgün konuşmasının önemi vurgulanmış ve buna yönelik kazanım ve göstergelere yer verilmiştir. Kısacası bizim önceliğimiz bu yaş grubunun Türkçeyi doğru ve güzel konuşmasını sağlamaktır. İkinci bir dili öğrenmek çocuğun ana dilde belirli bir olgunluk düzeyine erişmesine bağlıdır. Bu nedenle erken çocukluk döneminde yabancı dil eğitimine biraz mesafeliyiz.
ECZACIBAŞI İLE DANS EDEN NOTALAR PROJESİ
Okul öncesi dönemde önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek projeler var mı? Bu alanda Bakanlığın plan ve hedefleri nelerdir?
Bakanlığımızın temel hedefi her çocuğun en az bir yıl okul öncesi eğitim alarak ilkokula başlamasını sağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için bu alanda faaliyet gösteren ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olmayan kurumlara devam eden çocukların da MEB veri tabanında takip edilmesi önemlidir. Tüm verileri tek elden izleyerek; bu alanda uygun politikaların geliştirilmesi, önceliklerin belirlenmesi, yatırımların ihtiyaç olan yerlere planlanması mümkün olabilecektir. Bunun dışında eğitim modellerini çeşitlendirerek yaygınlaştırılması, yapılan yatırımların arttırılması ve ailelere düşen eğitim maliyetlerinin azaltılmasına yönelik çalışmalar devam edecektir. Eczacıbaşı Holding ile birlikte yürüteceğimiz Dans Eden Notalar İş Birliği Protokolü ile farklı illerde belirleyeceğimiz okullara müzik materyalleri alınacak ve öğretmenlere Orff Yöntemi ile müzik eğitim verilecektir. Yine 0-7 yaş arası Engeli Olan Çocuklara Yönelik Kapsayıcı Erken Çocukluk Eğitimi Projemiz mevcuttur. Uluslararası bir proje olan bu proje ile özel gereksinimli çocukların akranlarıyla birlikte yaşamaları, onlardan yeni beceriler edinmeleri ve iletişim becerilerini geliştirmeleri sağlanarak, özel gereksinimi olmayan çocukların da özel gereksinimli bireyler hakkında daha gerçekçi bir bakış açısına sahip olmaları ve kendilerinden farklı bireyleri olduğu gibi kabul edip onlarla olan iletişimlerini geliştirmesinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca proje kapsamında geliştirilecek destekleyici program ile özel gereksinimli çocuklara yönelik eğitim faaliyetleri daha etkili yürütülecek, öğretmenlerin farkındalıkları ve yeterliliklerini arttıracak eğitimler düzenlenecektir. 2015-2016 resmi istatistik verileri doğrultusunda, il ve ilçelerin erken çocukluk eğitimi alanındaki mevcut durumlarını gösteren il/ilçe durum karneleri hazırlanarak, sorunlu alanlar ve yerleşim yerleri tespit edilecek ve bu sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yapılacaktır.
4+4+4 SİSTEMİNDE HEDEFLERE ULAŞILDI
2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren hayata geçirilen 4+4+4 sistemi okul öncesi eğitimi nasıl etkiledi? Bu etkiler planlanan ve beklenen şekilde mi gerçekleşiyor?
12 yıllık zorunlu eğitim sistemine geçiş, okul öncesi eğitim açısından yeni bir başlangıç olmuştur. Kanun Tasarısı’nın yasalaşması döneminde, erken yaşlardaki eğitimin öneminin sıkça gündeme gelmesi ve kamuoyunda tartışılması; tüm velilerde bu eğitim kademesine karşı olumlu bir tutum ve farkındalık oluşmasına sebep olmuştur. Biz bunu dezavantajlı olarak nitelendirebileceğimiz bölgelerdeki okullarımıza olan kayıt talebinden çok bariz biçimde anlayabiliyoruz. 4+4+4 sisteminin bir diğer olumlu faydası ise okul öncesi eğitime başlama yaşının öne çekilmiş olmasıdır. İstatistiki veriler bu dönemde okul öncesi eğitime devam eden çocuklardan, oransal bazda en büyük artışın 3 yaş grubunda olduğunu ortaya koymaktadır.
12 yıllık zorunlu eğitim öncesi ile bugünü kıyaslayacak olursak;
- 3-5 yaşta --- > %30,87’den % 39,54’e
- 4-5 yaşta --- > %44,0’ den % 50,46’ya
- 5 yaşta --- > %65,69’dan % 67,17’ya yükselmiştir.
Bu veriler ışığında Bakanlık, 4+4+4 sisteminde okul öncesi eğitim için belirlenen hedeflere ulaşmıştır.
Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumlarında,
* 54.443’ü resmi okullarda olmak üzere
* 72.228 öğretmen
* 1.209.106 çocuğa
eğitim hizmeti vermektedir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Okul Öncesi Eğitim
Okul öncesi eğitimde belirlenen hedeflere ulaşılması için Temel Eğitim Genel Müdürlüğü bünyesinde Erken Çocukluk Eğitimi Daire Başkanlığı kurulduğunu belirten MEB Temel Eğitim Genel Müdür Dr. Cem Gençoğlu, eğitim kademeleri içinde okullaşma oranının en fazla okul öncesi eğitim kademesinde gerçekleştiğini söylüyor. Bakanlığın uygulamaya koyduğu 4+4+4 sisteminde, okul öncesi ile ilgili hedeflere ulaşıldığını vurgulayan Gençoğlu, Türkiye’de okul öncesi eğitimde yaşanan gelişmeleri konuştuk
Okul öncesi eğitimde okullaşma oranları hakkında bilgi verebilir misiniz? Okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarını arttırmak için ne gibi çalışmalar yürütüyor ve neler planlıyorsunuz? Ülkemizde okul öncesi eğitim veren kaç tane okul var?
2002 yılında 4-5 yaştaki okullaşma oranı %11’iken, 2015-16 eğitim öğretim yılında 4-5 yaş grubundaki çocukların %50,46’sı, 5 yaş grubundaki çocukların ise %67,17’si okullaşmıştır. Gerek ulusal gerekse uluslararası raporlarda sıklıkla dile getirildiği gibi Türkiye’de okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranlarında sürekli bir artış mevcuttur. Eğitim kademeleri içinde okullaşma oranı en fazla okul öncesi eğitim kademesinde gerçekleşmiştir.
Okul öncesi eğitim alanında ülkemizi ve çocuklarımızı hak ettiği noktaya getirmek için Bakanlığımız tarafından birçok çalışma yürütülmekte ve planlanmaktadır. 2014 yılında Temel Eğitim Genel Müdürlüğü bünyesinde Erken Çocukluk Eğitimi Daire Başkanlığı kurularak bu alandaki çalışmaların daha kapsamlı ve sistematik biçimde yürütülmesi sağlanmıştır. Sadece son iki yılda; mekânlardan tam kapasite ile yararlanmak için günde 6 saatlik yarım günlük eğitim modeline geçilmesi, mevzuatımıza resmi okul öncesi eğitim kurumlarında eğitim hizmetinin ücretsiz olduğu hükmünün konularak ekonomik nedenlerin bu eğitimi engellemesinin önüne geçilmesi, Şartlı Eğitim Yardımı uygulamasından okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların da faydalanmasının sağlanması, yürütülen kampanyalar ile ekonomik açıdan dezavantajlı çocuklara maddi destek verilerek bu eğitimden faydalandırılmaları, çeşitli STK’lar ile yapılan projeler ve protokoller ile anasınıfı ve anaokulu sayısının arttırılması, çalışan annelerin tam gün talebini karşılamak için çocuk kulüplerinin yaygınlaştırılarak faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi, farklı kurumlara bağlı faaliyet gösteren okul öncesi kurumlarının verilerinin Bakanlığımız e-okul sistemine entegresi edilmesi, erken çocukluk eğitimi kurumlarına ücretsiz eğitim materyalleri dağıtılması, her il ve ilçenin okul öncesi eğitimdeki mevcut durumunu gösteren il/ilçe durum karnelerinin oluşturularak önceliklerin belirlenmesi, okul öncesi eğitim kurumlarında istihdam edilen destek personeli sayısının arttırılması gibi faaliyetler yürütülmüş ve yürütülmeye de devam edilecektir. Yürütülen bu faaliyetler neticesinde son iki yılda okula devam eden çocuk sayısında yaklaşık 150 bin artış sağlanmıştır. Bu rakam eğitim konusunda iyi örnek olarak gösterilen birçok ülkenin toplam öğrenci sayısından daha fazladır.
2015-2016 eğitim öğretim yılı istatistiklerine göre Türkiye’de resmi/özel toplam 27.793 kurumda (anaokulu, ana sınıfı, uygulama sınıfı) okul öncesi eğitim hizmeti verilmektedir.
MEB OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERDEN NELER BEKLİYOR?
Okul öncesi eğitimde MEB bünyesinde kaç öğretmen görev yapıyor? Bu alanda öğretmen açığı var mı? Okul öncesinde öğretmenler hangi niteliklere sahip olmalı? Öğretmenlerinize hizmet içi eğitimler düzenliyor musunuz? Burada ne gibi eğitimler veriliyor?
Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumlarında, 54.443’ü resmi okullarda olmak üzere toplam 72.228 öğretmen 1.209.106 çocuğa eğitim hizmeti vermektedir. Mevcut durumda ciddi bir öğretmen açığı olmasa da, okul öncesi eğitim alanının sürekli gelişen bir alan olması, bu eğitim kademesine olan talebin her geçen gün artarak devam etmesi bu branştaki öğretmen ihtiyacını da beraberinde getirecektir. Bakanlığımız ihtiyaçlar oranında alan bazında öğretmen ataması gerçekleştirdiğinden oluşacak öğretmen ihtiyacı da yeni atamalarla karşılanacaktır. Zorunlu eğitim kademesi olmamasına rağmen son öğretmen alımlarında okul öncesi eğitim alanının en çok alım yapılan ilk 5 branş içinde olması bunun bir göstergesidir.
Öğretmenlerde lisans eğitimi ile edinilen mesleki yeterliliklerin yanı sıra özel yeterlilikler ve özellikler de olmasını bekliyoruz. Okul öncesi eğitim dönemi hassas bir dönemdir. Çocuk ilk kez aileden ayrılıp başka bir sosyal ortamla tanışmaktadır. Bu durumda öğretmene düşen sorumluluk da bir kat daha artmaktadır. Biz okul öncesi öğretmenlerinden her şeyden önce bu işi severek yapmasını bekliyoruz. Bunun haricinde sakin ve sabırlı olmasının, aile ile iyi ilişkiler kurmasının, öğretici olmaktan ziyade çocukla duygusal bir bağ kurması gerektiğini düşünüyoruz.
Öğretmenlerin mesleki gelişimlerini arttırmaya yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerimiz de her sene düzenli olarak yapılmaktadır. Öğretmenler Bakanlık tarafından gerçekleştirilen hizmet içi eğitim faaliyetlerinin yanı sıra il milli eğitim müdürlükleri tarafından gerçekleştirilen eğitimlere de katılmakta, Haziran ve Eylül aylarındaki seminer dönemlerinde de alanları ile ilgili yeni yaklaşımlar, ihtiyaç duyulan konular ve Bakanlık politikaları konusunda eğitim faaliyetlerine alınmaktadırlar.
AHLAKİ GELİŞİM OKUL ÖNCESİ EĞİTİMLE GÜÇLENİYOR
Okul öncesi eğitim neden gereklidir? Çocukların gelişimine ne gibi katkıları var?
Erken çocukluk dönemi çocuğun kişilik ve diğer gelişim alanlarının en hızlı olduğu dönem olarak ifade edilmektedir. Son dönemlerde yürütülen çalışmaların neticesinde bireyin beyin gelişiminin önemli ölçüde yaşamın ilk yıllarında gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır. Sadece beyinsel gelişimin değil aynı zamanda ahlak gelişiminin de bu yaşta bireye sunulan kaliteli deneyimler ve etkileşimlerden doğrudan etkilendiği ulaşılan bir diğer önemli sonuçtur. 0-6 yaş grubunun bu kritik önemi nedeniyle bu yaş grubuna verilen eğitim de yani okul öncesi eğitimde önem kazanmaktadır. Okul öncesi eğitim almış olarak ilkokula başlayan çocuklarda bilişsel, dil, okuma yazmaya hazır olma durumu ve aritmetik becerisi bakımından olumlu yönde farklılıklar olduğu ve bu farklılıkların gelişimin ilerleyen safhalarında da sürdüğü görülmüştür.
Veliler okul öncesi eğitim kurumu seçerken hangi kriterlere dikkat etmelidirler?
Çocuğun ailesi dışına çıktığı ilk kurum olması nedeniyle veliler de haklı olarak okul öncesi eğitim döneminde çok seçici ve kararsız olabilmektedirler. Şunu belirtmek gerekir ki eğitim kalitesinin en önemli bileşeni eğitimcilerin niteliğidir. Ne kadar mükemmel programlarınız olursa olsun, ne kadar güzel binalar dizayn ederseniz edin, ne kadar kaliteli materyal ve donatım malzemeleri temin ederseniz edin, teknolojik içerikleriniz ne kadar kusursuz olursa olsun öğretmen yeterli niteliğe sahip değilse istenilen düzeyde başarı sağlanması zorlaşacaktır. Bu nedenle eğitimde önemsediğimiz ilk faktör eğitimcilerin niteliğidir.
ANA OKULU SEÇERKEN…
Mevcut durumda Milli Eğitim Bakanlığı izniyle açılmamış, MEB denetimi dışında okul öncesi kurumları bulunmaktadır. Özellikle tam gün talebi olan veliler MEB okulları dışındaki kurumları tercih edebilmektedirler.
* Bu tür kurumları tercih etmeleri durumunda göz önünde bulundurulacak ilk faktörlerden birisi öğretmen mezuniyeti ve niteliğidir.
* Öğretmene ek olarak okulun eve yakın olması
* Okul personelinin niteliği
* Çocukların birbiriyle etkileşimi
* Sınıfta yürütülen aktivitelerin çeşitliği
* bir öğretmene düşen çocuk sayısı
* Okulda ve sınıfta bulunan materyaller
* Öğretmen tarafından sağlanan öğrenme fırsatları
* Personelin çocuk ile olan iletişimi
* Okulun güvenli olması ve kurumun MEB tarafından denetleniyor olması
gibi kriterler okul seçiminde dikkate alınmalıdır.
Dünyada okul öncesi eğitim alanındaki gelişmeler hakkında bilgi verebilir misiniz?
İlk erken çocukluk eğitimi kurumları 19. yüzyıl başlarında fabrikalarda çalışan kadınların çocuklarını korumak ve bakımlarını sağlamak amacıyla kurulmuştur. Bu kurumların yaygınlaşması kadınların iş hayatına girmesiyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle de dünya ülkelerinde özellikle Avrupa ülkelerinde yaygınlaşması Türkiye’de yaygınlaşmasından çok daha hızlı olmuştur. Halihazırda OECD ülkelerinin 3 yaş okullaşma oranı ortalaması %74, 4 yaşta %90, 5 yaşta %100’e yakındır. Yeri gelmişken şuna da değinmekte fayda var; okullaşma oranları bu kadar yüksek olmasına rağmen dünya ülkelerinin çoğunda okul öncesi eğitim zorunlu bir eğitim kademesi değildir. Yaygın olarak devlet yarım günlük eğitimi finanse eder, tam gün eğitim talebi olan velilerin ücret ödeme zorunlulukları bulunmaktadır. Neredeyse bütün ülkelerde tıpkı bizim ülkemizde olduğu gibi eğitim hizmetleri ücretsizdir, ancak yemek, ulaşım vs. gibi giderler için ailelerden ücret talep edilebilmektedir.
Okul öncesi eğitim konularında üniversitelerle iş birlikleriniz var mı? Varsa nasıl bir ortak çalışma yürütüyorsunuz?
Üniversiteler ile sürekli iş birliği halindeyiz. Gerekli olan her konuda akademisyenlerle birlikte çalışmaktayız. Üniversitelerden bize gelen projelerin ve iş birliği tekliflerinin tamamını değerlendirmeye çalışıyoruz. Yakın tarihlerde Gazi Üniversitesi ile birlikte Okul Öncesinde Sosyal Becerilerin Geliştirilmesi Projesi’ni yürüttük. Uyum çalışmasını yine Hacettepe Üniversitesi ile birlikte çalıştık. Bunların dışında üniversitelerde düzenlenen seminer, zirve ve kongre gibi etkinliklere talep gelmesi durumunda, paydaş olarak destek verip katılım için tüm öğretmenleri teşvik ediyoruz.
ÖNCELİĞİMİZ ÇOCUKLARIN TÜRKÇEYİ DOĞRU ÖĞRENMELERİ
Okul öncesi eğitimde yabancı dil eğitimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Çocuklukta ilk altı yaş, dil gelişimi açısından kritik bir dönemdir. Özellikle çocuğun kendi anadilini tüm kuralları ile birlikte öğrenmesi ve kullanması oldukça önemlidir. İkinci dil öğrenimi zor bir süreçtir. Erken yaşlarda başlayan yabancı dil eğitimi çocuk henüz ana dilini tüm kuralları ile öğrenemediği için hem ana dilde hem de ikinci dil kullanımında olumsuz etkiler ortaya çıkarabilmektedir. Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak, 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda okul öncesi eğitimin amaçları arasında sayılmıştır. Okul öncesi eğitim programında da çocukların Türkçeyi doğru ve düzgün konuşmasının önemi vurgulanmış ve buna yönelik kazanım ve göstergelere yer verilmiştir. Kısacası bizim önceliğimiz bu yaş grubunun Türkçeyi doğru ve güzel konuşmasını sağlamaktır. İkinci bir dili öğrenmek çocuğun ana dilde belirli bir olgunluk düzeyine erişmesine bağlıdır. Bu nedenle erken çocukluk döneminde yabancı dil eğitimine biraz mesafeliyiz.
ECZACIBAŞI İLE DANS EDEN NOTALAR PROJESİ
Okul öncesi dönemde önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek projeler var mı? Bu alanda Bakanlığın plan ve hedefleri nelerdir?
Bakanlığımızın temel hedefi her çocuğun en az bir yıl okul öncesi eğitim alarak ilkokula başlamasını sağlamaktır. Bunu gerçekleştirmek için bu alanda faaliyet gösteren ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olmayan kurumlara devam eden çocukların da MEB veri tabanında takip edilmesi önemlidir. Tüm verileri tek elden izleyerek; bu alanda uygun politikaların geliştirilmesi, önceliklerin belirlenmesi, yatırımların ihtiyaç olan yerlere planlanması mümkün olabilecektir. Bunun dışında eğitim modellerini çeşitlendirerek yaygınlaştırılması, yapılan yatırımların arttırılması ve ailelere düşen eğitim maliyetlerinin azaltılmasına yönelik çalışmalar devam edecektir. Eczacıbaşı Holding ile birlikte yürüteceğimiz Dans Eden Notalar İş Birliği Protokolü ile farklı illerde belirleyeceğimiz okullara müzik materyalleri alınacak ve öğretmenlere Orff Yöntemi ile müzik eğitim verilecektir. Yine 0-7 yaş arası Engeli Olan Çocuklara Yönelik Kapsayıcı Erken Çocukluk Eğitimi Projemiz mevcuttur. Uluslararası bir proje olan bu proje ile özel gereksinimli çocukların akranlarıyla birlikte yaşamaları, onlardan yeni beceriler edinmeleri ve iletişim becerilerini geliştirmeleri sağlanarak, özel gereksinimi olmayan çocukların da özel gereksinimli bireyler hakkında daha gerçekçi bir bakış açısına sahip olmaları ve kendilerinden farklı bireyleri olduğu gibi kabul edip onlarla olan iletişimlerini geliştirmesinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca proje kapsamında geliştirilecek destekleyici program ile özel gereksinimli çocuklara yönelik eğitim faaliyetleri daha etkili yürütülecek, öğretmenlerin farkındalıkları ve yeterliliklerini arttıracak eğitimler düzenlenecektir. 2015-2016 resmi istatistik verileri doğrultusunda, il ve ilçelerin erken çocukluk eğitimi alanındaki mevcut durumlarını gösteren il/ilçe durum karneleri hazırlanarak, sorunlu alanlar ve yerleşim yerleri tespit edilecek ve bu sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yapılacaktır.
4+4+4 SİSTEMİNDE HEDEFLERE ULAŞILDI
2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren hayata geçirilen 4+4+4 sistemi okul öncesi eğitimi nasıl etkiledi? Bu etkiler planlanan ve beklenen şekilde mi gerçekleşiyor?
12 yıllık zorunlu eğitim sistemine geçiş, okul öncesi eğitim açısından yeni bir başlangıç olmuştur. Kanun Tasarısı’nın yasalaşması döneminde, erken yaşlardaki eğitimin öneminin sıkça gündeme gelmesi ve kamuoyunda tartışılması; tüm velilerde bu eğitim kademesine karşı olumlu bir tutum ve farkındalık oluşmasına sebep olmuştur. Biz bunu dezavantajlı olarak nitelendirebileceğimiz bölgelerdeki okullarımıza olan kayıt talebinden çok bariz biçimde anlayabiliyoruz. 4+4+4 sisteminin bir diğer olumlu faydası ise okul öncesi eğitime başlama yaşının öne çekilmiş olmasıdır. İstatistiki veriler bu dönemde okul öncesi eğitime devam eden çocuklardan, oransal bazda en büyük artışın 3 yaş grubunda olduğunu ortaya koymaktadır.
12 yıllık zorunlu eğitim öncesi ile bugünü kıyaslayacak olursak;
- 3-5 yaşta --- > %30,87’den % 39,54’e
- 4-5 yaşta --- > %44,0’ den % 50,46’ya
- 5 yaşta --- > %65,69’dan % 67,17’ya yükselmiştir.
Bu veriler ışığında Bakanlık, 4+4+4 sisteminde okul öncesi eğitim için belirlenen hedeflere ulaşmıştır.
Türkiye’de okul öncesi eğitim kurumlarında,
* 54.443’ü resmi okullarda olmak üzere
* 72.228 öğretmen
* 1.209.106 çocuğa
eğitim hizmeti vermektedir.
Son Güncelleme: Çarşamba, 15 Haziran 2016 10:48
Gösterim: 6887
Millî Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık okul öncesinde okullaşma oranlarının 2003 yılına göre yüzde 300 arttığını bildirdi.
MEB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği tarafından Sakıp Sabancı Basın Merkezi’nde düzenlenen “Basın Merkezi Toplantıları”na katılan Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, okul öncesi okullaşma oranlarına ilişkin gazetecilere bilgiler verdi.
Kocabıyık, okul öncesinde okullaşma oranlarının 2003-2004 eğitim-öğretim yılına göre 2014-2015 eğitim öğretim yılında yüzde 300 arttığını söyledi.
Genel Müdür Kocabıyık, ilkokul çağında olup okul öncesine kayıt yaptıran öğrenci sayısının 138 bin 439, 60-66 aylık olup ilkokula kayıt yaptıranların 74 bin 141 olduğunu belirterek Ayarlanmış Brüt Okullaşma oranının yüzde 75,5 olduğunu kaydetti.
Kocabıyık, çağ nüfusu 937 bin olan çocuğun 503 bin 926’sının okulöncesine devam ettiğini ifade ederek, ilkokul çağında olup okul öncesine kayıt yaptıran çocukların 138 bin 439 kişi olduğunu; Brüt Okullaşma Oranının ise yüzde 66,02 olduğunu belirtti.
Okul öncesinde olması gereken çağ nüfusundaki çocuklardan bazılarının ilkokula kayıtlarının yaptırıldığına dikkati çeken Kocabıyık, yıllara göre okul öncesi okullaşma oranlarına ilişkin şu bilgileri verdi: "Okullaşma oranı 2002'de yüzde 11, 2003'te yüzde 12,5 olmuş. Son 12 yıldaki verilere baktığımız zaman tüm eğitim kademeleri içerisinde en çok okul öncesi eğitimde okullaşma oranı arttı. Okul öncesi eğitimde yüzde 300 oranında bir artış mevcut. 2014-2015'te okullaşma oranı yüzde 45,1. Bunu lise kademesi takip ediyor, burada artış yüzde 87. Geçen seneki önlemlerle 100 bin çocuğu eğitim öğretime kazandırdık. Bu da 5 yaşta tarihsel olarak en yüksek orandaki artış" diye konuştu.
Alınan önlemlerle ve yapılan teşviklerle okul öncesinde yüksek artış sağlandığını ifade eden Genel Müdür Kocabıyık, “Böylece bu yıl 97 bin 640 çocuğumuz daha okul öncesine kayıt yaptırmış oldu. Yaş grupları itibariyle, 3 yaş grubu çocuklarda yüzde 31; 4 yaş grubu çocuklarda yüzde 11; 5 yaş grubu çocuklarda ise yüzde 25 oranında artış sağlandı” değerlendirmesinde bulundu.
Okul öncesinde özel sektörün payı yüzde 15
Kurum bazında öğrenci sayarı ile ilgili bilgi veren Genel Müdür Kocabıyık şöyle devam etti: Resmi okullarda yüzde 84'ü olmak üzere 976 bin 296 öğrenci bulunuyor. Özel okulların payının en yüksek olduğu alan okul öncesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı okulları da kattığımızda okul öncesi eğitimde özel sektörün payı yüzde 15'tir.
Erken çocukluk eğitimi hizmetleri kapsamında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı anaokulları, ana sınıfları ve uygulama sınıfları bulunduğunu aktaran Kocabıyık, “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereğince kamu kuruluşları bünyesinde açılan kreşler, ASPB izniyle açılan kreş ve gündüz bakımevleri ile İş Kanunu kapsamında açılan kreş ve gündüz bakımevleri bulunuyor.”
Okul öncesinde dezavantajlar avantaja dönüştürülecek
10’uncu Kalkınma Planı’nda 2014-2018 yılı hedefine göre okul öncesi eğitim ile ilgili 4-5 yaş grubu okullaşma oranını plan sonunda yüzde 70’e yükseltilmeyi hedeflediklerini aktaran Kocabıyık şöyle devam etti: “Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması ve eğitim ile istihdam ilişkisinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılacak. Böylece öğrencilerin sosyal, zihinsel, duygusal ve fiziksel gelişimine katkı sağlayan okul öncesi eğitim, imkânları kısıtlı hane ve bölgelerin erişimini destekleyecek şekilde yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.”
Millî Eğitim Bakanlığının öncelikleri arasında nitelikli, kolay erişilebilir okul öncesi eğitim imkanlarını tüm çocuklar için ulaşılabilir kılmak olduğunu vurgulayan Kocabıyık, konuşmasına şöyle sürdürdü: “Tüm çocukların zorunlu eğitime başlamadan önce en az bir yıl okul öncesi eğitimden faydalanmasını sağlamak. Dezavantajlı çocukların okul öncesi eğitimden faydalanmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak. Erken çocukluk eğitimi için yapılan hizmetlerin daha etkin ve etkili yürütülmesi için Temel Eğitim Genel Müdürlüğü bünyesinde Erken Çocukluk Eğitimi Daire Başkanlığı kuruldu.”
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’ne ‘Okul öncesi eğitim hizmeti resmî okul öncesi eğitim kurumlarında ücretsizdir’ maddesinin eklendiğini hatırlatan Kocabıyık, “Özellikle dezavantajlı çocukların aileleri üzerindeki ekonomik yükün minimize edilmesi amaçlanmıştır. Mevcut fiziki mekânlardan üst düzeyde faydalanmak için ikili eğitime geçilmiştir. Çalışan annelerin çocuklarının ikili eğitimden dolayı mağdur olmamaları için çocuk kulüpleri yaygınlaştırılarak faaliyetleri yeniden düzenlendi. Maddi durumu yetersiz dezavantajlı çocuklar için çocuk başına aylık 25 lira bağış kampanyası sayesinde çocuk başına yılda 300 lira kaynak aktarılarak okula devamları sağlandı. Bu kapsamda 2 yılda 14 bin çocuk okula kazandırılmış oldu” diye konuştu.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde Şartlı Eğitim Yardımından okul öncesi eğitime devam eden çocukların faydalanmasının sağlandığını aktaran Kocabıyık, farklı kurumlara bağlı faaliyet gösteren erken çocukluk eğitim kurumlarının verilerinin e-okul sistemine aktarıldığını belirtti.
Küçük yerleşim yerlerindeki derslik ihtiyacını karşılamak için projeler geliştiriyoruz
Nüfusu az veya daha küçük yerleşim yerlerindeki derslik ihtiyacını karşılamak için 1 ve 2 derslikli ana sınıfı projeleri geliştirildiğini dile getiren Kocabıyık, “Okul öncesi eğitim alan tüm çocuklara Pamuk Şekerim adlı ücretsiz eğitim materyalleri dağıtıyoruz. Ayrıca okul öncesinde kalite standartları sistemi ilköğretim kurumları standartları sistemine entegre edilmiştir. Dezavantajlı bölgelerde bulunan çocukların erişimlerini sağlamak için kurum temelli modellerin yanı sıra toplum temelli modeller çeşitlendirilmiştir ve yaygınlaştırılmıştır. Fiziki kapasite eksikliği nedeniyle erken çocukluk eğitiminden faydalanamayan çocukların mağduriyetini gidermek amacıyla 144 atıl binanın onarımı yapılarak erken çocukluk eğitimi merkezine dönüştürülmüş, böylece bu kurumlarda yaklaşık 3 bin çocuk eğitim almaları sağlandı” değerlendirmesinde bulundu.
Her mahalle ve köye okul öncesi eğitim hizmetinin götürülmesi ve toplum temelli modellerin yaygınlaştırılması için 1 ve 2 derslikli ana sınıflarının yapımına devam edileceği bilgisini veren Kocabıyık, Gezici Sınıf-Gezici Öğretmen uygulamasını yaygınlaştırmayı hedeflediklerini belirterek, “Yeteri kadar çocuk olmadığı için sınıf açılamayan ve taşınamayan yerleşim yerlerindeki çocukların da okul öncesi eğitim hizmetlerinden faydalanabilmesi için gezici sınıf-gezici öğretmen modelleri üzerinde çalışmalarımız devam edecek” diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Okul Öncesi Eğitim
Millî Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık okul öncesinde okullaşma oranlarının 2003 yılına göre yüzde 300 arttığını bildirdi.
MEB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği tarafından Sakıp Sabancı Basın Merkezi’nde düzenlenen “Basın Merkezi Toplantıları”na katılan Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, okul öncesi okullaşma oranlarına ilişkin gazetecilere bilgiler verdi.
Kocabıyık, okul öncesinde okullaşma oranlarının 2003-2004 eğitim-öğretim yılına göre 2014-2015 eğitim öğretim yılında yüzde 300 arttığını söyledi.
Genel Müdür Kocabıyık, ilkokul çağında olup okul öncesine kayıt yaptıran öğrenci sayısının 138 bin 439, 60-66 aylık olup ilkokula kayıt yaptıranların 74 bin 141 olduğunu belirterek Ayarlanmış Brüt Okullaşma oranının yüzde 75,5 olduğunu kaydetti.
Kocabıyık, çağ nüfusu 937 bin olan çocuğun 503 bin 926’sının okulöncesine devam ettiğini ifade ederek, ilkokul çağında olup okul öncesine kayıt yaptıran çocukların 138 bin 439 kişi olduğunu; Brüt Okullaşma Oranının ise yüzde 66,02 olduğunu belirtti.
Okul öncesinde olması gereken çağ nüfusundaki çocuklardan bazılarının ilkokula kayıtlarının yaptırıldığına dikkati çeken Kocabıyık, yıllara göre okul öncesi okullaşma oranlarına ilişkin şu bilgileri verdi: "Okullaşma oranı 2002'de yüzde 11, 2003'te yüzde 12,5 olmuş. Son 12 yıldaki verilere baktığımız zaman tüm eğitim kademeleri içerisinde en çok okul öncesi eğitimde okullaşma oranı arttı. Okul öncesi eğitimde yüzde 300 oranında bir artış mevcut. 2014-2015'te okullaşma oranı yüzde 45,1. Bunu lise kademesi takip ediyor, burada artış yüzde 87. Geçen seneki önlemlerle 100 bin çocuğu eğitim öğretime kazandırdık. Bu da 5 yaşta tarihsel olarak en yüksek orandaki artış" diye konuştu.
Alınan önlemlerle ve yapılan teşviklerle okul öncesinde yüksek artış sağlandığını ifade eden Genel Müdür Kocabıyık, “Böylece bu yıl 97 bin 640 çocuğumuz daha okul öncesine kayıt yaptırmış oldu. Yaş grupları itibariyle, 3 yaş grubu çocuklarda yüzde 31; 4 yaş grubu çocuklarda yüzde 11; 5 yaş grubu çocuklarda ise yüzde 25 oranında artış sağlandı” değerlendirmesinde bulundu.
Okul öncesinde özel sektörün payı yüzde 15
Kurum bazında öğrenci sayarı ile ilgili bilgi veren Genel Müdür Kocabıyık şöyle devam etti: Resmi okullarda yüzde 84'ü olmak üzere 976 bin 296 öğrenci bulunuyor. Özel okulların payının en yüksek olduğu alan okul öncesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı okulları da kattığımızda okul öncesi eğitimde özel sektörün payı yüzde 15'tir.
Erken çocukluk eğitimi hizmetleri kapsamında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı anaokulları, ana sınıfları ve uygulama sınıfları bulunduğunu aktaran Kocabıyık, “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereğince kamu kuruluşları bünyesinde açılan kreşler, ASPB izniyle açılan kreş ve gündüz bakımevleri ile İş Kanunu kapsamında açılan kreş ve gündüz bakımevleri bulunuyor.”
Okul öncesinde dezavantajlar avantaja dönüştürülecek
10’uncu Kalkınma Planı’nda 2014-2018 yılı hedefine göre okul öncesi eğitim ile ilgili 4-5 yaş grubu okullaşma oranını plan sonunda yüzde 70’e yükseltilmeyi hedeflediklerini aktaran Kocabıyık şöyle devam etti: “Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması ve eğitim ile istihdam ilişkisinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılacak. Böylece öğrencilerin sosyal, zihinsel, duygusal ve fiziksel gelişimine katkı sağlayan okul öncesi eğitim, imkânları kısıtlı hane ve bölgelerin erişimini destekleyecek şekilde yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.”
Millî Eğitim Bakanlığının öncelikleri arasında nitelikli, kolay erişilebilir okul öncesi eğitim imkanlarını tüm çocuklar için ulaşılabilir kılmak olduğunu vurgulayan Kocabıyık, konuşmasına şöyle sürdürdü: “Tüm çocukların zorunlu eğitime başlamadan önce en az bir yıl okul öncesi eğitimden faydalanmasını sağlamak. Dezavantajlı çocukların okul öncesi eğitimden faydalanmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak. Erken çocukluk eğitimi için yapılan hizmetlerin daha etkin ve etkili yürütülmesi için Temel Eğitim Genel Müdürlüğü bünyesinde Erken Çocukluk Eğitimi Daire Başkanlığı kuruldu.”
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’ne ‘Okul öncesi eğitim hizmeti resmî okul öncesi eğitim kurumlarında ücretsizdir’ maddesinin eklendiğini hatırlatan Kocabıyık, “Özellikle dezavantajlı çocukların aileleri üzerindeki ekonomik yükün minimize edilmesi amaçlanmıştır. Mevcut fiziki mekânlardan üst düzeyde faydalanmak için ikili eğitime geçilmiştir. Çalışan annelerin çocuklarının ikili eğitimden dolayı mağdur olmamaları için çocuk kulüpleri yaygınlaştırılarak faaliyetleri yeniden düzenlendi. Maddi durumu yetersiz dezavantajlı çocuklar için çocuk başına aylık 25 lira bağış kampanyası sayesinde çocuk başına yılda 300 lira kaynak aktarılarak okula devamları sağlandı. Bu kapsamda 2 yılda 14 bin çocuk okula kazandırılmış oldu” diye konuştu.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile yapılan görüşmeler neticesinde Şartlı Eğitim Yardımından okul öncesi eğitime devam eden çocukların faydalanmasının sağlandığını aktaran Kocabıyık, farklı kurumlara bağlı faaliyet gösteren erken çocukluk eğitim kurumlarının verilerinin e-okul sistemine aktarıldığını belirtti.
Küçük yerleşim yerlerindeki derslik ihtiyacını karşılamak için projeler geliştiriyoruz
Nüfusu az veya daha küçük yerleşim yerlerindeki derslik ihtiyacını karşılamak için 1 ve 2 derslikli ana sınıfı projeleri geliştirildiğini dile getiren Kocabıyık, “Okul öncesi eğitim alan tüm çocuklara Pamuk Şekerim adlı ücretsiz eğitim materyalleri dağıtıyoruz. Ayrıca okul öncesinde kalite standartları sistemi ilköğretim kurumları standartları sistemine entegre edilmiştir. Dezavantajlı bölgelerde bulunan çocukların erişimlerini sağlamak için kurum temelli modellerin yanı sıra toplum temelli modeller çeşitlendirilmiştir ve yaygınlaştırılmıştır. Fiziki kapasite eksikliği nedeniyle erken çocukluk eğitiminden faydalanamayan çocukların mağduriyetini gidermek amacıyla 144 atıl binanın onarımı yapılarak erken çocukluk eğitimi merkezine dönüştürülmüş, böylece bu kurumlarda yaklaşık 3 bin çocuk eğitim almaları sağlandı” değerlendirmesinde bulundu.
Her mahalle ve köye okul öncesi eğitim hizmetinin götürülmesi ve toplum temelli modellerin yaygınlaştırılması için 1 ve 2 derslikli ana sınıflarının yapımına devam edileceği bilgisini veren Kocabıyık, Gezici Sınıf-Gezici Öğretmen uygulamasını yaygınlaştırmayı hedeflediklerini belirterek, “Yeteri kadar çocuk olmadığı için sınıf açılamayan ve taşınamayan yerleşim yerlerindeki çocukların da okul öncesi eğitim hizmetlerinden faydalanabilmesi için gezici sınıf-gezici öğretmen modelleri üzerinde çalışmalarımız devam edecek” diye konuştu.
Son Güncelleme: Cuma, 23 Ekim 2015 15:10
Gösterim: 5348
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğindeki değişikliğe göre, Okul Öncesi Eğitim Programı doğrultusunda, yaz aylarında yapılan eğitime sadece okul öncesi eğitimden yararlanamayan çocuklar kaydedilecek.
Okul Öncesi Eğitim Programı doğrultusunda, yaz aylarında yapılan eğitime sadece okul öncesi eğitimden yararlanamayan çocuklar kaydedilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde değişikliğe gitti. Buna göre, okul öncesi eğitim kurumlarında günde 50'şer dakikalık aralıksız 6 etkinlik saati süreyle ikili eğitim yapılması uygulamasına devam edilecek. Bir gruptaki çocuk sayısı 10'dan az, 20'den fazla olamayacak. Ancak talep olması ve okulun imkanlarının yeterli olması halinde çocuk sayısı artırılabilecek.
Okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak ve geliştirmek için yeterli sayıda başvuru olması halinde; okul müdürlüğünce Okul Öncesi Eğitim Programı doğrultusunda, çocuklar için önem ve öncelik arz eden konuları kapsayan program çerçevesinde iki ayı geçmemek üzere yaz aylarında da eğitim yapılacak. Yaz aylarında yapılan eğitime sadece okul öncesi eğitimden yararlanamayan çocuklar kaydedilecek. Ders yılı süresince eğitim almış çocukların yaz aylarındaki eğitim talepleri çocuk kulüpleri kapsamında karşılanacak.
Kadrolu öğretmenler isterlerse görevlendirilecek
Yaz aylarında yapılacak eğitimde kadrolu öğretmenler istemeleri halinde görevlendirilecek. İstekli öğretmen bulunmaması durumunda ders ücreti karşılığında ücretli öğretmen görevlendirilebilecek.
Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında yeni kayıtlar, temmuz ayının ilk iş gününde başlayacak. Kayıtlar ulusal adres veri tabanındaki yerleşim yeri adres bilgileri esas alınarak, e-Okul sistemi üzerinden gerçekleştirilecek.
İlkokul öğrenimini tamamlayan ve kayıtların yapıldığı eylül ayı sonu itibarıyla zorunlu öğrenim çağı dışına çıkmamış öğrencilerin kayıtları ulusal adres veri tabanındaki yerleşim yeri adres bilgileri esas alınarak e-Okul sistemi üzerinden ortaokula yapılacak.
İmam hatip ortaokuluna nakiller
Ortaokuldan, imam-hatip ortaokuluna geçmek isteyen öğrencilerin nakli, komisyon tarafından, ortaokulda zorunlu dersler arasında olmayıp imam-hatip ortaokulunda okutulan zorunlu derslerden 5, 6 ve 7. sınıflarda aynı eğitim ve öğretim yılının ikinci döneminin başına kadar, 8. sınıfta ise eylül ayı son iş gününe kadar yapılacak, sınavda başarılı olmaları halinde gerçekleştirilecek.
Çocukların devamsızlıkları, okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmen, ilkokullarda sınıf öğretmeni, ortaokul ve imam-hatip ortaokullarında ise okul yönetimi tarafından e-Okul sistemine işlenecek ve yöneticiler tarafından takip edilecek.
Mazeretli öğrencinin durumu yazılı olarak veliye bildirilecek
Öğretmenler tarafından yapılan sınavlara herhangi bir nedenle katılamayan veya projesini zamanında teslim edemeyen öğrencinin durumu okul yönetimince yazılı, e-posta veya bakanlık mobil bilgi servisi ile velisine bildirilecek.
Bir dersin dönem, yıl sonu ve ağırlıklı puanı hesaplanırken, evde veya hastanede eğitim alan öğrencilerin sadece eğitimini gördüğü derslerin puanları esas alınacak. Ortaokul ve imam-hatip ortaokullarında yıl sonu başarı puanı hesaplanırken, derslerin ağırlıklı puanları toplamı haftalık toplam ders saati sayısına bölünecek.
İlkokulda bir defaya mahsus sınıf tekrarı yaptırılabilinecek
İlkokullarda öğrencilere sınıf tekrarı yaptırılmaması esas olacak. Ancak istenilen yeterlik düzeyine ulaşamamış ilkokul öğrencilerine, velinin yazılı talebi üzerine, ilkokul öğrenimi süresinde bir defaya mahsus olmak üzere sınıf tekrarı yaptırılabilecek.
45 altında notu olanın sınıf geçmesine şube öğretmenleri karar verecek
Eğitim ve öğretim yılında özürsüz 20 gün devamsızlık yapanlar ile herhangi bir dersten yıl sonu puanı 45'ten az olan öğrencilerin sınıf geçmesi veya sınıf tekrarına, ikinci dönemin son haftasında şube öğretmenler kurulunda karar verilecek.
Sağlık durumu nedeniyle okula devam etmesinin uygun olmadığına ilişkin sağlık kurulu raporu alanlar, raporları süresince izinli sayılacak. Ortaokul veya imam-hatip ortaokulu 5, 6 ve 7. sınıf öğrencilerine velisinin yazılı başvurusu üzerine bir eğitim ve öğretim yılı Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu hafızlık eğitimine devam etmelerine izin verilecek. Hafızlık eğitimine devam ettiğini belgelendirenlerden o eğitim ve öğretim yılı için devam zorunluluğu aranmayacak. Bu sürenin bitiminde öğrencilerin okula devamları sağlanacak.
Öğretmen ve yöneticilerin mesleki çalışmaları
Öğretmenlerin mesleki çalışmalarından azami verim elde edilebilmesi amacıyla okulun ve çevrenin ihtiyaçlarına göre konular belirlenecek. Derslerin kesiminden temmuz ayının ilk iş gününe kadar yapılacak mesleki çalışmalarda, yönetici ve öğretmenler ilk hafta okul müdürlüğünce hazırlanan program çerçevesinde kendi okullarında mesleki çalışmalarını yapacak.
Öğretmenler ilk haftadan sonraki günler için ilgili genel müdürlükler tarafından belirlenen mesleki eğitim konuları dahilinde il veya ilçe milli eğitim müdürlüklerince hazırlanan program çerçevesinde ilkokullarda zümre bazında, diğer okullarda ise alan bazında belli merkez veya merkezlerde mesleki eğitime tabi tutulacak.
Öğretmenler ilk haftadan sonraki seminer çalışmalarına istemeleri halinde farklı il veya ilçelerde de katılabilecek. Yönetici ve öğretmenler, eylül ayının ilk iş gününden derslerin başlangıcına kadar geçen süre içerisinde okul müdürlüklerince hazırlanan program dahilinde kendi okullarında mesleki çalışmayı yapacak. Okulların bağlı bulundukları genel müdürlüklerce hazırlanan plana göre farklı mesleki çalışma programları da uygulanabilecek.
Okul öncesi eğitimden yararlanamayan okul öncesi çağı çocukları için yaz aylarını da kapsayacak şekilde esnek eğitim saat ve zamanlı, toplum temelli ücretsiz eğitim veren gezici sınıf açılabilecek, gezici öğretmen uygulaması yapılabilecek.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Okul Öncesi Eğitim
Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğindeki değişikliğe göre, Okul Öncesi Eğitim Programı doğrultusunda, yaz aylarında yapılan eğitime sadece okul öncesi eğitimden yararlanamayan çocuklar kaydedilecek.
Okul Öncesi Eğitim Programı doğrultusunda, yaz aylarında yapılan eğitime sadece okul öncesi eğitimden yararlanamayan çocuklar kaydedilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde değişikliğe gitti. Buna göre, okul öncesi eğitim kurumlarında günde 50'şer dakikalık aralıksız 6 etkinlik saati süreyle ikili eğitim yapılması uygulamasına devam edilecek. Bir gruptaki çocuk sayısı 10'dan az, 20'den fazla olamayacak. Ancak talep olması ve okulun imkanlarının yeterli olması halinde çocuk sayısı artırılabilecek.
Okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak ve geliştirmek için yeterli sayıda başvuru olması halinde; okul müdürlüğünce Okul Öncesi Eğitim Programı doğrultusunda, çocuklar için önem ve öncelik arz eden konuları kapsayan program çerçevesinde iki ayı geçmemek üzere yaz aylarında da eğitim yapılacak. Yaz aylarında yapılan eğitime sadece okul öncesi eğitimden yararlanamayan çocuklar kaydedilecek. Ders yılı süresince eğitim almış çocukların yaz aylarındaki eğitim talepleri çocuk kulüpleri kapsamında karşılanacak.
Kadrolu öğretmenler isterlerse görevlendirilecek
Yaz aylarında yapılacak eğitimde kadrolu öğretmenler istemeleri halinde görevlendirilecek. İstekli öğretmen bulunmaması durumunda ders ücreti karşılığında ücretli öğretmen görevlendirilebilecek.
Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında yeni kayıtlar, temmuz ayının ilk iş gününde başlayacak. Kayıtlar ulusal adres veri tabanındaki yerleşim yeri adres bilgileri esas alınarak, e-Okul sistemi üzerinden gerçekleştirilecek.
İlkokul öğrenimini tamamlayan ve kayıtların yapıldığı eylül ayı sonu itibarıyla zorunlu öğrenim çağı dışına çıkmamış öğrencilerin kayıtları ulusal adres veri tabanındaki yerleşim yeri adres bilgileri esas alınarak e-Okul sistemi üzerinden ortaokula yapılacak.
İmam hatip ortaokuluna nakiller
Ortaokuldan, imam-hatip ortaokuluna geçmek isteyen öğrencilerin nakli, komisyon tarafından, ortaokulda zorunlu dersler arasında olmayıp imam-hatip ortaokulunda okutulan zorunlu derslerden 5, 6 ve 7. sınıflarda aynı eğitim ve öğretim yılının ikinci döneminin başına kadar, 8. sınıfta ise eylül ayı son iş gününe kadar yapılacak, sınavda başarılı olmaları halinde gerçekleştirilecek.
Çocukların devamsızlıkları, okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmen, ilkokullarda sınıf öğretmeni, ortaokul ve imam-hatip ortaokullarında ise okul yönetimi tarafından e-Okul sistemine işlenecek ve yöneticiler tarafından takip edilecek.
Mazeretli öğrencinin durumu yazılı olarak veliye bildirilecek
Öğretmenler tarafından yapılan sınavlara herhangi bir nedenle katılamayan veya projesini zamanında teslim edemeyen öğrencinin durumu okul yönetimince yazılı, e-posta veya bakanlık mobil bilgi servisi ile velisine bildirilecek.
Bir dersin dönem, yıl sonu ve ağırlıklı puanı hesaplanırken, evde veya hastanede eğitim alan öğrencilerin sadece eğitimini gördüğü derslerin puanları esas alınacak. Ortaokul ve imam-hatip ortaokullarında yıl sonu başarı puanı hesaplanırken, derslerin ağırlıklı puanları toplamı haftalık toplam ders saati sayısına bölünecek.
İlkokulda bir defaya mahsus sınıf tekrarı yaptırılabilinecek
İlkokullarda öğrencilere sınıf tekrarı yaptırılmaması esas olacak. Ancak istenilen yeterlik düzeyine ulaşamamış ilkokul öğrencilerine, velinin yazılı talebi üzerine, ilkokul öğrenimi süresinde bir defaya mahsus olmak üzere sınıf tekrarı yaptırılabilecek.
45 altında notu olanın sınıf geçmesine şube öğretmenleri karar verecek
Eğitim ve öğretim yılında özürsüz 20 gün devamsızlık yapanlar ile herhangi bir dersten yıl sonu puanı 45'ten az olan öğrencilerin sınıf geçmesi veya sınıf tekrarına, ikinci dönemin son haftasında şube öğretmenler kurulunda karar verilecek.
Sağlık durumu nedeniyle okula devam etmesinin uygun olmadığına ilişkin sağlık kurulu raporu alanlar, raporları süresince izinli sayılacak. Ortaokul veya imam-hatip ortaokulu 5, 6 ve 7. sınıf öğrencilerine velisinin yazılı başvurusu üzerine bir eğitim ve öğretim yılı Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu hafızlık eğitimine devam etmelerine izin verilecek. Hafızlık eğitimine devam ettiğini belgelendirenlerden o eğitim ve öğretim yılı için devam zorunluluğu aranmayacak. Bu sürenin bitiminde öğrencilerin okula devamları sağlanacak.
Öğretmen ve yöneticilerin mesleki çalışmaları
Öğretmenlerin mesleki çalışmalarından azami verim elde edilebilmesi amacıyla okulun ve çevrenin ihtiyaçlarına göre konular belirlenecek. Derslerin kesiminden temmuz ayının ilk iş gününe kadar yapılacak mesleki çalışmalarda, yönetici ve öğretmenler ilk hafta okul müdürlüğünce hazırlanan program çerçevesinde kendi okullarında mesleki çalışmalarını yapacak.
Öğretmenler ilk haftadan sonraki günler için ilgili genel müdürlükler tarafından belirlenen mesleki eğitim konuları dahilinde il veya ilçe milli eğitim müdürlüklerince hazırlanan program çerçevesinde ilkokullarda zümre bazında, diğer okullarda ise alan bazında belli merkez veya merkezlerde mesleki eğitime tabi tutulacak.
Öğretmenler ilk haftadan sonraki seminer çalışmalarına istemeleri halinde farklı il veya ilçelerde de katılabilecek. Yönetici ve öğretmenler, eylül ayının ilk iş gününden derslerin başlangıcına kadar geçen süre içerisinde okul müdürlüklerince hazırlanan program dahilinde kendi okullarında mesleki çalışmayı yapacak. Okulların bağlı bulundukları genel müdürlüklerce hazırlanan plana göre farklı mesleki çalışma programları da uygulanabilecek.
Okul öncesi eğitimden yararlanamayan okul öncesi çağı çocukları için yaz aylarını da kapsayacak şekilde esnek eğitim saat ve zamanlı, toplum temelli ücretsiz eğitim veren gezici sınıf açılabilecek, gezici öğretmen uygulaması yapılabilecek.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Haziran 2015 15:52
Gösterim: 6450
Türkiye Satranç Federasyonu, satrancın yaygınlaştırılması amacıyla geliştirilen proje çerçevesinde, ülke genelinde bin ana sınıfına satranç takımı dağıtımına başladı. Projeyle, geleceğin dünya şampiyonlarının Türkiye’den çıkması hedefleniyor.
Türkiye Satranç Federasyonunun, satrancın yaygınlaştırılması amacıyla geliştirilen proje çerçevesinde, ülke genelinde bin ana sınıfına satranç takımı dağıtımına başladığı bildirildi.
Federasyon ve Satrançla Büyüyorum Kulübü, ülke genelinde bin ana sınıfında satranç köşesi oluşturma, bu sınıflardaki öğrencileri satranç malzemeleriyle buluşturma ve öğretmenlerine de satranç eğitimi verme projesini uygulamaya koydu.
Ankara, Antalya, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Mersin, Ordu ve Sivas gibi bölge merkezi illerde uygulanacak projenin, gelecek yıllarda daha da yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Proje kapsamında, Erzurum'da ilk etapta 60 anaokulunda satranç takımı dağıtıldı.
Satranç matematiksel düşünme sistemlerini hareket ettiriyor
Türkiye Satranç Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Kasım Yekeler, satrancın ülke genelinde yaygınlaşması için çeşitli projeleri hayata geçirdiklerini belirtti.
Satranç oynamanın, çocukların odaklanma, planlama, öz güven, zeka, analiz, görselleştirme, ileriyi düşünme, konsantrasyon, sosyalleşme ve gelişimine katkıda bulunduğuna işaret eden Yekeler, şunları söyledi:
"Araştırmalar, satranç oynayan öğrencilerin, satranç oynamayanlara göre yüzde 17,3 oranında daha başarılı olduğunu gösteriyor. Satranç, matematiksel düşünme sistemlerini hareket ettiriyor. Özellikle çocukların pasif olarak televizyon seyretmelerinden ziyade, boş vakitlerinde aileleriyle bu aktiviteleri yapmaları, her açıdan önemli."
Ana sınıflarında çocukların satrançla tanışıp sevmeleri amacıyla oluşturdukları projeyi uygulamaya koyduklarını aktaran Yekeler, "Bu dönemde çocuklarımızın satrancı sevmeleriyle gelecekte çok büyük başarılar elde etmelerini ve geleceğin dünya şampiyonlarının Türkiye'den çıkmasını hedefliyoruz. Her öğrenciye birer satranç takımının yanı sıra boyama kitabı, öğretmenlere de eğitim ve eğitim kitabı veriyoruz" diye konuştu.
Kasım Yekeler, hayata geçirilen projeler sonucunda, Türkiye'nin son dönemde uluslararası turnuvalarda okullar düzeyinde şampiyonluklar elde ettiğini kaydetti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Okul Öncesi Eğitim
Türkiye Satranç Federasyonu, satrancın yaygınlaştırılması amacıyla geliştirilen proje çerçevesinde, ülke genelinde bin ana sınıfına satranç takımı dağıtımına başladı. Projeyle, geleceğin dünya şampiyonlarının Türkiye’den çıkması hedefleniyor.
Türkiye Satranç Federasyonunun, satrancın yaygınlaştırılması amacıyla geliştirilen proje çerçevesinde, ülke genelinde bin ana sınıfına satranç takımı dağıtımına başladığı bildirildi.
Federasyon ve Satrançla Büyüyorum Kulübü, ülke genelinde bin ana sınıfında satranç köşesi oluşturma, bu sınıflardaki öğrencileri satranç malzemeleriyle buluşturma ve öğretmenlerine de satranç eğitimi verme projesini uygulamaya koydu.
Ankara, Antalya, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Mersin, Ordu ve Sivas gibi bölge merkezi illerde uygulanacak projenin, gelecek yıllarda daha da yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Proje kapsamında, Erzurum'da ilk etapta 60 anaokulunda satranç takımı dağıtıldı.
Satranç matematiksel düşünme sistemlerini hareket ettiriyor
Türkiye Satranç Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Kasım Yekeler, satrancın ülke genelinde yaygınlaşması için çeşitli projeleri hayata geçirdiklerini belirtti.
Satranç oynamanın, çocukların odaklanma, planlama, öz güven, zeka, analiz, görselleştirme, ileriyi düşünme, konsantrasyon, sosyalleşme ve gelişimine katkıda bulunduğuna işaret eden Yekeler, şunları söyledi:
"Araştırmalar, satranç oynayan öğrencilerin, satranç oynamayanlara göre yüzde 17,3 oranında daha başarılı olduğunu gösteriyor. Satranç, matematiksel düşünme sistemlerini hareket ettiriyor. Özellikle çocukların pasif olarak televizyon seyretmelerinden ziyade, boş vakitlerinde aileleriyle bu aktiviteleri yapmaları, her açıdan önemli."
Ana sınıflarında çocukların satrançla tanışıp sevmeleri amacıyla oluşturdukları projeyi uygulamaya koyduklarını aktaran Yekeler, "Bu dönemde çocuklarımızın satrancı sevmeleriyle gelecekte çok büyük başarılar elde etmelerini ve geleceğin dünya şampiyonlarının Türkiye'den çıkmasını hedefliyoruz. Her öğrenciye birer satranç takımının yanı sıra boyama kitabı, öğretmenlere de eğitim ve eğitim kitabı veriyoruz" diye konuştu.
Kasım Yekeler, hayata geçirilen projeler sonucunda, Türkiye'nin son dönemde uluslararası turnuvalarda okullar düzeyinde şampiyonluklar elde ettiğini kaydetti.
Son Güncelleme: Çarşamba, 21 Ekim 2015 15:07
Gösterim: 4518
Farbe Yayıncılık, okul öncesi dil öğrenimi konusunda Smart Cookies modelini üretti. Dil öğrenimi konusunda eğitim kurumlarına danışmanlık hizmeti veren firmada, okul öncesinde dil öğretilirken dikkat edilmesi gereken noktaları, doğal bir dil öğrenim modeli olan Smart Cookies’i tasarlayan Kathleen Shirley Glen-Wright ve öğretmen eğitimlerini gerçekleştiren Judith Sharpe ile konuştuk.
NE YAPILMALI?
Gülümsemek: Gülümsemek çok basitmiş gibi görünmesine rağmen, birçok öğretmen yoğun ve stresli günlerde bunu unutabilmektedirler. Çocuk, öğretmenin ruh halini algılayabilir. Öğretmen mutluysa çocuk da başarılıdır. Bu defalarca kanıtlanmış bir gerçektir. Okul öncesi sınıftaki küçük yaştaki öğrenciler işaret ve vücut dilini daha hızlı kavrayabilmektedir. Dolayısıyla psikolojik durumları öğrenme yeteneklerini etkilemektedir. Çocukların isimlerini bilmek, mutlu bir ses tonu ve vücut dili kullanmak ve gülümsemeyi hatırlamak öğrenmekte büyük fark yaratır.
Doğal dil kullanmak: Çocukların İngilizcede bazı kelimeleri ve dilbilgisi kurallarını bilmiyor olması, onların sınıfta öğretmen tarafından kullanmaması anlamına gelmemelidir. Tam tersi, çocuklar anlamadığı için kullanılmalıdırlar. Okul öncesindeki çocukları, doğal ortamda o dile maruz bırakmak, genel anlamı kavramalarını sağlamak gerekmektedir. Böylece bu çocuklar sadece dili edinmekle kalmaz aynı zamanda dil öğrenme becerilerini de geliştirirler.
Bol bol konuşmak: Birçok öğretmene eğitim hayatları boyunca, öğretirken çok konuşulmaması gerektiği söylenilmiştir. Öğretmenlere öğrencilerin konuşmasına fırsat vermeleri için sessiz kalmaları gerektiği sık sık hatırlatılmıştır. Bununla beraber bazı derslerde de Stephen Krashen teorileri de öğretilmiştir ki bu alanda çalışma yapanlara Stephen Krashen’ı araştırmalarını tavsiye ederim. Bu teoriler arasında öğrencilerin dili edinebilmeleri için bol bol dinlemelerine ihtiyaç duydukları da yer almaktadır. Çocuklar İngilizce konuşulan bir ülkede değilse, dili duyacakları tek yer sınıftır. Onun için öğretmenin İngilizce konuşması gerekmektedir. Smart Cookies Modelinde öğretmenlerden daha fazla konuşulması istenmektedir. Tabi ki öğretmenin konuşmaları, konuyla bir bütünlük içinde, oyunlar, öyküler, şarkılar, el becerileri ile birlikte eğlenceli bir biçimde olmalıdır.
Planlı ve düzenli olmak ve yedekte her zaman bir aktivite bulundurmak: Öğretmenler çabucak sıkılan ve dikkatleri dağılan okul öncesi öğrencileri karşısında üst yaş gruplarına nazaran daha planlı olmalıdırlar. Ders planlarken, sınıfın bir tarafından diğer tarafına yürümek ya da materyal dağıtmak gibi en küçük şeyler bile göz önünde bulundurulmalıdır. Planda her an ani bir değişiklik gerekebileceğinden öğretmenin yedeğinde mutlaka alternatif bir faaliyet bulunmalıdır.
Çok çeşitli ve renkli materyalleri kullanmak, çok çeşitli aktivite, metot ve teknik kullanmak: Çeşitlilik yaşamımızın renkleridir. Küçük çocukların mümkün olduğunca çok çeşitliliğe ihtiyacı vardır. Çok renk kullanmak, ilginç ve heyecan verici materyaller, aktiviteler ve hazır olanı değiştirmek çocuğu motive eder.
Ders başlangıç ve bitişini noktalamak: Öğrenciler dersin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini rutinlerle bilmelidir. Günlük merhaba ve hoşça kal rutinleri sadece haftanın günlerini ezberlemek için değil, aynı zamanda sınıf idaresini kolaylaştırmak ve dilin doğal bir şekilde kullanılmasını sağlamak içindir.
Sınıfın tüm olanaklarından faydalanmak: Sınıf, öğretmenin istediğinden daha küçük olabilir. İstediği bütün materyaller elinde olmayabilir. Bu imkânsızlıklar içinde bile öğrenme fırsatı yaratabilecek birçok ayrıntı bulunabilir; oyuncaklar, pencereden görünen manzara, sıralardan arta kalan boş alan, bunların hepsinden faydalanılmalıdır. Öğretmenin sınıfta kullanabileceği en küçük detay doğal öğrenme fırsatını arttıracaktır.
Çocukların faaliyetlerine katılmak ve model oluşturmak: Çocuklar bizim ne dediğimizi değil bizim ne yaptığımızı öğrenirler. Akıllı tahtanın yanında sessiz bir şekilde duran ve çocukların mutluluk içinde şarkı söylemesini bekleyen bir öğretmen, doğru mesajı veriyor olamaz. Öğretmen çocuklara örnek olmalı ve şarkıya coşkulu bir şekilde katılmalıdır. Onlara öğrenmeyi sevdiğini göstermelidir.
Çocukların kendi işlerini kendilerinin bitirmesine izin vermek: Bu yaş grubundaki öğrenciler, etkinlik esnasında dağıtır ve kirletirler, bu öğrenmeleri için gerekli bir süreçtir. Öğretmenin de bu sürece uygun davranması gerekir. Bu süreç içinde aktivitenin konusu fen ya da resim olabilir. Bazen İngilizce öğretmenleri bu etkinliği branşı dışında görebilmekte, zaman kaybı olarak düşünmekte, çocukların İngilizce öğrenmedikleri hissine kapılmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, okul öncesinde dersler böyle olmalıdır. Çocuğun ilköğretime hazırlanması için buna ihtiyacı vardır. Düzenli olmak ve sorumluluk duygusu gibi becerileri bu fırsatlar sayesinde edinirler. Ve bu tip etkinlikler, doğal ve kapsamlı bir dilin onlara aktarılabilmesini sağlar.
NE YAPILMAMALI?
Türkçe konuşmak: EFL (İngilizceyi Yabancı Dil Olarak Öğrenmek) dünyasında yıllarca tartışılan konu; ana dili sınıfta konuşmalı mı? Konuşmamalı mı? Birçok öğretmen çocuğun anlamayacağından korkarak ana dili sınıfta kullanmıştır. Oysaki okul öncesi çocukları söylenilenin anlaşılmaması ile ilgili rahatsızlık duymazlar, öyle ki ana dillerinde de söylenilenin tamamını henüz anlamamaktadırlar. Türkçe konuşan öğretmen, öğrencisinin İngilizce konuşmasını beklememelidir. Smart Cookies Modelinde, İngilizce öğretmeni sınıfta Türkçe konuşmaz. Aksi takdirde, İngilizce öğretmeninin orada olma sebebi ortadan kalkmış olur.
Tercüme etmek: Neredeyse öğretmenlerin tümü algılamanın üretmekten daha önce geldiği konusunda hem fikirdir. Öyle ise neden her şeyi çevirmeyelim ki? Yanlış olan varsayım; eğer çevirirsek çocuk bizim ne dediğimizi anlayacaktır. Beynimizde anlamanın gerçekleştiği yer ile konuşmanın üretildiği yerler farklı merkezlerde bulunurlar. Tercüme ettiğimiz zaman öğrenen ana dilde anlar ama beyin hedef dili reddeder. Anlama, tercüme ile değil öğretim tekniklerimiz ve araçlarımızdan gelmelidir.
Çocukları sürekli masa başında tutmak: Çocuklar uzun zaman masa başında oturmak için programlanmamışlardır. Eğer çocuklar ödül ve ceza içeren bir disiplin içinde bunu yapmaya eğitilirlerse öğretmenler, sıkılmış ve mutsuz beyinlerle yüz yüze gelirler. Sıkılmış ve mutsuz çocuklar iyi öğrenemezler. Sınıfta ve dışarıda kullanılabilecek alanlardan faydalanarak hareket alanı için mümkün olduğunca yer açmalıdır.
Psikomotor gelişimlerine uygun olmayan faaliyet yaptırmak: İngilizce Öğretmenleri olarak, gelişim psikolojisi ile ilgili bilgilendirilmişizdir. Kendi çocuklarımızın ne yapması ya da ne yapmaması gerektiğini biliriz, fakat sınıfa girdiğimizde bazen bunları unutabiliriz. Ana ders kitabında bulacağımız faaliyetler çocuklara uygun olmayabilir. Eğer bu aktiviteler çok zorsa ya da daha basitse, çocuklar çok çabuk sıkılabilir. Eğer İngilizce dersimizin güzel bir biçimde işlenmesini istiyorsak, çocukların psikomotor gelişimlerini biliyor ve anlıyor olmamız gerekmektedir.
Hemen konuşmalarını beklemek: Hazır olmadan İngilizce konuşmaya zorlanılan çocuklar fazla geçmeden tamamen susarlar. Okul öncesi uzun bir eğitim yolculuğunun başıdır. Bu yaş çocuklarının konuşması için daha çok zamanı olacaktır. Girdiler (input) sağlamaya çalışmalı ve kendi hızlarında konuşmalarına fırsat tanımalıdır.
Sınıf yönetimi konusunda çelişkili mesaj vermek: İçinde ne olup bittiği konusunda kimsenin bilgi sahibi olmadığı kaotik bir sınıf, öğrenmenin gerçekleşebileceği bir yer olamaz. Öğretmenler talimatları ve beklentileri ile ilgili net ve tutarlı olmalıdır. Öğretmen her gün tavır değiştiriyorsa, yani bir gün yumuşak diğer gün katı, (örneğin bir gün temizlik bekliyor, diğer gün beklemiyor) verdiği mesajlar yerine ulaşmaz. Çocuklar onlardan ne beklediğimizi bilemezse ya da öğretmenin belli şeylere nasıl tepki vereceğini bilemezse yönlerini kaybederler ve öğretmen de sınıf kontrolünü kaybeder.
Dil bilgisi kurallarına uygun cümle kurmalarını beklemek: Çocuklar gramer yapılarını anlamazlar, bunu anlamalarını beklemek de haksızlık olur. Yaygın hata; çocuktan gramer yapısı doğru olan cümleler beklemek ama anlamını önemsememektir. Başka bir deyişle iletişim önemli değildir. Bu yöntemlerle yetişmiş çocuklar, hata yapmaktan korktuğu için zamanla konuşamayacak hale gelirler. Bu sebepten dolayı, çevremizde sıkça gördüğümüz İngilizce’yi anlayan ama konuşamayan bireylere yenileri katılır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Okul Öncesi Eğitim
Farbe Yayıncılık, okul öncesi dil öğrenimi konusunda Smart Cookies modelini üretti. Dil öğrenimi konusunda eğitim kurumlarına danışmanlık hizmeti veren firmada, okul öncesinde dil öğretilirken dikkat edilmesi gereken noktaları, doğal bir dil öğrenim modeli olan Smart Cookies’i tasarlayan Kathleen Shirley Glen-Wright ve öğretmen eğitimlerini gerçekleştiren Judith Sharpe ile konuştuk.
NE YAPILMALI?
Gülümsemek: Gülümsemek çok basitmiş gibi görünmesine rağmen, birçok öğretmen yoğun ve stresli günlerde bunu unutabilmektedirler. Çocuk, öğretmenin ruh halini algılayabilir. Öğretmen mutluysa çocuk da başarılıdır. Bu defalarca kanıtlanmış bir gerçektir. Okul öncesi sınıftaki küçük yaştaki öğrenciler işaret ve vücut dilini daha hızlı kavrayabilmektedir. Dolayısıyla psikolojik durumları öğrenme yeteneklerini etkilemektedir. Çocukların isimlerini bilmek, mutlu bir ses tonu ve vücut dili kullanmak ve gülümsemeyi hatırlamak öğrenmekte büyük fark yaratır.
Doğal dil kullanmak: Çocukların İngilizcede bazı kelimeleri ve dilbilgisi kurallarını bilmiyor olması, onların sınıfta öğretmen tarafından kullanmaması anlamına gelmemelidir. Tam tersi, çocuklar anlamadığı için kullanılmalıdırlar. Okul öncesindeki çocukları, doğal ortamda o dile maruz bırakmak, genel anlamı kavramalarını sağlamak gerekmektedir. Böylece bu çocuklar sadece dili edinmekle kalmaz aynı zamanda dil öğrenme becerilerini de geliştirirler.
Bol bol konuşmak: Birçok öğretmene eğitim hayatları boyunca, öğretirken çok konuşulmaması gerektiği söylenilmiştir. Öğretmenlere öğrencilerin konuşmasına fırsat vermeleri için sessiz kalmaları gerektiği sık sık hatırlatılmıştır. Bununla beraber bazı derslerde de Stephen Krashen teorileri de öğretilmiştir ki bu alanda çalışma yapanlara Stephen Krashen’ı araştırmalarını tavsiye ederim. Bu teoriler arasında öğrencilerin dili edinebilmeleri için bol bol dinlemelerine ihtiyaç duydukları da yer almaktadır. Çocuklar İngilizce konuşulan bir ülkede değilse, dili duyacakları tek yer sınıftır. Onun için öğretmenin İngilizce konuşması gerekmektedir. Smart Cookies Modelinde öğretmenlerden daha fazla konuşulması istenmektedir. Tabi ki öğretmenin konuşmaları, konuyla bir bütünlük içinde, oyunlar, öyküler, şarkılar, el becerileri ile birlikte eğlenceli bir biçimde olmalıdır.
Planlı ve düzenli olmak ve yedekte her zaman bir aktivite bulundurmak: Öğretmenler çabucak sıkılan ve dikkatleri dağılan okul öncesi öğrencileri karşısında üst yaş gruplarına nazaran daha planlı olmalıdırlar. Ders planlarken, sınıfın bir tarafından diğer tarafına yürümek ya da materyal dağıtmak gibi en küçük şeyler bile göz önünde bulundurulmalıdır. Planda her an ani bir değişiklik gerekebileceğinden öğretmenin yedeğinde mutlaka alternatif bir faaliyet bulunmalıdır.
Çok çeşitli ve renkli materyalleri kullanmak, çok çeşitli aktivite, metot ve teknik kullanmak: Çeşitlilik yaşamımızın renkleridir. Küçük çocukların mümkün olduğunca çok çeşitliliğe ihtiyacı vardır. Çok renk kullanmak, ilginç ve heyecan verici materyaller, aktiviteler ve hazır olanı değiştirmek çocuğu motive eder.
Ders başlangıç ve bitişini noktalamak: Öğrenciler dersin ne zaman başlayıp ne zaman bittiğini rutinlerle bilmelidir. Günlük merhaba ve hoşça kal rutinleri sadece haftanın günlerini ezberlemek için değil, aynı zamanda sınıf idaresini kolaylaştırmak ve dilin doğal bir şekilde kullanılmasını sağlamak içindir.
Sınıfın tüm olanaklarından faydalanmak: Sınıf, öğretmenin istediğinden daha küçük olabilir. İstediği bütün materyaller elinde olmayabilir. Bu imkânsızlıklar içinde bile öğrenme fırsatı yaratabilecek birçok ayrıntı bulunabilir; oyuncaklar, pencereden görünen manzara, sıralardan arta kalan boş alan, bunların hepsinden faydalanılmalıdır. Öğretmenin sınıfta kullanabileceği en küçük detay doğal öğrenme fırsatını arttıracaktır.
Çocukların faaliyetlerine katılmak ve model oluşturmak: Çocuklar bizim ne dediğimizi değil bizim ne yaptığımızı öğrenirler. Akıllı tahtanın yanında sessiz bir şekilde duran ve çocukların mutluluk içinde şarkı söylemesini bekleyen bir öğretmen, doğru mesajı veriyor olamaz. Öğretmen çocuklara örnek olmalı ve şarkıya coşkulu bir şekilde katılmalıdır. Onlara öğrenmeyi sevdiğini göstermelidir.
Çocukların kendi işlerini kendilerinin bitirmesine izin vermek: Bu yaş grubundaki öğrenciler, etkinlik esnasında dağıtır ve kirletirler, bu öğrenmeleri için gerekli bir süreçtir. Öğretmenin de bu sürece uygun davranması gerekir. Bu süreç içinde aktivitenin konusu fen ya da resim olabilir. Bazen İngilizce öğretmenleri bu etkinliği branşı dışında görebilmekte, zaman kaybı olarak düşünmekte, çocukların İngilizce öğrenmedikleri hissine kapılmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki, okul öncesinde dersler böyle olmalıdır. Çocuğun ilköğretime hazırlanması için buna ihtiyacı vardır. Düzenli olmak ve sorumluluk duygusu gibi becerileri bu fırsatlar sayesinde edinirler. Ve bu tip etkinlikler, doğal ve kapsamlı bir dilin onlara aktarılabilmesini sağlar.
NE YAPILMAMALI?
Türkçe konuşmak: EFL (İngilizceyi Yabancı Dil Olarak Öğrenmek) dünyasında yıllarca tartışılan konu; ana dili sınıfta konuşmalı mı? Konuşmamalı mı? Birçok öğretmen çocuğun anlamayacağından korkarak ana dili sınıfta kullanmıştır. Oysaki okul öncesi çocukları söylenilenin anlaşılmaması ile ilgili rahatsızlık duymazlar, öyle ki ana dillerinde de söylenilenin tamamını henüz anlamamaktadırlar. Türkçe konuşan öğretmen, öğrencisinin İngilizce konuşmasını beklememelidir. Smart Cookies Modelinde, İngilizce öğretmeni sınıfta Türkçe konuşmaz. Aksi takdirde, İngilizce öğretmeninin orada olma sebebi ortadan kalkmış olur.
Tercüme etmek: Neredeyse öğretmenlerin tümü algılamanın üretmekten daha önce geldiği konusunda hem fikirdir. Öyle ise neden her şeyi çevirmeyelim ki? Yanlış olan varsayım; eğer çevirirsek çocuk bizim ne dediğimizi anlayacaktır. Beynimizde anlamanın gerçekleştiği yer ile konuşmanın üretildiği yerler farklı merkezlerde bulunurlar. Tercüme ettiğimiz zaman öğrenen ana dilde anlar ama beyin hedef dili reddeder. Anlama, tercüme ile değil öğretim tekniklerimiz ve araçlarımızdan gelmelidir.
Çocukları sürekli masa başında tutmak: Çocuklar uzun zaman masa başında oturmak için programlanmamışlardır. Eğer çocuklar ödül ve ceza içeren bir disiplin içinde bunu yapmaya eğitilirlerse öğretmenler, sıkılmış ve mutsuz beyinlerle yüz yüze gelirler. Sıkılmış ve mutsuz çocuklar iyi öğrenemezler. Sınıfta ve dışarıda kullanılabilecek alanlardan faydalanarak hareket alanı için mümkün olduğunca yer açmalıdır.
Psikomotor gelişimlerine uygun olmayan faaliyet yaptırmak: İngilizce Öğretmenleri olarak, gelişim psikolojisi ile ilgili bilgilendirilmişizdir. Kendi çocuklarımızın ne yapması ya da ne yapmaması gerektiğini biliriz, fakat sınıfa girdiğimizde bazen bunları unutabiliriz. Ana ders kitabında bulacağımız faaliyetler çocuklara uygun olmayabilir. Eğer bu aktiviteler çok zorsa ya da daha basitse, çocuklar çok çabuk sıkılabilir. Eğer İngilizce dersimizin güzel bir biçimde işlenmesini istiyorsak, çocukların psikomotor gelişimlerini biliyor ve anlıyor olmamız gerekmektedir.
Hemen konuşmalarını beklemek: Hazır olmadan İngilizce konuşmaya zorlanılan çocuklar fazla geçmeden tamamen susarlar. Okul öncesi uzun bir eğitim yolculuğunun başıdır. Bu yaş çocuklarının konuşması için daha çok zamanı olacaktır. Girdiler (input) sağlamaya çalışmalı ve kendi hızlarında konuşmalarına fırsat tanımalıdır.
Sınıf yönetimi konusunda çelişkili mesaj vermek: İçinde ne olup bittiği konusunda kimsenin bilgi sahibi olmadığı kaotik bir sınıf, öğrenmenin gerçekleşebileceği bir yer olamaz. Öğretmenler talimatları ve beklentileri ile ilgili net ve tutarlı olmalıdır. Öğretmen her gün tavır değiştiriyorsa, yani bir gün yumuşak diğer gün katı, (örneğin bir gün temizlik bekliyor, diğer gün beklemiyor) verdiği mesajlar yerine ulaşmaz. Çocuklar onlardan ne beklediğimizi bilemezse ya da öğretmenin belli şeylere nasıl tepki vereceğini bilemezse yönlerini kaybederler ve öğretmen de sınıf kontrolünü kaybeder.
Dil bilgisi kurallarına uygun cümle kurmalarını beklemek: Çocuklar gramer yapılarını anlamazlar, bunu anlamalarını beklemek de haksızlık olur. Yaygın hata; çocuktan gramer yapısı doğru olan cümleler beklemek ama anlamını önemsememektir. Başka bir deyişle iletişim önemli değildir. Bu yöntemlerle yetişmiş çocuklar, hata yapmaktan korktuğu için zamanla konuşamayacak hale gelirler. Bu sebepten dolayı, çevremizde sıkça gördüğümüz İngilizce’yi anlayan ama konuşamayan bireylere yenileri katılır.
Son Güncelleme: Pazartesi, 01 Haziran 2015 14:16
Gösterim: 5658