Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) açık liselere yerleştirilen ancak örgün ortaöğretim kurumlarında okumak isteyen öğrencilere ek yerleştirme hakkı verdi. Ek yerleştirme için öğrenciler bugünden itibaren 7 Ekim'e kadar başvuru yapabilecek.

Bakanlık örgün ortaöğretim kurumlarına yerleşemeyen öğrencilere ilişkin illere yazı gönderdi. Yazıda, temel eğitimden ortaöğretime geçiş, tercih, yerleştirme ve nakil işlemlerinin 2015 Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Uygulaması Tercih ve Yerleştirme Kılavuzu ile Ortaögretim Kurumları Yönetmeliği hükümlerine göre yapıldığı belirtildi.

Ancak örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmek isteyen bazı öğrencilerin tercih yapmadıkları veya tercih ettikleri uygun herhangi bir örgün ortaöğretim kurumuna yerleşemedikleri için açıköğretim liselerine yönlendirildikleri ifade edildi. 

Bu uygulamadan sonra örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmek isteyen öğrenciler için dün itibarıyla gerçekleştirilen nakil ve kabuller sonucu boş kalan kontenjanlar bugün ilan edilecek. Bu kapsamdaki öğrenciler, bugünden itibaren il veya ilçe mili eğitim müdürlüklerince e-Okul üzerinden görülecek.

Sonuçlar 9 Ekimde açıklanacak

Örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmek isteyen öğrenciler, mevcut taban puan ve kontenjan esasına göre, bugünden itibaren 7 Ekim'e kadar boş kontenjan ilan edilen okullar için il veya ilçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarına başvuracak. Öğrenciler 3 tercihte bulunabilecek. Yerleştirmeler, 9 Ekim'de merkezi olarak yapılacak ve sonuçlar aynı gün ilan edilecek.

Buna rağmen hala herhangi bir ortaöğretim kurumuna yerleşemeyen ancak örgün ortaöğretimde okumak isteyen öğrenciler, il veya ilçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarınca taban puan ve kontenjan esasına göre yerleştirilecek.  Lise eğitimin zorunlu olması sebebiyle tüm bu işlemlerden sonra herhangi bir örgün ortaöğretim kurumuna yerleşemeyen öğrencilerin kesin kayıtları ise açık liseye yapılmış sayılacak.

> Açık liseye kaydı yapılan öğrenciye ek yerleştirme hakkı

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) açık liselere yerleştirilen ancak örgün ortaöğretim kurumlarında okumak isteyen öğrencilere ek yerleştirme hakkı verdi. Ek yerleştirme için öğrenciler bugünden itibaren 7 Ekim'e kadar başvuru yapabilecek.

Bakanlık örgün ortaöğretim kurumlarına yerleşemeyen öğrencilere ilişkin illere yazı gönderdi. Yazıda, temel eğitimden ortaöğretime geçiş, tercih, yerleştirme ve nakil işlemlerinin 2015 Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Uygulaması Tercih ve Yerleştirme Kılavuzu ile Ortaögretim Kurumları Yönetmeliği hükümlerine göre yapıldığı belirtildi.

Ancak örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmek isteyen bazı öğrencilerin tercih yapmadıkları veya tercih ettikleri uygun herhangi bir örgün ortaöğretim kurumuna yerleşemedikleri için açıköğretim liselerine yönlendirildikleri ifade edildi. 

Bu uygulamadan sonra örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmek isteyen öğrenciler için dün itibarıyla gerçekleştirilen nakil ve kabuller sonucu boş kalan kontenjanlar bugün ilan edilecek. Bu kapsamdaki öğrenciler, bugünden itibaren il veya ilçe mili eğitim müdürlüklerince e-Okul üzerinden görülecek.

Sonuçlar 9 Ekimde açıklanacak

Örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim görmek isteyen öğrenciler, mevcut taban puan ve kontenjan esasına göre, bugünden itibaren 7 Ekim'e kadar boş kontenjan ilan edilen okullar için il veya ilçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarına başvuracak. Öğrenciler 3 tercihte bulunabilecek. Yerleştirmeler, 9 Ekim'de merkezi olarak yapılacak ve sonuçlar aynı gün ilan edilecek.

Buna rağmen hala herhangi bir ortaöğretim kurumuna yerleşemeyen ancak örgün ortaöğretimde okumak isteyen öğrenciler, il veya ilçe öğrenci yerleştirme ve nakil komisyonlarınca taban puan ve kontenjan esasına göre yerleştirilecek.  Lise eğitimin zorunlu olması sebebiyle tüm bu işlemlerden sonra herhangi bir örgün ortaöğretim kurumuna yerleşemeyen öğrencilerin kesin kayıtları ise açık liseye yapılmış sayılacak.

Son Güncelleme: Perşembe, 01 Ekim 2015 10:08

Gösterim: 1224

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 2002 yılında bin 900 civarında olan mesleki ve teknik eğitim lisesinin şu an sayısının 4 bini geçtiğini, bu alandaki öğretmen sayısının da 15 binden 62 bine çıktığını söyledi.

nabiMillî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Türkiye Lokomotif Sanayi AŞ'de (TÜLOMSAŞ) "Raylı Sistemler Sektöründe Kalifiye İnsan Kaynağı İhtiyacı'nın Karşılanması Projesi" kapsamında staj yapacak öğrencilerin işe başlatılması programında yaptığı konuşmada, 2002 yılında bin 900 civarında olan mesleki ve teknik eğitim lisesinin şu an sayısının 4 bini geçtiğini, bu alandaki öğretmen sayısının da 15 binden 62 bine çıktığını belirtti.

Sadece sayısal olarak değil niteliksel olarak da bu alanda ciddi bir sıçrama gerçekleştirdiklerine işaret eden Bakan Avcı, "Bugün bunun en somut örneklerinden birini yaşıyoruz. Projedeki tüm paydaşlara, katkıda bulunan tüm uzman arkadaşlara teşekkür ediyorum. Programa katılan öğrencilerimizin şunu bilmesinde büyük yarar var; siz, Türkiye'nin en köklü sanayi kurumlarından birinde staj yapacaksınız. Burası 121 yıllık millî müessese. Buradaki eğitiminiz sırasında bir kurumsal kültürün ne olduğunu yakından göreceksiniz" diye konuştu.

Bakan Avcı, kalifiye eleman ihtiyacı konusunun çok sık dile getirildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Sektör iyi yetişmiş ana eleman bulamamaktan şikayet ediyor. Ana gövdeyi temsil eden eleman ihtiyacı çok yoğun. Her sektörde bu konuda bir ihtiyaçtan söz ediliyor. Doğru, yetişmiş kalifiye eleman ihtiyacı çok yoğun ama buna karşılık gençlerimiz arasında da işsizlik çok yoğun. Yani burada bir paradoks var. İşverenler gerekli eğitimi almış, nitelikli iş gücü bulamamaktan yakınıyor. Gençlerimiz de istihdam edilememekten yakınıyor. Demek ki burada bize düşen sektörün ve gençlerimizin ihtiyaçlarını buluşturmak. İşte bu proje sektörün ve gençlerin ihtiyaçlarını, beklentilerini buluşturan projelerden biri. Onun için bu proje bizim için çok önemli. Buradan çıkacak sonuçları tüm Türkiye genelinde yaygınlaştırma fırsatı bulacağız. Çünkü tüm Türkiye'de bu konuda ciddi talep var."

Konuşmanın ardından Bakanı Avcı, beraberindeki heyetle birlikte Türkiye Lokomotif Sanayi AŞ (TÜLOMSAŞ) tarafından lokomotif üretilen fabrika alanında incelemelerde bulundu. 

> Meslekî ve teknik eğitimde büyük sıçrama yaşadık

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 2002 yılında bin 900 civarında olan mesleki ve teknik eğitim lisesinin şu an sayısının 4 bini geçtiğini, bu alandaki öğretmen sayısının da 15 binden 62 bine çıktığını söyledi.

nabiMillî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Türkiye Lokomotif Sanayi AŞ'de (TÜLOMSAŞ) "Raylı Sistemler Sektöründe Kalifiye İnsan Kaynağı İhtiyacı'nın Karşılanması Projesi" kapsamında staj yapacak öğrencilerin işe başlatılması programında yaptığı konuşmada, 2002 yılında bin 900 civarında olan mesleki ve teknik eğitim lisesinin şu an sayısının 4 bini geçtiğini, bu alandaki öğretmen sayısının da 15 binden 62 bine çıktığını belirtti.

Sadece sayısal olarak değil niteliksel olarak da bu alanda ciddi bir sıçrama gerçekleştirdiklerine işaret eden Bakan Avcı, "Bugün bunun en somut örneklerinden birini yaşıyoruz. Projedeki tüm paydaşlara, katkıda bulunan tüm uzman arkadaşlara teşekkür ediyorum. Programa katılan öğrencilerimizin şunu bilmesinde büyük yarar var; siz, Türkiye'nin en köklü sanayi kurumlarından birinde staj yapacaksınız. Burası 121 yıllık millî müessese. Buradaki eğitiminiz sırasında bir kurumsal kültürün ne olduğunu yakından göreceksiniz" diye konuştu.

Bakan Avcı, kalifiye eleman ihtiyacı konusunun çok sık dile getirildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: "Sektör iyi yetişmiş ana eleman bulamamaktan şikayet ediyor. Ana gövdeyi temsil eden eleman ihtiyacı çok yoğun. Her sektörde bu konuda bir ihtiyaçtan söz ediliyor. Doğru, yetişmiş kalifiye eleman ihtiyacı çok yoğun ama buna karşılık gençlerimiz arasında da işsizlik çok yoğun. Yani burada bir paradoks var. İşverenler gerekli eğitimi almış, nitelikli iş gücü bulamamaktan yakınıyor. Gençlerimiz de istihdam edilememekten yakınıyor. Demek ki burada bize düşen sektörün ve gençlerimizin ihtiyaçlarını buluşturmak. İşte bu proje sektörün ve gençlerin ihtiyaçlarını, beklentilerini buluşturan projelerden biri. Onun için bu proje bizim için çok önemli. Buradan çıkacak sonuçları tüm Türkiye genelinde yaygınlaştırma fırsatı bulacağız. Çünkü tüm Türkiye'de bu konuda ciddi talep var."

Konuşmanın ardından Bakanı Avcı, beraberindeki heyetle birlikte Türkiye Lokomotif Sanayi AŞ (TÜLOMSAŞ) tarafından lokomotif üretilen fabrika alanında incelemelerde bulundu. 

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 16:28

Gösterim: 1582

Türkiye eğitim sisteminde ayrımcılık raporu açıklandı. “Türkiye Eğitim Sisteminde Renk, Etnik Köken, Dil, Din ve İnanç Temelli Ayrımcılık” başlıklı rapor, 2014-2015 Eğitim ve Öğretim Yılında Türkiye’de resmi eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koydu.

rapor aciklamaTarih Vakfı ve Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ortaklığında Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle yürütülen “Türkiye’de Eğitim Sisteminde Eşitliğin İzlenmesi” adlı proje kapsamında hazırlanan, “Türkiye Eğitim Sisteminde Renk, Etnik Köken, Dil, Din ve İnanç Temelli Ayrımcılık” raporu kamuoyuyla paylaşıldı.

Türkiye’de Formel Eğitim Sisteminde Eşitliğin İzlenmesi için Sivil Toplumun Mobilize Edilmesi (Eğitimde Eşitliğin İzlenmesi) adlı projenin alan araştırması ve izleme ağı bileşenlerinin derlediği verilere dayanılarak hazırlanan rapor, 2014-2015 Eğitim ve Öğretim Yılında Türkiye’de resmi eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koydu. Eğitimde Eşitliğin İzlenmesi Projesi Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ile Tarih Vakfı ortaklığında, Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle 1 Mart 2014’ten bu güne yürütülen projenin sonuçları yakın zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulacak.

30 Eylül 2015 Çarşamba günü Türkiye “Milli” Eğitim Sisteminde “Gayri Milliler” adı altında düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna sunulan rapor kapsamında incelenen konular arasında öne çıkan bazı başlıklar şöyle;

Türk “Milli” Eğitiminin Amacı

Milli Eğitim Temel Kanunu’nda Türk milli eğitiminin temel ilkeleri sıralanırken, milli eğitim hizmetinin Türk vatandaşlarının istek ve kabiliyetleri ile Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre düzenlendiği belirtiliyor. Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanunu'nda ülkedeki çoğulculuğa, farklılıklara ve barışa herhangi bir referans yapılmazken, aksine defalarca Türklük vurgusu yapılıyor; Atatürk milliyetçiliğine bağlılık temel bir amaç olarak düzenleniyor. Nitekim müfredat, ders programları ve ders kitaplarının içeriği de kanunda belirlenen amaca göre düzenleniyor. Son yıllarda müfredatta, ders kitaplarında ve etkinliklerde dini referansların arttığı dikkat çekerken, “Türk İslam” sentezi ideolojisinin yeniden kurgulanarak öğrencilere empoze edildiği gözlemleniyor. Eğitim-Sen’in 2014-2015 öğretim yılı ile ilgili raporuna göre eğitimde 4+4+4 sistemine geçilmesiyle beraber “dindar” ve “itaatkâr” bir nesil yetiştirmek hedeflendi, okulların önemli bir kısmının imam hatip lisesi ve ortaokuluna çevirmek konusunda önemli adımlar atıldı. Aynı rapora göre felsefe, bilim, sanat ve beden eğitimi derslerinin saat sayısı azalırken, dini içerikli derslerin sayısında artış görüldü.

Anadilde eğitim yoluyla anadilin öğrenilmesi

Anadilini eğitim sistemi dâhilinde öğrenmenin, daha önemlisi anadilinde eğitim görmenin, devletin resmi dilinden başka bir dili anadilleri olarak tanımlayan toplulukların dillerini korumalarının en önemli aracı olduğu söylenebilir. Bunun için günümüzde Türkiye’de de yok olmaya yüz tutmuş veya konuşan sayısı azalan dilleri anadilleri olarak kabul eden topluluklar başta olmak üzere pek çok topluluk, anadillerinin resmi eğitim sistemi içinde çocuklara öğretilmesini talep ediyor.

Katılımcılıktan uzak planlama ve uygulama

Öncelikle Yaşayan Diller ve Lehçeler seçmeli dil derslerinin müfredata alınması, uygulama ve planlaması sırasında, dili konuşan grupların temsilcileriyle herhangi bir istişare yapılmamıştır. Dolayısıyla bu dersler katılımcılıktan uzak bir şekilde geliştirilmiştir.

Seçmeli bir dersin açılması için en az 10 öğrencinin o dersi seçmiş olması şartı, söz konusu dersin açılmasını zorlaştırıyor.

Diğer seçmeli derslerde olduğu gibi, seçmeli derslerden birinin bir okulda açılabilmesi için en az 10 öğrencinin dersi tercih etmesi gerekiyor. Özellikle nüfus olarak daha az veya dağınık olan ve anadili öğrenme konusunda henüz yeterli ilgiyi gösterebilecek durumda olmayan toplumsal gruplar için bu sınırlama büyük bir sorun olarak görülüyor.

Anadilinde eğitim yalnızca azınlık okullarında yapılıyor. Azınlık okulları da ciddi sorunlar yaşıyor.

Türkiye’de anadilinde eğitim yalnızca Ermeni, Rum, Musevi ve geçen yıldan itibaren Süryani okullarında yapılabiliyor. Bu okullar maddi sıkıntılar olmak üzere pek çok sorun yaşıyorlar. Devlet okullarında Türkçe dışında kalan anadillerde eğitim yapılmıyor. Bu durum, milyonlarca çocuğun hiç veya yeterince bilmediği bir dilde öğrenim görmesine ve anadilinde eğitim gören çocuklara göre dezavantajlı duruma düşmesine neden oluyor.

Dezavantajlı – yoksul gruplar eğitim hakkında gereken şekilde yararlanamıyor.

Toplumun en dezavantajlı kesimleri arasında yer alan Romanlar, Afro-Türkler, mevsimlik işçi çocuklar (çoğu Kürt ve Roman) öğrenim hayatlarına toplumun diğer kesimlerine kıyasen daha az oranda devam edebiliyor. Bölgeler arası eşitsizlik henüz giderilmiş değil. Doğu ve güneydoğu bölgelerinde okullulaşma ve okula devam etme oranı Türkiye ortalamasının altında.

Müfredat ve ders kitaplarında çoğulculuk

Bir ülkedeki eğitim sisteminin amacı, müfredatın ve ders kitaplarının içeriği ülkede farklı kimliklere saygının geliştirilmesine ve farklılıkların teşvik edilmesine katkıda bulunabileceği gibi, toplumdaki önyargıların ve düşmanlığın derinleşmesine de etki edebilir. Örneğin;

• Ders kitapları Türkiye’deki toplumsal çeşitliliği yansıtmaktan çok uzak. Kitaplarda Kürtler, Ermeniler, Museviler, Rumlar, Abazalar, Lazlar, cinsel yönelim grupları ve başörtülüler yer almazken;metinler dışlayıcı bir Türklük anlayışıyla yazılıyor.

• Ders kitaplarında “biz” derken yalnızca kökleri Orta Asya’ya dayanan ve Müslüman olan Türkler kastediliyor.

• Ders kitaplarında bazı gruplara karşı önyargı ve kalıpyargı oluşturan ifadeler yer alıyor. Örneğin ateistler topluma zarar vermekle suçlanıyor.

Temel ilkeler ve tavsiyeler

• Eğitim sistemindeki merkeziyetçi ve tekçi yapıya son verilerek; eğitim politikalarını geliştirme ve hayata geçirme konusunda yetki merkezden yerele ve okullara kaydırılmalı ve buna bağlı olarak yerelde ve okullarda kapasite güçlendirilmeli.

• Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredattan kaldırılmalı. Kaldırılmaz ise de bu ders nesnel, çoğulcu ve eleştirel bir “dinler hakkında eğitim” dersi olarak düzenlenerek seçmeli ders statüsüne alınmalı ve yalnızca tercih eden öğrenciler bu dersi almalı. Bu dersi tercih etmeyen öğrencilere başka alternatif seçmeli dersleri tercih etme şansı tanınmalı.

• Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersiyle ilgili soruların TEOG yerleştirme sınavlarında sorulmasına son verilmeli.

• Ders kitaplarında yer alan, bazı gruplara karşı önyargı ve kalıpyargı oluşturan ve/veya bazı grupları zararlı gösteren ifadeler çıkarılmalı.

• Türkiye’de yaşayan bütün halkların anadillerini öğrenme ve anadillerinde öğrenim görme hakları anayasal güvenceye kavuşmalı.

• Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde ‘Ayrımcılığı İzleme Kurulu’ oluşturulmalı.

• Zorunlu verilmesi gereken ders dışındaki konularda; örneğin ders programları, eğitim dili gibi konularda farklı eğitim modellerinin uygulanmasına olanak tanınmalı.

• Eğitim sistemine ilişkin politikaların geliştirilmesinde ve uygulanmasında merkezi ve yerel düzeyde katılımcılık ilkesine uyulmalı ve eğitim hakkının öznesi olan çocukları da süreçlere dâhil eden demokratik karar verme mekanizmaları oluşturulmalı. Bu konuda faaliyet yürüten akademik birimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve farklı renge, etnik kökene, dile, dine ve inanca mensup toplulukların karar alma süreçlerine dâhil edilmeleri sağlanmalı.

• Ayrımcılığa maruz kalan öğrencilerin başvurabilecekleri, kolay erişilebilir ve hızlı sonuç alınabilir idari ve yargısal koruma mekanizmalarının mevzuatta açıkça tanımlanması ve bu mekanizmalara başvuru yapma konusunda öğrencilerinin ve ailelerinin yardım alabilecekleri birimlerin oluşturulması sağlanmalı.

• Ayrımcı bir muamelenin şikâyet edilmesi veya duyulması halinde idari ve yargısal usulleri harekete geçirmeyen ve gerekli tedbirleri almayan öğretmenler ve okul idarecileri hakkında caydırıcı yaptırımlar öngören yasal işlemler yapılmalı.

• Temel eğitimin parasız olması ilkesinden hareketle okullarda ‘bağış’ adı altında kayıt ücreti alınması yasaklanmalı.

• Eğitim fakültelerindeki müfredatta ayrımcılık yasağı, çok kültürlülük gibi konulara yer verilmeli; görev yapan öğretmenlere bu konularda hizmet içi eğitim verilmeli.

• Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerdeki azınlık hakları ve kültürel haklar ile ilgili maddelere koyduğu çekinceleri kaldırması; henüz taraf olmadığı Ulusal Azınlıklar için Çerçeve Sözleşme, UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme, Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı gibi sözleşmeleri onaylaması sağlanmalı.

> Türk eğitim sisteminde ayrımcılık ne boyutta?

Türkiye eğitim sisteminde ayrımcılık raporu açıklandı. “Türkiye Eğitim Sisteminde Renk, Etnik Köken, Dil, Din ve İnanç Temelli Ayrımcılık” başlıklı rapor, 2014-2015 Eğitim ve Öğretim Yılında Türkiye’de resmi eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koydu.

rapor aciklamaTarih Vakfı ve Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ortaklığında Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle yürütülen “Türkiye’de Eğitim Sisteminde Eşitliğin İzlenmesi” adlı proje kapsamında hazırlanan, “Türkiye Eğitim Sisteminde Renk, Etnik Köken, Dil, Din ve İnanç Temelli Ayrımcılık” raporu kamuoyuyla paylaşıldı.

Türkiye’de Formel Eğitim Sisteminde Eşitliğin İzlenmesi için Sivil Toplumun Mobilize Edilmesi (Eğitimde Eşitliğin İzlenmesi) adlı projenin alan araştırması ve izleme ağı bileşenlerinin derlediği verilere dayanılarak hazırlanan rapor, 2014-2015 Eğitim ve Öğretim Yılında Türkiye’de resmi eğitim sisteminde renk, etnik köken, dil, din ve inanç temelli ne tür ayrımcılıkların var olduğunu ortaya koydu. Eğitimde Eşitliğin İzlenmesi Projesi Uluslararası Azınlık Hakları Grubu (MRG) ile Tarih Vakfı ortaklığında, Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle 1 Mart 2014’ten bu güne yürütülen projenin sonuçları yakın zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulacak.

30 Eylül 2015 Çarşamba günü Türkiye “Milli” Eğitim Sisteminde “Gayri Milliler” adı altında düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna sunulan rapor kapsamında incelenen konular arasında öne çıkan bazı başlıklar şöyle;

Türk “Milli” Eğitiminin Amacı

Milli Eğitim Temel Kanunu’nda Türk milli eğitiminin temel ilkeleri sıralanırken, milli eğitim hizmetinin Türk vatandaşlarının istek ve kabiliyetleri ile Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre düzenlendiği belirtiliyor. Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanunu'nda ülkedeki çoğulculuğa, farklılıklara ve barışa herhangi bir referans yapılmazken, aksine defalarca Türklük vurgusu yapılıyor; Atatürk milliyetçiliğine bağlılık temel bir amaç olarak düzenleniyor. Nitekim müfredat, ders programları ve ders kitaplarının içeriği de kanunda belirlenen amaca göre düzenleniyor. Son yıllarda müfredatta, ders kitaplarında ve etkinliklerde dini referansların arttığı dikkat çekerken, “Türk İslam” sentezi ideolojisinin yeniden kurgulanarak öğrencilere empoze edildiği gözlemleniyor. Eğitim-Sen’in 2014-2015 öğretim yılı ile ilgili raporuna göre eğitimde 4+4+4 sistemine geçilmesiyle beraber “dindar” ve “itaatkâr” bir nesil yetiştirmek hedeflendi, okulların önemli bir kısmının imam hatip lisesi ve ortaokuluna çevirmek konusunda önemli adımlar atıldı. Aynı rapora göre felsefe, bilim, sanat ve beden eğitimi derslerinin saat sayısı azalırken, dini içerikli derslerin sayısında artış görüldü.

Anadilde eğitim yoluyla anadilin öğrenilmesi

Anadilini eğitim sistemi dâhilinde öğrenmenin, daha önemlisi anadilinde eğitim görmenin, devletin resmi dilinden başka bir dili anadilleri olarak tanımlayan toplulukların dillerini korumalarının en önemli aracı olduğu söylenebilir. Bunun için günümüzde Türkiye’de de yok olmaya yüz tutmuş veya konuşan sayısı azalan dilleri anadilleri olarak kabul eden topluluklar başta olmak üzere pek çok topluluk, anadillerinin resmi eğitim sistemi içinde çocuklara öğretilmesini talep ediyor.

Katılımcılıktan uzak planlama ve uygulama

Öncelikle Yaşayan Diller ve Lehçeler seçmeli dil derslerinin müfredata alınması, uygulama ve planlaması sırasında, dili konuşan grupların temsilcileriyle herhangi bir istişare yapılmamıştır. Dolayısıyla bu dersler katılımcılıktan uzak bir şekilde geliştirilmiştir.

Seçmeli bir dersin açılması için en az 10 öğrencinin o dersi seçmiş olması şartı, söz konusu dersin açılmasını zorlaştırıyor.

Diğer seçmeli derslerde olduğu gibi, seçmeli derslerden birinin bir okulda açılabilmesi için en az 10 öğrencinin dersi tercih etmesi gerekiyor. Özellikle nüfus olarak daha az veya dağınık olan ve anadili öğrenme konusunda henüz yeterli ilgiyi gösterebilecek durumda olmayan toplumsal gruplar için bu sınırlama büyük bir sorun olarak görülüyor.

Anadilinde eğitim yalnızca azınlık okullarında yapılıyor. Azınlık okulları da ciddi sorunlar yaşıyor.

Türkiye’de anadilinde eğitim yalnızca Ermeni, Rum, Musevi ve geçen yıldan itibaren Süryani okullarında yapılabiliyor. Bu okullar maddi sıkıntılar olmak üzere pek çok sorun yaşıyorlar. Devlet okullarında Türkçe dışında kalan anadillerde eğitim yapılmıyor. Bu durum, milyonlarca çocuğun hiç veya yeterince bilmediği bir dilde öğrenim görmesine ve anadilinde eğitim gören çocuklara göre dezavantajlı duruma düşmesine neden oluyor.

Dezavantajlı – yoksul gruplar eğitim hakkında gereken şekilde yararlanamıyor.

Toplumun en dezavantajlı kesimleri arasında yer alan Romanlar, Afro-Türkler, mevsimlik işçi çocuklar (çoğu Kürt ve Roman) öğrenim hayatlarına toplumun diğer kesimlerine kıyasen daha az oranda devam edebiliyor. Bölgeler arası eşitsizlik henüz giderilmiş değil. Doğu ve güneydoğu bölgelerinde okullulaşma ve okula devam etme oranı Türkiye ortalamasının altında.

Müfredat ve ders kitaplarında çoğulculuk

Bir ülkedeki eğitim sisteminin amacı, müfredatın ve ders kitaplarının içeriği ülkede farklı kimliklere saygının geliştirilmesine ve farklılıkların teşvik edilmesine katkıda bulunabileceği gibi, toplumdaki önyargıların ve düşmanlığın derinleşmesine de etki edebilir. Örneğin;

• Ders kitapları Türkiye’deki toplumsal çeşitliliği yansıtmaktan çok uzak. Kitaplarda Kürtler, Ermeniler, Museviler, Rumlar, Abazalar, Lazlar, cinsel yönelim grupları ve başörtülüler yer almazken;metinler dışlayıcı bir Türklük anlayışıyla yazılıyor.

• Ders kitaplarında “biz” derken yalnızca kökleri Orta Asya’ya dayanan ve Müslüman olan Türkler kastediliyor.

• Ders kitaplarında bazı gruplara karşı önyargı ve kalıpyargı oluşturan ifadeler yer alıyor. Örneğin ateistler topluma zarar vermekle suçlanıyor.

Temel ilkeler ve tavsiyeler

• Eğitim sistemindeki merkeziyetçi ve tekçi yapıya son verilerek; eğitim politikalarını geliştirme ve hayata geçirme konusunda yetki merkezden yerele ve okullara kaydırılmalı ve buna bağlı olarak yerelde ve okullarda kapasite güçlendirilmeli.

• Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredattan kaldırılmalı. Kaldırılmaz ise de bu ders nesnel, çoğulcu ve eleştirel bir “dinler hakkında eğitim” dersi olarak düzenlenerek seçmeli ders statüsüne alınmalı ve yalnızca tercih eden öğrenciler bu dersi almalı. Bu dersi tercih etmeyen öğrencilere başka alternatif seçmeli dersleri tercih etme şansı tanınmalı.

• Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersiyle ilgili soruların TEOG yerleştirme sınavlarında sorulmasına son verilmeli.

• Ders kitaplarında yer alan, bazı gruplara karşı önyargı ve kalıpyargı oluşturan ve/veya bazı grupları zararlı gösteren ifadeler çıkarılmalı.

• Türkiye’de yaşayan bütün halkların anadillerini öğrenme ve anadillerinde öğrenim görme hakları anayasal güvenceye kavuşmalı.

• Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde ‘Ayrımcılığı İzleme Kurulu’ oluşturulmalı.

• Zorunlu verilmesi gereken ders dışındaki konularda; örneğin ders programları, eğitim dili gibi konularda farklı eğitim modellerinin uygulanmasına olanak tanınmalı.

• Eğitim sistemine ilişkin politikaların geliştirilmesinde ve uygulanmasında merkezi ve yerel düzeyde katılımcılık ilkesine uyulmalı ve eğitim hakkının öznesi olan çocukları da süreçlere dâhil eden demokratik karar verme mekanizmaları oluşturulmalı. Bu konuda faaliyet yürüten akademik birimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve farklı renge, etnik kökene, dile, dine ve inanca mensup toplulukların karar alma süreçlerine dâhil edilmeleri sağlanmalı.

• Ayrımcılığa maruz kalan öğrencilerin başvurabilecekleri, kolay erişilebilir ve hızlı sonuç alınabilir idari ve yargısal koruma mekanizmalarının mevzuatta açıkça tanımlanması ve bu mekanizmalara başvuru yapma konusunda öğrencilerinin ve ailelerinin yardım alabilecekleri birimlerin oluşturulması sağlanmalı.

• Ayrımcı bir muamelenin şikâyet edilmesi veya duyulması halinde idari ve yargısal usulleri harekete geçirmeyen ve gerekli tedbirleri almayan öğretmenler ve okul idarecileri hakkında caydırıcı yaptırımlar öngören yasal işlemler yapılmalı.

• Temel eğitimin parasız olması ilkesinden hareketle okullarda ‘bağış’ adı altında kayıt ücreti alınması yasaklanmalı.

• Eğitim fakültelerindeki müfredatta ayrımcılık yasağı, çok kültürlülük gibi konulara yer verilmeli; görev yapan öğretmenlere bu konularda hizmet içi eğitim verilmeli.

• Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerdeki azınlık hakları ve kültürel haklar ile ilgili maddelere koyduğu çekinceleri kaldırması; henüz taraf olmadığı Ulusal Azınlıklar için Çerçeve Sözleşme, UNESCO Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Sözleşme, Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı gibi sözleşmeleri onaylaması sağlanmalı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 14:57

Gösterim: 1014

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bakanlık içinde en büyük payı mesleki ve teknik eğitimin aldığını vurgulayarak, “Hepimiz biliyoruz ki bütün sektörlerde 'ara eleman' dediğimiz kişiler aslında 'ana' elemandır. Dolayısıyla 'ara eleman' yerine 'ana eleman' tabirini kullanmayı tercih ediyoruz” diye konuştu.

nabi tei toplantiMillî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TUSAŞ Motor Sanayi (TEI) Eskişehir Fabrikası’nda düzenlenen “Yetkin İş Gücünün Keşfedilerek İstihdamın Artırılması Projesi” kapsamında staj yapacak öğrencilerin işe başlatılması programına katıldı. Programda yaptığı konuşmada böyle bir etkinlikte bulunmaktan duyduğu mutluluğu ifade eden Bakan Avcı, Millî Eğitim Bakanlığı olarak mesleki ve teknik eğitime birinci derecede öncelik verdiklerini belirterek, son 12 yıldır mesleki ve teknik eğitimin kapsamını genişletmek ve niteliğini yükseltmek için çok büyük gayret gösterdiklerini kaydetti.

MEB içinde en büyük payı mesleki ve teknik eğitim alıyor

Bakan Avcı, son 12 yıldan beri bütçeden en büyük payı Millî Eğitim Bakanlığının aldığını anımsatarak, şöyle konuştu: "Millî Eğitim Bakanlığı içinde de en büyük payı mesleki ve teknik eğitim alıyor. 2002 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi 7.5 milyar liraydı, mesleki ve teknik eğitimin bu bütçe içindeki payı da 750 milyon liraydı. Bu yıl ki bütçemiz YÖK ve üniversiteleri katmadan söylüyorum 62 milyar lira. Bunun içinde mesleki ve teknik eğitimin payı da 8 milyar 230 milyon liradır. Yani bu yıl ki mesleki ve teknik eğitim bütçemiz 2002 yılındaki Millî Eğitim Bakanlığı toplam bütçesinden daha fazladır. Bu mesleki ve teknik eğitime verdiğimiz önemin rakamsal olarak da en somut ifadesidir."

“Yetkin İş Gücünün Keşfedilerek İstihdamın Artırılması Projesi"nin önemli olduğuna dikkati çeken Bakan Avcı, Bakanlık olarak fiziki altyapıyı, mesleki ve teknik altyapıyı güçlendirmek için büyük gayretler gösterdiklerini vurguladı. Bakan Avcı, ilgili sektörlerle işbirliği içinde bu imkanların bir sinerji halinde artması için çalıştıklarını dile getirerek, Eskişehir Valiliği ve TEI'nin gerçekleştirdiği bu çalışmanın çok önemli olduğunu belirtti.

Ara eleman yerine ana eleman demeyi tercih ediyoruz

Millî Eğitim Bakanlığında iki tabirle ilgili sıkıntının olduğunu ve bununla ilgili yanlışı düzeltmeye gayret ettiklerine değinen Bakan Avcı, konuşmasına şöyle devam etti: "Bunun biri 'üstün zekalı' tabiri. Her çocuğun bir yeteneği vardır ama farklı alanlardadır. Dolayısıyla bunun yerine 'özel yetenekli' diyoruz. İkinci olarak da 'ara eleman' tabiridir. Sanki arada kalmış elemanı çağrıştırıyor. Hepimiz biliyoruz ki bütün sektörlerde 'ara eleman' dediğimiz kişiler aslında 'ana' elemandır. Dolayısıyla 'ara eleman' yerine 'ana eleman' tabirini kullanmayı tercih ediyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı olarak bütün meslek eğitim alanlarında ilgili sektörle hem staj hem de müfredatların belirlemesi anlamında ortak çalışmalar yürütüyoruz. Önümüzdeki günlerde bunu daha da kapsamlı hale getirip tüm Türkiye'de yaygınlaştırmak istiyoruz. Onun için buradaki protokol bizim için çok yol gösterici bir çalışma olacak."

Konuşmaların ardından TEI Genel Müdürü Mahmut Faruk Akşit, Bakan Avcı'ya plaket takdim etti. Bakan Avcı da Akşit'e kalem hediye etti.

> Avcı: Sektörlerdeki ara eleman aslında ana elemandır

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bakanlık içinde en büyük payı mesleki ve teknik eğitimin aldığını vurgulayarak, “Hepimiz biliyoruz ki bütün sektörlerde 'ara eleman' dediğimiz kişiler aslında 'ana' elemandır. Dolayısıyla 'ara eleman' yerine 'ana eleman' tabirini kullanmayı tercih ediyoruz” diye konuştu.

nabi tei toplantiMillî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TUSAŞ Motor Sanayi (TEI) Eskişehir Fabrikası’nda düzenlenen “Yetkin İş Gücünün Keşfedilerek İstihdamın Artırılması Projesi” kapsamında staj yapacak öğrencilerin işe başlatılması programına katıldı. Programda yaptığı konuşmada böyle bir etkinlikte bulunmaktan duyduğu mutluluğu ifade eden Bakan Avcı, Millî Eğitim Bakanlığı olarak mesleki ve teknik eğitime birinci derecede öncelik verdiklerini belirterek, son 12 yıldır mesleki ve teknik eğitimin kapsamını genişletmek ve niteliğini yükseltmek için çok büyük gayret gösterdiklerini kaydetti.

MEB içinde en büyük payı mesleki ve teknik eğitim alıyor

Bakan Avcı, son 12 yıldan beri bütçeden en büyük payı Millî Eğitim Bakanlığının aldığını anımsatarak, şöyle konuştu: "Millî Eğitim Bakanlığı içinde de en büyük payı mesleki ve teknik eğitim alıyor. 2002 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi 7.5 milyar liraydı, mesleki ve teknik eğitimin bu bütçe içindeki payı da 750 milyon liraydı. Bu yıl ki bütçemiz YÖK ve üniversiteleri katmadan söylüyorum 62 milyar lira. Bunun içinde mesleki ve teknik eğitimin payı da 8 milyar 230 milyon liradır. Yani bu yıl ki mesleki ve teknik eğitim bütçemiz 2002 yılındaki Millî Eğitim Bakanlığı toplam bütçesinden daha fazladır. Bu mesleki ve teknik eğitime verdiğimiz önemin rakamsal olarak da en somut ifadesidir."

“Yetkin İş Gücünün Keşfedilerek İstihdamın Artırılması Projesi"nin önemli olduğuna dikkati çeken Bakan Avcı, Bakanlık olarak fiziki altyapıyı, mesleki ve teknik altyapıyı güçlendirmek için büyük gayretler gösterdiklerini vurguladı. Bakan Avcı, ilgili sektörlerle işbirliği içinde bu imkanların bir sinerji halinde artması için çalıştıklarını dile getirerek, Eskişehir Valiliği ve TEI'nin gerçekleştirdiği bu çalışmanın çok önemli olduğunu belirtti.

Ara eleman yerine ana eleman demeyi tercih ediyoruz

Millî Eğitim Bakanlığında iki tabirle ilgili sıkıntının olduğunu ve bununla ilgili yanlışı düzeltmeye gayret ettiklerine değinen Bakan Avcı, konuşmasına şöyle devam etti: "Bunun biri 'üstün zekalı' tabiri. Her çocuğun bir yeteneği vardır ama farklı alanlardadır. Dolayısıyla bunun yerine 'özel yetenekli' diyoruz. İkinci olarak da 'ara eleman' tabiridir. Sanki arada kalmış elemanı çağrıştırıyor. Hepimiz biliyoruz ki bütün sektörlerde 'ara eleman' dediğimiz kişiler aslında 'ana' elemandır. Dolayısıyla 'ara eleman' yerine 'ana eleman' tabirini kullanmayı tercih ediyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı olarak bütün meslek eğitim alanlarında ilgili sektörle hem staj hem de müfredatların belirlemesi anlamında ortak çalışmalar yürütüyoruz. Önümüzdeki günlerde bunu daha da kapsamlı hale getirip tüm Türkiye'de yaygınlaştırmak istiyoruz. Onun için buradaki protokol bizim için çok yol gösterici bir çalışma olacak."

Konuşmaların ardından TEI Genel Müdürü Mahmut Faruk Akşit, Bakan Avcı'ya plaket takdim etti. Bakan Avcı da Akşit'e kalem hediye etti.

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 15:44

Gösterim: 1280

CHP Seçim Bildirgesi kamuoyuna açıklandı. "Önce Türkiye" başlığını taşıyan bildirgede, taşeron sisteminin kaldırılması, asgari ücretin bin 500 lira olması, aile sigortası gibi vaatlerin yanı sıra eğitime yönelik vaatlere de yer verildi. Seçmeli derslerin öğrencilerin tercihi olacağı ifade edilen bildirgede, felsefe ve "demokrasi kültürü" derslerinin tüm okullarda okutulmasının sağlanacağı vurgulandı.

kemal kilicdarogluCumhuriyet Halk Partisi, 1 Kasım’da yapılacak erken seçim için hazırladığı bildirgeyi kamuoyuna açıkladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı, “Önce Türkiye" başlığı altında 227 sayfadan oluşan bildirgede, taşeron sisteminin kaldırılması, asgari ücretin bin 500 lira olması, aile sigortası gibi vaatler yer alıyor. Bildirgede ayrıca, eğitime yönelik vaatler de yer alıyor.

Toplumsal hayatın her alanında bir buhran yaşandığı öne sürülen bildirgede, CHP'nin bu buhranların temelinde yatan 5 ana sorunu çözeceği iddia ediliyor. CHP bildirgesinde, "Darbe anayasası"nın değiştirilerek, özgürlükçü, çoğulcu, güçler ayrılığı ilkesi ve hukukun üstünlüğünü öngören yeni bir anayasa hazırlanacağı bildirildi.

YÖK'ü kaldırmayı vadeden CHP, ayrıca 4 yılı ortaöğretimden oluşan 1+8+4 eğitim sisteminin hayata geçirileceğini bildirdi.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi seçmeli

Seçmeli derslerin öğrencilerin tercihi olacağı ifade edilen bildirgede, felsefe ve "demokrasi kültürü" derslerinin tüm okullarda okutulmasının sağlanacağı vurgulandı. Bildirgede ayrıca "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersinin seçmeli ders olarak düzenleneceği, farklı inanç gruplarının din eğitimi taleplerinin karşılanması için gerekli düzenlemelerin yapılacağı bilgisi de verildi.

Yoksul öğrencilere aylık 240 lira eğitim desteği

Atama bekleyen öğretmen sorununu çözeceğini belirten CHP, Aile Sigortası Programı ile yoksul öğrencilere zorunlu eğitimi kapsayan tüm dönemler için aylık 240 lira eğitim desteği vereceğini açıkladı.

Lise son sınıf öğrencilerine 100 liralık limit

Ayrıca, gençlerin kültür sanat etkinliklerine, kitap, dergi ve gazete gibi yayınlara erişimini kolaylaştırmak amacıyla lise son sınıf öğrencilerine aylık 100 TL limitli lise kart dağıtılacak. Ayrıca yine lise son sınıflara ayda 1 GB mobil internet erişimi ücretsiz olacak.

Her üniversitelinin yurtta yeri olacak

Kılıçdaroğlu, ATO Congresium'da "Önce Türkiye" başlıklı partisinin seçim bildirgesinin açıklandığı toplantıda yaptığı konuşmada, 6 milyon 62 bin üniversite öğrencisi olduğunu, sadece yüzde 10'unun yurtlarda kalabildiğini belirtti.

Çocuklarını üniversiteye gönderen anne babalara seslenen Kılıçdaroğlu, "13 yıldır çözemediler bu sorunu, bundan öncekiler de çözemediler. Sözüm söz bir yıl içinde hiçbir üniversite öğrencisi 'benim yurdum yoktur' demeyecektir. Herkesin yurtta yeri olacaktır. Yurtlar öyle koğuş sistemine göre değil, birer, ikişer kişilik odalar, devamlı sıcak suyu, geniş bant internet erişimi olacak. Dolayısıyla her anne baba benim oğlum, kızım güvenli bir ortamda okuyor diyecek. Üniversitede dersini çalışıyor, ülkenin sorunlarına ilgi gösteriyor diyecek" diye konuştu.

YÖK belasını kaldıracağız

Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Okuldan mezun olduktan sonra, kaymakam, vali, yönetici, polis, doktor olabildiklerini, yönetimin her kademesinde görev alıyorsunuz ama üniversitedeyken sizi yönetimin dışında tutuyorlar. Biz YÖK belasını kaldıracağız. Öğrencilere üniversite yönetiminde söz ve karar imkanı sağlayacağız."

Yeni bir uygulama getireceklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Aile sigortası kapsamında lise öğrencileri, son sınıf öğrencilerine okul harcamalarını karşılamaları için 'lisekart' uygulaması getireceğiz. Hiçbir harcama yapmayacak, tamamını sosyal devlet karşılayacak" dedi.

Eğitimi parasız yapacağız

Atama bekleyen öğretmenlere yönelik uygulamaları olacağını da ifade eden Kılıçdaroğlu, öğretmenleri öğrencileri yan yana getireceğinin sözünü verdi. Kılıçdaroğlu, ikinci öğrenimdeki harçları kaldıracaklarını, eğitimi parasız yapacaklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse şunu unutmasın, imam hatip okullarını açan parti CHP'dir. Orada okuyan çocuklar bizim çocuklarımız. O çocuklarımızın da kaliteli eğitim almasını isteriz. Bizim 'imam hatipleri kapatma' gibi asla ve asla bir düşüncemiz yoktur" diye konuştu.

> CHP’den seçim için eğitim vaatleri

CHP Seçim Bildirgesi kamuoyuna açıklandı. "Önce Türkiye" başlığını taşıyan bildirgede, taşeron sisteminin kaldırılması, asgari ücretin bin 500 lira olması, aile sigortası gibi vaatlerin yanı sıra eğitime yönelik vaatlere de yer verildi. Seçmeli derslerin öğrencilerin tercihi olacağı ifade edilen bildirgede, felsefe ve "demokrasi kültürü" derslerinin tüm okullarda okutulmasının sağlanacağı vurgulandı.

kemal kilicdarogluCumhuriyet Halk Partisi, 1 Kasım’da yapılacak erken seçim için hazırladığı bildirgeyi kamuoyuna açıkladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı, “Önce Türkiye" başlığı altında 227 sayfadan oluşan bildirgede, taşeron sisteminin kaldırılması, asgari ücretin bin 500 lira olması, aile sigortası gibi vaatler yer alıyor. Bildirgede ayrıca, eğitime yönelik vaatler de yer alıyor.

Toplumsal hayatın her alanında bir buhran yaşandığı öne sürülen bildirgede, CHP'nin bu buhranların temelinde yatan 5 ana sorunu çözeceği iddia ediliyor. CHP bildirgesinde, "Darbe anayasası"nın değiştirilerek, özgürlükçü, çoğulcu, güçler ayrılığı ilkesi ve hukukun üstünlüğünü öngören yeni bir anayasa hazırlanacağı bildirildi.

YÖK'ü kaldırmayı vadeden CHP, ayrıca 4 yılı ortaöğretimden oluşan 1+8+4 eğitim sisteminin hayata geçirileceğini bildirdi.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi seçmeli

Seçmeli derslerin öğrencilerin tercihi olacağı ifade edilen bildirgede, felsefe ve "demokrasi kültürü" derslerinin tüm okullarda okutulmasının sağlanacağı vurgulandı. Bildirgede ayrıca "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersinin seçmeli ders olarak düzenleneceği, farklı inanç gruplarının din eğitimi taleplerinin karşılanması için gerekli düzenlemelerin yapılacağı bilgisi de verildi.

Yoksul öğrencilere aylık 240 lira eğitim desteği

Atama bekleyen öğretmen sorununu çözeceğini belirten CHP, Aile Sigortası Programı ile yoksul öğrencilere zorunlu eğitimi kapsayan tüm dönemler için aylık 240 lira eğitim desteği vereceğini açıkladı.

Lise son sınıf öğrencilerine 100 liralık limit

Ayrıca, gençlerin kültür sanat etkinliklerine, kitap, dergi ve gazete gibi yayınlara erişimini kolaylaştırmak amacıyla lise son sınıf öğrencilerine aylık 100 TL limitli lise kart dağıtılacak. Ayrıca yine lise son sınıflara ayda 1 GB mobil internet erişimi ücretsiz olacak.

Her üniversitelinin yurtta yeri olacak

Kılıçdaroğlu, ATO Congresium'da "Önce Türkiye" başlıklı partisinin seçim bildirgesinin açıklandığı toplantıda yaptığı konuşmada, 6 milyon 62 bin üniversite öğrencisi olduğunu, sadece yüzde 10'unun yurtlarda kalabildiğini belirtti.

Çocuklarını üniversiteye gönderen anne babalara seslenen Kılıçdaroğlu, "13 yıldır çözemediler bu sorunu, bundan öncekiler de çözemediler. Sözüm söz bir yıl içinde hiçbir üniversite öğrencisi 'benim yurdum yoktur' demeyecektir. Herkesin yurtta yeri olacaktır. Yurtlar öyle koğuş sistemine göre değil, birer, ikişer kişilik odalar, devamlı sıcak suyu, geniş bant internet erişimi olacak. Dolayısıyla her anne baba benim oğlum, kızım güvenli bir ortamda okuyor diyecek. Üniversitede dersini çalışıyor, ülkenin sorunlarına ilgi gösteriyor diyecek" diye konuştu.

YÖK belasını kaldıracağız

Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Okuldan mezun olduktan sonra, kaymakam, vali, yönetici, polis, doktor olabildiklerini, yönetimin her kademesinde görev alıyorsunuz ama üniversitedeyken sizi yönetimin dışında tutuyorlar. Biz YÖK belasını kaldıracağız. Öğrencilere üniversite yönetiminde söz ve karar imkanı sağlayacağız."

Yeni bir uygulama getireceklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Aile sigortası kapsamında lise öğrencileri, son sınıf öğrencilerine okul harcamalarını karşılamaları için 'lisekart' uygulaması getireceğiz. Hiçbir harcama yapmayacak, tamamını sosyal devlet karşılayacak" dedi.

Eğitimi parasız yapacağız

Atama bekleyen öğretmenlere yönelik uygulamaları olacağını da ifade eden Kılıçdaroğlu, öğretmenleri öğrencileri yan yana getireceğinin sözünü verdi. Kılıçdaroğlu, ikinci öğrenimdeki harçları kaldıracaklarını, eğitimi parasız yapacaklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse şunu unutmasın, imam hatip okullarını açan parti CHP'dir. Orada okuyan çocuklar bizim çocuklarımız. O çocuklarımızın da kaliteli eğitim almasını isteriz. Bizim 'imam hatipleri kapatma' gibi asla ve asla bir düşüncemiz yoktur" diye konuştu.

Son Güncelleme: Çarşamba, 30 Eylül 2015 14:34

Gösterim: 1916


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.