Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi yerleştirmelerinde yaşanan sorunları çözmek için yaptıkları çalışmalar kapsamında, bu yıl açık lise kayıtlarını erken bir tarihe alacaklarını belirterek, " Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın da kaydını aynı tarihte açık liseye yapacağız" dedi. 

Tekin, AA muhabirinin 19. Milli Eğitim Şurası ve eğitim gündemine ilişkin sorularını yanıtladı.

Milli Eğitim Şurası'na ilişkin sürecin mevzuatla düzenlendiğini, gündemde nelerin olacağı, hangi konularda karar alınacağının ayrıntılı bir biçimde yönetmelikte yer aldığını anlatan Tekin, yönetmeliğin 15. maddesinde, şuranın gündemi dışındaki konularda karar alamayacağı şeklindeki düzenlemenin bulunduğunu aktardı. 

Tekin, "Dolayısıyla tanımlanmış gündem içerisinde karar alınabilir. Onun dışındaki konularda karar alınmaz. Karma eğitim de bu anlamda bu şuranın gündemi içinde yer alan bir konu değil" bilgisini verdi.

Tekin, karma eğitimin kaldırılması yönünde bir önerinin, şuraya sunulması halinde sonucun ne olacağına ilişkin soru üzerine, "Bu öneriyi sunabilirler. İlgili arkadaşlar görüşlerini dile getirebilirler. Ama bu konuda gündem dışı olduğu için herhangi bir karar alınması mümkün değil. İlgililer ancak sonraki şuralar için gündem konusu edinmek üzere önerebilirler. O da tartışılabilir, konuşulabilir. Ama bir karar alınması mümkün değil" dedi.

Şuraya ilişkin, 10 çalıştay yaptıklarını ve bu çalıştaylar sonucunda ortaya çıkan konu başlıklarıyla ilgili karar alınabileceğini tekrarlayan Tekin, belirlenen konu başlıklarını da bakanlık olarak kendilerinin belirlemediğini, şura katılımcılarının önerileriyle gündemin oluşturulduğunu söyledi.

Değerler eğitimiyle ilgili kararlar önemli olacak

Komisyonlarda değerler eğitiminin de tartışıldığının hatırlatılması üzerine Tekin, değerler eğitimiyle ilgili tartışmaların komisyonda gündeme getirileceğini, orada alınacak kararların kendileri için yol gösterici olacağını, uygulamaya geçirilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı. 

Değerler eğitimi ile ilgili MEB'in şura dışında başka bir çalışmasının bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de Tekin, şunları kaydetti:

 "Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında, 'kendi kültürü, geleneği, değerleriyle ve tarihiyle çelişen bir eğitimin dünyanın hiçbir yerinde olmadığı, bunun eğitim süreciyle çelişen uygulamalar olduğunu' söyledi. Bu zaten MEB’in üzerinde çalıştığı konulardan bir tanesiydi. Biz, MEB bünyesindeki okullarda okutulan ders kitaplarının içerisinde bu tür ifadelerin, bu tür hususların ayıklanması için ilgili çalışmalarımızı zaten başlatmıştık. Bunun dışında değerler eğitimiyle ilgili hususların nasıl müfredat içerisinde yer verileceği, şurada alınacak kararlar bizim için önemli olacak. O zaman da onları değerlendireceğiz."

Takviye kurslarında yoğun ilgi

Yusuf Tekin, dershanelerin özel okula dönüştürülmesi konusunda yeni bir gelişme olup olmadığı sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, dershaneler konusundaki kararlılığı ve bakanlığa yönelik desteği için teşekkür etti.

Dershanelerin fırsat eşitliğini engellediğini ifade eden Tekin, Bakanlığın, dershaneler konusunda aldığı kararların hep çarpıtıldığını ve yanlış aksettirildiğini vurguladı. 

Dershanelerin Türkiye'deki eğitim sistemi içinde doğru bilinen bir sürü şehir efsanesini üreterek ayakta kalan mekanizmalar olduğunun altını çizen Tekin, sözlerine şöyle devam etti:

"Mesela 'fırsat eşitliğini sağlıyor dershaneler' iddiası... Koca bir yalan, böyle bir şey yok. 300-500 TL’lik ücreti olan dershanelerden 30-40 bin TL’ye uzanan geniş bir yelpaze var. Bu tam tersine fırsat eşitliğini sağlayan değil, fırsat eşitliğini engelleyen bir durumdu. Cumhurbaşkanımız da konuşmasında ona atıfta bulundu ve eğitime herkesin eşit düzeyde ulaşması için MEB müfredatının bir üst eğitim kurumuna yerleştirilme sınavlarında başat unsur olacağını, sürecin tamamen bununla sınırlı olacağını, tüm çocukların eğitime eşit düzeyde ulaşması için tedbirler alınacağını söyledi. 

Biz, zaten bunun çalışmalarını yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın, Başbakan olduğu dönemdeki talimatlarıyla başlatmıştık. Hafta sonları ve hafta içinde okullarda ve halk eğitim merkezlerinde, çocuklara okullardaki derslerini takviye edici nitelikte kurslarımızı başlattık. Çok yoğun bir ilgi var. Bu yoğun ilgiyi karşılamakta zorlandığımız yerler oldu. Bunun altını çizmek lazım. Öğretmenlerimizden, çok yoğun talepler var, öğrencilerimizden çok büyük talep var. Biz de üzerimize düşeni yapacağız."

TEOG yerleştirmelerinde özel okul kayıt takvimi erkene alınacak

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında, lise yerleştirmelerinde yapılacak değişikliklere dair soruyu da yanıtlayan Tekin, sisteme ilişkin yaptıkları araştırmalarda sınav süreciyle ilgili memnuniyetin yüzde 100'e yakın olduğunu söyledi. 

Okul derslerinin sınav kapsamında olması, müfredat dışında soru sorulmaması, öğrencilere dinlenme imkanı verilmesi, sınavın rutin okul faaliyeti olarak algılanması, yanlışların doğruyu götürmemesi ve telafi sınavlarının yapılmasının çocuklar için çok olumlu konular olduğunu aktaran Tekin, ancak sınava ilişkin memnuniyeti, yerleştirme sürecinde yaşayamadıklarını vurguladı.

Bu yıl 1 milyon 170 bin dolayında öğrenciyi tercihine yerleştirdiklerini, 120-130 bin dolayında öğrencinin ise tercihlerine yerleşemediğini ifade eden Tekin, yerleştirmedeki sorunları çözecek yeni tedbirlerin neler olacağı konusunda yaz boyunca çalıştaylar yaptıklarının altını çizdi.

Çalıştaylarda gelen önerilerden birisinin, özel okulların kayıt sürecinin erken başlaması yönünde olduğunu kaydeden Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özel okullara kayıt sürecini yerleştirme sürecinden biraz önceye çekeceğiz. Özel okullar öğrencilerini kaydedecekler, isteyen öğrenci özel okula kayıt yaptıracak, isteyen öğrenci de kamu okullarındaki kayıt takvimini bekleyecek ve oradaki yerleştirme sürecine dahil olacak. Ama hiçbir şekilde kamu değil, özel okula gitmek isteyen çocuk da özel okula kaydını yapacak ve bizim sistemimizden düşmüş olacak. Ama sonra fikrini değiştirip kamu okuluna gelmek isterse eğer nakil prosedürüne tabi olarak gelebilecek. Böyle bir öneri var, bu öneriyi de değerlendiriyoruz."

Tercihte bulunmayanları için sunulan alternatifleri de değerlendiren Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitime göre, 8. sınıfı bitiren tüm çocukların liseye kayıtlarının yapılması gerektiğine işaret etti. Yusuf Tekin, şunları kaydetti:

"Bir başka alternatifimiz de açık lise. Bunu da değerlendireceğiz. Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın aynı tarihte açık liseye kaydını yapacağız. Bu yılki sorun şuradan kaynaklandı: Açık lise kayıtları çok geç yani ekim ayı içinde başladı ve dolayısıyla TEOG  yerleştirmeleri sürecinde, açık liseye gitmek isteyen çocuklar tercihlerini yapamadılar. Bu yıl o kayıtları da biraz erkene alacağız. Normal TEOG yerleştirmelerini aynı tarihe alıp ikisini birlikte yapmış olacağız."

Eğitim öğretim desteği

Bu yıl özel okula devam eden öğrencilere verilen eğitim-öğretim desteğinin gelecek yıl verilip verilmeyeceğine ilişkin soru üzerine Tekin, özel okullarda bu yıl 250 bin öğrenciye teşvik verildiğini belirtti. Desteğin, kamu okullarından özel okula geçenlere verildiğini dile getiren Tekin, "Mantığı da özel okullar, kamudaki yükü alıyorlar idi. Önümüzdeki yıl da bu uygulama devam edecek, aksayan kısımları varsa aksayan kısımlarla ilgili olarak değişiklikler yapabiliriz. Sahadan gelen talepler doğrultusunda değişiklikler yapılabilir. Şu anda bu konuda net olarak ne tür bir değişiklik yapacağımızı söylememiz doğru olmayabilir" diye konuştu.

> TEOG'da ‘açık lise’ formülü

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi yerleştirmelerinde yaşanan sorunları çözmek için yaptıkları çalışmalar kapsamında, bu yıl açık lise kayıtlarını erken bir tarihe alacaklarını belirterek, " Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın da kaydını aynı tarihte açık liseye yapacağız" dedi. 

Tekin, AA muhabirinin 19. Milli Eğitim Şurası ve eğitim gündemine ilişkin sorularını yanıtladı.

Milli Eğitim Şurası'na ilişkin sürecin mevzuatla düzenlendiğini, gündemde nelerin olacağı, hangi konularda karar alınacağının ayrıntılı bir biçimde yönetmelikte yer aldığını anlatan Tekin, yönetmeliğin 15. maddesinde, şuranın gündemi dışındaki konularda karar alamayacağı şeklindeki düzenlemenin bulunduğunu aktardı. 

Tekin, "Dolayısıyla tanımlanmış gündem içerisinde karar alınabilir. Onun dışındaki konularda karar alınmaz. Karma eğitim de bu anlamda bu şuranın gündemi içinde yer alan bir konu değil" bilgisini verdi.

Tekin, karma eğitimin kaldırılması yönünde bir önerinin, şuraya sunulması halinde sonucun ne olacağına ilişkin soru üzerine, "Bu öneriyi sunabilirler. İlgili arkadaşlar görüşlerini dile getirebilirler. Ama bu konuda gündem dışı olduğu için herhangi bir karar alınması mümkün değil. İlgililer ancak sonraki şuralar için gündem konusu edinmek üzere önerebilirler. O da tartışılabilir, konuşulabilir. Ama bir karar alınması mümkün değil" dedi.

Şuraya ilişkin, 10 çalıştay yaptıklarını ve bu çalıştaylar sonucunda ortaya çıkan konu başlıklarıyla ilgili karar alınabileceğini tekrarlayan Tekin, belirlenen konu başlıklarını da bakanlık olarak kendilerinin belirlemediğini, şura katılımcılarının önerileriyle gündemin oluşturulduğunu söyledi.

Değerler eğitimiyle ilgili kararlar önemli olacak

Komisyonlarda değerler eğitiminin de tartışıldığının hatırlatılması üzerine Tekin, değerler eğitimiyle ilgili tartışmaların komisyonda gündeme getirileceğini, orada alınacak kararların kendileri için yol gösterici olacağını, uygulamaya geçirilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını vurguladı. 

Değerler eğitimi ile ilgili MEB'in şura dışında başka bir çalışmasının bulunup bulunmadığının sorulması üzerine de Tekin, şunları kaydetti:

 "Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında, 'kendi kültürü, geleneği, değerleriyle ve tarihiyle çelişen bir eğitimin dünyanın hiçbir yerinde olmadığı, bunun eğitim süreciyle çelişen uygulamalar olduğunu' söyledi. Bu zaten MEB’in üzerinde çalıştığı konulardan bir tanesiydi. Biz, MEB bünyesindeki okullarda okutulan ders kitaplarının içerisinde bu tür ifadelerin, bu tür hususların ayıklanması için ilgili çalışmalarımızı zaten başlatmıştık. Bunun dışında değerler eğitimiyle ilgili hususların nasıl müfredat içerisinde yer verileceği, şurada alınacak kararlar bizim için önemli olacak. O zaman da onları değerlendireceğiz."

Takviye kurslarında yoğun ilgi

Yusuf Tekin, dershanelerin özel okula dönüştürülmesi konusunda yeni bir gelişme olup olmadığı sorusu üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, dershaneler konusundaki kararlılığı ve bakanlığa yönelik desteği için teşekkür etti.

Dershanelerin fırsat eşitliğini engellediğini ifade eden Tekin, Bakanlığın, dershaneler konusunda aldığı kararların hep çarpıtıldığını ve yanlış aksettirildiğini vurguladı. 

Dershanelerin Türkiye'deki eğitim sistemi içinde doğru bilinen bir sürü şehir efsanesini üreterek ayakta kalan mekanizmalar olduğunun altını çizen Tekin, sözlerine şöyle devam etti:

"Mesela 'fırsat eşitliğini sağlıyor dershaneler' iddiası... Koca bir yalan, böyle bir şey yok. 300-500 TL’lik ücreti olan dershanelerden 30-40 bin TL’ye uzanan geniş bir yelpaze var. Bu tam tersine fırsat eşitliğini sağlayan değil, fırsat eşitliğini engelleyen bir durumdu. Cumhurbaşkanımız da konuşmasında ona atıfta bulundu ve eğitime herkesin eşit düzeyde ulaşması için MEB müfredatının bir üst eğitim kurumuna yerleştirilme sınavlarında başat unsur olacağını, sürecin tamamen bununla sınırlı olacağını, tüm çocukların eğitime eşit düzeyde ulaşması için tedbirler alınacağını söyledi. 

Biz, zaten bunun çalışmalarını yürütüyoruz. Cumhurbaşkanımızın, Başbakan olduğu dönemdeki talimatlarıyla başlatmıştık. Hafta sonları ve hafta içinde okullarda ve halk eğitim merkezlerinde, çocuklara okullardaki derslerini takviye edici nitelikte kurslarımızı başlattık. Çok yoğun bir ilgi var. Bu yoğun ilgiyi karşılamakta zorlandığımız yerler oldu. Bunun altını çizmek lazım. Öğretmenlerimizden, çok yoğun talepler var, öğrencilerimizden çok büyük talep var. Biz de üzerimize düşeni yapacağız."

TEOG yerleştirmelerinde özel okul kayıt takvimi erkene alınacak

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında, lise yerleştirmelerinde yapılacak değişikliklere dair soruyu da yanıtlayan Tekin, sisteme ilişkin yaptıkları araştırmalarda sınav süreciyle ilgili memnuniyetin yüzde 100'e yakın olduğunu söyledi. 

Okul derslerinin sınav kapsamında olması, müfredat dışında soru sorulmaması, öğrencilere dinlenme imkanı verilmesi, sınavın rutin okul faaliyeti olarak algılanması, yanlışların doğruyu götürmemesi ve telafi sınavlarının yapılmasının çocuklar için çok olumlu konular olduğunu aktaran Tekin, ancak sınava ilişkin memnuniyeti, yerleştirme sürecinde yaşayamadıklarını vurguladı.

Bu yıl 1 milyon 170 bin dolayında öğrenciyi tercihine yerleştirdiklerini, 120-130 bin dolayında öğrencinin ise tercihlerine yerleşemediğini ifade eden Tekin, yerleştirmedeki sorunları çözecek yeni tedbirlerin neler olacağı konusunda yaz boyunca çalıştaylar yaptıklarının altını çizdi.

Çalıştaylarda gelen önerilerden birisinin, özel okulların kayıt sürecinin erken başlaması yönünde olduğunu kaydeden Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özel okullara kayıt sürecini yerleştirme sürecinden biraz önceye çekeceğiz. Özel okullar öğrencilerini kaydedecekler, isteyen öğrenci özel okula kayıt yaptıracak, isteyen öğrenci de kamu okullarındaki kayıt takvimini bekleyecek ve oradaki yerleştirme sürecine dahil olacak. Ama hiçbir şekilde kamu değil, özel okula gitmek isteyen çocuk da özel okula kaydını yapacak ve bizim sistemimizden düşmüş olacak. Ama sonra fikrini değiştirip kamu okuluna gelmek isterse eğer nakil prosedürüne tabi olarak gelebilecek. Böyle bir öneri var, bu öneriyi de değerlendiriyoruz."

Tercihte bulunmayanları için sunulan alternatifleri de değerlendiren Tekin, 12 yıllık zorunlu eğitime göre, 8. sınıfı bitiren tüm çocukların liseye kayıtlarının yapılması gerektiğine işaret etti. Yusuf Tekin, şunları kaydetti:

"Bir başka alternatifimiz de açık lise. Bunu da değerlendireceğiz. Kaydını yapmayan ya da açık liseye devam etmek isteyen çocuklarımızın aynı tarihte açık liseye kaydını yapacağız. Bu yılki sorun şuradan kaynaklandı: Açık lise kayıtları çok geç yani ekim ayı içinde başladı ve dolayısıyla TEOG  yerleştirmeleri sürecinde, açık liseye gitmek isteyen çocuklar tercihlerini yapamadılar. Bu yıl o kayıtları da biraz erkene alacağız. Normal TEOG yerleştirmelerini aynı tarihe alıp ikisini birlikte yapmış olacağız."

Eğitim öğretim desteği

Bu yıl özel okula devam eden öğrencilere verilen eğitim-öğretim desteğinin gelecek yıl verilip verilmeyeceğine ilişkin soru üzerine Tekin, özel okullarda bu yıl 250 bin öğrenciye teşvik verildiğini belirtti. Desteğin, kamu okullarından özel okula geçenlere verildiğini dile getiren Tekin, "Mantığı da özel okullar, kamudaki yükü alıyorlar idi. Önümüzdeki yıl da bu uygulama devam edecek, aksayan kısımları varsa aksayan kısımlarla ilgili olarak değişiklikler yapabiliriz. Sahadan gelen talepler doğrultusunda değişiklikler yapılabilir. Şu anda bu konuda net olarak ne tür bir değişiklik yapacağımızı söylememiz doğru olmayabilir" diye konuştu.

Son Güncelleme: Perşembe, 04 Aralık 2014 12:00

Gösterim: 1648

Mardin Artuklu Üniversitesi (MAÜ) Rektör Vekilliği için Prof. Dr. Ahmet Ağırakça görevlendirildi.

Alınan bilgiye göre, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından Rektör Prof. Dr. Serdar Bedii Omay'ın görevden el çektirilmesi nedeniyle rektör vekilliğine 3 aylığına İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ağırakça görevlendirildi.

Omay, yaklaşık 6 yıldır Mardin Artuklu Üniversitesi rektörlüğü görevini yürütüyordu.

 

 

> MAÜ Rektör Vekilliğine Prof. Ağırakça getirildi

Mardin Artuklu Üniversitesi (MAÜ) Rektör Vekilliği için Prof. Dr. Ahmet Ağırakça görevlendirildi.

Alınan bilgiye göre, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından Rektör Prof. Dr. Serdar Bedii Omay'ın görevden el çektirilmesi nedeniyle rektör vekilliğine 3 aylığına İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ağırakça görevlendirildi.

Omay, yaklaşık 6 yıldır Mardin Artuklu Üniversitesi rektörlüğü görevini yürütüyordu.

 

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 03 Aralık 2014 09:30

Gösterim: 1169

19. Milli Eğitim Şurası, "Öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri", "öğretmen niteliğinin arttırılması", "eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması" ve "okul güvenliği" olmak üzere 4 temel konudan oluşuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından düzenlenen "19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı" Antalya'da bir otelde başladı.

Bakan Avcı, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, MEB şuralarının ülkenin eğitim ve kültür alanındaki birikimlerini oluşturan bilim insanları, eğitim yöneticileri, alan uzmanları, sivil toplum kuruluşları, öğretmen, öğrenci ve velileri bir araya getirdiğini vurguladı. 

Şurada 5 gün boyunca yoğun bir tempoda çalışılacağını ve yoğun istişarelerde bulunulacağını ifade eden Avcı, "Siz değerli üyelerin alacağı tavsiye kararların, Bakanlığımız için çok önemli neticeler doğuracağından hiç şüphe duymuyorum" diye konuştu.

Günün ihtiyaçlarına uygun eğitim süreçlerinden geçmiş, milli ve manevi değerlerine bağlı, vizyon sahibi bir insan kaynağının, toplumun temel gücü olacağının kesin olduğunun altını çizen Avcı, "Hiç şüphe yok ki ülkemizin genç nüfusunu stratejik bir avantaja dönüştürmek onlara kazandıracağımız niteliklerle doğrudan ilgilidir. Bunun için eğitim kurumlarımızın imkan ve fırsatlarını en geniş biçimde başta öğretmen ve öğrenciler olmak üzere bütün eğitim paydaşlarına sunulduğu yerler olmasını sağlamak zorundayız" dedi.

Avcı, bunun için eğitim kurumlarının imkan ve fırsatlarının en geniş biçimde başta öğretmen ve öğrenciler olmak üzere bütün eğitim paydaşlarına sunulduğu yerler olmasının sağlanmasının gerektiğini vurguladı. 

Hızla değişen dünyada, her insan ve kurumun kendini sürekli gözden geçirmesi, yenilenme ve gelişme gayreti içinde olmasının gerektiğine işaret eden Avcı, bu yüzden ortak gayret, işbirliği ve ortak aklın şurada vücut bularak çok değerli dönüşüm imkanları oluşturacağına yürekten inandığını aktardı. 

19. Milli Eğitim Şurasının özel ihtisas komisyonları hazırlık çalışmaları ve bunlara ilişkin sonuç raporlarının, 11 gün önce şura üyelerine gönderildiğini anlatan Avcı, bunlara eş zamanlı olarak, Adana, Aydın, Balıkesir, Erzurum, İstanbul, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Samsun ve Trabzon'da hazırlık çalışmaları gerçekleştirildiğini ifade etti.

Şura hazırlık çalışmalarına akademisyen, maarif müfettişi, okul yöneticisi öğretmen, veli, öğrenci, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan toplam 2 bin 200 kişinin katıldığını bildiren Avcı, tüm katılımcılara teşekkürlerini sundu.  

Şuranın, "öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri", "öğretmen niteliğinin arttırılması", "eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması" ve "okul güvenliği" olmak üzere 4 temel konusu bulunduğuna işaret eden Avcı, şöyle konuştu:

"Öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri konusunda, öğretim programlarının niteliği, öğretim programlarında hangi konulara ne kadar yer vermeliyiz? Özellikle zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla birlikte neleri hangi yaş gruplarında nasıl öğretmeliyiz? 12 yıllık zorunlu eğitimi bitiren bir öğrenci, mesela ne kadar fizik, kimya, ne kadar matematik bilmelidir? Medeniyetimizin değerlerini genç kuşaklara nasıl aktarmalıyız? Öğrencilerimizi uluslararası akranlarıyla, çağdaşlarıyla daha iyi rekabet edebilir duruma nasıl getirebiliriz? Haftalık ders çizelgelerinde bir dönemde alınan ders sayısının sadeleştirilmesi için neler yapabiliriz? Derslerin dönemlik olarak uygulanması ya da bazı derslerin ayrı bir ders olarak okutulması yerine temel derslerle bütünleştirilmesi gibi teknik konulara varıncaya kadar hangi alternatifleri oluşturabiliriz? Bu ve benzeri sorulara en uygun cevapları bulacağımızı umut ediyorum."

Öğretmen niteliğinin arttırılması derinlemesine ele alınacak

Bakan Avcı, şuranın ikinci gündem maddesi olan öğretmen niteliğinin arttırılması konusunda ise öğretmen aday adaylarının yetiştirilmesi, öğretmen eğitiminde hizmet öncesi eğitimin niteliği, öğretmen aday adaylarının mesleğe seçimi, öğretmenlerin mesleki gelişimi, hizmet içi eğitim ve kariyer sisteminin yapılandırılması gibi konuların derinliğine istişare edileceğini söyledi. 

Avcı, "eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması" konusunda ise eğitim yöneticilerinin nitelikleri, okul yöneticilerinin performans değerlendirmeleri, eğitim yöneticilerinin atanma esasları gibi konuların önemli olduğunu ifade etti. 

Okul zorbalığı da ele alınacak

Okul güvenliği konusunda da okulun fiziki mekan yapısı, kapasitesi konularında gelinen nokta ve eksikliklerin tespit edileceğini belirten Avcı, daha güvenli eğitim ortamları oluşturmak için yapılanlar ve yapılması gerekenlerin de şurada ele alınacağını bildirdi. 

Okullarda yaşanan bazı olumsuzluklara yönelik, alınması gereken tedbirlerin, çocukları her türlü kötü alışkanlıktan, özellikle de uyuşturucu kullanımından korunma yollarının da şurada görüşüleceğini dile getiren Avcı, "Bunun çok ciddi bir sorun oluşturduğu konusunda hepimizin aynı kanaatte olduğumuzu biliyorum. Okul zorbalığı vandalizm, hırsızlık, ihmal ve istismarlar gibi istisnai de olsa bu tür yönelimler konusunda paydaşlara düşen sorumluluklar neler olmalıdır. Bu ve benzeri sorulara cevap vermek durumunda olduğumuzu düşünüyorum" diye konuştu.  

Bakan Avcı, şurada işlerinin zor olduğunu ancak beş gün süresince eğitim dünyasının sorunlarına çözüm olacak tavsiye niteliğinde çok önemli kararlar alacaklarına inandığını dile getirerek, "Allah hepimize kolaylıklar versin" dedi. 

Bakan Avcı, konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şuraya katılımı dolayısıyla milli eğitim camiası ve maarif olarak teşekkürlerini sundu. 

Notlar

Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı, MEB'in ''en üst danışma kurulu'' niteliğindeki şura, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, KKTC Milli Eğitim Bakanı Özdemir Berova, ÖSYM Başkanı Ali Demir, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak, eski Milli Eğitim Bakanlarından Vehbi Dinçerler, Nimet Baş, Ömer Dinçer, şura üyeleri, eğitimciler ile davetlilerden oluşan yaklaşık 600 kişinin katılımıyla yapılıyor.

Gruplar ilk gün çalışmalarına başlayacak

Şuranın öğleden sonraki oturumunda,  Başkanlık divanı oluşturulacak. Daha sonra "Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri", "Öğretmen Niteliğinin Arttırılması", "Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması" ve "Okul Güvenliği” konularında oluşturulan 4 çalışma grubu ilk gün çalışmalarına başlayacak.

Şurada alınan kararlar, tavsiye niteliği taşıyor. Şura 6 Aralık'ta sona erecek.

> İşte 19. Milli Eğitim Şurası’nda ele alınacak konular

19. Milli Eğitim Şurası, "Öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri", "öğretmen niteliğinin arttırılması", "eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması" ve "okul güvenliği" olmak üzere 4 temel konudan oluşuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından düzenlenen "19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı" Antalya'da bir otelde başladı.

Bakan Avcı, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, MEB şuralarının ülkenin eğitim ve kültür alanındaki birikimlerini oluşturan bilim insanları, eğitim yöneticileri, alan uzmanları, sivil toplum kuruluşları, öğretmen, öğrenci ve velileri bir araya getirdiğini vurguladı. 

Şurada 5 gün boyunca yoğun bir tempoda çalışılacağını ve yoğun istişarelerde bulunulacağını ifade eden Avcı, "Siz değerli üyelerin alacağı tavsiye kararların, Bakanlığımız için çok önemli neticeler doğuracağından hiç şüphe duymuyorum" diye konuştu.

Günün ihtiyaçlarına uygun eğitim süreçlerinden geçmiş, milli ve manevi değerlerine bağlı, vizyon sahibi bir insan kaynağının, toplumun temel gücü olacağının kesin olduğunun altını çizen Avcı, "Hiç şüphe yok ki ülkemizin genç nüfusunu stratejik bir avantaja dönüştürmek onlara kazandıracağımız niteliklerle doğrudan ilgilidir. Bunun için eğitim kurumlarımızın imkan ve fırsatlarını en geniş biçimde başta öğretmen ve öğrenciler olmak üzere bütün eğitim paydaşlarına sunulduğu yerler olmasını sağlamak zorundayız" dedi.

Avcı, bunun için eğitim kurumlarının imkan ve fırsatlarının en geniş biçimde başta öğretmen ve öğrenciler olmak üzere bütün eğitim paydaşlarına sunulduğu yerler olmasının sağlanmasının gerektiğini vurguladı. 

Hızla değişen dünyada, her insan ve kurumun kendini sürekli gözden geçirmesi, yenilenme ve gelişme gayreti içinde olmasının gerektiğine işaret eden Avcı, bu yüzden ortak gayret, işbirliği ve ortak aklın şurada vücut bularak çok değerli dönüşüm imkanları oluşturacağına yürekten inandığını aktardı. 

19. Milli Eğitim Şurasının özel ihtisas komisyonları hazırlık çalışmaları ve bunlara ilişkin sonuç raporlarının, 11 gün önce şura üyelerine gönderildiğini anlatan Avcı, bunlara eş zamanlı olarak, Adana, Aydın, Balıkesir, Erzurum, İstanbul, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Samsun ve Trabzon'da hazırlık çalışmaları gerçekleştirildiğini ifade etti.

Şura hazırlık çalışmalarına akademisyen, maarif müfettişi, okul yöneticisi öğretmen, veli, öğrenci, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan toplam 2 bin 200 kişinin katıldığını bildiren Avcı, tüm katılımcılara teşekkürlerini sundu.  

Şuranın, "öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri", "öğretmen niteliğinin arttırılması", "eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması" ve "okul güvenliği" olmak üzere 4 temel konusu bulunduğuna işaret eden Avcı, şöyle konuştu:

"Öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri konusunda, öğretim programlarının niteliği, öğretim programlarında hangi konulara ne kadar yer vermeliyiz? Özellikle zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla birlikte neleri hangi yaş gruplarında nasıl öğretmeliyiz? 12 yıllık zorunlu eğitimi bitiren bir öğrenci, mesela ne kadar fizik, kimya, ne kadar matematik bilmelidir? Medeniyetimizin değerlerini genç kuşaklara nasıl aktarmalıyız? Öğrencilerimizi uluslararası akranlarıyla, çağdaşlarıyla daha iyi rekabet edebilir duruma nasıl getirebiliriz? Haftalık ders çizelgelerinde bir dönemde alınan ders sayısının sadeleştirilmesi için neler yapabiliriz? Derslerin dönemlik olarak uygulanması ya da bazı derslerin ayrı bir ders olarak okutulması yerine temel derslerle bütünleştirilmesi gibi teknik konulara varıncaya kadar hangi alternatifleri oluşturabiliriz? Bu ve benzeri sorulara en uygun cevapları bulacağımızı umut ediyorum."

Öğretmen niteliğinin arttırılması derinlemesine ele alınacak

Bakan Avcı, şuranın ikinci gündem maddesi olan öğretmen niteliğinin arttırılması konusunda ise öğretmen aday adaylarının yetiştirilmesi, öğretmen eğitiminde hizmet öncesi eğitimin niteliği, öğretmen aday adaylarının mesleğe seçimi, öğretmenlerin mesleki gelişimi, hizmet içi eğitim ve kariyer sisteminin yapılandırılması gibi konuların derinliğine istişare edileceğini söyledi. 

Avcı, "eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması" konusunda ise eğitim yöneticilerinin nitelikleri, okul yöneticilerinin performans değerlendirmeleri, eğitim yöneticilerinin atanma esasları gibi konuların önemli olduğunu ifade etti. 

Okul zorbalığı da ele alınacak

Okul güvenliği konusunda da okulun fiziki mekan yapısı, kapasitesi konularında gelinen nokta ve eksikliklerin tespit edileceğini belirten Avcı, daha güvenli eğitim ortamları oluşturmak için yapılanlar ve yapılması gerekenlerin de şurada ele alınacağını bildirdi. 

Okullarda yaşanan bazı olumsuzluklara yönelik, alınması gereken tedbirlerin, çocukları her türlü kötü alışkanlıktan, özellikle de uyuşturucu kullanımından korunma yollarının da şurada görüşüleceğini dile getiren Avcı, "Bunun çok ciddi bir sorun oluşturduğu konusunda hepimizin aynı kanaatte olduğumuzu biliyorum. Okul zorbalığı vandalizm, hırsızlık, ihmal ve istismarlar gibi istisnai de olsa bu tür yönelimler konusunda paydaşlara düşen sorumluluklar neler olmalıdır. Bu ve benzeri sorulara cevap vermek durumunda olduğumuzu düşünüyorum" diye konuştu.  

Bakan Avcı, şurada işlerinin zor olduğunu ancak beş gün süresince eğitim dünyasının sorunlarına çözüm olacak tavsiye niteliğinde çok önemli kararlar alacaklarına inandığını dile getirerek, "Allah hepimize kolaylıklar versin" dedi. 

Bakan Avcı, konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şuraya katılımı dolayısıyla milli eğitim camiası ve maarif olarak teşekkürlerini sundu. 

Notlar

Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı, MEB'in ''en üst danışma kurulu'' niteliğindeki şura, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, KKTC Milli Eğitim Bakanı Özdemir Berova, ÖSYM Başkanı Ali Demir, TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak, eski Milli Eğitim Bakanlarından Vehbi Dinçerler, Nimet Baş, Ömer Dinçer, şura üyeleri, eğitimciler ile davetlilerden oluşan yaklaşık 600 kişinin katılımıyla yapılıyor.

Gruplar ilk gün çalışmalarına başlayacak

Şuranın öğleden sonraki oturumunda,  Başkanlık divanı oluşturulacak. Daha sonra "Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri", "Öğretmen Niteliğinin Arttırılması", "Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması" ve "Okul Güvenliği” konularında oluşturulan 4 çalışma grubu ilk gün çalışmalarına başlayacak.

Şurada alınan kararlar, tavsiye niteliği taşıyor. Şura 6 Aralık'ta sona erecek.

Son Güncelleme: Salı, 02 Aralık 2014 11:48

Gösterim: 1586

Milli Eğitim Bakanı Avcı, "karma eğitim" tartışmalarıyla ilgili "şura gündeminde olmayan bir konuda karar alınmasının mümkün olmadığını" belirtti.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Şuramıza katılan değerli üyelerin, kişisel olarak veya kendi kurumları adına, sendikaları, dernekleri, vakıfları adına veya kişisel kendi adlarına değişik konularda açıklama yapmaları gayet anlaşılabilir. Ama tüm bunlar şuramızı ve şurada alınacak kararları bağlayan açıklamalar değildir" dedi.

Bakan Nabi Avcı'ya bazı basın mensupları, Milli Eğitim Şura Genel Kurulu Toplantısı'nın öğleden sonraki oturumuna gelişinde, karma eğitime ilişkin ne tür kararlar alınacağını sordu. Bunun üzerine Avcı, şura gündeminde olmayan bir konuda karar alınmasının mümkün olmadığını ifade etti.

Daha sonra Bakan Avcı, Divan Başkanlığının oluşturulması için Milli Eğitim Şura Genel Kurulu Toplantısı'na katıldı.

Burada konuşan Bakan Avcı, medya mensuplarına yönelik uyarıda bulunmak istediğini belirterek, şura toplantısına gelişinde bazı medya mensuplarının röportaj yapmak istediğini ve gündemiyle hiç ilgisi olmayan konularda, ne gibi kararlar alacaklarını sorduklarını aktardı.

Şura yönetmeliğinin 15. maddesinde hangi konuların, nasıl görüşüleceğini ve nasıl karar alınacağını net bir şekilde tanımladığını anlatan Avcı, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla gündemde olmayan bir konuda, hele böyle peşin, başkanın önceden bildiği kararlar almak zaten mümkün değil. O bakımdan şüphesiz şuramıza katılan değerli üyelerin kişisel olarak veya kendi kurumları adına, sendikaları, dernekleri, vakıfları adına veya kişisel kendi adlarına, değişik konularda açıklama yapmaları gayet anlaşılabilir. Ama tüm bunlar şuramızı ve şurada alınacak kararları bağlayan açıklamalar değildir. Şuramızın konuları belli. 4 ana konuda konuşacağız ve bunu da şura yönetmeliğimizin ilgili maddeleri uyarınca tavsiye kararlarına dönüştüreceğiz. Bu bakımdan medyanın, üyelerimizin kendi adına yaptıkları açıklamalar üzerinden şura kararları alınmış gibi yayın yapmalarını yanlış olacağını vurgulamak için bu ön açıklamayı yapıyorum."

Bakan Avcı, şuraya katılan eski bakanlara, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyelerine, ÖSYM ve YÖK, STK'lardan gelen katılımcılara ve tüm şura üyelerine teşekkür etti.

"Öğrencilerin görüş ve önerileri ayrı önem taşıyor"

Şura Genel Kurulu Divan Başkanvekili Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Orhan Erdem de bu yılki Milli Eğitim Şurası'nda daha öncekilerden farklı olarak şuraya katılan tüm üyelerin oy kullanma hakkına sahip olduğunu bildirdi.

Özellikle öğrencilerin, velilerin, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin katılım oranlarının bu yılki şurada arttığını dile getiren Erdem, sivil toplum kuruluşlarından, eğitim alanında faaliyet gösteren sendikalardan üye sayısıyla dengeli bir katılım sağlandığını bildirdi.

Oluşturulacak gruplarda, gündem konularıyla ilgili konuların müzakere edileceğini dile getiren Erdem, "Grup çalışmaları, müzakere edilecek görüşlerin farklılık ve çeşitlilikleriyle daha bir anlam kazanacak. Ortak akıl ile eğitim sisteminin geliştirilmesi için görüş ve önerilerin saygı ve hoşgörü anlayışı içinde ifade ve müzakere edileceğine inanıyoruz. Özellikle öğrencilerin görüş ve önerileri ayrı bir önem taşıyor. Çünkü bu şurayı öğrencilerimiz için, onlara daha iyi bir geleceğin kapılarını nasıl arayabileceğimizin yollarını aramak için gerçekleştiriyoruz" dedi.

Şurada "Öğretmen niteliğinin arttırılması" tartışıldı

Milli Eğitim Şurası'nda "Öğretmen niteliğinin arttırılması" tartışıldı. Tartışmalar sonucunda, öğretmenlik mesleğine orta vadede çoktan seçmeli sınavlar yerine, öğretmen yeterliliklerini temel alan, objektif bir çoklu değerlendirme sisteminin geliştirilmesi benimsendi.

"Öğretmen Niteliğinin Arttırılması" konulu komisyonda, öğretmen yetiştirilmesi ve istihdamı konusundaki sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı.

Komisyon üyeleri tarafından Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacının 115 bin dolayında, ancak eğitim fakültelerinden mezun olanların sayısının 40-42 bin dolayında olduğu, yapılan atamalarla bu ihtiyacın giderek azalacağı ifade edildi.

Öğretmen seçimi için çeşitli önerilerin getirildiği komisyonda, bir öneri olarak sunulan "mülakatla" seçim sistemi de tartışıldı.

Tartışmalardan sonra komisyonda, öğretmenlik mesleğine orta vadede çoktan seçmeli sınavlar yerine, öğretmen yeterliliklerini temel alan objektif bir çoklu değerlendirme sisteminin geliştirilmesi benimsendi.

"Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri"nin ele alındığı komisyonda ise okul öncesi eğitimin en az bir yıl zorunlu olması, okul öncesinden başlayarak 1, 2 ve 3. sınıflarda da değerler eğitimlerinin verilmesi konuları ele alındı.

Üyelerinin, görüşlerini açıkladığı tartışmaların ardından komiyonda, öğretim programlarının oyun temelli olması, okul öncesinde değerler eğitiminin verilmesi, okul öncesinden itibaren yetenek gelişiminin izlenmesi, ilkokuldan itibaren normal (tekli) eğitime geçilmesi konularında görüş birliğine varıldı.

Komisyon Başkanı Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Akyol, komisyonun ilk gününde okul öncesi eğitime ilişkin görüşlerin sunulduğunu belirterek, öne çıkan konular arasında okul öncesi eğitimde değerler eğitiminin de verilmesi görüşünün öne çıktığını ifade etti.

Akyol, komisyon üyelerinin değerler eğitiminin okul öncesinde verilmesi konusunda hemfikir olduklarını belirterek, "Tartışma, değerin ne olduğu kısmen de nasıl verileceği üzerine yoğunlaştı. Komisyon üyeleri evrensel, milli ve yerel ve dini değerler verilmesi yönünde görüşlerini açıkladılar. Diğer tartışılan konulardan biri de okullarda normal eğitim verilmesi yönündeydi" diye konuştu.

"Okul Güvenliği", "Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması" konu başlıkları da oluşturulan komisyonlarda görüşülmeye başlandı.

> Bakan Avcı’dan ‘karma eğitim’ açıklaması

Milli Eğitim Bakanı Avcı, "karma eğitim" tartışmalarıyla ilgili "şura gündeminde olmayan bir konuda karar alınmasının mümkün olmadığını" belirtti.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Şuramıza katılan değerli üyelerin, kişisel olarak veya kendi kurumları adına, sendikaları, dernekleri, vakıfları adına veya kişisel kendi adlarına değişik konularda açıklama yapmaları gayet anlaşılabilir. Ama tüm bunlar şuramızı ve şurada alınacak kararları bağlayan açıklamalar değildir" dedi.

Bakan Nabi Avcı'ya bazı basın mensupları, Milli Eğitim Şura Genel Kurulu Toplantısı'nın öğleden sonraki oturumuna gelişinde, karma eğitime ilişkin ne tür kararlar alınacağını sordu. Bunun üzerine Avcı, şura gündeminde olmayan bir konuda karar alınmasının mümkün olmadığını ifade etti.

Daha sonra Bakan Avcı, Divan Başkanlığının oluşturulması için Milli Eğitim Şura Genel Kurulu Toplantısı'na katıldı.

Burada konuşan Bakan Avcı, medya mensuplarına yönelik uyarıda bulunmak istediğini belirterek, şura toplantısına gelişinde bazı medya mensuplarının röportaj yapmak istediğini ve gündemiyle hiç ilgisi olmayan konularda, ne gibi kararlar alacaklarını sorduklarını aktardı.

Şura yönetmeliğinin 15. maddesinde hangi konuların, nasıl görüşüleceğini ve nasıl karar alınacağını net bir şekilde tanımladığını anlatan Avcı, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla gündemde olmayan bir konuda, hele böyle peşin, başkanın önceden bildiği kararlar almak zaten mümkün değil. O bakımdan şüphesiz şuramıza katılan değerli üyelerin kişisel olarak veya kendi kurumları adına, sendikaları, dernekleri, vakıfları adına veya kişisel kendi adlarına, değişik konularda açıklama yapmaları gayet anlaşılabilir. Ama tüm bunlar şuramızı ve şurada alınacak kararları bağlayan açıklamalar değildir. Şuramızın konuları belli. 4 ana konuda konuşacağız ve bunu da şura yönetmeliğimizin ilgili maddeleri uyarınca tavsiye kararlarına dönüştüreceğiz. Bu bakımdan medyanın, üyelerimizin kendi adına yaptıkları açıklamalar üzerinden şura kararları alınmış gibi yayın yapmalarını yanlış olacağını vurgulamak için bu ön açıklamayı yapıyorum."

Bakan Avcı, şuraya katılan eski bakanlara, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyelerine, ÖSYM ve YÖK, STK'lardan gelen katılımcılara ve tüm şura üyelerine teşekkür etti.

"Öğrencilerin görüş ve önerileri ayrı önem taşıyor"

Şura Genel Kurulu Divan Başkanvekili Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Orhan Erdem de bu yılki Milli Eğitim Şurası'nda daha öncekilerden farklı olarak şuraya katılan tüm üyelerin oy kullanma hakkına sahip olduğunu bildirdi.

Özellikle öğrencilerin, velilerin, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin katılım oranlarının bu yılki şurada arttığını dile getiren Erdem, sivil toplum kuruluşlarından, eğitim alanında faaliyet gösteren sendikalardan üye sayısıyla dengeli bir katılım sağlandığını bildirdi.

Oluşturulacak gruplarda, gündem konularıyla ilgili konuların müzakere edileceğini dile getiren Erdem, "Grup çalışmaları, müzakere edilecek görüşlerin farklılık ve çeşitlilikleriyle daha bir anlam kazanacak. Ortak akıl ile eğitim sisteminin geliştirilmesi için görüş ve önerilerin saygı ve hoşgörü anlayışı içinde ifade ve müzakere edileceğine inanıyoruz. Özellikle öğrencilerin görüş ve önerileri ayrı bir önem taşıyor. Çünkü bu şurayı öğrencilerimiz için, onlara daha iyi bir geleceğin kapılarını nasıl arayabileceğimizin yollarını aramak için gerçekleştiriyoruz" dedi.

Şurada "Öğretmen niteliğinin arttırılması" tartışıldı

Milli Eğitim Şurası'nda "Öğretmen niteliğinin arttırılması" tartışıldı. Tartışmalar sonucunda, öğretmenlik mesleğine orta vadede çoktan seçmeli sınavlar yerine, öğretmen yeterliliklerini temel alan, objektif bir çoklu değerlendirme sisteminin geliştirilmesi benimsendi.

"Öğretmen Niteliğinin Arttırılması" konulu komisyonda, öğretmen yetiştirilmesi ve istihdamı konusundaki sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı.

Komisyon üyeleri tarafından Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacının 115 bin dolayında, ancak eğitim fakültelerinden mezun olanların sayısının 40-42 bin dolayında olduğu, yapılan atamalarla bu ihtiyacın giderek azalacağı ifade edildi.

Öğretmen seçimi için çeşitli önerilerin getirildiği komisyonda, bir öneri olarak sunulan "mülakatla" seçim sistemi de tartışıldı.

Tartışmalardan sonra komisyonda, öğretmenlik mesleğine orta vadede çoktan seçmeli sınavlar yerine, öğretmen yeterliliklerini temel alan objektif bir çoklu değerlendirme sisteminin geliştirilmesi benimsendi.

"Öğretim Programları ve Haftalık Ders Çizelgeleri"nin ele alındığı komisyonda ise okul öncesi eğitimin en az bir yıl zorunlu olması, okul öncesinden başlayarak 1, 2 ve 3. sınıflarda da değerler eğitimlerinin verilmesi konuları ele alındı.

Üyelerinin, görüşlerini açıkladığı tartışmaların ardından komiyonda, öğretim programlarının oyun temelli olması, okul öncesinde değerler eğitiminin verilmesi, okul öncesinden itibaren yetenek gelişiminin izlenmesi, ilkokuldan itibaren normal (tekli) eğitime geçilmesi konularında görüş birliğine varıldı.

Komisyon Başkanı Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Akyol, komisyonun ilk gününde okul öncesi eğitime ilişkin görüşlerin sunulduğunu belirterek, öne çıkan konular arasında okul öncesi eğitimde değerler eğitiminin de verilmesi görüşünün öne çıktığını ifade etti.

Akyol, komisyon üyelerinin değerler eğitiminin okul öncesinde verilmesi konusunda hemfikir olduklarını belirterek, "Tartışma, değerin ne olduğu kısmen de nasıl verileceği üzerine yoğunlaştı. Komisyon üyeleri evrensel, milli ve yerel ve dini değerler verilmesi yönünde görüşlerini açıkladılar. Diğer tartışılan konulardan biri de okullarda normal eğitim verilmesi yönündeydi" diye konuştu.

"Okul Güvenliği", "Eğitim Yöneticilerinin Niteliğinin Arttırılması" konu başlıkları da oluşturulan komisyonlarda görüşülmeye başlandı.

Son Güncelleme: Salı, 02 Aralık 2014 21:33

Gösterim: 886

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen "19. Milli Eğitim Şurası"nda konuşuyor…

Erdoğan, "Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Allah'ın izniyle de bu dershane sorununu artık Türkiye'nin gündeminden çıkardık, çıkarıyoruz. 2015 Eylül bitiyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğitimi insan formatlama aracı olarak kullanılmasına bizim tahammülümüz olamaz, aynı şekilde öğrencileri adeta at yarışındaymış gibi birbiriyle yarıştıran sisteme bizim tahammülümüz olamaz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin Einstein kadar İbni Sina'yı, Beethoven kadar Dede Efendi ve Itri'yi de öğrenmesi, başka dilleri tanıdığı kadar kendi dillerini tanıması gerektiğini belirterek, "Şunu unutmayalım: Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır. Biz kendi değerlerimizle, kendi özümüzle, kendi tarih ve medeniyet birikimimizle biz olacağız, o şekilde biz kalacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya'da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası'nda yaptığı konuşmasında öne çıkanlar şöyle;

Milli Eğitim Şurası'nda bürokratik katılımın azaltılmasından, öğrenci, öğretmen, veli ve sivil toplum örgütü iştiraklerinin çoğaltılmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, şuranın gerek katılımcıları gerek muhtevasıyla fark oluşturacağına inandığını söyledi.

Şuranın Antalya'da gerçekleşmesinin de isabetli bir karar olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığını dün itibarıyla devraldığını, bir yıl boyunca küresel ekonomiye yön veren G-20 platformunun nabzının Türkiye'de, ağırlıkla Antalya'da atacağını belirtti.

G-20 Liderler Zirvesi'nin gelecek yıl Antalya'da yapılacağını hatırlatan Erdoğan, Antalya ve Türkiye'nin bu süreç içinde dünya gündeminde önemli yer alacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "G-20 Dönem Başkanlığının Türkiye'ye, özellikle de zirvenin yapılacağı Antalya'ya hayırlı olmasını diliyor, bu büyük zirveye ev sahipliği yapacak Antalya'yı, Antalyalı kardeşlerimizi de şimdiden tebrik ediyorum" diye konuştu.

Milli eğitimin nabzının da beş gün boyunca Antalya'da, şurada atacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şura gündemindeki konuların Türkiye'deki hemen her aileyi çok yakından ilgilendirdiğini, bu konu başlıklarıyla ilgili nihai istişarelerin yapılacağını ifade etti. Erdoğan, "Umuyorum ki oldukça önemli, isabetli ve hayırlı kararlar alınacak" dedi.

"Muhteva sürekli güncellenecektir"

Şurada, "öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri" başlığı altında eğitimin muhtevasının istişare edileceğine, eğitimin kalitesinin artırılması için kararlar alınacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu, 12 yıllık Başbakanlığım döneminde de, her gittiğimiz yerde önümüze çıkan, gerçekten bizler için önem arzeden ve bu muhtevayı daha nasıl zenginleştirebiliriz, nasıl daha güçlü bir hale getirebiliriz, güçlü nesilleri böyle bir muhtevayla nasıl yetiştirebiliriz... Bunun üzerinde çok konuşuldu, tartışıldı. Bu şura artık bu işin inşallah finali olur diye düşünüyorum. Tabii ki muhteva sürekli güncellenecektir, bunu burada noktalamak mümkün değil. Gelecekte yine bu şuralarla bu güncellemeler de yapılmaya devam edecektir" değerlendirmesinde bulundu.

"Öğretmen ve eğitim yöneticilerinin niteliğinin artırılması" başlığının da önemine işaret eden Erdoğan, "İstediğiniz kadar müfredatı kaliteli, güçlü yapın, nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra buradan netice almanız mümkün değil" dedi.

Hazreti Ali'nin "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" yaklaşımının öğretmenin değerini ortaya koyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizler öğretmenlerimizin eseriyiz. Onlarla bizler var olduk. Onlar bizi, hamdolsun, bugünlere taşıdılar. Biz onların adeta o topraklardaki attıkları tohumlarız, ama bize baktılar, bizi o attıkları yerde bırakmadılar. Bizler oradan yetiştik ve bugünlere geldik" ifadelerini kullandı.

"Uyuşturucu tehdidine karşı kararlar alınacak"

"Okul güvenliği"nin de şurada ele alınacak başlıklar arasında yer aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uyuşturucunun ciddi bir tehdit teşkil ettiği bu çağda okulların ve öğrencilerin bu tehlikeden uzak tutulması konusunda şurada tatmin edici, rahatlatıcı kararlar alınacağını kaydetti.

Türkiye'de eğitim ve öğretimde 31 milyon civarında öğrenci olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bütün bu öğrencilerin rahat, huzurlu olacağı, kendilerini güvende hissedecekleri bir eğitim öğretim sisteminin inşa edilmesi önem arz ediyor. Sadece öğrencilerin değil öğretmenlerin, velilerin ve eğitim öğretim camiasının da artık yerleşik bir yapı içerisinde, öngörülebilir bir sistemle, aynı zamanda huzur ve güven ortamına kavuşmaları gerekiyor. Hepimiz biliyoruz ki eğitim ve öğretim hayat boyunca devam eden, yaşayan canlı bir süreçtir. Değişim, eğitim öğretimin zaten ruhunda, özünde vardır. Yeni bilgiler, yeni şartlar ortaya çıktıkça, ihtiyaçlar yenilendikçe eğitim öğretimin de değişmesi son derece tabiidir."

"Dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atmaktan..."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, -"Bir grup, dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atmaktan, ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacağını herkese gösterdi. Niye? Oradan ihanet sistemlerine para devşiriyorlardı, oradan ihanet çetelerine adam devşiriyorlardı. Siz bu kirli çarka çomak soktuğunuzda da en ağır iftiralara, ithamlara, hatta darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya'da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası'nın açılışında yaptığı konuşmada, eğitim öğretimde 10 yılların, hatta 100 yılların ihmallerinin telafi edildiği bir süreçten geçildiğini,  buna "değişim dönüşüm süreci" de denilebileceğini söyledi.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında eğitim öğretim konusunda ciddi seferberliğin söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, "Bu ciddi seferberliğin ardından dikkatinizi çekiyorum 2002 yılında bizim hükümeti devraldığımız günlere kadar bazı istisnalar dışında çok ciddi bir duraklama dönemi yaşandı" diye konuştu.

Erdoğan, 2002'de Türkiye'deki toplam derslik sayısının 346 bin olduğunu, bunun da tamamının Cumhuriyet döneminde yapılmadığını, Osmanlı döneminden intikal eden derslikler de bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum Osmanlı dönemi artı 79 yıllık Cumhuriyet döneminde yapılan derslik sayısı 346 bin ama bizim hükümette olduğumuz dönemde yani 12 yılda Türkiye'ye kazandırdığımız derslik sayısı 235 bin. Biz 12 yılda 79 yılda yapılanın 3'te 2'sinden daha fazla derslik inşa ettik ama buna rağmen ihtiyaç karşılanmış değil" ifadesini kullandı.

Kendisinin okuduğu sınıfta 76 öğrenci bulunduğunu belirten Erdoğan, "Bizimki iyiymiş, halbuki 100'ü aşkın öğrencinin okuduğu Anadolu'da sınıflar vardı, bunları yaşadık" dedi.

Sınıfların en fazla 30 öğrenciden oluşmasını hedeflediklerini, bazı yerlerde bu rakam yakalanamasa da genel itibarıyla sınıflarda öğrenci sayısının 30'un altında olduğunu ifade eden Erdoğan, bu rakamın daha iyi bir noktaya geleceğine inancını dile getirdi.

"Mesele sadece sınıf mevcutları değil"

"Eğer duraklama dönemi dediğimiz o dönemlerde bizim yaptığımız gibi bir derslik seferberliği başlatılmış olsaydı şu anda bizim kalabalık sınıf diye bir derdimiz olmayacaktı" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Mesele sadece sınıf mevcutları değil. Görevi devraldığımızda okul sayısı yeterli değildi, öğretmen sayısı yeterli değildi, yurt, pansiyon, spor salonu, kütüphane sayısı yeterli değildi. 2002 yılında dahi okullarımız, sınıflarımız bilgisayarla tanışmış halde henüz değildi. Bakın sadece birkaç rakam vereceğim. Bu bir şura olduğu için rakamları vermek durumundayım. 12 yıl önce Türkiye'de 11 bin anaokulu vardı, 12 yılda biz 15 bin yeni anaokulu açtık. Çok açık, net ortada. Üniversite sayımız 76'ydı ve biz ona 99 yeni üniversite ilave ettik, şu anda 175 üniversitemiz var. İlk ve ortaöğretimde 79 yılda yapılan yurt ve pansiyon sayısı bin 450. Geçtiğimiz 12 yıl içinde Türkiye'de biz bunun üzerine bin 162 yurt ve pansiyon açtık. Türkiye genelinde 19 bin laboratuvar vardı, biz 12 yılda buna 15 bin laboratuvar ilave ettik. Kütüphane sayısı 12 bin adetti, 12 yılda biz buna 5 bin kütüphane ilave ettik.

Okullarımızda tek tük bilgisayar vardı, bizim 12 yıl içinde gönderdiğimiz bilgisayar sayısı bir milyon civarında. Fatih Projesi kapsamında şu ana kadar okullarımıza 3 bin 657 etkileşimli tahta, çok fonksiyonlu yazıcı ve kamera kazandırdık. Öğrencilerimize dağıttığımız tablet bilgisayar sayısı 737 bin rakamına ulaştı. Tabii şimdi buna ilave aslında 10 milyon tablet bilgisayar, onun şu anda hazırlıkları yapılıyor.

Öğretmen sayısı konusundaki en önemli yere geliyorum, rakamların geçmişle kıyası mümkün değil. Şu anda 852 bin öğretmenimiz var. Bunların 459 bini geçtiğimiz 12 yıl içinde göreve başladı."

"Eğitimi hükümetimizin en öncelikli alanı ilan ettik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümete geldiklerinde eğitimi en öncelikli alan ilan ettiklerini belirterek, bütçenin yaklaşık yarısını, kadroların yarısını eğitime tahsis ettiklerini söyledi. Erdoğan, "Çünkü 4 temel taş önemliydi. Bir eğitim, iki sağlık, üç adalet, dört emniyet" dedi. 

12 yıllık süreçte, yılların ihmalini gidermek için eğitimin altyapısında, muhtevada, programlarda, ölçme değerlendirmede köklü reformlar gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, "Şimdi eğitim öğretimde, artık biliyorsunuz, değerler dönemi başladı. Bu değerler döneminde, eskiden böyle bir şey yoktu ama şimdi değerler dönemindeyiz,  gerçekten eğitim öğretim camiası bunu adeta ayrı bir branş olarak öğrencilerimize veriyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Eğitimin özüne, ruhuna ters"

"Dershane gibi eğitimin özüne, ruhuna, eğitimin gayesine tamamen ters bir meseleye neşter attık diye nasıl saldırılara maruz kaldığımızı sizler de izlediniz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Dershaneleri kaldırarak öğrenci lehine, öğretmen lehine, özellikle de veliler lehine bir adım atmak istiyorsunuz karşınıza çok büyük ihanet şebekeleri çıkarılıyor" dedi.

Erdoğan, dershaneleri bir yerde de öğretmenlere saygısızlık olarak gördüğünü dile getirerek, "Benim öğretmenim bana okulda zaten ders veriyor. 'Öğretmenim senin verdiğin ders bana yeterli değil, ben bunun dışında bir de akşamları veya hafta sonu para verip, gidip ayrıca ders alacağım.' Nereden? Dershaneden" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Önemli klişeler de var o dönemde tabii. Test, üniversite imtihanı, hepsi dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyordu. Geldiğimizde bununla da karşı karşıya kaldık. Okul müfredatına göre değil. Buna göre hazırlanıyor ve çocuklarımız buna göre üniversite imtihanına giriyorlardı. Biz o çarka tabii girince oyun bozuldu. Eğitimin önündeki bütün engelleri, madde engelleri kaldırmanın mücadelesini veriyoruz, yoksuluğu eğitimin önünde bir engel olmaktan çıkarmanın mücadelesini veriyoruz ama öte yandan Anadolu'daki, Trakya'daki yoksul köylü yeri geliyor traktörünü, tarlasını satarak çocuğunu dershaneye göndermek gibi izah edilemez bir zulme katlanmak zorunda kalıyor. Bazı yerde bakıyorsunuz anne kolundaki bileziğini satıyor. Niye? 'Çocuğumu dershaneye göndereyim, aksi takdirde üniversiteye giremez. Bunlarla karşı karşıya kaldık gittiğimiz birçok yerlerde anneler önümüzü kestiklerinde bize bunu söylediler. 'O zaman bu okullar niye var' dediler. 'Bu okullar varsa bu dershane niye var' dediler ve haklıydılar. Bu soruyu bu şekilde bize yönelttiler."

"Kirli tezgahını korumak isteyen ihanet şebekeleri" 

"Siz bu zulmü ortadan kaldırmak istediğinizde karşına kendi kirli tezgahını korumak isteyen, gözünü para bürümüş, gözünü hırs bürümüş bazı ihanet şebekeleri çıkıyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte ne yaptıklarını gördünüz, bir grup, dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atmaktan, ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacağını herkese gösterdi. Niye? Oradan ihanet sistemlerine para devşiriyorlardı, oradan ihanet çetelerine adam devşiriyorlardı. Siz bu kirli çarka çomak soktuğunuzda da en ağır iftiralara, ithamlara, hatta darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz. O orada tezgahını koruyacak, adeta Anadolu'nun, Trakya'nın yoksul, gariban insanının kanını emecek, emeğini sömürecek, siz bu zulme karşı çıktığınız için iftiralara, ithamlara, darbe girişimlerine maruz kalacaksınız. İşte biz buna boyun eğmedik. Hatta son dönemde bunu çok açık, net söyledim. Bundan böyle Milli Eğitim Bakanlığımız hafta sonu cumartesi, pazar isteyen öğrencilere okullarımızda ücretsiz takviye kursları verecek dedik. Bunu inşallah belli yerlerde de şu anda uygulaması başladı ve tüm Türkiye geneline bu yayılacak. Hangi öğrenci takviye kursu almak istiyorsa cumartesi pazar günlerinde bu kursların verileceği okullarda, kurslarını ücretsiz alacak. Niye? Devlet, vatandaşının hizmetinde, milletinin hizmetinde olduğunu da bu şekilde ortaya koymuş olacak. Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Allah'ın izniyle de bu dershane sorununu artık Türkiye'nin gündeminden çıkardık, çıkarıyoruz. 2015 Eylül, bitiyor."

"Kendi sanatçısından utanan gençlerimiz var"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her gencin "Albert Einstein" kimdir denirse söyleyecek bir ya da birkaç cümlesinin bulunduğunu,  "İbni Sina kimdir" denirse çoğunun bu ismi hiç duymadığının görüleceğini belirterek, "Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi'yi, Itri'yi tanımayan Neşat Ertaş dinlemeyi hakir gören kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var" dedi.

Erdoğan, Antalya'da yapılan 19. Milli Eğitim Şurası'nda yaptığı konuşmada, eğitimde başörtüsü yasağını, katsayı engelini, belli dillerdeki yasakları ve belli derslerdeki kısıtlamaları kaldırdıklarını vurguladı.

Söz konusu reformaları yaparken çok ciddi dirençle karşılaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğitimi, öğrenci formatlamak olarak gören bir zihniyet, attığımız her adımda karşımıza çıktı. Attığımız her adımda önümüze engeller çıkardı. Allah'a çok şükür, milletimizin de desteğiyle bütün bu engelleri aştık, bütün bu dirençleri geride bıraktık ve eğitimi tam da olması gibi özgürlükle buluşturduk, seçme hakkıyla tercih hakkıyla buluşturduk. Açıkça söylüyorum; eğitimi insan formatlama aracı olarak kullanılmasına bizim tahammülümüz olamaz, aynı şekilde öğrencileri adeta at yarışındaymış gibi birbiriyle yarıştıran sisteme de bizim tahammülümüz olamaz" diye konuştu.

Erdoğan, eğitimi, sınav kazanma aracından çıkarıp, öğrencilerin kendi yeteneklerine göre, kendilerini geliştireceği bir sisteme kavuşturmak zorunda olduklarının altını çizdi.

"Sınav kazanmak için değil öğrenmek için eğitim, test çözebilmek için değil bilgi edinebilmek için eğitim, sınıf geçmek için iş bulabilmek için kariyer yapabilmek için değil bilgiye ve hikmete ulaşabilmek için eğitim, öğretim" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İşte, bizim eğitimde bunu başarmamız, değerler eğitimini, eğitim sistemimize egemen kılmamız gecikmiş ama aynı zamanda kaçınılmaz, ertelenemez bir şarttır. Bu, şu anda başarılıyor, başarıldığı için de teşekkür ediyor, tebrik ediyorum. Yapılan tüm reformlar buna yöneliktir. İnşallah en iyi sistemi oturtarak, Türkiye için, öğrencilerimiz için en iyi yöntemleri bularak, değişimde karar kılarak, sarsılmaz bir eğitim sistemini de Türkiyemize kazandırmış olacağız. Bu noktada öğretmenlerimizin, eğitim yöneticilerimizin, tüm eğitim camiamızın büyük sorumluluğu var."

"Talimde ve terbiyede ciddi arıza var demektir"

Erdoğan, eğitim sisteminin en başta öğrenciye özgüven vermek zorunda olduğunu her fırsatta ifade ettiğini vurguladı. Milli eğitim sisteminin öğrenciye özgüven aşılamak noktasında, kendisini özeleştiriye tabi tutmasının kaçınılmaz olduğunu düşündüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Eğer gençlerimiz eğitim gördükçe, diline, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancılaşıyorsa orada çok ciddi eğitim, öğretim sorunu var demektir. Eğer gençlerimiz en başta kendilerine, mensup oldukları topluma ve ülkeye yabancı oluyorsa eğitim sisteminin kendisini özeleştiriye tabi tutması kaçınılmazdır. Okullar dünyanın neresinde olursa olsun kendi dilinden, kendi toplumundan, kendi kültür ve medeniyetinden utanan ve uzaklaşan bireyler yetiştiriyorsa orada talimde ve terbiyede ciddi arıza var demektir.

'Einstein kimdir' deseniz, her gencin söyleyecek bir ya da birkaç cümlesi vardır. 'İbni Sina kimdir' deseniz çoğunun bu ismi hiç duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi'yi, Itri'yi tanımayan Neşat Ertaş dinlemeyi hakir gören kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var. Konuşurken İngilizce'nin Fransızca'nın aksanıyla Türkçe konuşan ama kendi kelimelerinden, atasının ecdadının kelimelerinden, onları kullanmaktan, onları telaffuz etmekten mahcubiyet duyan gençlerimiz var.  Başka kültürlere ait hayat tarzlarını, sanatları, giyim, kuşamı yücelten kendi toplumuna, kendi toprağına ait değerleri tahkir eden ne yazık ki gençlerimiz var. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün, bu gençleri de hiçbir şekilde suçlayamayız. İki yüz yıldır eğitimin formatlama aracına dönüştüğü bir sistem ne yazık ki kendisine yabancı bireyler yetiştiriyor ve bunu da cesaret edip hiç kimse sorgulamıyor, sorgulayamıyor. İşte bizim en başta bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor"

"Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır"

Erdoğan, öğrencilere kompleks, eziklik değil özgüven aşılayan bir muhtevayı ve müfredatı eğitim sistemine kazandırılması gerektiğinin altını çizerek, "Bizim öğrencilerimiz elbette Einstein'ı öğrenecek ama bunun yanında İbni Sina'yı da öğrenmeli. Beethoven'ı öğrendiği kadar bizim öğrencimiz Itri'yi Dede Efendi'yi de öğrenmeli, tanımalı, bilmeli, dinlemeli. Başka kültürleri, başka dilleri tanıdığı kadar bizim öğrencilerimiz kendi dillerini, ecdadın kelimelerini, ecdadın yazısını, sanatını da hiçbir kompleks hissetmeden öğrenebilmeli. Şunu unutmayalım: Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır. Biz kendi değerlerimizle, kendi özümüzle, kendi tarih ve medeniyet birikimimizle biz olacağız, o şekilde biz kalacağız" değerlendirmesinde bulundu.

"Öncü, lider, takip edilen bir ülke olacağız"

"İlim, Çin'de de olsa Amerika'da da olsa gidip alacağız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Çünkü biz şuna inanan bir toplumuz: İlim, Müslüma'nın yitiğidir, nerede bulursa alır. Ancak Çin'deki Amerika'daki ilmi alırken, kendi özümüzden, ruhumuzdan kopmayacağız. BaşkalarIna hayranlık duyan değil kendisine hayranlık duyulmasını gaye edinen bir gençliği, bu gençliği yetiştirecek bir eğitim-öğretim sistemini işte bu şura vasıtasıyla inşa edeceğimize, ihya edeceğimize inanıyorum. Bunu gerçekleştirecek olan siz değerli öğretmenlerimizsiniz, eğitim yöneticilerimizdir, eğitim camiamızın her bir mensubudur. Ekonominin ihtiyacı olan inanın özgüvenli gençlerdir. Demokrasimizin, siyasetimizin, idaremizin ihtiyacı olan kendisine güvenen, kendisini bilen, toplumunu bilen gençlerdir. Biz, biz olduğumuz zaman göreceksiniz takip etmekten, taklit etmekten çıkacak; öncü, lider, takip edilen bir ülke olacağız."

 

 

 

 

 

> Cumhurbaşkanı, ‘19. Milli Eğitim Şurası’nda konuştu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen "19. Milli Eğitim Şurası"nda konuşuyor…

Erdoğan, "Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Allah'ın izniyle de bu dershane sorununu artık Türkiye'nin gündeminden çıkardık, çıkarıyoruz. 2015 Eylül bitiyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğitimi insan formatlama aracı olarak kullanılmasına bizim tahammülümüz olamaz, aynı şekilde öğrencileri adeta at yarışındaymış gibi birbiriyle yarıştıran sisteme bizim tahammülümüz olamaz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin Einstein kadar İbni Sina'yı, Beethoven kadar Dede Efendi ve Itri'yi de öğrenmesi, başka dilleri tanıdığı kadar kendi dillerini tanıması gerektiğini belirterek, "Şunu unutmayalım: Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır. Biz kendi değerlerimizle, kendi özümüzle, kendi tarih ve medeniyet birikimimizle biz olacağız, o şekilde biz kalacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya'da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası'nda yaptığı konuşmasında öne çıkanlar şöyle;

Milli Eğitim Şurası'nda bürokratik katılımın azaltılmasından, öğrenci, öğretmen, veli ve sivil toplum örgütü iştiraklerinin çoğaltılmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, şuranın gerek katılımcıları gerek muhtevasıyla fark oluşturacağına inandığını söyledi.

Şuranın Antalya'da gerçekleşmesinin de isabetli bir karar olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığını dün itibarıyla devraldığını, bir yıl boyunca küresel ekonomiye yön veren G-20 platformunun nabzının Türkiye'de, ağırlıkla Antalya'da atacağını belirtti.

G-20 Liderler Zirvesi'nin gelecek yıl Antalya'da yapılacağını hatırlatan Erdoğan, Antalya ve Türkiye'nin bu süreç içinde dünya gündeminde önemli yer alacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "G-20 Dönem Başkanlığının Türkiye'ye, özellikle de zirvenin yapılacağı Antalya'ya hayırlı olmasını diliyor, bu büyük zirveye ev sahipliği yapacak Antalya'yı, Antalyalı kardeşlerimizi de şimdiden tebrik ediyorum" diye konuştu.

Milli eğitimin nabzının da beş gün boyunca Antalya'da, şurada atacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şura gündemindeki konuların Türkiye'deki hemen her aileyi çok yakından ilgilendirdiğini, bu konu başlıklarıyla ilgili nihai istişarelerin yapılacağını ifade etti. Erdoğan, "Umuyorum ki oldukça önemli, isabetli ve hayırlı kararlar alınacak" dedi.

"Muhteva sürekli güncellenecektir"

Şurada, "öğretim programları ve haftalık ders çizelgeleri" başlığı altında eğitimin muhtevasının istişare edileceğine, eğitimin kalitesinin artırılması için kararlar alınacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu, 12 yıllık Başbakanlığım döneminde de, her gittiğimiz yerde önümüze çıkan, gerçekten bizler için önem arzeden ve bu muhtevayı daha nasıl zenginleştirebiliriz, nasıl daha güçlü bir hale getirebiliriz, güçlü nesilleri böyle bir muhtevayla nasıl yetiştirebiliriz... Bunun üzerinde çok konuşuldu, tartışıldı. Bu şura artık bu işin inşallah finali olur diye düşünüyorum. Tabii ki muhteva sürekli güncellenecektir, bunu burada noktalamak mümkün değil. Gelecekte yine bu şuralarla bu güncellemeler de yapılmaya devam edecektir" değerlendirmesinde bulundu.

"Öğretmen ve eğitim yöneticilerinin niteliğinin artırılması" başlığının da önemine işaret eden Erdoğan, "İstediğiniz kadar müfredatı kaliteli, güçlü yapın, nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra buradan netice almanız mümkün değil" dedi.

Hazreti Ali'nin "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" yaklaşımının öğretmenin değerini ortaya koyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizler öğretmenlerimizin eseriyiz. Onlarla bizler var olduk. Onlar bizi, hamdolsun, bugünlere taşıdılar. Biz onların adeta o topraklardaki attıkları tohumlarız, ama bize baktılar, bizi o attıkları yerde bırakmadılar. Bizler oradan yetiştik ve bugünlere geldik" ifadelerini kullandı.

"Uyuşturucu tehdidine karşı kararlar alınacak"

"Okul güvenliği"nin de şurada ele alınacak başlıklar arasında yer aldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uyuşturucunun ciddi bir tehdit teşkil ettiği bu çağda okulların ve öğrencilerin bu tehlikeden uzak tutulması konusunda şurada tatmin edici, rahatlatıcı kararlar alınacağını kaydetti.

Türkiye'de eğitim ve öğretimde 31 milyon civarında öğrenci olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bütün bu öğrencilerin rahat, huzurlu olacağı, kendilerini güvende hissedecekleri bir eğitim öğretim sisteminin inşa edilmesi önem arz ediyor. Sadece öğrencilerin değil öğretmenlerin, velilerin ve eğitim öğretim camiasının da artık yerleşik bir yapı içerisinde, öngörülebilir bir sistemle, aynı zamanda huzur ve güven ortamına kavuşmaları gerekiyor. Hepimiz biliyoruz ki eğitim ve öğretim hayat boyunca devam eden, yaşayan canlı bir süreçtir. Değişim, eğitim öğretimin zaten ruhunda, özünde vardır. Yeni bilgiler, yeni şartlar ortaya çıktıkça, ihtiyaçlar yenilendikçe eğitim öğretimin de değişmesi son derece tabiidir."

"Dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atmaktan..."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, -"Bir grup, dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atmaktan, ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacağını herkese gösterdi. Niye? Oradan ihanet sistemlerine para devşiriyorlardı, oradan ihanet çetelerine adam devşiriyorlardı. Siz bu kirli çarka çomak soktuğunuzda da en ağır iftiralara, ithamlara, hatta darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Antalya'da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası'nın açılışında yaptığı konuşmada, eğitim öğretimde 10 yılların, hatta 100 yılların ihmallerinin telafi edildiği bir süreçten geçildiğini,  buna "değişim dönüşüm süreci" de denilebileceğini söyledi.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında eğitim öğretim konusunda ciddi seferberliğin söz konusu olduğunu belirten Erdoğan, "Bu ciddi seferberliğin ardından dikkatinizi çekiyorum 2002 yılında bizim hükümeti devraldığımız günlere kadar bazı istisnalar dışında çok ciddi bir duraklama dönemi yaşandı" diye konuştu.

Erdoğan, 2002'de Türkiye'deki toplam derslik sayısının 346 bin olduğunu, bunun da tamamının Cumhuriyet döneminde yapılmadığını, Osmanlı döneminden intikal eden derslikler de bulunduğunu anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum Osmanlı dönemi artı 79 yıllık Cumhuriyet döneminde yapılan derslik sayısı 346 bin ama bizim hükümette olduğumuz dönemde yani 12 yılda Türkiye'ye kazandırdığımız derslik sayısı 235 bin. Biz 12 yılda 79 yılda yapılanın 3'te 2'sinden daha fazla derslik inşa ettik ama buna rağmen ihtiyaç karşılanmış değil" ifadesini kullandı.

Kendisinin okuduğu sınıfta 76 öğrenci bulunduğunu belirten Erdoğan, "Bizimki iyiymiş, halbuki 100'ü aşkın öğrencinin okuduğu Anadolu'da sınıflar vardı, bunları yaşadık" dedi.

Sınıfların en fazla 30 öğrenciden oluşmasını hedeflediklerini, bazı yerlerde bu rakam yakalanamasa da genel itibarıyla sınıflarda öğrenci sayısının 30'un altında olduğunu ifade eden Erdoğan, bu rakamın daha iyi bir noktaya geleceğine inancını dile getirdi.

"Mesele sadece sınıf mevcutları değil"

"Eğer duraklama dönemi dediğimiz o dönemlerde bizim yaptığımız gibi bir derslik seferberliği başlatılmış olsaydı şu anda bizim kalabalık sınıf diye bir derdimiz olmayacaktı" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Mesele sadece sınıf mevcutları değil. Görevi devraldığımızda okul sayısı yeterli değildi, öğretmen sayısı yeterli değildi, yurt, pansiyon, spor salonu, kütüphane sayısı yeterli değildi. 2002 yılında dahi okullarımız, sınıflarımız bilgisayarla tanışmış halde henüz değildi. Bakın sadece birkaç rakam vereceğim. Bu bir şura olduğu için rakamları vermek durumundayım. 12 yıl önce Türkiye'de 11 bin anaokulu vardı, 12 yılda biz 15 bin yeni anaokulu açtık. Çok açık, net ortada. Üniversite sayımız 76'ydı ve biz ona 99 yeni üniversite ilave ettik, şu anda 175 üniversitemiz var. İlk ve ortaöğretimde 79 yılda yapılan yurt ve pansiyon sayısı bin 450. Geçtiğimiz 12 yıl içinde Türkiye'de biz bunun üzerine bin 162 yurt ve pansiyon açtık. Türkiye genelinde 19 bin laboratuvar vardı, biz 12 yılda buna 15 bin laboratuvar ilave ettik. Kütüphane sayısı 12 bin adetti, 12 yılda biz buna 5 bin kütüphane ilave ettik.

Okullarımızda tek tük bilgisayar vardı, bizim 12 yıl içinde gönderdiğimiz bilgisayar sayısı bir milyon civarında. Fatih Projesi kapsamında şu ana kadar okullarımıza 3 bin 657 etkileşimli tahta, çok fonksiyonlu yazıcı ve kamera kazandırdık. Öğrencilerimize dağıttığımız tablet bilgisayar sayısı 737 bin rakamına ulaştı. Tabii şimdi buna ilave aslında 10 milyon tablet bilgisayar, onun şu anda hazırlıkları yapılıyor.

Öğretmen sayısı konusundaki en önemli yere geliyorum, rakamların geçmişle kıyası mümkün değil. Şu anda 852 bin öğretmenimiz var. Bunların 459 bini geçtiğimiz 12 yıl içinde göreve başladı."

"Eğitimi hükümetimizin en öncelikli alanı ilan ettik"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümete geldiklerinde eğitimi en öncelikli alan ilan ettiklerini belirterek, bütçenin yaklaşık yarısını, kadroların yarısını eğitime tahsis ettiklerini söyledi. Erdoğan, "Çünkü 4 temel taş önemliydi. Bir eğitim, iki sağlık, üç adalet, dört emniyet" dedi. 

12 yıllık süreçte, yılların ihmalini gidermek için eğitimin altyapısında, muhtevada, programlarda, ölçme değerlendirmede köklü reformlar gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, "Şimdi eğitim öğretimde, artık biliyorsunuz, değerler dönemi başladı. Bu değerler döneminde, eskiden böyle bir şey yoktu ama şimdi değerler dönemindeyiz,  gerçekten eğitim öğretim camiası bunu adeta ayrı bir branş olarak öğrencilerimize veriyor" değerlendirmesinde bulundu.

"Eğitimin özüne, ruhuna ters"

"Dershane gibi eğitimin özüne, ruhuna, eğitimin gayesine tamamen ters bir meseleye neşter attık diye nasıl saldırılara maruz kaldığımızı sizler de izlediniz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Dershaneleri kaldırarak öğrenci lehine, öğretmen lehine, özellikle de veliler lehine bir adım atmak istiyorsunuz karşınıza çok büyük ihanet şebekeleri çıkarılıyor" dedi.

Erdoğan, dershaneleri bir yerde de öğretmenlere saygısızlık olarak gördüğünü dile getirerek, "Benim öğretmenim bana okulda zaten ders veriyor. 'Öğretmenim senin verdiğin ders bana yeterli değil, ben bunun dışında bir de akşamları veya hafta sonu para verip, gidip ayrıca ders alacağım.' Nereden? Dershaneden" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Önemli klişeler de var o dönemde tabii. Test, üniversite imtihanı, hepsi dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyordu. Geldiğimizde bununla da karşı karşıya kaldık. Okul müfredatına göre değil. Buna göre hazırlanıyor ve çocuklarımız buna göre üniversite imtihanına giriyorlardı. Biz o çarka tabii girince oyun bozuldu. Eğitimin önündeki bütün engelleri, madde engelleri kaldırmanın mücadelesini veriyoruz, yoksuluğu eğitimin önünde bir engel olmaktan çıkarmanın mücadelesini veriyoruz ama öte yandan Anadolu'daki, Trakya'daki yoksul köylü yeri geliyor traktörünü, tarlasını satarak çocuğunu dershaneye göndermek gibi izah edilemez bir zulme katlanmak zorunda kalıyor. Bazı yerde bakıyorsunuz anne kolundaki bileziğini satıyor. Niye? 'Çocuğumu dershaneye göndereyim, aksi takdirde üniversiteye giremez. Bunlarla karşı karşıya kaldık gittiğimiz birçok yerlerde anneler önümüzü kestiklerinde bize bunu söylediler. 'O zaman bu okullar niye var' dediler. 'Bu okullar varsa bu dershane niye var' dediler ve haklıydılar. Bu soruyu bu şekilde bize yönelttiler."

"Kirli tezgahını korumak isteyen ihanet şebekeleri" 

"Siz bu zulmü ortadan kaldırmak istediğinizde karşına kendi kirli tezgahını korumak isteyen, gözünü para bürümüş, gözünü hırs bürümüş bazı ihanet şebekeleri çıkıyor" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte ne yaptıklarını gördünüz, bir grup, dershaneler uğruna ülkeyi ateşe atmaktan, ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacağını herkese gösterdi. Niye? Oradan ihanet sistemlerine para devşiriyorlardı, oradan ihanet çetelerine adam devşiriyorlardı. Siz bu kirli çarka çomak soktuğunuzda da en ağır iftiralara, ithamlara, hatta darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz. O orada tezgahını koruyacak, adeta Anadolu'nun, Trakya'nın yoksul, gariban insanının kanını emecek, emeğini sömürecek, siz bu zulme karşı çıktığınız için iftiralara, ithamlara, darbe girişimlerine maruz kalacaksınız. İşte biz buna boyun eğmedik. Hatta son dönemde bunu çok açık, net söyledim. Bundan böyle Milli Eğitim Bakanlığımız hafta sonu cumartesi, pazar isteyen öğrencilere okullarımızda ücretsiz takviye kursları verecek dedik. Bunu inşallah belli yerlerde de şu anda uygulaması başladı ve tüm Türkiye geneline bu yayılacak. Hangi öğrenci takviye kursu almak istiyorsa cumartesi pazar günlerinde bu kursların verileceği okullarda, kurslarını ücretsiz alacak. Niye? Devlet, vatandaşının hizmetinde, milletinin hizmetinde olduğunu da bu şekilde ortaya koymuş olacak. Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadele etmeye devam edeceğiz. Allah'ın izniyle de bu dershane sorununu artık Türkiye'nin gündeminden çıkardık, çıkarıyoruz. 2015 Eylül, bitiyor."

"Kendi sanatçısından utanan gençlerimiz var"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her gencin "Albert Einstein" kimdir denirse söyleyecek bir ya da birkaç cümlesinin bulunduğunu,  "İbni Sina kimdir" denirse çoğunun bu ismi hiç duymadığının görüleceğini belirterek, "Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi'yi, Itri'yi tanımayan Neşat Ertaş dinlemeyi hakir gören kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var" dedi.

Erdoğan, Antalya'da yapılan 19. Milli Eğitim Şurası'nda yaptığı konuşmada, eğitimde başörtüsü yasağını, katsayı engelini, belli dillerdeki yasakları ve belli derslerdeki kısıtlamaları kaldırdıklarını vurguladı.

Söz konusu reformaları yaparken çok ciddi dirençle karşılaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Eğitimi, öğrenci formatlamak olarak gören bir zihniyet, attığımız her adımda karşımıza çıktı. Attığımız her adımda önümüze engeller çıkardı. Allah'a çok şükür, milletimizin de desteğiyle bütün bu engelleri aştık, bütün bu dirençleri geride bıraktık ve eğitimi tam da olması gibi özgürlükle buluşturduk, seçme hakkıyla tercih hakkıyla buluşturduk. Açıkça söylüyorum; eğitimi insan formatlama aracı olarak kullanılmasına bizim tahammülümüz olamaz, aynı şekilde öğrencileri adeta at yarışındaymış gibi birbiriyle yarıştıran sisteme de bizim tahammülümüz olamaz" diye konuştu.

Erdoğan, eğitimi, sınav kazanma aracından çıkarıp, öğrencilerin kendi yeteneklerine göre, kendilerini geliştireceği bir sisteme kavuşturmak zorunda olduklarının altını çizdi.

"Sınav kazanmak için değil öğrenmek için eğitim, test çözebilmek için değil bilgi edinebilmek için eğitim, sınıf geçmek için iş bulabilmek için kariyer yapabilmek için değil bilgiye ve hikmete ulaşabilmek için eğitim, öğretim" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İşte, bizim eğitimde bunu başarmamız, değerler eğitimini, eğitim sistemimize egemen kılmamız gecikmiş ama aynı zamanda kaçınılmaz, ertelenemez bir şarttır. Bu, şu anda başarılıyor, başarıldığı için de teşekkür ediyor, tebrik ediyorum. Yapılan tüm reformlar buna yöneliktir. İnşallah en iyi sistemi oturtarak, Türkiye için, öğrencilerimiz için en iyi yöntemleri bularak, değişimde karar kılarak, sarsılmaz bir eğitim sistemini de Türkiyemize kazandırmış olacağız. Bu noktada öğretmenlerimizin, eğitim yöneticilerimizin, tüm eğitim camiamızın büyük sorumluluğu var."

"Talimde ve terbiyede ciddi arıza var demektir"

Erdoğan, eğitim sisteminin en başta öğrenciye özgüven vermek zorunda olduğunu her fırsatta ifade ettiğini vurguladı. Milli eğitim sisteminin öğrenciye özgüven aşılamak noktasında, kendisini özeleştiriye tabi tutmasının kaçınılmaz olduğunu düşündüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Eğer gençlerimiz eğitim gördükçe, diline, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancılaşıyorsa orada çok ciddi eğitim, öğretim sorunu var demektir. Eğer gençlerimiz en başta kendilerine, mensup oldukları topluma ve ülkeye yabancı oluyorsa eğitim sisteminin kendisini özeleştiriye tabi tutması kaçınılmazdır. Okullar dünyanın neresinde olursa olsun kendi dilinden, kendi toplumundan, kendi kültür ve medeniyetinden utanan ve uzaklaşan bireyler yetiştiriyorsa orada talimde ve terbiyede ciddi arıza var demektir.

'Einstein kimdir' deseniz, her gencin söyleyecek bir ya da birkaç cümlesi vardır. 'İbni Sina kimdir' deseniz çoğunun bu ismi hiç duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarının adını ezbere sayan ama Dede Efendi'yi, Itri'yi tanımayan Neşat Ertaş dinlemeyi hakir gören kendi sanatçısından maalesef utanan gençlerimiz var. Konuşurken İngilizce'nin Fransızca'nın aksanıyla Türkçe konuşan ama kendi kelimelerinden, atasının ecdadının kelimelerinden, onları kullanmaktan, onları telaffuz etmekten mahcubiyet duyan gençlerimiz var.  Başka kültürlere ait hayat tarzlarını, sanatları, giyim, kuşamı yücelten kendi toplumuna, kendi toprağına ait değerleri tahkir eden ne yazık ki gençlerimiz var. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün, bu gençleri de hiçbir şekilde suçlayamayız. İki yüz yıldır eğitimin formatlama aracına dönüştüğü bir sistem ne yazık ki kendisine yabancı bireyler yetiştiriyor ve bunu da cesaret edip hiç kimse sorgulamıyor, sorgulayamıyor. İşte bizim en başta bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor"

"Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır"

Erdoğan, öğrencilere kompleks, eziklik değil özgüven aşılayan bir muhtevayı ve müfredatı eğitim sistemine kazandırılması gerektiğinin altını çizerek, "Bizim öğrencilerimiz elbette Einstein'ı öğrenecek ama bunun yanında İbni Sina'yı da öğrenmeli. Beethoven'ı öğrendiği kadar bizim öğrencimiz Itri'yi Dede Efendi'yi de öğrenmeli, tanımalı, bilmeli, dinlemeli. Başka kültürleri, başka dilleri tanıdığı kadar bizim öğrencilerimiz kendi dillerini, ecdadın kelimelerini, ecdadın yazısını, sanatını da hiçbir kompleks hissetmeden öğrenebilmeli. Şunu unutmayalım: Taklit eden, takip eden her zaman bir adım geride kalır. Biz kendi değerlerimizle, kendi özümüzle, kendi tarih ve medeniyet birikimimizle biz olacağız, o şekilde biz kalacağız" değerlendirmesinde bulundu.

"Öncü, lider, takip edilen bir ülke olacağız"

"İlim, Çin'de de olsa Amerika'da da olsa gidip alacağız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Çünkü biz şuna inanan bir toplumuz: İlim, Müslüma'nın yitiğidir, nerede bulursa alır. Ancak Çin'deki Amerika'daki ilmi alırken, kendi özümüzden, ruhumuzdan kopmayacağız. BaşkalarIna hayranlık duyan değil kendisine hayranlık duyulmasını gaye edinen bir gençliği, bu gençliği yetiştirecek bir eğitim-öğretim sistemini işte bu şura vasıtasıyla inşa edeceğimize, ihya edeceğimize inanıyorum. Bunu gerçekleştirecek olan siz değerli öğretmenlerimizsiniz, eğitim yöneticilerimizdir, eğitim camiamızın her bir mensubudur. Ekonominin ihtiyacı olan inanın özgüvenli gençlerdir. Demokrasimizin, siyasetimizin, idaremizin ihtiyacı olan kendisine güvenen, kendisini bilen, toplumunu bilen gençlerdir. Biz, biz olduğumuz zaman göreceksiniz takip etmekten, taklit etmekten çıkacak; öncü, lider, takip edilen bir ülke olacağız."

 

 

 

 

 

Son Güncelleme: Salı, 02 Aralık 2014 13:01

Gösterim: 2228


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.