Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “İç tutarlılığını yitirmiş yapıyla bugünkü yükseköğretim düzenimizi istenen hedeflere ulaştırmak mümkün görünmüyor“ dedi.
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İzmir’de Yaşar Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu’nda düzenlenen “Türk Yüksek Öğreniminin Geleceğinde Üniversiteler Kenti İzmir’in Yeri ve Önemi” konulu panelde konuştu.
Bakan Avcı, bugünkü yükseköğretim düzeninin 1980 askeri darbesinin ürünü olduğunu ve 27 devlet üniversitesine göre tasarlandığını kaydetti.
“Bu elbise bu bedene dar geliyor”
Bugün üniversitelerin sayılarının 200´e yaklaştığını, niteliksel olarak farklılaştıklarını, yükseköğretim düzeninin yükseköğrenim evrimini yönetmekte yetersiz kaldığını dile getiren Bakan Avcı, "Zaten bu işin başından beri içinde olanlar da bugün yürütenler de itiraf ediyorlar; bugünkü yükseköğretim elbisesi bu bedene uymuyor, sayısal olarak da uymuyor, niteliksel olarak da uymuyor" diye konuştu.
Üniversitelerde çeşitlilik bulunduğunu ifade eden Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti: "Devlet üniversiteleri içerisinde kurumsal kültürü olan eski üniversitelerimiz var. Orta yaş üniversitelerimiz var, kendi kurumsal kültürlerini az çok oluşturmuş gibi görünen ancak henüz ayakları üzerinde zor duran, herhangi bir kurumsal kültür oluşturamamış, sürekli merkezin müdahalelerine ve himayesine ihtiyaç duyan devlet üniversitelerimiz var. Vakıf üniversitelerimiz de kendi içinde farklılaşıyor. Bir yanda gerçekten vakıf olan, vakfedilmiş varlıklar üzerinde yükselen üniversitelerimiz var, bir yanda özel üniversite açmak anayasal olarak mümkün olmadığı için bir tür muvazaa yoluyla vakıf üniversitesi gibi kurulmuş ve ilk fırsatta özel üniversiteye dönüşmek isteyen üniversitelerimiz var. O gün gerçekten iç tutarlılığı olan bu düzenlemenin daha sonra yapılan muhtelif düzenlemelerle kendi iç tutarlığı da kaybolmuş durumda. İç tutarlılığını yitirmiş yapıyla bugünkü yükseköğretim düzenimizi istenen hedeflere ulaştırmak mümkün görünmüyor."
Anayasal müeyyidelerle rapt edilmeyen çerçeve bir yasa
Yapılması gerekenin her üniversitenin kendi özel ihtiyaçlarına göre kendi yönetim modelini oluşturabilmesine imkân sağlayacak esnek bir çerçeve yasa olduğuna vurgu yapan Bakan Avcı, "Bu dönemde siyaset kurumu olarak hep birlikte yapamadığımız yeni anayasa, eğer önümüzdeki dönemde başarılabilirse bunun en önemli bileşenlerinden bir tanesi de yükseköğrenim konusunun böylesine sıkı bağlarla anayasal müeyyidelere rapt edilmemesi ve her üniversitenin kendi içinde kendi özel ihtiyaçlarına, hedeflerine, stratejilerine göre kendisini yoğurabileceği, biçimlendirebileceği, zaman içindeki farklılaşmalara göre bu biçimini de değiştirebileceği, buna imkân veren esnek bir çerçeve yasa, yükseköğrenim yasası olacak" dedi.
Üniversitelerin kurumsal kültürüne özgü yasa
Yükseköğretim yasası tartışmaları çerçevesinde hemen hemen tüm üniversitelerin, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının alternatif yükseköğretim yasası tasarıları geliştirdiğini dile getiren Bakan Avcı şunları kaydetti:
"Çok köklü bir üniversitemizin öğretim üyeleri de bir tasarı hazırlamışlar, bakanlığa atandığım ilk aylarda paylaşmak için geldiler. Güzel bir çalışma. Fakat kendilerine şunu söyledim, siz de pek çok Türk aydını gibi her şeye kendiniz nizam vermek istiyorsunuz. Öyle bir yasa tasarısı getiriyorsunuz ki bize, Şırnak Üniversitesi de Konya Selçuk Üniversitesi de İstanbul Teknik Üniversitesi de Sabancı Üniversitesi de sizin bu yasanızdan kaçamasın. Oysa ben sizden şunu beklerdim, siz bana demeliydiniz ki ey Millî Eğitim Bakanı bize karışma. Biz köklü bir üniversiteyiz. Kendine özgü kurumsal kültürü olan, kurumsallaşmış, diğer hiçbir üniversiteyle mukayese edilemeyecek özellikleri olan bir üniversiteyiz. Biz kendimizi böyle yönetmek istiyoruz. Başkalarına ne yapacağınız bizi ilgilendirmiyor ama biz bunca senelik üniversite olarak ne sizin ne de başkalarının bize yeni bir kıyafet, çerçeve çizmesini istemiyoruz. Sizden kendi hazırladığımız çerçevedeki yasayı istiyoruz."
Türk eğitim sistemine özgü üç model
Bakan Avcı, Türk eğitim sisteminde bugüne kadar ikisi akamete uğramış, biri hâlen yaşamını sürdüren üç özgün model bulunduğunu belirtti.
Bunlardan ilkinin köy enstitüleri, diğerinin ise maarif kolejleri olduğunu ifade eden Bakan Avcı, köy enstitüleri girişiminin çok iyi düşünülmüş bir proje olmasına karşın zaman içinde akamete uğratıldığını, 1956 yılında kurulan maarif kolejlerinin de önce Anadolu liselerine dönüştürülerek ve sonrasında sayısı artırılarak yozlaştığını söyledi.
"İmam hatip liselerinde sayısal ölçek iyi gözetilmeli"
Türkiye´nin hâlâ işlevini devam ettiren üçüncü orijinal eğitim girişiminin ise imam hatip liseleri olduğunu belirten Bakan Avcı şunları kaydetti: "O da bugün Anadolu liselerinin, maarif kolejlerini yüzeyselleştirmesi gibi sayısal ölçekler iyi gözetilmezse yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır ama çok Türkiye’ye özgü bir modeldir ve Türkiye´de eğer bir takım başka ülkelerde görüldüğü türden ekstremist akımlar neşvünema imkânı bulamadıysa bunda orijinal Türk deneyiminin de payı vardır."
"Üniversiteler ortaokuldan kendi öğrencilerini yetiştirsin"
Bakan Avcı, vakıf üniversitelerine bu anlamda dördüncü bir girişim olarak, Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi arasındaki ilişki gibi açacakları ortaokul ve liselerle ortaöğretimden itibaren öğrenci yetiştirmelerini önerdi.
Bunun, Türkiye´deki üniversitelerin genel şikâyetlerinden biri olan öğrencilerin yeterli donanımla gelmemeleri sorununa da çözüm sunacağını ifade eden Bakan Avcı şöyle devam etti: “Söz gelimi Yaşar Üniversitesi ama pekâlâ Kâtip Çelebi Üniversitesi de diğer üniversitelerimiz de sadece kendilerine öğrenci yetiştirmek üzere, ortaöğretim kurumları açmalıdırlar. Yani buradan mezun olan öğrenci, tıpkı Galatasaray örneğinde olduğu gibi Yaşar Üniversitesi’ne sınavsız girer ama Yaşar Üniversitesi’nin lisans ve hatta yüksek lisans programlarında göreceği eğitime çok hazırlıklı gelmiş olur."
Bu konuda Bakanlık olarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını ifade eden Bakan Avcı, konuşmasının sonunda İzmir´de okuyan ve okuyacak öğrencilere Ahmet Sipahioğlu´nun Tepeli Taklak kitabını okumalarını tavsiye etti.
Panelde ayrıca, İzmir Üniversiteler Platformu Dönem Başkanı ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Galip Akhan da platform çalışmaları hakkında bilgi verdi. Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Barkan ise, "Uluslararası Üniversite Kentleri" içerikli bir sunum yaptı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “İç tutarlılığını yitirmiş yapıyla bugünkü yükseköğretim düzenimizi istenen hedeflere ulaştırmak mümkün görünmüyor“ dedi.
Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İzmir’de Yaşar Üniversitesi Rektörlük Konferans Salonu’nda düzenlenen “Türk Yüksek Öğreniminin Geleceğinde Üniversiteler Kenti İzmir’in Yeri ve Önemi” konulu panelde konuştu.
Bakan Avcı, bugünkü yükseköğretim düzeninin 1980 askeri darbesinin ürünü olduğunu ve 27 devlet üniversitesine göre tasarlandığını kaydetti.
“Bu elbise bu bedene dar geliyor”
Bugün üniversitelerin sayılarının 200´e yaklaştığını, niteliksel olarak farklılaştıklarını, yükseköğretim düzeninin yükseköğrenim evrimini yönetmekte yetersiz kaldığını dile getiren Bakan Avcı, "Zaten bu işin başından beri içinde olanlar da bugün yürütenler de itiraf ediyorlar; bugünkü yükseköğretim elbisesi bu bedene uymuyor, sayısal olarak da uymuyor, niteliksel olarak da uymuyor" diye konuştu.
Üniversitelerde çeşitlilik bulunduğunu ifade eden Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti: "Devlet üniversiteleri içerisinde kurumsal kültürü olan eski üniversitelerimiz var. Orta yaş üniversitelerimiz var, kendi kurumsal kültürlerini az çok oluşturmuş gibi görünen ancak henüz ayakları üzerinde zor duran, herhangi bir kurumsal kültür oluşturamamış, sürekli merkezin müdahalelerine ve himayesine ihtiyaç duyan devlet üniversitelerimiz var. Vakıf üniversitelerimiz de kendi içinde farklılaşıyor. Bir yanda gerçekten vakıf olan, vakfedilmiş varlıklar üzerinde yükselen üniversitelerimiz var, bir yanda özel üniversite açmak anayasal olarak mümkün olmadığı için bir tür muvazaa yoluyla vakıf üniversitesi gibi kurulmuş ve ilk fırsatta özel üniversiteye dönüşmek isteyen üniversitelerimiz var. O gün gerçekten iç tutarlılığı olan bu düzenlemenin daha sonra yapılan muhtelif düzenlemelerle kendi iç tutarlığı da kaybolmuş durumda. İç tutarlılığını yitirmiş yapıyla bugünkü yükseköğretim düzenimizi istenen hedeflere ulaştırmak mümkün görünmüyor."
Anayasal müeyyidelerle rapt edilmeyen çerçeve bir yasa
Yapılması gerekenin her üniversitenin kendi özel ihtiyaçlarına göre kendi yönetim modelini oluşturabilmesine imkân sağlayacak esnek bir çerçeve yasa olduğuna vurgu yapan Bakan Avcı, "Bu dönemde siyaset kurumu olarak hep birlikte yapamadığımız yeni anayasa, eğer önümüzdeki dönemde başarılabilirse bunun en önemli bileşenlerinden bir tanesi de yükseköğrenim konusunun böylesine sıkı bağlarla anayasal müeyyidelere rapt edilmemesi ve her üniversitenin kendi içinde kendi özel ihtiyaçlarına, hedeflerine, stratejilerine göre kendisini yoğurabileceği, biçimlendirebileceği, zaman içindeki farklılaşmalara göre bu biçimini de değiştirebileceği, buna imkân veren esnek bir çerçeve yasa, yükseköğrenim yasası olacak" dedi.
Üniversitelerin kurumsal kültürüne özgü yasa
Yükseköğretim yasası tartışmaları çerçevesinde hemen hemen tüm üniversitelerin, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının alternatif yükseköğretim yasası tasarıları geliştirdiğini dile getiren Bakan Avcı şunları kaydetti:
"Çok köklü bir üniversitemizin öğretim üyeleri de bir tasarı hazırlamışlar, bakanlığa atandığım ilk aylarda paylaşmak için geldiler. Güzel bir çalışma. Fakat kendilerine şunu söyledim, siz de pek çok Türk aydını gibi her şeye kendiniz nizam vermek istiyorsunuz. Öyle bir yasa tasarısı getiriyorsunuz ki bize, Şırnak Üniversitesi de Konya Selçuk Üniversitesi de İstanbul Teknik Üniversitesi de Sabancı Üniversitesi de sizin bu yasanızdan kaçamasın. Oysa ben sizden şunu beklerdim, siz bana demeliydiniz ki ey Millî Eğitim Bakanı bize karışma. Biz köklü bir üniversiteyiz. Kendine özgü kurumsal kültürü olan, kurumsallaşmış, diğer hiçbir üniversiteyle mukayese edilemeyecek özellikleri olan bir üniversiteyiz. Biz kendimizi böyle yönetmek istiyoruz. Başkalarına ne yapacağınız bizi ilgilendirmiyor ama biz bunca senelik üniversite olarak ne sizin ne de başkalarının bize yeni bir kıyafet, çerçeve çizmesini istemiyoruz. Sizden kendi hazırladığımız çerçevedeki yasayı istiyoruz."
Türk eğitim sistemine özgü üç model
Bakan Avcı, Türk eğitim sisteminde bugüne kadar ikisi akamete uğramış, biri hâlen yaşamını sürdüren üç özgün model bulunduğunu belirtti.
Bunlardan ilkinin köy enstitüleri, diğerinin ise maarif kolejleri olduğunu ifade eden Bakan Avcı, köy enstitüleri girişiminin çok iyi düşünülmüş bir proje olmasına karşın zaman içinde akamete uğratıldığını, 1956 yılında kurulan maarif kolejlerinin de önce Anadolu liselerine dönüştürülerek ve sonrasında sayısı artırılarak yozlaştığını söyledi.
"İmam hatip liselerinde sayısal ölçek iyi gözetilmeli"
Türkiye´nin hâlâ işlevini devam ettiren üçüncü orijinal eğitim girişiminin ise imam hatip liseleri olduğunu belirten Bakan Avcı şunları kaydetti: "O da bugün Anadolu liselerinin, maarif kolejlerini yüzeyselleştirmesi gibi sayısal ölçekler iyi gözetilmezse yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır ama çok Türkiye’ye özgü bir modeldir ve Türkiye´de eğer bir takım başka ülkelerde görüldüğü türden ekstremist akımlar neşvünema imkânı bulamadıysa bunda orijinal Türk deneyiminin de payı vardır."
"Üniversiteler ortaokuldan kendi öğrencilerini yetiştirsin"
Bakan Avcı, vakıf üniversitelerine bu anlamda dördüncü bir girişim olarak, Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi arasındaki ilişki gibi açacakları ortaokul ve liselerle ortaöğretimden itibaren öğrenci yetiştirmelerini önerdi.
Bunun, Türkiye´deki üniversitelerin genel şikâyetlerinden biri olan öğrencilerin yeterli donanımla gelmemeleri sorununa da çözüm sunacağını ifade eden Bakan Avcı şöyle devam etti: “Söz gelimi Yaşar Üniversitesi ama pekâlâ Kâtip Çelebi Üniversitesi de diğer üniversitelerimiz de sadece kendilerine öğrenci yetiştirmek üzere, ortaöğretim kurumları açmalıdırlar. Yani buradan mezun olan öğrenci, tıpkı Galatasaray örneğinde olduğu gibi Yaşar Üniversitesi’ne sınavsız girer ama Yaşar Üniversitesi’nin lisans ve hatta yüksek lisans programlarında göreceği eğitime çok hazırlıklı gelmiş olur."
Bu konuda Bakanlık olarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını ifade eden Bakan Avcı, konuşmasının sonunda İzmir´de okuyan ve okuyacak öğrencilere Ahmet Sipahioğlu´nun Tepeli Taklak kitabını okumalarını tavsiye etti.
Panelde ayrıca, İzmir Üniversiteler Platformu Dönem Başkanı ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Galip Akhan da platform çalışmaları hakkında bilgi verdi. Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Barkan ise, "Uluslararası Üniversite Kentleri" içerikli bir sunum yaptı.
Son Güncelleme: Perşembe, 26 Mart 2015 16:06
Gösterim: 1537
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı'na Prof. Dr. Ömer Demir getirildi.
Atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, Başbakanlığa bağlı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı'na Prof. Dr. Ömer Demir getirildi.
Prof. Dr. Ömer Demir kimdir
1988’de ODTÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olan Ömer Demir, Anadolu Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi’nde, Çankırı Karatekin Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Demir, Ak Parti iktidarları döneminde ataması yapılan 2’nci Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) Başkanı oldu; daha sonra DİE’nin Türkiye İstatistik Kurumu’na dönüşmesiyle, 2005-2008 arasında TÜİK Başkanı olarak görev yaptı.
2008-2011 arasında YÖK Başkanı olan Yusuf Ziya Özcan döneminde YÖK Başkanvekili olarak çalışan Demir, 2013’ten beri hükümet tasarısıyla kurulan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin kurucu rektörlüğünü yürütüyor. Kasım 2014’te Prof. Dr. Yekta Saraç’ın YÖK Başkanlığı’na getirilmesiyle, Saraç’tan boşalan YÖK üyeliği koltuğuna Demir’in ataması yapıldı. Demir halen TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliği yapıyor. “Küresel rekabette etkin devlet/Türkiye için etkin devlet oluşturma imkanı”, “İslam, sivil toplum, piyasa ekonomisi”, “İktisat ve ahlak”, “Din ekonomisi: inanç, zenginlik ve mutluluk” gibi kitapları bulunuyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı'na Prof. Dr. Ömer Demir getirildi.
Atama kararları Resmi Gazete'de yayımlandı.
Buna göre, Başbakanlığa bağlı Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanlığı'na Prof. Dr. Ömer Demir getirildi.
Prof. Dr. Ömer Demir kimdir
1988’de ODTÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olan Ömer Demir, Anadolu Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi’nde, Çankırı Karatekin Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Demir, Ak Parti iktidarları döneminde ataması yapılan 2’nci Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) Başkanı oldu; daha sonra DİE’nin Türkiye İstatistik Kurumu’na dönüşmesiyle, 2005-2008 arasında TÜİK Başkanı olarak görev yaptı.
2008-2011 arasında YÖK Başkanı olan Yusuf Ziya Özcan döneminde YÖK Başkanvekili olarak çalışan Demir, 2013’ten beri hükümet tasarısıyla kurulan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin kurucu rektörlüğünü yürütüyor. Kasım 2014’te Prof. Dr. Yekta Saraç’ın YÖK Başkanlığı’na getirilmesiyle, Saraç’tan boşalan YÖK üyeliği koltuğuna Demir’in ataması yapıldı. Demir halen TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliği yapıyor. “Küresel rekabette etkin devlet/Türkiye için etkin devlet oluşturma imkanı”, “İslam, sivil toplum, piyasa ekonomisi”, “İktisat ve ahlak”, “Din ekonomisi: inanç, zenginlik ve mutluluk” gibi kitapları bulunuyor.
Son Güncelleme: Perşembe, 26 Mart 2015 11:12
Gösterim: 1644
ÖSYM, soruları soru havuzundan otomatik olarak çeken ve belirli kriterler doğrultusunda el değmeden hazırlayan yazılımların devreye sokulacağını bildirdi. Bu amaçla "yapay zeka" uygulamaları önerildi.
ÖSYM Başkanı Ali Demir koordinatörlüğünde hazırlanan "Yeni Türkiye'nin Ölçme, Seçme ve Değerlendirme Sistemi" kitabında, el değmeden sınav oluşturma hedefi kapsamında, yapay zeka uygulamalarının değerlendirilmeye alınması önerildi.
ÖSYM Başkanı Demir ve Başkan Yardımcıları Ercan Öztemel ile Ömer Pekşen, "Yeni Türkiye'nin Ölçme, Seçme ve Değerlendirme Sistemi, 2014'ten 2023'e" başlıklı kitap yazdı.
Kitabın önsözünde, Demir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanlığı görevine gelmesiyle Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını belirterek, ÖSYM'nin de "Yeni Türkiye" hedefi doğrultusunda, ölçme değerlendirme, seçme ve yerleştirme sisteminin de yeniden yapılandırılacağı ifade edildi.
ÖSYM sınavlarında, "sınav güvenliği kurallarının ve yasaklarının tartışmasız uygulandığı" vurgulandı.
Kitapta, ÖSYM'nin özellikle "siber saldırılara" karşı korunaklı bir yapıya kavuşturulduğuna dikkat çekildi ve bu kapsamda, personelin tüm çalışmalarının "e-imza" ile yürütüldüğü ve "elektronik izlerinin (log kayıtlarının)" tutularak her şeyin hesabının verilebileceği bir sistemin devreye alındığı, "sonuç doğrulama" sistemi ile de sahte belge düzenleme çalışmalarının önüne geçildiği kaydedildi.
"Yeni Türkiye'nin sınavları"
Kitapta, Yeni Türkiye ÖSYM'sinin temel nitelikleri arasında, amaca uygun sınav sistemleri ve uygulamalarının gerçekleştirilmesi, el değmeden sınavların hazırlanması, sınav süreçlerinin otomasyonu, insandan bağımsız sistemlerin hayata geçirilmesi, e-imza ile çalışılması, kriptolu bilgi transferlerinin sağlanması, elektronik sınav uygulamalarının yaygınlaştırılması hedeflerine yer verildi.
"Yeni yazılımlar devreye sokulacak"
El değmeden sınav oluşturma hedefi kapsamında, soruları, soru havuzundan otomatik olarak çeken ve sınavları belirlenen kriterler doğrultusunda, el değmeden hazırlayan yazılımların devreye sokulacağı bildirildi. Bu çerçevede, yapay zeka uygulamalarının değerlendirilmeye alınması tavsiye edildi. Yapay zeka ile bilgisayarların, bilgi işleyebilme, yorum yapabilme, planlama ve kontrol aktivitelerini gerçekleştirebilme, karar verebilme, muhakeme yapabilme gibi bir çok niteliğe sahip olduğunun bilimsel araştırmalarda ortaya konulduğuna dikkat çekilen kitapta, bu teknolojinin havaalanlarında, borsada ve sağlık sisteminde kullanıldığı aktarıldı.
3 yılda bir yenilenen personel rejimi
ÖSYM'nin, kurumsal yapılanmasının yeniden düzenlenerek kadrolu personeli olmayan bir yapıda çalışılması önerisinin de sunulduğu kitapta, çalışanların kendilerinin de sınava girdiği bir ortamda sınav yapmalarının doğru olmadığına dikkat çekildi ve 3 yılda bir yenilenen personel rejimi tavsiye edildi.
Kitapta, ÖSYM'nin şehir dışında bir kampüse taşınması ve hizmetlerini temsilcilikleri vasıtasıyla yürütmesinin doğru olacağına işaret edildi.
Tuvalet yasağı
Kitapta, sınav konforunun sağlanması için sınav sayılarının artırılması, sınıflarda sıraların adaylara uygun ve ergonomik olması, engelli adaylar için okuyucu ve işaretleyicilerin konunun uzmanlarından oluşması, sınavlarda, "tuvalete gitme yasağına" karşı, tuvaleti olan sınıfların oluşturulması gibi düşüncelerin de değerlendirildiği belirtildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ÖSYM, soruları soru havuzundan otomatik olarak çeken ve belirli kriterler doğrultusunda el değmeden hazırlayan yazılımların devreye sokulacağını bildirdi. Bu amaçla "yapay zeka" uygulamaları önerildi.
ÖSYM Başkanı Ali Demir koordinatörlüğünde hazırlanan "Yeni Türkiye'nin Ölçme, Seçme ve Değerlendirme Sistemi" kitabında, el değmeden sınav oluşturma hedefi kapsamında, yapay zeka uygulamalarının değerlendirilmeye alınması önerildi.
ÖSYM Başkanı Demir ve Başkan Yardımcıları Ercan Öztemel ile Ömer Pekşen, "Yeni Türkiye'nin Ölçme, Seçme ve Değerlendirme Sistemi, 2014'ten 2023'e" başlıklı kitap yazdı.
Kitabın önsözünde, Demir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanlığı görevine gelmesiyle Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını belirterek, ÖSYM'nin de "Yeni Türkiye" hedefi doğrultusunda, ölçme değerlendirme, seçme ve yerleştirme sisteminin de yeniden yapılandırılacağı ifade edildi.
ÖSYM sınavlarında, "sınav güvenliği kurallarının ve yasaklarının tartışmasız uygulandığı" vurgulandı.
Kitapta, ÖSYM'nin özellikle "siber saldırılara" karşı korunaklı bir yapıya kavuşturulduğuna dikkat çekildi ve bu kapsamda, personelin tüm çalışmalarının "e-imza" ile yürütüldüğü ve "elektronik izlerinin (log kayıtlarının)" tutularak her şeyin hesabının verilebileceği bir sistemin devreye alındığı, "sonuç doğrulama" sistemi ile de sahte belge düzenleme çalışmalarının önüne geçildiği kaydedildi.
"Yeni Türkiye'nin sınavları"
Kitapta, Yeni Türkiye ÖSYM'sinin temel nitelikleri arasında, amaca uygun sınav sistemleri ve uygulamalarının gerçekleştirilmesi, el değmeden sınavların hazırlanması, sınav süreçlerinin otomasyonu, insandan bağımsız sistemlerin hayata geçirilmesi, e-imza ile çalışılması, kriptolu bilgi transferlerinin sağlanması, elektronik sınav uygulamalarının yaygınlaştırılması hedeflerine yer verildi.
"Yeni yazılımlar devreye sokulacak"
El değmeden sınav oluşturma hedefi kapsamında, soruları, soru havuzundan otomatik olarak çeken ve sınavları belirlenen kriterler doğrultusunda, el değmeden hazırlayan yazılımların devreye sokulacağı bildirildi. Bu çerçevede, yapay zeka uygulamalarının değerlendirilmeye alınması tavsiye edildi. Yapay zeka ile bilgisayarların, bilgi işleyebilme, yorum yapabilme, planlama ve kontrol aktivitelerini gerçekleştirebilme, karar verebilme, muhakeme yapabilme gibi bir çok niteliğe sahip olduğunun bilimsel araştırmalarda ortaya konulduğuna dikkat çekilen kitapta, bu teknolojinin havaalanlarında, borsada ve sağlık sisteminde kullanıldığı aktarıldı.
3 yılda bir yenilenen personel rejimi
ÖSYM'nin, kurumsal yapılanmasının yeniden düzenlenerek kadrolu personeli olmayan bir yapıda çalışılması önerisinin de sunulduğu kitapta, çalışanların kendilerinin de sınava girdiği bir ortamda sınav yapmalarının doğru olmadığına dikkat çekildi ve 3 yılda bir yenilenen personel rejimi tavsiye edildi.
Kitapta, ÖSYM'nin şehir dışında bir kampüse taşınması ve hizmetlerini temsilcilikleri vasıtasıyla yürütmesinin doğru olacağına işaret edildi.
Tuvalet yasağı
Kitapta, sınav konforunun sağlanması için sınav sayılarının artırılması, sınıflarda sıraların adaylara uygun ve ergonomik olması, engelli adaylar için okuyucu ve işaretleyicilerin konunun uzmanlarından oluşması, sınavlarda, "tuvalete gitme yasağına" karşı, tuvaleti olan sınıfların oluşturulması gibi düşüncelerin de değerlendirildiği belirtildi.
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Mart 2015 15:52
Gösterim: 1937
Milli Eğitim Bakanı Avcı, okullarda nöbet tutan öğretmenlere ek ücret ödenmesi konusunda çalışma yapıldığını belirterek, "Teknik konuları hallettikten sonra hükümetin önüne gelecek" dedi.



Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı İzmir Valiliğini ziyaretinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Okullarda nöbet tutan öğretmenlere ek ücret ödenmesi konusunda öğretmenlerin talepleri hakkında çalışma olup olmadığına" ilişkin soru üzerine, bu konuyla ilgili Maliye Bakanlığı'yla ortak çalışma yürüttüklerini vurgulayan Avcı, "Bütçe imkanları, ne zaman, nerede, nasıl başlayabileceğimiz konusunda arkadaşlarımız çalışıyorlar. Teknik konularını hallettikten sonra siyasi karar konusunda hükümetin önüne gelecek" dedi. Bakan Avcı, öğretmenlerin bu konuyla ilgili taleplerine duyarlı olduğunu daha önce de dile getirdiğini hatırlattı.
Avcı, KPSS'deki usulsüzlük iddialarına ilişkin soruşturmayla ilgili soruya "Bekleyelim, sonuçlarını görelim, ciddi bir çalışma var orada" yanıtını verdi.
"Kazakistan ve Libya'daki Milli Eğitim Bakanlığına ait okullar kapatıldı, dünyanın bir çok yerinde Türk okulları var, bunlarla ilgili 'kapatın, biz açalım' şeklinde bir yaklaşım vardı, nasıl açacaksınız?" sorusu üzerine Bakan Avcı, şunları söyledi:
"Kazakistan'daki okul değil, Türkçe eğitim merkeziydi. Orada görev yapan öğretmenlerimizle ilgili bir vize sorunu vardı. Bu vize sorunu çözüldü, dolayısıyla öğretmenlerimiz görevlerine dönecekler. Libya'daki şartları da hepiniz biliyorsunuz, güvenlik koşullarını biliyorsunuz. Libya'da şu anda merkezi hükümet kontrolü konusunda sıkıntılar var. Asayiş sorunları ortadan kalktığı zaman... Kaldı ki orada görev yapan okular, daha çok oradaki Türk çalışanların çocuklarının eğitim gördüğü kurumlardı. Onların büyük bir kısmı da Türkiye'ye geldiği için zaten öğrenci sorunu var ama ayrıca güvenlik sorunu da var. Dolayısıyla Libya istikrarına kavuştukça oradaki okullarımız da başka yerlerdeki okullarımız da faaliyetlerini devam ettirecekler."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Avcı, okullarda nöbet tutan öğretmenlere ek ücret ödenmesi konusunda çalışma yapıldığını belirterek, "Teknik konuları hallettikten sonra hükümetin önüne gelecek" dedi.



Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı İzmir Valiliğini ziyaretinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Okullarda nöbet tutan öğretmenlere ek ücret ödenmesi konusunda öğretmenlerin talepleri hakkında çalışma olup olmadığına" ilişkin soru üzerine, bu konuyla ilgili Maliye Bakanlığı'yla ortak çalışma yürüttüklerini vurgulayan Avcı, "Bütçe imkanları, ne zaman, nerede, nasıl başlayabileceğimiz konusunda arkadaşlarımız çalışıyorlar. Teknik konularını hallettikten sonra siyasi karar konusunda hükümetin önüne gelecek" dedi. Bakan Avcı, öğretmenlerin bu konuyla ilgili taleplerine duyarlı olduğunu daha önce de dile getirdiğini hatırlattı.
Avcı, KPSS'deki usulsüzlük iddialarına ilişkin soruşturmayla ilgili soruya "Bekleyelim, sonuçlarını görelim, ciddi bir çalışma var orada" yanıtını verdi.
"Kazakistan ve Libya'daki Milli Eğitim Bakanlığına ait okullar kapatıldı, dünyanın bir çok yerinde Türk okulları var, bunlarla ilgili 'kapatın, biz açalım' şeklinde bir yaklaşım vardı, nasıl açacaksınız?" sorusu üzerine Bakan Avcı, şunları söyledi:
"Kazakistan'daki okul değil, Türkçe eğitim merkeziydi. Orada görev yapan öğretmenlerimizle ilgili bir vize sorunu vardı. Bu vize sorunu çözüldü, dolayısıyla öğretmenlerimiz görevlerine dönecekler. Libya'daki şartları da hepiniz biliyorsunuz, güvenlik koşullarını biliyorsunuz. Libya'da şu anda merkezi hükümet kontrolü konusunda sıkıntılar var. Asayiş sorunları ortadan kalktığı zaman... Kaldı ki orada görev yapan okular, daha çok oradaki Türk çalışanların çocuklarının eğitim gördüğü kurumlardı. Onların büyük bir kısmı da Türkiye'ye geldiği için zaten öğrenci sorunu var ama ayrıca güvenlik sorunu da var. Dolayısıyla Libya istikrarına kavuştukça oradaki okullarımız da başka yerlerdeki okullarımız da faaliyetlerini devam ettirecekler."
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Mart 2015 23:09
Gösterim: 1937
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyeliğine Prof. Hasan Mandal'ın seçilmesini onayladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Erdoğan'ın Prof. Dr. Muhittin Şimşek’in istifası nedeniyle boşalan YÖK üyeliğine Mandal'ın Üniversitelerarası Kurulca yapılan seçimini onayladığı bildirildi.
Açıklamada, Erdoğan'ın, Mandal'ın seçilmesini, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 6’ncı maddesinin b/5 bendi gereğince onayladığı kaydedildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üyeliğine Prof. Hasan Mandal'ın seçilmesini onayladı.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Erdoğan'ın Prof. Dr. Muhittin Şimşek’in istifası nedeniyle boşalan YÖK üyeliğine Mandal'ın Üniversitelerarası Kurulca yapılan seçimini onayladığı bildirildi.
Açıklamada, Erdoğan'ın, Mandal'ın seçilmesini, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 6’ncı maddesinin b/5 bendi gereğince onayladığı kaydedildi.
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Mart 2015 10:58
Gösterim: 1530

