Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

MEB, okul öncesi eğitim programını güncelledi, program bu eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) yeniden düzenlenen okul öncesi eğitim programıyla, farklılıklara saygı duyan bireyler yetiştirilmesi amaçlanıyor.

MEB, 36-72 aylık çocuklar için hazırlanan okul öncesi eğitim programını güncelledi. Yeni müfredat, bu eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak.

Çocuk merkezli olarak yeniden yapılandırılan programda, çocuklar etkinliklere etkin katılacak, oynayacağı materyalleri seçmede özgür olacak. Okul temelli olan programda, çocukların oyun oynayarak öğrenmeleri sağlanacak.

Okul öncesi eğitimi ders programında, özel gereksinimli çocukların gereksinimleri de dikkate alınacak, böylece tüm çocuklara öğrenme ve ilkokula hazırlık konusunda eşit fırsat sunulması hedefleniyor. Görme, işitme, ortopedik yetersizliği ve süreğen hastalığı olan, otizm spektrum bozukluğu olan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu riski ile zihinsel yetersizliği olan çocukların desteklenmesi hususları üzerinde duruluyor. 

Güncellenen bu program gelişimsel özellik taşıyor. Kazanımlarla farklı eğitim süreçleri oluşturularak çocukların desteklenmeleri ve bulundukları gelişim düzeyinden ulaşabilecekleri en üst aşamaya taşınmaları amaçlanıyor. 

Programda her yaş grubu için gelişim özellikleri yeniden düzenlendi, kazanımlar geliştirildi. 36-48, 48-60 ve 60-72 aylık çocukların bilişsel, dil, sosyal ve duygusal, fiziki gelişimlerine ilişkin özelliklerinin neler olduğu tespit edildi.

Kültürel değerleri benimsemeleri teşvik edilecek

Programla, çocukların yaşadıkları toplumun değerlerini tanımaları, kültürel ve evrensel değerleri benimsemeleri, farklılıklara saygı duyulması, farklı özellikleri olar bireylerle uyum içinde bir arada yaşamaya dair deneyimler kazanmaları teşvik edilecek. Müfredatta değerler eğitimi, ayrı bir alan olarak ele alınmayacak, ancak kazanımlarla vurgulanacak.

Farklılıklara saygı göstermeyi öğrenecek çocuklara bireysel, sosyal ve kültürel farklılıkları zenginlik olarak kabul edip, saygı göstermesi için uygun etkinlikler düzenlenecek.

Öğrencilere farklı kültürel özellikler de anlatılacak. Çocuklara her ülkenin bir bayrakla temsil edildiği anlatılacak ve kendi ülkesinin bayrağı tanıtılacak. Çeşitli etkinliklerde çocukların kendi ülkesinin kültürüne ait bayramlar, yemek, giysi, müzik, oyuncak, oyun, dans, para gibi özellikleri ele alınabilecek. Bunun yanı sıra ülkelerin farklı olduğu kadar, ortak değerleri olduğu da vurgulanacak.

Minik öğrencilere görgü, temizlik, trafik kuralları da etkinlikler aracılığıyla anlatılacak. Çocuklara nesneleri ölçerken, standart olmayan ölçme birimi olarak kalem, pipet, kürdan, silgi, kitap, lego gibi malzemelerle parmak, karış, kulaç, adım, ayak gibi doğal ölçme birimleri kullandırılacak. 

Günlük yaşamda kullanılan semboller tanıtılacak. Bu yapılırken çocukların yaş grubuna ve ihtiyaçlarına uygun, dikatlerini çeken semboller olmasına dikkat edilecek. Bu kazanımda trafik, tehlike, WV, geri dönüşüm, yön okları gibi işaretler gösterilebilecek.

Farklı sanat dalları tanıtılacak

Dinlediklerini, çeşitli yollarla ifade etme, görsel materyalleri okuma kazanımlarının yanı sıra, okuma farkındalığını göstermesi de istenecek. Çocuğa kitap ve tabela, afiş, pano, etiket yazıları gibi çevresindeki yazılar hakkında sorular yöneltilerek materyaleri fark etmesi sağlanacak. 

Öğretmenler çocukları değişik sanat dalları ile tanıştıracak. Bu tanışma çevrenin olanakları elverdiğince gerçekleştirilecek. Resim ve heykel galerileri, müzeler, tarihi yerler ve binalar ziyaret edilebilecek, ressam veya hasır dokuma ustası sınıfa davet edilebilecek.

Çocuklara ayrıca kendisinin ve başkalarının haklarını korumaları da anlatılacak

Çocuklara ayrıca kendisinin ve başkalarının haklarını korumaları da anlatılacak. Çocuk Hakları Sözmeşmesi temelinde çeşitli etkinliklerle çocuklarda farkındalım oluşturulmaya çalışılacak. Bütün etkinliklerde hak temelli bir uygulamaya dikkat edilecek. 

Küçük kas kullanımı gerektiren hareketler ile müzik ve ritm eşliğinde hareket etmenin de gösterileceği ders programında, günlük yaşam becerileri için gerekli araç ve gereçleri kullanabilme kazanımları da verilecek. Çocuklara hem kaşık, çatal, sabun, tarak, diş fırçası, tuvalet kağıdı gibi hem de evde ve okulda temizlik ve toplanma için toz bezi süpürge gibi gerekli araç ve gereçleri kullanabilmeleri için fırsatlar tanınacak. 

Çocuklara ders kapsamında kendini tehlike ve kazalardan korumaları da anlatılacak. Anne babasının veya acil durumlarda ulaşabileceği bir büyüğünün telefon numarası, polis, jandarma, acil yardım, yangın, orman yangını için aranması gereken numaralar hakkında bilgi verilecek. Ayrıca bu numaraların sadece ihtiyaç duyulduğunda aranması gerektiği vurgusu yapılacak. 

Önerilen oyun merkezleri

Programda, okul öncesi eğitim veren okulların eğitim ortamının nasıl olması gerektiği de belirtildi. Bu kurumlarda blok, kitap, müzik, sanat, fen ve dramatik oyun merkezlerinin bulunması öneriliyor. 

Sınıflarda yapılacak etkinlikler arasında Türkçe, sanat, drama, müzik, hareket, oyun, fen, matematik, okuma-yazmaya hazırlık ve alan gezileri yer alıyor. 

Okuma yazma etkinliği, kesinikle okuma ve yazma öğretmek amacını taşımıyor. Programda, okuma ve yazma öğretimi, harfleri göstermek ve yazdırmak yer almıyor. Okul öncesi eğitim, çocuklara okuma yazmayı öğretmeyi değil, onların ilkokulda okuma ve yazmayı hızlı öğrenebilmeleri için gerekli ön becerileri kazanmalarını sağlamayı amaçlıyor.

Okuma yazmaya hazırlık çalışmaları, ilkokula hazırlık çalışmalarının içerisinde yer alan ve çocukların ilkokula geçişini kolaylaştırmak, hazır bulunuşluk düzeylerini artırmak amacıyla yapılan etkinlikler olarak tanımlanıyor.

> MEB, okul öncesi eğitim programını güncelledi

MEB, okul öncesi eğitim programını güncelledi, program bu eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) yeniden düzenlenen okul öncesi eğitim programıyla, farklılıklara saygı duyan bireyler yetiştirilmesi amaçlanıyor.

MEB, 36-72 aylık çocuklar için hazırlanan okul öncesi eğitim programını güncelledi. Yeni müfredat, bu eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak.

Çocuk merkezli olarak yeniden yapılandırılan programda, çocuklar etkinliklere etkin katılacak, oynayacağı materyalleri seçmede özgür olacak. Okul temelli olan programda, çocukların oyun oynayarak öğrenmeleri sağlanacak.

Okul öncesi eğitimi ders programında, özel gereksinimli çocukların gereksinimleri de dikkate alınacak, böylece tüm çocuklara öğrenme ve ilkokula hazırlık konusunda eşit fırsat sunulması hedefleniyor. Görme, işitme, ortopedik yetersizliği ve süreğen hastalığı olan, otizm spektrum bozukluğu olan, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu riski ile zihinsel yetersizliği olan çocukların desteklenmesi hususları üzerinde duruluyor. 

Güncellenen bu program gelişimsel özellik taşıyor. Kazanımlarla farklı eğitim süreçleri oluşturularak çocukların desteklenmeleri ve bulundukları gelişim düzeyinden ulaşabilecekleri en üst aşamaya taşınmaları amaçlanıyor. 

Programda her yaş grubu için gelişim özellikleri yeniden düzenlendi, kazanımlar geliştirildi. 36-48, 48-60 ve 60-72 aylık çocukların bilişsel, dil, sosyal ve duygusal, fiziki gelişimlerine ilişkin özelliklerinin neler olduğu tespit edildi.

Kültürel değerleri benimsemeleri teşvik edilecek

Programla, çocukların yaşadıkları toplumun değerlerini tanımaları, kültürel ve evrensel değerleri benimsemeleri, farklılıklara saygı duyulması, farklı özellikleri olar bireylerle uyum içinde bir arada yaşamaya dair deneyimler kazanmaları teşvik edilecek. Müfredatta değerler eğitimi, ayrı bir alan olarak ele alınmayacak, ancak kazanımlarla vurgulanacak.

Farklılıklara saygı göstermeyi öğrenecek çocuklara bireysel, sosyal ve kültürel farklılıkları zenginlik olarak kabul edip, saygı göstermesi için uygun etkinlikler düzenlenecek.

Öğrencilere farklı kültürel özellikler de anlatılacak. Çocuklara her ülkenin bir bayrakla temsil edildiği anlatılacak ve kendi ülkesinin bayrağı tanıtılacak. Çeşitli etkinliklerde çocukların kendi ülkesinin kültürüne ait bayramlar, yemek, giysi, müzik, oyuncak, oyun, dans, para gibi özellikleri ele alınabilecek. Bunun yanı sıra ülkelerin farklı olduğu kadar, ortak değerleri olduğu da vurgulanacak.

Minik öğrencilere görgü, temizlik, trafik kuralları da etkinlikler aracılığıyla anlatılacak. Çocuklara nesneleri ölçerken, standart olmayan ölçme birimi olarak kalem, pipet, kürdan, silgi, kitap, lego gibi malzemelerle parmak, karış, kulaç, adım, ayak gibi doğal ölçme birimleri kullandırılacak. 

Günlük yaşamda kullanılan semboller tanıtılacak. Bu yapılırken çocukların yaş grubuna ve ihtiyaçlarına uygun, dikatlerini çeken semboller olmasına dikkat edilecek. Bu kazanımda trafik, tehlike, WV, geri dönüşüm, yön okları gibi işaretler gösterilebilecek.

Farklı sanat dalları tanıtılacak

Dinlediklerini, çeşitli yollarla ifade etme, görsel materyalleri okuma kazanımlarının yanı sıra, okuma farkındalığını göstermesi de istenecek. Çocuğa kitap ve tabela, afiş, pano, etiket yazıları gibi çevresindeki yazılar hakkında sorular yöneltilerek materyaleri fark etmesi sağlanacak. 

Öğretmenler çocukları değişik sanat dalları ile tanıştıracak. Bu tanışma çevrenin olanakları elverdiğince gerçekleştirilecek. Resim ve heykel galerileri, müzeler, tarihi yerler ve binalar ziyaret edilebilecek, ressam veya hasır dokuma ustası sınıfa davet edilebilecek.

Çocuklara ayrıca kendisinin ve başkalarının haklarını korumaları da anlatılacak

Çocuklara ayrıca kendisinin ve başkalarının haklarını korumaları da anlatılacak. Çocuk Hakları Sözmeşmesi temelinde çeşitli etkinliklerle çocuklarda farkındalım oluşturulmaya çalışılacak. Bütün etkinliklerde hak temelli bir uygulamaya dikkat edilecek. 

Küçük kas kullanımı gerektiren hareketler ile müzik ve ritm eşliğinde hareket etmenin de gösterileceği ders programında, günlük yaşam becerileri için gerekli araç ve gereçleri kullanabilme kazanımları da verilecek. Çocuklara hem kaşık, çatal, sabun, tarak, diş fırçası, tuvalet kağıdı gibi hem de evde ve okulda temizlik ve toplanma için toz bezi süpürge gibi gerekli araç ve gereçleri kullanabilmeleri için fırsatlar tanınacak. 

Çocuklara ders kapsamında kendini tehlike ve kazalardan korumaları da anlatılacak. Anne babasının veya acil durumlarda ulaşabileceği bir büyüğünün telefon numarası, polis, jandarma, acil yardım, yangın, orman yangını için aranması gereken numaralar hakkında bilgi verilecek. Ayrıca bu numaraların sadece ihtiyaç duyulduğunda aranması gerektiği vurgusu yapılacak. 

Önerilen oyun merkezleri

Programda, okul öncesi eğitim veren okulların eğitim ortamının nasıl olması gerektiği de belirtildi. Bu kurumlarda blok, kitap, müzik, sanat, fen ve dramatik oyun merkezlerinin bulunması öneriliyor. 

Sınıflarda yapılacak etkinlikler arasında Türkçe, sanat, drama, müzik, hareket, oyun, fen, matematik, okuma-yazmaya hazırlık ve alan gezileri yer alıyor. 

Okuma yazma etkinliği, kesinikle okuma ve yazma öğretmek amacını taşımıyor. Programda, okuma ve yazma öğretimi, harfleri göstermek ve yazdırmak yer almıyor. Okul öncesi eğitim, çocuklara okuma yazmayı öğretmeyi değil, onların ilkokulda okuma ve yazmayı hızlı öğrenebilmeleri için gerekli ön becerileri kazanmalarını sağlamayı amaçlıyor.

Okuma yazmaya hazırlık çalışmaları, ilkokula hazırlık çalışmalarının içerisinde yer alan ve çocukların ilkokula geçişini kolaylaştırmak, hazır bulunuşluk düzeylerini artırmak amacıyla yapılan etkinlikler olarak tanımlanıyor.

Son Güncelleme: Perşembe, 26 Eylül 2013 12:49

Gösterim: 6911

Kalkınma Bakanlığı ve UNICEF'in hazırladığı "Çocuk Refah Belgesi" çalışması sonuçlarına göre, okul öncesi eğitimde Türkiye OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer aldı

Türkiye 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranı açısından OECD ülkeleri arasında son sırada yer alıyor.

Kalkınma Bakanlığı ve UNICEF'in hazırladığı, çeşitli bakanlıkların da katkı verdiği "Çocuk Refah Belgesi" çalışmasında çocuk refahının kaliteli eğitime erişimle yakından ilgili olduğu belirtildi.

Okul öncesi eğitim programlarının erken çocukluk dönemi açısından önemine değinilen çalışmada, "Türkiye'de 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranının yüzde 23,8 olduğu ve Türkiye'nin bu anlamda OECD ülkeleri arasında son sırada yer aldığına" işaret edildi.

"Net okullaşma oranı düştü"

"Okul öncesi eğitime zorunlu olarak kayıt yaptırılmasının ülke genelinde öncelik haline getirilmemesi nedeniyle 3-5 yaş arasındaki çocukların beklenen eğitim süresinin bir yıldan az olduğu" ifade edilen çalışmada, Milli Eğitim Bakanlığının okul öncesi eğitimi güçlendirmeye yönelik çabalarının ardından oranın yükselmeye başladığı kaydedildi.

Okul öncesi eğitime katılımın artması bir yana eğitimin yaygınlaşmasının son derece yavaş seyrettiğine dikkat çekilen çalışmada, 2011-2012 döneminde yüzde 100 erişim kapsamına alınan il sayısının artırılmasına karşın net okullaşma oranının yüzde 65,7'ye gerilediği belirtildi.

Çalışmada, okul öncesi eğitimin paralı olmasının okullaşmayı yavaşlatan ve erişimde sosyo-ekonomik ve bölgesel eşitsizliğe neden olan bir risk oluşturduğu kaydedildi.

Fransa ilk sırada

Çalışmaya göre, 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranı açısından OECD ortalaması yüzde 77 iken Fransa yüzde 100 ortalama ile ilk sırada yer alıyor. Belçika, İspanya, İtalya, Norveç, İzlanda ortalamanın yüksek olduğu ülkeler olarak dikkati çekiyor.

Dünyada 40 ülkenin listeye alındığı sıralamada, 32 ülkede okullaşma oranı ortalamanın üzerindeyken 8 ülke bu oranın altında bulunuyor.

Türkiye'nin son sırada yer aldığı listede ortalamanın altında kalan diğer ülkeler arasında Kanada, ABD, İsviçre, Avustralya gibi gelişmiş ülkelerin yanında İrlanda, Polonya ve Yunanistan da yer alıyor.

> Türkiye okul öncesi eğitimde sonuncu oldu

Kalkınma Bakanlığı ve UNICEF'in hazırladığı "Çocuk Refah Belgesi" çalışması sonuçlarına göre, okul öncesi eğitimde Türkiye OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer aldı

Türkiye 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranı açısından OECD ülkeleri arasında son sırada yer alıyor.

Kalkınma Bakanlığı ve UNICEF'in hazırladığı, çeşitli bakanlıkların da katkı verdiği "Çocuk Refah Belgesi" çalışmasında çocuk refahının kaliteli eğitime erişimle yakından ilgili olduğu belirtildi.

Okul öncesi eğitim programlarının erken çocukluk dönemi açısından önemine değinilen çalışmada, "Türkiye'de 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranının yüzde 23,8 olduğu ve Türkiye'nin bu anlamda OECD ülkeleri arasında son sırada yer aldığına" işaret edildi.

"Net okullaşma oranı düştü"

"Okul öncesi eğitime zorunlu olarak kayıt yaptırılmasının ülke genelinde öncelik haline getirilmemesi nedeniyle 3-5 yaş arasındaki çocukların beklenen eğitim süresinin bir yıldan az olduğu" ifade edilen çalışmada, Milli Eğitim Bakanlığının okul öncesi eğitimi güçlendirmeye yönelik çabalarının ardından oranın yükselmeye başladığı kaydedildi.

Okul öncesi eğitime katılımın artması bir yana eğitimin yaygınlaşmasının son derece yavaş seyrettiğine dikkat çekilen çalışmada, 2011-2012 döneminde yüzde 100 erişim kapsamına alınan il sayısının artırılmasına karşın net okullaşma oranının yüzde 65,7'ye gerilediği belirtildi.

Çalışmada, okul öncesi eğitimin paralı olmasının okullaşmayı yavaşlatan ve erişimde sosyo-ekonomik ve bölgesel eşitsizliğe neden olan bir risk oluşturduğu kaydedildi.

Fransa ilk sırada

Çalışmaya göre, 3-5 yaş arasındaki çocukların okul öncesi eğitim programlarına kaydettirilme oranı açısından OECD ortalaması yüzde 77 iken Fransa yüzde 100 ortalama ile ilk sırada yer alıyor. Belçika, İspanya, İtalya, Norveç, İzlanda ortalamanın yüksek olduğu ülkeler olarak dikkati çekiyor.

Dünyada 40 ülkenin listeye alındığı sıralamada, 32 ülkede okullaşma oranı ortalamanın üzerindeyken 8 ülke bu oranın altında bulunuyor.

Türkiye'nin son sırada yer aldığı listede ortalamanın altında kalan diğer ülkeler arasında Kanada, ABD, İsviçre, Avustralya gibi gelişmiş ülkelerin yanında İrlanda, Polonya ve Yunanistan da yer alıyor.

Son Güncelleme: Cuma, 26 Nisan 2013 15:39

Gösterim: 4232

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir.

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir. Bir hüküm, ilk ortaya çıkışındaki mantığı her ne olursa olsun süreç içerisinde farklı anlamlar da kazanabilmektedir. Bu gerçekten hareketle, “kutsallık” söyleminin ifade edilişindeki anlamlar analiz edildiğinde iki temel boyut karşımıza çıkar. Birincisi “metafizik anlam”, ikincisi ise “değerlilik vurgusu” ile ilgilidir.

Kutsallık söyleminin gerek metafizik anlam gerekse değerlilik vurgusu, belirli protokol konuşmalarının klasikleşmiş bir konuşması olarak düşünüldüğünde çok üzerinde durulmayabilir; ancak, her durum ve ortamda sürekli tekrarlanan temel bir söylem olunca, göz ardı edilmeyecek kadar önemli hale gelmektedir.

Öğretmenlik, aşırı duygusallığa boğulmuş romantik söylemlerle kutsal olarak nitelense de, aslında “bilimsel ve profesyonel bir meslek” olarak algılanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir şey meslekse kutsal olamaz, kutsalsa meslek olamaz. Nihayetinde bütün meslekler doğrudan ya da dolaylı olarak insana hizmet demektir. Hizmet eden olduğunu unutmadan emek harcamak da yeterince değerlidir zaten. Bu nedenle, meslekleri değer itibariyle kıyaslamak ve iki de bir o mesleğin üstünlüğünden söz etmeye kalkmak gereksiz ve çok da anlamlı olmayan bir çabadır. Bu çaba, hangi meslek için yapılırsa yapılsın “mesleki narsizm” için zemin hazırlar. Ayrıca, kutsal olan bir şey tartışılıp sorgulanamaz. Oysa, öğretmenler ve yaptıkları öğretmenlik elbette ki tartışılıp sorgulanabilir.

Geçmişten günümüze en eski mesleklerden biri olan öğretmenlik, yıllar içerisinde hızla gelişen dünyanın ve sürekli üretilen yeni bilimsel bilgilerin etkileriyle değişip gelişmektedir. İnsan davranışı, bilgi, öğrenme ve öğretme gibi eğitim biliminin çok önemli kavramları ile ilgili bilimsel araştırma sonuçları her geçen gün ilgi çekici ve oldukça şaşırtıcı sonuçları karşımıza çıkarmaktadır. Bu sonuçlar, öğretmenlerin mesleki açıdan çok yararlanacağı yöntem ve tekniklerin de geliştirilmesine imkan sağlamaktadır. Bütün bu süreçler, öğretmenliğin kutsallık gibi ucu açık ve romantik söylemler yerine bilimsellik ve profesyonellik söylemleriyle nitelenmesini zorunlu hale getirmektedir.

Bilimsel temeller üzerinde giderek daha da güçlenen profesyonel öğretmenlik algısı, öğretmenlerin mesleki sorumluluklarını da her geçen gün daha da artırmaktadır. Bu sorumluluk bilincinin gereği olarak, öğretmenlerin sürekli kendilerini güncelleyerek “öğretmenlik becerileri”ni geliştirmeleri kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Çocukluk döneminin gelişimsel önemi dikkate alındığında da, okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin becerilerinin geliştirilmesinin daha da önemli olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ülkemizde okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki yeterlilik ve beceri düzeyleri ve karşılaşılan sorunların çok iyi bilinmesi gerekir ki, gelişimsel ihtiyaçlar doğru tanımlansın ve mesleki gelişim için gerekli alt yapı oluşturulsun.

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki açıdan zaman zaman sergiledikleri olumsuz tutum ve davranışlardan bazıları şunlardır:

Kurum içi ilişkilerle ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kurumu ve kurumun değerlerini dikkate almama

•             Kurumdaki ortak dil ve düşünceyi paylaşmama

•             Meslektaşlarıyla aldıkları kararlara rağmen kendi başına hareket etme

•             Meslektaşları hakkında olumsuz konuşmalar yapma

•             Kurum içinde sürekli mutsuzluk ifadeleri kullanma

•             Kurum içi takım çalışmalarına uyum sağlayamama

Eğitim-öğretim süreçleri ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Ne zaman ne yapacağını planlamama

•             Sınıf içi uygulamalarda enerji ve canlılık eksikliği

•             Drama, şarkı söyleme gibi becerilerde yetersizlik

•             Kitap okuma becerisindeki sorunlar

•             Kaliteli ve etkili soru soramama

•             Gözlem ve değerlendirmeleri baştan savma yapma

Öğrenciler/Çocuklar ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Sınıfındaki çocuklarla polemik tarzı iletişim kurma

•             Belirli çocuklarla ilgili çözüme odaklanmak yerine sürekli şikayet etme

•             Çocuklarla konuşurken pedagojik olmayan dil kullanma

•             Çocuğun sorunlarını onun yanında ya da sınıfta konuşmak

Veliler ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kapı ağzında ayak üstü veli görüşmeleri yapmak

•             Konuşmada giriş-gelişme-sonuç bölümlerinin olmayışı

•             Görüşmelerde argo sözcükler (içten pazarlıklı, azıyor, saygı göstermiyor, şımarık) kullanmak

•             Veli ile aşırı samimiyet kurmak

•             Aşırı savunucu bir dil kullanmak

•             Özel telefonunu veliye vermek

•             Çocuğun bir sorununu konuşurken tanı koyucu konuşmalar (dikkat bozukluğu, hiperaktivite vb.) yapmak

•             Çok genel tanımlamalar (iletişimi iyi, gelişimi iyi, çok sosyal) yapmak

•             Velilere kızıp tepkisini çocuğa yansıtmak

Kişisel gelişim ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kendini güncellememek

•             Genel kültür düzeyini geliştirmemek

•             Mesleki gelişmeleri takip etmemek

•             Kitap okumamak

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler için belirtilen bu sorunların bir çoğu belki de her kademe öğretmeni için geçerlidir. Şüphesiz ki, bu sorunlar ve eksikliklerin tümünün bir öğretmende toplanmış olduğu söylenemez. Ancak, öğretmenlerin bir çoğunun, mesleklerini yaparken bu sorunlardan bir kaçını yaşıyor olma ihtimali hiç de az değildir.

Profesyonellik, yaptığı işi inceliklerini bilerek yapabilmeyi gerektirir. Elbette ki, bir öğretmenin mesleğin bütün ayrıntılarına hakim olması mümkün olmayabilir. Ancak, fark yaratan öğretmenler de, eksikliklerini görüp bunu tamamlama çabasını gösteren öğretmenlerdir.

Bir öğretmende burada sözünü ettiğimiz eksikliklerden bazıları olabilir. Mesleki ve kişisel gelişimde, bu eksiklikleri görmek ilk adımı oluşturur. Eksik alanlar tespit edildikten sonra öncelikler belirlenerek yıllık bir plan çerçevesinde bu eksikliklerin giderilmesi için çaba harcamak profesyonelliğin bir gereğidir.

Öğretmenlik, herşeyden önce bilimsel ve profesyonel bir meslektir. Her meslek de insana doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet etmektir. Hizmet eden olmak da yeterince anlamlı ve değerlidir.

Yard. Doç. Dr. Oktay Aydın

Eğitimtercihi

> Okul öncesinde profesyonel öğretmen olma bilinci

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir.

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir. Bir hüküm, ilk ortaya çıkışındaki mantığı her ne olursa olsun süreç içerisinde farklı anlamlar da kazanabilmektedir. Bu gerçekten hareketle, “kutsallık” söyleminin ifade edilişindeki anlamlar analiz edildiğinde iki temel boyut karşımıza çıkar. Birincisi “metafizik anlam”, ikincisi ise “değerlilik vurgusu” ile ilgilidir.

Kutsallık söyleminin gerek metafizik anlam gerekse değerlilik vurgusu, belirli protokol konuşmalarının klasikleşmiş bir konuşması olarak düşünüldüğünde çok üzerinde durulmayabilir; ancak, her durum ve ortamda sürekli tekrarlanan temel bir söylem olunca, göz ardı edilmeyecek kadar önemli hale gelmektedir.

Öğretmenlik, aşırı duygusallığa boğulmuş romantik söylemlerle kutsal olarak nitelense de, aslında “bilimsel ve profesyonel bir meslek” olarak algılanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir şey meslekse kutsal olamaz, kutsalsa meslek olamaz. Nihayetinde bütün meslekler doğrudan ya da dolaylı olarak insana hizmet demektir. Hizmet eden olduğunu unutmadan emek harcamak da yeterince değerlidir zaten. Bu nedenle, meslekleri değer itibariyle kıyaslamak ve iki de bir o mesleğin üstünlüğünden söz etmeye kalkmak gereksiz ve çok da anlamlı olmayan bir çabadır. Bu çaba, hangi meslek için yapılırsa yapılsın “mesleki narsizm” için zemin hazırlar. Ayrıca, kutsal olan bir şey tartışılıp sorgulanamaz. Oysa, öğretmenler ve yaptıkları öğretmenlik elbette ki tartışılıp sorgulanabilir.

Geçmişten günümüze en eski mesleklerden biri olan öğretmenlik, yıllar içerisinde hızla gelişen dünyanın ve sürekli üretilen yeni bilimsel bilgilerin etkileriyle değişip gelişmektedir. İnsan davranışı, bilgi, öğrenme ve öğretme gibi eğitim biliminin çok önemli kavramları ile ilgili bilimsel araştırma sonuçları her geçen gün ilgi çekici ve oldukça şaşırtıcı sonuçları karşımıza çıkarmaktadır. Bu sonuçlar, öğretmenlerin mesleki açıdan çok yararlanacağı yöntem ve tekniklerin de geliştirilmesine imkan sağlamaktadır. Bütün bu süreçler, öğretmenliğin kutsallık gibi ucu açık ve romantik söylemler yerine bilimsellik ve profesyonellik söylemleriyle nitelenmesini zorunlu hale getirmektedir.

Bilimsel temeller üzerinde giderek daha da güçlenen profesyonel öğretmenlik algısı, öğretmenlerin mesleki sorumluluklarını da her geçen gün daha da artırmaktadır. Bu sorumluluk bilincinin gereği olarak, öğretmenlerin sürekli kendilerini güncelleyerek “öğretmenlik becerileri”ni geliştirmeleri kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Çocukluk döneminin gelişimsel önemi dikkate alındığında da, okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin becerilerinin geliştirilmesinin daha da önemli olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ülkemizde okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki yeterlilik ve beceri düzeyleri ve karşılaşılan sorunların çok iyi bilinmesi gerekir ki, gelişimsel ihtiyaçlar doğru tanımlansın ve mesleki gelişim için gerekli alt yapı oluşturulsun.

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki açıdan zaman zaman sergiledikleri olumsuz tutum ve davranışlardan bazıları şunlardır:

Kurum içi ilişkilerle ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kurumu ve kurumun değerlerini dikkate almama

•             Kurumdaki ortak dil ve düşünceyi paylaşmama

•             Meslektaşlarıyla aldıkları kararlara rağmen kendi başına hareket etme

•             Meslektaşları hakkında olumsuz konuşmalar yapma

•             Kurum içinde sürekli mutsuzluk ifadeleri kullanma

•             Kurum içi takım çalışmalarına uyum sağlayamama

Eğitim-öğretim süreçleri ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Ne zaman ne yapacağını planlamama

•             Sınıf içi uygulamalarda enerji ve canlılık eksikliği

•             Drama, şarkı söyleme gibi becerilerde yetersizlik

•             Kitap okuma becerisindeki sorunlar

•             Kaliteli ve etkili soru soramama

•             Gözlem ve değerlendirmeleri baştan savma yapma

Öğrenciler/Çocuklar ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Sınıfındaki çocuklarla polemik tarzı iletişim kurma

•             Belirli çocuklarla ilgili çözüme odaklanmak yerine sürekli şikayet etme

•             Çocuklarla konuşurken pedagojik olmayan dil kullanma

•             Çocuğun sorunlarını onun yanında ya da sınıfta konuşmak

Veliler ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kapı ağzında ayak üstü veli görüşmeleri yapmak

•             Konuşmada giriş-gelişme-sonuç bölümlerinin olmayışı

•             Görüşmelerde argo sözcükler (içten pazarlıklı, azıyor, saygı göstermiyor, şımarık) kullanmak

•             Veli ile aşırı samimiyet kurmak

•             Aşırı savunucu bir dil kullanmak

•             Özel telefonunu veliye vermek

•             Çocuğun bir sorununu konuşurken tanı koyucu konuşmalar (dikkat bozukluğu, hiperaktivite vb.) yapmak

•             Çok genel tanımlamalar (iletişimi iyi, gelişimi iyi, çok sosyal) yapmak

•             Velilere kızıp tepkisini çocuğa yansıtmak

Kişisel gelişim ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kendini güncellememek

•             Genel kültür düzeyini geliştirmemek

•             Mesleki gelişmeleri takip etmemek

•             Kitap okumamak

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler için belirtilen bu sorunların bir çoğu belki de her kademe öğretmeni için geçerlidir. Şüphesiz ki, bu sorunlar ve eksikliklerin tümünün bir öğretmende toplanmış olduğu söylenemez. Ancak, öğretmenlerin bir çoğunun, mesleklerini yaparken bu sorunlardan bir kaçını yaşıyor olma ihtimali hiç de az değildir.

Profesyonellik, yaptığı işi inceliklerini bilerek yapabilmeyi gerektirir. Elbette ki, bir öğretmenin mesleğin bütün ayrıntılarına hakim olması mümkün olmayabilir. Ancak, fark yaratan öğretmenler de, eksikliklerini görüp bunu tamamlama çabasını gösteren öğretmenlerdir.

Bir öğretmende burada sözünü ettiğimiz eksikliklerden bazıları olabilir. Mesleki ve kişisel gelişimde, bu eksiklikleri görmek ilk adımı oluşturur. Eksik alanlar tespit edildikten sonra öncelikler belirlenerek yıllık bir plan çerçevesinde bu eksikliklerin giderilmesi için çaba harcamak profesyonelliğin bir gereğidir.

Öğretmenlik, herşeyden önce bilimsel ve profesyonel bir meslektir. Her meslek de insana doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet etmektir. Hizmet eden olmak da yeterince anlamlı ve değerlidir.

Yard. Doç. Dr. Oktay Aydın

Eğitimtercihi

Son Güncelleme: Cuma, 19 Nisan 2013 12:47

Gösterim: 4504

Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlattı.

Okul öncesi eğitime yönelik bilinçlenmenin giderek arttığı Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı da bu alanda önemli yol kat etti. Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlatıyor. Bakanlık olarak hedeflerinin yüzde 100 okullaşma oranına ulaşmak olduğunu belirten Kocabıyık ile bu alanda yapılan çalışmaları, 4+4+4 uygulamasının okul öncesine etkilerini ve okul öncesinde yapılması planlananları konuştuk.

Bu dönem uygulanmaya başlayan 4+4+4 sistemi okul öncesi eğitimi nasıl etkilemiştir?   Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Öğrencilerimize farklı programlar arasında geçiş hakkı tanıyan ve onların kişisel ilgi ve isteklerini ön planda tutan 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sistemi, 2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya konulmuştur.

12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sisteminin (4+4+4) uygulamaya geçmesiyle başlayan okula başlama yaşı tartışmaları, en çok okul öncesi dönem üzerine yoğunlaşmıştır. Çocukların okul öncesi eğitimi almadan ya da alarak ilkokula başlamaları konusu kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Okul öncesi eğitimin göz ardı edildiğine dair basınımızda yer alan iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.

Bilindiği gibi yeni eğitim sistemine geçilmeden önce okul öncesi çağ nüfusu 36-72 aylık çocukları kapsamakta idi. Ayrıca 72 ayını doldurmakla birlikte ilköğretime başlamayan çocuklar da okul öncesi eğitim çağında kabul ediliyordu. Yeni eğitim sistemi ile birlikte ilköğretim çağı 6-13 yaş grubu olarak tanımlandığından okul öncesi çağda 36-60 aylık çocukları kapsama almıştır. Ancak, yapılan bir düzenleme ile 66 ayını tamamlayan çocukların ilkokullara kaydı zorunlu tutulmuş, 60-65 aylık çocuklar için ise hazır bulunuşluklarına göre isterlerse ilkokula, isterlerse okul öncesi eğitim kurumlarına kayıt imkânı tanınmıştır. Dolayısıyla yeni eğitim sistemi gereği okul öncesi eğitim çağı normal olarak 36-60 aylık çocukları kapsam almakta, 60-65 aylık çocuklar ise dilerlerse ilkokula dilerlerse okul öncesi eğitim kurumlarına gidebilme imkânına sahiptirler. 

2012-2013 eğitim öğretim yılına kadar 60-72 aylık öğrencileri okul öncesi eğitime almak ve okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak adına Bakanlıkça önemli çalışmalar yapılmıştır. Okul öncesi çağ grubundaki çocuklarımızın  %70’e yakını okul öncesi eğitime alınarak bir başarı örneği gösterilmiştir. Okul öncesi eğitimin önemine gönülden inanan bizler çalışmalarımıza büyük bir hızla devam etmekteyiz. Bunun için okul öncesi eğitim programları güncellenmiş, güncellenen eğitim programlarına ait eğitim materyalleri hazırlanmıştır. Eğitim materyallerinin pilot uygulaması 10 ilimizde devam etmektedir. Pilot uygulama sonrasında illerimizden gelen öneriler dikkate alınarak eğitim programlarının gözden geçirilmesi tamamlanacak ve 2013-2014 eğitim öğretim yılında ülke genelindeki tüm okul öncesi kurum ve ana sınıflarında uygulanacaktır.

Bilindiği üzere 2012-2013 eğitim öğretim yılında 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinden merkezî olarak yapılmıştır. 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanların ilkokula devamları sağlanmıştır.

Okul öncesi eğitimin çocukların gelişimine katkısı bilimsel olarak ortaya konmuş bir veri. Bu anlamda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Çocukların keşfetmek ve öğrenmek için doğal bir eğilimleri vardır. Öğrenme çok erken yaşlarda başlar ve hayat boyu devam eder. Hayata gözlerini açtıkları andan itibaren doğuştan getirdikleri bu özellikleri sayesinde etraflarını incelemeye ve keşfetmeye başlarlar. Okul öncesi dönem beyin gelişiminin en yoğun ve hızlı olduğu dönemdir. Bununla bağlantılı olarak çocuğun çevresel etkilere en açık olduğu dönem de yine okul öncesi çağıdır.

Erken yaş deneyimleri çocuğun okula, öğrenmeye ve kendi becerilerine dair oluşturacağı tutumları belirler ve bunun sonucunda da okul başarısını etkiler. Okul öncesi dönemde olumlu deneyimler yaşayarak kendisine ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştiren çocuğun okul başarısı da yüksek olacaktır. Buna karşın okul öncesi dönemde olumlu deneyimler biriktirememiş, öğrenmenin ve başarmanın keyfini tatmamış bir çocuk eğitim hayatına bir adım geriden başlayacaktır.

Çocuğun sağlıklı şekilde büyüyebilmesi, gelişebilmesi ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştirebilmesi için nitelikli bilişsel uyarıcıların, zengin dil etkileşimlerinin, olumlu sosyal duygusal deneyimlerin çocuğa sunulduğu ve çocuğun bağımsızlığının desteklendiği sağlıklı bir aile ortamı ve nitelikli bir okul öncesi eğitim gerekmektedir https://indipill.com/.           

Okul öncesi eğitimin amacı kurumlarımıza devam eden çocukların tüm gelişim alanlarının desteklenerek en üst düzeye ulaşmalarını, öz bakım becerilerini kazanmalarını ve bir üst eğitim kademesine hazır bulunmalarını sağlamaktır. Bunun yanı sıra şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratmak ve bu çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak okul öncesi eğitimin en önemli hedeflerindendir. Okul öncesi eğitim, çocukların gelişimlerinde görülebilecek yetersizlikleri önlemeyi amaçlayan, destekleyici ve önleyici boyutları olan çok yönlü bir eğitimdir.

Okul öncesinde okullaşma oranlarını artırmak için ne gibi çalışmalar yürütülüyor ve neler planlanıyor?

Okul öncesi dönemde okullaşma oranlarını artırmak amacıyla yerelde okul müdürlerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından alan taraması ve velilere yönelik bilgilendirme çalışmaları yürütüyoruz. Ayrıca Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilerek formal eğitim kurumlarına devam edemeyen çocukların eğitime erişimi sağlanarak okullaşma oranının özellikle dezavantajlı bölgelerde artırılmasını amaçlıyoruz. Bunun dışında okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması, okul öncesi eğitim konusunda birçok resmi ve özel kurum ve kuruluşlarla iletişim çalışmalarını yürüterek bilinçlendirme çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

UNICEF ve Avrupa Birliğinin desteğiyle hayata geçirilen Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesinde alınan mesafeler ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi, Türkiye – Avrupa Birliği Mali İşbirliği süreci çerçevesinde Ülkemizin AB müktesebatına uyum çalışmalarının finansmanına destek olmak üzere sağlanan Katılım Öncesi Mali Yardımın (IPA) 2008 yılı programlaması kapsamında yürütülüyor.

Uygulama süresi 43 ay olan proje, MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü sorumluluğunda, AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü koordinesinde ve UNICEF’in teknik desteği ile 12 Mart 2010 tarihinde faaliyetlerine başladı. 16.8 milyon Avroluk proje bütçesinin 1.37 milyon Avrosu T.C. Hükümeti katkısı olup, 1 milyon Avrosu UNICEF katkısıdır.

Genel hedefi, dezavantajlı çocukların ve ailelerinin gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıt ve devamlarını artırmaya katkı sağlamak olan projenin amacı, MEB kurumları, kamu kurumları, belediyeler ve STK’ların kapasitesi ile toplum temelli modeller ve ortaklıkların geliştirilmesi yoluyla dezavantajlı çocuklar ve aileleri için kaliteli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve oluşturulmasıdır. Bu bağlamda projede ulaşılmak istenen 5 temel sonuç vardır. Sonuçları özetlemek gerekirse;

Sonuç 1: Toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilerek 10 ilde pilot uygulama yapılması. (Pilot iller: Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir, Adana)

Sonuç 2: Nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modellerinin geliştirilmesi ve kurumsallaştırılması.

Sonuç 3: Okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması.

Sonuç 4: 32 pilot ildeki ilköğretim okulları bünyesindeki okul öncesi eğitim sınıfları ve anaokullarına ekipman, eğitim materyali ve mobilya desteğinin sağlanması.

Sonuç 5: Ortaklaşa hazırlanarak önerilecek hibe projeleri yolu ile yerel kamu kurumları, belediyeler, STK’lar ve özel sektör kuruluşlarının ortak çalışmasını hedefleyen teklif çağrısı yolu ile bir hibe programının hazırlanması ve uygulanması.

1. Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programları 0-36 ay Programı 36-66 ay Programı ve Modüler Programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteği ile güncellenmiş ve MEB Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bu çalışmanın devamı olarak, eğitici eğitimleri proje illerinde tamamlanmıştır. Ülke ölçeğinde yaklaşık 600 öğretmen Okul Öncesi Eğitim Programı Eğitici Eğitimini tamamlamıştır. Bu grubun içinden 375 öğretmen program eğitmeni olarak seçilmiştir. Program eğitmenlerinin devam eden eğitimleriyle birlikte ülke genelinde yerelde yapılacak olan planlamayla 10.000’in üzerinde öğretmene ulaşılması planlanmaktadır. 

2.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Kurum temelli okul öncesi eğitim hizmetlerini destekleyici nitelikte, yerel aktörlerin sürece dâhil olduğu, ücretsiz ve esnek “Toplum Temelli Erken Çocukluk Hizmeti Modelleri” geliştirilmiş ve geliştirilen 10 modelin uygulanması ve yaygınlaştırılması için pilot iller olan Ankara ve İzmir başta olmak üzere tüm proje illerinde saha koordinatörleri görevlendirilmiştir. Pilot illerde yürütülen çalışmalar ile pilot illerde mevcut durumda 1712 çocuğa toplum temelli modeller yoluyla ulaşılmıştır.

3.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Okul öncesi eğitim konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan ulusal kampanyanın ikinci aşaması ile birlikte bir televizyon spotu hazırlanmış, RTÜK’ten izin alınarak televizyon kanallarında yayınlanmaya başlamıştır. Proje faaliyetleri kapsamında hazırlanan “Çocuk Başına 25 TL” Kaynak Teşvik Etme Kampanyası ile birlikte 10 proje ilindeki dezavantajlı 3.888 çocuk okul öncesi eğitimden ücretsiz olarak yararlanma şansına sahip olmuştur. Adı geçen kampanya kapsamında bağış aktarımı yapılan 200’e yakın okulun müdürleri ile Ankara’da bilgilendirme toplantısı yapılmıştır.

4.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Donatım ve satın alma bileşeni tamamlanmıştır. 90 anaokulu ve 399 anasınıfı bu bileşenden faydalanmıştır. (toplam 3.000.000 Avro).

5.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

81 ile açılan hibe programından 38 ilde toplam 75 proje hibe almaya hak kazanmıştır. 30.000 ila 80.000 Avro arası bütçelendirilen projelerin uygulama süreleri tamamlanmıştır. İllerden gelen nihai raporlar eksik evrak belgeleri de tamamlanarak Delegasyona ve Merkezi Finans ve İhale Birimi’ne teslim edilmektedir.

Okul öncesi eğitimde ne kadar öğretmen görev yapıyor? Bu konuda ihtiyaçlar nelerdir? Okul öncesi eğitimde öğretmen yeterliliği konusunda neler düşünüyorsunuz? Yapılan hizmet içi eğitimler konusunda bilgi verebilir misiniz?

Okul öncesi eğitim öğretmenleri ve yöneticilerine yönelik olarak yeterliliklerinin artırılması amacıyla 2011-2012 yıllarında, Okul Öncesinde Davranış Değiştirme Teknikleri,  Okul Öncesinde Dikkat Toplama Eğitimi,  Okul Öncesinde Sınıf Yönetimi,  Okul Öncesinde Orff Eğitimi,  Bütçe Uygulamaları, Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetimi,  e-Yönetim (e-okul öncesi),  Okul Öncesi Eğitim Programı,  Çocuklarda Ritim Duyusu Geliştirme,  Aktif Öğrenme Yöntemleri,  Okul Öncesi Eğitimin Denetimi, Okuma Yazmaya Hazırlık ve Türkçe Etkinlikleri,  Okul Öncesinde Aile Eğitimi,  Proje Geliştirme Teknikleri,  Çocuklarla İletişim Yöntemleri, Okul Öncesi Eğitim Uygulamaları, Okul Öncesinde Değerler Eğitimi, Okul Öncesinde Şiddeti Önleme, Okul Öncesinde Kaynaştırma Eğitimi, Sosyal Beceriler vb. konularında alanda toplam 1733 eğitimci hizmetiçi eğitime alınmıştır.

Son olarak okul öncesi eğitim kurumu seçecek olan velilere önereceğiniz bir yol rehberi var mı?

Çocuklarını okul öncesi kurumlara verecek ailelere öncelikli tavsiyemiz evlerine en yakın olan bağımsız ana okullarına veya ilkokul ve ortaokul gibi kurumlarımızın bünyesinde yer alan ana sınıflarına kaydettirmeleridir. Okul öncesi çağında çocuğu olanların bu yaşlarda çocuklarına verilecek eğitimin gelecek yaşantısında çok etkili olduğunu bilmeleri ve ona göre hareket etmeleri talep edilebilir.

SAYILARLA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Okul öncesinde kurum sayısı 27.197

Derslik sayısı 49.372

Şube sayısı 61.920

Öğrenci sayısı 1.077.933

OKUL ÖNCESİNDE OKULLAŞMA ORANLARI

2011-2012 eğitim öğretim yılın

5 yaş (60-72 ay) grubunda % 69,55

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise % 44,04

 2012-2013 eğitim öğretim yılı

 5 yaş (60-72 ay) grubunda % 64,47

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise %44,04

(sayısal bilgiler Strateji Geliştirme Başkanlığı ve TUİK tarafından henüz resmileşmeyen geçici sayılarıdır.)

Okul öncesi öğrencilerinin  kentsel ve kırsal kesimlerdeki yüzdesel dağılımı

Belde %7,34

Kköy %13,90

Şehirde %78,76

Okul öncesi eğitimde (resmi+özel) 3.620 erkek, 59.313 kadın olmak üzere toplamda 62.933 öğretmen görev yapmaktadır.

Okul öncesi eğitimde kurum sayısının % 13’ü, öğrenci sayısının ise % 11,5’i özel sektörde bulunmaktadır.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN 2013 BÜTÇESİ

Personel Giderleri

381.470.000 TL

Sosyal Güvenlik

64.220.000 TL

Mal ve Hizmet Alımı

41.452.500 TL

Sermaye Giderleri (Okul Yapımı)

100.000.000 TL

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM HİZMETLERİ

587.142.500 TL

> Okul öncesinde okullaşma oranları

Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlattı.

Okul öncesi eğitime yönelik bilinçlenmenin giderek arttığı Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı da bu alanda önemli yol kat etti. Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlatıyor. Bakanlık olarak hedeflerinin yüzde 100 okullaşma oranına ulaşmak olduğunu belirten Kocabıyık ile bu alanda yapılan çalışmaları, 4+4+4 uygulamasının okul öncesine etkilerini ve okul öncesinde yapılması planlananları konuştuk.

Bu dönem uygulanmaya başlayan 4+4+4 sistemi okul öncesi eğitimi nasıl etkilemiştir?   Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Öğrencilerimize farklı programlar arasında geçiş hakkı tanıyan ve onların kişisel ilgi ve isteklerini ön planda tutan 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sistemi, 2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya konulmuştur.

12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sisteminin (4+4+4) uygulamaya geçmesiyle başlayan okula başlama yaşı tartışmaları, en çok okul öncesi dönem üzerine yoğunlaşmıştır. Çocukların okul öncesi eğitimi almadan ya da alarak ilkokula başlamaları konusu kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Okul öncesi eğitimin göz ardı edildiğine dair basınımızda yer alan iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.

Bilindiği gibi yeni eğitim sistemine geçilmeden önce okul öncesi çağ nüfusu 36-72 aylık çocukları kapsamakta idi. Ayrıca 72 ayını doldurmakla birlikte ilköğretime başlamayan çocuklar da okul öncesi eğitim çağında kabul ediliyordu. Yeni eğitim sistemi ile birlikte ilköğretim çağı 6-13 yaş grubu olarak tanımlandığından okul öncesi çağda 36-60 aylık çocukları kapsama almıştır. Ancak, yapılan bir düzenleme ile 66 ayını tamamlayan çocukların ilkokullara kaydı zorunlu tutulmuş, 60-65 aylık çocuklar için ise hazır bulunuşluklarına göre isterlerse ilkokula, isterlerse okul öncesi eğitim kurumlarına kayıt imkânı tanınmıştır. Dolayısıyla yeni eğitim sistemi gereği okul öncesi eğitim çağı normal olarak 36-60 aylık çocukları kapsam almakta, 60-65 aylık çocuklar ise dilerlerse ilkokula dilerlerse okul öncesi eğitim kurumlarına gidebilme imkânına sahiptirler. 

2012-2013 eğitim öğretim yılına kadar 60-72 aylık öğrencileri okul öncesi eğitime almak ve okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak adına Bakanlıkça önemli çalışmalar yapılmıştır. Okul öncesi çağ grubundaki çocuklarımızın  %70’e yakını okul öncesi eğitime alınarak bir başarı örneği gösterilmiştir. Okul öncesi eğitimin önemine gönülden inanan bizler çalışmalarımıza büyük bir hızla devam etmekteyiz. Bunun için okul öncesi eğitim programları güncellenmiş, güncellenen eğitim programlarına ait eğitim materyalleri hazırlanmıştır. Eğitim materyallerinin pilot uygulaması 10 ilimizde devam etmektedir. Pilot uygulama sonrasında illerimizden gelen öneriler dikkate alınarak eğitim programlarının gözden geçirilmesi tamamlanacak ve 2013-2014 eğitim öğretim yılında ülke genelindeki tüm okul öncesi kurum ve ana sınıflarında uygulanacaktır.

Bilindiği üzere 2012-2013 eğitim öğretim yılında 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinden merkezî olarak yapılmıştır. 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanların ilkokula devamları sağlanmıştır.

Okul öncesi eğitimin çocukların gelişimine katkısı bilimsel olarak ortaya konmuş bir veri. Bu anlamda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Çocukların keşfetmek ve öğrenmek için doğal bir eğilimleri vardır. Öğrenme çok erken yaşlarda başlar ve hayat boyu devam eder. Hayata gözlerini açtıkları andan itibaren doğuştan getirdikleri bu özellikleri sayesinde etraflarını incelemeye ve keşfetmeye başlarlar. Okul öncesi dönem beyin gelişiminin en yoğun ve hızlı olduğu dönemdir. Bununla bağlantılı olarak çocuğun çevresel etkilere en açık olduğu dönem de yine okul öncesi çağıdır.

Erken yaş deneyimleri çocuğun okula, öğrenmeye ve kendi becerilerine dair oluşturacağı tutumları belirler ve bunun sonucunda da okul başarısını etkiler. Okul öncesi dönemde olumlu deneyimler yaşayarak kendisine ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştiren çocuğun okul başarısı da yüksek olacaktır. Buna karşın okul öncesi dönemde olumlu deneyimler biriktirememiş, öğrenmenin ve başarmanın keyfini tatmamış bir çocuk eğitim hayatına bir adım geriden başlayacaktır.

Çocuğun sağlıklı şekilde büyüyebilmesi, gelişebilmesi ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştirebilmesi için nitelikli bilişsel uyarıcıların, zengin dil etkileşimlerinin, olumlu sosyal duygusal deneyimlerin çocuğa sunulduğu ve çocuğun bağımsızlığının desteklendiği sağlıklı bir aile ortamı ve nitelikli bir okul öncesi eğitim gerekmektedir https://indipill.com/.           

Okul öncesi eğitimin amacı kurumlarımıza devam eden çocukların tüm gelişim alanlarının desteklenerek en üst düzeye ulaşmalarını, öz bakım becerilerini kazanmalarını ve bir üst eğitim kademesine hazır bulunmalarını sağlamaktır. Bunun yanı sıra şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratmak ve bu çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak okul öncesi eğitimin en önemli hedeflerindendir. Okul öncesi eğitim, çocukların gelişimlerinde görülebilecek yetersizlikleri önlemeyi amaçlayan, destekleyici ve önleyici boyutları olan çok yönlü bir eğitimdir.

Okul öncesinde okullaşma oranlarını artırmak için ne gibi çalışmalar yürütülüyor ve neler planlanıyor?

Okul öncesi dönemde okullaşma oranlarını artırmak amacıyla yerelde okul müdürlerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından alan taraması ve velilere yönelik bilgilendirme çalışmaları yürütüyoruz. Ayrıca Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilerek formal eğitim kurumlarına devam edemeyen çocukların eğitime erişimi sağlanarak okullaşma oranının özellikle dezavantajlı bölgelerde artırılmasını amaçlıyoruz. Bunun dışında okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması, okul öncesi eğitim konusunda birçok resmi ve özel kurum ve kuruluşlarla iletişim çalışmalarını yürüterek bilinçlendirme çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

UNICEF ve Avrupa Birliğinin desteğiyle hayata geçirilen Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesinde alınan mesafeler ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi, Türkiye – Avrupa Birliği Mali İşbirliği süreci çerçevesinde Ülkemizin AB müktesebatına uyum çalışmalarının finansmanına destek olmak üzere sağlanan Katılım Öncesi Mali Yardımın (IPA) 2008 yılı programlaması kapsamında yürütülüyor.

Uygulama süresi 43 ay olan proje, MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü sorumluluğunda, AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü koordinesinde ve UNICEF’in teknik desteği ile 12 Mart 2010 tarihinde faaliyetlerine başladı. 16.8 milyon Avroluk proje bütçesinin 1.37 milyon Avrosu T.C. Hükümeti katkısı olup, 1 milyon Avrosu UNICEF katkısıdır.

Genel hedefi, dezavantajlı çocukların ve ailelerinin gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıt ve devamlarını artırmaya katkı sağlamak olan projenin amacı, MEB kurumları, kamu kurumları, belediyeler ve STK’ların kapasitesi ile toplum temelli modeller ve ortaklıkların geliştirilmesi yoluyla dezavantajlı çocuklar ve aileleri için kaliteli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve oluşturulmasıdır. Bu bağlamda projede ulaşılmak istenen 5 temel sonuç vardır. Sonuçları özetlemek gerekirse;

Sonuç 1: Toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilerek 10 ilde pilot uygulama yapılması. (Pilot iller: Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir, Adana)

Sonuç 2: Nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modellerinin geliştirilmesi ve kurumsallaştırılması.

Sonuç 3: Okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması.

Sonuç 4: 32 pilot ildeki ilköğretim okulları bünyesindeki okul öncesi eğitim sınıfları ve anaokullarına ekipman, eğitim materyali ve mobilya desteğinin sağlanması.

Sonuç 5: Ortaklaşa hazırlanarak önerilecek hibe projeleri yolu ile yerel kamu kurumları, belediyeler, STK’lar ve özel sektör kuruluşlarının ortak çalışmasını hedefleyen teklif çağrısı yolu ile bir hibe programının hazırlanması ve uygulanması.

1. Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programları 0-36 ay Programı 36-66 ay Programı ve Modüler Programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteği ile güncellenmiş ve MEB Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bu çalışmanın devamı olarak, eğitici eğitimleri proje illerinde tamamlanmıştır. Ülke ölçeğinde yaklaşık 600 öğretmen Okul Öncesi Eğitim Programı Eğitici Eğitimini tamamlamıştır. Bu grubun içinden 375 öğretmen program eğitmeni olarak seçilmiştir. Program eğitmenlerinin devam eden eğitimleriyle birlikte ülke genelinde yerelde yapılacak olan planlamayla 10.000’in üzerinde öğretmene ulaşılması planlanmaktadır. 

2.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Kurum temelli okul öncesi eğitim hizmetlerini destekleyici nitelikte, yerel aktörlerin sürece dâhil olduğu, ücretsiz ve esnek “Toplum Temelli Erken Çocukluk Hizmeti Modelleri” geliştirilmiş ve geliştirilen 10 modelin uygulanması ve yaygınlaştırılması için pilot iller olan Ankara ve İzmir başta olmak üzere tüm proje illerinde saha koordinatörleri görevlendirilmiştir. Pilot illerde yürütülen çalışmalar ile pilot illerde mevcut durumda 1712 çocuğa toplum temelli modeller yoluyla ulaşılmıştır.

3.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Okul öncesi eğitim konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan ulusal kampanyanın ikinci aşaması ile birlikte bir televizyon spotu hazırlanmış, RTÜK’ten izin alınarak televizyon kanallarında yayınlanmaya başlamıştır. Proje faaliyetleri kapsamında hazırlanan “Çocuk Başına 25 TL” Kaynak Teşvik Etme Kampanyası ile birlikte 10 proje ilindeki dezavantajlı 3.888 çocuk okul öncesi eğitimden ücretsiz olarak yararlanma şansına sahip olmuştur. Adı geçen kampanya kapsamında bağış aktarımı yapılan 200’e yakın okulun müdürleri ile Ankara’da bilgilendirme toplantısı yapılmıştır.

4.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Donatım ve satın alma bileşeni tamamlanmıştır. 90 anaokulu ve 399 anasınıfı bu bileşenden faydalanmıştır. (toplam 3.000.000 Avro).

5.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

81 ile açılan hibe programından 38 ilde toplam 75 proje hibe almaya hak kazanmıştır. 30.000 ila 80.000 Avro arası bütçelendirilen projelerin uygulama süreleri tamamlanmıştır. İllerden gelen nihai raporlar eksik evrak belgeleri de tamamlanarak Delegasyona ve Merkezi Finans ve İhale Birimi’ne teslim edilmektedir.

Okul öncesi eğitimde ne kadar öğretmen görev yapıyor? Bu konuda ihtiyaçlar nelerdir? Okul öncesi eğitimde öğretmen yeterliliği konusunda neler düşünüyorsunuz? Yapılan hizmet içi eğitimler konusunda bilgi verebilir misiniz?

Okul öncesi eğitim öğretmenleri ve yöneticilerine yönelik olarak yeterliliklerinin artırılması amacıyla 2011-2012 yıllarında, Okul Öncesinde Davranış Değiştirme Teknikleri,  Okul Öncesinde Dikkat Toplama Eğitimi,  Okul Öncesinde Sınıf Yönetimi,  Okul Öncesinde Orff Eğitimi,  Bütçe Uygulamaları, Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetimi,  e-Yönetim (e-okul öncesi),  Okul Öncesi Eğitim Programı,  Çocuklarda Ritim Duyusu Geliştirme,  Aktif Öğrenme Yöntemleri,  Okul Öncesi Eğitimin Denetimi, Okuma Yazmaya Hazırlık ve Türkçe Etkinlikleri,  Okul Öncesinde Aile Eğitimi,  Proje Geliştirme Teknikleri,  Çocuklarla İletişim Yöntemleri, Okul Öncesi Eğitim Uygulamaları, Okul Öncesinde Değerler Eğitimi, Okul Öncesinde Şiddeti Önleme, Okul Öncesinde Kaynaştırma Eğitimi, Sosyal Beceriler vb. konularında alanda toplam 1733 eğitimci hizmetiçi eğitime alınmıştır.

Son olarak okul öncesi eğitim kurumu seçecek olan velilere önereceğiniz bir yol rehberi var mı?

Çocuklarını okul öncesi kurumlara verecek ailelere öncelikli tavsiyemiz evlerine en yakın olan bağımsız ana okullarına veya ilkokul ve ortaokul gibi kurumlarımızın bünyesinde yer alan ana sınıflarına kaydettirmeleridir. Okul öncesi çağında çocuğu olanların bu yaşlarda çocuklarına verilecek eğitimin gelecek yaşantısında çok etkili olduğunu bilmeleri ve ona göre hareket etmeleri talep edilebilir.

SAYILARLA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Okul öncesinde kurum sayısı 27.197

Derslik sayısı 49.372

Şube sayısı 61.920

Öğrenci sayısı 1.077.933

OKUL ÖNCESİNDE OKULLAŞMA ORANLARI

2011-2012 eğitim öğretim yılın

5 yaş (60-72 ay) grubunda % 69,55

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise % 44,04

 2012-2013 eğitim öğretim yılı

 5 yaş (60-72 ay) grubunda % 64,47

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise %44,04

(sayısal bilgiler Strateji Geliştirme Başkanlığı ve TUİK tarafından henüz resmileşmeyen geçici sayılarıdır.)

Okul öncesi öğrencilerinin  kentsel ve kırsal kesimlerdeki yüzdesel dağılımı

Belde %7,34

Kköy %13,90

Şehirde %78,76

Okul öncesi eğitimde (resmi+özel) 3.620 erkek, 59.313 kadın olmak üzere toplamda 62.933 öğretmen görev yapmaktadır.

Okul öncesi eğitimde kurum sayısının % 13’ü, öğrenci sayısının ise % 11,5’i özel sektörde bulunmaktadır.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN 2013 BÜTÇESİ

Personel Giderleri

381.470.000 TL

Sosyal Güvenlik

64.220.000 TL

Mal ve Hizmet Alımı

41.452.500 TL

Sermaye Giderleri (Okul Yapımı)

100.000.000 TL

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM HİZMETLERİ

587.142.500 TL

Son Güncelleme: Salı, 23 Nisan 2013 09:23

Gösterim: 13796

Milli Eğitim Bakanlığı, “Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi” ile 2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verecek ve bu eğitimler sonunda  kursa katılanlar istihdam edilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK), okul öncesi eğitimin niteliğini ve kalitesini artırmak için üniversitelerin ilgili fakültelerinin programlarını inceleyecek.

MEB, 2010 yılından itibaren uygulamaya koyduğu "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi" kapsamında çalışmalarını sürdürüyor.

Projeyle dezavantajlı çocukların gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıtla devamlarının artırılması, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilecek. Proje kapsamında, çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısı artırılması ile okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi de amaçlanıyor.

Yaklaşık 17 milyon avro bütçesi olan projede, toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilmesi amacıyla Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir ile Adana'da devam eden pilot uygulamalar yapıldı.

Proje kapsamında, ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programlarının 0-36 ay programı, 36-66 ay programı ve modüler programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteğiyle güncellendi ve Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylandı.

Proje kapsamında 0-36 aylık çocuklar için eğitim programı, eğitim programıyla bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, 0-36 aylık çocuklara yönelik etkinlikler, okul öncesi eğitim programlarıyla okul öncesi eğitiminde etkinlikler, okul öncesi eğitim programı ile bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, okul öncesi eğitimde rehberlik programı ve 0-18 yaş aile eğitim programı geliştirildi. Bununla birlikte sağlık, beslenme, bakım el kitabı ve çocuklara yönelik 2 kavram kitabı hazırlandı.

Güncellenen okul öncesi programların üniversitelerin ilgili fakültelerinin de programında yer alması için YÖK ile yapılan istişare toplantıları sonucu temmuz ayında kurulacak komisyon aracılığıyla üniversite programlarının gözden geçirilmesine karar verildi.

Programlar için yaklaşık 600 öğretmene ''okul öncesi eğitim programı eğitici eğitimi'' verildi. Bu kapsamda 10 binin üzerinde öğretmene ulaşılması ve eğitim verilmesi amaçlanıyor.

2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verilecek

Ayrıca, 2 bin 100 kadının ''evde çocuk bakımı'' kursuna katılarak, istihdam edilme olasılıklarının artırılmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.

Proje, ölçme değerlendirme etkinliklerinin tamamlanmasından sonra pilot uygulamalardan alınan geri dönüşler programa yansıtılarak, 2013-2014 eğitim öğretim yılı itibarıyla ülke genelinde uygulamaya geçilecek.

> Ev kadınlarına okul öncesi öğretmenliği

Milli Eğitim Bakanlığı, “Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi” ile 2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verecek ve bu eğitimler sonunda  kursa katılanlar istihdam edilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK), okul öncesi eğitimin niteliğini ve kalitesini artırmak için üniversitelerin ilgili fakültelerinin programlarını inceleyecek.

MEB, 2010 yılından itibaren uygulamaya koyduğu "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi" kapsamında çalışmalarını sürdürüyor.

Projeyle dezavantajlı çocukların gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıtla devamlarının artırılması, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilecek. Proje kapsamında, çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısı artırılması ile okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi de amaçlanıyor.

Yaklaşık 17 milyon avro bütçesi olan projede, toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilmesi amacıyla Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir ile Adana'da devam eden pilot uygulamalar yapıldı.

Proje kapsamında, ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programlarının 0-36 ay programı, 36-66 ay programı ve modüler programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteğiyle güncellendi ve Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylandı.

Proje kapsamında 0-36 aylık çocuklar için eğitim programı, eğitim programıyla bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, 0-36 aylık çocuklara yönelik etkinlikler, okul öncesi eğitim programlarıyla okul öncesi eğitiminde etkinlikler, okul öncesi eğitim programı ile bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, okul öncesi eğitimde rehberlik programı ve 0-18 yaş aile eğitim programı geliştirildi. Bununla birlikte sağlık, beslenme, bakım el kitabı ve çocuklara yönelik 2 kavram kitabı hazırlandı.

Güncellenen okul öncesi programların üniversitelerin ilgili fakültelerinin de programında yer alması için YÖK ile yapılan istişare toplantıları sonucu temmuz ayında kurulacak komisyon aracılığıyla üniversite programlarının gözden geçirilmesine karar verildi.

Programlar için yaklaşık 600 öğretmene ''okul öncesi eğitim programı eğitici eğitimi'' verildi. Bu kapsamda 10 binin üzerinde öğretmene ulaşılması ve eğitim verilmesi amaçlanıyor.

2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verilecek

Ayrıca, 2 bin 100 kadının ''evde çocuk bakımı'' kursuna katılarak, istihdam edilme olasılıklarının artırılmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.

Proje, ölçme değerlendirme etkinliklerinin tamamlanmasından sonra pilot uygulamalardan alınan geri dönüşler programa yansıtılarak, 2013-2014 eğitim öğretim yılı itibarıyla ülke genelinde uygulamaya geçilecek.

Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Nisan 2013 13:05

Gösterim: 4735


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.