Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Eskişehir Barosu Başkanı Rıza Öztekin, Hukuka aykırı olarak kişisel veri elde etme ve kaydetmenin fişleme unsurlarından sayıldığını belirtti
T24 haber sitesine açıklama yapan Eskişehir Barosu Başkanı Avukat Rıza Öztekin, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) müfettişlerince özel okul, yurt ve dershanelerde, veli ve öğrencilerin sorgu odalarında ifadelerinin alınmasının hem anayasal suç teşkil ettiğini hem de BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu söyledi.
Okullarda fişleme yapıldığını ve bunu kınadıklarını vurgulayan Öztekin, konusu suç teşkil eden emrin hiçbir surette yerine getirilemeyeceğini söyledi. Hukuka aykırı olarak kişisel veri elde etme ve kaydetmenin fişleme unsurlarından sayıldığını belirten Baro Başkanı, “Buna göre uygulama TCK’nın 135. maddesinin 1. fıkrasına göre suç teşkil etmektedir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre de kişilerin siyasî, felsefî veya dini görüşlerine ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Burada yapılanların hepsi kanunsuzdur, suçtur. Buna göre de bunları yapan ve uygulayanlar hapis cezasıyla yargılanır.” dedi.
Öztekin düzenlediği basın toplantısında, hükümet tarafından şimdi de küçük çocukların fişlenerek, üzerlerinde korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışıldığına işaret etti. Valiler, il millî eğitim müdürleri ve müfettişlerinin, ‘bakanın talimatını uyguluyoruz’ diyerek sorumluluktan kurtulamayacağının altını çizdi. Sorgulanan küçük çocukların ruh sağlıklarının olumsuz etkilendiğini de hatırlatan Öztekin, “Bu durum BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Sözleşmenin 16. maddesine göre, hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfî ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamaz. Onur ve itibarına saldırılamaz.” tespitinde bulundu.
Anayasamıza göre herkesin vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğunu dile getiren Baro Başkanı, kimsenin dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağını, bunlardan dolayı suçlanamayacağını kaydetti. Öztekin özel okul, dershane ve yurt sahipleri ile yöneticilerine de şöyle seslendi: “Baro bu işin takipçisi. Hukuksuzluğun bekçisidir. Bu uygulamaya maruz kalan her kim olursa olsun. Ama mutlaka bize başvursun. Biz onlara gereken her türlü hukukî desteği sağlayacağız.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eskişehir Barosu Başkanı Rıza Öztekin, Hukuka aykırı olarak kişisel veri elde etme ve kaydetmenin fişleme unsurlarından sayıldığını belirtti
T24 haber sitesine açıklama yapan Eskişehir Barosu Başkanı Avukat Rıza Öztekin, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) müfettişlerince özel okul, yurt ve dershanelerde, veli ve öğrencilerin sorgu odalarında ifadelerinin alınmasının hem anayasal suç teşkil ettiğini hem de BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu söyledi.
Okullarda fişleme yapıldığını ve bunu kınadıklarını vurgulayan Öztekin, konusu suç teşkil eden emrin hiçbir surette yerine getirilemeyeceğini söyledi. Hukuka aykırı olarak kişisel veri elde etme ve kaydetmenin fişleme unsurlarından sayıldığını belirten Baro Başkanı, “Buna göre uygulama TCK’nın 135. maddesinin 1. fıkrasına göre suç teşkil etmektedir. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre de kişilerin siyasî, felsefî veya dini görüşlerine ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılır. Burada yapılanların hepsi kanunsuzdur, suçtur. Buna göre de bunları yapan ve uygulayanlar hapis cezasıyla yargılanır.” dedi.
Öztekin düzenlediği basın toplantısında, hükümet tarafından şimdi de küçük çocukların fişlenerek, üzerlerinde korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışıldığına işaret etti. Valiler, il millî eğitim müdürleri ve müfettişlerinin, ‘bakanın talimatını uyguluyoruz’ diyerek sorumluluktan kurtulamayacağının altını çizdi. Sorgulanan küçük çocukların ruh sağlıklarının olumsuz etkilendiğini de hatırlatan Öztekin, “Bu durum BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Sözleşmenin 16. maddesine göre, hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfî ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamaz. Onur ve itibarına saldırılamaz.” tespitinde bulundu.
Anayasamıza göre herkesin vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğunu dile getiren Baro Başkanı, kimsenin dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağını, bunlardan dolayı suçlanamayacağını kaydetti. Öztekin özel okul, dershane ve yurt sahipleri ile yöneticilerine de şöyle seslendi: “Baro bu işin takipçisi. Hukuksuzluğun bekçisidir. Bu uygulamaya maruz kalan her kim olursa olsun. Ama mutlaka bize başvursun. Biz onlara gereken her türlü hukukî desteği sağlayacağız.”
Son Güncelleme: Çarşamba, 19 Mart 2014 08:08
Gösterim: 1163
MEB'in öğretmenlik alanlarına ilişkin yaptığı düzenlemeye göre, Arapça, Almanca, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça öğretmenliğinden, bunlara ilişkin dil ve edebiyat fakültelerinden veya mütercim tercümanlık alanlarından mezun olanlar, artık Türkçe derslerine giremeyecek
Arapça, Almanca, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça öğretmenliğinden, bunlara ilişkin dil ve edebiyat fakültelerinden veya mütercim tercümanlık alanlarından mezun olanlar, artık Türkçe derslerine giremeyecek.
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, "Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders Okutma Esasları" yeniden belirledi. Buna göre, öğretmen adayları ve öğretmenlerin; yükseköğrenimlerinde alanlarına ek olarak aldıkları ve diplomalarında yer alan öğrenim programı veya farklı bir alanda yapılan yüksek lisans eğitimi de yan alan olarak kabul edilecek.
Yabancı dil, rehberlik, bilişim teknolojileri, görsel sanatlar, müzik, beden eğitimi ile din kültürü ve ahlak bilgisi alanları ilköğretim ve ortaöğretimde ortak alan olarak belirlendi. Daha önce ortak alanlar içerisinde bulunan resim dersleri, ortak alanlardan çıkarıldı.
2009-2010 öğretim yılından önce resim-iş öğretmenliği bölümünden mezun olanlar ile bu öğretim yılında adı geçen bölüme kayıtlı olup mezun olanlar, teknoloji ve tasarım alanı öğretmenliğine herhangi bir öncelik tanınmadan alınacak.
Üç engel grubu için "özel eğitim" öğretmenliği alanı
Görme, işitme ve zihinsel engelliler öğretmenlikleri özel eğtim öğretmenliği adı altında birleştirildi. Özel eğitim alanında öğretmen ihtiyacının görme, işitme ve zihinsel engelliler öğretmenliği mezunlarınca karşılanamaması durumunda, bu alana öğretmenlik alanları mezunu olup özel eğitim alanında tezli veya tezsiz yüksek lisans veya doktora mezunları atanabilecek.
Özel eğitim öğretmenliğine özel eğitim bölümü, özel eğitim öğretmenliği, zihinsel engelliler öğretmenliği, görme engelliler öğretmenliği ile işitme engelliler öğretmenliği mezunları atanabilecek. Bu öğretmenler, özel eğitim mesleki eğitim merkezleri, özel eğitim iş uygulama merkezleri, özel eğitim programı uygulayan özel eğitim sınıflarında, 9-12. sınıf dersleriyle mesleki ortaöğretim kurumlarında çocuk gelişimi ve eğitimi alanı özel eğitim dalı derslerine girebilecek.
Beden eğitimi ve spor yüksekokulu mezunlarından 12 Temmuz 2004’den önce mezun olanlar ile bu tarih itibariyle söz konusu okullara kayıtlı bulunup mezun olanlardan pedagojik formasyon eğitimini tamamlayanlar, beden eğitimi alanı öğretmenliğine atanabilecekler.
Sınıf öğretmeni olarak görev yaparken 540 saatlik "Zihin Engelliler Sınıfı Öğretmenliği Eğitimi Programı”nı başarıyla tamamlayanlar zihin engelliler sınıfı alanına, öğretmen olarak görev yapmakta iken 90 saatlik "Teknoloji ve Tasarım Öğretmenliği Eğitim Programı"nı başarıyla tamamlayanlar, teknoloji ve tasarım alanına eğitim kurumlarının ihtiyacına göre alan değişikliği yapabilecek.
Düzenlemeye göre, Arapç, Almanca, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça öğretmenliğinden, bunlara ilişkin dil ve edebiyat fakültelerinden veya mütercim tercümanlık alanlarından mezun olanlar, artık Türkçe derslerine giremeyecek.
Bilişim teknolojileri dersine artık yazılım mühendisliği, bilişim sistemleri mühendisliği, bilgisayar ve kontrol teknolojisi öğretmenliği, elektronik ve bilgisayar bölümü, bilgisayar teknolojisi ve bilişim sistemleri bölümü, bilişim sistemleri ve teknolojileri, bilgisayar bilimleri bölümü mezunlarından, ortaöğretim alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans ya da pedagojik formasyon programı veya pedagojik formasyon eğitimi sertifikası programını başarı ile tamamlayanlar alınabilecek.
Din Kültürü öğretmenliğine Dini İlimler mezunları atanabilecek
Din kültürü ve ahlak bilgisi ve imam hatip lisesi meslek dersi öğretmenliğine, artık ilahiyat bilimleri fakültesi, uluslararası islam ve din bilimleri fakültesi, dini ilimler fakültesi, islami ilimler fakültesi mezunu olup, Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans ya da Pedagojik Formasyon Programı ve Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifikası Programı'nı başarı ile tamamlayanlar atanabilecek.
Bu alanlardan mezun olup, din kültürü ve ahlak bilgisi ve imam hatip lisesi meslek derslerine atanan öğretmenler, Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Türk İslam Sanatları derslerini de okutabilecek.
Türk Dili ve Edebiyatı, Türkçe ve Tarih öğretmenleri de Osmanlı Türkçesi dersini verebilecek. Görsel sanatlar öğretmenliğine geleneksel Türk sanatları mezunları da atanabilecek.
İmam hatip liseleri ders çizelgesine eklenen yeni seçmeli derslerden Türk İslam sanatları dersi, öncelikli olarak bu derslerle ilgili sertifikası olan veya lisans veya lisansüstü öğrenimleri sırasında bu dersleri aldığını belgelendiren ilahiyat, ilahiyat bilimleri fakültesi, uluslararası islam ve din bilimleri fakültesi, dini ilimler fakültesi, islami ilimler fakültesi mezunu öğretmenler tarafından okutulacak.
Matematik öğretmenliklerine, matematik öğretmenliği ve matematik mezunlarıyla, matematik-bilgisayar bölümü mezunu olup tezsiz yüksek lisansı ve formasyonu olanlarla kredilerinin en az yüzde 70’ini matematik alanında belgelendirenler atanabilecek.
Yaşayan diller ve lehçeler dersleri, öncelikle, üniversitelerin Türkçe öğretmenliği, Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği, sosyal bilgiler öğretmenliği bölümleri ile Türk dili ve edebiyatı programları mezunu olup yaşayan diller ve lehçelerin ilgili alanında tezsiz yüksek lisans programını başarı ile tamamlayan öğretmenler olmak üzere; lisans ve lisansüstü öğrenimleri sırasında bu alanda ders aldığını belgelendiren diğer öğretmenler tarafından okutulacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
MEB'in öğretmenlik alanlarına ilişkin yaptığı düzenlemeye göre, Arapça, Almanca, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça öğretmenliğinden, bunlara ilişkin dil ve edebiyat fakültelerinden veya mütercim tercümanlık alanlarından mezun olanlar, artık Türkçe derslerine giremeyecek
Arapça, Almanca, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça öğretmenliğinden, bunlara ilişkin dil ve edebiyat fakültelerinden veya mütercim tercümanlık alanlarından mezun olanlar, artık Türkçe derslerine giremeyecek.
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, "Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders Okutma Esasları" yeniden belirledi. Buna göre, öğretmen adayları ve öğretmenlerin; yükseköğrenimlerinde alanlarına ek olarak aldıkları ve diplomalarında yer alan öğrenim programı veya farklı bir alanda yapılan yüksek lisans eğitimi de yan alan olarak kabul edilecek.
Yabancı dil, rehberlik, bilişim teknolojileri, görsel sanatlar, müzik, beden eğitimi ile din kültürü ve ahlak bilgisi alanları ilköğretim ve ortaöğretimde ortak alan olarak belirlendi. Daha önce ortak alanlar içerisinde bulunan resim dersleri, ortak alanlardan çıkarıldı.
2009-2010 öğretim yılından önce resim-iş öğretmenliği bölümünden mezun olanlar ile bu öğretim yılında adı geçen bölüme kayıtlı olup mezun olanlar, teknoloji ve tasarım alanı öğretmenliğine herhangi bir öncelik tanınmadan alınacak.
Üç engel grubu için "özel eğitim" öğretmenliği alanı
Görme, işitme ve zihinsel engelliler öğretmenlikleri özel eğtim öğretmenliği adı altında birleştirildi. Özel eğitim alanında öğretmen ihtiyacının görme, işitme ve zihinsel engelliler öğretmenliği mezunlarınca karşılanamaması durumunda, bu alana öğretmenlik alanları mezunu olup özel eğitim alanında tezli veya tezsiz yüksek lisans veya doktora mezunları atanabilecek.
Özel eğitim öğretmenliğine özel eğitim bölümü, özel eğitim öğretmenliği, zihinsel engelliler öğretmenliği, görme engelliler öğretmenliği ile işitme engelliler öğretmenliği mezunları atanabilecek. Bu öğretmenler, özel eğitim mesleki eğitim merkezleri, özel eğitim iş uygulama merkezleri, özel eğitim programı uygulayan özel eğitim sınıflarında, 9-12. sınıf dersleriyle mesleki ortaöğretim kurumlarında çocuk gelişimi ve eğitimi alanı özel eğitim dalı derslerine girebilecek.
Beden eğitimi ve spor yüksekokulu mezunlarından 12 Temmuz 2004’den önce mezun olanlar ile bu tarih itibariyle söz konusu okullara kayıtlı bulunup mezun olanlardan pedagojik formasyon eğitimini tamamlayanlar, beden eğitimi alanı öğretmenliğine atanabilecekler.
Sınıf öğretmeni olarak görev yaparken 540 saatlik "Zihin Engelliler Sınıfı Öğretmenliği Eğitimi Programı”nı başarıyla tamamlayanlar zihin engelliler sınıfı alanına, öğretmen olarak görev yapmakta iken 90 saatlik "Teknoloji ve Tasarım Öğretmenliği Eğitim Programı"nı başarıyla tamamlayanlar, teknoloji ve tasarım alanına eğitim kurumlarının ihtiyacına göre alan değişikliği yapabilecek.
Düzenlemeye göre, Arapç, Almanca, Çince, Fransızca, İngilizce, Rusça öğretmenliğinden, bunlara ilişkin dil ve edebiyat fakültelerinden veya mütercim tercümanlık alanlarından mezun olanlar, artık Türkçe derslerine giremeyecek.
Bilişim teknolojileri dersine artık yazılım mühendisliği, bilişim sistemleri mühendisliği, bilgisayar ve kontrol teknolojisi öğretmenliği, elektronik ve bilgisayar bölümü, bilgisayar teknolojisi ve bilişim sistemleri bölümü, bilişim sistemleri ve teknolojileri, bilgisayar bilimleri bölümü mezunlarından, ortaöğretim alan öğretmenliği tezsiz yüksek lisans ya da pedagojik formasyon programı veya pedagojik formasyon eğitimi sertifikası programını başarı ile tamamlayanlar alınabilecek.
Din Kültürü öğretmenliğine Dini İlimler mezunları atanabilecek
Din kültürü ve ahlak bilgisi ve imam hatip lisesi meslek dersi öğretmenliğine, artık ilahiyat bilimleri fakültesi, uluslararası islam ve din bilimleri fakültesi, dini ilimler fakültesi, islami ilimler fakültesi mezunu olup, Ortaöğretim Alan Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans ya da Pedagojik Formasyon Programı ve Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifikası Programı'nı başarı ile tamamlayanlar atanabilecek.
Bu alanlardan mezun olup, din kültürü ve ahlak bilgisi ve imam hatip lisesi meslek derslerine atanan öğretmenler, Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Türk İslam Sanatları derslerini de okutabilecek.
Türk Dili ve Edebiyatı, Türkçe ve Tarih öğretmenleri de Osmanlı Türkçesi dersini verebilecek. Görsel sanatlar öğretmenliğine geleneksel Türk sanatları mezunları da atanabilecek.
İmam hatip liseleri ders çizelgesine eklenen yeni seçmeli derslerden Türk İslam sanatları dersi, öncelikli olarak bu derslerle ilgili sertifikası olan veya lisans veya lisansüstü öğrenimleri sırasında bu dersleri aldığını belgelendiren ilahiyat, ilahiyat bilimleri fakültesi, uluslararası islam ve din bilimleri fakültesi, dini ilimler fakültesi, islami ilimler fakültesi mezunu öğretmenler tarafından okutulacak.
Matematik öğretmenliklerine, matematik öğretmenliği ve matematik mezunlarıyla, matematik-bilgisayar bölümü mezunu olup tezsiz yüksek lisansı ve formasyonu olanlarla kredilerinin en az yüzde 70’ini matematik alanında belgelendirenler atanabilecek.
Yaşayan diller ve lehçeler dersleri, öncelikle, üniversitelerin Türkçe öğretmenliği, Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği, sosyal bilgiler öğretmenliği bölümleri ile Türk dili ve edebiyatı programları mezunu olup yaşayan diller ve lehçelerin ilgili alanında tezsiz yüksek lisans programını başarı ile tamamlayan öğretmenler olmak üzere; lisans ve lisansüstü öğrenimleri sırasında bu alanda ders aldığını belgelendiren diğer öğretmenler tarafından okutulacak.
Son Güncelleme: Salı, 18 Mart 2014 12:42
Gösterim: 2158
Uçan Süpürge Derneği, meslek seçiminde cinsiyetçi yönlendirmelerin önüne geçebilmek için ilköğretim öğrencilerine yönelik ''Benim Madam Curie'm Projesi'' başlattı.
Avrupa Birliği Merkezi Finans ve İhale Birimi ile Milli Eğitim Bakanlığı'nca desteklenen proje, Pursaklar'da belirlenen okullarda pilot olarak uygulanacak.
''Benim Madam Curie'm Projesi''yle kız çocuklarının meslek seçerken toplumsal cinsiyet rollerine uygun yönlendirmeler yerine, yetenekleri ve hayalleri doğrultusunda eğitime yönlendirilmeleri amaçlanıyor. Projeyle kadınların yalnızca öğretmen, hemşire, avukat değil, bilim ve teknoloji alanında da çalışabileceğinin önünün açılması planlanıyor.
Bilim kadınları kız çocuklarına model olacak
Proje kapsamında dört bilim kadınını anlatan animasyon filmler hazırlandı. Filmlerde astrofizikçi Dilhan Eryurt, patalog Kamile Şevki Mutlu, kimyacı Remziye Hisar ve siyaset bilimci Nermin Abadan Unat'ın bilim dünyasına katkıları ve kendi alanlarında var olabilmek için verdikleri mücadele anlatılıyor.
Proje Koordinatörü Sevna Somuncuoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada filmlerin öğretmenlerce belirlenecek derslerde, öğrencilere izlettirileceğini, böylece eğitim materyali olarak kullanılabileceğini belirtti.
Kız çocuklarının ileride seçecekleri mesleklere eğilimlerini cinsiyet rollerinin belirlediğini savunan Somuncuoğlu, böylece bu çalışmayla bilim kadınlarının yaşamlarının, mesleklerinde ilerlemek için nasıl emek harcadıklarının anlatılacağına dikkati çekti.
Somuncuoğlu, ''Kadınların gerek fen bilimleri, gerekse sosyal bilimlerde nasıl öncü olabildiğinin en güzel örneklerinden dördü, bu projede çocukların karşısına çıkacak'' dedi.
Marie Curie sembol seçildi
Belirlenen kadınların yaşam öykülerindeki ortak noktanın, her şeye rağmen, inatla ve umutla kendilerini yetiştirmiş olmaları ve açtıkları kapıdan başka kadınların da geçmesini teşvik etmeleri olduğunu ifade eden Somuncuoğlu, şunları kaydetti:
''Bilim kadınlarının öncülerinden Polonyalı kimyager ve fizikçi Marie Curie 'Yaşam hiçbirimiz için kolay değil. Bir şeyleri başarmak için, yetenekli olduğumuza inanarak buna ulaşmak için usanmadan çabalamalıyız' diyor. Bu projeye adını veren Marie Curie'yi, bu öncü kadının açtığı yolda yürüyen nice bilim kadınını, bugünün kız çocuklarına örnek olması için sembol olarak seçtik. Okullarımızda okutulan ders kitaplarında öğrenciler sadece birkaç öncü kadını görüyor, oysa bizim de onlarca Madam Curie'miz var ama görünür değiller. O bilim kadınlarını tanımak, her birinin mücadeleleri ve başarılarını kız çocuklarına anlatmak için biz bir adım attık ve bizim Madam Curie'lerimizden dördüne bu projede yer verdik.''
''Meslek seçiminde tutumların değişmesi önemli''
Somuncuoğlu, Milli Eğitim Bakanlığınca yürütülen ''Demokratik Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Projesi''ni hatırlatarak, kendi projelerinin de bu proje kapsamında sivil toplum örgütleriyle işbirliği çerçevesinde uygulanacağını belirtti.
Böylece demokratik yurttaşlık ve insan haklarının gelişmesinin önündeki en büyük engel olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasının hedeflendiğini anlatan Somuncuoğlu, proje, kadınlara atfedilen kalıplaşmış meslekler konusunda yerleşik algının kırılmasına yardımcı olmak istiyor. Çocukların geleceğe hazırlanırken, özellikle meslek planlamalarında ufuklarının açılmasını sağlamak gerekiyor. Meslek konusunda kalıplaşmış örnekler değil, çocukların kendilerine rol modeli olacak başka mesleklerin de ayrımına varmalarıyla özellikle kız çocuklarının meslek seçimi konusunda tutumlarının değişmesi için önemli bir adım.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Uçan Süpürge Derneği, meslek seçiminde cinsiyetçi yönlendirmelerin önüne geçebilmek için ilköğretim öğrencilerine yönelik ''Benim Madam Curie'm Projesi'' başlattı.
Avrupa Birliği Merkezi Finans ve İhale Birimi ile Milli Eğitim Bakanlığı'nca desteklenen proje, Pursaklar'da belirlenen okullarda pilot olarak uygulanacak.
''Benim Madam Curie'm Projesi''yle kız çocuklarının meslek seçerken toplumsal cinsiyet rollerine uygun yönlendirmeler yerine, yetenekleri ve hayalleri doğrultusunda eğitime yönlendirilmeleri amaçlanıyor. Projeyle kadınların yalnızca öğretmen, hemşire, avukat değil, bilim ve teknoloji alanında da çalışabileceğinin önünün açılması planlanıyor.
Bilim kadınları kız çocuklarına model olacak
Proje kapsamında dört bilim kadınını anlatan animasyon filmler hazırlandı. Filmlerde astrofizikçi Dilhan Eryurt, patalog Kamile Şevki Mutlu, kimyacı Remziye Hisar ve siyaset bilimci Nermin Abadan Unat'ın bilim dünyasına katkıları ve kendi alanlarında var olabilmek için verdikleri mücadele anlatılıyor.
Proje Koordinatörü Sevna Somuncuoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada filmlerin öğretmenlerce belirlenecek derslerde, öğrencilere izlettirileceğini, böylece eğitim materyali olarak kullanılabileceğini belirtti.
Kız çocuklarının ileride seçecekleri mesleklere eğilimlerini cinsiyet rollerinin belirlediğini savunan Somuncuoğlu, böylece bu çalışmayla bilim kadınlarının yaşamlarının, mesleklerinde ilerlemek için nasıl emek harcadıklarının anlatılacağına dikkati çekti.
Somuncuoğlu, ''Kadınların gerek fen bilimleri, gerekse sosyal bilimlerde nasıl öncü olabildiğinin en güzel örneklerinden dördü, bu projede çocukların karşısına çıkacak'' dedi.
Marie Curie sembol seçildi
Belirlenen kadınların yaşam öykülerindeki ortak noktanın, her şeye rağmen, inatla ve umutla kendilerini yetiştirmiş olmaları ve açtıkları kapıdan başka kadınların da geçmesini teşvik etmeleri olduğunu ifade eden Somuncuoğlu, şunları kaydetti:
''Bilim kadınlarının öncülerinden Polonyalı kimyager ve fizikçi Marie Curie 'Yaşam hiçbirimiz için kolay değil. Bir şeyleri başarmak için, yetenekli olduğumuza inanarak buna ulaşmak için usanmadan çabalamalıyız' diyor. Bu projeye adını veren Marie Curie'yi, bu öncü kadının açtığı yolda yürüyen nice bilim kadınını, bugünün kız çocuklarına örnek olması için sembol olarak seçtik. Okullarımızda okutulan ders kitaplarında öğrenciler sadece birkaç öncü kadını görüyor, oysa bizim de onlarca Madam Curie'miz var ama görünür değiller. O bilim kadınlarını tanımak, her birinin mücadeleleri ve başarılarını kız çocuklarına anlatmak için biz bir adım attık ve bizim Madam Curie'lerimizden dördüne bu projede yer verdik.''
''Meslek seçiminde tutumların değişmesi önemli''
Somuncuoğlu, Milli Eğitim Bakanlığınca yürütülen ''Demokratik Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Projesi''ni hatırlatarak, kendi projelerinin de bu proje kapsamında sivil toplum örgütleriyle işbirliği çerçevesinde uygulanacağını belirtti.
Böylece demokratik yurttaşlık ve insan haklarının gelişmesinin önündeki en büyük engel olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasının hedeflendiğini anlatan Somuncuoğlu, proje, kadınlara atfedilen kalıplaşmış meslekler konusunda yerleşik algının kırılmasına yardımcı olmak istiyor. Çocukların geleceğe hazırlanırken, özellikle meslek planlamalarında ufuklarının açılmasını sağlamak gerekiyor. Meslek konusunda kalıplaşmış örnekler değil, çocukların kendilerine rol modeli olacak başka mesleklerin de ayrımına varmalarıyla özellikle kız çocuklarının meslek seçimi konusunda tutumlarının değişmesi için önemli bir adım.''
Son Güncelleme: Salı, 18 Mart 2014 11:45
Gösterim: 1080
Gıda maddeleri ve yemeğe kredi kartı taksiti yasağı koyan BDDK, okullardaki yemeği eğitimin parçası sayarak bu yasağı öğrenciler için gevşetti.
Genel alışverişi 9 taksitle sınırlayan benzin, gıda ve yemek harcamalarına da taksit yasağı getiren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) öğrenciler için yasağı kaldırdı.
BDDK yasağı kaldırırken okullarda verilen yemeği eğitimin bir parçası saydı. Böylece öğrenciler ve veliler okullarda yılbaşında veya dönem başında ödedikleri yemek parasını kredi kartıyla 9 taksit yapabilecek. BDDK bu yasağı Özel Okullar Birliği Derneği'nin isteği üzerine kaldırdı.
"Bu ödeme aslında taksitlendirme değil"
Birlik BDDK'ya başvurarak her yılbaşında aldıkları yemek ücretine getirilen taksit yasağının kaldırılması istedi. Birlik, yemek hizmetinin eylül ayında başlayıp haziran ayında sona eren bir hizmet olduğunu bildirdi.
Hizmetin sunulduğu süre esas alınarak bu hizmete ilişkin yapılacak ödemenin taksitlendirme değil aslında öğrenim ve yemek hizmeti verildikçe hak edilen bedelin kredi kartından tahsil edilmesi olduğunu savundu. Dernek ayrıca taksit yapılmadığı durumlarda velilerin her ay okula gelmek zorunda kaldığını ifade ederek ve taksit yasağının kaldırılması istedi.
Taksit 5 haftada 5,4 milyar azaldı
Kredi kartına taksit sınırı getirilmesinin ardından taksitli harcamalardaki düşüş geçen hafta da sürdü ve 5 haftada taksitli kredi kartı harcama tutarı 5 milyar 433 milyon lira geriledi.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası istatistiklerine göre, 11 haftalık dönemde ise taksitli kredi kartı harcama tutarı 1 milyar 146 milyon lira geriledi. 7 Mart ile biten haftada mevduat bankalarındaki kredi kartı harcama tutarı yüzde 0.98 oranında azalışla 88 milyar 486 milyon 102 bin liraya geriledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Gıda maddeleri ve yemeğe kredi kartı taksiti yasağı koyan BDDK, okullardaki yemeği eğitimin parçası sayarak bu yasağı öğrenciler için gevşetti.
Genel alışverişi 9 taksitle sınırlayan benzin, gıda ve yemek harcamalarına da taksit yasağı getiren Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) öğrenciler için yasağı kaldırdı.
BDDK yasağı kaldırırken okullarda verilen yemeği eğitimin bir parçası saydı. Böylece öğrenciler ve veliler okullarda yılbaşında veya dönem başında ödedikleri yemek parasını kredi kartıyla 9 taksit yapabilecek. BDDK bu yasağı Özel Okullar Birliği Derneği'nin isteği üzerine kaldırdı.
"Bu ödeme aslında taksitlendirme değil"
Birlik BDDK'ya başvurarak her yılbaşında aldıkları yemek ücretine getirilen taksit yasağının kaldırılması istedi. Birlik, yemek hizmetinin eylül ayında başlayıp haziran ayında sona eren bir hizmet olduğunu bildirdi.
Hizmetin sunulduğu süre esas alınarak bu hizmete ilişkin yapılacak ödemenin taksitlendirme değil aslında öğrenim ve yemek hizmeti verildikçe hak edilen bedelin kredi kartından tahsil edilmesi olduğunu savundu. Dernek ayrıca taksit yapılmadığı durumlarda velilerin her ay okula gelmek zorunda kaldığını ifade ederek ve taksit yasağının kaldırılması istedi.
Taksit 5 haftada 5,4 milyar azaldı
Kredi kartına taksit sınırı getirilmesinin ardından taksitli harcamalardaki düşüş geçen hafta da sürdü ve 5 haftada taksitli kredi kartı harcama tutarı 5 milyar 433 milyon lira geriledi.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası istatistiklerine göre, 11 haftalık dönemde ise taksitli kredi kartı harcama tutarı 1 milyar 146 milyon lira geriledi. 7 Mart ile biten haftada mevduat bankalarındaki kredi kartı harcama tutarı yüzde 0.98 oranında azalışla 88 milyar 486 milyon 102 bin liraya geriledi.
Son Güncelleme: Salı, 18 Mart 2014 12:06
Gösterim: 904
ÖSYM, 23 Mart’ta yapılacak YGS için olağanüstü önlemler alındı. ÖSYM Başkanı Ali Demir, YGS’de soruların sızdırılmaması ve sınavın güvenli bir şekilde yapılması için aldıkları önlemleri anlattı.
23 Mart’ta yapılacak YGS için olağanüstü önlemler alındı. ÖSYM Başkanı Ali Demir, pazar günü yapılacak YGS’yi Hürriyet eğitim Editörü Nuran Çakmakçı’ya anlattı.
Matbaada kaç kişi günlerdir hapis hayatı yaşıyor?
Sınav evrakımız basımından, kullanılıp geri dönünceye kadar takip ediliyor. Şimdi kapalı dönem dediğimiz bir uygulamamız var. 12 ÖSYM görevlisi olmak üzere toplam 90 görevli burada. Kapıda 2 polis, 2 gözlemci, etrafta emniyet güçleri var. Araçlara yüklenirken araç için bir emniyet görevlisi, bir nakil kuryesi evrakı kutularını teslim alıyor. Aracın kapıları hem çeliklerle, hem de elektromekanik dediğimiz bir kilitle kilitleniyor. Elektromekanik kilit, ÖSYM’nin elektronik izni olmadan açılması mümkün değil. Bu yıl sınav merkezlerimizin yarısını araç içerisinde muhafaza ediyoruz. Çünkü evrakın sınavdan önce açılmamasını el değmemesini istiyoruz.
Nasıl?
Vardığı noktada aracın kapısını gören kameralarımız var. Biz o kameralarla buradan izliyoruz. Kayıt altına alıyoruz. Her araçta GPS, araç takip sistemi var. Dakika dakika 110 km sınırsa bunu aşmamaları gerekiyor aştığı zaman bize uyarı geliyor. Durduğu zaman eğer planlanmamış bir duruş varsa yine bize sinyal geliyor. Biz akıllı telefonumuzdan veya internetten bunları takip ediyoruz.
20 kişilik izleme ekibi
Kaç kişi takip ediyor?
Ben de dahil yaklaşık 20 kişilik sınav izleme ekibimiz var. 24 saat takip ediyoruz.
Sınav salonunda 20 kişi varsa 20 kişinin de kitapçığı farklı mı?
Hepsi farklı. Matbaada kapalı ortamda paketlenen soru kitapçığını o paketi alanın kendisi açıyor. Soru kitapçığının aşılması için salon poşetinin açılması gerekiyor, salon poşetinin açılabilmesi için kutunun açılması gerekir, kutunun açılması için kasanın açılması gerekir. Kutunun anahtarı da bir kullanımlık bir açan bir daha kapatamıyor.
Meclis’e YGS sorusu
ÖSYM’nin sınav sorularını açıklamayacak olması CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran tarafından TBMM’ye taşındı. Oran, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından yazılı olarak yanıtlaması için soru önergesi verdi. Oran, soru önergesinde şöyle dedi: “Bu yıl yapılacak YGS ve LYS’deki soruların açıklanmaması kararı neden alındı? ÖSYM Başkanı’nın, “Ölçme kabiliyeti yüksek olan sorular bazı düzenlemelerle yeniden kullanılabilir. Bu hedef doğrultusunda sınavlarda sorulan soruların sadece yüzde 10’unun paylaşımının yeterli olacağını düşünüyoruz” açıklamasını yapma gerekçesi nedir?, Kitapçığını incelemek isteyen adaylar ÖSYM’den nasıl randevu alacak?”
Soruları sokağa dökmemek için dağıtmayacağız
23 Mart’ta 2 milyon 7 bin 685 aday sınava girecek. Heyecan dorukta. Milyonlarca aday sınav için son haftaya girdi. Artık kimin hangi salonda sınava gireceği belli. Soru kitapçıkları basıldı, sonuncusu da çarşamba günü bitiyor. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, değiştirilme sinyalleri veren üniversite sınav sistemi ve yapılacak çalışmalar ile sınav güvenliği konusundaki sorularımızı yanıtladı:
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı sistemin değişeceğini söyledi. Size bu konuda bir bilgi geldi mi, hazırlık yapılıyor mu?
- Somut olan tek bir şey var. O da geçtiğimiz yıl Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nda alınan karar. Oradaki karar şu: üniversite giriş sistemi yeniden tasarlansın. O zamandan söylüyorum 2013’ten 2015 sonu idi. Ama o günden bugüne ne tür bir açık faaliyet yapıldığı konusunda ben bilgi sahibi değilim. Çünkü kanun böyle bir sorumluluğu YÖK’e veriyor. Yüksek Kurul’da bunu YÖK’e vermişti. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, TÜBİTAK, ÖSYM ortak bir çalışmayla hepsini konuşuyordur.
Açıklanan modelle ilgili bilginiz var mı?
- Türkiye’de üniversiteye giriş koşullarını belirleme yetkisi YÖK’e verilmiştir. ÖSYM olarak biz üzerimize düşen her türlü desteği veriyoruz. Ülkemiz için en uygun olan sistem belirlenecektir. ÖSYM de bu kapsamda olabildiğince aktif olacaktır.
Sizin kafanızdaki model nedir?
- Bizim söyleyeceğimiz aslında çok bir şey yok. Bize ne söyleniyorsa onu yapmak durumundayız. Kamuoyunda konuşulan YGS’nin çoklu yapılması bence en hızlı adapte edilebilecek bir işlemdi.
SORU HAVUZU OLUŞTURUYORUZ
Çoklu sınava geçme hedefiniz var mı?
- Tabii çok iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü YGS, LYS ile birlikte değerlendirilerek yerleştirme puanları oluşturuluyor. Eylülde, ocak, şubatta, martta, haziranda yapılacak YGS’lerin olası kadroları bunlar. Bunlarda en yüksek puanı almak mı söz konusu olacak? Yoksa bir başarı çıtası belirleyip “Başarılmıştır” deyip ona göre mi işlem yapılacak? Bütün bunların iyi tartışılması gerekir. Ciddi bir sistem var. Bunları kaldırıp yerine şöyle ya da böyle olsun demek ayaküstü yapılacak bir şey değil.
Sadece lise sonlar mı girecek?
- Ben bir model söylemiyorum. Bir tek önerimiz vardı bizim çoklu YGS onu söylüyorum. Bu Milli Eğitim’i yakından ilgilendiren bir konu olur. Eğer siz, “sene içerisinde sınav yapacağım” derseniz tamamen Milli Eğitim’in konusu olmaya başlar. Çünkü, eğitimi etkiler.
Bu yıl soruların tamamını yayınlamayacaksınız? Neden?
- ÖSYM çok yoğun bir biçimde soru havuzunu genişletme gayreti içinde. Bunun için bir “Soru Havuzu Yazılımı” kullanımına başladık. Tüm sınavlarımız için “Soru Hazırlama Çalıştayları” yaptık. Türkiye’deki akademisyenlerin birikimlerini değerlendiren soru hazırlama çalışmalarına başladık. Ölçme kabiliyeti yüksek olan sorular bazı düzenlemelerle yeniden kullanılabilir.
Soruları tekrar kullanmanız mümkün o halde?
- Yoğun bir soru havuzu oluşturma gayretimiz var. Özellikle sınavlarda denenmiş ve ölçme niteliği yüksek soruların bazı değişikliklerle yeniden kullanımını hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda sınavlarda sorulan soruların sadece yüzde 10’unun paylaşamının yeterli olacağını düşünüyoruz. Yüzde 10’luk uygulamayı da sınava hazırlanan adayların bilgi edinmeleri ve sınava girmeleri halinde kendi sınavlarını cevap kâğıtları ile birlikte fiili olarak değerlendirebilmeleri için uygun gördük. Ama sadece bu YGS’ye 2 milyondan fazla aday katılacağı için yönetim kurulu soruların yüzde 20’sini açıklama kararı aldı.
Bir soru birkaç yıl sonra sorulabilir mi?
- Sınav yapan bir kurum olarak bizim çok zengin bir soru havuzumuz var. Çünkü her geçen gün sınav yükümüz artıyor. Çok hızlı reaksiyon vermemiz gerek durumlar söz konusu olabiliyor. Soru havuzumuzu genişletmenin yollarından biri de sorularımızı sokağa dökmemek, tüm dünyada da bunun böyle olduğunu görüyoruz. Dünyada benzeri sınav yapan kurumların hiçbiri geçmişte yaptığımız gibi sınav sorularını açıklamıyorlar. Belli bir kısmını açıklıyorlar, bilgi veriyorlar. Soruları tekrar tekrar kullanmak amacıyla muhafaza ediyorlar. Bir sorunun gerçekten kullanışlı bir hale gelebilmesi için 2-3 sene gerekiyor. Gerçek sınavda soruların denenmesi çok önemli. Eğer siz sorularınızı sınavdan sonra açıklarsanız deneme şansınız olmuyor. O zaman ölçme yeteneği belirsiz olan sorularla sınav yapmak durumunda kalıyorsunuz. ÖSYM havuzu genişletme, ölçme niteliğini iyileştirme gayreti içerisinde çalışırken önümüzdeki tek zorlayan konu bilgi edinme yayasıydı. Meclis’ten sorularımızın bilgi edinme yasası kapsamı dışında olmasını sağladık.
İSTEYEN ADAY SINAV KÂĞIDINI GÖREBİLİR
Adaylar ne yaptıklarını bilemeyecek mi?
- Bu durum, adayların bireysel olarak sınavda kendi kullandıkları soru kitapçıklarını ve cevap kâğıtlarını kendilerinin incelemesine engel değil. Adaylar ÖSYM’den randevu alarak kendi kitapçıklarının asıllarını inceleyebilirler. Kişisel bilgi edinmeye bir itirazımız yok.
Her yıl tartışılan soruları şimdi kimse bilemeyecek.
- Bu hataların hepsini matbaa analizi dediğimiz analiz gösteriyor aslında. Matbaa analizi şu: adayların çoğunluğu hangi soruya hangi seçeneğe gitmiş. Başarılı adaylar yani soruların yüzde 100’üne yakınına doğru cevap verenler, o soruda nasıl cevap vermiş. Bu analizlerle eğer 5 seçenekli bir soru, doğru seçenek “D” ama adayların tamamı “C”ye gitmişse burada bir sorun var demektir. Bunu tekrar uzmanına gösterip, incelettirip burada bir hata varsa direkt iptal ederiz.
Sonrasında siz mi analiz yapacaksınız?
- Tabii. Sınav bittiği an bütün sınavlarımızda bunu yapıyoruz. Cevap kâğıtları okunduğu an bakıyoruz hangi sorularımızda sorun var diye inceliyoruz. Doğru cevap “D” ise adayların yüzde 95’i “C” ye gitmişse o zaman bariz bir hata var demektir. O konunun uzmanlarına tekrar gösteriyoruz. Benzer şekilde siz doğru cevaba “B” demişsiniz. Ama adayların yüzde 20’si “A”ya yüzde 20’si “B”ye yüzde 20’si “C”ye yüzde 20’si “D”ye böyle bir şey de olamaz, sıkıntı olur. Bütün bu analizler bize hatalarımızı da gösteriyor. Bunlara bağlı olarak biz de gerekiyorsa sorularımızı iptal ederiz.
Bu yıl sınav müfredatında bir değişiklik olacak mı?
- Geçen yıldan bu yana ortaöğretim müfredatında bir değişme olmadığından soruların kapsamında bir değişiklik söz konusu değil.
SONUÇLARI AÇIKLAMADA HER AN SÜRPRİZ YAPABİLİRİZ
Sınava giren öğrenci sayısı her yıl daha da artıyor? Sınav devam ederken, başvuru sayısı artarken dershanelerin kapanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Yürürlükte olan zorunlu eğitim süreci 4+4+4 sistemi ile daha fazla sayıda öğrenci ortaöğretim kurumlarından mezun olacak ve üniversiteye girmek için talepte bulunacak. Bu yıl 2 milyon 7 bin 685 aday sınava girecek. 2015’te bu sayının daha da yükseleceğini öngörüyoruz. Zorunlu ortaöğretimi tamamlayan öğrencilerimizi mesleki eğitime yönlendirmediğimiz sürece bu talep devam edecek.
Geçen yıl sınav sonuçları 1 hafta içinde açıklanmıştı. Bu yılki sınav açıklanma öngörünüz nedir?
- 2013 yılında yaptığımız tüm sınavları mümkün olan en kısa sürede açıklamak için gayret ettik ve büyük oranda da bunu başardık. Bu gayretimiz 2014 yılı sınavları için de devam edecek. Hedefimiz, sınav bittiği anda sonuçları açıklamak. Her an sürpriz yapabiliriz.
Tuvalete gitme yasağı sürecek mi?
- Olmazsa olmazlarımızdan bir tanesi. Bu konuda çok hassasım. Sınav salonuna giren birisinin sınav salonundan çıkmaması gerekir. Buna çok önem veririm. Çünkü nereye gittiği konusunda hiçbir bilgiye sahip olamıyorsunuz. Belki ben olurum. Ama o salonda oturan diğer adaylar o ciddi bir endişe kaynağı. Ona fırsat vermek istemiyoruz. Sınav salonundan çıkan bir daha geri dönemez. Sınavın üçte ikilik kısmı zorunludur çıkılamaz. Sonrasında isteyen çıkabilir ama geri gelemez.
140 PUAN İÇİN ARTIK ADAYLAR DA 4 TESTTEN 4’ER NET YAPSIN
LYS’ye girmek için 140 barajının ne olduğunu söyleyeyim. YGS’de dört testimiz var. Temel Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Türkçe. Bu testlerin her birinden 4’er doğru yapan 140 puan alır. Bunu da yapsın adaylar artık. O kadar berbat durumda değiliz. Ancak çok kitle olunca, çok alakasız insanlar sınava giriyor. Sadece matematik testini doğru yapanlar var. Biz onların puanlarını hesaplamıyoruz. Arkadaşıyla iddiaya giriyor ve diyor ki, “matematikte 40’ta 40 doğru yaparım.” Sınava giriyor ve sadece bunu yapmak istiyor. Hepsini 40’ta 40 yanlış yapacağım diye sınava giren de var.
Tüm adaylar bütün soruları okuyarak cevaplama gayreti içerisinde değil. Aslında o sıfır dediğimiz şeyler bunlar yüzünden oluyor. Giriyor hiçbir soruya doğru cevap vermeden çıkıyor. 2 tane soruyu işaretliyor çıkıyor. Böyle insanlar var, kitleyi bunlar oluşturuyor. ÖSYM’de puan hesabı yapmak için mutlaka en az iki testte soru işaretlemiş olmak gerekiyor. Soruların 4 tanesinin doğru olması gerekiyor 140 alması için. Hepsi yanlış olursa o da olmuyor. Bunu da yapsın artık adaylar.
YAZILI SINAVLARA GEÇEBİLİRİZ
Açık uçlu diye bilinen yazılı sınav için çok yoğun ve yaygın bir gayretimiz var. Bu gayret içinde bugüne kadar bir deneme, iki de gerçek sınav yaptık. 2014’te bazı sınavlarımızı “Yazılı Sınav” olarak yapacağız. Yazılı sınav, günümüz bilişim teknolojileri sayesinde objektif (nesnel) olarak yürütülebilir bir sınav sistemidir. Yazılı sınavların üniversiteye girişte kısa bir zaman zarfında uygulanması ise öngörülmüyor. Yeterli deneyim ve altyapı oluştuktan sonra değerlendireceğimiz bir konudur.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ÖSYM, 23 Mart’ta yapılacak YGS için olağanüstü önlemler alındı. ÖSYM Başkanı Ali Demir, YGS’de soruların sızdırılmaması ve sınavın güvenli bir şekilde yapılması için aldıkları önlemleri anlattı.
23 Mart’ta yapılacak YGS için olağanüstü önlemler alındı. ÖSYM Başkanı Ali Demir, pazar günü yapılacak YGS’yi Hürriyet eğitim Editörü Nuran Çakmakçı’ya anlattı.
Matbaada kaç kişi günlerdir hapis hayatı yaşıyor?
Sınav evrakımız basımından, kullanılıp geri dönünceye kadar takip ediliyor. Şimdi kapalı dönem dediğimiz bir uygulamamız var. 12 ÖSYM görevlisi olmak üzere toplam 90 görevli burada. Kapıda 2 polis, 2 gözlemci, etrafta emniyet güçleri var. Araçlara yüklenirken araç için bir emniyet görevlisi, bir nakil kuryesi evrakı kutularını teslim alıyor. Aracın kapıları hem çeliklerle, hem de elektromekanik dediğimiz bir kilitle kilitleniyor. Elektromekanik kilit, ÖSYM’nin elektronik izni olmadan açılması mümkün değil. Bu yıl sınav merkezlerimizin yarısını araç içerisinde muhafaza ediyoruz. Çünkü evrakın sınavdan önce açılmamasını el değmemesini istiyoruz.
Nasıl?
Vardığı noktada aracın kapısını gören kameralarımız var. Biz o kameralarla buradan izliyoruz. Kayıt altına alıyoruz. Her araçta GPS, araç takip sistemi var. Dakika dakika 110 km sınırsa bunu aşmamaları gerekiyor aştığı zaman bize uyarı geliyor. Durduğu zaman eğer planlanmamış bir duruş varsa yine bize sinyal geliyor. Biz akıllı telefonumuzdan veya internetten bunları takip ediyoruz.
20 kişilik izleme ekibi
Kaç kişi takip ediyor?
Ben de dahil yaklaşık 20 kişilik sınav izleme ekibimiz var. 24 saat takip ediyoruz.
Sınav salonunda 20 kişi varsa 20 kişinin de kitapçığı farklı mı?
Hepsi farklı. Matbaada kapalı ortamda paketlenen soru kitapçığını o paketi alanın kendisi açıyor. Soru kitapçığının aşılması için salon poşetinin açılması gerekiyor, salon poşetinin açılabilmesi için kutunun açılması gerekir, kutunun açılması için kasanın açılması gerekir. Kutunun anahtarı da bir kullanımlık bir açan bir daha kapatamıyor.
Meclis’e YGS sorusu
ÖSYM’nin sınav sorularını açıklamayacak olması CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran tarafından TBMM’ye taşındı. Oran, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından yazılı olarak yanıtlaması için soru önergesi verdi. Oran, soru önergesinde şöyle dedi: “Bu yıl yapılacak YGS ve LYS’deki soruların açıklanmaması kararı neden alındı? ÖSYM Başkanı’nın, “Ölçme kabiliyeti yüksek olan sorular bazı düzenlemelerle yeniden kullanılabilir. Bu hedef doğrultusunda sınavlarda sorulan soruların sadece yüzde 10’unun paylaşımının yeterli olacağını düşünüyoruz” açıklamasını yapma gerekçesi nedir?, Kitapçığını incelemek isteyen adaylar ÖSYM’den nasıl randevu alacak?”
Soruları sokağa dökmemek için dağıtmayacağız
23 Mart’ta 2 milyon 7 bin 685 aday sınava girecek. Heyecan dorukta. Milyonlarca aday sınav için son haftaya girdi. Artık kimin hangi salonda sınava gireceği belli. Soru kitapçıkları basıldı, sonuncusu da çarşamba günü bitiyor. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, değiştirilme sinyalleri veren üniversite sınav sistemi ve yapılacak çalışmalar ile sınav güvenliği konusundaki sorularımızı yanıtladı:
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı sistemin değişeceğini söyledi. Size bu konuda bir bilgi geldi mi, hazırlık yapılıyor mu?
- Somut olan tek bir şey var. O da geçtiğimiz yıl Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nda alınan karar. Oradaki karar şu: üniversite giriş sistemi yeniden tasarlansın. O zamandan söylüyorum 2013’ten 2015 sonu idi. Ama o günden bugüne ne tür bir açık faaliyet yapıldığı konusunda ben bilgi sahibi değilim. Çünkü kanun böyle bir sorumluluğu YÖK’e veriyor. Yüksek Kurul’da bunu YÖK’e vermişti. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, TÜBİTAK, ÖSYM ortak bir çalışmayla hepsini konuşuyordur.
Açıklanan modelle ilgili bilginiz var mı?
- Türkiye’de üniversiteye giriş koşullarını belirleme yetkisi YÖK’e verilmiştir. ÖSYM olarak biz üzerimize düşen her türlü desteği veriyoruz. Ülkemiz için en uygun olan sistem belirlenecektir. ÖSYM de bu kapsamda olabildiğince aktif olacaktır.
Sizin kafanızdaki model nedir?
- Bizim söyleyeceğimiz aslında çok bir şey yok. Bize ne söyleniyorsa onu yapmak durumundayız. Kamuoyunda konuşulan YGS’nin çoklu yapılması bence en hızlı adapte edilebilecek bir işlemdi.
SORU HAVUZU OLUŞTURUYORUZ
Çoklu sınava geçme hedefiniz var mı?
- Tabii çok iyi düşünülmesi gerekir. Çünkü YGS, LYS ile birlikte değerlendirilerek yerleştirme puanları oluşturuluyor. Eylülde, ocak, şubatta, martta, haziranda yapılacak YGS’lerin olası kadroları bunlar. Bunlarda en yüksek puanı almak mı söz konusu olacak? Yoksa bir başarı çıtası belirleyip “Başarılmıştır” deyip ona göre mi işlem yapılacak? Bütün bunların iyi tartışılması gerekir. Ciddi bir sistem var. Bunları kaldırıp yerine şöyle ya da böyle olsun demek ayaküstü yapılacak bir şey değil.
Sadece lise sonlar mı girecek?
- Ben bir model söylemiyorum. Bir tek önerimiz vardı bizim çoklu YGS onu söylüyorum. Bu Milli Eğitim’i yakından ilgilendiren bir konu olur. Eğer siz, “sene içerisinde sınav yapacağım” derseniz tamamen Milli Eğitim’in konusu olmaya başlar. Çünkü, eğitimi etkiler.
Bu yıl soruların tamamını yayınlamayacaksınız? Neden?
- ÖSYM çok yoğun bir biçimde soru havuzunu genişletme gayreti içinde. Bunun için bir “Soru Havuzu Yazılımı” kullanımına başladık. Tüm sınavlarımız için “Soru Hazırlama Çalıştayları” yaptık. Türkiye’deki akademisyenlerin birikimlerini değerlendiren soru hazırlama çalışmalarına başladık. Ölçme kabiliyeti yüksek olan sorular bazı düzenlemelerle yeniden kullanılabilir.
Soruları tekrar kullanmanız mümkün o halde?
- Yoğun bir soru havuzu oluşturma gayretimiz var. Özellikle sınavlarda denenmiş ve ölçme niteliği yüksek soruların bazı değişikliklerle yeniden kullanımını hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda sınavlarda sorulan soruların sadece yüzde 10’unun paylaşamının yeterli olacağını düşünüyoruz. Yüzde 10’luk uygulamayı da sınava hazırlanan adayların bilgi edinmeleri ve sınava girmeleri halinde kendi sınavlarını cevap kâğıtları ile birlikte fiili olarak değerlendirebilmeleri için uygun gördük. Ama sadece bu YGS’ye 2 milyondan fazla aday katılacağı için yönetim kurulu soruların yüzde 20’sini açıklama kararı aldı.
Bir soru birkaç yıl sonra sorulabilir mi?
- Sınav yapan bir kurum olarak bizim çok zengin bir soru havuzumuz var. Çünkü her geçen gün sınav yükümüz artıyor. Çok hızlı reaksiyon vermemiz gerek durumlar söz konusu olabiliyor. Soru havuzumuzu genişletmenin yollarından biri de sorularımızı sokağa dökmemek, tüm dünyada da bunun böyle olduğunu görüyoruz. Dünyada benzeri sınav yapan kurumların hiçbiri geçmişte yaptığımız gibi sınav sorularını açıklamıyorlar. Belli bir kısmını açıklıyorlar, bilgi veriyorlar. Soruları tekrar tekrar kullanmak amacıyla muhafaza ediyorlar. Bir sorunun gerçekten kullanışlı bir hale gelebilmesi için 2-3 sene gerekiyor. Gerçek sınavda soruların denenmesi çok önemli. Eğer siz sorularınızı sınavdan sonra açıklarsanız deneme şansınız olmuyor. O zaman ölçme yeteneği belirsiz olan sorularla sınav yapmak durumunda kalıyorsunuz. ÖSYM havuzu genişletme, ölçme niteliğini iyileştirme gayreti içerisinde çalışırken önümüzdeki tek zorlayan konu bilgi edinme yayasıydı. Meclis’ten sorularımızın bilgi edinme yasası kapsamı dışında olmasını sağladık.
İSTEYEN ADAY SINAV KÂĞIDINI GÖREBİLİR
Adaylar ne yaptıklarını bilemeyecek mi?
- Bu durum, adayların bireysel olarak sınavda kendi kullandıkları soru kitapçıklarını ve cevap kâğıtlarını kendilerinin incelemesine engel değil. Adaylar ÖSYM’den randevu alarak kendi kitapçıklarının asıllarını inceleyebilirler. Kişisel bilgi edinmeye bir itirazımız yok.
Her yıl tartışılan soruları şimdi kimse bilemeyecek.
- Bu hataların hepsini matbaa analizi dediğimiz analiz gösteriyor aslında. Matbaa analizi şu: adayların çoğunluğu hangi soruya hangi seçeneğe gitmiş. Başarılı adaylar yani soruların yüzde 100’üne yakınına doğru cevap verenler, o soruda nasıl cevap vermiş. Bu analizlerle eğer 5 seçenekli bir soru, doğru seçenek “D” ama adayların tamamı “C”ye gitmişse burada bir sorun var demektir. Bunu tekrar uzmanına gösterip, incelettirip burada bir hata varsa direkt iptal ederiz.
Sonrasında siz mi analiz yapacaksınız?
- Tabii. Sınav bittiği an bütün sınavlarımızda bunu yapıyoruz. Cevap kâğıtları okunduğu an bakıyoruz hangi sorularımızda sorun var diye inceliyoruz. Doğru cevap “D” ise adayların yüzde 95’i “C” ye gitmişse o zaman bariz bir hata var demektir. O konunun uzmanlarına tekrar gösteriyoruz. Benzer şekilde siz doğru cevaba “B” demişsiniz. Ama adayların yüzde 20’si “A”ya yüzde 20’si “B”ye yüzde 20’si “C”ye yüzde 20’si “D”ye böyle bir şey de olamaz, sıkıntı olur. Bütün bu analizler bize hatalarımızı da gösteriyor. Bunlara bağlı olarak biz de gerekiyorsa sorularımızı iptal ederiz.
Bu yıl sınav müfredatında bir değişiklik olacak mı?
- Geçen yıldan bu yana ortaöğretim müfredatında bir değişme olmadığından soruların kapsamında bir değişiklik söz konusu değil.
SONUÇLARI AÇIKLAMADA HER AN SÜRPRİZ YAPABİLİRİZ
Sınava giren öğrenci sayısı her yıl daha da artıyor? Sınav devam ederken, başvuru sayısı artarken dershanelerin kapanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Yürürlükte olan zorunlu eğitim süreci 4+4+4 sistemi ile daha fazla sayıda öğrenci ortaöğretim kurumlarından mezun olacak ve üniversiteye girmek için talepte bulunacak. Bu yıl 2 milyon 7 bin 685 aday sınava girecek. 2015’te bu sayının daha da yükseleceğini öngörüyoruz. Zorunlu ortaöğretimi tamamlayan öğrencilerimizi mesleki eğitime yönlendirmediğimiz sürece bu talep devam edecek.
Geçen yıl sınav sonuçları 1 hafta içinde açıklanmıştı. Bu yılki sınav açıklanma öngörünüz nedir?
- 2013 yılında yaptığımız tüm sınavları mümkün olan en kısa sürede açıklamak için gayret ettik ve büyük oranda da bunu başardık. Bu gayretimiz 2014 yılı sınavları için de devam edecek. Hedefimiz, sınav bittiği anda sonuçları açıklamak. Her an sürpriz yapabiliriz.
Tuvalete gitme yasağı sürecek mi?
- Olmazsa olmazlarımızdan bir tanesi. Bu konuda çok hassasım. Sınav salonuna giren birisinin sınav salonundan çıkmaması gerekir. Buna çok önem veririm. Çünkü nereye gittiği konusunda hiçbir bilgiye sahip olamıyorsunuz. Belki ben olurum. Ama o salonda oturan diğer adaylar o ciddi bir endişe kaynağı. Ona fırsat vermek istemiyoruz. Sınav salonundan çıkan bir daha geri dönemez. Sınavın üçte ikilik kısmı zorunludur çıkılamaz. Sonrasında isteyen çıkabilir ama geri gelemez.
140 PUAN İÇİN ARTIK ADAYLAR DA 4 TESTTEN 4’ER NET YAPSIN
LYS’ye girmek için 140 barajının ne olduğunu söyleyeyim. YGS’de dört testimiz var. Temel Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal Bilimler ve Türkçe. Bu testlerin her birinden 4’er doğru yapan 140 puan alır. Bunu da yapsın adaylar artık. O kadar berbat durumda değiliz. Ancak çok kitle olunca, çok alakasız insanlar sınava giriyor. Sadece matematik testini doğru yapanlar var. Biz onların puanlarını hesaplamıyoruz. Arkadaşıyla iddiaya giriyor ve diyor ki, “matematikte 40’ta 40 doğru yaparım.” Sınava giriyor ve sadece bunu yapmak istiyor. Hepsini 40’ta 40 yanlış yapacağım diye sınava giren de var.
Tüm adaylar bütün soruları okuyarak cevaplama gayreti içerisinde değil. Aslında o sıfır dediğimiz şeyler bunlar yüzünden oluyor. Giriyor hiçbir soruya doğru cevap vermeden çıkıyor. 2 tane soruyu işaretliyor çıkıyor. Böyle insanlar var, kitleyi bunlar oluşturuyor. ÖSYM’de puan hesabı yapmak için mutlaka en az iki testte soru işaretlemiş olmak gerekiyor. Soruların 4 tanesinin doğru olması gerekiyor 140 alması için. Hepsi yanlış olursa o da olmuyor. Bunu da yapsın artık adaylar.
YAZILI SINAVLARA GEÇEBİLİRİZ
Açık uçlu diye bilinen yazılı sınav için çok yoğun ve yaygın bir gayretimiz var. Bu gayret içinde bugüne kadar bir deneme, iki de gerçek sınav yaptık. 2014’te bazı sınavlarımızı “Yazılı Sınav” olarak yapacağız. Yazılı sınav, günümüz bilişim teknolojileri sayesinde objektif (nesnel) olarak yürütülebilir bir sınav sistemidir. Yazılı sınavların üniversiteye girişte kısa bir zaman zarfında uygulanması ise öngörülmüyor. Yeterli deneyim ve altyapı oluştuktan sonra değerlendireceğimiz bir konudur.
Son Güncelleme: Salı, 18 Mart 2014 10:00
Gösterim: 1640