Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Tüm dünyanın konuştuğu ilköğretim öğrencisi Habertürk’e röportaj verdi. Türk anne ve Ermeni babanın kızı Klara Yeteroğlu’nun özel röportajı.

klara yeteroğlu“Kendimi bildim bileli bir tarafım Türk ve Müslüman, bir diğer tarafım da Ermeni ve Hıristiyan” diye başladığı yazısıyla uluslararası gündeme oturan Erdil Koleji 8. sınıf öğrencisi Klara Yeteroğlu, “Aslında Türkiye’de Ermeni sorunu yok. Değişik nedenlerle iki taraf da birbirine düşürülüyor” diyor.

İlköğretim öğrencisi Klara Yeteroğlu, “Türkiye’de Ermeni Olmak” başlıklı yazı ile Darüşşafaka Lisesi’nin bir yarışmasına katıldı. Yarışma, gazeteci-yazar Ahmet Rasim’i yaşatmak için düzenlenmişti. Klara’nın yazısı yarışmada birinci oldu. Ancak nasıl olduysa yazı bir anda ABD’de Ermeni Soykırımı Araştırma Merkezi’nin internet sitesi başta olmak üzere birçok blogda yer alıp tıklanma rekorları kırdı. Ve Klara da bir anda uluslararası gündeme oturdu. İşte o Klara’yı dün İstanbul’da bulup konuştuk. Klara “Ben hem Türk’üm, hem de Ermeni. Adım Klara, soyadım Yeteroğlu. Sanırım bu her şeyi özetliyor” sözlerini tekrarladı ve tüm dünyaya mesaj verdi.

BABASI ERMENİ, ANNESİ TÜRK

 14 yaşındaki Klara Yeteroğlu, Ermeni bir baba ile Türk bir annenin iki çocuğundan biri. 7 yaşındaki kardeşi Alex, ilkokul birinci sınıfa gidiyor. Annesi Dilek Yeteroğlu (35) ev kadını, baba Murat Yeteroğlu (40) ise kuyumcu. Anasınıfını Özel Kalfayan Ermeni İlköğretim Okulu’nda okuyan Klara, Özel Aramyan Uncuyan Ermeni İlköğretim Okulu’nda da ilk beş yılı tamamlamış. Şu an Erdil Koleji 8. sınıfta okuyan Yeteroğlu, “Daha önceleri de kompozisyonlar yazardım. Ancak ilk kez böyle bir yarışmaya katıldım. Yazının internet sitelerinde paylaşılması beni çok şaşırttı. Bu kadar ilgi göreceğini beklemiyordum. Ermeni sorunu konusunda hep geçmişe dönük yorumlar yapılıyor. Benim yaşadıklarım ile yazılıp çizilenler çok farklı olduğu için bu yazıyı kaleme aldım. Çünkü olaylar yanlış yansıtılıyor. Aslında Türkiye’de Ermeni sorunu yok. Değişik nedenlerle iki taraf da birbirine düşürülüyor” diyor. 

‘TÜRKİYE’DE ÇOK MUTLUYUM’

 Yeteroğlu şöyle devam ediyor: “Tüm bunları zaten ailemle, yakın çevremle konuşuyordum. Yazdıklarım, kendi arkadaşlarımla da konuştuğum şeylerdi. Ermeni arkadaşlarım da yazımı çok beğendi. Türkiye’de bir Ermeni olarak çok mutlu yaşıyorum. Devlet de her türlü sorunumuzda yardımcı oluyor. Ermeniler olarak iddia edildiği gibi Türkiye’de hiçbir sorun yaşamıyoruz. Aslında büyüklerin biz küçüklerden öğreneceği bazı şeyler var.” Gelecekte roman yazmak istediğini anlatan Yeteroğlu’nun hedefiyse, başarılı bir plastik cerrah olmak.

İŞTE O KOMPOZİSYON

 ‘Ben Türk’üm, Ermeni’yim, aslında Türkiyeli’yim’

“Kendimi bildim bileli bir tarafım Türk ve Müslüman, bir diğer tarafım da Ermeni ve Hıristiyan... Neden yüzyıllarca bir arada yaşayan bu iki dost topluluk birbirine düşürülmek isteniyor? Ben annesi Türk, babası Ermeni olan biriyim. Bu ülkede Ermeni okulunda okuyup, kilisede ibadetimi yapabiliyorum. Ermenice çıkan gazete ve dergileri rahatlıkla satın alıp Ermeni gündemini takip edebiliyorum. İşin ilginç yanı bütün bu faaliyetlerimizde devletimizin bize sürekli maddi manevi destek vermesini de büyük bir gururla ifade etmek istiyorum. Bence sorun yine dış kaynaklı güçler. Bizim bu ülkede rahat olmamızı istemiyorlar. Ben hem Türk’üm hem de Ermeni. Ben aslında Türkiyeli’yim. Yıllar önce ne yaşandığını düşünmek ya da o günlerde yaşanan kötü olayların sonuçlarını bize çektirmek isteyenlerden bıktım. Bizi kendi halimize bırakmalarını ve dostça yaşamlarımıza müdahale etmemelerini istiyorum.”

> Tüm dünya onu konuşuyor

Tüm dünyanın konuştuğu ilköğretim öğrencisi Habertürk’e röportaj verdi. Türk anne ve Ermeni babanın kızı Klara Yeteroğlu’nun özel röportajı.

klara yeteroğlu“Kendimi bildim bileli bir tarafım Türk ve Müslüman, bir diğer tarafım da Ermeni ve Hıristiyan” diye başladığı yazısıyla uluslararası gündeme oturan Erdil Koleji 8. sınıf öğrencisi Klara Yeteroğlu, “Aslında Türkiye’de Ermeni sorunu yok. Değişik nedenlerle iki taraf da birbirine düşürülüyor” diyor.

İlköğretim öğrencisi Klara Yeteroğlu, “Türkiye’de Ermeni Olmak” başlıklı yazı ile Darüşşafaka Lisesi’nin bir yarışmasına katıldı. Yarışma, gazeteci-yazar Ahmet Rasim’i yaşatmak için düzenlenmişti. Klara’nın yazısı yarışmada birinci oldu. Ancak nasıl olduysa yazı bir anda ABD’de Ermeni Soykırımı Araştırma Merkezi’nin internet sitesi başta olmak üzere birçok blogda yer alıp tıklanma rekorları kırdı. Ve Klara da bir anda uluslararası gündeme oturdu. İşte o Klara’yı dün İstanbul’da bulup konuştuk. Klara “Ben hem Türk’üm, hem de Ermeni. Adım Klara, soyadım Yeteroğlu. Sanırım bu her şeyi özetliyor” sözlerini tekrarladı ve tüm dünyaya mesaj verdi.

BABASI ERMENİ, ANNESİ TÜRK

 14 yaşındaki Klara Yeteroğlu, Ermeni bir baba ile Türk bir annenin iki çocuğundan biri. 7 yaşındaki kardeşi Alex, ilkokul birinci sınıfa gidiyor. Annesi Dilek Yeteroğlu (35) ev kadını, baba Murat Yeteroğlu (40) ise kuyumcu. Anasınıfını Özel Kalfayan Ermeni İlköğretim Okulu’nda okuyan Klara, Özel Aramyan Uncuyan Ermeni İlköğretim Okulu’nda da ilk beş yılı tamamlamış. Şu an Erdil Koleji 8. sınıfta okuyan Yeteroğlu, “Daha önceleri de kompozisyonlar yazardım. Ancak ilk kez böyle bir yarışmaya katıldım. Yazının internet sitelerinde paylaşılması beni çok şaşırttı. Bu kadar ilgi göreceğini beklemiyordum. Ermeni sorunu konusunda hep geçmişe dönük yorumlar yapılıyor. Benim yaşadıklarım ile yazılıp çizilenler çok farklı olduğu için bu yazıyı kaleme aldım. Çünkü olaylar yanlış yansıtılıyor. Aslında Türkiye’de Ermeni sorunu yok. Değişik nedenlerle iki taraf da birbirine düşürülüyor” diyor. 

‘TÜRKİYE’DE ÇOK MUTLUYUM’

 Yeteroğlu şöyle devam ediyor: “Tüm bunları zaten ailemle, yakın çevremle konuşuyordum. Yazdıklarım, kendi arkadaşlarımla da konuştuğum şeylerdi. Ermeni arkadaşlarım da yazımı çok beğendi. Türkiye’de bir Ermeni olarak çok mutlu yaşıyorum. Devlet de her türlü sorunumuzda yardımcı oluyor. Ermeniler olarak iddia edildiği gibi Türkiye’de hiçbir sorun yaşamıyoruz. Aslında büyüklerin biz küçüklerden öğreneceği bazı şeyler var.” Gelecekte roman yazmak istediğini anlatan Yeteroğlu’nun hedefiyse, başarılı bir plastik cerrah olmak.

İŞTE O KOMPOZİSYON

 ‘Ben Türk’üm, Ermeni’yim, aslında Türkiyeli’yim’

“Kendimi bildim bileli bir tarafım Türk ve Müslüman, bir diğer tarafım da Ermeni ve Hıristiyan... Neden yüzyıllarca bir arada yaşayan bu iki dost topluluk birbirine düşürülmek isteniyor? Ben annesi Türk, babası Ermeni olan biriyim. Bu ülkede Ermeni okulunda okuyup, kilisede ibadetimi yapabiliyorum. Ermenice çıkan gazete ve dergileri rahatlıkla satın alıp Ermeni gündemini takip edebiliyorum. İşin ilginç yanı bütün bu faaliyetlerimizde devletimizin bize sürekli maddi manevi destek vermesini de büyük bir gururla ifade etmek istiyorum. Bence sorun yine dış kaynaklı güçler. Bizim bu ülkede rahat olmamızı istemiyorlar. Ben hem Türk’üm hem de Ermeni. Ben aslında Türkiyeli’yim. Yıllar önce ne yaşandığını düşünmek ya da o günlerde yaşanan kötü olayların sonuçlarını bize çektirmek isteyenlerden bıktım. Bizi kendi halimize bırakmalarını ve dostça yaşamlarımıza müdahale etmemelerini istiyorum.”

Son Güncelleme: Salı, 22 May 2012 09:46

Gösterim: 3770

Memur sendikaları ile Hükümet arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamadı. 

faruk çelikKamu İşveren Heyeti Başkanı sıfatıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in 2012 yılı için yüzde 3,5 artı 4, 2013 yılı için yüzde 3 artı 3 önermesinin ardından, Kamu Görevlileri Heyeti Başkanı Ahmet Gündoğdu, bu teklifi kabul etmeyeceklerini, yeni bir teklif için saat 24.00'a kadar bekleyeceklerini söylemişti. Gündoğdu, "Kamu İşveren Heyeti'nin getirdiği yeni teklif 2012 için 3,5 4, 2013 için bir yenilik yok, ek ödeme yok, eş yardımında artış yok, taban aylığa zam yok, 4-C'liye yüzdelik zam yok, emekliye zam yok, toplu sözleşme ikramiyesine zam yok, yok, yok, yok. 'Bunu daha fazla uzatmanın bir anlamı yok' dedik" diye konuştu.

Kamu İşveren Heyeti'nin yeni bir teklif sunmaması ve toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşı sağlamaması nedeniyle toplantı ve tespit tutanakları hazırlandı. 
Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Ulaşım-Sen, Türk Büro-Sen ve Türk Haber-Sen ile KESK'e bağlı Kültür Sanat-Sen, yetkili oldukları hizmet kollarında uzlaşılan ve uzlaşılamayan konulara ilişkin hazırlanan tespit tutanağını, şerh koyarak imzaladı. 
Memur-Sen'e bağlı Bem-Bir-Sen ise toplu görüşmelerde hizmet kollarına ilişkin maddelerde Kamu İşveren Heyeti ile uzlaşarak, toplu sözleşme tutanağını imzaladı. 

> Hükümet memuru ikna edemedi

Memur sendikaları ile Hükümet arasındaki toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamadı. 

faruk çelikKamu İşveren Heyeti Başkanı sıfatıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in 2012 yılı için yüzde 3,5 artı 4, 2013 yılı için yüzde 3 artı 3 önermesinin ardından, Kamu Görevlileri Heyeti Başkanı Ahmet Gündoğdu, bu teklifi kabul etmeyeceklerini, yeni bir teklif için saat 24.00'a kadar bekleyeceklerini söylemişti. Gündoğdu, "Kamu İşveren Heyeti'nin getirdiği yeni teklif 2012 için 3,5 4, 2013 için bir yenilik yok, ek ödeme yok, eş yardımında artış yok, taban aylığa zam yok, 4-C'liye yüzdelik zam yok, emekliye zam yok, toplu sözleşme ikramiyesine zam yok, yok, yok, yok. 'Bunu daha fazla uzatmanın bir anlamı yok' dedik" diye konuştu.

Kamu İşveren Heyeti'nin yeni bir teklif sunmaması ve toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşı sağlamaması nedeniyle toplantı ve tespit tutanakları hazırlandı. 
Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Ulaşım-Sen, Türk Büro-Sen ve Türk Haber-Sen ile KESK'e bağlı Kültür Sanat-Sen, yetkili oldukları hizmet kollarında uzlaşılan ve uzlaşılamayan konulara ilişkin hazırlanan tespit tutanağını, şerh koyarak imzaladı. 
Memur-Sen'e bağlı Bem-Bir-Sen ise toplu görüşmelerde hizmet kollarına ilişkin maddelerde Kamu İşveren Heyeti ile uzlaşarak, toplu sözleşme tutanağını imzaladı. 

Son Güncelleme: Salı, 22 May 2012 11:11

Gösterim: 1674

Kanada'nın Quebec eyaleti Hükümeti'nin, üniversite harçlarına yaptığı zammı protesto eden öğrencilerin eylemleri bitmek bilmiyor.

kanada üniversite harç protestosuEyalet Hükümeti'nin, eylemlerle ilgili son olarak özel bir güvenlik yasası çıkarması, eylemleri daha da arttırdı. Protesto eylemlerinin başlamasının üzerinden 100 gün geçerken, öğrenciler gece de sokakları doldurdu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin yıllık toplantısının yapıldığı Quebec City Kongre Merkezi'ne yürümek isteyen binlerce öğrenci, polisin erken önlem almasıyla amaçlarına ulaşamadı. Quebec City polisi, Kongre Merkezi'ne giden tüm yolları kapartırken, olası taşkınlıklara karşı da çok sayıda özel polis timi hazır bekletildi.

Gece geç saatlere dek müzik eşliğinde sloganlar atıp dans eden protestocu öğrencilere, bazı şehir sakinleri de destek verdi.

> Öğrencilerden 7/24 üniversite harç protestosu

Kanada'nın Quebec eyaleti Hükümeti'nin, üniversite harçlarına yaptığı zammı protesto eden öğrencilerin eylemleri bitmek bilmiyor.

kanada üniversite harç protestosuEyalet Hükümeti'nin, eylemlerle ilgili son olarak özel bir güvenlik yasası çıkarması, eylemleri daha da arttırdı. Protesto eylemlerinin başlamasının üzerinden 100 gün geçerken, öğrenciler gece de sokakları doldurdu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin yıllık toplantısının yapıldığı Quebec City Kongre Merkezi'ne yürümek isteyen binlerce öğrenci, polisin erken önlem almasıyla amaçlarına ulaşamadı. Quebec City polisi, Kongre Merkezi'ne giden tüm yolları kapartırken, olası taşkınlıklara karşı da çok sayıda özel polis timi hazır bekletildi.

Gece geç saatlere dek müzik eşliğinde sloganlar atıp dans eden protestocu öğrencilere, bazı şehir sakinleri de destek verdi.

Son Güncelleme: Salı, 22 May 2012 08:56

Gösterim: 1428

Gaziantep Üniversitesi’nde birinci sınıf öğrencileri Toplumsal Duyarlılık Projeleri dersini zorunlu olarak alıyorlar fakat gerçekleştirdikleri projelerle dersi zorunluluğun ötesine taşıyorlar.Öğrenciler engelli, yaşlı, kimsesiz insanların, sokak çocukları ve şiddet gören kadınlar gibi dezavantajlı toplum kesimlerinin yardımına koşuyor.

toplumsal sorumluluk projesiGaziantep Üniversitesi’nin kampüs dışına çıkıp sokak sokak gezen öğrencileri, şehirde yaşayan dar gelirlileri tespit ediyor. Yardıma muhtaç ailelerin evlerine giden öğrenciler, gerekli incelemeyi yaptıktan sonra belediyenin yolunu tutuyor. Gerekli malzemeleri hazırlayan öğrenciler, topladıkları malzemeleri ihtiyaç sahiplerine teslim ediyor. Gittikleri evlerde hastaların tansiyon ve şeker ölçümlerini de yapan öğrenciler, durumu ağır olanları hastanelere yönlendiriyor.

Sorumluk gelişiyor

Geçen yıl başlayan uygulamayla üniversitenin birinci sınıfında öğrenim gören öğrenciler, okul bitirmeden sosyal hayata da hazırlanmış oluyor. Üniversitenin Toplumsal Duyarlılık Projeleri Genel Koordinatörü Prof. Dr. Mehmet Mutaf, ders kapsamında sokağa çıkan öğrencilerin toplumsal sorumluluklarının geliştiğini belirterek, şunları söyledi: “Öğrencilerimiz evlerde hasta, yatalak ya da yaşlı tespiti de yaparak, bu kişileri sağlıkla ilgili fakülte ve yüksekokullarda öğrenim gören öğrencilere yönlendiriyor. Bu yolla hem yardıma muhtaç insanlar belediyenin sunduğu hizmetlere hızlı ulaşıyor, hem de üniversiteli gençler toplumsal sorumluluklarını ve fedakarlıklarını geliştiriyorlar.”

Üniversitenin bütün bölümlerinde birinci sınıf öğrencileri zorunlu bir ders olarak Toplumsal Duyarlılık Projeleri dersi alıyor. 3 yıldır yürütülen proje kapsamında 7200 öğrenci ve 350 öğretim elemanı toplumsal sorunların çözümüne destek verdi. Hâlâ da 256 farklı proje grubu da engelli, yaşlı, kimsesiz insanların, sokak çocukları ve şiddet gören kadınlar gibi dezavantajlı toplum kesimlerine yardımcı olmaya çalışıyor. Çevre, geri dönüşüm, insan hakları, sokak hayvanları gibi değişik konularda da farkındalık eğitimi programları uygulanıyor.

Hedef 30 köye kütüphane

Mutaf, okuma-yazma ve Türkçe, İngilizce kursları, bilgisayar, takı tasarımı gibi meslek edindirme kurslarının verildiğini belirterek, “Bu yıl otuzdan fazla köye kütüphane kurmayı hedefliyoruz. Üniversiteliler köy çocuklarına kişisel gelişim programları ve sınava hazırlık için ders desteği uygulamaları yapıyor” dedi. Prof.Mutaf, öğrencileriyle yaptıkları çalışmaları şöyle sıraladı: “Hastanelerde gönüllü olarak hasta rehberliği sağlayarak hastalara, lösemililere destek oluyoruz. Ayrıca göçle gelenlerin şehre adaptasyonları için vatandaşlık bilinci, kent kültürü, ebeveyn eğitimi, hijyen, gebelik eğitimi ve ergen eğitimi gibi konularda seminer, konferans ve ders programlarını da hayata çeçiriyorlar. Öğrencilerimiz toplum kesimlerini daha iyi tanıyabilmek için eğitim alıyor ve atölye çalışmaları yapıyor. Toplumsal duyarlılık projelerini, Türkiye’de zorunlu ders haline getiren tek devlet üniversiteyiz. Amacımız gençlerimizi sadece iyi bir meslek insanı olarak yetiştirmek değil, toplum sorunlarına duyarlı, yardım etmeyi ve takım ruhu ile çalışarak değerler üretmeyi bilen gençler yetiştirmek. Sorunun değil, çözümün bir parçası olan bir gençlik hedefliyoruz”   

(hürriyet)

> Ders zorunlu projeyi uygulamak tamamen insani

Gaziantep Üniversitesi’nde birinci sınıf öğrencileri Toplumsal Duyarlılık Projeleri dersini zorunlu olarak alıyorlar fakat gerçekleştirdikleri projelerle dersi zorunluluğun ötesine taşıyorlar.Öğrenciler engelli, yaşlı, kimsesiz insanların, sokak çocukları ve şiddet gören kadınlar gibi dezavantajlı toplum kesimlerinin yardımına koşuyor.

toplumsal sorumluluk projesiGaziantep Üniversitesi’nin kampüs dışına çıkıp sokak sokak gezen öğrencileri, şehirde yaşayan dar gelirlileri tespit ediyor. Yardıma muhtaç ailelerin evlerine giden öğrenciler, gerekli incelemeyi yaptıktan sonra belediyenin yolunu tutuyor. Gerekli malzemeleri hazırlayan öğrenciler, topladıkları malzemeleri ihtiyaç sahiplerine teslim ediyor. Gittikleri evlerde hastaların tansiyon ve şeker ölçümlerini de yapan öğrenciler, durumu ağır olanları hastanelere yönlendiriyor.

Sorumluk gelişiyor

Geçen yıl başlayan uygulamayla üniversitenin birinci sınıfında öğrenim gören öğrenciler, okul bitirmeden sosyal hayata da hazırlanmış oluyor. Üniversitenin Toplumsal Duyarlılık Projeleri Genel Koordinatörü Prof. Dr. Mehmet Mutaf, ders kapsamında sokağa çıkan öğrencilerin toplumsal sorumluluklarının geliştiğini belirterek, şunları söyledi: “Öğrencilerimiz evlerde hasta, yatalak ya da yaşlı tespiti de yaparak, bu kişileri sağlıkla ilgili fakülte ve yüksekokullarda öğrenim gören öğrencilere yönlendiriyor. Bu yolla hem yardıma muhtaç insanlar belediyenin sunduğu hizmetlere hızlı ulaşıyor, hem de üniversiteli gençler toplumsal sorumluluklarını ve fedakarlıklarını geliştiriyorlar.”

Üniversitenin bütün bölümlerinde birinci sınıf öğrencileri zorunlu bir ders olarak Toplumsal Duyarlılık Projeleri dersi alıyor. 3 yıldır yürütülen proje kapsamında 7200 öğrenci ve 350 öğretim elemanı toplumsal sorunların çözümüne destek verdi. Hâlâ da 256 farklı proje grubu da engelli, yaşlı, kimsesiz insanların, sokak çocukları ve şiddet gören kadınlar gibi dezavantajlı toplum kesimlerine yardımcı olmaya çalışıyor. Çevre, geri dönüşüm, insan hakları, sokak hayvanları gibi değişik konularda da farkındalık eğitimi programları uygulanıyor.

Hedef 30 köye kütüphane

Mutaf, okuma-yazma ve Türkçe, İngilizce kursları, bilgisayar, takı tasarımı gibi meslek edindirme kurslarının verildiğini belirterek, “Bu yıl otuzdan fazla köye kütüphane kurmayı hedefliyoruz. Üniversiteliler köy çocuklarına kişisel gelişim programları ve sınava hazırlık için ders desteği uygulamaları yapıyor” dedi. Prof.Mutaf, öğrencileriyle yaptıkları çalışmaları şöyle sıraladı: “Hastanelerde gönüllü olarak hasta rehberliği sağlayarak hastalara, lösemililere destek oluyoruz. Ayrıca göçle gelenlerin şehre adaptasyonları için vatandaşlık bilinci, kent kültürü, ebeveyn eğitimi, hijyen, gebelik eğitimi ve ergen eğitimi gibi konularda seminer, konferans ve ders programlarını da hayata çeçiriyorlar. Öğrencilerimiz toplum kesimlerini daha iyi tanıyabilmek için eğitim alıyor ve atölye çalışmaları yapıyor. Toplumsal duyarlılık projelerini, Türkiye’de zorunlu ders haline getiren tek devlet üniversiteyiz. Amacımız gençlerimizi sadece iyi bir meslek insanı olarak yetiştirmek değil, toplum sorunlarına duyarlı, yardım etmeyi ve takım ruhu ile çalışarak değerler üretmeyi bilen gençler yetiştirmek. Sorunun değil, çözümün bir parçası olan bir gençlik hedefliyoruz”   

(hürriyet)

Son Güncelleme: Salı, 22 May 2012 09:13

Gösterim: 1619

Şanlıurfa'da öğrenim gören ilköğretim okulu öğrencileri İsa Dikmen (13) ve Deniz Öner (13) bir tur kapsamında Atatürk Baraj Gölü kıyısındaki Çatak bölgesinde arkadaşlarıyla piknik yaptı.

atatürk barajıEtkinliğin ardından 2 öğrencinin kaybolduğunu fark eden arkadaşları bir süre piknik alanında öğrencileri aradı, ancak bulunamayınca güvenlik güçlerinden yardım istendi.

Olay yerine gelen Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Su Altı Polisi'nin gölde yaptığı incelemede bulunan cesetler, Bozova Devlet Hastanesi'nde yapılan otopsinin ardından ailelerine teslim edildi.

Bu arada bir öğretmen, olayla ilgili ifadesine başvurulmak üzere polis merkezine götürüldü.

> Baraj gölüne giren iki öğrenci hayatını kaybetti

Şanlıurfa'da öğrenim gören ilköğretim okulu öğrencileri İsa Dikmen (13) ve Deniz Öner (13) bir tur kapsamında Atatürk Baraj Gölü kıyısındaki Çatak bölgesinde arkadaşlarıyla piknik yaptı.

atatürk barajıEtkinliğin ardından 2 öğrencinin kaybolduğunu fark eden arkadaşları bir süre piknik alanında öğrencileri aradı, ancak bulunamayınca güvenlik güçlerinden yardım istendi.

Olay yerine gelen Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü Su Altı Polisi'nin gölde yaptığı incelemede bulunan cesetler, Bozova Devlet Hastanesi'nde yapılan otopsinin ardından ailelerine teslim edildi.

Bu arada bir öğretmen, olayla ilgili ifadesine başvurulmak üzere polis merkezine götürüldü.

Son Güncelleme: Salı, 22 May 2012 08:43

Gösterim: 1920


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.