Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Erasmus Öğrenci Değişim Programı’na katılıp altı ay ya da bir yıllığına yabancı ülkede eğitim gören üniversite öğrencilerinin, burada kurdukları ilişkiler sonucunda bir milyondan fazla bebek dünyaya getirdiği ortaya çıktı.

Hürriyet Gazetesi'nden Reha Erus ve Birce Bora'nın haberine göreAB Komisyonu’nun gerçekleştirdiği yeni bir araştırma, Türkiye’nin de parçası olduğu Erasmus Öğrenci Değişim Programı’na katılıp altı ay ya da bir yıllığına yabancı ülkede eğitim gören üniversite öğrencilerinin, burada kurdukları ilişkiler sonucunda bir milyondan fazla bebek dünyaya getirdiğini ortaya çıkardı.

28 AB ülkesinin yanı sıra İsviçre, İzlanda, Norveç, Lichtenstein ve Türkiye’den öğrencilerin katıldığı Erasmus Programı’nın başarısını ölçmek için 88 binden fazla öğrenci, öğretmen ve işveren ile görüşen yetkililer, programa katılan öğrencilerin yüzde 27’sinin uzun süre birlikte oldukları partnerleri ile bu sırada tanıştığını da ortaya koydu. Programın başladığı 1987 yılından beri 3 milyona yakın öğrenci Erasmus’la yurt dışında yaşama fırsatı buldu.

AB Komisyonu sözcülerinden Pia Ahrenkilde Hansen konu ile ilgili yaptığı açıklamada program sonucunda 1 milyon bebeğin dünyaya geldiğini gösteren istatistiğin “mutluluk verici” olduğunu ve bu rakamın “programın birçok pozitif değer yarattığını kanıtladığını” söyledi.

227 sayfalık Erasmus araştırmasında, programa katılan öğrencilerin hayatlarının geri kalanında doğduklarından farklı bir Avrupa ülkesinde yaşamaya da daha meyilli olduğu tespit edildi.

Araştırma sonucunda, ortalama yılda 40 bin bebeğin doğduğu dev “Erasmus ailesi” mensuplarının yüzde 40’nın başka bir ülkede iş bulduğu veya iş kurduğu da tespit edildi. Araştırmaya göre, Erasmus programına katılanlardan üçte biri konuk olarak gittiği ülkede iş teklifi alabiliyor. Her 10 öğrenciden biri ise kendi işini kuruyor.

Ayrıca yüzde 93 gibi yüksek bir orandaki katılımcı da Erasmus sonrası başka bir ülkede yaşamakta zorluk çekmediğini belirtti.

AB Komisyonu’nun Eğitim, Kültür, Gençlik ve Çokdillilikten sorumlu komiseri Androulla Vassiliou zaten ülkelerinde zor iş bulan ve ekonomik krize takılan gençlerin Erasmus sayesinde özellikle yabancı bir ülkede eğitim görmesiyle iş olanaklarının çoğaldığını hatırlatarak, “Üniversitelerin Erasmus programını daha fazla desteklemek gerek. AB’nin bütçe konusunda da cömert davrandığını biliyoruz. Erasmus giderek çok faydalı ve topluma sosyal güzellikler kazandıran bir eğitim organizasyonu oldu” dedi.

> Erasmus, 1 milyon bebek dünyaya getirdi

Erasmus Öğrenci Değişim Programı’na katılıp altı ay ya da bir yıllığına yabancı ülkede eğitim gören üniversite öğrencilerinin, burada kurdukları ilişkiler sonucunda bir milyondan fazla bebek dünyaya getirdiği ortaya çıktı.

Hürriyet Gazetesi'nden Reha Erus ve Birce Bora'nın haberine göreAB Komisyonu’nun gerçekleştirdiği yeni bir araştırma, Türkiye’nin de parçası olduğu Erasmus Öğrenci Değişim Programı’na katılıp altı ay ya da bir yıllığına yabancı ülkede eğitim gören üniversite öğrencilerinin, burada kurdukları ilişkiler sonucunda bir milyondan fazla bebek dünyaya getirdiğini ortaya çıkardı.

28 AB ülkesinin yanı sıra İsviçre, İzlanda, Norveç, Lichtenstein ve Türkiye’den öğrencilerin katıldığı Erasmus Programı’nın başarısını ölçmek için 88 binden fazla öğrenci, öğretmen ve işveren ile görüşen yetkililer, programa katılan öğrencilerin yüzde 27’sinin uzun süre birlikte oldukları partnerleri ile bu sırada tanıştığını da ortaya koydu. Programın başladığı 1987 yılından beri 3 milyona yakın öğrenci Erasmus’la yurt dışında yaşama fırsatı buldu.

AB Komisyonu sözcülerinden Pia Ahrenkilde Hansen konu ile ilgili yaptığı açıklamada program sonucunda 1 milyon bebeğin dünyaya geldiğini gösteren istatistiğin “mutluluk verici” olduğunu ve bu rakamın “programın birçok pozitif değer yarattığını kanıtladığını” söyledi.

227 sayfalık Erasmus araştırmasında, programa katılan öğrencilerin hayatlarının geri kalanında doğduklarından farklı bir Avrupa ülkesinde yaşamaya da daha meyilli olduğu tespit edildi.

Araştırma sonucunda, ortalama yılda 40 bin bebeğin doğduğu dev “Erasmus ailesi” mensuplarının yüzde 40’nın başka bir ülkede iş bulduğu veya iş kurduğu da tespit edildi. Araştırmaya göre, Erasmus programına katılanlardan üçte biri konuk olarak gittiği ülkede iş teklifi alabiliyor. Her 10 öğrenciden biri ise kendi işini kuruyor.

Ayrıca yüzde 93 gibi yüksek bir orandaki katılımcı da Erasmus sonrası başka bir ülkede yaşamakta zorluk çekmediğini belirtti.

AB Komisyonu’nun Eğitim, Kültür, Gençlik ve Çokdillilikten sorumlu komiseri Androulla Vassiliou zaten ülkelerinde zor iş bulan ve ekonomik krize takılan gençlerin Erasmus sayesinde özellikle yabancı bir ülkede eğitim görmesiyle iş olanaklarının çoğaldığını hatırlatarak, “Üniversitelerin Erasmus programını daha fazla desteklemek gerek. AB’nin bütçe konusunda da cömert davrandığını biliyoruz. Erasmus giderek çok faydalı ve topluma sosyal güzellikler kazandıran bir eğitim organizasyonu oldu” dedi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Eylül 2014 17:14

Gösterim: 2069

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmeliğe gelen eleştirileri değerlendirdi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Yerel Yönetimlerde Gençlik ve Eğitim Destek Politika Çalıştayı'nda basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte yapılacak değişikliğe ilişkin CHP ve MHP'den gelen eleştirilerin bulunduğunun hatırlatılması ve daha küçük yaşlarda da uygulanabilineceğine dair görüşler olduğunun anımsatılması üzerine Avcı, medya mensuplarına ve kuruluşlarına eğitim sorunlarına gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür etti.

İki  gündür medyanın eğitim sorunlarına gösterdiği ilginin olağanüstü hareketlendiğini belirten Avcı, dün Medya Okur Yazarlığı dersinin tanıtımına da yoğun ilgi gösterildiğini, ancak bu ilginin ekranlara yansımadığını dile getirdi.

Avcı, bu çalıştaya gösterilen ilginin ne kadarının da medyaya yansıyacağının bu akşam görüleceğini söyledi.

Yönetmeliğe ilişkin dün ayrıntılı bir açıklama yaptığını, pek çok gazete ve televizyonda da bu açıklamaların ayrıntılı bir biçimde yer aldığını belirten Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yönetmelik henüz yayımlanmadı. Yayımlandığı zaman bütün bu eleştirilerin ne kadarının haklı, ne kadarının haksız olduğu orada görülecek. İnşallah bunu Sayın Cumhurbaşkanının dönüşüyle birlikte, Bakanlar Kurulu kararı olduğu için Sayın Cumhurbaşkanının da imzası gerekli. Sayın Cumhurbaşkanının imzasından çıktıktan sonra yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra bu konuda pek çoğu magazine varan eleştirilerinin ne kadar yersiz, temelsiz olduğu görülecektir. Onun için biraz daha sabredersek mesele daha derli toplu değerlendirilebilir."

Yönetmeliğin Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği mi yoksa Kılık Kıyafet Yönetmeliği'nde mi bir değişiklik olacağının sorulması üzerine Avcı, "Yönetmelik tüm eğitim kurumlarını kapsayan bir yönetmelik. Ama bu yapılan değişikliğin hangi eğitim kurumlarına yönelik olduğunu yönetmelik yayımlandığı zaman, dünkü açıklamalarımızı da göz önüne alırsanız göreceksiniz. Oradaki açıklamaların dışında yönetmeliğin yapısından kaynaklanan bir farklı uygulama olmaz. Bakanlar Kurulu yönetmeliğidir. Bütün Milli Eğitim Bakanlığı kurumlarına ilişkin genel esasları belirler. Ama hangi kademede hangi kuralların uygulanacağı da yine yönetmelik içerisinde ayrıca tadat edilmiştir. Burada da böyledir, o yayımlandığı zamanda da zaten görülecek" yanıtını verdi.

> Avcı, kılık kıyafet yönetmeliği eleştirilerine cevap verdi

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmeliğe gelen eleştirileri değerlendirdi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Yerel Yönetimlerde Gençlik ve Eğitim Destek Politika Çalıştayı'nda basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte yapılacak değişikliğe ilişkin CHP ve MHP'den gelen eleştirilerin bulunduğunun hatırlatılması ve daha küçük yaşlarda da uygulanabilineceğine dair görüşler olduğunun anımsatılması üzerine Avcı, medya mensuplarına ve kuruluşlarına eğitim sorunlarına gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkür etti.

İki  gündür medyanın eğitim sorunlarına gösterdiği ilginin olağanüstü hareketlendiğini belirten Avcı, dün Medya Okur Yazarlığı dersinin tanıtımına da yoğun ilgi gösterildiğini, ancak bu ilginin ekranlara yansımadığını dile getirdi.

Avcı, bu çalıştaya gösterilen ilginin ne kadarının da medyaya yansıyacağının bu akşam görüleceğini söyledi.

Yönetmeliğe ilişkin dün ayrıntılı bir açıklama yaptığını, pek çok gazete ve televizyonda da bu açıklamaların ayrıntılı bir biçimde yer aldığını belirten Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yönetmelik henüz yayımlanmadı. Yayımlandığı zaman bütün bu eleştirilerin ne kadarının haklı, ne kadarının haksız olduğu orada görülecek. İnşallah bunu Sayın Cumhurbaşkanının dönüşüyle birlikte, Bakanlar Kurulu kararı olduğu için Sayın Cumhurbaşkanının da imzası gerekli. Sayın Cumhurbaşkanının imzasından çıktıktan sonra yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra bu konuda pek çoğu magazine varan eleştirilerinin ne kadar yersiz, temelsiz olduğu görülecektir. Onun için biraz daha sabredersek mesele daha derli toplu değerlendirilebilir."

Yönetmeliğin Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği mi yoksa Kılık Kıyafet Yönetmeliği'nde mi bir değişiklik olacağının sorulması üzerine Avcı, "Yönetmelik tüm eğitim kurumlarını kapsayan bir yönetmelik. Ama bu yapılan değişikliğin hangi eğitim kurumlarına yönelik olduğunu yönetmelik yayımlandığı zaman, dünkü açıklamalarımızı da göz önüne alırsanız göreceksiniz. Oradaki açıklamaların dışında yönetmeliğin yapısından kaynaklanan bir farklı uygulama olmaz. Bakanlar Kurulu yönetmeliğidir. Bütün Milli Eğitim Bakanlığı kurumlarına ilişkin genel esasları belirler. Ama hangi kademede hangi kuralların uygulanacağı da yine yönetmelik içerisinde ayrıca tadat edilmiştir. Burada da böyledir, o yayımlandığı zamanda da zaten görülecek" yanıtını verdi.

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Eylül 2014 15:23

Gösterim: 2074

Özel okul yönetmeliği değişti. Yeni yönetmeliğe göre, özel okul için kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan kurucu, aynı il sınırlarında gerekli şartları taşıyan farklı binada da aynı adla kontenjanını arttırarak 1 Eylül 2015'e kadar faaliyette bulunmak üzere başvurması halinde kurum açabilecek. 

Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğine Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe girdi. Değişiklikle, 20 Mart 2012 tarihli Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'ne geçici madde eklendi. 

Buna göre, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özel okul için kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan kurucunun, aynı il sınırları içerisinde gerekli şartları taşıyan farklı binada da aynı adla kontenjanını arttırarak 1 Eylül 2015'e kadar faaliyette bulunmak üzere başvurması halinde kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenerek kontenjanları yeniden belirlenecek. 

Ancak, bu okulların her binadaki okulu için belirtilen süre sonunda ayrı ayrı kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenerek kontenjanları yeniden tespit edilecek.

> Özel okullar, aynı ilde aynı adla kurum açabilecek

Özel okul yönetmeliği değişti. Yeni yönetmeliğe göre, özel okul için kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan kurucu, aynı il sınırlarında gerekli şartları taşıyan farklı binada da aynı adla kontenjanını arttırarak 1 Eylül 2015'e kadar faaliyette bulunmak üzere başvurması halinde kurum açabilecek. 

Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğine Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe girdi. Değişiklikle, 20 Mart 2012 tarihli Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'ne geçici madde eklendi. 

Buna göre, yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özel okul için kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan kurucunun, aynı il sınırları içerisinde gerekli şartları taşıyan farklı binada da aynı adla kontenjanını arttırarak 1 Eylül 2015'e kadar faaliyette bulunmak üzere başvurması halinde kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenerek kontenjanları yeniden belirlenecek. 

Ancak, bu okulların her binadaki okulu için belirtilen süre sonunda ayrı ayrı kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı düzenlenerek kontenjanları yeniden tespit edilecek.

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Eylül 2014 10:02

Gösterim: 839

MEB, dünyada kullanılan Weschler sözel olmayan yetenek testini ve Kaufman zeka testini Türk kültürüne uyarladı, Woodcock Johnson Başarı ve Bilişsel Yetenek testlerinin ise uyarlama çalışmaları devam ediyor

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bütün dünyada kullanılan Weschler sözel olmayan yetenek testini ve Kaufman zeka testini Türk kültürüne uyarladı.

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Celil Güngör, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Perşembe günü Ankara’da, “Özel Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi”nin (ÖZEGEP)  kapanış toplantısını yapacaklarını kaydetti.

Toplantıda projenin sonuçlarına ilişkin verilerin paylaşılacağını aktaran Güngör, projenin amaçlarından birinin Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nde (RAM) özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin eğitsel değerlendirmesinde ve tanılanmasında kullanılan psikolojik ölçme araçlarının standardize edilmesinin olduğunu belirtti.

Güngör, "Bu kapsamda bütün dünyada kullanılan, Weschler sözel olmayan yetenek testi ve Kaufman  zeka testi ülkemize ve kültürümüze uygun olarak standardize edildi. Bu testler önümüzdeki aylardan itibaren ülke genelindeki 226 RAM'de kullanılmaya başlanacak" dedi.

Bir testin her yerde, aynı standartta ve aynı kullanılamadığını, kullanıldığı zaman da sonuçlarının çok güvenilir olmadığını vurgulayan Güngör, bu nedenle psikolojik testlerin, her kültürün kendi özelliklerine adapte edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye’de kullanılan zeka ve yetenek testlerinin de standardizasyona, Türk kültürüne uyarlanmaya ihtiyacı bulunduğuna işaret eden Güngör, şunları kaydetti:

"Bu projeyle biz iki psikolojik testi kültürümüze uyarladık. Bunu alanda bir ilk, başlangıç olması açısından önemsiyoruz. Bu yetenek testlerinden Weschler sözel olmayan yetenek testi, 4-21 ve Kaufman zeka testi 4- 45 yaş aralığındaki bireylere uygulanacak. Böylece RAM'lardaki hizmetlere biraz daha hız kazandıracağız, bireylerin kısa sürede geçerli ve güvenilir biçimde eğitsel değerlendirme ve tanılamalarını yapacağız.

Alanda kullanılan Woodcock-Johnson Bilişsel ve Başarı Bataryası (WJIII) da 2-90 yaş arası bireylerin bilişsel ve başarı özelliklerini ve gelişimleri kapsamlı olarak ölçmede kullanılacak. Proje kapsamında 2-23 yaş deneme uygulaması yapıldı. Yenilenmiş ölçme araçları RAM’lerin eğitsel değerlendirme ve tanılama süreçlerinin kalitesinin artırılmasına katkı sağlayacak. Bu kapsamda, 28 pilot ilde 62 eğitici de yetiştirdik. Bunlar da  ölçekler konusunda diğer rehber öğretmenlerin eğitiminde görev alacak."

Üstün yeteneklilerin tespitinde kullanılacak

Güngör, bu testleri bilim sanat merkezlerine yönlendirilen üstün yetenekli öğrencilerin, özel eğitime ihtiyacı olanları veya özel eğitimin hangi düzeyine ihtiyacı duyduğunun tespitinde kullanıldığını anlattı.

Projenin diğer amacının ise engelsiz okul kavramı çerçevesinde şekillendiğini aktaran Güngör, ÖZEGEP’in, dezavantajlı gruplar ve özel eğitime ihtiyaç duyan bireylere verilen hizmetleri iyileştirerek iş ve mesleki eğitimlerinin kalitesini artırmayı ve onları topluma kazandırmayı hedeflediğini belirtti.

Güngör, projenin okullarda fiziki ve diğer engellerin ortadan kaldırılması, eğitim alanına erişimin kolaylaştırılması ve yeni ve eski okulların, engelli bireylere uygun bir mimari de dizayn edilmesine katkı sağlayacağına işaret etti.

> MEB, zeka ve yetenek testlerini Türk kültürüne uyarladı

MEB, dünyada kullanılan Weschler sözel olmayan yetenek testini ve Kaufman zeka testini Türk kültürüne uyarladı, Woodcock Johnson Başarı ve Bilişsel Yetenek testlerinin ise uyarlama çalışmaları devam ediyor

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bütün dünyada kullanılan Weschler sözel olmayan yetenek testini ve Kaufman zeka testini Türk kültürüne uyarladı.

Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürü Celil Güngör, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Perşembe günü Ankara’da, “Özel Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi”nin (ÖZEGEP)  kapanış toplantısını yapacaklarını kaydetti.

Toplantıda projenin sonuçlarına ilişkin verilerin paylaşılacağını aktaran Güngör, projenin amaçlarından birinin Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nde (RAM) özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin eğitsel değerlendirmesinde ve tanılanmasında kullanılan psikolojik ölçme araçlarının standardize edilmesinin olduğunu belirtti.

Güngör, "Bu kapsamda bütün dünyada kullanılan, Weschler sözel olmayan yetenek testi ve Kaufman  zeka testi ülkemize ve kültürümüze uygun olarak standardize edildi. Bu testler önümüzdeki aylardan itibaren ülke genelindeki 226 RAM'de kullanılmaya başlanacak" dedi.

Bir testin her yerde, aynı standartta ve aynı kullanılamadığını, kullanıldığı zaman da sonuçlarının çok güvenilir olmadığını vurgulayan Güngör, bu nedenle psikolojik testlerin, her kültürün kendi özelliklerine adapte edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye’de kullanılan zeka ve yetenek testlerinin de standardizasyona, Türk kültürüne uyarlanmaya ihtiyacı bulunduğuna işaret eden Güngör, şunları kaydetti:

"Bu projeyle biz iki psikolojik testi kültürümüze uyarladık. Bunu alanda bir ilk, başlangıç olması açısından önemsiyoruz. Bu yetenek testlerinden Weschler sözel olmayan yetenek testi, 4-21 ve Kaufman zeka testi 4- 45 yaş aralığındaki bireylere uygulanacak. Böylece RAM'lardaki hizmetlere biraz daha hız kazandıracağız, bireylerin kısa sürede geçerli ve güvenilir biçimde eğitsel değerlendirme ve tanılamalarını yapacağız.

Alanda kullanılan Woodcock-Johnson Bilişsel ve Başarı Bataryası (WJIII) da 2-90 yaş arası bireylerin bilişsel ve başarı özelliklerini ve gelişimleri kapsamlı olarak ölçmede kullanılacak. Proje kapsamında 2-23 yaş deneme uygulaması yapıldı. Yenilenmiş ölçme araçları RAM’lerin eğitsel değerlendirme ve tanılama süreçlerinin kalitesinin artırılmasına katkı sağlayacak. Bu kapsamda, 28 pilot ilde 62 eğitici de yetiştirdik. Bunlar da  ölçekler konusunda diğer rehber öğretmenlerin eğitiminde görev alacak."

Üstün yeteneklilerin tespitinde kullanılacak

Güngör, bu testleri bilim sanat merkezlerine yönlendirilen üstün yetenekli öğrencilerin, özel eğitime ihtiyacı olanları veya özel eğitimin hangi düzeyine ihtiyacı duyduğunun tespitinde kullanıldığını anlattı.

Projenin diğer amacının ise engelsiz okul kavramı çerçevesinde şekillendiğini aktaran Güngör, ÖZEGEP’in, dezavantajlı gruplar ve özel eğitime ihtiyaç duyan bireylere verilen hizmetleri iyileştirerek iş ve mesleki eğitimlerinin kalitesini artırmayı ve onları topluma kazandırmayı hedeflediğini belirtti.

Güngör, projenin okullarda fiziki ve diğer engellerin ortadan kaldırılması, eğitim alanına erişimin kolaylaştırılması ve yeni ve eski okulların, engelli bireylere uygun bir mimari de dizayn edilmesine katkı sağlayacağına işaret etti.

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Eylül 2014 11:23

Gösterim: 1333

5. sınıftan itibaren öğrenciler artık okullarda da başını kapatabilecek. Okullardaki öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelik değişikliğine ilişkin kim ne diyor? İşte okullarda başörtüsü serbestliğine yönelik uygulamayla ilgili köşe yazarları ve eğitimcilerin görüşleri;

MEB'e bağlı okullardaki öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte yer alan 'başı açık' ibaresinin yürürlükten kaldırılmasıyla 5. Sınıftan itibaren öğrenciler artık okullarda da başlarını örtebilecek. 

Radikal.com.tr Yazarı Ezgi Başaran

Başörtüsü anaokuluna insin, anaokulları AVM olsun

Evet dert hak hukuk ise... Ne oldu şu Cemevi meselesi? Ya da bir türlü açılmayan Ruhban Okulu? Demek pekala mümkünken...

Bülent Arınç: Ortaöğretim kılık kıyafet mevzuatında gerekli değişikliği yaptık, başı açık ibaresini kaldırdık. Bu müjdeli haberi kızlarımıza veriyoruz.

Sanki kalabalıklar dolusu aile böyle bir ihtiyacı dile getirmiş, böyle bir müjdenin peşinde harap olmuş gibi…

Olsun, yine de yaptılar. Yapsınlar, iyi de…

Başörtüsünün üniversitede serbest olmasını hep savunan bir kişi olarak, ‘peki tamam’ diyeyim.

Yazının devamını okumak için Tıklayın

Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan

Türban dokuz yaşına indi..

Eğitim sistemi değiştirilirken hedef buydu zaten..

4+4+4 sistemine geçilirken söyledik.. İlkokulun dört yıla indirilmesinin de okula başlama yaşının beşe çekilmesinin de nedeni buydu..

Amaç, dokuz yaşına, on yaşına gelen kızın tesettüre bürünebilmesiydi..

Gerisi teferruat..

Beş yaş oyun yaşıydı.. Okula hazırlık eğitimi yaşıydı..

Uyarıları dinlemediler.. Minikleri sınıflara doldurdular..

Fiyasko oldu.. Birinci sınıflar yılın büyük bölümünü oyun oynayarak geçirdi..

Baktılar ki olmuyor.. Okula gitme yaşını 66 aya çıkardılar.. Çıkardılar ama 60 aylık çocuklara okulun kapısını kapatmadılar.. Velilerinden yeterlilik kâğıdı istediler..

Neyse..

Böylece ortaokula başlama yaşı dokuza, dokuz buçuğa indirilmiş oldu..

İşte o çocuklara dün türban izni çıktı..

Ülkeyi yönetenler özgürlük diye pazarlıyor..

Kime özgürlük?

Türban kararıyla kızlar daha mı özgür oldu?

Yazının devamı için Tıklayın 

Milliyet Gazetesi Yazarı Mehveş Evin

Müjde! 13 yaşındaki kızlara türban serbest

Sevgili vatandaş-larımız! Bugün size, yıllardır hasretle beklediğiniz müjdeli haberi vermekten gurur duyuyorum...

Artık ortaöğretimde kız öğrencilerimiz başını örtebilecek. Demokratikleşme paketimizin bir zarureti olarak, 13-14 yaşındaki kızlarımız okulda dinin gereklerini yerine getirebilecekler.

Bizim için evlilik yaşı sayılır, aslında hanım evlatlarımız çok daha erken yaşta örtünmeye başlamalı...

Hem bu sayede diğer öğrenciler de onlara bakıp örnek alacak; kim Sünni Müslüman, kim Alevi, kim affedersiniz ateist, hepsi ortaya çıkacak. Öğretmenler dindar öğrencilerini şıp diye anlayacak.

Tekrar affedersiniz, Yahudi ve Hıristiyanlar zaten kendi okullarında okusunlar.

Biliyorsunuz ki ağaç yaşken eğilir, sevgili vatandaşlarım.

Biz bunun için çalışmalarımızı ilmek ilmek ördük, gerekli ortamı sağladık.

Eğitim sistemini defalarca değiştirip, 4+4+4 şeklindeki muhteşem formülü bulduk.

Yazının devamı için Tıklayın

Milliyet Gazetesi Yazarı Melih Aşık

Çarşafa doğru...

Milli eğitimin çözüm bekleyene onlarca temel sorunu varken iktidar ikisini acilen çözdü; önce mescidi zorunlu hale getirdi, ardından türbanı serbest bıraktı.

Üniversitede türban Anayasa delinerek fiili olarak serbest bırakıldığında sıranın kamuya ve liseye geleceği ardından ilkokula kadar ineceği söylenmişti. Beklenen oldu.

Türban 9 yaşa kadar indi. Okullarda çarşafın yolu açıldı.

CHP milletvekili Nur Serter: “Sorumluluk sadece iktidarda değil,bütün bu olup bitene çanak tutan muhalefet de bu suçta pay sahibidir” diye konuşuyor.

Nur Serter, isim vermeden Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyor. Türbanın üniversiteye girmesini destekleyen Kılıçdaroğlu, kamuya ve liselere girmesinin de önünü açtı. Kendi katkısıyla varılan noktayı şimdi susarak izliyor.

Kemal Bey’in İslami devlet projesinin arka plandaki destekçisi olduğu görüşümüz sürüyor.

Diğer destekçiler de bu ülkenin aydın geçinenleri... Türbanı bir özgürlük projesi olarak desteklediler. Türkiye’nin İran olacağını söyleyen Cumhuriyetçilerle ekranlarda laikçi vs. diye dalga geçtiler. Şimdi ise susuyorlar.

Bu yıl ayrıca 7 bin okul müdürü görevden alındı, yerlerine iktidara yakın olanlar atandı.

Eğitim hızla ve zorla imam hatipleştiriliyor...

Laik eğitim hızla dini eğitime dönüştürülüyor.

Atatürk’ün hedefi Türk kültürünü muasır medeniyetler düzeyine çıkarmaktı

AKP’nin hedefi Türkiye’yi şeriatçı Arap kültürünün kanatları altına sokmak...

Bu yolda başarıyla ilerliyorlar!

Yazının devamı için Tıklayın

Posta Gazetesi Yazarı Nedim Şener

Başörtüsüne özgürlük Alevilere eşitlik

Başörtüsü artık ortaöğretimde serbest. 5’inci sınıf öğrencisi 10 yaşındaki kız çocuğu okulda başörtüsü takabilecek. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, kararı şöyle savundu: “Başkalarının özgürlüğünü kısıtlamayan her özgürlük genişlemesi, özgürleşme iyidir. Ortaokullarda ve liselerde zaten belli okullarda bu uygulama vardı. Bazı öğrenci ve velilerinden gelen yoğun talepler doğrultusunda bu uygulamanın kapsamı genişletildi.”

Yazının devamı için Tıklayın

KIZLAR KURBAN

Gürsel Tekin (CHP Genel Sekreteri):

5’inci sınıf öğrencisi, 10-11 yaşındaki bir kız çocuğu kendi isteğiyle mi örtünecek, yoksa aile ve mahalle baskısıyla mı başörtüsü takmak zorunda bırakılacak? CHP’nin peşinde olduğu çocuğun üstün yararıdır. Herkes kendi iradesine göre yaşasın istiyoruz. Başkasının yaşamını yaşamasını değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, ağabeyi Hüseyin’in başını örtmesi için yaptığı baskılar üzerine günlerce ağladığını hatırlatmak isterim. Hükümetin, gündem değiştirme amacıyla aldığı bu karar, küçük kızlarımızı mahalle baskısına kurban edecektir.

DAYATMAKTIR

Turhan Tayan (CHP Bursa Milletvekili, Eski Milli Eğitim Bakanı): 

Bu karar eğitimde geriye gidiştir; millilikten ve laiklikten uzaklaşmaktır. Bu kararın demokrasiyle, özgürlükle ilgisi yoktur. 10-11 yaşındaki kız çocuğu hangi demokrasi ve özgürlük bilinciyle türban takacaktır? Bu dinsel eğitimi dayatmak, anne-baba baskısını ve mahalle baskısını dayatmaktır. Eğitimde lime lime dökülüyoruz. Her gün çağdaş, bilimsel, rasyonel karar ve uygulamalar yerine milli eğitimi geriye götüren karar ve uygulamalarla karşılaşıyoruz. İhtiyacımız orta öğretimde kıyafet serbestisi değildir.

EVDE OTURMAYA VARIR

Engin Altay (CHP Grup Başkanvekili):

Bakanlar Kurulu toplanmış, IŞİD katliamını, Kobani’yi bırakmış, başörtüsü pilavını yeniden pişirmişlerdir. Bu sene 5 olur, seneye 4, 3, 2, 1 ve okul öncesine kadar gider. Bu adımın daha sonrası kızların okula gitmeden evlerinde oturup çocuk büyütmeleri, kocalarının ayaklarını yıkamalarıdır. Baskı unsurundan öte biz bunu pedagojik görmüyoruz. CHP olarak 18 yaşını ikmal etmiş herkesin istediği örtüyü örtmesine itirazımız olmadı. Ama 18 yaşın altındaki çocuklara vermediğimiz tasarrufu sadece türban için veriyorsa burada farklı bir şey vardır. Milli Eğitim Bakanı, cami avlusuna bıraktığı eğitimin üzerine türban kapatmıştır. Hükümete sesleniyorum; siz kızların başını örteceğinize yüzünüzü örtün ve utanın. Bu örtü Reza’nın rezaletlerini örtmez.

AİLELER YAKIŞANI YAPSIN

Naci Bostancı (AK Parti Grup Başkanvekili): 

Çocuklar devletin değil, ailelerindir. O nedenle, devletin işi kıyafetle ilgili olumsuz, negatif düzenlemeler yapmak değildir. Devletin bu konuda dayatma yapması yanlıştır. Devletin bu konularda gölge etmemesi iyidir. O nedenle bu konudaki düzenleme olumlu bir adımdır. İsteyen başörtüsü takar, istemeyen de takmaz. Aileler çocukları için kendilerine yakışanı yapsınlar. Aykırı işler yapmaması gerekir. Çünkü aykırı işler çocuğun gelişiminde de bir tahribat oluşturur. Çocukların bizim ideolojik fantezilerimizin bir uzantısı olmadığını da unutmamamız gerekir.

BASKI OLMAMALI

Zühal Topcu (MHP Genel Başkan Yardımcısı):

Aslında böyle bir sorun Türkiye’de yoktu. İsteyen veli zaten çocuğunu imam hatibe gönderiyordu ve orada örtünme serbestti. Karara baktığınızda yaşantı tarzımıza, örfümüze, ananelerimize, milli değerlerimize uygun olduğunu görüyoruz. Ama yarın, ileride bunun baskı aracı olarak kullanılmaması lazım. Aile ve çocuğun birlikte vereceği bir karar ortaya çıkmaktadır. Okullarda kesinlikle baskının olmaması lazım. 

İLKOKUL DOĞRU DEĞİL

Özcan Yeniçeri (MHP Ankara Milletvekili):

Kişinin istediği kıyafetle derslere girmesi laik demokratik sistemi imha etmez, aksine demokrasi ve özgürlükleri inşa eder. (İlkokulu kapsar mı?) Benim söylediklerim ana karnını da kapsıyor. Türk halkının sağduyusunu devreye sokmak lazım. O sağduyu göreceksiniz hakim olacak, değişen bir şey olmayacaktır. Ama bunu ilkokula kadar indirmek doğru değil.

Eğitim demokratikleşiyor 

SEVİNDİRİCİ

İpek Coşkun (SETA Eğitim Uzmanı): 

Lisede başörtüsünün serbest olması gecikmiş bir karar olsa da sevindirici. SETA Vakfı’nın her fırsatta dile getirdiği bu konu, eğitimde demokratikleşme adına önemli. Bu özgürlüğün eğitimin her kademesinde sağlanması uzun vadede daha demokratik ve özgürlükçü bir eğitim sistemi inşa etmemizi kolaylaştıracak. Eğitim sistemleri gelişmiş pek çok ülkede bu gibi yasakların, eğitimin hiçbir kademesinde yer almadığı görülüyor. 

EKSİK TAMAMLANDI 

Ahmet Özer (Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanvekili):

Yıllarca başı açık derslere girmenin serbest olmasına karşın başı kapalı olarak derslere girmenin yasak olması ortaöğretimde okullaşma oranlarının düşük olmasına ve üniversite mezunlarının sayıca ve oransal olarak düşük olmasına neden oldu. Türkiye bu sorunu çoktan aştı. 4 yıldır üniversitelerde, 2 yıldır imam hatip liselerinde ve Kuran derslerinde, 1 yıldır kamuda serbest ve herkes barış içerisinde. Yapılan iş eksik kalan bölümün tamamlanmasıdır.

OLUMLU, ANCAK

Prof. Dr. Arif Verimli (Psikiyatrist):

Dini inanç, 13 yaşlarında çocukta oturmaya başlıyor. Bu nedenle karara olumlu bakılabilir. Ancak başörtüsü anaokuluna insin, ilkokulda olsun gibi tartışmalar doğru değil. Bir baskı yoksa 13 yaş itibariyle çocuk başını örtebilir ama kesinlikle baskı yoksa. Aksi halde baskı felaket getirir. Ailelerin kesinlikle çocuklara baskı yapmaması gerekir. Ben ateistim diyen çocuğa da zorunlu din dersi verilmemeli. Çocukların etek boyuna da karışılmamalı. Ancak böyle özgür beyinli çocuklar oluşabilir. Okulda başörtülü çocukların olması tabii ki ayrım yaratır. 

Erkekler testosteron hormonlarını yönetsin

KIZLAR DUR DİYECEK

Prof. Beyza Bilgin (İlahiyatçı):

Eskiden insanlar başlarını dindar oldukları için örterlerdi. Şimdi ilmihal bilgisi bile olmayan insanlar ‘Ben böyle istiyorum, bu benim özgürlüğüm, böyle rahatsız edilmiyorum’ diyerek örtüyorlar. Bazı yerlerde maalesef başı açık olan çocuklar yadırgandıkları için kendini rahatsız hissedecek ve başını örtmek zorunda kalacak. Bunu da görelim. ‘Başın açık okula geleceksin’ diretmesi buna neden oldu. Bakalım bu durum nelere neden olacak. Durum kötü olursa kızlar da bir yerde ‘dur’ diyecektir. Başörtüsünden önce ortamın nezih olması gerekiyor. Terbiye o seviyeye çıksın. Adem’le Havva sonuçta aynı şekilde yaratıldı. Erkeklerin de testosteron hormanlarını yönetmeleri gerekiyor. 

İSLAMİ KİMLİK KAZANDIRMA 

Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu (Hacettepe Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Uluslarası Ergen Ruh Sağlığı Derneği Başkan Yardımcısı):

“Karar çocuk yaşta denecek kişileri örtü altına sokuyor. Bu çocukların gelişmekte olan kimlik süreçlerini olumsuz etkiler. Çünkü bu karar okul kıyafetlerini serbest bırakmaktan farklı olarak çocuklara bir kimlik kazandırmayı amaçlıyor. İslami kimlik kazandırılıyor. 9 yaşındaki çocuk kendi kararı ile başımı açayım kapatayım diyemez. Bu aile zoruyla olacaktır. Bu durum ergenlik dönemini de olumsuz etkileyecek ve çocukların kimlik süreçlerine ket vuracaktır.” 

SINIFA EL BOMBASI

Veli Demir (Eğitim-İş Genel Başkanı):

Okullarda kıyafet serbest denildi, etek boylarına karışıldı. Şimdi yine özgürlük diyorlar ve dini simgeleri okulların içine sokuyorlar. Bundan sonra türban takmayan kız çocuklarına mahalle baskısı yapılacak. Hükümet kız çocuklarına birer cinsel obje gözüyle bakıyor ve yapılan değişikliklerle bu bakış açısını da gün yüzüne çıkarıyor. Sınıflar içine birer el bombası bırakıldı, okullarda iklim değişti. 

DİNDAR VE KİNDAR

Kamuran Karaca (Eğitim-Sen Genel Başkanı):

Dindar ve kindar bir nesil yetiştirecekler. Değişikliğin sınırları belli olmadığı için türbanı anaokuluna kadar indirebilirler. Öğrenci-veli baskısı, inançlı-inaçsız yaklaşımları, öğrenciler arasında huzursuzluk çıkacak. Yönetmeliğin iptali için Danıştay’a dava açacağız.

AİLELER ZORLAYABİLİR 

Mehmet Teber (Pedagoji Derneği Başkanı):

Aileler çocuklarını başlarını kapamaları konusunda zorlayabilirler. Ailelerin buna dikkat etmesi gerekiyor, aksi halde ters teper. Doğru bir adım olmaz. Çocukların ve gençlerin tercihlerine saygı göstermek gerekiyor. Devlet, çocuklar kadar ailelere de bu konuda eğitim vermeli. Meltem ÖZGENÇ/ Gamze KOLCU Mesut Hasan BENLİ/ ANKARA 

HUKUKÇU GÖRÜŞÜ

ANAYASAYA AYKIRI DEĞİL

Prof. Dr. Ergun Özbudun (İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi):

Söz konusu yönetmelik değişikliğinin Anayasa’ya aykırı olmadığını düşünüyorum. İsabetli olup olmadığı tartışılabilir. Anayasal bir sorun olduğunu sanmıyorum. AYM’nin türban kararları var ancak bu kararlar çok eskidi. Daha sonra AYM başka karar verdi. AYM katı laiklik düşüncesini bu konuda değişmiştir. Türbanlı avukat konusunda verilen bir karar var.

MAHALLE BASKISININ ÖRNEĞİ

Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Hâkim Mustafa Karadağ:

Siyasi irade türbanın önce sadece üniversitelerde serbest olacağını ancak kamuda olmayacağını söyledi. Daha sonraki tarihlerde yaptıkları düzenlemede kamuda serbestlik olacağını ilköğretimde olmayacağını belirtmişti. Şimdi  ise 10 yaş üzerindeki öğrencilerin türban takmasına olanak vermektedir. Yarın anasınıflarında da serbest olacak hale gelecektir. Bu uygulama inanç özgürlüğünün savunulması ve sağlanması değildir. Esasen başı açık kişiler üzerine baskılayıcı bir durumdur. Mahalle baskısını tipik örneği olacaktır. İlköğretimde dini sembollerin kullanılmayacağına dair karar mevcuttur. Bu yönetmelik değişikliği ile de anayasanın 90. maddesine aykırı davranılmıştır.

> Okullardaki başörtüsü serbestliği için kim ne dedi?

5. sınıftan itibaren öğrenciler artık okullarda da başını kapatabilecek. Okullardaki öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelik değişikliğine ilişkin kim ne diyor? İşte okullarda başörtüsü serbestliğine yönelik uygulamayla ilgili köşe yazarları ve eğitimcilerin görüşleri;

MEB'e bağlı okullardaki öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte yer alan 'başı açık' ibaresinin yürürlükten kaldırılmasıyla 5. Sınıftan itibaren öğrenciler artık okullarda da başlarını örtebilecek. 

Radikal.com.tr Yazarı Ezgi Başaran

Başörtüsü anaokuluna insin, anaokulları AVM olsun

Evet dert hak hukuk ise... Ne oldu şu Cemevi meselesi? Ya da bir türlü açılmayan Ruhban Okulu? Demek pekala mümkünken...

Bülent Arınç: Ortaöğretim kılık kıyafet mevzuatında gerekli değişikliği yaptık, başı açık ibaresini kaldırdık. Bu müjdeli haberi kızlarımıza veriyoruz.

Sanki kalabalıklar dolusu aile böyle bir ihtiyacı dile getirmiş, böyle bir müjdenin peşinde harap olmuş gibi…

Olsun, yine de yaptılar. Yapsınlar, iyi de…

Başörtüsünün üniversitede serbest olmasını hep savunan bir kişi olarak, ‘peki tamam’ diyeyim.

Yazının devamını okumak için Tıklayın

Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan

Türban dokuz yaşına indi..

Eğitim sistemi değiştirilirken hedef buydu zaten..

4+4+4 sistemine geçilirken söyledik.. İlkokulun dört yıla indirilmesinin de okula başlama yaşının beşe çekilmesinin de nedeni buydu..

Amaç, dokuz yaşına, on yaşına gelen kızın tesettüre bürünebilmesiydi..

Gerisi teferruat..

Beş yaş oyun yaşıydı.. Okula hazırlık eğitimi yaşıydı..

Uyarıları dinlemediler.. Minikleri sınıflara doldurdular..

Fiyasko oldu.. Birinci sınıflar yılın büyük bölümünü oyun oynayarak geçirdi..

Baktılar ki olmuyor.. Okula gitme yaşını 66 aya çıkardılar.. Çıkardılar ama 60 aylık çocuklara okulun kapısını kapatmadılar.. Velilerinden yeterlilik kâğıdı istediler..

Neyse..

Böylece ortaokula başlama yaşı dokuza, dokuz buçuğa indirilmiş oldu..

İşte o çocuklara dün türban izni çıktı..

Ülkeyi yönetenler özgürlük diye pazarlıyor..

Kime özgürlük?

Türban kararıyla kızlar daha mı özgür oldu?

Yazının devamı için Tıklayın 

Milliyet Gazetesi Yazarı Mehveş Evin

Müjde! 13 yaşındaki kızlara türban serbest

Sevgili vatandaş-larımız! Bugün size, yıllardır hasretle beklediğiniz müjdeli haberi vermekten gurur duyuyorum...

Artık ortaöğretimde kız öğrencilerimiz başını örtebilecek. Demokratikleşme paketimizin bir zarureti olarak, 13-14 yaşındaki kızlarımız okulda dinin gereklerini yerine getirebilecekler.

Bizim için evlilik yaşı sayılır, aslında hanım evlatlarımız çok daha erken yaşta örtünmeye başlamalı...

Hem bu sayede diğer öğrenciler de onlara bakıp örnek alacak; kim Sünni Müslüman, kim Alevi, kim affedersiniz ateist, hepsi ortaya çıkacak. Öğretmenler dindar öğrencilerini şıp diye anlayacak.

Tekrar affedersiniz, Yahudi ve Hıristiyanlar zaten kendi okullarında okusunlar.

Biliyorsunuz ki ağaç yaşken eğilir, sevgili vatandaşlarım.

Biz bunun için çalışmalarımızı ilmek ilmek ördük, gerekli ortamı sağladık.

Eğitim sistemini defalarca değiştirip, 4+4+4 şeklindeki muhteşem formülü bulduk.

Yazının devamı için Tıklayın

Milliyet Gazetesi Yazarı Melih Aşık

Çarşafa doğru...

Milli eğitimin çözüm bekleyene onlarca temel sorunu varken iktidar ikisini acilen çözdü; önce mescidi zorunlu hale getirdi, ardından türbanı serbest bıraktı.

Üniversitede türban Anayasa delinerek fiili olarak serbest bırakıldığında sıranın kamuya ve liseye geleceği ardından ilkokula kadar ineceği söylenmişti. Beklenen oldu.

Türban 9 yaşa kadar indi. Okullarda çarşafın yolu açıldı.

CHP milletvekili Nur Serter: “Sorumluluk sadece iktidarda değil,bütün bu olup bitene çanak tutan muhalefet de bu suçta pay sahibidir” diye konuşuyor.

Nur Serter, isim vermeden Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyor. Türbanın üniversiteye girmesini destekleyen Kılıçdaroğlu, kamuya ve liselere girmesinin de önünü açtı. Kendi katkısıyla varılan noktayı şimdi susarak izliyor.

Kemal Bey’in İslami devlet projesinin arka plandaki destekçisi olduğu görüşümüz sürüyor.

Diğer destekçiler de bu ülkenin aydın geçinenleri... Türbanı bir özgürlük projesi olarak desteklediler. Türkiye’nin İran olacağını söyleyen Cumhuriyetçilerle ekranlarda laikçi vs. diye dalga geçtiler. Şimdi ise susuyorlar.

Bu yıl ayrıca 7 bin okul müdürü görevden alındı, yerlerine iktidara yakın olanlar atandı.

Eğitim hızla ve zorla imam hatipleştiriliyor...

Laik eğitim hızla dini eğitime dönüştürülüyor.

Atatürk’ün hedefi Türk kültürünü muasır medeniyetler düzeyine çıkarmaktı

AKP’nin hedefi Türkiye’yi şeriatçı Arap kültürünün kanatları altına sokmak...

Bu yolda başarıyla ilerliyorlar!

Yazının devamı için Tıklayın

Posta Gazetesi Yazarı Nedim Şener

Başörtüsüne özgürlük Alevilere eşitlik

Başörtüsü artık ortaöğretimde serbest. 5’inci sınıf öğrencisi 10 yaşındaki kız çocuğu okulda başörtüsü takabilecek. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, kararı şöyle savundu: “Başkalarının özgürlüğünü kısıtlamayan her özgürlük genişlemesi, özgürleşme iyidir. Ortaokullarda ve liselerde zaten belli okullarda bu uygulama vardı. Bazı öğrenci ve velilerinden gelen yoğun talepler doğrultusunda bu uygulamanın kapsamı genişletildi.”

Yazının devamı için Tıklayın

KIZLAR KURBAN

Gürsel Tekin (CHP Genel Sekreteri):

5’inci sınıf öğrencisi, 10-11 yaşındaki bir kız çocuğu kendi isteğiyle mi örtünecek, yoksa aile ve mahalle baskısıyla mı başörtüsü takmak zorunda bırakılacak? CHP’nin peşinde olduğu çocuğun üstün yararıdır. Herkes kendi iradesine göre yaşasın istiyoruz. Başkasının yaşamını yaşamasını değil. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, ağabeyi Hüseyin’in başını örtmesi için yaptığı baskılar üzerine günlerce ağladığını hatırlatmak isterim. Hükümetin, gündem değiştirme amacıyla aldığı bu karar, küçük kızlarımızı mahalle baskısına kurban edecektir.

DAYATMAKTIR

Turhan Tayan (CHP Bursa Milletvekili, Eski Milli Eğitim Bakanı): 

Bu karar eğitimde geriye gidiştir; millilikten ve laiklikten uzaklaşmaktır. Bu kararın demokrasiyle, özgürlükle ilgisi yoktur. 10-11 yaşındaki kız çocuğu hangi demokrasi ve özgürlük bilinciyle türban takacaktır? Bu dinsel eğitimi dayatmak, anne-baba baskısını ve mahalle baskısını dayatmaktır. Eğitimde lime lime dökülüyoruz. Her gün çağdaş, bilimsel, rasyonel karar ve uygulamalar yerine milli eğitimi geriye götüren karar ve uygulamalarla karşılaşıyoruz. İhtiyacımız orta öğretimde kıyafet serbestisi değildir.

EVDE OTURMAYA VARIR

Engin Altay (CHP Grup Başkanvekili):

Bakanlar Kurulu toplanmış, IŞİD katliamını, Kobani’yi bırakmış, başörtüsü pilavını yeniden pişirmişlerdir. Bu sene 5 olur, seneye 4, 3, 2, 1 ve okul öncesine kadar gider. Bu adımın daha sonrası kızların okula gitmeden evlerinde oturup çocuk büyütmeleri, kocalarının ayaklarını yıkamalarıdır. Baskı unsurundan öte biz bunu pedagojik görmüyoruz. CHP olarak 18 yaşını ikmal etmiş herkesin istediği örtüyü örtmesine itirazımız olmadı. Ama 18 yaşın altındaki çocuklara vermediğimiz tasarrufu sadece türban için veriyorsa burada farklı bir şey vardır. Milli Eğitim Bakanı, cami avlusuna bıraktığı eğitimin üzerine türban kapatmıştır. Hükümete sesleniyorum; siz kızların başını örteceğinize yüzünüzü örtün ve utanın. Bu örtü Reza’nın rezaletlerini örtmez.

AİLELER YAKIŞANI YAPSIN

Naci Bostancı (AK Parti Grup Başkanvekili): 

Çocuklar devletin değil, ailelerindir. O nedenle, devletin işi kıyafetle ilgili olumsuz, negatif düzenlemeler yapmak değildir. Devletin bu konuda dayatma yapması yanlıştır. Devletin bu konularda gölge etmemesi iyidir. O nedenle bu konudaki düzenleme olumlu bir adımdır. İsteyen başörtüsü takar, istemeyen de takmaz. Aileler çocukları için kendilerine yakışanı yapsınlar. Aykırı işler yapmaması gerekir. Çünkü aykırı işler çocuğun gelişiminde de bir tahribat oluşturur. Çocukların bizim ideolojik fantezilerimizin bir uzantısı olmadığını da unutmamamız gerekir.

BASKI OLMAMALI

Zühal Topcu (MHP Genel Başkan Yardımcısı):

Aslında böyle bir sorun Türkiye’de yoktu. İsteyen veli zaten çocuğunu imam hatibe gönderiyordu ve orada örtünme serbestti. Karara baktığınızda yaşantı tarzımıza, örfümüze, ananelerimize, milli değerlerimize uygun olduğunu görüyoruz. Ama yarın, ileride bunun baskı aracı olarak kullanılmaması lazım. Aile ve çocuğun birlikte vereceği bir karar ortaya çıkmaktadır. Okullarda kesinlikle baskının olmaması lazım. 

İLKOKUL DOĞRU DEĞİL

Özcan Yeniçeri (MHP Ankara Milletvekili):

Kişinin istediği kıyafetle derslere girmesi laik demokratik sistemi imha etmez, aksine demokrasi ve özgürlükleri inşa eder. (İlkokulu kapsar mı?) Benim söylediklerim ana karnını da kapsıyor. Türk halkının sağduyusunu devreye sokmak lazım. O sağduyu göreceksiniz hakim olacak, değişen bir şey olmayacaktır. Ama bunu ilkokula kadar indirmek doğru değil.

Eğitim demokratikleşiyor 

SEVİNDİRİCİ

İpek Coşkun (SETA Eğitim Uzmanı): 

Lisede başörtüsünün serbest olması gecikmiş bir karar olsa da sevindirici. SETA Vakfı’nın her fırsatta dile getirdiği bu konu, eğitimde demokratikleşme adına önemli. Bu özgürlüğün eğitimin her kademesinde sağlanması uzun vadede daha demokratik ve özgürlükçü bir eğitim sistemi inşa etmemizi kolaylaştıracak. Eğitim sistemleri gelişmiş pek çok ülkede bu gibi yasakların, eğitimin hiçbir kademesinde yer almadığı görülüyor. 

EKSİK TAMAMLANDI 

Ahmet Özer (Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanvekili):

Yıllarca başı açık derslere girmenin serbest olmasına karşın başı kapalı olarak derslere girmenin yasak olması ortaöğretimde okullaşma oranlarının düşük olmasına ve üniversite mezunlarının sayıca ve oransal olarak düşük olmasına neden oldu. Türkiye bu sorunu çoktan aştı. 4 yıldır üniversitelerde, 2 yıldır imam hatip liselerinde ve Kuran derslerinde, 1 yıldır kamuda serbest ve herkes barış içerisinde. Yapılan iş eksik kalan bölümün tamamlanmasıdır.

OLUMLU, ANCAK

Prof. Dr. Arif Verimli (Psikiyatrist):

Dini inanç, 13 yaşlarında çocukta oturmaya başlıyor. Bu nedenle karara olumlu bakılabilir. Ancak başörtüsü anaokuluna insin, ilkokulda olsun gibi tartışmalar doğru değil. Bir baskı yoksa 13 yaş itibariyle çocuk başını örtebilir ama kesinlikle baskı yoksa. Aksi halde baskı felaket getirir. Ailelerin kesinlikle çocuklara baskı yapmaması gerekir. Ben ateistim diyen çocuğa da zorunlu din dersi verilmemeli. Çocukların etek boyuna da karışılmamalı. Ancak böyle özgür beyinli çocuklar oluşabilir. Okulda başörtülü çocukların olması tabii ki ayrım yaratır. 

Erkekler testosteron hormonlarını yönetsin

KIZLAR DUR DİYECEK

Prof. Beyza Bilgin (İlahiyatçı):

Eskiden insanlar başlarını dindar oldukları için örterlerdi. Şimdi ilmihal bilgisi bile olmayan insanlar ‘Ben böyle istiyorum, bu benim özgürlüğüm, böyle rahatsız edilmiyorum’ diyerek örtüyorlar. Bazı yerlerde maalesef başı açık olan çocuklar yadırgandıkları için kendini rahatsız hissedecek ve başını örtmek zorunda kalacak. Bunu da görelim. ‘Başın açık okula geleceksin’ diretmesi buna neden oldu. Bakalım bu durum nelere neden olacak. Durum kötü olursa kızlar da bir yerde ‘dur’ diyecektir. Başörtüsünden önce ortamın nezih olması gerekiyor. Terbiye o seviyeye çıksın. Adem’le Havva sonuçta aynı şekilde yaratıldı. Erkeklerin de testosteron hormanlarını yönetmeleri gerekiyor. 

İSLAMİ KİMLİK KAZANDIRMA 

Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu (Hacettepe Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Uluslarası Ergen Ruh Sağlığı Derneği Başkan Yardımcısı):

“Karar çocuk yaşta denecek kişileri örtü altına sokuyor. Bu çocukların gelişmekte olan kimlik süreçlerini olumsuz etkiler. Çünkü bu karar okul kıyafetlerini serbest bırakmaktan farklı olarak çocuklara bir kimlik kazandırmayı amaçlıyor. İslami kimlik kazandırılıyor. 9 yaşındaki çocuk kendi kararı ile başımı açayım kapatayım diyemez. Bu aile zoruyla olacaktır. Bu durum ergenlik dönemini de olumsuz etkileyecek ve çocukların kimlik süreçlerine ket vuracaktır.” 

SINIFA EL BOMBASI

Veli Demir (Eğitim-İş Genel Başkanı):

Okullarda kıyafet serbest denildi, etek boylarına karışıldı. Şimdi yine özgürlük diyorlar ve dini simgeleri okulların içine sokuyorlar. Bundan sonra türban takmayan kız çocuklarına mahalle baskısı yapılacak. Hükümet kız çocuklarına birer cinsel obje gözüyle bakıyor ve yapılan değişikliklerle bu bakış açısını da gün yüzüne çıkarıyor. Sınıflar içine birer el bombası bırakıldı, okullarda iklim değişti. 

DİNDAR VE KİNDAR

Kamuran Karaca (Eğitim-Sen Genel Başkanı):

Dindar ve kindar bir nesil yetiştirecekler. Değişikliğin sınırları belli olmadığı için türbanı anaokuluna kadar indirebilirler. Öğrenci-veli baskısı, inançlı-inaçsız yaklaşımları, öğrenciler arasında huzursuzluk çıkacak. Yönetmeliğin iptali için Danıştay’a dava açacağız.

AİLELER ZORLAYABİLİR 

Mehmet Teber (Pedagoji Derneği Başkanı):

Aileler çocuklarını başlarını kapamaları konusunda zorlayabilirler. Ailelerin buna dikkat etmesi gerekiyor, aksi halde ters teper. Doğru bir adım olmaz. Çocukların ve gençlerin tercihlerine saygı göstermek gerekiyor. Devlet, çocuklar kadar ailelere de bu konuda eğitim vermeli. Meltem ÖZGENÇ/ Gamze KOLCU Mesut Hasan BENLİ/ ANKARA 

HUKUKÇU GÖRÜŞÜ

ANAYASAYA AYKIRI DEĞİL

Prof. Dr. Ergun Özbudun (İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi):

Söz konusu yönetmelik değişikliğinin Anayasa’ya aykırı olmadığını düşünüyorum. İsabetli olup olmadığı tartışılabilir. Anayasal bir sorun olduğunu sanmıyorum. AYM’nin türban kararları var ancak bu kararlar çok eskidi. Daha sonra AYM başka karar verdi. AYM katı laiklik düşüncesini bu konuda değişmiştir. Türbanlı avukat konusunda verilen bir karar var.

MAHALLE BASKISININ ÖRNEĞİ

Yargıçlar Sendikası Genel Sekreteri Hâkim Mustafa Karadağ:

Siyasi irade türbanın önce sadece üniversitelerde serbest olacağını ancak kamuda olmayacağını söyledi. Daha sonraki tarihlerde yaptıkları düzenlemede kamuda serbestlik olacağını ilköğretimde olmayacağını belirtmişti. Şimdi  ise 10 yaş üzerindeki öğrencilerin türban takmasına olanak vermektedir. Yarın anasınıflarında da serbest olacak hale gelecektir. Bu uygulama inanç özgürlüğünün savunulması ve sağlanması değildir. Esasen başı açık kişiler üzerine baskılayıcı bir durumdur. Mahalle baskısını tipik örneği olacaktır. İlköğretimde dini sembollerin kullanılmayacağına dair karar mevcuttur. Bu yönetmelik değişikliği ile de anayasanın 90. maddesine aykırı davranılmıştır.

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Eylül 2014 09:56

Gösterim: 4062


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.