Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

ABD Başkanı Barack Obama’nın liseyi bitiren 3 milyon öğrenci arasında en iyi 141 öğrenciye verdiği 'Presidential Scholar' (Başkanlık Bursiyeri) ödülüne, 17 yaşındaki Türk kızı Ezgi Üstündağ da layık görüldü.

türk kızı obamaIowa eyaletindeki Ames lisesinde okuyan, New York doğumlu Ezgi’nin başarısı, geçen çarşamba günü ABD Eğitim Bakanı Arne Duncan’ın okuluna gönderdiği mektupla duyuruldu.

Duke Üniversitesi’nde okuyacak

ABD Başkanı Obama’nın görevlendirdiği Beyaz Saray komisyonunun, Ezgi’nin akademik başarısına, yazılarına, derecelerine, topluma yönelik katkılarına, liderliğine ve yüksek ideallerine bakarak bu ödülü verdiği belirtildi. Beyaz Saray’da yapılacak törenle ödülünü almaya hazırlanan Ezgi, ağustos ayından itibaren özel bir burs kazandığı Duke Üniversitesi’nde “Uluslararası Karşılaştırmalı Araştırmalar” okuyacak.

(hürriyet)

> ABD Başakanı 3 milyon arasından Türk kızını seçti

ABD Başkanı Barack Obama’nın liseyi bitiren 3 milyon öğrenci arasında en iyi 141 öğrenciye verdiği 'Presidential Scholar' (Başkanlık Bursiyeri) ödülüne, 17 yaşındaki Türk kızı Ezgi Üstündağ da layık görüldü.

türk kızı obamaIowa eyaletindeki Ames lisesinde okuyan, New York doğumlu Ezgi’nin başarısı, geçen çarşamba günü ABD Eğitim Bakanı Arne Duncan’ın okuluna gönderdiği mektupla duyuruldu.

Duke Üniversitesi’nde okuyacak

ABD Başkanı Obama’nın görevlendirdiği Beyaz Saray komisyonunun, Ezgi’nin akademik başarısına, yazılarına, derecelerine, topluma yönelik katkılarına, liderliğine ve yüksek ideallerine bakarak bu ödülü verdiği belirtildi. Beyaz Saray’da yapılacak törenle ödülünü almaya hazırlanan Ezgi, ağustos ayından itibaren özel bir burs kazandığı Duke Üniversitesi’nde “Uluslararası Karşılaştırmalı Araştırmalar” okuyacak.

(hürriyet)

Son Güncelleme: Pazartesi, 07 May 2012 08:39

Gösterim: 2260

Ülkelerin geleceğinde önemli rol oynayan inovasyon (yenilik), 'Uluslararası Yükseköğretimde Yönelişler Kongresi'nde tartışıldı.

eğitimde yenilikFatih Üniversitesi tarafından yapılan organizasyona 25 ülkeden 150 bilim insanı katıldı. Kongrede konuşan YÖK Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, "Türk eğitim sisteminde niteliksel sorunlar yaşıyoruz." derken, KOSGEB Başkan Yardımcısı Hüseyin Tüysüz, "2012 sonunda 100 binden fazla kişiye girişimcilik eğitimi vermiş olacağız." dedi. Kongreden çıkan ortak görüş ise eğitim alanında yeniliklerin gerekli olduğu yönündeydi. Fatih Üniversitesi kampüsünde bu yıl ikincisi gerçekleştirilen kongreye önemli isimler katıldı. Amerika Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) Yöneticisi Mark Fox ve Başmühendis Dr. Pat Paterson, Mısır Bilim ve Teknoloji Akademisi'nden Prof. Dr. Mostafa Husseın, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nden Prof. Dr. Waleed Farıs, YÖK Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay sunum yapan konuklar arasındaydı.

Kongrenin açış konuşmasını yapan Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, "Bizim kültürümüz her zaman yenilik ve değişime açık olmuştur. Bununla beraber ortak akıl ile hareket etmeye önem vermiştir. Bu kavramlar, bizim ve geçmişimizin zaten hayatlarında uyguladıkları iki değerdir. Şimdi bizim yapmamız gereken bu iki değere kendi özümüzü koruyarak sahip çıkmak ve bunlarla beraber ilerlemek." dedi.

KOSGEB Başkan Yardımcısı Hüseyin Tüysüz de eğitim verdikleri girişimci adayı sayısının bu yıl 100 bini aşacağını belirterek Türkiye'nin 2023 hedeflerini ancak Ar-Ge, inovasyon ve girişimcilikle yakalayabileceğini kaydetti. Kongreye NASA'dan katılan Dr. Pat Paterson ise inovasyon ve mühendislik eğitimine yönelik bilgilerini katılımcılarla paylaştı. Paterson, inovasyonun başarılı olmasına üniversiteler, endüstri uzmanları ve bilim adamları gibi değişik meslek gruplarının ortak hareket etmesiyle mümkün olabileceğini söyledi. İnovasyon sektörünün Amerikan ekonomisinin yüzde 60'ını kapsadığını ifade ederek, başarının, tüm çalışma gruplarının bir araya gelip gelişimlerini sağlayacak bir inovasyon ekosisteminin kurulmasıyla yakalanabileceğini anlattı.

Sorun, nicelik değil nitelik

YÖK Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay da ABD ve Avrupa'da kalite konusunun daha vurgulu tartışıldığına, ancak ülkemizde henüz bu aşamaya gelinmediğine işaret etti. Günay, "ABD eğitimde elde ettiği gelirin büyük kısmını yine eğitimin kalitesine yatırıyor. Bu durum Avrupa'da da kısmen bu şekilde. Ne var ki Türk eğitimde nicel artış tamamlandı ama niteliksel sorunlar yaşıyoruz." şeklinde konuştu.

(zaman)

> Eğitimde inovasyonun önemi

Ülkelerin geleceğinde önemli rol oynayan inovasyon (yenilik), 'Uluslararası Yükseköğretimde Yönelişler Kongresi'nde tartışıldı.

eğitimde yenilikFatih Üniversitesi tarafından yapılan organizasyona 25 ülkeden 150 bilim insanı katıldı. Kongrede konuşan YÖK Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, "Türk eğitim sisteminde niteliksel sorunlar yaşıyoruz." derken, KOSGEB Başkan Yardımcısı Hüseyin Tüysüz, "2012 sonunda 100 binden fazla kişiye girişimcilik eğitimi vermiş olacağız." dedi. Kongreden çıkan ortak görüş ise eğitim alanında yeniliklerin gerekli olduğu yönündeydi. Fatih Üniversitesi kampüsünde bu yıl ikincisi gerçekleştirilen kongreye önemli isimler katıldı. Amerika Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) Yöneticisi Mark Fox ve Başmühendis Dr. Pat Paterson, Mısır Bilim ve Teknoloji Akademisi'nden Prof. Dr. Mostafa Husseın, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nden Prof. Dr. Waleed Farıs, YÖK Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay sunum yapan konuklar arasındaydı.

Kongrenin açış konuşmasını yapan Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, "Bizim kültürümüz her zaman yenilik ve değişime açık olmuştur. Bununla beraber ortak akıl ile hareket etmeye önem vermiştir. Bu kavramlar, bizim ve geçmişimizin zaten hayatlarında uyguladıkları iki değerdir. Şimdi bizim yapmamız gereken bu iki değere kendi özümüzü koruyarak sahip çıkmak ve bunlarla beraber ilerlemek." dedi.

KOSGEB Başkan Yardımcısı Hüseyin Tüysüz de eğitim verdikleri girişimci adayı sayısının bu yıl 100 bini aşacağını belirterek Türkiye'nin 2023 hedeflerini ancak Ar-Ge, inovasyon ve girişimcilikle yakalayabileceğini kaydetti. Kongreye NASA'dan katılan Dr. Pat Paterson ise inovasyon ve mühendislik eğitimine yönelik bilgilerini katılımcılarla paylaştı. Paterson, inovasyonun başarılı olmasına üniversiteler, endüstri uzmanları ve bilim adamları gibi değişik meslek gruplarının ortak hareket etmesiyle mümkün olabileceğini söyledi. İnovasyon sektörünün Amerikan ekonomisinin yüzde 60'ını kapsadığını ifade ederek, başarının, tüm çalışma gruplarının bir araya gelip gelişimlerini sağlayacak bir inovasyon ekosisteminin kurulmasıyla yakalanabileceğini anlattı.

Sorun, nicelik değil nitelik

YÖK Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay da ABD ve Avrupa'da kalite konusunun daha vurgulu tartışıldığına, ancak ülkemizde henüz bu aşamaya gelinmediğine işaret etti. Günay, "ABD eğitimde elde ettiği gelirin büyük kısmını yine eğitimin kalitesine yatırıyor. Bu durum Avrupa'da da kısmen bu şekilde. Ne var ki Türk eğitimde nicel artış tamamlandı ama niteliksel sorunlar yaşıyoruz." şeklinde konuştu.

(zaman)

Son Güncelleme: Pazartesi, 07 May 2012 08:24

Gösterim: 3015

Bursa'da şehir merkezine 15 kilometre uzakta bulunan bir köy 100 yıldır elektrikle tanışmadı. Televizyon ile dahi tanışmadan 70 yaşını deviren köylülerin hikayesi, ünlü komedyen Yılmaz Erdoğan'ın yıllar önce çektiği 'vizontele' filmini aratmıyor.

vizontele filmiBursa'nın Osmangazi ilçesine bağlı ve şehir merkezine 15 kilometre uzaktaki Avdancık Köyü'nün Karaağaç Pınar mevkiinde bulunan 9 hane yaklaşık 100 yıldır elektriksiz ve susuz yaşıyor. 70 yaşını deviren köylüler, bu yaşlarına kadar elektrikli alet kullanmazken, olup biten her şeyden habersizler. Ünlü komedyen Yılmaz Erdoğan'ın Vizontele filmindeki hikayenin bir benzerini Büyükşehir Belediye sınırları içerisinde yaşayan köylüler için hava karardığında gün de bitiyor. Köylü kadınlar tulumbadan çektiklerisuyla çamaşırlarını leğende yıkarken, köyde doğup ve büyüyen çocuklar televizyonla bile tanışmadan yaşamlarını sürdürüyor. Demirtaş barajının kıyısında ve elektriği olan en yakın yerleşim yerinde 2 kilometre uzakta olan köylüler, Türkiye'de ve dünyada neler olup bittiğini ancak şehir merkezine gittiklerinde öğrenebiliyor. Akşam kitap okumak istediklerinde ve işleri olduğunda mum ve gaz lambası devreye giriyor. Pilli radyoyla vakit geçirip, sabahın ilk ışıklarıyla köy işlerine koyuluyorlar.

Köylü vatandaşlar, 100 yıla yakın süredir elektriklerinin olmadığını dile getirirken, "Elektriksiz ve susuz doğduk herhalde bu şekilde öleceğiz. Büyükşehir sınırları içerisindeyiz. Şehir merkezine 15 kilometre uzaktayız. Hatta 2 kilometre uzağımızda elektriği olan bir köy daha var fakat biz varlık içinde yokluk çekiyoruz. Bu memleketin en ücra köşelerinde tek evi olan yerlere elektrik götürüldüğünü biliyoruz. Biz burada 9 haneyiz. Bizimle ilgilenen muhatap bulamıyoruz. Çocuklarımız burada doğdu veyaşıtları internetle, dünya ile tanışmışken, bizim çocuklarımız televizyon ile bile tanışmadı. Şehir merkezine misafirliğe gittiğimizde çocuğum televizyon görüyor ve 'baba bu ne?' diye soruyor.

Mahcup oluyorum. Ayrıca köyümüzde içme suyunu da kuyulardan sağlıyoruz. Yollarımız deseniz berbat durumda, araba ile gelip gitmek oldukça güç" şeklinde konuştu.

Köylü kadınlar ise, "Çoğumuz buraya gelin geldik. Yıllardır buradayız. Ne elektrik gördük ne doğru dürüst su. Çamaşırlarımızı elde yıkamaktan kemik erimesi olduk. Elektriğimiz olsa ütü de almak istiyoruz, çamaşır makinesi de. İşlerimiz hava karardıktan sonra da devam ediyorsa gaz lambası ve mum ışığında yapmak zorunda kalıyoruz" diye konuştu.

> 'Vizontele' filmi gerçek oldu!

Bursa'da şehir merkezine 15 kilometre uzakta bulunan bir köy 100 yıldır elektrikle tanışmadı. Televizyon ile dahi tanışmadan 70 yaşını deviren köylülerin hikayesi, ünlü komedyen Yılmaz Erdoğan'ın yıllar önce çektiği 'vizontele' filmini aratmıyor.

vizontele filmiBursa'nın Osmangazi ilçesine bağlı ve şehir merkezine 15 kilometre uzaktaki Avdancık Köyü'nün Karaağaç Pınar mevkiinde bulunan 9 hane yaklaşık 100 yıldır elektriksiz ve susuz yaşıyor. 70 yaşını deviren köylüler, bu yaşlarına kadar elektrikli alet kullanmazken, olup biten her şeyden habersizler. Ünlü komedyen Yılmaz Erdoğan'ın Vizontele filmindeki hikayenin bir benzerini Büyükşehir Belediye sınırları içerisinde yaşayan köylüler için hava karardığında gün de bitiyor. Köylü kadınlar tulumbadan çektiklerisuyla çamaşırlarını leğende yıkarken, köyde doğup ve büyüyen çocuklar televizyonla bile tanışmadan yaşamlarını sürdürüyor. Demirtaş barajının kıyısında ve elektriği olan en yakın yerleşim yerinde 2 kilometre uzakta olan köylüler, Türkiye'de ve dünyada neler olup bittiğini ancak şehir merkezine gittiklerinde öğrenebiliyor. Akşam kitap okumak istediklerinde ve işleri olduğunda mum ve gaz lambası devreye giriyor. Pilli radyoyla vakit geçirip, sabahın ilk ışıklarıyla köy işlerine koyuluyorlar.

Köylü vatandaşlar, 100 yıla yakın süredir elektriklerinin olmadığını dile getirirken, "Elektriksiz ve susuz doğduk herhalde bu şekilde öleceğiz. Büyükşehir sınırları içerisindeyiz. Şehir merkezine 15 kilometre uzaktayız. Hatta 2 kilometre uzağımızda elektriği olan bir köy daha var fakat biz varlık içinde yokluk çekiyoruz. Bu memleketin en ücra köşelerinde tek evi olan yerlere elektrik götürüldüğünü biliyoruz. Biz burada 9 haneyiz. Bizimle ilgilenen muhatap bulamıyoruz. Çocuklarımız burada doğdu veyaşıtları internetle, dünya ile tanışmışken, bizim çocuklarımız televizyon ile bile tanışmadı. Şehir merkezine misafirliğe gittiğimizde çocuğum televizyon görüyor ve 'baba bu ne?' diye soruyor.

Mahcup oluyorum. Ayrıca köyümüzde içme suyunu da kuyulardan sağlıyoruz. Yollarımız deseniz berbat durumda, araba ile gelip gitmek oldukça güç" şeklinde konuştu.

Köylü kadınlar ise, "Çoğumuz buraya gelin geldik. Yıllardır buradayız. Ne elektrik gördük ne doğru dürüst su. Çamaşırlarımızı elde yıkamaktan kemik erimesi olduk. Elektriğimiz olsa ütü de almak istiyoruz, çamaşır makinesi de. İşlerimiz hava karardıktan sonra da devam ediyorsa gaz lambası ve mum ışığında yapmak zorunda kalıyoruz" diye konuştu.

Son Güncelleme: Pazar, 06 May 2012 14:49

Gösterim: 2518

Eğitim-Söz-Sen, MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hikmet Çolak'tan öğretmen atamaları hakkında bilgi aldı. Çolak, öğretmen açığını 4 yıl içinde gidereceklerini belirtti.

MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hikmet Çolak, Atama bekleyen öğretmenler için; şu an maksimum 111 bin öğretmen açığının olduğunu bu açığın 4 yıl gibi bir süreye yayılarak giderileceğini, 4 yılın sonunda da öğretmen açığının sadece emekli olan öğretmenlerin miktarı kadar (8-10 bin) olacağını ifade etti. Çolak atama tarihi ve atanacak öğretmen miktarı hakkında Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in açıklama yapacağını söyleyerek bilgi vermedi.

(personelmeb)

> ‘Öğretmen açığı 4 yılda giderilecek’

Eğitim-Söz-Sen, MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hikmet Çolak'tan öğretmen atamaları hakkında bilgi aldı. Çolak, öğretmen açığını 4 yıl içinde gidereceklerini belirtti.

MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hikmet Çolak, Atama bekleyen öğretmenler için; şu an maksimum 111 bin öğretmen açığının olduğunu bu açığın 4 yıl gibi bir süreye yayılarak giderileceğini, 4 yılın sonunda da öğretmen açığının sadece emekli olan öğretmenlerin miktarı kadar (8-10 bin) olacağını ifade etti. Çolak atama tarihi ve atanacak öğretmen miktarı hakkında Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in açıklama yapacağını söyleyerek bilgi vermedi.

(personelmeb)

Son Güncelleme: Pazar, 06 May 2012 15:16

Gösterim: 2304

Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu, okul sütünden zehirlenme iddiaları ve ardından yaşanan gelişmeler dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.

Ulusal Süt Konseyi, Okul Sütü Programı ile çocuklarda meydana gelen çeşitli rahatsızlıklar arasında bir bağlantı kurma yönünde doğal bir eğilim gözlemlendiğini, adı konmadan, doktor raporuna bağlanmadan vakaların gıda zehirlenmesi olarak ilan edilmesinin doğru olmadığını belirtti.

''Okul Sütü Programı'nın, çocukların üzerinde süt tüketimi konusunda korku oluşturarak onlar üzerinden haber rantı peşinde koşan sorumsuz yayınlara ve siyasi rant peşinde koşan politikacılara kurban edilemeyeceği'' ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Büyük gayret ve titizlikle her bir aşaması sorumlu üç bakanlıkça planlanarak uygulamaya başlayan Okul Sütü Programı'nın başlatıldığı gün, tüm eğitici faaliyetler başarıyla yapılmışken görsel ve yazılı basınımızın bir kısmı, bazı öğrencilerin rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmaları haberlerini sunuş ve anlatışları elde hiçbir bilgi, veri olmadan, hastane sonuçları görülmeden, anında sanki önceden kurgulanmış bir şekilde sansasyon ölçeğinde haberlere yer vermiştir. Bakanlıkların ve uzmanların açıklamaları görmezden gelinerek bir panik havası yaratılmıştır.

Oysaki programa başlangıçta gösterilen ilgiye teşekkür edilmiş ve kamuoyunun da basın sayesinde desteği alınmıştı. Bu ortamı fırsatçılık olarak gören, ülke ve millet hayrına bir proje üretemeyen ve bilgi sahibi olmadan beyanat peşinde koşan bazı siyasiler ise rant peşine düşerek yanlış ve eksik bilgilerle kamuoyunu yanıltmaya çalışmışlardır.''

Bakanlıkların yaptığı çalışmalar ve tüm sürecin kamuoyu ile paylaşıldığı belirtilen açıklamada, bunun yanında konseyin görsel ve yazılı basını 11 ve 12 Nisan 20102 tarihinde yapılan eğitim ve uygulama programına davet ettiği, Anadolu Ajansı aracılığıyla da tüm basına duyurulduğu, buna rağmen bu toplantıya basının ilgi göstermeyerek, katılmadığı ifade edildi. 

Okul sütü ‘Türk Gıda Kodeksi’ne göre üretildi

Uygulamanın ülke genelinde ilk kez gerçekleştirildiği, sütün tam yağlı olduğu, süt tozu ve peynir altı suyu tozundan tam yağlı sütün teknik olarak kullanılamayacağı, ilave katkı içermediği, sade süt olduğu, dağıtılan sütlerin dünyada kullanılmakta olan en ileri teknoloji ile üretilen ve ambalajlanan, sağlık açısından tümüyle güvenli olan uzun ömürlü süt olduğu, UHT tekniğine göre üretildiği, üretiminin Bakanlıkça izin verilmiş ruhsatlı işletmelerde yapıldığı bildirilen açıklamada, üretimin tüm aşamalarının Türk Gıda Kodeksi'nin öngördüğü kurallara göre yapıldığı, okullara dağıtılan her parti sütten; üretim yerinde, okul sütü komisyonunda ve okullarda üçer adet numune alındığı, denetim, kontrol, analiz iş ve işlemlerinin Türk Gıda Mevzuatı'na göre yapıldığı, üretim aşamalarında bir sorunla karşılaşıldığında o partinin dağıtımının durdurulduğu, dağıtılmış ise geri toplandığı ifade edildi.

7 milyon 200 bin el broşürü dağıtıldı

Süt alerjisine karşı velilerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin uyarıldığı, bu amaçla veli onayı istendiği, bu durumda olan çocukların program dışında kalmasının tebliğ ile öngörüldüğüne işaret edilen açıklamada, ayrıca 7 milyon 200 bin el broşürünün dağıtıldığı da aktarıldı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

''Süt teknik şartnamesinde yer alan hususlar için eğiticilere 70 bin eğitim CD'si hazırlanarak dağıtılmıştır. Bazı yerel (İzmir) uygulamalar ile bu program büyüklük, maliyet, süt saklama, taşıma ve dağıtım bakımından karşılaştırılamaz. Aynı şey değildir. Yerel olarak dağıtılan süt polietilen bardak içinde dağıtılmıştır. Kutu içinde dağıtılmış olsa idi maliyeti program çerçevesinde dağıtılan sütten 2 kuruş daha pahalı olacaktı. Sütün üretimi, kutulara doldurulması, paketlenmesi, depolanması, okullara dağıtılması aşamalarında meydana gelebilecek bir sorunda üretimi yapan firma sorumlu olup haklarında yürürlükteki mevzuata göre işlem yapılacağı İhale Teknik Şartnamesi, İdari Şartname ve İhale Sözleşmesi'nde bu duruma yer verilmiştir.

Bütün bu gerçeklerin ışığında çok önemli bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. Başladığından bu yana kamuoyu ve medyanın ilgi ve dikkatini üzerinde toplayan Okul Sütü Programı ile çocuklarda meydana gelen çeşitli rahatsızlıklar arasında bir bağlantı kurma yönünde doğal bir eğilim gözlemlenmektedir. Adı konmadan, doktor raporuna bağlanmadan vakaların gıda zehirlenmesi olarak ilan edilmesi doğru değildir.

Programın sahibi olan bakanlıklardan, üretimi yapan sanayicilerimizden, sütü üreten üreticilerimizden ve alanında ihtisas kuruluşu olan konseyimizden bilgi alınmadan yapılan yayınlar ve siyasilerin demeçleri umarız sona erer.

Yaşamımızın kaynağı olan süt ve ürünlerinin sağlıklı üretimine, tüketimine destek ve hatta öncülük etmesi gereken basınımızın, sektördeki tüm kazanımları bir çırpıda yok edecek yayınlardan uzak durması etik değerler yanında kamu güvenliği açısından da önemlidir.''

> Ulusal Süt Konseyi’nden ‘okul sütü’ açıklaması

Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu, okul sütünden zehirlenme iddiaları ve ardından yaşanan gelişmeler dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.

Ulusal Süt Konseyi, Okul Sütü Programı ile çocuklarda meydana gelen çeşitli rahatsızlıklar arasında bir bağlantı kurma yönünde doğal bir eğilim gözlemlendiğini, adı konmadan, doktor raporuna bağlanmadan vakaların gıda zehirlenmesi olarak ilan edilmesinin doğru olmadığını belirtti.

''Okul Sütü Programı'nın, çocukların üzerinde süt tüketimi konusunda korku oluşturarak onlar üzerinden haber rantı peşinde koşan sorumsuz yayınlara ve siyasi rant peşinde koşan politikacılara kurban edilemeyeceği'' ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Büyük gayret ve titizlikle her bir aşaması sorumlu üç bakanlıkça planlanarak uygulamaya başlayan Okul Sütü Programı'nın başlatıldığı gün, tüm eğitici faaliyetler başarıyla yapılmışken görsel ve yazılı basınımızın bir kısmı, bazı öğrencilerin rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmaları haberlerini sunuş ve anlatışları elde hiçbir bilgi, veri olmadan, hastane sonuçları görülmeden, anında sanki önceden kurgulanmış bir şekilde sansasyon ölçeğinde haberlere yer vermiştir. Bakanlıkların ve uzmanların açıklamaları görmezden gelinerek bir panik havası yaratılmıştır.

Oysaki programa başlangıçta gösterilen ilgiye teşekkür edilmiş ve kamuoyunun da basın sayesinde desteği alınmıştı. Bu ortamı fırsatçılık olarak gören, ülke ve millet hayrına bir proje üretemeyen ve bilgi sahibi olmadan beyanat peşinde koşan bazı siyasiler ise rant peşine düşerek yanlış ve eksik bilgilerle kamuoyunu yanıltmaya çalışmışlardır.''

Bakanlıkların yaptığı çalışmalar ve tüm sürecin kamuoyu ile paylaşıldığı belirtilen açıklamada, bunun yanında konseyin görsel ve yazılı basını 11 ve 12 Nisan 20102 tarihinde yapılan eğitim ve uygulama programına davet ettiği, Anadolu Ajansı aracılığıyla da tüm basına duyurulduğu, buna rağmen bu toplantıya basının ilgi göstermeyerek, katılmadığı ifade edildi. 

Okul sütü ‘Türk Gıda Kodeksi’ne göre üretildi

Uygulamanın ülke genelinde ilk kez gerçekleştirildiği, sütün tam yağlı olduğu, süt tozu ve peynir altı suyu tozundan tam yağlı sütün teknik olarak kullanılamayacağı, ilave katkı içermediği, sade süt olduğu, dağıtılan sütlerin dünyada kullanılmakta olan en ileri teknoloji ile üretilen ve ambalajlanan, sağlık açısından tümüyle güvenli olan uzun ömürlü süt olduğu, UHT tekniğine göre üretildiği, üretiminin Bakanlıkça izin verilmiş ruhsatlı işletmelerde yapıldığı bildirilen açıklamada, üretimin tüm aşamalarının Türk Gıda Kodeksi'nin öngördüğü kurallara göre yapıldığı, okullara dağıtılan her parti sütten; üretim yerinde, okul sütü komisyonunda ve okullarda üçer adet numune alındığı, denetim, kontrol, analiz iş ve işlemlerinin Türk Gıda Mevzuatı'na göre yapıldığı, üretim aşamalarında bir sorunla karşılaşıldığında o partinin dağıtımının durdurulduğu, dağıtılmış ise geri toplandığı ifade edildi.

7 milyon 200 bin el broşürü dağıtıldı

Süt alerjisine karşı velilerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin uyarıldığı, bu amaçla veli onayı istendiği, bu durumda olan çocukların program dışında kalmasının tebliğ ile öngörüldüğüne işaret edilen açıklamada, ayrıca 7 milyon 200 bin el broşürünün dağıtıldığı da aktarıldı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

''Süt teknik şartnamesinde yer alan hususlar için eğiticilere 70 bin eğitim CD'si hazırlanarak dağıtılmıştır. Bazı yerel (İzmir) uygulamalar ile bu program büyüklük, maliyet, süt saklama, taşıma ve dağıtım bakımından karşılaştırılamaz. Aynı şey değildir. Yerel olarak dağıtılan süt polietilen bardak içinde dağıtılmıştır. Kutu içinde dağıtılmış olsa idi maliyeti program çerçevesinde dağıtılan sütten 2 kuruş daha pahalı olacaktı. Sütün üretimi, kutulara doldurulması, paketlenmesi, depolanması, okullara dağıtılması aşamalarında meydana gelebilecek bir sorunda üretimi yapan firma sorumlu olup haklarında yürürlükteki mevzuata göre işlem yapılacağı İhale Teknik Şartnamesi, İdari Şartname ve İhale Sözleşmesi'nde bu duruma yer verilmiştir.

Bütün bu gerçeklerin ışığında çok önemli bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. Başladığından bu yana kamuoyu ve medyanın ilgi ve dikkatini üzerinde toplayan Okul Sütü Programı ile çocuklarda meydana gelen çeşitli rahatsızlıklar arasında bir bağlantı kurma yönünde doğal bir eğilim gözlemlenmektedir. Adı konmadan, doktor raporuna bağlanmadan vakaların gıda zehirlenmesi olarak ilan edilmesi doğru değildir.

Programın sahibi olan bakanlıklardan, üretimi yapan sanayicilerimizden, sütü üreten üreticilerimizden ve alanında ihtisas kuruluşu olan konseyimizden bilgi alınmadan yapılan yayınlar ve siyasilerin demeçleri umarız sona erer.

Yaşamımızın kaynağı olan süt ve ürünlerinin sağlıklı üretimine, tüketimine destek ve hatta öncülük etmesi gereken basınımızın, sektördeki tüm kazanımları bir çırpıda yok edecek yayınlardan uzak durması etik değerler yanında kamu güvenliği açısından da önemlidir.''

Son Güncelleme: Pazar, 06 May 2012 14:27

Gösterim: 2438


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.