Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

TBMM Dilekçe Komisyonu'na başvuran tarih öğretmenleri, Osmanlıca dersini kendilerinin vermesini talep ediyor.
osmanlica_tarihTarih öğretmeni Muhammed Seloğlu, birçok imzacısının bulunduğu dilekçesinde, Osmanlıca'nın en yaygın kullanım alanının arşiv belgeleri olduğunu, arşiv belgeleri ve Paleografya eğitiminin de sadeceTarih bölümlerinde verildiğini belirtti.
Bu durumda Osmanlı Türkçesi dersinin kim tarafından verilmesi gerektiğinin açıkça ortada olduğunu ifade eden Seloğlu, dilekçesinde, şunları kaydetti:
"Türk Dili ve Edebiyatı ile Din Kültürü mezunları dahil olmak üzere hangi bölümdeki mezunlar Mühimme Defteri, Şeriyye Sicili, Ahkam Defteri gibi arşiv kayıtlarını okumuşlardır? Biz tarihçiler bunların hepsini en ayrıntısına kadar işlediğimiz için Osmanlı Türkçesi dersinin biz tarihçiler tarafından verilmesi gerekmektedir.
Sosyal bilimler lisesinde zorunlu olan bu ders için öğretmen açığı oluşmuştur. Bakanlık bu açığı kapatmak için 26 haziran 2013 tarihinde Hayrat Vakfı ile bir protokol imzalayarak, orta öğretim kurumlarında okutulan Osmanlı Türkçesi derslerini verecek öğretmenler ile öğretmen eğitiminde görev alacak kişilerin belirlenmesi ile ilgili karar alınmış ve bu karar neticesinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin Osmanlı Türkçesi derslerini vermelerini onaylamıştır. Osmanlı Türkçesi, din dersi olmayıp bir tarih dersidir. Osmanlı Türkçesi derslerinin asıl sahipleri tarafından verilmelidir.
"Her ayrıntısına kadar alıyoruz"
Merve Nur Tatlılıoğlu, Osmanlıca derslerininTarih Bölümüne verilmesini istediklerini belirterek, İlahiyat ve Din Kültürü bölümlerinin bu dersi vermek için uygun olmadığını savundu.
Tatlılıoğlu, "Çünkü Osmanlıca derslerini İlahiyat ve Din Kültürü Bölümleri almamaktadır. Biz bu dersi verebilecek kapasitede olduğumuzu düşünüyoruz. İlahiyat Bölümüne Osmanlıca dersinin eklenmesi gibi bir durum söz konusu ise zaten hazırda bulunan Osmanlıca dersini verebilecek kapasitede olan TarihBölümü öğrencilerine çok büyük haksızlık olacaktır" dedi.
Bu dersi vermeyi tarih bölümünün hak ettiğini ifade eden Tatlılıoğlu, "Zaten Din Kültürü ve İlahiyat Bölümlerinin önü açıktır. Osmanlıca dersini o bölümlere vermek atanması zor olan Tarihçilerin hakkını yemek demektir" ifadesini kullandı.
Leyla Akan da "Biz tarihçiler olarak Osmanlıca dersini her ayrıntısına kadar alıyoruz. Ayrıca 4 yıl boyunca farklı dersler altında da farklı yazı tiplerini görüyoruz. Türk Dili ve Edebiyat bölümü, Din Kültürü Bölümü bizim kadar ayrıntılı almamaktadır. Bundan dolayı Osmanlıca dersinin tarihçilere verilmesini istiyoruz" dedi.

> Osmanlıca derslerine Tarih öğretmenleri talip oldu

TBMM Dilekçe Komisyonu'na başvuran tarih öğretmenleri, Osmanlıca dersini kendilerinin vermesini talep ediyor.
osmanlica_tarihTarih öğretmeni Muhammed Seloğlu, birçok imzacısının bulunduğu dilekçesinde, Osmanlıca'nın en yaygın kullanım alanının arşiv belgeleri olduğunu, arşiv belgeleri ve Paleografya eğitiminin de sadeceTarih bölümlerinde verildiğini belirtti.
Bu durumda Osmanlı Türkçesi dersinin kim tarafından verilmesi gerektiğinin açıkça ortada olduğunu ifade eden Seloğlu, dilekçesinde, şunları kaydetti:
"Türk Dili ve Edebiyatı ile Din Kültürü mezunları dahil olmak üzere hangi bölümdeki mezunlar Mühimme Defteri, Şeriyye Sicili, Ahkam Defteri gibi arşiv kayıtlarını okumuşlardır? Biz tarihçiler bunların hepsini en ayrıntısına kadar işlediğimiz için Osmanlı Türkçesi dersinin biz tarihçiler tarafından verilmesi gerekmektedir.
Sosyal bilimler lisesinde zorunlu olan bu ders için öğretmen açığı oluşmuştur. Bakanlık bu açığı kapatmak için 26 haziran 2013 tarihinde Hayrat Vakfı ile bir protokol imzalayarak, orta öğretim kurumlarında okutulan Osmanlı Türkçesi derslerini verecek öğretmenler ile öğretmen eğitiminde görev alacak kişilerin belirlenmesi ile ilgili karar alınmış ve bu karar neticesinde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerinin Osmanlı Türkçesi derslerini vermelerini onaylamıştır. Osmanlı Türkçesi, din dersi olmayıp bir tarih dersidir. Osmanlı Türkçesi derslerinin asıl sahipleri tarafından verilmelidir.
"Her ayrıntısına kadar alıyoruz"
Merve Nur Tatlılıoğlu, Osmanlıca derslerininTarih Bölümüne verilmesini istediklerini belirterek, İlahiyat ve Din Kültürü bölümlerinin bu dersi vermek için uygun olmadığını savundu.
Tatlılıoğlu, "Çünkü Osmanlıca derslerini İlahiyat ve Din Kültürü Bölümleri almamaktadır. Biz bu dersi verebilecek kapasitede olduğumuzu düşünüyoruz. İlahiyat Bölümüne Osmanlıca dersinin eklenmesi gibi bir durum söz konusu ise zaten hazırda bulunan Osmanlıca dersini verebilecek kapasitede olan TarihBölümü öğrencilerine çok büyük haksızlık olacaktır" dedi.
Bu dersi vermeyi tarih bölümünün hak ettiğini ifade eden Tatlılıoğlu, "Zaten Din Kültürü ve İlahiyat Bölümlerinin önü açıktır. Osmanlıca dersini o bölümlere vermek atanması zor olan Tarihçilerin hakkını yemek demektir" ifadesini kullandı.
Leyla Akan da "Biz tarihçiler olarak Osmanlıca dersini her ayrıntısına kadar alıyoruz. Ayrıca 4 yıl boyunca farklı dersler altında da farklı yazı tiplerini görüyoruz. Türk Dili ve Edebiyat bölümü, Din Kültürü Bölümü bizim kadar ayrıntılı almamaktadır. Bundan dolayı Osmanlıca dersinin tarihçilere verilmesini istiyoruz" dedi.

Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Aralık 2014 13:00

Gösterim: 2523

Geçen eğitim ve öğretim yılında korunma ve bakım altında bulunan çocuklardan LYS'ye 415 çocuk girdi, 293'ü üniversiteyi kazandı.
lys_ogrenciAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar kapsamında, korunmaya muhtaç çocuklar için koğuş tipi kuruluş bakımından ev odaklı bakıma geçilmesi, bu çocukların akademik ve sportif başarılarını arttırdı.
2011-2012 eğitim ve öğretim yılında 157 olan özel okula giden koruma ve bakım altındaki çocuk sayısı, 2012-2013 yılında 359, geçen yıl 367, bu yıl ise 372'ye yükseldi.
2013-2014 eğitim ve öğretim yılında korunma ve bakım altında bulunan çocuklardan 415'i LYS'ye girdi, bunlardan 293'ü yüksek öğrenime girmeye hak kazandı.
Bu gençlerden 81'i 4 yıllık ve üzeri fakültelere, 212'si 2 yıllık meslek yüksek okullarına yerleştirildi.
Bin 134 çocuk ortaöğretim kurumuna yerleşti
Koruyucu aile yanındaki gençlerin başarı oranı yüzde 86,5, çocuk evlerinde bulunanların başarı oranı yüzde 76,4, SED ile desteklenenlerin başarı oranı yüzde 70,3 oldu.
Koruyucu Aile Hizmetinden yararlanan çocukların okul başarı not ortalaması 2013-2014 eğitim ve öğretim yılında 3,79 oldu. Sosyal ve ekonomik destek hizmetinden yararlananların Okul Başarı Not Ortalaması 2013-2014 Eğitim ve Öğretim Yılında 3,4 oldu.
Sevgi evleri, çocuk yuvası, yetiştirme yurdunda bulunan gençlerin başarı oranının yüzde 65,4, genel başarı oranının ise yüzde 71 olduğu görüldü.
Bin 211 çocuk, Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş (TEOG) kapsamındaki yazılı sınavalara girdi. Yüzde 94 başarı oranı ile bin 134 çocuk, bir ortaöğretim kurumuna yerleştirildi.
Kuruluşlarda fiilen kalan çocukların okul başarı not ortalaması, 2011-2012 eğitim ve öğretim yılında 3,13 iken, 2012-2013 eğitim ve öğretim yılında 3,33'e, 2013-2014 eğitim ve öğretim yılında ise 3,36'ya yükseldi.

> Koruma altındaki çocukların LYS başarısı

Geçen eğitim ve öğretim yılında korunma ve bakım altında bulunan çocuklardan LYS'ye 415 çocuk girdi, 293'ü üniversiteyi kazandı.
lys_ogrenciAile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar kapsamında, korunmaya muhtaç çocuklar için koğuş tipi kuruluş bakımından ev odaklı bakıma geçilmesi, bu çocukların akademik ve sportif başarılarını arttırdı.
2011-2012 eğitim ve öğretim yılında 157 olan özel okula giden koruma ve bakım altındaki çocuk sayısı, 2012-2013 yılında 359, geçen yıl 367, bu yıl ise 372'ye yükseldi.
2013-2014 eğitim ve öğretim yılında korunma ve bakım altında bulunan çocuklardan 415'i LYS'ye girdi, bunlardan 293'ü yüksek öğrenime girmeye hak kazandı.
Bu gençlerden 81'i 4 yıllık ve üzeri fakültelere, 212'si 2 yıllık meslek yüksek okullarına yerleştirildi.
Bin 134 çocuk ortaöğretim kurumuna yerleşti
Koruyucu aile yanındaki gençlerin başarı oranı yüzde 86,5, çocuk evlerinde bulunanların başarı oranı yüzde 76,4, SED ile desteklenenlerin başarı oranı yüzde 70,3 oldu.
Koruyucu Aile Hizmetinden yararlanan çocukların okul başarı not ortalaması 2013-2014 eğitim ve öğretim yılında 3,79 oldu. Sosyal ve ekonomik destek hizmetinden yararlananların Okul Başarı Not Ortalaması 2013-2014 Eğitim ve Öğretim Yılında 3,4 oldu.
Sevgi evleri, çocuk yuvası, yetiştirme yurdunda bulunan gençlerin başarı oranının yüzde 65,4, genel başarı oranının ise yüzde 71 olduğu görüldü.
Bin 211 çocuk, Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş (TEOG) kapsamındaki yazılı sınavalara girdi. Yüzde 94 başarı oranı ile bin 134 çocuk, bir ortaöğretim kurumuna yerleştirildi.
Kuruluşlarda fiilen kalan çocukların okul başarı not ortalaması, 2011-2012 eğitim ve öğretim yılında 3,13 iken, 2012-2013 eğitim ve öğretim yılında 3,33'e, 2013-2014 eğitim ve öğretim yılında ise 3,36'ya yükseldi.

Son Güncelleme: Cuma, 12 Aralık 2014 15:22

Gösterim: 1597

Milli Eğitim Bakanlığı, Memur-Sen ile İHH işbirliğiyle gerçekleştirilen "Her sınıfın bir yetim kardeşi var" kampanyası çerçevesinde yetim çocukların eğitim, sağlık, gıda, giyecek, barınma gibi ihtiyaçları karşılanacak.
sinif_yetimMilli Eğitim Bakanlığı, Memur-Sen ile İHH işbirliğiyle gerçekleştirilen "Her sınıfın bir yetim kardeşi var" kampanyası çerçevesinde yetim çocukların eğitim, sağlık, gıda, giyecek, barınma gibi ihtiyaçları karşılanacak.
Abidinpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nden 52 sınıfın, kampanya çerçevesinde 52 yetim çocuğun eğitim, sağlık, gıda, giyecek, barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olması dolayısıyla tören düzenlendi.
Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, törende yaptığı konuşmada, "Her sınıfın bir yetim kardeşi var" kampanyasını, dünyanın farklı bölgelerinde yetim ve öksüz çocukların maddi, manevi ve sosyal ihtiyaçlarını gidermek amacıyla başlattıklarını söyledi.
Kır, dünyada çeşitli sebeplerle her gün 2 saniyede bir çocuğun, anne veya babasını kaybederek yetim kaldığını ve bu sayının yılda 3 buçuk milyona kadar ulaştığını bildirdi.
Dünyadaki yetim çocuk sayısının 300 ile 400 milyon arasında olduğunun tahmin edildiğini kaydeden Kır, yetim ve kimsesiz çocukların, kriz ortamlarının suistimale açık savunmasız bireyleri olduğunu dile getirdi.
Projenin sadece MEB, Memur-Sen, İHH ve Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kalmaması gerektiğine işaret eden Kır, tüm okullara yayılmasını temenni ettiklerini kaydetti.
İHH Yetim Birimi Sorumlusu Orhan Demirel de projeyle maddi durumu iyi olan ile yokluk çeken tarafı buluşturduklarını söyledi.

> 52 sınıf 52 yetime sponsor oldu

Milli Eğitim Bakanlığı, Memur-Sen ile İHH işbirliğiyle gerçekleştirilen "Her sınıfın bir yetim kardeşi var" kampanyası çerçevesinde yetim çocukların eğitim, sağlık, gıda, giyecek, barınma gibi ihtiyaçları karşılanacak.
sinif_yetimMilli Eğitim Bakanlığı, Memur-Sen ile İHH işbirliğiyle gerçekleştirilen "Her sınıfın bir yetim kardeşi var" kampanyası çerçevesinde yetim çocukların eğitim, sağlık, gıda, giyecek, barınma gibi ihtiyaçları karşılanacak.
Abidinpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nden 52 sınıfın, kampanya çerçevesinde 52 yetim çocuğun eğitim, sağlık, gıda, giyecek, barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olması dolayısıyla tören düzenlendi.
Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, törende yaptığı konuşmada, "Her sınıfın bir yetim kardeşi var" kampanyasını, dünyanın farklı bölgelerinde yetim ve öksüz çocukların maddi, manevi ve sosyal ihtiyaçlarını gidermek amacıyla başlattıklarını söyledi.
Kır, dünyada çeşitli sebeplerle her gün 2 saniyede bir çocuğun, anne veya babasını kaybederek yetim kaldığını ve bu sayının yılda 3 buçuk milyona kadar ulaştığını bildirdi.
Dünyadaki yetim çocuk sayısının 300 ile 400 milyon arasında olduğunun tahmin edildiğini kaydeden Kır, yetim ve kimsesiz çocukların, kriz ortamlarının suistimale açık savunmasız bireyleri olduğunu dile getirdi.
Projenin sadece MEB, Memur-Sen, İHH ve Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kalmaması gerektiğine işaret eden Kır, tüm okullara yayılmasını temenni ettiklerini kaydetti.
İHH Yetim Birimi Sorumlusu Orhan Demirel de projeyle maddi durumu iyi olan ile yokluk çeken tarafı buluşturduklarını söyledi.

Son Güncelleme: Perşembe, 11 Aralık 2014 13:22

Gösterim: 1241

Liselerde seçmeli Osmanlı Türkçe'si dersi alan öğrencilerin, üniversitede seçecekleri edebiyat ya da Türk dili edebiyatı bölümlerinde daha rahat okuyacağı bildirildi.

osmanlica_turkceTrakya Üniversitesi (TÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlıca Türkçe'sinin siyasi olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.

Osmanlıca'nın Türklerin Müslümanlaşma sürecinden sonra Arap alfabesiyle kullandıkları ve 1928'e kadar devam eden yazılı bir dil olduğunu ifade eden Öbek, şöyle konuştu:

"Türkler Müslüman olduktan sonra Arap alfabesini aldılar ve metinlerini Arap harfleriyle yazmaya başladılar. Bir Arap gelip bizim metinlerimizi okuyamaz. Bir Türk de Osmanlıca bilse dahi Arapça bilemez. Şu anki tartışma liselerde ve dengi okullarda bu dil öğretilsin mi öğretilmesin mi. Bu dil seçmeli olduktan sonra okutulabilir, öğretilmelidir. Yararları şu şekilde olabilir, üniversitelerin edebiyat ya da Türk dili edebiyatı bölümlerine gelenler Osmanlıca'yı daha kolay öğrenebilir."

Meseleyi mezar taşında düğümlemek doğru değildir
Öbek, seçmeli dersle ilgili tartışmaların mezar taşına düğümlenmesinin doğru olmadığını, mezar taşı okumanın profesyonel bir Osmanlıca gerektirdiğini söyledi.

Mezar taşlarını okumanın psikolojik bir yararı olacağını ifade eden Öbek, şöyle devam etti:

"Lisede Osmanlıca harfleri öğrenmiş olsanız ben eminim yarın öbür gün edebiyat fakültesindeyseniz bu anlamda size kelime bazında katkısı olacaktır fakat bundan beklenen yararı çok da abartmamak lazım. Osmanlıca öğrenecek kişi Türkiye'nin önde gelen bir aydını olmak iddiasındaysa bu gazeteci olabilir, hukukçu olabilir, tıpçı olabilir fark etmez. Osmanlı dönemindeki kültür çok büyük bir kültürdür. Dolayısıyla Osmanlıca'yı profesyonel şekilde bilmesinin yararı vardır. Tabii normal ve sıradan bir vatandaşın bilmesine gerek yoktur."
TÜ Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümü 1. Sınıf Öğrencisi Betül Korhan ise Osmanlıca'nın bir kültür dili olmasına rağmen şu anda hiçbir yerde kullanılmadığını kaydetti.

> ''Osmanlı Türkçe'si üniversitede kolaylık sağlar''

Liselerde seçmeli Osmanlı Türkçe'si dersi alan öğrencilerin, üniversitede seçecekleri edebiyat ya da Türk dili edebiyatı bölümlerinde daha rahat okuyacağı bildirildi.

osmanlica_turkceTrakya Üniversitesi (TÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlıca Türkçe'sinin siyasi olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.

Osmanlıca'nın Türklerin Müslümanlaşma sürecinden sonra Arap alfabesiyle kullandıkları ve 1928'e kadar devam eden yazılı bir dil olduğunu ifade eden Öbek, şöyle konuştu:

"Türkler Müslüman olduktan sonra Arap alfabesini aldılar ve metinlerini Arap harfleriyle yazmaya başladılar. Bir Arap gelip bizim metinlerimizi okuyamaz. Bir Türk de Osmanlıca bilse dahi Arapça bilemez. Şu anki tartışma liselerde ve dengi okullarda bu dil öğretilsin mi öğretilmesin mi. Bu dil seçmeli olduktan sonra okutulabilir, öğretilmelidir. Yararları şu şekilde olabilir, üniversitelerin edebiyat ya da Türk dili edebiyatı bölümlerine gelenler Osmanlıca'yı daha kolay öğrenebilir."

Meseleyi mezar taşında düğümlemek doğru değildir
Öbek, seçmeli dersle ilgili tartışmaların mezar taşına düğümlenmesinin doğru olmadığını, mezar taşı okumanın profesyonel bir Osmanlıca gerektirdiğini söyledi.

Mezar taşlarını okumanın psikolojik bir yararı olacağını ifade eden Öbek, şöyle devam etti:

"Lisede Osmanlıca harfleri öğrenmiş olsanız ben eminim yarın öbür gün edebiyat fakültesindeyseniz bu anlamda size kelime bazında katkısı olacaktır fakat bundan beklenen yararı çok da abartmamak lazım. Osmanlıca öğrenecek kişi Türkiye'nin önde gelen bir aydını olmak iddiasındaysa bu gazeteci olabilir, hukukçu olabilir, tıpçı olabilir fark etmez. Osmanlı dönemindeki kültür çok büyük bir kültürdür. Dolayısıyla Osmanlıca'yı profesyonel şekilde bilmesinin yararı vardır. Tabii normal ve sıradan bir vatandaşın bilmesine gerek yoktur."
TÜ Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümü 1. Sınıf Öğrencisi Betül Korhan ise Osmanlıca'nın bir kültür dili olmasına rağmen şu anda hiçbir yerde kullanılmadığını kaydetti.

Son Güncelleme: Perşembe, 11 Aralık 2014 13:34

Gösterim: 1367

TÜRGEV avukatları, vakıf hakkında hakaret ve iftira içeren sözler sarf ettikleri iddiasıyla CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'den 100 biner lira tazminat istemiyle dava açtı.

turgevTÜRGEV'in avukatlarından Selma Yıldız, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelerek, dava dilekçesini nöbetçi İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sundu.
Dava dilekçesinde, Kılıçdaroğlu'nun, partisi tarafından Ankara Yenimahalle'deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen programda basın mensuplarının soruları üzerine, vakıf hakkında gerçeklikle ilgisi olmayan, hakaret ve iftira içeren, vakfın manevi olarak yıpranmasına sebebiyet veren sözler sarf ettiği belirtilerek, bunların da 7 Aralık gazetelerinde yer aldığı kaydedildi.
"Kılıçdaroğlu'nun bu çirkin sözleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın vakfın yönetim kurulunda olması nedeniyle sarf ettiği" öne sürülen dilekçede, "Asıl görevi kamuoyunu aydınlatmak ve bilgilendirmek olan davalı Kılıçdaroğlu, TÜRGEV'i rüşvetçi bir vakıf gibi göstermiş, vakfın toplumdaki onur ve saygınlığının zedelenmesine sebebiyet vermiş ve zan altında bırakmıştır" denildi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun vakfın itibarı, onur, şeref ve saygınlığına zedeleyecek ifadeler kullandığı, açıklamalarının gerçeklikten uzak, asılsız ve dayanaksız olduğu iddia edilen dilekçede, bu nedenlerle Kılıçdaroğlu'nun TÜRGEV'e 100 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesi istendi.
Bahçeli'ye de tazminat davası
Öte yandan TÜRGEV avukatlarınca, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında da manevi tazminat davası açıldı. Dava dilekçesinde, Bahçeli'nin, Ankara Spor Salonu'nda Ramazan Bayramı dolayısıyla düzenlenen parti bayramlaşmasında, vakıfla ilgili kullandığı sözlerin gerçeklikten uzak, asılsız ve dayanaksız ifadeler barındırdığı kaydedildi.
Dilekçede, Bahçeli'nin davacı vakfa 100 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verilmesi talep edildi.

> TÜRGEV'den muhalefete tazminat davası

TÜRGEV avukatları, vakıf hakkında hakaret ve iftira içeren sözler sarf ettikleri iddiasıyla CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'den 100 biner lira tazminat istemiyle dava açtı.

turgevTÜRGEV'in avukatlarından Selma Yıldız, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelerek, dava dilekçesini nöbetçi İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sundu.
Dava dilekçesinde, Kılıçdaroğlu'nun, partisi tarafından Ankara Yenimahalle'deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde düzenlenen programda basın mensuplarının soruları üzerine, vakıf hakkında gerçeklikle ilgisi olmayan, hakaret ve iftira içeren, vakfın manevi olarak yıpranmasına sebebiyet veren sözler sarf ettiği belirtilerek, bunların da 7 Aralık gazetelerinde yer aldığı kaydedildi.
"Kılıçdaroğlu'nun bu çirkin sözleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın vakfın yönetim kurulunda olması nedeniyle sarf ettiği" öne sürülen dilekçede, "Asıl görevi kamuoyunu aydınlatmak ve bilgilendirmek olan davalı Kılıçdaroğlu, TÜRGEV'i rüşvetçi bir vakıf gibi göstermiş, vakfın toplumdaki onur ve saygınlığının zedelenmesine sebebiyet vermiş ve zan altında bırakmıştır" denildi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun vakfın itibarı, onur, şeref ve saygınlığına zedeleyecek ifadeler kullandığı, açıklamalarının gerçeklikten uzak, asılsız ve dayanaksız olduğu iddia edilen dilekçede, bu nedenlerle Kılıçdaroğlu'nun TÜRGEV'e 100 bin lira manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesi istendi.
Bahçeli'ye de tazminat davası
Öte yandan TÜRGEV avukatlarınca, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında da manevi tazminat davası açıldı. Dava dilekçesinde, Bahçeli'nin, Ankara Spor Salonu'nda Ramazan Bayramı dolayısıyla düzenlenen parti bayramlaşmasında, vakıfla ilgili kullandığı sözlerin gerçeklikten uzak, asılsız ve dayanaksız ifadeler barındırdığı kaydedildi.
Dilekçede, Bahçeli'nin davacı vakfa 100 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verilmesi talep edildi.

Son Güncelleme: Perşembe, 11 Aralık 2014 12:00

Gösterim: 1141


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.