Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz: "Yaşamakta olduğumuz teknolojik devrim ve dijitalleşmeyle birlikte dünyamız her alanda büyük bir değişim sürecine girdi. Gençlerin bu değişime uyum sağlayabilmeleri için yaşanan değişimi iyi okumaları, hedeflerini çağın gereklerine göre güncellemeleri ve yeni öğrenme alanlarına açık olmaları ile mümkün olacak."
GENÇLER, ÇAĞIN GEREKLERİNE GÖRE KENDİLERİNİ GÜNCELLEMELİ
Daha düne kadar "başarılı öğrenci" dendiğinde aklımıza akademik alanda yüksek notlar alan, merkezi sınavda istediği alanda üniversiteye giren öğrenci geliyordu. Hele birde sosyal, sportif veya kültürel alanlardan birinde çalışma yapmışsa öğrenciyi çok başarılı olarak görüyorduk.
Yaşamakta olduğumuz teknolojik devrim ve dijitalleşmeyle birlikte dünyamız her alanda büyük bir değişim sürecine girdi. Bilim insanları önümüzdeki on yıl içinde mesleklerin bir bölümünün yok olacağını ve bugün var olmayan yeni yeni mesleklerin ortaya çıkacağını belirtiyorlar. Yaşamakta olduğumuz hızlı değişim okulda öğrenilen bilgilerin geçerlilik süresini her yıl daha da kısaltıyor. Bilgi değil, yeni bilgileri nasıl öğreneceğini bilmek çok daha önemli hale geldi. İnsanların özellikle gençlerin bu değişime uyum sağlayabilmeleri için yaşanan değişimi iyi okumaları, hedeflerini çağın gereklerine göre güncellemeleri ve yeni öğrenme alanlarına açık olmaları ile mümkün olacak
Günümüzde "başarı"ya yüklenen anlam hızla değişip genişlemeye başladı.
Her geçen gün yetişmiş insandan ve öğrencilerden beklenen beceriler değişiyor ve onlardan farklı alanlara yönelik çoklu başarı bekliyor.
Eğitim 4.0'a göre başarı deyince aklımıza gelmesi gereken beceriler;
* Bütünsel akademik donanım ve merkezi sınavlarda iyi sonuçlar almak.
* En azından bir yabancı dili etkin kullanabilmek.
* Başarı motivasyonu yüksek, sabırlı olmak ve pes etmemek ve odaklanma becerisine sahip olmak.
* Bilen değil, yapabilen, problem çözme yetisi gelişmiş.
* Bilişsel beceriye sahip, öğrenmek için çalışan ve edindiği bilgileri güncelleyip kullanabilen.
* Yaptığı çalışmaları değerlendirebilen, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını fark eden, çözümü düşünen, tasarlayan ve çözüm üretebilme becerisine sahip bireyler geliyor.
Kısaca endüstri 4.0'ın gerektirdiği her alanda tasarlayacak, geliştirerek, üretecek ve üretilen teknolojiyi kullanabilecek üst düzey düşünme becerilerine sahip bireyler yetiştirmemiz gerekiyor.
Her geçen gün artan beceri beklentileri ile ilgili iyi haber, geliştirilmesi gereken becerilere yönelik yeni öğretim yöntemleri de birlikte gelişiyor. Önemli olan okulların öğrencilerini hangi alanlarda ve nasıl geliştirebileceklerine odaklanmaları ve çözüm üretebilmeleridir.
Oğuzkaan Koleji olarak eğitim 4.0 uygulamaları yapmaya başladık.
Bütünsel öğretim uygulaması ile ayrı ayrı akademik derslerde işlenen konuları birbirleri ile ilişkilendirdiğimiz bir öğretim sistemine geçtik. Yaptığımız uygulamayla hem öğrenmenin ilginç hale geldiğini, hem bir derste öğrenilen bilgilerin farklı derslerde tekrarlanarak kalıcı hale geldiğini hem de öğrencilerin öğrendikleri bilgileri diğer derslerle ilişkilendirmek için düşünce üretmeye başladıklarını gördük.
STEM ve Kodlama-Robotik atölyelerinde öğrenciler bütünsel öğretimle öğrendikleri bilgileri de kullanarak fark ettikleri sorunlara çözüm üretmeye yönelik projeler ve farklı tasarımlar yapmaya başladılar.
Yeni uygulamaya başladığımız Sosyal-Duygusal Öğrenme Becerileri ile temel hedefimiz; her öğrencimizin bilişsel becerilerini, öz yeterlilik algılarını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirerek dünyada yaşanacak her türlü değişime dayanaklı hale getirmektir. Bu yolda başarılı olabilmek için eğitim dünyasında yaşanan tüm gelişmeleri yakından izliyoruz.
Okul yöneticilerimizin öğrencilerinin gelişimi için gerekli çalışmaları başlatması ve gelişim adımlarını izlemesi bile fark yaratmaya yetecektir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz: "Yaşamakta olduğumuz teknolojik devrim ve dijitalleşmeyle birlikte dünyamız her alanda büyük bir değişim sürecine girdi. Gençlerin bu değişime uyum sağlayabilmeleri için yaşanan değişimi iyi okumaları, hedeflerini çağın gereklerine göre güncellemeleri ve yeni öğrenme alanlarına açık olmaları ile mümkün olacak."
GENÇLER, ÇAĞIN GEREKLERİNE GÖRE KENDİLERİNİ GÜNCELLEMELİ
Daha düne kadar "başarılı öğrenci" dendiğinde aklımıza akademik alanda yüksek notlar alan, merkezi sınavda istediği alanda üniversiteye giren öğrenci geliyordu. Hele birde sosyal, sportif veya kültürel alanlardan birinde çalışma yapmışsa öğrenciyi çok başarılı olarak görüyorduk.
Yaşamakta olduğumuz teknolojik devrim ve dijitalleşmeyle birlikte dünyamız her alanda büyük bir değişim sürecine girdi. Bilim insanları önümüzdeki on yıl içinde mesleklerin bir bölümünün yok olacağını ve bugün var olmayan yeni yeni mesleklerin ortaya çıkacağını belirtiyorlar. Yaşamakta olduğumuz hızlı değişim okulda öğrenilen bilgilerin geçerlilik süresini her yıl daha da kısaltıyor. Bilgi değil, yeni bilgileri nasıl öğreneceğini bilmek çok daha önemli hale geldi. İnsanların özellikle gençlerin bu değişime uyum sağlayabilmeleri için yaşanan değişimi iyi okumaları, hedeflerini çağın gereklerine göre güncellemeleri ve yeni öğrenme alanlarına açık olmaları ile mümkün olacak
Günümüzde "başarı"ya yüklenen anlam hızla değişip genişlemeye başladı.
Her geçen gün yetişmiş insandan ve öğrencilerden beklenen beceriler değişiyor ve onlardan farklı alanlara yönelik çoklu başarı bekliyor.
Eğitim 4.0'a göre başarı deyince aklımıza gelmesi gereken beceriler;
* Bütünsel akademik donanım ve merkezi sınavlarda iyi sonuçlar almak.
* En azından bir yabancı dili etkin kullanabilmek.
* Başarı motivasyonu yüksek, sabırlı olmak ve pes etmemek ve odaklanma becerisine sahip olmak.
* Bilen değil, yapabilen, problem çözme yetisi gelişmiş.
* Bilişsel beceriye sahip, öğrenmek için çalışan ve edindiği bilgileri güncelleyip kullanabilen.
* Yaptığı çalışmaları değerlendirebilen, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını fark eden, çözümü düşünen, tasarlayan ve çözüm üretebilme becerisine sahip bireyler geliyor.
Kısaca endüstri 4.0'ın gerektirdiği her alanda tasarlayacak, geliştirerek, üretecek ve üretilen teknolojiyi kullanabilecek üst düzey düşünme becerilerine sahip bireyler yetiştirmemiz gerekiyor.
Her geçen gün artan beceri beklentileri ile ilgili iyi haber, geliştirilmesi gereken becerilere yönelik yeni öğretim yöntemleri de birlikte gelişiyor. Önemli olan okulların öğrencilerini hangi alanlarda ve nasıl geliştirebileceklerine odaklanmaları ve çözüm üretebilmeleridir.
Oğuzkaan Koleji olarak eğitim 4.0 uygulamaları yapmaya başladık.
Bütünsel öğretim uygulaması ile ayrı ayrı akademik derslerde işlenen konuları birbirleri ile ilişkilendirdiğimiz bir öğretim sistemine geçtik. Yaptığımız uygulamayla hem öğrenmenin ilginç hale geldiğini, hem bir derste öğrenilen bilgilerin farklı derslerde tekrarlanarak kalıcı hale geldiğini hem de öğrencilerin öğrendikleri bilgileri diğer derslerle ilişkilendirmek için düşünce üretmeye başladıklarını gördük.
STEM ve Kodlama-Robotik atölyelerinde öğrenciler bütünsel öğretimle öğrendikleri bilgileri de kullanarak fark ettikleri sorunlara çözüm üretmeye yönelik projeler ve farklı tasarımlar yapmaya başladılar.
Yeni uygulamaya başladığımız Sosyal-Duygusal Öğrenme Becerileri ile temel hedefimiz; her öğrencimizin bilişsel becerilerini, öz yeterlilik algılarını ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirerek dünyada yaşanacak her türlü değişime dayanaklı hale getirmektir. Bu yolda başarılı olabilmek için eğitim dünyasında yaşanan tüm gelişmeleri yakından izliyoruz.
Okul yöneticilerimizin öğrencilerinin gelişimi için gerekli çalışmaları başlatması ve gelişim adımlarını izlemesi bile fark yaratmaya yetecektir.
Son Güncelleme: Cumartesi, 01 Şubat 2020 12:52
Gösterim: 13014
Gülçin Aşkın Çetin / ERA Kolejleri Kurumsal İletişim ve İK Direktörü
Pek çok aile çocuklarına daha küçük yaşlardan itibaren istediğini yaptırmanın bir yolu olarak “sürprizleri” kullanır. “Hadi bakalım şunu yaparsan sana sürpriz var!” Ailenin her isteğine karşılık çocuğun bir isteğini karşılama ritüeli ise okul çağlarına kadar devam eden ve yetişkinlikte de bireyin diğer ilişkilerinde karşılıklı beklenti içine girmesine yol açar.
Her çocuk, aile ortamındaki bu tutumları kendi hayatına bir pusula olarak alıp kullanacaktır. Dışardan sağlamaya çalıştığımız bir motivasyon aracı olan hediyeler ise bir süre sonra aileler olarak bizlerin mecburiyeti haline gelebilir.
Çocuğunuz, “ben sınavdan şu puanı aldım, eee nerde benim hediyem?” dediğinde kendinizi doğrudan hediye arayışında bulabilir, her aşamada ise çocuğunuzun çıtayı yükselttiğini fark edebilirsiniz. Eğer siz hediye çıtasını yükseltmiyorsanız çocuğunuz da belki sınav sonuçlarını belki davranışlarını olumluya doğru değiştirmekte size karşı direnmeye başlayabilir.
Çok masum bir ödüllendirme ile başlayan bu maceranın kazananı kimdir? Maalesef bunun kazananı yoktur. Ne çocuğunuz ne de siz bu hediyeleşme sürecinde karlı çıkmayacaksınız. Çocuğun kendi iç motivasyonu ve öğrenme keyfi ile sürdüreceği eğitim hayatına belki de iyi niyetli bir engeli farkında olmadan koymuş olacaksınız. Çocuğunuzun kendi için ve öğrenmek için sürdüreceği keyifli bir eğitim öğretim hayatı içinde kazanan olduğunu ve hayatın ona bunun karşılığı olarak pek çok sürpriz ödül sunacağını anlatmak ve yaşatmak çok daha kazançlı bir durumdur.
Her zaman bir beklenti ile yapılan öğrenmeler bir yandan kısa süreli öğrenmeler olacağından bir fayda sağlamayacak bir yandan da çocuğu dış motivasyona bağımlı hale getirerek pasifleştirebilecektir. Oysa eğitim öğretim hayatı ve devamında yaşamın diğer aşamaları inişli çıkışlı, uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta bazen ödüllendirilmeyi bekleseniz de bunu bulamayabilirsiniz. Eğer bu durum sizin motivasyonunuzu düşürüp öğrenme ve iş sürecinden koparıyorsa başarıdan giderek uzaklaşırsınız. Motivasyonunuz bu dış engellerle sarsılmadıkça ise başarıya daha da yakınlaşırsınız. Bunun gibi çocuklarınız da hedef odaklarına ödül yerine başarıyı koyarlarsa bu yolda daha dirençli ve azimli bir maceranın kahramanı olabilirler.
Tabii ki hediyeler hayatımızı süsleyen güzelliklerdir. Buradan çocuklarımıza hiç hediye almayacağımız sonucunu çıkarmak doğru değildir. Sadece hediyenin öncüllerini değişken yaparak hediyeyi ve sevgimizi göstermeyi belli başlı sonuçlara mahkum etmemekten bahsediyoruz. Çocuğumuza içimizden geldiğinde ve koşulsuz olarak vereceğimiz herhangi bir hediye koşullu hediyelerin yanında çok daha anlamlı ve değerli olacaktır.
Bu karne gününde siz de çocuğunuzla ilişkinizi notlara bağlamadığınızı göstermek için lütfen ona hediye almayın! Ona olan sevginizin koşulsuz bir sevgi olduğunu hissettirin ve ona verdiğiniz en büyük hediyenin bu sevgi ve birliktelik olduğunu hatırlatın!
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Gülçin Aşkın Çetin / ERA Kolejleri Kurumsal İletişim ve İK Direktörü
Pek çok aile çocuklarına daha küçük yaşlardan itibaren istediğini yaptırmanın bir yolu olarak “sürprizleri” kullanır. “Hadi bakalım şunu yaparsan sana sürpriz var!” Ailenin her isteğine karşılık çocuğun bir isteğini karşılama ritüeli ise okul çağlarına kadar devam eden ve yetişkinlikte de bireyin diğer ilişkilerinde karşılıklı beklenti içine girmesine yol açar.
Her çocuk, aile ortamındaki bu tutumları kendi hayatına bir pusula olarak alıp kullanacaktır. Dışardan sağlamaya çalıştığımız bir motivasyon aracı olan hediyeler ise bir süre sonra aileler olarak bizlerin mecburiyeti haline gelebilir.
Çocuğunuz, “ben sınavdan şu puanı aldım, eee nerde benim hediyem?” dediğinde kendinizi doğrudan hediye arayışında bulabilir, her aşamada ise çocuğunuzun çıtayı yükselttiğini fark edebilirsiniz. Eğer siz hediye çıtasını yükseltmiyorsanız çocuğunuz da belki sınav sonuçlarını belki davranışlarını olumluya doğru değiştirmekte size karşı direnmeye başlayabilir.
Çok masum bir ödüllendirme ile başlayan bu maceranın kazananı kimdir? Maalesef bunun kazananı yoktur. Ne çocuğunuz ne de siz bu hediyeleşme sürecinde karlı çıkmayacaksınız. Çocuğun kendi iç motivasyonu ve öğrenme keyfi ile sürdüreceği eğitim hayatına belki de iyi niyetli bir engeli farkında olmadan koymuş olacaksınız. Çocuğunuzun kendi için ve öğrenmek için sürdüreceği keyifli bir eğitim öğretim hayatı içinde kazanan olduğunu ve hayatın ona bunun karşılığı olarak pek çok sürpriz ödül sunacağını anlatmak ve yaşatmak çok daha kazançlı bir durumdur.
Her zaman bir beklenti ile yapılan öğrenmeler bir yandan kısa süreli öğrenmeler olacağından bir fayda sağlamayacak bir yandan da çocuğu dış motivasyona bağımlı hale getirerek pasifleştirebilecektir. Oysa eğitim öğretim hayatı ve devamında yaşamın diğer aşamaları inişli çıkışlı, uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta bazen ödüllendirilmeyi bekleseniz de bunu bulamayabilirsiniz. Eğer bu durum sizin motivasyonunuzu düşürüp öğrenme ve iş sürecinden koparıyorsa başarıdan giderek uzaklaşırsınız. Motivasyonunuz bu dış engellerle sarsılmadıkça ise başarıya daha da yakınlaşırsınız. Bunun gibi çocuklarınız da hedef odaklarına ödül yerine başarıyı koyarlarsa bu yolda daha dirençli ve azimli bir maceranın kahramanı olabilirler.
Tabii ki hediyeler hayatımızı süsleyen güzelliklerdir. Buradan çocuklarımıza hiç hediye almayacağımız sonucunu çıkarmak doğru değildir. Sadece hediyenin öncüllerini değişken yaparak hediyeyi ve sevgimizi göstermeyi belli başlı sonuçlara mahkum etmemekten bahsediyoruz. Çocuğumuza içimizden geldiğinde ve koşulsuz olarak vereceğimiz herhangi bir hediye koşullu hediyelerin yanında çok daha anlamlı ve değerli olacaktır.
Bu karne gününde siz de çocuğunuzla ilişkinizi notlara bağlamadığınızı göstermek için lütfen ona hediye almayın! Ona olan sevginizin koşulsuz bir sevgi olduğunu hissettirin ve ona verdiğiniz en büyük hediyenin bu sevgi ve birliktelik olduğunu hatırlatın!
Son Güncelleme: Perşembe, 16 Ocak 2020 15:36
Gösterim: 12053
Dr. Ali Akdoğan / TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye’de eğitim sistemi uzun yıllara dayalı bir tartışma alanıdır. Amaç bakımından iyileşme sağlayacağı düşünülerek gidilen değişiklikler yeni sorunlara sebep olmakta ve işin içinden çıkılmaz bir duruma dönüşmektedir. Bu durumun böyle olmasının sebeplerini anlamak için şimdiki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, 2007’de Eğitim Reformu Girişimi tarafından yayınlanan değerlendirme raporuna yazdığı sunuma bakmak ilginç olacaktır.
Ziya Selçuk bu yazıda 1997 yılında gerçekleştirilen Eğitim Reformunu kastederek, “söz konusu reformun gerçekleştirildiği günlerdeki politik, bürokratik, bilimsel tartışmaların yer aldığı medya içeriklerine ve bilimsel tartışmalara bakma gereksinimi hissettim. Yapılan tartışmaların ülkeye neler kazandırdığı ya da kaybettirdiğini düşünürken bazen umutsuzluk bazen tebessüm dolu dakikalar yaşadım. Temel Eğitim Reformu ya da Sekiz Yıllık Eğitim olarak adlandırılan süreçte ortaya konulan tartışma kültürünün ve sorun çözme yönteminin nasıl bir verimsizliği ürettiğini tekrar tekrar görmek aynı zamanda kaygı uyandırıcıydı. İşin kötüsü, aynı tartışma kültürünün ve sorun çözme yaklaşımının daha da katılaşarak günümüzde de devam ediyor olması, irrasyonel geleneğin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu” şeklinde bir yakınmada bulunuyor (ERG, 2007). Yine bu yazıda önemli bir tespitte bulunarak toplumsal yapıyla çok yoğun ilişkileri bulunan eğitim meselesinin, kavramsal çerçevesinin yüzeysel olarak ele alındığına dolayısıyla bu çerçeve ile ilgili herkesin farklı anlamlara sahip olmasının önemli bir zorluk yaratan durum olduğuna işaret etmektedir.
Aynı raporun bir başka yerinde ise Selçuk, “Doğal olarak, her siyasi görüş eğitim konusunda kendi bakış açısına sahiptir. Bunun yanı sıra, devletin kuruluş gayesinde somutlaşan ulusal bir bakış açısı mevcuttur. Son olarak, siyasal partilerin ve ulusal politikaların dışında, eğitimin doğası ve küresel dinamikler vardır. Eğitim politikaları oluşturulurken bu üç değişkenden hangisi ya da hangileri etkili olacaktır? Şüphesiz bu sorunun rasyonel akla uygun cevabı “hepsi” olacaktır. Fakat uygulamalara baktığımızda eğitim kavramı çok farklı biçimde kavramlaştırılabilmektedir. Bunlardan birkaçı; 1) Çağımızda eğitimin amacı dünya vatandaşı yetiştirmektir. 2) Eğitim, devletin koyduğu ilke ve kurallara sadık yurttaşlar yetiştirmektir. 3) Eğitim, milli ve manevi değerlerin kazandırılmasının en temel aracıdır. 4) Eğitim, bireyselleşme ve toplumsallaşma dengesini kazandırma yoludur. 5) Eğitim, bireyin potansiyel güçlerini açığa çıkarma sürecidir. Yukarıda sıralanan tanımlardan hangisinin kullanıldığına bağlı olarak yapılacak reformun içeriği ve yönü değişecektir. Bu tanımların hangisi seçilirse seçilsin, demografik değişimleri, demokrasiyi, yenileşmeyi, küresel değişimleri, sanayi politikalarını, bilimi ve teknolojiyi dikkate almayan eğitim anlayışları son derece kısır kalacaktır” demek suretiyle bugün içinde bulunduğumuz durumun sebeplerini ortaya koymaktadır (ERG, 2007).
Bu bağlamda eğitimin geniş manada ele alınması ve kavramsal çerçevesinin gerektirdiği tüm boyutları ile değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu yazıda iki önemli eğitim izleme kuruluşunun (Sabancı Üniversitesi’nin Eğitim Reformu Girişimi ve TED Üniversitesi TEDMEM) raporları esas alınarak eğitime bakılacaktır.
Geçmişten bugüne tam gün eğitime geçilmesi, okullar arası eşitsizliklerin azaltılması, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların ve özel yetenekli çocukların eğitimi, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, mesleki ve teknik eğitimin niteliğinin geliştirilmesi gibi hedefler konuşuluyor olsa da, kaynakların bunu karşılamaya yetmediği görülmektedir.
Eğitim ve okul yönetiminde önemli sorunları vardır. Yöneticilerin atanması ve okul yöneticiliğinin profesyonel bir meslek gibi görülmemesi, liyakatı esas alan bir seçme ve görevlendirme sistemi oluşturulmasının önündeki engeller önemli sorunlardan biridir (TEDMEM, 2019)
Öğretmen yetiştirmenin gereksinimden fazla olması önemli bir sorun olarak karşımızdadır. Eğitim Fakültelerinde öğrenim gören öğrenci sayısı 220 bin civarında iken MEB’in ihtiyacı 90 bin civarındadır. Öğretmen atamaları için sınava girenlerin 420 bin civarındaki sayısına karşılık geçtiğimiz yıl MEB ancak 25 bin atama yapabilmiştir. Mevcut öğretmenlerin etkin ve verimli çalışmaları sağlanamadığı gibi ücretli öğretmen uygulaması başkaca bir sorun oluşturmaktadır (TEDMEM, 2019)
2018 (OECD) raporuna göre Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin yarıya yakını ortaöğretimden geçmemiştir. Aynı şekilde aynı yaş aralığındaki üniversite mezunlarının oranı ise son 10 yılda %32 civarındadır. Türkiye’deki üniversite eğitimi almış olanların işsizlik oranının %13, ortaöğretim düzeyinin altında olan yetişkinlerin işsizlik oranının ise %11,7 olması başkaca bir sorundur (TEDMEM, 2019).
Yaratıcı ve üretici bireyler nitelikli eğitim yoluyla sağlanabilir. Bu sebeple eğitimin niteliğini “temel becerileri kazandırabilme derecesi” ile ölçülmesi gerekir. İlkokulların 3. ve 4. sınıflarına devam eden, özel eğitim tanısı olmayan, önceki eğitim ve öğretim yılları içinde çeşitli nedenlerle Türkçe ve matematik dersi öğretim programlarında yer alan ve temel becerileri ve kazanımları yeterli düzeyde edinemeyen öğrencilerin yetiştirilmesi için geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP), öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarının erken sınıflarda ortaya çıkarılması ve bu öğrencilere erken yaşlarda öğrenme desteği sağlanarak geride kalma risklerinin azaltılması adına önemli bir girişim olmasına karşın, öğrencilere yönelik destek yeterli değildir ve geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı bu işlevi görmede yeterli olamamaktadır (ERG, 2007).
Son yıllarda ortaöğretime yerleştirme sorunlarından ve yükseköğretime geçiş sınavına hazırlık amacıyla örgün öğretim kurumlarından ayrılmalardan kaynaklanan açık öğretim lisesi, zorunlu eğitim çağındaki öğrenciler için örgün eğitimin bir alternatifi olma özelliği kazanmıştır. İstisnai yani örgün eğitime erişimin mümkün olmaması durumunda kullanılacak bir seçenek olması özelliğini aşarak örgün eğitimin bir alternatifi haline gelmiştir (TEDMEM, 2019).
Proje okulların sayısındaki artış belli bir ölçüte dayanmadan katlanmıştır. Merkezi sınavla öğrenci kabul etmesi ve nispeten başarılı öğrencilerin bu okullara yerleştirilmesi, o okulların proje okulu olabilmeleri için yeterli değildir. 2018-2019 eğitim öğretim yılında sınavla öğrenci alacak Anadolu liseleri, Anadolu imam hatip liseleri ile Anadolu teknik programlarına öğrenci seçen mesleki ve teknik Anadolu liselerinin tamamı özel program ve proje uygulayan ortaöğretim kurumu olarak ilan edilmesi ile proje okulu sayısı 58’den 628’e yükselmiştir. Bu okulların hangi uygulamalar aracılığıyla ve hangi anlaşmalar çerçevesinde proje okulu niteliği taşıdığı belirsiz olduğu gibi ne ile sonuçlanacağı da ayrı bir tartışma konusudur (TEDMEM, 2019).
Millî Eğitim Bakanlığı 2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu’na göre, mesleki ve teknik ortaöğretimde 20 gün ve üzeri devamsız öğrenci oranı %44’tür. 2018 yılında Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde mesleki eğitim merkezlerinde öğrenim görenlerin devamsızlıklarının takibine ve devamsızlık süresinin aşılması halinde alınacak tedbirlere ve uygulanacak yaptırımlara yönelik düzenlemeler yapılmıştır (TEDMEM, 2019).
Liselere Geçiş Sisteminde (LGS) meydana gelin değişmeler ciddi sorunlara yol açmıştır. 2005 yılında OKS kaldırılmış yerine 6, 7 ve 8. Sınıfların gireceği üç yılı kapsayan SBS sınavına geçilmiş, hemen ardından 2011 yılında tek sınavlı bir SBS geçilmek suretiyle o da kaldırılmış, bunu takip eden 2014 yılında OGES kapsamında TEOG sınavları getirilmiş nihayet bunu 2017 yılından beri tek sınavlı LGS ile devam edilmektedir. Öğrencilerin merkezi sınava gireceği, isteyenin de sınava girmeden kendisine sunulan, ikamet adresine yakın okullar arasından tercihte bulunabileceği bir yapıya dönüştürülen bu değişiklik güven sorunlarına yol açmıştır.
Bu konu TEDMEM’in raporunda “kontenjanı boş kalacak kadar tercih edilmeyen bir ortaöğretim kurumuna sınavla öğrenci almak, en iyimser değerlendirmede dahi, gerçekçi olmayan, gereksiz bir rekabet ortamı ve sınav odağı oluşturmak anlamına gelmektedir” diye eleştirilmektedir (TEDMEM, 2019).
Üniversiteye geçiş uygulamalarında gerçekleştirilen değişiklikler eski yıllardakini aşan bir özellik göstermeyerek, sınavların şekli ve yerleştirme puanlarının hesaplanması boyutunu aşmamıştır. 2018 yılında ilk kez uygulanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) yer alan testlerin herhangi birinden Türkiye genelinde %50 başarı dahi yakalanamamıştır. İki aşamalı YKS’de bir lisans programı tercih edebilmek için katılımın gerekli olduğu ikinci aşama olan Alan Yeterlik Testi’ne (AYT) katılan öğrencilerin ortalama puanları matematikte 40 soruda 3,923; fizikte 14 soruda 0,467; kimyada 13 soruda 1,109; biyolojide 13 soruda 1,669’dur. Özellikle fen bilimleri alanında elde edilen bu sonuçlar bugüne kadar gerçekleştirilen yükseköğretime geçiş sınavlarında elde edilen en düşük ortalamalar olmuştur (TEDMEM, 2019).
15 yıldır öğrenciler, her iki kuruluşun raporlarına yansıyan ve yansımayan yanları ile eğitimin rayına oturtulamayan bu sistem görüntüsü içerisinde, başladıkları müfredat bir yana başladıkları sistemle bile okulu bitirememektedir.
Sonuçlardan anlaşılacağı üzere Türkiye'de eğitim sistemi, ilerleme kaydetmeye çalıştığı her noktada tökezlemektedir. İçi oyulan eski sistem yeni gibi sunulmakta, eğri ağaçtan düz gölge çıkmamaktadır. Sonuçta olarak ortaya çıkan sistem, kökü sağlam olmayan her şey gibi neredeyse her sene yıkılıp baştan kurulmaktadır.
BELKİ DE BURADAKİ EN İSTİKRARLI DURUM YUKARIDA GENİŞ BİR AÇIDAN ELE ALINAN SORUNLARIN ÖNEMLİ BİR KISMININ ARTI EĞİTİM DERGİSİNDE DÜZENLİ OLARAK ELE ALINARAK YAYINLANMIŞ OLMASIDIR. YAYIN HAYATINA BAŞLADIĞI GÜNDEN BU YANA İLGİYLE OKUDUĞUM, BİZLERE EĞİTİMDEKİ GÜNCEL KONU VE TARTIŞMALARI TAKİP ETME İMKANI SAĞLAYAN, YENİ BAKIŞ AÇILALRI VE FARKLI PERSPEKTİFLERDEN BAKMAMIZA İMKAN SAĞLAYAN ARTI EĞİTİM DERGİSİNE NİCE 15 YILLAR DİLİYORUM.
Kaynakça
ERG. (2007). Eğitim İzleme Raporu 2007. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
TEDMEM. (2019) canadianviagras.net. 2018-Egitim Değerlendirme Raporu. ANKARA: TED Üniversitesi.
ERG. (2019). Eğitim İzleme Raporu 2019. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Dr. Ali Akdoğan / TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye’de eğitim sistemi uzun yıllara dayalı bir tartışma alanıdır. Amaç bakımından iyileşme sağlayacağı düşünülerek gidilen değişiklikler yeni sorunlara sebep olmakta ve işin içinden çıkılmaz bir duruma dönüşmektedir. Bu durumun böyle olmasının sebeplerini anlamak için şimdiki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, 2007’de Eğitim Reformu Girişimi tarafından yayınlanan değerlendirme raporuna yazdığı sunuma bakmak ilginç olacaktır.
Ziya Selçuk bu yazıda 1997 yılında gerçekleştirilen Eğitim Reformunu kastederek, “söz konusu reformun gerçekleştirildiği günlerdeki politik, bürokratik, bilimsel tartışmaların yer aldığı medya içeriklerine ve bilimsel tartışmalara bakma gereksinimi hissettim. Yapılan tartışmaların ülkeye neler kazandırdığı ya da kaybettirdiğini düşünürken bazen umutsuzluk bazen tebessüm dolu dakikalar yaşadım. Temel Eğitim Reformu ya da Sekiz Yıllık Eğitim olarak adlandırılan süreçte ortaya konulan tartışma kültürünün ve sorun çözme yönteminin nasıl bir verimsizliği ürettiğini tekrar tekrar görmek aynı zamanda kaygı uyandırıcıydı. İşin kötüsü, aynı tartışma kültürünün ve sorun çözme yaklaşımının daha da katılaşarak günümüzde de devam ediyor olması, irrasyonel geleneğin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu” şeklinde bir yakınmada bulunuyor (ERG, 2007). Yine bu yazıda önemli bir tespitte bulunarak toplumsal yapıyla çok yoğun ilişkileri bulunan eğitim meselesinin, kavramsal çerçevesinin yüzeysel olarak ele alındığına dolayısıyla bu çerçeve ile ilgili herkesin farklı anlamlara sahip olmasının önemli bir zorluk yaratan durum olduğuna işaret etmektedir.
Aynı raporun bir başka yerinde ise Selçuk, “Doğal olarak, her siyasi görüş eğitim konusunda kendi bakış açısına sahiptir. Bunun yanı sıra, devletin kuruluş gayesinde somutlaşan ulusal bir bakış açısı mevcuttur. Son olarak, siyasal partilerin ve ulusal politikaların dışında, eğitimin doğası ve küresel dinamikler vardır. Eğitim politikaları oluşturulurken bu üç değişkenden hangisi ya da hangileri etkili olacaktır? Şüphesiz bu sorunun rasyonel akla uygun cevabı “hepsi” olacaktır. Fakat uygulamalara baktığımızda eğitim kavramı çok farklı biçimde kavramlaştırılabilmektedir. Bunlardan birkaçı; 1) Çağımızda eğitimin amacı dünya vatandaşı yetiştirmektir. 2) Eğitim, devletin koyduğu ilke ve kurallara sadık yurttaşlar yetiştirmektir. 3) Eğitim, milli ve manevi değerlerin kazandırılmasının en temel aracıdır. 4) Eğitim, bireyselleşme ve toplumsallaşma dengesini kazandırma yoludur. 5) Eğitim, bireyin potansiyel güçlerini açığa çıkarma sürecidir. Yukarıda sıralanan tanımlardan hangisinin kullanıldığına bağlı olarak yapılacak reformun içeriği ve yönü değişecektir. Bu tanımların hangisi seçilirse seçilsin, demografik değişimleri, demokrasiyi, yenileşmeyi, küresel değişimleri, sanayi politikalarını, bilimi ve teknolojiyi dikkate almayan eğitim anlayışları son derece kısır kalacaktır” demek suretiyle bugün içinde bulunduğumuz durumun sebeplerini ortaya koymaktadır (ERG, 2007).
Bu bağlamda eğitimin geniş manada ele alınması ve kavramsal çerçevesinin gerektirdiği tüm boyutları ile değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu yazıda iki önemli eğitim izleme kuruluşunun (Sabancı Üniversitesi’nin Eğitim Reformu Girişimi ve TED Üniversitesi TEDMEM) raporları esas alınarak eğitime bakılacaktır.
Geçmişten bugüne tam gün eğitime geçilmesi, okullar arası eşitsizliklerin azaltılması, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların ve özel yetenekli çocukların eğitimi, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, mesleki ve teknik eğitimin niteliğinin geliştirilmesi gibi hedefler konuşuluyor olsa da, kaynakların bunu karşılamaya yetmediği görülmektedir.
Eğitim ve okul yönetiminde önemli sorunları vardır. Yöneticilerin atanması ve okul yöneticiliğinin profesyonel bir meslek gibi görülmemesi, liyakatı esas alan bir seçme ve görevlendirme sistemi oluşturulmasının önündeki engeller önemli sorunlardan biridir (TEDMEM, 2019)
Öğretmen yetiştirmenin gereksinimden fazla olması önemli bir sorun olarak karşımızdadır. Eğitim Fakültelerinde öğrenim gören öğrenci sayısı 220 bin civarında iken MEB’in ihtiyacı 90 bin civarındadır. Öğretmen atamaları için sınava girenlerin 420 bin civarındaki sayısına karşılık geçtiğimiz yıl MEB ancak 25 bin atama yapabilmiştir. Mevcut öğretmenlerin etkin ve verimli çalışmaları sağlanamadığı gibi ücretli öğretmen uygulaması başkaca bir sorun oluşturmaktadır (TEDMEM, 2019)
2018 (OECD) raporuna göre Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin yarıya yakını ortaöğretimden geçmemiştir. Aynı şekilde aynı yaş aralığındaki üniversite mezunlarının oranı ise son 10 yılda %32 civarındadır. Türkiye’deki üniversite eğitimi almış olanların işsizlik oranının %13, ortaöğretim düzeyinin altında olan yetişkinlerin işsizlik oranının ise %11,7 olması başkaca bir sorundur (TEDMEM, 2019).
Yaratıcı ve üretici bireyler nitelikli eğitim yoluyla sağlanabilir. Bu sebeple eğitimin niteliğini “temel becerileri kazandırabilme derecesi” ile ölçülmesi gerekir. İlkokulların 3. ve 4. sınıflarına devam eden, özel eğitim tanısı olmayan, önceki eğitim ve öğretim yılları içinde çeşitli nedenlerle Türkçe ve matematik dersi öğretim programlarında yer alan ve temel becerileri ve kazanımları yeterli düzeyde edinemeyen öğrencilerin yetiştirilmesi için geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP), öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarının erken sınıflarda ortaya çıkarılması ve bu öğrencilere erken yaşlarda öğrenme desteği sağlanarak geride kalma risklerinin azaltılması adına önemli bir girişim olmasına karşın, öğrencilere yönelik destek yeterli değildir ve geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı bu işlevi görmede yeterli olamamaktadır (ERG, 2007).
Son yıllarda ortaöğretime yerleştirme sorunlarından ve yükseköğretime geçiş sınavına hazırlık amacıyla örgün öğretim kurumlarından ayrılmalardan kaynaklanan açık öğretim lisesi, zorunlu eğitim çağındaki öğrenciler için örgün eğitimin bir alternatifi olma özelliği kazanmıştır. İstisnai yani örgün eğitime erişimin mümkün olmaması durumunda kullanılacak bir seçenek olması özelliğini aşarak örgün eğitimin bir alternatifi haline gelmiştir (TEDMEM, 2019).
Proje okulların sayısındaki artış belli bir ölçüte dayanmadan katlanmıştır. Merkezi sınavla öğrenci kabul etmesi ve nispeten başarılı öğrencilerin bu okullara yerleştirilmesi, o okulların proje okulu olabilmeleri için yeterli değildir. 2018-2019 eğitim öğretim yılında sınavla öğrenci alacak Anadolu liseleri, Anadolu imam hatip liseleri ile Anadolu teknik programlarına öğrenci seçen mesleki ve teknik Anadolu liselerinin tamamı özel program ve proje uygulayan ortaöğretim kurumu olarak ilan edilmesi ile proje okulu sayısı 58’den 628’e yükselmiştir. Bu okulların hangi uygulamalar aracılığıyla ve hangi anlaşmalar çerçevesinde proje okulu niteliği taşıdığı belirsiz olduğu gibi ne ile sonuçlanacağı da ayrı bir tartışma konusudur (TEDMEM, 2019).
Millî Eğitim Bakanlığı 2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu’na göre, mesleki ve teknik ortaöğretimde 20 gün ve üzeri devamsız öğrenci oranı %44’tür. 2018 yılında Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde mesleki eğitim merkezlerinde öğrenim görenlerin devamsızlıklarının takibine ve devamsızlık süresinin aşılması halinde alınacak tedbirlere ve uygulanacak yaptırımlara yönelik düzenlemeler yapılmıştır (TEDMEM, 2019).
Liselere Geçiş Sisteminde (LGS) meydana gelin değişmeler ciddi sorunlara yol açmıştır. 2005 yılında OKS kaldırılmış yerine 6, 7 ve 8. Sınıfların gireceği üç yılı kapsayan SBS sınavına geçilmiş, hemen ardından 2011 yılında tek sınavlı bir SBS geçilmek suretiyle o da kaldırılmış, bunu takip eden 2014 yılında OGES kapsamında TEOG sınavları getirilmiş nihayet bunu 2017 yılından beri tek sınavlı LGS ile devam edilmektedir. Öğrencilerin merkezi sınava gireceği, isteyenin de sınava girmeden kendisine sunulan, ikamet adresine yakın okullar arasından tercihte bulunabileceği bir yapıya dönüştürülen bu değişiklik güven sorunlarına yol açmıştır.
Bu konu TEDMEM’in raporunda “kontenjanı boş kalacak kadar tercih edilmeyen bir ortaöğretim kurumuna sınavla öğrenci almak, en iyimser değerlendirmede dahi, gerçekçi olmayan, gereksiz bir rekabet ortamı ve sınav odağı oluşturmak anlamına gelmektedir” diye eleştirilmektedir (TEDMEM, 2019).
Üniversiteye geçiş uygulamalarında gerçekleştirilen değişiklikler eski yıllardakini aşan bir özellik göstermeyerek, sınavların şekli ve yerleştirme puanlarının hesaplanması boyutunu aşmamıştır. 2018 yılında ilk kez uygulanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) yer alan testlerin herhangi birinden Türkiye genelinde %50 başarı dahi yakalanamamıştır. İki aşamalı YKS’de bir lisans programı tercih edebilmek için katılımın gerekli olduğu ikinci aşama olan Alan Yeterlik Testi’ne (AYT) katılan öğrencilerin ortalama puanları matematikte 40 soruda 3,923; fizikte 14 soruda 0,467; kimyada 13 soruda 1,109; biyolojide 13 soruda 1,669’dur. Özellikle fen bilimleri alanında elde edilen bu sonuçlar bugüne kadar gerçekleştirilen yükseköğretime geçiş sınavlarında elde edilen en düşük ortalamalar olmuştur (TEDMEM, 2019).
15 yıldır öğrenciler, her iki kuruluşun raporlarına yansıyan ve yansımayan yanları ile eğitimin rayına oturtulamayan bu sistem görüntüsü içerisinde, başladıkları müfredat bir yana başladıkları sistemle bile okulu bitirememektedir.
Sonuçlardan anlaşılacağı üzere Türkiye'de eğitim sistemi, ilerleme kaydetmeye çalıştığı her noktada tökezlemektedir. İçi oyulan eski sistem yeni gibi sunulmakta, eğri ağaçtan düz gölge çıkmamaktadır. Sonuçta olarak ortaya çıkan sistem, kökü sağlam olmayan her şey gibi neredeyse her sene yıkılıp baştan kurulmaktadır.
BELKİ DE BURADAKİ EN İSTİKRARLI DURUM YUKARIDA GENİŞ BİR AÇIDAN ELE ALINAN SORUNLARIN ÖNEMLİ BİR KISMININ ARTI EĞİTİM DERGİSİNDE DÜZENLİ OLARAK ELE ALINARAK YAYINLANMIŞ OLMASIDIR. YAYIN HAYATINA BAŞLADIĞI GÜNDEN BU YANA İLGİYLE OKUDUĞUM, BİZLERE EĞİTİMDEKİ GÜNCEL KONU VE TARTIŞMALARI TAKİP ETME İMKANI SAĞLAYAN, YENİ BAKIŞ AÇILALRI VE FARKLI PERSPEKTİFLERDEN BAKMAMIZA İMKAN SAĞLAYAN ARTI EĞİTİM DERGİSİNE NİCE 15 YILLAR DİLİYORUM.
Kaynakça
ERG. (2007). Eğitim İzleme Raporu 2007. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
TEDMEM. (2019) canadianviagras.net. 2018-Egitim Değerlendirme Raporu. ANKARA: TED Üniversitesi.
ERG. (2019). Eğitim İzleme Raporu 2019. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
Son Güncelleme: Salı, 22 Ekim 2019 12:10
Gösterim: 11650
Zehra Kasap / Şişli Terakki Anaokulu ve İlkokulu Müdürü
Eğitim kurumlarının “başarı” tanımlamaları birbirinden farklılıklar gösterse de, başarılı olma arzusu konusunda ortak noktada buluştukları görülmektedir. Kurumsal vizyon ve hedefler doğrultusunda bir araya gelen okul topluluğunun tüm üyeleri, büyük bir ekibin önemli birer parçası olmakla birlikte, ekibi oluşturan farklı küçük grupların da parçası olarak çalışırlar.
Ortak amaçlar, görevler ve benzer değerlerle bir araya gelen farklı profil özelliklerindeki üyelerin birlikteliklerini çerçeveleyen yasal düzenlemelerle birlikte kurumsal ögeler de bulunmaktadır. Okulun kuruluş tarihi, kuruluş yeri, misyonu, öncelikli hedefleri, eğitim anlayışı, değerleri, yazılı kültürü ve tüm sosyal dinamikleri okul topluluğunun iletişim şekli ile performansını doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Kurumsal kültürü oluşturan inanç, düşünce ve normların her biri, birer değer olarak sistemi güçlendiren yapı taşlarıdır.
Aynı çatı altında ve ortak amaçlar için bir araya gelen gruplar her zaman başarılı bir ekip çalışması ortaya koyabilirler mi? Hangi şartların sağlanması ekibin performansını olumlu yönde etkiler? Ekip başarısında liderin rolü nedir? Eğitim kurumlarında çalışan aidiyeti kendi kendine mi oluşur? Elbette başarılı bir ekip çalışması için sağlanması gereken koşullar ve başarılı bir liderlik süreci göz ardı edilemez.
Kurumun başarı kriterlerinin karşılanması için öncelikle tüm üyelerin, birbirleriyle ve ekibin bütünüyle özdeşleştiği “güvene dayalı saygı” ortamının sağlanması gerekir. Çünkü çalışanlar ancak kendilerini tehdit altında hissetmedikleri bir ortamda ifade edebilir, ekip çalışmasının gerektirdiği tutum ve davranışları sergileyebilirler. Güven ilişkisinin oluştuğu ortamda, “biz bilinci” egemendir ve kişiler/gruplar arasındaki rekabet, zarar verici nitelikte değildir.
“Kontrol edilebilir rekabet ve yaratıcılığı” teşvik edecek ölçüde çatışmaların varlığı, etkili liderlik süreçleriyle yüksek nitelikli sonuçların üretimine katkı sağlayabilir. Ancak rekabetin sınırsızca teşvik edildiği bir çalışma ortamında çatışmaların zarar vericiliği kaçınılmazdır. Bu nedenle okul yöneticilerinin, “dengeli bir okul iklimi” yaratma konusundaki bilinç ve becerileri çok önemlidir. Kontrolsüz rekabeti teşvik eden ve uzlaşmacı tutumdan uzak yaklaşımlar, kurumlara uzun vadede çok büyük zararlar verir.
“Etkili iletişimin” gerçekleşmediği bir ortamda, başarılı bir ekip çalışmasından söz etmek mümkün müdür cliquez sur ce lien? Birbirlerinin ve ekibin ihtiyaçlarına karşı duyarlı davranmayan, yalnızca kendi öncelikleriyle harekete geçen, yapıcı geri bildirim vermeyi bilmeyen, yapılan eleştirileri gelişimi için fırsata dönüştüremeyen bireyler ile açık ve samimi paylaşımlara yer verilmeyen bir çalışma ortamında başarılı bir ekip çalışmasının gerçekleşmesinden ne kadar söz edilebilir?
“İş birliği ve paylaşım” ekip çalışmasının olmazsa olmaz değerleridir. Okulların organizasyon şeması, mevcut iş birliği sürecini çok net bir şekilde şematize eder. Hiyerarşik bir yapının varlığının sinyallerini dikeyde tek yönlü oklarla oluşturulmuş bir yapılanma ile görebilirken, iş birliğinin ve yetki devirlerinin olduğu bir kurum yapılanmasını yatayda karşılıklı kesik oklarla temsil edilen bir organizasyon şemasıyla görmek mümkündür.
“Liderliğin paylaşıldığı” bir okul atmosferinin yaratılmasında, okul yöneticilerinin yaklaşım ve tutumları çok belirleyicidir. Ortak kararların alındığı, bireysel farklılıkların zenginliğe dönüştüğü, “Her işi en iyi ben bilirim.” diyen yönetici yaklaşımlarının terkedildiği bir eğitim kurumunda öncelik “eğitim ve öğrenme”dir. Yaş, tecrübe, eğitim, birikim ve başka birçok kriter açısından birbirinden farklı öğretmen, yönetici, uzman ve destek birim çalışanlarından oluşan okul topluluğunda mesleki gelişimi destekleyen paylaşımlar “ekip ruhunu” güçlendirir.
Keskin hiyerarşik yapılanmalar, yenilikçiliği besleyen yaratıcılık ve inisiyatif üzerinde bozucu etkilere sahiptir. Buna karşılık esnek ve daha özgür yapılanmalar insanların deneysel girişimlerde bulunmalarını, öne çıkıp kendilerini ifade etmelerini kolaylaştırır. Burada önemli olan yapılacak çalışmanın, işin ya da projenin özellikleriyle organizasyonel yapının uyumlu olmasıdır. Aksi halde ekip çalışmasından beklenen sonuç alınamaz. Ekip çalışmasını engelleyen kurumsal zaafiyetlerden birisi de, yan fonksiyonlardan birinin esas fonksiyonların önüne geçerek onlar üzerinde hegemonya kurmasıdır. Bu durumdan tüm kurum zarar görür ve başarılı bir ekip çalışmasından söz edilemez.
Bireysel ya da kurumsal başarıların kutlanması, karşılaşılan güçlük ve engellerin aşılması için destekleyici bir yaklaşımın benimsenmesi başarılı bir ekip çalışması için gerekli ortamın oluşturulmasına katkı sağlar. Yüksek performanslı ekiplerin ilişkiler ağı incelendiğinde profesyonel çalışma ortamlarını besleyen “takdiri doğru kullanma ve destekleyici yönetici tutumları” dikkati çekmektedir. Özellikle genç öğretmenlerin aidiyet duygularını güçlendirme konusunda bu şartların oluşması önemlidir.
Okulun yaşantısında ekip çalışmasının başarıyla gerçekleşebilmesi için “koordinasyon ve eş güdüm” süreçleri de önemlidir. Görev tanımlamaları, prosedür ve işleyiş ile ilgili açıklamalar, herkes için açık ve net olmalıdır. Bireysel performansın, takımın bütününe yapacağı katkıya dikkat çekilmeli, büyük resimdeki küçük parçaların önemi ve anlamı vurgulanmalıdır ki tüm takım üyeleri, varlıklarının değerinin farkına varabilsinler.
“Organizasyon”, etkili bir liderlik yaklaşımıyla işlerin belli bir düzen içerisinde gerçekleşmesi demektir.Organizasyon içindeki aşırı kontrol, inisiyatifi öldürür ve yaratıcılığı yok eder. Elbette hedeflerin ölçülebilir sonuçlarının bir sistem dailinde izlenmesi önemlidir. Ancak burada liderliğin referansı konum, makamın refleksleri ise kontol etme davranışlarına dönüşürse başarıya giden yolda ekip çalışmasının varlığından söz etmek artık imkansızlaşır.
Sonuç
Kurumsal hedeflerin gerçekleştirilmesinde “başarılı bir ekip çalışmasının gerekliliği” alandaki tüm bilimsel çalışmalarla doğrulanmış bir hipotezdir. Okul yöneticilerinin ve eğitim liderlerinin bu konudaki sorumluluğu büyüktür. Öncelikle okul topluluğunun tüm üyeleri arasında saygı, hoşgörü ve güven ilişkisinin esas olduğu okul iklimi oluşturulmalı, hedef ve stratejiler herkesin anlayabileceği açıklıkta olmalı, yetki devirlerine izin veren, işbirliğini teşvik eden organizasyonel yapılanma sağlanmalıdır. Okulların ekip çalışması anlayışlarını, bu değişken ve dinamikler açısından sorgulamaları başarıya giden yolda her geçen gün biraz daha önem kazanmaktadır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Zehra Kasap / Şişli Terakki Anaokulu ve İlkokulu Müdürü
Eğitim kurumlarının “başarı” tanımlamaları birbirinden farklılıklar gösterse de, başarılı olma arzusu konusunda ortak noktada buluştukları görülmektedir. Kurumsal vizyon ve hedefler doğrultusunda bir araya gelen okul topluluğunun tüm üyeleri, büyük bir ekibin önemli birer parçası olmakla birlikte, ekibi oluşturan farklı küçük grupların da parçası olarak çalışırlar.
Ortak amaçlar, görevler ve benzer değerlerle bir araya gelen farklı profil özelliklerindeki üyelerin birlikteliklerini çerçeveleyen yasal düzenlemelerle birlikte kurumsal ögeler de bulunmaktadır. Okulun kuruluş tarihi, kuruluş yeri, misyonu, öncelikli hedefleri, eğitim anlayışı, değerleri, yazılı kültürü ve tüm sosyal dinamikleri okul topluluğunun iletişim şekli ile performansını doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Kurumsal kültürü oluşturan inanç, düşünce ve normların her biri, birer değer olarak sistemi güçlendiren yapı taşlarıdır.
Aynı çatı altında ve ortak amaçlar için bir araya gelen gruplar her zaman başarılı bir ekip çalışması ortaya koyabilirler mi? Hangi şartların sağlanması ekibin performansını olumlu yönde etkiler? Ekip başarısında liderin rolü nedir? Eğitim kurumlarında çalışan aidiyeti kendi kendine mi oluşur? Elbette başarılı bir ekip çalışması için sağlanması gereken koşullar ve başarılı bir liderlik süreci göz ardı edilemez.
Kurumun başarı kriterlerinin karşılanması için öncelikle tüm üyelerin, birbirleriyle ve ekibin bütünüyle özdeşleştiği “güvene dayalı saygı” ortamının sağlanması gerekir. Çünkü çalışanlar ancak kendilerini tehdit altında hissetmedikleri bir ortamda ifade edebilir, ekip çalışmasının gerektirdiği tutum ve davranışları sergileyebilirler. Güven ilişkisinin oluştuğu ortamda, “biz bilinci” egemendir ve kişiler/gruplar arasındaki rekabet, zarar verici nitelikte değildir.
“Kontrol edilebilir rekabet ve yaratıcılığı” teşvik edecek ölçüde çatışmaların varlığı, etkili liderlik süreçleriyle yüksek nitelikli sonuçların üretimine katkı sağlayabilir. Ancak rekabetin sınırsızca teşvik edildiği bir çalışma ortamında çatışmaların zarar vericiliği kaçınılmazdır. Bu nedenle okul yöneticilerinin, “dengeli bir okul iklimi” yaratma konusundaki bilinç ve becerileri çok önemlidir. Kontrolsüz rekabeti teşvik eden ve uzlaşmacı tutumdan uzak yaklaşımlar, kurumlara uzun vadede çok büyük zararlar verir.
“Etkili iletişimin” gerçekleşmediği bir ortamda, başarılı bir ekip çalışmasından söz etmek mümkün müdür cliquez sur ce lien? Birbirlerinin ve ekibin ihtiyaçlarına karşı duyarlı davranmayan, yalnızca kendi öncelikleriyle harekete geçen, yapıcı geri bildirim vermeyi bilmeyen, yapılan eleştirileri gelişimi için fırsata dönüştüremeyen bireyler ile açık ve samimi paylaşımlara yer verilmeyen bir çalışma ortamında başarılı bir ekip çalışmasının gerçekleşmesinden ne kadar söz edilebilir?
“İş birliği ve paylaşım” ekip çalışmasının olmazsa olmaz değerleridir. Okulların organizasyon şeması, mevcut iş birliği sürecini çok net bir şekilde şematize eder. Hiyerarşik bir yapının varlığının sinyallerini dikeyde tek yönlü oklarla oluşturulmuş bir yapılanma ile görebilirken, iş birliğinin ve yetki devirlerinin olduğu bir kurum yapılanmasını yatayda karşılıklı kesik oklarla temsil edilen bir organizasyon şemasıyla görmek mümkündür.
“Liderliğin paylaşıldığı” bir okul atmosferinin yaratılmasında, okul yöneticilerinin yaklaşım ve tutumları çok belirleyicidir. Ortak kararların alındığı, bireysel farklılıkların zenginliğe dönüştüğü, “Her işi en iyi ben bilirim.” diyen yönetici yaklaşımlarının terkedildiği bir eğitim kurumunda öncelik “eğitim ve öğrenme”dir. Yaş, tecrübe, eğitim, birikim ve başka birçok kriter açısından birbirinden farklı öğretmen, yönetici, uzman ve destek birim çalışanlarından oluşan okul topluluğunda mesleki gelişimi destekleyen paylaşımlar “ekip ruhunu” güçlendirir.
Keskin hiyerarşik yapılanmalar, yenilikçiliği besleyen yaratıcılık ve inisiyatif üzerinde bozucu etkilere sahiptir. Buna karşılık esnek ve daha özgür yapılanmalar insanların deneysel girişimlerde bulunmalarını, öne çıkıp kendilerini ifade etmelerini kolaylaştırır. Burada önemli olan yapılacak çalışmanın, işin ya da projenin özellikleriyle organizasyonel yapının uyumlu olmasıdır. Aksi halde ekip çalışmasından beklenen sonuç alınamaz. Ekip çalışmasını engelleyen kurumsal zaafiyetlerden birisi de, yan fonksiyonlardan birinin esas fonksiyonların önüne geçerek onlar üzerinde hegemonya kurmasıdır. Bu durumdan tüm kurum zarar görür ve başarılı bir ekip çalışmasından söz edilemez.
Bireysel ya da kurumsal başarıların kutlanması, karşılaşılan güçlük ve engellerin aşılması için destekleyici bir yaklaşımın benimsenmesi başarılı bir ekip çalışması için gerekli ortamın oluşturulmasına katkı sağlar. Yüksek performanslı ekiplerin ilişkiler ağı incelendiğinde profesyonel çalışma ortamlarını besleyen “takdiri doğru kullanma ve destekleyici yönetici tutumları” dikkati çekmektedir. Özellikle genç öğretmenlerin aidiyet duygularını güçlendirme konusunda bu şartların oluşması önemlidir.
Okulun yaşantısında ekip çalışmasının başarıyla gerçekleşebilmesi için “koordinasyon ve eş güdüm” süreçleri de önemlidir. Görev tanımlamaları, prosedür ve işleyiş ile ilgili açıklamalar, herkes için açık ve net olmalıdır. Bireysel performansın, takımın bütününe yapacağı katkıya dikkat çekilmeli, büyük resimdeki küçük parçaların önemi ve anlamı vurgulanmalıdır ki tüm takım üyeleri, varlıklarının değerinin farkına varabilsinler.
“Organizasyon”, etkili bir liderlik yaklaşımıyla işlerin belli bir düzen içerisinde gerçekleşmesi demektir.Organizasyon içindeki aşırı kontrol, inisiyatifi öldürür ve yaratıcılığı yok eder. Elbette hedeflerin ölçülebilir sonuçlarının bir sistem dailinde izlenmesi önemlidir. Ancak burada liderliğin referansı konum, makamın refleksleri ise kontol etme davranışlarına dönüşürse başarıya giden yolda ekip çalışmasının varlığından söz etmek artık imkansızlaşır.
Sonuç
Kurumsal hedeflerin gerçekleştirilmesinde “başarılı bir ekip çalışmasının gerekliliği” alandaki tüm bilimsel çalışmalarla doğrulanmış bir hipotezdir. Okul yöneticilerinin ve eğitim liderlerinin bu konudaki sorumluluğu büyüktür. Öncelikle okul topluluğunun tüm üyeleri arasında saygı, hoşgörü ve güven ilişkisinin esas olduğu okul iklimi oluşturulmalı, hedef ve stratejiler herkesin anlayabileceği açıklıkta olmalı, yetki devirlerine izin veren, işbirliğini teşvik eden organizasyonel yapılanma sağlanmalıdır. Okulların ekip çalışması anlayışlarını, bu değişken ve dinamikler açısından sorgulamaları başarıya giden yolda her geçen gün biraz daha önem kazanmaktadır.
Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Aralık 2019 11:43
Gösterim: 13090
Dr. Sakin Öner - TEVDAK Genel Sekreteri
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerin, öğrencilerin hayata hazırlanmaları, bireysel yetenek ve becerileri ile sanatsal zevklerini geliştirmeleri açısından büyük önemi vardır. Hatta bu etkinliklerin birçok öğrencinin hayatının ve kariyerinin belirlenmesinde büyük etkisi olduğu görülmüştür. Bu etkinliklerin kurumsallaşma, aidiyet duygusunu geliştirme ve kurumsal tanıtım yönlerinden de büyük yararı bulunmaktadır. Ayrıca bu etkinliklerde gösterilecek başarılar, hem öğrencilerimiz, hem de okullarımız açısından büyük bir farkındalık oluşturmakta ve tercih sebebi olmaktadır.
44 Yıllık eğitimcilik hayatımın 8 yılı Yüksek Öğretim Kurumlarında, 9 yılı Milli Eğitim İl Teşkilatında ve 27 yılı da 6 Lisede Edebiyat Öğretmeni ve Eğitim Yöneticisi olarak geçti. Meslek hayatım boyunca, ilkokul, ortaokul ve lise yıllarında görev aldığım yoğun sosyal etkinliklerden kazandığım deneyimin büyük katkısını gördüm. Bu nedenle, liselerimizin değerli yöneticilerine, öğretmenlerine ve okullarımıza büyük maddi ve manevi katkı sağlayan Eğitim Vakıflarımıza ve Mezunlar Derneklerimize yardımcı olmak üzere bu konudaki bilgi, görgü ve deneyimlerimi özet olarak paylaşmayı bir borç olarak görüyorum.
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerle ilgili önerilerimi hazırlarken, kendi özgün uygulamalarımdan ve diğer kariyerli eğitim kurumlarındaki örneklerden yararlandım.
1.OKULLARIN BELİRLİ VE GELENEKSEL GÜNLERİ
a. Mezunların Geleneksel Buluşma Günleri
Özellikle tarihi okulların çoğunun “Pilav, Börek, Boza ve Aşure Günü” gibi değişik isimlerde mezunlarının bir araya geldiği geleneksel günleri vardır. Bu günlerin yapılma amacı; mezunların okulları ile ilişkilerini ve ilgilerini devam ettirmek, okul sevgilerini canlı tutmak, camianın birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu güçlendirmektir. Bu törenlerin bazılarında 25, 40, 50 ve 60 yıllık mezunlara anı plaketleri verilmektedir. Bu da mezunların okullarına ilgilerinin devamlılığını sağlamaktadır.
b.Rozet Takma Töreni
Bu törenin ilk örneğini 1993 yılında Vefa Lisesinde uyguladım. Çok beğenilen bu tören bugün birçok lisede uygulanmaktadır. Vefa Lisesi’nde 26 yıldır uygulanan bu törenin adı, VEFA’YA HOŞ GELDİNİZ (Rozet Takma Töreni)’dir. Okula yeni kayıt olan öğrenciler, öğretmenler, veliler ve mezunların ortaklaşa gerçekleştirdikleri bu tören, öğretim yılının üçüncü haftasındaki Çarşamba günü öğleden sonra yapılmaktadır. Törenin amacı, okula yeni kayıt olan öğrencilere ve velilere kurumu tanıtmak ve benimsetmek, onlara kuruma aidiyet duygusu kazandırmaktır. Törende, okul yöneticileri okulun tarihi, amaçları, hedefleri, ilkeleri, işleyişi ve uyulması gereken kurallar; Yabancı Diller Bölüm Başkanı yabancı dil öğretimi hakkında bilgi verdikten sonra yeni kaydolan öğrenciler adına (En Genç Vefalı) duygularını ifade eden bir konuşma yaptıktan sonra tüm öğrenciler tarafından “Vefalılık Andı” içilmektedir. Öğrenciler sınıf sınıf sahnedeki platformda yerlerini aldıktan sonra protokol, öğretmenler ve mezunlar tarafından yakalarına Vefa rozeti takılmaktadır.
c.Mezuniyet Törenleri
Okul Müdürlüğü ve Okul Aile Birliği tarafından düzenlenen bu tören, ders yılının sona erdiği günü takip eden haftalar içinde belirli bir günde yapılır. Bu törene o yıl mezun olan öğrenciler, velileri, öğretmenler, Eğitim Vakfı ve Mezunlar Derneği yöneticileri ve mezunlar katılırlar. Törende Okul Müdürü, Son Sınıfların Müdür Yardımcısı, Okul Birincisi, camia kuruluşlarının temsilcileri ve protokoldan katılanlar duygularını ifade ederler. İlk üç dereceye giren mezunlar kuruluşlarca ödüllendirilir. Daha sonra Okul Birincisi yaş kütüğüne plaket çakar ve okul flamasını törenle Lise 2. sınıf birincisine teslim eder. Mezunlar keplerini attıktan sonra, Okul Aile Birliğince mezunlara ve konuklara ikramda bulunulur.
d.Okul Ormanına Fidan Dikimi Şenliği
Bu etkinliğin yapılabilmesi için okula tahsis edilmiş bir orman alanının bulunması gerekir. Bunun için okul yönetiminin Orman Bölge Müdürlüğüne öğrencilerde doğayı koruma duygusunu geliştirmek ve çevre bilincini geliştirmek amacıyla okul adına bir orman alanı tahsis edilmesi istenecektir. Bu konuda Vakıf veya Mezunlar Derneği de girişimde bulunabilir. Orman alanı tahsisinden sonra her yıl fidan dikim mevsiminde buraya öğrencilerle birlikte fidan dikim şenliği düzenlenir.
Bu konuda yine Vefa Lisesi örneğini vermek istiyorum. İstanbul - Kâğıthanede’ ki Alibey Barajı gölü havzasında DSİ tarafından 1974 yılında Mezunlar Derneğinin talebiyle tahsis edilen Vefa Ormanı'na her yıl Nisan ayının ikinci Pazar günü Mezunlar Derneğinin organizasyonuyla Fidan Dikim Şenliği yapılır. Katılımcılar okul bahçesinde toplandıktan sonra araçlarla Vefa Ormanı'na giderler. Vefalılar Derneği, temin ettiği fidanların dikimini sağladıktan sonra katılımcılara ikramda bulunur. Etkinlik bu aşamada bir pikniğe ve bir şenliğe dönüşür.
e.Kültür ve Sanat Şenliği / Kültür ve Sanat Haftası
Her öğretim yılı sonunda sosyal etkinlik kulüplerinin veya özel kurulacak Şenlik Komitesi’nin etkinli olarak Kültür ve Sanat Şenliği/Kültür ve Sanat Haftası yapılır. Bu etkinliğin amacı, öğrencilerin entelektüel boyutunu, kültür ve sanata verdiği değeri ortaya koymak, öğretim yılının yorgunluğunu bahar coşkusu ile gidermektir. İki veya üç gün süren etkinlik çerçevesinde gençlik konserleri, söyleşiler, paneller, şiir, tiyatro ve müzik etkinlikleri gerçekleştirilir, sergiler açılır.
Bu etkinlik çerçevesinde Şenlik Komitesi’nce Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni de yapılabilir. Komite, tüm okul öğrencilerine uyguladığı anketle o yıl sinema, müzik, tiyatro, edebiyat ve medya alanında başarılı olan eser ve isimleri belirler. Bu eserler ve isimler, yapılan bir törenle ödüllendirilir. Bu törenin, medyatik yönü ağır bastığından okul tanıtımında önemli bir katkısı vardır. Bu bağlamda Vefa Lisesi’nde 15 yıldır başarıyla uygulanmakta olan Kemal Sunal Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni’ni örnek gösterebiliriz.
2.DİĞER ETKİNLİKLER
a.Okul Müzesi Oluşturulması
Müzeler, toplumların, kurumların ve kişilerin geçmişine ışık tutan en önemli mekanlardır. Toplumsal hafızayı muhafaza eden en önemli kültür kurumlarıdır. Bunun için okulların görünür mekanlarında veya uygun bir yerinde mutlaka Okul Müzesinin kurulmasında yarar vardır. Bu müzelerin kurumsallaşma ve aidiyet oluşması yönlerinden de önemi büyüktür.
Okul müzesinde; geçmiş dönemlere ait ders kitapları, eğitim araçları, laboratuar malzemeleri, eğitim belgeleri, okul müdürleri, ünlü öğretmenlerin,mezunların ve başarılı öğrencilerin resimleri, okul yıllıkları, dergileri, başarı belgeleri, okulun kazandığı kupalar ve şiltlere yer verilebilir. Okul mezunları ile okulda görev yapan öğretmenlerin kitapları da müzede sergilenebilir.
b.Okul Marşı Yazılması
Tarihi kurumların çoğunda okul marşları okunmaktadır. Bu, öğrencilerde kurumsal aidiyeti güçlendiren bir olgudur. Eğer okul marşı yoksa, yazılması için bir yarışma düzenlenebilir.
c. Okul Rozeti Yaptırılması
Okul rozetinin de okulun tanıtımı, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumsal kültürün oluşmasında önemli rolü vardır. Okul rozeti bulunmayan okulların da oluşturulması için gerekli çalışmayı yapmaları gerekir.
ç. Yaş Kütüğü Oluşturulması
Öğretim yılı sonunda düzenlenen mezuniyet törenlerinde Okul Birincisi’ninplaket çakacağı bir yaş kütüğünün de, yoksa temin edilmesinde yarar bulunmaktadır. Bu da kurumsal hafızayı yansıtan önemli bir öğedir.
d. Şeref/Onur Defteri
Okulun özel günlerine veya önemli törenlerine katılan protokol kişilerinin, ünlü mezunların, emekli öğretmenlerin duygu ve izlenimlerini yazacağı birŞeref/Onur Defteri bulundurulmalıdır.
e. Üniversite-Lise İşbirliği
Her ilimizde en az bir üniversite bulunmaktadır. Okulların eğitim kalitelerini yükseltmek için mutlaka üniversitelerle, özellikle Eğitim, Edebiyat ve Fen Fakülteleri ile işbirliği yapılması gerekmektedir.
f. Üniversite Ziyaretleri
Öğrencilerin mezuniyetten sonra daha bilinçli tercih yapabilmeleri için kendi illeri dışında bulunan üniversitelere randevu alarak ziyaret etmelerinde büyük yararlar bulunmaktadır. Bu konuda görev, okulların Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Servislerine düşmektedir. Ayrıca bu geziler o illerdeki müzelerin ve tarihi mekanların ziyareti ile bir kültür gezisine dönüştürülebilir.
g.Kariyer Günleri
Öğrencilerin ilgi duyduğu meslekler veya branşlar hakkında bilgilenmeleri için okullarda Kariyer Günleri düzenlenmedir. Bu konuda üniversitelerle işbirliği yapılabilir veya mesleğinde başarılı mezunlar veya uzman kişilerle öğrenciler bir konferans veya söyleşi ortamında bir araya getirilebilir.
h. Mentorluk Çalışmaları
Mentorluk, deneyimli ve konusunda uzman bir kişinin (mentor) bilgi ve deneyimini, diğer bir kişiye (mentee-protege) aktardığı ve ona örnek olduğu, öğrenme ve gelişim ilişkisidir. Bazı tarihi liselerimizde bu çalışmalar Mezunlar Derneklerince organize edilmekte ve bu konuda mentor olarak mezunlardan yararlanılmaktadır. Okulun son sınıf öğrencileri ilgi duydukları mesleklerde öğretim yılı boyunca mentor mezunlardan bilgi almaktadırlar. Bir mentor, bir veya birkaç öğrencinin eğitimini üstlenmektedir. Bu konuda İstanbul Erkek Liseliler Derneği’nden (ielder) bilgi alınabilir.
i. Önemli Gün ve Ünlü Kişileri Anma Etkinlikleri
Kurum kültürünün canlı tutulması, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumun tanıtılması yönünden okul ve toplum için önemli günlerin ve okulun kurucusu, ünlü mezunları ve lider şahsiyetlerin doğum veya ölüm günleri vesilesiyle anma etkinlikleri düzenlenmesinde yarar bulunmaktadır. Bunun için Yıllık Etkinlik Takvimi hazırlanmalıdır.
3.ÖĞRENCİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Okullarda yapılan etkinliklerin çoğu Öğrenci Etkinlik Kulüpleri vasıtasıyla yürütülmektedir. Bu kulüpler,Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’ne göre kurulmakta ve çalışmalarını yürütmektedir. Her okul, kendi imkan ve ihtiyaçlarına göre Etkinlik Kulüpleri kurmaktadır. Bu konuda bir fikir vermek amacıyla okullarda kurulabilecek Etkinlik Kulüplerinin isimlerini konularına göre üç bölüm içinde vereceğim. Burada önemli olan her öğrencinin en az bir kulüpte yer almasını sağlamak ve her kulübün başına yetkin bir Danışman Öğretmen veya Usta Öğreticiyi görevlendirmektir.
A.SOSYAL, KÜLTÜREL VE SANATSAL ETKİNLİK KULÜPLERİ
Edebiyat Kulübü, Tiyatro Kulübü, Şiir Kulübü, Münazara Kulübü, Sosyal Bilimler Kulübü, Felsefe ve Davranış Bilimleri Kulübü, Demokrasi ve İnsan Hakları Kulübü, Atatürkçü Düşünce Kulübü, Ekoloji ve Hayvanları Koruma Kulübü, Sosyal Sorumluluk Kulübü, Tarih/Sanat Tarihi Kulübü, Coğrafya/Gezi Kulübü, Birleşmiş Milletler Modeli (Mun) Kulübü, İngilizce Konuşma Kulübü, Ekonomi ve Girişimcilik Kulübü, Turizm Gezi ve İnceleme Kulübü, Folklor ve Dans Kulübü, Müzik Kulübü, Plastik Sanatlar Kulübü, Resim ve Fotoğrafçılık Kulübü, Yayın, İletişim Kulübü, Kütüphanecilik Kulübü, Kızılay-Yeşilay Kulübü, Sivil Savunma Kulüb
B.FEN, BİLİM VE TEKNOLOJİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Fen, Proje ve Bilim Kulübü, İnovasyon Kulübü, Robotik Kulübü, Satranç/Akıl Oyunları Kulübü, Proje ve Tasarım Kulübü, Matematik Kulübü, Fizik Kulübü, Kimya Kulübü, Biyoloji Kulüb
C.SPORTİF ETKİNLİK KULÜPLERİ
Spor Kulübü, Doğa Sporları Kulübü, İzcilik Kulübü, Bisiklet Kulübü, Basketbol Kulübü, Voleybol Kulübü, Masa Tenisi Kulübü
4.2020 YILINA DAİR ÖZEL NOT
Bilindiği gibi 2020 yılı milli egemenliğin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu 23 Nisan 1920 tarihinin 100. yıldönümüdür. Kurtuluş Savaşı’nı da yöneten bu meclisin kuruluşunun 100. yılının okullarımızda çok kapsamlı bir şekilde kutlanması gerekmektedir. Egemenlik ve bağımsızlık kavramlarının bu etkinliklerde öne çıkarılması gerekmektedir. Bu etkinlikler çerçevesinde Şiir ve Kompozisyon Yarışmaları, Resim Yarışmaları, Konferans, Açık Oturum, Söyleşi, Şiir ve Müzik Dinletileri, Resim ve Fotoğraf Sergileri, Kitap Sergileri düzenlenebilir. Ayrıca Ankara’daki 1., 2. ve 3. TBMM binalarına ve Anıtkabir’e geziler düzenlenebilir.
Bu önerilerimin, eğitim yöneticileri ve öğretmenlerimize 2019-2020 öğretim yılından itibaren yapacakları çalışmalarda yararlı olmasını diler, eğitim camiası olarak başarılı bir öğretim yılı geçirmemizi temenni ederim.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Dr. Sakin Öner - TEVDAK Genel Sekreteri
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerin, öğrencilerin hayata hazırlanmaları, bireysel yetenek ve becerileri ile sanatsal zevklerini geliştirmeleri açısından büyük önemi vardır. Hatta bu etkinliklerin birçok öğrencinin hayatının ve kariyerinin belirlenmesinde büyük etkisi olduğu görülmüştür. Bu etkinliklerin kurumsallaşma, aidiyet duygusunu geliştirme ve kurumsal tanıtım yönlerinden de büyük yararı bulunmaktadır. Ayrıca bu etkinliklerde gösterilecek başarılar, hem öğrencilerimiz, hem de okullarımız açısından büyük bir farkındalık oluşturmakta ve tercih sebebi olmaktadır.
44 Yıllık eğitimcilik hayatımın 8 yılı Yüksek Öğretim Kurumlarında, 9 yılı Milli Eğitim İl Teşkilatında ve 27 yılı da 6 Lisede Edebiyat Öğretmeni ve Eğitim Yöneticisi olarak geçti. Meslek hayatım boyunca, ilkokul, ortaokul ve lise yıllarında görev aldığım yoğun sosyal etkinliklerden kazandığım deneyimin büyük katkısını gördüm. Bu nedenle, liselerimizin değerli yöneticilerine, öğretmenlerine ve okullarımıza büyük maddi ve manevi katkı sağlayan Eğitim Vakıflarımıza ve Mezunlar Derneklerimize yardımcı olmak üzere bu konudaki bilgi, görgü ve deneyimlerimi özet olarak paylaşmayı bir borç olarak görüyorum.
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerle ilgili önerilerimi hazırlarken, kendi özgün uygulamalarımdan ve diğer kariyerli eğitim kurumlarındaki örneklerden yararlandım.
1.OKULLARIN BELİRLİ VE GELENEKSEL GÜNLERİ
a. Mezunların Geleneksel Buluşma Günleri
Özellikle tarihi okulların çoğunun “Pilav, Börek, Boza ve Aşure Günü” gibi değişik isimlerde mezunlarının bir araya geldiği geleneksel günleri vardır. Bu günlerin yapılma amacı; mezunların okulları ile ilişkilerini ve ilgilerini devam ettirmek, okul sevgilerini canlı tutmak, camianın birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu güçlendirmektir. Bu törenlerin bazılarında 25, 40, 50 ve 60 yıllık mezunlara anı plaketleri verilmektedir. Bu da mezunların okullarına ilgilerinin devamlılığını sağlamaktadır.
b.Rozet Takma Töreni
Bu törenin ilk örneğini 1993 yılında Vefa Lisesinde uyguladım. Çok beğenilen bu tören bugün birçok lisede uygulanmaktadır. Vefa Lisesi’nde 26 yıldır uygulanan bu törenin adı, VEFA’YA HOŞ GELDİNİZ (Rozet Takma Töreni)’dir. Okula yeni kayıt olan öğrenciler, öğretmenler, veliler ve mezunların ortaklaşa gerçekleştirdikleri bu tören, öğretim yılının üçüncü haftasındaki Çarşamba günü öğleden sonra yapılmaktadır. Törenin amacı, okula yeni kayıt olan öğrencilere ve velilere kurumu tanıtmak ve benimsetmek, onlara kuruma aidiyet duygusu kazandırmaktır. Törende, okul yöneticileri okulun tarihi, amaçları, hedefleri, ilkeleri, işleyişi ve uyulması gereken kurallar; Yabancı Diller Bölüm Başkanı yabancı dil öğretimi hakkında bilgi verdikten sonra yeni kaydolan öğrenciler adına (En Genç Vefalı) duygularını ifade eden bir konuşma yaptıktan sonra tüm öğrenciler tarafından “Vefalılık Andı” içilmektedir. Öğrenciler sınıf sınıf sahnedeki platformda yerlerini aldıktan sonra protokol, öğretmenler ve mezunlar tarafından yakalarına Vefa rozeti takılmaktadır.
c.Mezuniyet Törenleri
Okul Müdürlüğü ve Okul Aile Birliği tarafından düzenlenen bu tören, ders yılının sona erdiği günü takip eden haftalar içinde belirli bir günde yapılır. Bu törene o yıl mezun olan öğrenciler, velileri, öğretmenler, Eğitim Vakfı ve Mezunlar Derneği yöneticileri ve mezunlar katılırlar. Törende Okul Müdürü, Son Sınıfların Müdür Yardımcısı, Okul Birincisi, camia kuruluşlarının temsilcileri ve protokoldan katılanlar duygularını ifade ederler. İlk üç dereceye giren mezunlar kuruluşlarca ödüllendirilir. Daha sonra Okul Birincisi yaş kütüğüne plaket çakar ve okul flamasını törenle Lise 2. sınıf birincisine teslim eder. Mezunlar keplerini attıktan sonra, Okul Aile Birliğince mezunlara ve konuklara ikramda bulunulur.
d.Okul Ormanına Fidan Dikimi Şenliği
Bu etkinliğin yapılabilmesi için okula tahsis edilmiş bir orman alanının bulunması gerekir. Bunun için okul yönetiminin Orman Bölge Müdürlüğüne öğrencilerde doğayı koruma duygusunu geliştirmek ve çevre bilincini geliştirmek amacıyla okul adına bir orman alanı tahsis edilmesi istenecektir. Bu konuda Vakıf veya Mezunlar Derneği de girişimde bulunabilir. Orman alanı tahsisinden sonra her yıl fidan dikim mevsiminde buraya öğrencilerle birlikte fidan dikim şenliği düzenlenir.
Bu konuda yine Vefa Lisesi örneğini vermek istiyorum. İstanbul - Kâğıthanede’ ki Alibey Barajı gölü havzasında DSİ tarafından 1974 yılında Mezunlar Derneğinin talebiyle tahsis edilen Vefa Ormanı'na her yıl Nisan ayının ikinci Pazar günü Mezunlar Derneğinin organizasyonuyla Fidan Dikim Şenliği yapılır. Katılımcılar okul bahçesinde toplandıktan sonra araçlarla Vefa Ormanı'na giderler. Vefalılar Derneği, temin ettiği fidanların dikimini sağladıktan sonra katılımcılara ikramda bulunur. Etkinlik bu aşamada bir pikniğe ve bir şenliğe dönüşür.
e.Kültür ve Sanat Şenliği / Kültür ve Sanat Haftası
Her öğretim yılı sonunda sosyal etkinlik kulüplerinin veya özel kurulacak Şenlik Komitesi’nin etkinli olarak Kültür ve Sanat Şenliği/Kültür ve Sanat Haftası yapılır. Bu etkinliğin amacı, öğrencilerin entelektüel boyutunu, kültür ve sanata verdiği değeri ortaya koymak, öğretim yılının yorgunluğunu bahar coşkusu ile gidermektir. İki veya üç gün süren etkinlik çerçevesinde gençlik konserleri, söyleşiler, paneller, şiir, tiyatro ve müzik etkinlikleri gerçekleştirilir, sergiler açılır.
Bu etkinlik çerçevesinde Şenlik Komitesi’nce Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni de yapılabilir. Komite, tüm okul öğrencilerine uyguladığı anketle o yıl sinema, müzik, tiyatro, edebiyat ve medya alanında başarılı olan eser ve isimleri belirler. Bu eserler ve isimler, yapılan bir törenle ödüllendirilir. Bu törenin, medyatik yönü ağır bastığından okul tanıtımında önemli bir katkısı vardır. Bu bağlamda Vefa Lisesi’nde 15 yıldır başarıyla uygulanmakta olan Kemal Sunal Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni’ni örnek gösterebiliriz.
2.DİĞER ETKİNLİKLER
a.Okul Müzesi Oluşturulması
Müzeler, toplumların, kurumların ve kişilerin geçmişine ışık tutan en önemli mekanlardır. Toplumsal hafızayı muhafaza eden en önemli kültür kurumlarıdır. Bunun için okulların görünür mekanlarında veya uygun bir yerinde mutlaka Okul Müzesinin kurulmasında yarar vardır. Bu müzelerin kurumsallaşma ve aidiyet oluşması yönlerinden de önemi büyüktür.
Okul müzesinde; geçmiş dönemlere ait ders kitapları, eğitim araçları, laboratuar malzemeleri, eğitim belgeleri, okul müdürleri, ünlü öğretmenlerin,mezunların ve başarılı öğrencilerin resimleri, okul yıllıkları, dergileri, başarı belgeleri, okulun kazandığı kupalar ve şiltlere yer verilebilir. Okul mezunları ile okulda görev yapan öğretmenlerin kitapları da müzede sergilenebilir.
b.Okul Marşı Yazılması
Tarihi kurumların çoğunda okul marşları okunmaktadır. Bu, öğrencilerde kurumsal aidiyeti güçlendiren bir olgudur. Eğer okul marşı yoksa, yazılması için bir yarışma düzenlenebilir.
c. Okul Rozeti Yaptırılması
Okul rozetinin de okulun tanıtımı, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumsal kültürün oluşmasında önemli rolü vardır. Okul rozeti bulunmayan okulların da oluşturulması için gerekli çalışmayı yapmaları gerekir.
ç. Yaş Kütüğü Oluşturulması
Öğretim yılı sonunda düzenlenen mezuniyet törenlerinde Okul Birincisi’ninplaket çakacağı bir yaş kütüğünün de, yoksa temin edilmesinde yarar bulunmaktadır. Bu da kurumsal hafızayı yansıtan önemli bir öğedir.
d. Şeref/Onur Defteri
Okulun özel günlerine veya önemli törenlerine katılan protokol kişilerinin, ünlü mezunların, emekli öğretmenlerin duygu ve izlenimlerini yazacağı birŞeref/Onur Defteri bulundurulmalıdır.
e. Üniversite-Lise İşbirliği
Her ilimizde en az bir üniversite bulunmaktadır. Okulların eğitim kalitelerini yükseltmek için mutlaka üniversitelerle, özellikle Eğitim, Edebiyat ve Fen Fakülteleri ile işbirliği yapılması gerekmektedir.
f. Üniversite Ziyaretleri
Öğrencilerin mezuniyetten sonra daha bilinçli tercih yapabilmeleri için kendi illeri dışında bulunan üniversitelere randevu alarak ziyaret etmelerinde büyük yararlar bulunmaktadır. Bu konuda görev, okulların Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Servislerine düşmektedir. Ayrıca bu geziler o illerdeki müzelerin ve tarihi mekanların ziyareti ile bir kültür gezisine dönüştürülebilir.
g.Kariyer Günleri
Öğrencilerin ilgi duyduğu meslekler veya branşlar hakkında bilgilenmeleri için okullarda Kariyer Günleri düzenlenmedir. Bu konuda üniversitelerle işbirliği yapılabilir veya mesleğinde başarılı mezunlar veya uzman kişilerle öğrenciler bir konferans veya söyleşi ortamında bir araya getirilebilir.
h. Mentorluk Çalışmaları
Mentorluk, deneyimli ve konusunda uzman bir kişinin (mentor) bilgi ve deneyimini, diğer bir kişiye (mentee-protege) aktardığı ve ona örnek olduğu, öğrenme ve gelişim ilişkisidir. Bazı tarihi liselerimizde bu çalışmalar Mezunlar Derneklerince organize edilmekte ve bu konuda mentor olarak mezunlardan yararlanılmaktadır. Okulun son sınıf öğrencileri ilgi duydukları mesleklerde öğretim yılı boyunca mentor mezunlardan bilgi almaktadırlar. Bir mentor, bir veya birkaç öğrencinin eğitimini üstlenmektedir. Bu konuda İstanbul Erkek Liseliler Derneği’nden (ielder) bilgi alınabilir.
i. Önemli Gün ve Ünlü Kişileri Anma Etkinlikleri
Kurum kültürünün canlı tutulması, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumun tanıtılması yönünden okul ve toplum için önemli günlerin ve okulun kurucusu, ünlü mezunları ve lider şahsiyetlerin doğum veya ölüm günleri vesilesiyle anma etkinlikleri düzenlenmesinde yarar bulunmaktadır. Bunun için Yıllık Etkinlik Takvimi hazırlanmalıdır.
3.ÖĞRENCİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Okullarda yapılan etkinliklerin çoğu Öğrenci Etkinlik Kulüpleri vasıtasıyla yürütülmektedir. Bu kulüpler,Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’ne göre kurulmakta ve çalışmalarını yürütmektedir. Her okul, kendi imkan ve ihtiyaçlarına göre Etkinlik Kulüpleri kurmaktadır. Bu konuda bir fikir vermek amacıyla okullarda kurulabilecek Etkinlik Kulüplerinin isimlerini konularına göre üç bölüm içinde vereceğim. Burada önemli olan her öğrencinin en az bir kulüpte yer almasını sağlamak ve her kulübün başına yetkin bir Danışman Öğretmen veya Usta Öğreticiyi görevlendirmektir.
A.SOSYAL, KÜLTÜREL VE SANATSAL ETKİNLİK KULÜPLERİ
Edebiyat Kulübü, Tiyatro Kulübü, Şiir Kulübü, Münazara Kulübü, Sosyal Bilimler Kulübü, Felsefe ve Davranış Bilimleri Kulübü, Demokrasi ve İnsan Hakları Kulübü, Atatürkçü Düşünce Kulübü, Ekoloji ve Hayvanları Koruma Kulübü, Sosyal Sorumluluk Kulübü, Tarih/Sanat Tarihi Kulübü, Coğrafya/Gezi Kulübü, Birleşmiş Milletler Modeli (Mun) Kulübü, İngilizce Konuşma Kulübü, Ekonomi ve Girişimcilik Kulübü, Turizm Gezi ve İnceleme Kulübü, Folklor ve Dans Kulübü, Müzik Kulübü, Plastik Sanatlar Kulübü, Resim ve Fotoğrafçılık Kulübü, Yayın, İletişim Kulübü, Kütüphanecilik Kulübü, Kızılay-Yeşilay Kulübü, Sivil Savunma Kulüb
B.FEN, BİLİM VE TEKNOLOJİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Fen, Proje ve Bilim Kulübü, İnovasyon Kulübü, Robotik Kulübü, Satranç/Akıl Oyunları Kulübü, Proje ve Tasarım Kulübü, Matematik Kulübü, Fizik Kulübü, Kimya Kulübü, Biyoloji Kulüb
C.SPORTİF ETKİNLİK KULÜPLERİ
Spor Kulübü, Doğa Sporları Kulübü, İzcilik Kulübü, Bisiklet Kulübü, Basketbol Kulübü, Voleybol Kulübü, Masa Tenisi Kulübü
4.2020 YILINA DAİR ÖZEL NOT
Bilindiği gibi 2020 yılı milli egemenliğin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu 23 Nisan 1920 tarihinin 100. yıldönümüdür. Kurtuluş Savaşı’nı da yöneten bu meclisin kuruluşunun 100. yılının okullarımızda çok kapsamlı bir şekilde kutlanması gerekmektedir. Egemenlik ve bağımsızlık kavramlarının bu etkinliklerde öne çıkarılması gerekmektedir. Bu etkinlikler çerçevesinde Şiir ve Kompozisyon Yarışmaları, Resim Yarışmaları, Konferans, Açık Oturum, Söyleşi, Şiir ve Müzik Dinletileri, Resim ve Fotoğraf Sergileri, Kitap Sergileri düzenlenebilir. Ayrıca Ankara’daki 1., 2. ve 3. TBMM binalarına ve Anıtkabir’e geziler düzenlenebilir.
Bu önerilerimin, eğitim yöneticileri ve öğretmenlerimize 2019-2020 öğretim yılından itibaren yapacakları çalışmalarda yararlı olmasını diler, eğitim camiası olarak başarılı bir öğretim yılı geçirmemizi temenni ederim.
Son Güncelleme: Salı, 24 Eylül 2019 15:24
Gösterim: 12870