Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Ünlü İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali'nin New York'taki bir sanat galerisinde sergilenen tablosu çalındı.
Venus Over Manhattan Sanat Galerisi yetkilileri, "Cartel des Don Juan Tenorio" adlı tablonun müşteri gibi davranan bir kişi tarafından çalındığını açıkladı.
Güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerde hırsız, güvenlik görevlisinden fotoğraf çekmek için izin istiyor, güvenlik görevlisi uzaklaşır uzaklaşmaz tabloyu duvardan indirip yanında getirdiği büyük siyah bir torbaya koyuyor.
Dali'nin 1949 yılında tamamladığı tabloya yaklaşık 150 bin dolar değer biçiliyor.
Koleksiyoncu Adam Lindemann'a ait Venus Over Manhattan Sanat Galerisi, Mayıs ayında açılmıştı. Galeride 19. yüzyıla ait eserler sergileniyordu.
(ahaber)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ünlü İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali'nin New York'taki bir sanat galerisinde sergilenen tablosu çalındı.
Venus Over Manhattan Sanat Galerisi yetkilileri, "Cartel des Don Juan Tenorio" adlı tablonun müşteri gibi davranan bir kişi tarafından çalındığını açıkladı.
Güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerde hırsız, güvenlik görevlisinden fotoğraf çekmek için izin istiyor, güvenlik görevlisi uzaklaşır uzaklaşmaz tabloyu duvardan indirip yanında getirdiği büyük siyah bir torbaya koyuyor.
Dali'nin 1949 yılında tamamladığı tabloya yaklaşık 150 bin dolar değer biçiliyor.
Koleksiyoncu Adam Lindemann'a ait Venus Over Manhattan Sanat Galerisi, Mayıs ayında açılmıştı. Galeride 19. yüzyıla ait eserler sergileniyordu.
(ahaber)
Son Güncelleme: Cumartesi, 23 Haziran 2012 12:37
Gösterim: 6245
Bağcılar Belediyesi tarafından, Kadın ve Aile Kültür Sanat Merkezi’nde bir yıl boyunca eğitim alan kursiyerlere sertifikaları verildi.
Bağcılar Kadın ve Aile Kültür Sanat Merkezi Bahçesi’nde düzenlenen “Yılsonu Etkinliği ve Sertifika Programı”na Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ve eşi Emine Çağrıcı’nın yanı sıra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun eşi Gül Mutlu, Bağcılar Kaymakamı Veysel Yurdakul’un eşi Emine Yurdakul, AK Parti İstanbul Milletvekili ve Bağcılar Kurucu Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık’ın eşi ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Kadınların toplumdaki değerini belirten Bağacılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı, “Farklılığı fark ettiren eller, kadın kültür ve sanat merkezinde bağcılardaki çalışmalarla kurumsallaşmış oldu. Eğer çalışmak geleceğe yönelikse meyvesi de güzel oluyor. İşbirliği içinde yönettiğim çalışmalarda 30’un üzerinde meslek edinme kursu gerçekleştiriyoruz. Bugün en büyük sivil toplum hareketi, meslek edinme kursu İstanbul Meslek Edinme Kursları’dır. Günümüzde talep o kadar çok ki bu kurslar yetersiz hale geldi. Daha fazla yapmak için, Güneşli bölgemizi de ihale aşamasına getirdik. Bu yılda inşallah daha fazla yapmak için başlayacağız” dedi.
Sertifika törenine iştirak eden İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun eşi Gül Mutlu, kursiyerlerin sevincine ortak olmanın kendilerine sevinç verdiğini dile getirerek, “Tohumlar atıldı, ekinler biçildi. Kursiyerler sertifikalarını almayı hak etti. Bize de bu güzel günde sizlerin arasında olmak, bu güzel paylaşımda yer almak kaldı. Biliyoruz ki acılar ve sevinçler paylaşıldıkça kıymet buluyor. Sizlerin arasında olmak benim için çok özel ve güzel. Aldığınız her sertifika bizler almış kadar kıymetli” şeklinde konuştu.
Programın sonunda, en yaşlı kursiyer unvanını alarak konuşma yapan Gülseren Malkoç, “Kendi çabamla katkı yapmaya çalışan bir ablanızım. 6 ay eğitim alarak hemşirelik yaptım sokak sokak gezdim. Bilgisayardan anlamıyordum. Bu sefer bilgisayar eğitimi alacağım öğreneceğim. Kendi ellerimle işlerimi halledeceğim dedim ve aldım. Aynı zamanda diksiyon derslerine de girdim onun sertifikasını da inşallah alacağım” dedi.
Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, katılımlarından dolayı Gül Mutlu’ya bir tablo hediye etti. Eğitimlerini tamamlayan yaklaşık 1200 kadın, sertifikalarını protokol konuklarının elinden alarak, hatıra fotoğrafı çektirdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bağcılar Belediyesi tarafından, Kadın ve Aile Kültür Sanat Merkezi’nde bir yıl boyunca eğitim alan kursiyerlere sertifikaları verildi.
Bağcılar Kadın ve Aile Kültür Sanat Merkezi Bahçesi’nde düzenlenen “Yılsonu Etkinliği ve Sertifika Programı”na Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı ve eşi Emine Çağrıcı’nın yanı sıra İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun eşi Gül Mutlu, Bağcılar Kaymakamı Veysel Yurdakul’un eşi Emine Yurdakul, AK Parti İstanbul Milletvekili ve Bağcılar Kurucu Belediye Başkanı Feyzullah Kıyıklık’ın eşi ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Kadınların toplumdaki değerini belirten Bağacılar Belediye Başkanı Lokman Çağrıcı, “Farklılığı fark ettiren eller, kadın kültür ve sanat merkezinde bağcılardaki çalışmalarla kurumsallaşmış oldu. Eğer çalışmak geleceğe yönelikse meyvesi de güzel oluyor. İşbirliği içinde yönettiğim çalışmalarda 30’un üzerinde meslek edinme kursu gerçekleştiriyoruz. Bugün en büyük sivil toplum hareketi, meslek edinme kursu İstanbul Meslek Edinme Kursları’dır. Günümüzde talep o kadar çok ki bu kurslar yetersiz hale geldi. Daha fazla yapmak için, Güneşli bölgemizi de ihale aşamasına getirdik. Bu yılda inşallah daha fazla yapmak için başlayacağız” dedi.
Sertifika törenine iştirak eden İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun eşi Gül Mutlu, kursiyerlerin sevincine ortak olmanın kendilerine sevinç verdiğini dile getirerek, “Tohumlar atıldı, ekinler biçildi. Kursiyerler sertifikalarını almayı hak etti. Bize de bu güzel günde sizlerin arasında olmak, bu güzel paylaşımda yer almak kaldı. Biliyoruz ki acılar ve sevinçler paylaşıldıkça kıymet buluyor. Sizlerin arasında olmak benim için çok özel ve güzel. Aldığınız her sertifika bizler almış kadar kıymetli” şeklinde konuştu.
Programın sonunda, en yaşlı kursiyer unvanını alarak konuşma yapan Gülseren Malkoç, “Kendi çabamla katkı yapmaya çalışan bir ablanızım. 6 ay eğitim alarak hemşirelik yaptım sokak sokak gezdim. Bilgisayardan anlamıyordum. Bu sefer bilgisayar eğitimi alacağım öğreneceğim. Kendi ellerimle işlerimi halledeceğim dedim ve aldım. Aynı zamanda diksiyon derslerine de girdim onun sertifikasını da inşallah alacağım” dedi.
Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı, katılımlarından dolayı Gül Mutlu’ya bir tablo hediye etti. Eğitimlerini tamamlayan yaklaşık 1200 kadın, sertifikalarını protokol konuklarının elinden alarak, hatıra fotoğrafı çektirdi.
Son Güncelleme: Cumartesi, 23 Haziran 2012 12:07
Gösterim: 5066
23 Eylül 2012 tarihinde yapılacak 2012 Kamu Personel Seçme Sınavına başvurular 18 Haziran 2012 tarihinde başladı. Sınava, 2.500.000 adayın başvuru yapması bekleniyor.
Sağlık Aktüel'in haberine göre, ÖSYM Başkanlığı tarafından yapılacak, 2012 Kamu Personel Seçme Sınavına başvuru işlemleri 18 Haziran 2012 tarihinde başladı. Sınav için, 21 Haziran 2012 tarihine kadar toplam 355.046 aday sınav ücretini yatırırken, 174.186 aday başvuru işlemini tamamladı.
Sınava başvurular 11 Temmuz 2012 tarihinde sona erecek. 2012 KPSS sınavına, ortaöğretim ve ön lisans düzeyinde yaklaşık 2.500.000 adayın başvuru yapması bekleniyor. 23 Eylül 2012 tarihinde yapılacak sınav için, başvuru sonuçlarına bağlı diğer hazırlık çalışmalarının hemen başlaması zorunlu olduğundan başvuru süresinin uzatılmayacağı belirtildi.
Başvurunun son günlerinde yapılan başvurular nedeniyle başvuru merkezlerindeki yoğunluğun adayın mağduriyetine yol açacak bir durum oluşturmaması için, ortaöğretim mezunu tüm adaylar ile bireysel başvuru hakkı olmayan ön lisans mezunu adayların bir an önce başvuru merkezlerinden başvurularını tamamlamaları gerektiği, internet üzerinden bireysel başvuru yapacak adayların da en kısa sürede başvurularını yapmaları yararlarına olacağı belirtildi.
Sınav ücretini yatırıp başvuru işlemini tamamlayan adayların ise başvuru bilgilerini, başvuru süresi içinde ÖSYM'nin http://ais.osym.gov.tr internet adresinden kontrol ederek başvuru kayıt bilgilerinin bir dökümünü edinmeleri ve bu dökümü, sınavın diğer tüm aşamalarında gerekeceğinden özenle saklamalarının önemine değinildi.
(sabah)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
23 Eylül 2012 tarihinde yapılacak 2012 Kamu Personel Seçme Sınavına başvurular 18 Haziran 2012 tarihinde başladı. Sınava, 2.500.000 adayın başvuru yapması bekleniyor.
Sağlık Aktüel'in haberine göre, ÖSYM Başkanlığı tarafından yapılacak, 2012 Kamu Personel Seçme Sınavına başvuru işlemleri 18 Haziran 2012 tarihinde başladı. Sınav için, 21 Haziran 2012 tarihine kadar toplam 355.046 aday sınav ücretini yatırırken, 174.186 aday başvuru işlemini tamamladı.
Sınava başvurular 11 Temmuz 2012 tarihinde sona erecek. 2012 KPSS sınavına, ortaöğretim ve ön lisans düzeyinde yaklaşık 2.500.000 adayın başvuru yapması bekleniyor. 23 Eylül 2012 tarihinde yapılacak sınav için, başvuru sonuçlarına bağlı diğer hazırlık çalışmalarının hemen başlaması zorunlu olduğundan başvuru süresinin uzatılmayacağı belirtildi.
Başvurunun son günlerinde yapılan başvurular nedeniyle başvuru merkezlerindeki yoğunluğun adayın mağduriyetine yol açacak bir durum oluşturmaması için, ortaöğretim mezunu tüm adaylar ile bireysel başvuru hakkı olmayan ön lisans mezunu adayların bir an önce başvuru merkezlerinden başvurularını tamamlamaları gerektiği, internet üzerinden bireysel başvuru yapacak adayların da en kısa sürede başvurularını yapmaları yararlarına olacağı belirtildi.
Sınav ücretini yatırıp başvuru işlemini tamamlayan adayların ise başvuru bilgilerini, başvuru süresi içinde ÖSYM'nin http://ais.osym.gov.tr internet adresinden kontrol ederek başvuru kayıt bilgilerinin bir dökümünü edinmeleri ve bu dökümü, sınavın diğer tüm aşamalarında gerekeceğinden özenle saklamalarının önemine değinildi.
(sabah)
Son Güncelleme: Cumartesi, 23 Haziran 2012 11:35
Gösterim: 4925
National Geographic dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre her14 günde dünya üzerinde konuşulan bir dil yok oluyor.
Kabile dilleri dahil, dünyada toplam 7 bin civarında farklı dilin var olduğu tahmin edilirken bu dillerin en az yarısının terk edilmek üzere olduğu belirtiliyor. Araştırmada, çoğu yerel olan bu dillerin yerlerini İngilizce, İspanyolca ve Mandarince gibi belli coğrafyalarda yaygın konuşulan dillere bıraktığın ifade ediliyor
Bir dil sessiz kalınca ne olur?
Rusya’nın kuzeyinde ve özerk bir bölge olan Tuva’da, Tuva dilinin yanı sıra Rusça ve İngilizce konuşuluyor. Yüzyıllardır aynı bölgede geleneksel bir yaşam süren Tuvalıların, bazı adetlerini anlatmak için seçtikleri kelimelerin başka bir dilde tam karşılığı bulunamıyor. Örneğin hayvanlara karşı merhamet ve şefkatin ifadesi olarak, kesim yaparken bir tören düzenleniyor. Tuvalıların dillerine mal olan bu törene ve kesme biçimine verilen isim ‘khoj özeeri’. Bu kelimenin diğer dillerdeki karşılığını bulmak için bir ya da birden fazla cümle kurmak gerekiyor. Yazıda bu ve buna benzer birçok örnek, dillerin kültürle olan bağlantısına örnek olarak gösteriliyor. Dillerin yok olmasıyla birlikte bu kültürel özelliklerin de zamanla kaybolacağı vurgulanıyor.
Yaklaşık 7 milyar insanın yaşadığı tahmin edilen dünyada, yaşayan 7 bin farklı dilin her birine istatistiksel anlamda 1 milyon kişi düşüyor. Ancak dünya nüfusunun yüzde 85’i yaygın olan 85 dili konuşurken yalnızca 8,5 milyon insan 3 bin 500 farklı dili paylaşıyor. Ana dili İngilizce olan nüfusun 328 milyon olduğu belirtilirken, Mandarince konuşan kişi sayısının yaklaşık 845 milyon olduğu belirtiliyor. Dünyanın en az konuşulan dillerinden biri olan Tuva dilinin ise yalnızca 235 bin konuşanı bulunuyor. Dilbilimcilere göre, önümüzdeki yüzyıl içinde 3 bin 500 dil unutulma tehlikesiyle karşı karşıya. Binden fazla yerel dil, şu an kritik ya da yok olmak üzere olan diller listesinde yer alıyor.
Korumak için ne yapılabilir?
Araştırmada, globalleşme ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte sınırların kalktığı ve bu sebeple yerel dillere olan ilginin azaldığı söyleniyor. Teknoloji, ticaret ve iletişim dünyasına hakim olan dillerin bir cazibe unsuru haline geldiği belirtiliyor. Bu sebeple ailelerin çocuklarını yabancı dil öğrenme konusunda yönlendirdikleri belirtilirken göçler sebebiyle yeni nesiller yerel dili öğrenemiyor. Bunun yanı sıra küçük kabilelerin daha da bölünerek yalnızca gruplar halinde yaşamasının da bu süreçte etkili olduğu ifade ediliyor.
Dilbilimciler, kritik olarak belirlenen ve listeye alınan dilleri korumaya yönelik çalışmalar yürütüyor. Bu kapsamda telaffuz bilgileri kaydedilirken sözlük çalışmaları yapılıyor. Ancak bir dilin hayatta kalması için bu çalışmaların yeterli olmadığını ve bunu ancak o dili konuşanların koruyabileceğinden bahsediliyor. Araştırma yapmak için ABD’nin uzak coğrafyalarındaki bir köye giden iki dilbilimci, yerel dillerin korunması ile ilgili ümitsizliğini şu sözlerle anlatıyor: “Bir genç yanımıza geldi ve bize şarkı söylemek istediğini söyledi. Heyecanla bekledik ve genç bilinen bir rapçinin bilinen bir şarkısını söylemeye başladı. Dillerin ne kadar yoğun bir aşınmaya maruz kaldığını ve dilleri korumanın zorluğunu o zaman fark ettim.”
(haberler)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
National Geographic dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre her14 günde dünya üzerinde konuşulan bir dil yok oluyor.
Kabile dilleri dahil, dünyada toplam 7 bin civarında farklı dilin var olduğu tahmin edilirken bu dillerin en az yarısının terk edilmek üzere olduğu belirtiliyor. Araştırmada, çoğu yerel olan bu dillerin yerlerini İngilizce, İspanyolca ve Mandarince gibi belli coğrafyalarda yaygın konuşulan dillere bıraktığın ifade ediliyor
Bir dil sessiz kalınca ne olur?
Rusya’nın kuzeyinde ve özerk bir bölge olan Tuva’da, Tuva dilinin yanı sıra Rusça ve İngilizce konuşuluyor. Yüzyıllardır aynı bölgede geleneksel bir yaşam süren Tuvalıların, bazı adetlerini anlatmak için seçtikleri kelimelerin başka bir dilde tam karşılığı bulunamıyor. Örneğin hayvanlara karşı merhamet ve şefkatin ifadesi olarak, kesim yaparken bir tören düzenleniyor. Tuvalıların dillerine mal olan bu törene ve kesme biçimine verilen isim ‘khoj özeeri’. Bu kelimenin diğer dillerdeki karşılığını bulmak için bir ya da birden fazla cümle kurmak gerekiyor. Yazıda bu ve buna benzer birçok örnek, dillerin kültürle olan bağlantısına örnek olarak gösteriliyor. Dillerin yok olmasıyla birlikte bu kültürel özelliklerin de zamanla kaybolacağı vurgulanıyor.
Yaklaşık 7 milyar insanın yaşadığı tahmin edilen dünyada, yaşayan 7 bin farklı dilin her birine istatistiksel anlamda 1 milyon kişi düşüyor. Ancak dünya nüfusunun yüzde 85’i yaygın olan 85 dili konuşurken yalnızca 8,5 milyon insan 3 bin 500 farklı dili paylaşıyor. Ana dili İngilizce olan nüfusun 328 milyon olduğu belirtilirken, Mandarince konuşan kişi sayısının yaklaşık 845 milyon olduğu belirtiliyor. Dünyanın en az konuşulan dillerinden biri olan Tuva dilinin ise yalnızca 235 bin konuşanı bulunuyor. Dilbilimcilere göre, önümüzdeki yüzyıl içinde 3 bin 500 dil unutulma tehlikesiyle karşı karşıya. Binden fazla yerel dil, şu an kritik ya da yok olmak üzere olan diller listesinde yer alıyor.
Korumak için ne yapılabilir?
Araştırmada, globalleşme ve iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte sınırların kalktığı ve bu sebeple yerel dillere olan ilginin azaldığı söyleniyor. Teknoloji, ticaret ve iletişim dünyasına hakim olan dillerin bir cazibe unsuru haline geldiği belirtiliyor. Bu sebeple ailelerin çocuklarını yabancı dil öğrenme konusunda yönlendirdikleri belirtilirken göçler sebebiyle yeni nesiller yerel dili öğrenemiyor. Bunun yanı sıra küçük kabilelerin daha da bölünerek yalnızca gruplar halinde yaşamasının da bu süreçte etkili olduğu ifade ediliyor.
Dilbilimciler, kritik olarak belirlenen ve listeye alınan dilleri korumaya yönelik çalışmalar yürütüyor. Bu kapsamda telaffuz bilgileri kaydedilirken sözlük çalışmaları yapılıyor. Ancak bir dilin hayatta kalması için bu çalışmaların yeterli olmadığını ve bunu ancak o dili konuşanların koruyabileceğinden bahsediliyor. Araştırma yapmak için ABD’nin uzak coğrafyalarındaki bir köye giden iki dilbilimci, yerel dillerin korunması ile ilgili ümitsizliğini şu sözlerle anlatıyor: “Bir genç yanımıza geldi ve bize şarkı söylemek istediğini söyledi. Heyecanla bekledik ve genç bilinen bir rapçinin bilinen bir şarkısını söylemeye başladı. Dillerin ne kadar yoğun bir aşınmaya maruz kaldığını ve dilleri korumanın zorluğunu o zaman fark ettim.”
(haberler)
Son Güncelleme: Cumartesi, 23 Haziran 2012 11:53
Gösterim: 3918
Bankalar, tüketiciden para toplamada sınır tanımıyor. Kart borcunu telefon ya da mesajla bildirmek 5 lira oldu.
Bankaların müşterilerinden çeşitli adlar altında aldıkları paralarda yeni yöntemler ortaya çıkıyor. Kredi kartıaidatı ve hesap işletim ücreti ile başlayan para toplama işi artık, atılan her SMS'e kadar uzadı. Bazı bankaların uygulamaya koyduğu ve kredi kartı borçlarını bildiren 'sesli ya da mesajla bildirim sistemi' için tüketiciden arama başına 5 lira ücret alınıyor. Türkiye'de 50 milyonun üzerinde kredi kartı olduğu düşünüldüğünde, bankaların talep ettiği miktar büyük rakamlara ulaşıyor.
Dava açılabilir
Tüketicinin isteği dışında gönderilen SMS, mail, mektup gibi bildirilerden de 5'er liradan başlayan ücretler talep ediliyor. Bankalar bu ücretleri hesap özetlerine yansıtmaya başlayınca, itiraz eden tüketicilere de, "Yaptığımız yasal ve sözleşmeye uygun" cevabı veriliyor. Bankalar "Sözleşmeye yazılmak kaydıyla ücret talep edilebilir" savunmasını yaparken, uzmanlar tek taraflı ve tüketici ile müzakere edilmeden konulan maddelerin 'haksız şart' olarak kabul edildiğini belirtiyor. Bu şekilde gerek yerel mahkemelerde gerekse Yargıtay'da birçok dosyanın tek taraflı sözleşme yüzünden tüketici lehine sonuçlandığını söyleyen uzmanlar, "Vatandaşlar bu tür ücret kesintileri için bankalara itiraz etmeliler. Eğer itirazlarından bir sonuç alamazlarsa, bağlı bulundukları kaymakamlıklardaki Tüketici Hakem Heyetleri'ne başvurmalılar" tavsiyesinde bulunuyor.
(milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bankalar, tüketiciden para toplamada sınır tanımıyor. Kart borcunu telefon ya da mesajla bildirmek 5 lira oldu.
Bankaların müşterilerinden çeşitli adlar altında aldıkları paralarda yeni yöntemler ortaya çıkıyor. Kredi kartıaidatı ve hesap işletim ücreti ile başlayan para toplama işi artık, atılan her SMS'e kadar uzadı. Bazı bankaların uygulamaya koyduğu ve kredi kartı borçlarını bildiren 'sesli ya da mesajla bildirim sistemi' için tüketiciden arama başına 5 lira ücret alınıyor. Türkiye'de 50 milyonun üzerinde kredi kartı olduğu düşünüldüğünde, bankaların talep ettiği miktar büyük rakamlara ulaşıyor.
Dava açılabilir
Tüketicinin isteği dışında gönderilen SMS, mail, mektup gibi bildirilerden de 5'er liradan başlayan ücretler talep ediliyor. Bankalar bu ücretleri hesap özetlerine yansıtmaya başlayınca, itiraz eden tüketicilere de, "Yaptığımız yasal ve sözleşmeye uygun" cevabı veriliyor. Bankalar "Sözleşmeye yazılmak kaydıyla ücret talep edilebilir" savunmasını yaparken, uzmanlar tek taraflı ve tüketici ile müzakere edilmeden konulan maddelerin 'haksız şart' olarak kabul edildiğini belirtiyor. Bu şekilde gerek yerel mahkemelerde gerekse Yargıtay'da birçok dosyanın tek taraflı sözleşme yüzünden tüketici lehine sonuçlandığını söyleyen uzmanlar, "Vatandaşlar bu tür ücret kesintileri için bankalara itiraz etmeliler. Eğer itirazlarından bir sonuç alamazlarsa, bağlı bulundukları kaymakamlıklardaki Tüketici Hakem Heyetleri'ne başvurmalılar" tavsiyesinde bulunuyor.
(milliyet)
Son Güncelleme: Cumartesi, 23 Haziran 2012 10:09
Gösterim: 4298

