Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ilköğretim 1’inci sınıf öğrencilerini karne stresinden kurtarmak için, notla değerlendirme yapılmamasına yönelik çalışma başlattı.
Yapılan çalışmaya göre ilköğretim 1’inci sınıf öğrencileri mevcut sistemde olduğu gibi karne alacak, ama not verilmeyecek. Öğrenciler karnelerinde notla değil, davranış puanları ile değerlendirilecek. Yeni sistemle beraber öğrencilere; oyunla, resim ve müzik ağırlıklı derslerle okuma ve yazma öğretmeyi planlayan Bakanlık, minik öğrencilerin daha 5.5 yaşında not stresi yaşamalarının da önüne geçmeyi hedefliyor.
(hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: İlköğretim ve Liseler
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ilköğretim 1’inci sınıf öğrencilerini karne stresinden kurtarmak için, notla değerlendirme yapılmamasına yönelik çalışma başlattı.
Yapılan çalışmaya göre ilköğretim 1’inci sınıf öğrencileri mevcut sistemde olduğu gibi karne alacak, ama not verilmeyecek. Öğrenciler karnelerinde notla değil, davranış puanları ile değerlendirilecek. Yeni sistemle beraber öğrencilere; oyunla, resim ve müzik ağırlıklı derslerle okuma ve yazma öğretmeyi planlayan Bakanlık, minik öğrencilerin daha 5.5 yaşında not stresi yaşamalarının da önüne geçmeyi hedefliyor.
(hürriyet)
Son Güncelleme: Çarşamba, 23 May 2012 09:23
Gösterim: 4287
”Yeni eğitim sisteminde toplumsal talepler dikkate alınmalıdır, ilkokul öğrencilerine din eğitimi imkanı sağlanması hususu tartışılmalıdır”
”4 4 4: Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması” çalıştayı sonuç bildirisinde ailelerin ve öğretmenlerin yeni eğitim düzenlemesi hakkında ciddi endişeleri bulunduğu ve yeni sistem hakkında yeterli bilgilendirmenin yapılması gerektiği belirtilerek, ”Yeni eğitim sisteminde toplumsal talepler dikkate alınmalıdır, ilkokul öğrencilerine din eğitimi imkanı sağlanması hususu tartışılmalıdır” denildi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ve Siyaset Ekonomi Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) işbirliğiyle SAÜ’de düzenlenen ”4 4 4: Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması” konulu çalıştay sona erdi.
Çalıştayın ardından açıklanan sonuç bildirisinde anasınıfına başlama yaşı için 48-66 ay yerine, 54-66 ayın esas alınması gerektiği belirtilerek, 60-66 aylık çocukların okula başlamasının sisteme bağlanması, veli, sınıf öğretmeni, rehber öğretmen ve müdürlerin de karar alma süreçlerinde yer almaları gerektiği ifade edildi.
Öğretmen yetiştirme programlarının yeni yasal düzenlemedeki yeterlilikleri sağlayacak şekilde gözden geçirilmesi gerektiği kaydedilen bildiride, şu görüşlere yer verildi: ”Yeni eğitim sisteminde (özellikle seçmeli dersler belirlenirken), toplumsal talepler dikkate alınmalıdır. Örneğin, ilkokul öğrencilerine din eğitimi imkanı sağlanması hususu tartışılmalıdır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, 1. sınıftan itibaren müfredatta yer alabilir. Ayrıca, farklı din ve mezheplere göre seçmeli dersler sunulmalıdır. Türkiye’de konuşulan dillerin öğretimi talepleri de dikkate alınmalıdır. Sınıf mevcutları azaltılmalı ve ihtiyaca binaen öğretmen ataması yapılmalıdır. Mevcut eğitim sisteminde ciddi eşitsizlikler bulunmaktadır. Eğitim sisteminin kalitesini arttırmaya yönelik çalışmalar sürdürülmelidir.
Eğitim sistemindeki yeniden düzenlemenin başarılı olması için öğretmenler sürece dahil edilmelidir. Özellikle, bu çerçevede okulda olumlu bir atmosfer oluşturulması, öğrenen okul mantığının yerleştirilmesi, idari kadronun liderlik özellikleriyle donatılması, öğretmenlerin haklarının düşünülmesi gereklidir.”
”Kapalı köy okulları, mümkün olduğunca aktif hale getirilmelidir”
Okula devamsızlık ve terk konusunun özellikle ortaöğretimde ciddi bir sorun teşkil ettiğine işaret edilen bildiride, sorunun çözümü için gerekli çalışmaların etkinleştirilmesi gerektiği vurgulandı.
Ortaokul ara sınıflardan imam hatip okullarına geçiş talebi bulunduğu, Milli Eğitim Bakanlığı ile bu konuda çalışma yapılması gerektiği belirtilen bildiri, şöyle devam etti:
”Bir mahalde imam-hatip ortaokulu veya lisesi için talep varsa, bu talep bakanlık tarafından karşılanmalıdır. Din eğitiminin doğuracağı personel ihtiyacı hususunda, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görevli 13 bin ilahiyat mezunu personelden yararlanılabilir. Okul yılının uzamaması ve yabancı dil eğitiminin etkinleştirilmesi için isteyen okulların yabancı dil ağırlıklı 5. ve 9. sınıf açması sağlanmalıdır. dil eğitimi gibi gerekçelerle kademeler arası geçişlerde bir yıl ara verme tartışılmalıdır.
Okuldaki fiziki ortamlar, çocukların gelişimsel özelliklerine, derslerin mahiyetine uygun şekilde ve kademeler göz önüne alınarak tasarlanmalıdır. Kapalı köy okulları, mümkün olduğunca aktif hale getirilmelidir. Bu çerçevede, en az 10 öğrenci yerine 5 öğrencisi olan köylerde de okul-sınıf açılabilmelidir. Öğrenciyi taşımak yerine, öğretmeni taşıyan bir sistem değerlendirmeye ve tartışmaya açılmalıdır. Seçmeli derslerin verimli bir şekilde uygulanabilmesi için okul içinde derslerin mahiyetine uygun yeni mekanlar oluşturulmalıdır.”
”Öğrencilerin ikametleri ile okullar arasındaki mesafeler dikkate alınmalıdır”
Kademeler arası geçişler sonrası öğrencilerin uyum sorunlarının azaltılması için çalışma yapılması gerektiği ifade edilen bildiride, seçmeli derslerin esnek ve kur sistemi olarak kurgulanması, öğrencilerin sınıf ayrımı olmaksızın seçmeli derslere istediği zaman başlayabilmesi gerektiği kaydedildi.
Kazanılmış yeterliliklerin belgelendirilmesi ve derslerden muafiyetin sağlanması gerektiğine vurgu yapılan bildiri, şöyle sona erdi:
”İlk iki sınıf programları, özellikle ilk okuma ve yazma öğretimi çerçevesinde yeniden ele alınmalı ve programların daha etkin bir şekilde uygulanması için çalışmalar yapılmalıdır. İlköğretim okullarının kademelendirilmesiyle öğrencilerin ilk ve ortaokulları belirlenirken, öğrencilerin ikametleri ile okullar arasındaki mesafeler dikkate alınmalıdır.
Yeni eğitim düzenlemesinin uygulama süreci ilgili kurumlar ve bağımsız kuruluşlar tarafından izlenmeli, bu konuda yapılacak araştırmalar desteklenmeli ve sistemin geliştirilmesi için öneriler yetkililerle paylaşılmalıdır.”
(milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: İlköğretim ve Liseler
”Yeni eğitim sisteminde toplumsal talepler dikkate alınmalıdır, ilkokul öğrencilerine din eğitimi imkanı sağlanması hususu tartışılmalıdır”
”4 4 4: Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması” çalıştayı sonuç bildirisinde ailelerin ve öğretmenlerin yeni eğitim düzenlemesi hakkında ciddi endişeleri bulunduğu ve yeni sistem hakkında yeterli bilgilendirmenin yapılması gerektiği belirtilerek, ”Yeni eğitim sisteminde toplumsal talepler dikkate alınmalıdır, ilkokul öğrencilerine din eğitimi imkanı sağlanması hususu tartışılmalıdır” denildi.
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ve Siyaset Ekonomi Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) işbirliğiyle SAÜ’de düzenlenen ”4 4 4: Eğitim Sisteminin Yeniden Yapılandırılması” konulu çalıştay sona erdi.
Çalıştayın ardından açıklanan sonuç bildirisinde anasınıfına başlama yaşı için 48-66 ay yerine, 54-66 ayın esas alınması gerektiği belirtilerek, 60-66 aylık çocukların okula başlamasının sisteme bağlanması, veli, sınıf öğretmeni, rehber öğretmen ve müdürlerin de karar alma süreçlerinde yer almaları gerektiği ifade edildi.
Öğretmen yetiştirme programlarının yeni yasal düzenlemedeki yeterlilikleri sağlayacak şekilde gözden geçirilmesi gerektiği kaydedilen bildiride, şu görüşlere yer verildi: ”Yeni eğitim sisteminde (özellikle seçmeli dersler belirlenirken), toplumsal talepler dikkate alınmalıdır. Örneğin, ilkokul öğrencilerine din eğitimi imkanı sağlanması hususu tartışılmalıdır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, 1. sınıftan itibaren müfredatta yer alabilir. Ayrıca, farklı din ve mezheplere göre seçmeli dersler sunulmalıdır. Türkiye’de konuşulan dillerin öğretimi talepleri de dikkate alınmalıdır. Sınıf mevcutları azaltılmalı ve ihtiyaca binaen öğretmen ataması yapılmalıdır. Mevcut eğitim sisteminde ciddi eşitsizlikler bulunmaktadır. Eğitim sisteminin kalitesini arttırmaya yönelik çalışmalar sürdürülmelidir.
Eğitim sistemindeki yeniden düzenlemenin başarılı olması için öğretmenler sürece dahil edilmelidir. Özellikle, bu çerçevede okulda olumlu bir atmosfer oluşturulması, öğrenen okul mantığının yerleştirilmesi, idari kadronun liderlik özellikleriyle donatılması, öğretmenlerin haklarının düşünülmesi gereklidir.”
”Kapalı köy okulları, mümkün olduğunca aktif hale getirilmelidir”
Okula devamsızlık ve terk konusunun özellikle ortaöğretimde ciddi bir sorun teşkil ettiğine işaret edilen bildiride, sorunun çözümü için gerekli çalışmaların etkinleştirilmesi gerektiği vurgulandı.
Ortaokul ara sınıflardan imam hatip okullarına geçiş talebi bulunduğu, Milli Eğitim Bakanlığı ile bu konuda çalışma yapılması gerektiği belirtilen bildiri, şöyle devam etti:
”Bir mahalde imam-hatip ortaokulu veya lisesi için talep varsa, bu talep bakanlık tarafından karşılanmalıdır. Din eğitiminin doğuracağı personel ihtiyacı hususunda, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görevli 13 bin ilahiyat mezunu personelden yararlanılabilir. Okul yılının uzamaması ve yabancı dil eğitiminin etkinleştirilmesi için isteyen okulların yabancı dil ağırlıklı 5. ve 9. sınıf açması sağlanmalıdır. dil eğitimi gibi gerekçelerle kademeler arası geçişlerde bir yıl ara verme tartışılmalıdır.
Okuldaki fiziki ortamlar, çocukların gelişimsel özelliklerine, derslerin mahiyetine uygun şekilde ve kademeler göz önüne alınarak tasarlanmalıdır. Kapalı köy okulları, mümkün olduğunca aktif hale getirilmelidir. Bu çerçevede, en az 10 öğrenci yerine 5 öğrencisi olan köylerde de okul-sınıf açılabilmelidir. Öğrenciyi taşımak yerine, öğretmeni taşıyan bir sistem değerlendirmeye ve tartışmaya açılmalıdır. Seçmeli derslerin verimli bir şekilde uygulanabilmesi için okul içinde derslerin mahiyetine uygun yeni mekanlar oluşturulmalıdır.”
”Öğrencilerin ikametleri ile okullar arasındaki mesafeler dikkate alınmalıdır”
Kademeler arası geçişler sonrası öğrencilerin uyum sorunlarının azaltılması için çalışma yapılması gerektiği ifade edilen bildiride, seçmeli derslerin esnek ve kur sistemi olarak kurgulanması, öğrencilerin sınıf ayrımı olmaksızın seçmeli derslere istediği zaman başlayabilmesi gerektiği kaydedildi.
Kazanılmış yeterliliklerin belgelendirilmesi ve derslerden muafiyetin sağlanması gerektiğine vurgu yapılan bildiri, şöyle sona erdi:
”İlk iki sınıf programları, özellikle ilk okuma ve yazma öğretimi çerçevesinde yeniden ele alınmalı ve programların daha etkin bir şekilde uygulanması için çalışmalar yapılmalıdır. İlköğretim okullarının kademelendirilmesiyle öğrencilerin ilk ve ortaokulları belirlenirken, öğrencilerin ikametleri ile okullar arasındaki mesafeler dikkate alınmalıdır.
Yeni eğitim düzenlemesinin uygulama süreci ilgili kurumlar ve bağımsız kuruluşlar tarafından izlenmeli, bu konuda yapılacak araştırmalar desteklenmeli ve sistemin geliştirilmesi için öneriler yetkililerle paylaşılmalıdır.”
(milliyet)
Son Güncelleme: Salı, 22 May 2012 15:31
Gösterim: 2743
Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'da, Guinness rekorlar kitabına girebilmek için düzenlenen ''mezuniyet töreni
Guinness rekorlar kitabına en fazla öğrencinin katılımıyla ''uyumlu dans'' kategorisine girmek için Avrupa'nın 10 ülkesinde, çeşitli okullarca organize edilen ''mezuniyet töreni
Bosna-Hersek'te de başkent Saraybosna başta olmak üzere Mostar, Tuzla, Zenica, Bosanska Gradişka, Travnik, Cazin ve Bihaç kentlerinde söz konusu etkinlik kapsamında lise son sınıfa giden öğrenciler dans gösterisi yaptı.
Başkent Saraybosna'nın merkezinde bulunan Çocuklar Parkı'nda toplanan 700 genç, Johann Strauss'un "Fledermauss-Quadrille" eseri eşliğinde 6 dakika boyunca dans ederek, diğer ülkelerdeki arkadaşlarıyla aynı etkinliğe katıldı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: İlköğretim ve Liseler
Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'da, Guinness rekorlar kitabına girebilmek için düzenlenen ''mezuniyet töreni
Guinness rekorlar kitabına en fazla öğrencinin katılımıyla ''uyumlu dans'' kategorisine girmek için Avrupa'nın 10 ülkesinde, çeşitli okullarca organize edilen ''mezuniyet töreni
Bosna-Hersek'te de başkent Saraybosna başta olmak üzere Mostar, Tuzla, Zenica, Bosanska Gradişka, Travnik, Cazin ve Bihaç kentlerinde söz konusu etkinlik kapsamında lise son sınıfa giden öğrenciler dans gösterisi yaptı.
Başkent Saraybosna'nın merkezinde bulunan Çocuklar Parkı'nda toplanan 700 genç, Johann Strauss'un "Fledermauss-Quadrille" eseri eşliğinde 6 dakika boyunca dans ederek, diğer ülkelerdeki arkadaşlarıyla aynı etkinliğe katıldı.
Son Güncelleme: Cuma, 18 May 2012 17:27
Gösterim: 2116
Edirne'de bir öğretmen ve 2 öğrencisi kulak çınlamasını tedavi etmek amacıyla geliştirdikleri ve dünya çapında 1576 proje arasından ilk dörde kalan ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' projesi ile dünya dördüncüsü oldu.
Keşan Anadolu Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Hasan Avcu ile öğrenciler Betül Büdün ve Melek Danacı kulak çınlamasını tedavi etmek amacıyla ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' projesi geliştirdi.
Geliştirilen projeyle Türkiye'de düzenlenen İnepo Çevre Proje Olimpiyatları'nda birinci olan ekip, ABD'de yapılan ''Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı İntel-ISEF Proje Olimpiyatları'nda Türkiye'yi temsil etme hakkı kazandı.
Geçen hafta Pittsburg'da 68 ülkeden 1576 projenin yarıştığı proje olimpiyatlarında Türkiye'yi temsil eden grubun ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' projesi dünya dördüncüsü oldu.
Bir çok bilim adamı ve teknoloji firmalarının takip ettiği olimpiyatlarda, Türk ekibin projesinin başta dünya devi Apple'ın ve bir çok firmanın patentini almak için teklifte bulunduğu belirtildi.
''Bu başarı Türkiye'nin başarısıdır''
Başarılı öğrenciler yurda dönüşlerinde Edirne Valisi Gökhan Sözer'i makamında ziyaret etti.
Vali Sözer, projenin Türkiye çapında yapılan yarışmalarda birinci olduktan sonra dünya çapında çok önemli bir başarıya imza attığını söyledi. Öğrencileri ABD'ye gönderirken projenin derece alacağını tahmin ettiklerini anlatan Vali Sözer, ''Biz öğrencilerimizi ABD'ye gönderirken hem heyecanlı hemde ümitliydik. Bizim için bu okulumuzun, bu öğretmen ve öğrencilerimizin elde ettiği başarı önemlidir. Bu başarı Türkiye'nin bir başarısıdır. Ben projede emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Ama öğrencilerimizi herkesten çok tebrik ediyorum. Bizi gururlandırdılar, sevindirdiler'' diye konuştu.
Projenin mimarlarından Betül Büdün ise Türkiye'de ve dünyada kesin bir tedavisi olmayan kulak çınlamasını geliştirdikleri ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' ile tedavi ettiklerini belirtti.
Proje kapsamında 30 hasta üzerinde çalışmalar yaptıklarını anlatan Büdün,''Kulak çınlaması olan hastalar üzerinde yaptığımız çalışmalarda geliştirdiğimiz arı sesi veren kulaklığın hastalardan yüzde 87'sinde olumlu sonuç verdiğini gördük. Bizler Türkiye'de ve dünyada tedavisi olmayan kulak çınlamasını arı sesi frekansıyla tedavi etmeyi başardık'' diye konuştu.
Projenin ABD'de çok dikkat çektiğini ifade eden Büdün, başta Apple'ın kurucusu ve ortaklarından olan bir doktor olmak üzere bir çok kişinin projenin patentini almak için teklifte bulunduğunu belirtti.
Edirne Valisi Sözer, proje ekibini başarılarından dolayı kutlayarak, her birini çeyrek Cumhuriyet altını ile ödüllendirdi.
Kulaklık nasıl çalışıyor?
Öğrencilerin geliştirdiği manyetik rezonans arı kulaklığında, kulaklıklar içindeki modüllere göre ayarlanan özel bal arıları, kulaktaki çınlamayı algılamasıyla, çınlamaya karşı ses frekansı gönderiyor. Böylece işitme sistemi içinde doğan kulak çınlamasını işitilmez hale getirerek bloke ediyor.
Kulakta bulunan sinir liflerini onarıcı etkisi sayesinde bu tedavi ile bazı hastaların kulak çınlaması tamamıyla ortadan kaldırılıyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: İlköğretim ve Liseler
Edirne'de bir öğretmen ve 2 öğrencisi kulak çınlamasını tedavi etmek amacıyla geliştirdikleri ve dünya çapında 1576 proje arasından ilk dörde kalan ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' projesi ile dünya dördüncüsü oldu.
Keşan Anadolu Meslek Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Hasan Avcu ile öğrenciler Betül Büdün ve Melek Danacı kulak çınlamasını tedavi etmek amacıyla ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' projesi geliştirdi.
Geliştirilen projeyle Türkiye'de düzenlenen İnepo Çevre Proje Olimpiyatları'nda birinci olan ekip, ABD'de yapılan ''Uluslararası Bilim ve Mühendislik Fuarı İntel-ISEF Proje Olimpiyatları'nda Türkiye'yi temsil etme hakkı kazandı.
Geçen hafta Pittsburg'da 68 ülkeden 1576 projenin yarıştığı proje olimpiyatlarında Türkiye'yi temsil eden grubun ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' projesi dünya dördüncüsü oldu.
Bir çok bilim adamı ve teknoloji firmalarının takip ettiği olimpiyatlarda, Türk ekibin projesinin başta dünya devi Apple'ın ve bir çok firmanın patentini almak için teklifte bulunduğu belirtildi.
''Bu başarı Türkiye'nin başarısıdır''
Başarılı öğrenciler yurda dönüşlerinde Edirne Valisi Gökhan Sözer'i makamında ziyaret etti.
Vali Sözer, projenin Türkiye çapında yapılan yarışmalarda birinci olduktan sonra dünya çapında çok önemli bir başarıya imza attığını söyledi. Öğrencileri ABD'ye gönderirken projenin derece alacağını tahmin ettiklerini anlatan Vali Sözer, ''Biz öğrencilerimizi ABD'ye gönderirken hem heyecanlı hemde ümitliydik. Bizim için bu okulumuzun, bu öğretmen ve öğrencilerimizin elde ettiği başarı önemlidir. Bu başarı Türkiye'nin bir başarısıdır. Ben projede emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Ama öğrencilerimizi herkesten çok tebrik ediyorum. Bizi gururlandırdılar, sevindirdiler'' diye konuştu.
Projenin mimarlarından Betül Büdün ise Türkiye'de ve dünyada kesin bir tedavisi olmayan kulak çınlamasını geliştirdikleri ''Manyetik rezonans arı kulaklığı'' ile tedavi ettiklerini belirtti.
Proje kapsamında 30 hasta üzerinde çalışmalar yaptıklarını anlatan Büdün,''Kulak çınlaması olan hastalar üzerinde yaptığımız çalışmalarda geliştirdiğimiz arı sesi veren kulaklığın hastalardan yüzde 87'sinde olumlu sonuç verdiğini gördük. Bizler Türkiye'de ve dünyada tedavisi olmayan kulak çınlamasını arı sesi frekansıyla tedavi etmeyi başardık'' diye konuştu.
Projenin ABD'de çok dikkat çektiğini ifade eden Büdün, başta Apple'ın kurucusu ve ortaklarından olan bir doktor olmak üzere bir çok kişinin projenin patentini almak için teklifte bulunduğunu belirtti.
Edirne Valisi Sözer, proje ekibini başarılarından dolayı kutlayarak, her birini çeyrek Cumhuriyet altını ile ödüllendirdi.
Kulaklık nasıl çalışıyor?
Öğrencilerin geliştirdiği manyetik rezonans arı kulaklığında, kulaklıklar içindeki modüllere göre ayarlanan özel bal arıları, kulaktaki çınlamayı algılamasıyla, çınlamaya karşı ses frekansı gönderiyor. Böylece işitme sistemi içinde doğan kulak çınlamasını işitilmez hale getirerek bloke ediyor.
Kulakta bulunan sinir liflerini onarıcı etkisi sayesinde bu tedavi ile bazı hastaların kulak çınlaması tamamıyla ortadan kaldırılıyor.
Son Güncelleme: Salı, 22 May 2012 10:08
Gösterim: 2304
Sakarya'da YGS'ye giren ve LYS'ye hazırlanan öğrencilere sınav kaygılarının belirlenmesi için yapılan ankette kaygı verici sonuçlar ortaya çıktı, öğrenciler üniversite sınavını tehdit olarak görüyor .
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Zafer Danış gözetiminde, bölüm öğrencilerinin Serdivan Lisesi son sınıf öğrencilerine yaptığı anket üniversite sınavına giren öğrencilerin birçok kaygı taşıdığını ortaya çıkardı. Anketle öğrencilerin sınav kaygısını etkileyen faktörlerden 'başkalarının görüşü, kendi görüşleri, gelecekle ilgili endişeleri, sınava hazırlanmakla ilgili endişeleri, sınav sürecine ilişkin bedensel ve zihinsel tepkiler ve genel sınav kaygısına ilişkin durumları ele alındı. 153 öğrenci ile yapılan ankette öğrencilerin yüzde 73'ü sınavı bir kriz dönemi, yüzde 80'ni ise geleceği için bir tehdit olarak görüyor. Öğrencilerin yüzde 86'sı ise sınavdaki başarısının gelecekteki mutluluğunun ve başarısının tek ölçütü olarak algılıyor.
Anket sonuçlarını değerlendiren Sosyal Hizmet Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Zafer Danış, öğrencilerin sınava yönelik kaygılarını tetikleyen birçok unsurun bulunduğunu söyledi. Danış, ailenin tutumu, arkadaş ortamı, her geçen gün değişen sınav sistemi, okul ortamı ve öğretmenlerin öğrencilere karşı olan tutumlarının öğrencilerin sınav kaygısı üzerinde belirleyici rol oynadığını kaydetti.
Her bir öğrenci için sınav kaygısını etkileyen faktörlerin analiz edilerek, velilere mektupla gönderildiğini ve tavsiyelerde bulunduklarını vurgulayan Danış, ailelerin öğrencilerin sınav kaygısının azaltılmasında önemli rol oynayabileceklerini kaydetti.
77'si erkek, 76'sı kız toplam 153 öğrenci ile yüz yüze yapılan ankette çıkan sonuçlar şöyle:
133 öğrenci (yüzde 86) sınavlardaki başarılarının gelecekteki mutluluğunun ve başarısının tek ölçütü olarak düşünüyor.
113 öğrenci (yüzde 73) sınavı bir kriz dönemi olarak görmektedir. 52 öğrenci sınava hazırlanırken iştahsızlık, uykusuzluk, gerginlik gibi birçok bedensel rahatsızlıkla mücadele etmek zorunda kalıyor.
97 öğrenci (yüzde 63) sınava hazırlanırken veya sınav esnasında çevresinde olup bitenden fazlasıyla etkilenmekte ve dikkatini toplamakta güçlük çekiyor.
123 (yüzde 80) öğrenci sınavlarda kendine güvenmediğini, sınavların varlığını geleceği için bir tehdit olarak görüyor.
87 öğrenci (yüzde 56) başkalarının görüşüne büyük önem veriyor.
79 öğrenci (yüzde 51) sınavlardaki başarısını kendisine olan saygısı ile eşdeğer görüyor.
(zaman)
Üst Kategori: ROOT Kategori: İlköğretim ve Liseler
Sakarya'da YGS'ye giren ve LYS'ye hazırlanan öğrencilere sınav kaygılarının belirlenmesi için yapılan ankette kaygı verici sonuçlar ortaya çıktı, öğrenciler üniversite sınavını tehdit olarak görüyor .
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Sosyal Hizmet Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Zafer Danış gözetiminde, bölüm öğrencilerinin Serdivan Lisesi son sınıf öğrencilerine yaptığı anket üniversite sınavına giren öğrencilerin birçok kaygı taşıdığını ortaya çıkardı. Anketle öğrencilerin sınav kaygısını etkileyen faktörlerden 'başkalarının görüşü, kendi görüşleri, gelecekle ilgili endişeleri, sınava hazırlanmakla ilgili endişeleri, sınav sürecine ilişkin bedensel ve zihinsel tepkiler ve genel sınav kaygısına ilişkin durumları ele alındı. 153 öğrenci ile yapılan ankette öğrencilerin yüzde 73'ü sınavı bir kriz dönemi, yüzde 80'ni ise geleceği için bir tehdit olarak görüyor. Öğrencilerin yüzde 86'sı ise sınavdaki başarısının gelecekteki mutluluğunun ve başarısının tek ölçütü olarak algılıyor.
Anket sonuçlarını değerlendiren Sosyal Hizmet Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Zafer Danış, öğrencilerin sınava yönelik kaygılarını tetikleyen birçok unsurun bulunduğunu söyledi. Danış, ailenin tutumu, arkadaş ortamı, her geçen gün değişen sınav sistemi, okul ortamı ve öğretmenlerin öğrencilere karşı olan tutumlarının öğrencilerin sınav kaygısı üzerinde belirleyici rol oynadığını kaydetti.
Her bir öğrenci için sınav kaygısını etkileyen faktörlerin analiz edilerek, velilere mektupla gönderildiğini ve tavsiyelerde bulunduklarını vurgulayan Danış, ailelerin öğrencilerin sınav kaygısının azaltılmasında önemli rol oynayabileceklerini kaydetti.
77'si erkek, 76'sı kız toplam 153 öğrenci ile yüz yüze yapılan ankette çıkan sonuçlar şöyle:
133 öğrenci (yüzde 86) sınavlardaki başarılarının gelecekteki mutluluğunun ve başarısının tek ölçütü olarak düşünüyor.
113 öğrenci (yüzde 73) sınavı bir kriz dönemi olarak görmektedir. 52 öğrenci sınava hazırlanırken iştahsızlık, uykusuzluk, gerginlik gibi birçok bedensel rahatsızlıkla mücadele etmek zorunda kalıyor.
97 öğrenci (yüzde 63) sınava hazırlanırken veya sınav esnasında çevresinde olup bitenden fazlasıyla etkilenmekte ve dikkatini toplamakta güçlük çekiyor.
123 (yüzde 80) öğrenci sınavlarda kendine güvenmediğini, sınavların varlığını geleceği için bir tehdit olarak görüyor.
87 öğrenci (yüzde 56) başkalarının görüşüne büyük önem veriyor.
79 öğrenci (yüzde 51) sınavlardaki başarısını kendisine olan saygısı ile eşdeğer görüyor.
(zaman)
Son Güncelleme: Cumartesi, 12 May 2012 17:08
Gösterim: 4064

