Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
“Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz.” diyor Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı Talip Emiroğlu.
İşte Talip Emiroğlu ile özel röportaj;
Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı olan Talip Emiroğlu, farklı işler denemesine rağmen, kendisinin ve ailesinin eğitimciliği ağır basınca, hayatına bir eğitim yatırımcısı olarak yön vermeye karar veriyor. “İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenciydim” diyen Emiroğlu, eğitimin engin bir derya olduğunu ve idealindeki eğitimi kurabilmek için sürekli araştırdığını söylüyor.
Sayın Emiroğlu, eğitim sektörüne nasıl ve hangi düşünceyle girdiniz?
Ben öğretmen ağırlıklı bir ortamda yetiştim. Altı kuşak evvel büyük dedem bile eğitimciymiş. Emiroğlu Müderris Ali Efendi dedem… Ben de eğitimciyim. Dolayısıyla, denemiş olmama rağmen başka iş yapma şansım olmadı. Okul kurmasam, öğretmenlik yapacaktım. Yani genetik bir durum denebilir.
Öğrencilik yılarımdan beri sürekli eğitim sistemimizden şikayetçi oldum. Bu yüzden öğrenciliğimde biraz aykırıydım. İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenci oldum.
Okul kurma olayında beni en çok heyecanlandıran ve iten, idealimdeki eğitimi verebilme imkanına sahip olacağım, duygusuydu. İstediğim eğitimi verebiliyor muyum? Yani okullarımızda benim eleştirmeyeceğim eğitim standardına ulaşıldı mı? Bunu şöyle açıklayabilirim; araştırıyorsunuz, buluyorsunuz. Üzerinde haftalarca çalışıyorsunuz. Test ediyorsunuz. Başka şekilde, başka yerde yine deniyorsunuz. Tamam, diyorsunuz, bu doğru. Sonra anlıyorsunuz ki, bu doğru, bir sürü sizden uzaktaki yeni doğruları daha gerekli kılıyor. Hadi bakalım, kolay gelsin. Eğitim engin bir derya. Yüzüyorsun, yüzüyorsun sonu yok. Sadece geriye bakınca anlıyorsun ne kadar yüzdüğünü.
EĞİTİMDE YENİLİKLER MODA ANLAYIŞIYLA YAPILMAMALI
Son yıllarda eğitimde yeni modeller, yaklaşımlar konuşuluyor. Avrupa Koleji Okulları da yenilikçiler arasında… Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Ülkemiz 2000’li yıllardan itibaren hızlı bir şekilde dünyaya açılma sürecine girmiştir. Eğitimimizde bu süreçten etkilenerek yeni koşullara göre yeniden bir yapılanma ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Bu konuda özel okulların öncü rolünü görmek ve takdir etmek gerekmektedir. Ülkemizde yeni eğitim modelleri uygulamaya geçirilmekte, yeni projeler yaklaşımlar denenmektedir. Eğitim uzun soluklu bir perspektifi gerekli ve zorunlu kılar. Benimsenen model neyse bununla ilgili çok yönlü, ekip ruhuna dayalı sebat ve sabra dayalı bir çalışma kültürü yaratmak gerekmektedir. Eğitimde bir model denemek kolaydır. Bu modelin temelinde yatan anlayış ve vizyonu içselleştirmek önemlidir. Yoksa yurt dışındaki bir okulla anlaşıp bir model getirip onun alt yapısını oluşturmadan uygulamaya koymak, sonra da ondan vazgeçmek eğitimde yenileşmeye yönelik çabalara zarar verebilir. Bir eğitimci ve işletmeci olarak 2013 Türkiye’sinde gördüğüm, bu süreçlerin iyi yönetilmediği, biçimsel kaldığı, özüne inilemediği bunun için gerekli ön hazırlıkların yapılmadığı, bu tür yenilik girişimlerinin moda gibi algılandığı, reklama dönük yapıldığıdır. Bu konuda özel öğretim sektörü yapılan yenileşme projelerinin sonuçlarını alabilmek için başarısızlıklardan yılmamalı gerekli sabır ve sebatı göstermelidir. Yoksa her şeyi günübirlik bir anlayışla moda ve reklam haline sokarsak korkarım bundan en büyük zararı eğitim sektörü görür.
Size bir örnek vermek isterim;
Biz Kent State üniversitesi ile 13 yıl önce bir anlaşma yaptık. 4 yıl birlikte çalıştık. Kuracağımız okulun konseptini, kurumsal ve eğitimsel altyapısını, kadroları oluşturduk. Her bir birimin iş tanımını ve birbiri ile ilişkilerinin basamaklarını belirledik ve İstanbul’da Kent State Koleji’ni kurduk. 9 yıldır çift diploma veriyoruz. Diplomalar hem ülkemizde hem de ABD’de geçerlidir. Daha da önemlisi yeni bir sentez yarattık. Bu sentezin temelinde çok dilli, çok kültürlü dünya odaklı bir eğitim vizyonu ve Türkçe’nin yanında iki dili çok iyi konuşan insanlar yetiştirmek vardır. Ama eğitimimizin çekirdeğinin özünde iyi insan olma, insan olmanın sorumluluğunun ve nimetlerinin farkında olma, kendisi ve toplumla barışık olma vardır.
Yabancı okullarla yapılan işbirliklerinde hemen verim alınamıyor, karşılıklı güven tesis edilmesi lazım. Biz bu aşamaya 13 yılda geldik. Bu yüzden, şu anda Amerika ile yürütülen en aktif eğitim işbirliği bizim okullarımızdadır.
ARTIK TEK YABANCI DİL YETERLİ DEĞİL!
Çift yabancı dille eğitimi ilk uygulayan okulsunuz, değil mi?
Avrupa Koleji Okulları bundan 18 yıl önce çift yabancı dil uygulamalarını slogan düzeyinde değil, eylem düzeyinde başlatmış, bu konuda ülkemizde örnek olmuş bir okuldur. Biz bu okulları kurarken bugünle geleceği, bugünle geçmişi ülkemizle dünyayı aynı boylamda değerlendirdik. Dil bizim için insanların başka insanlarla kurduğu bir iletişim aracı değil, insana insanlığı, medeniyeti, kültürü bir bütün olarak kendine özgü renklerle ifade eden bir prizma olarak gördük. Bu açıdan bizim dil anlayışımızda diller birbirinin yabancısı değildir. Biz inanırız ki bütün diller kardeştir, bütün diller insanlığa eşsiz değerler ve anlamlar kazandıran birer kültür ve medeniyet ülkesidir. Eğitim bugünle beraber geleceği deyim yerinde ise aynı notada toplayabilme gücünün, vizyonunun hizmete ve kültüre dönük bir ifadesidir. Bugünkü kuşaklara sadece İngilizce ya da bir yabancı dil yeterli olabilir. Oysa 2023’lerin 2030’ların yetişkinlerine bir dil asla yetmez. Çünkü uluslar, kültürler kıtalar arasındaki sınırlar erişmiştir. Yabancı dil alanında okullarımızın başarısı uzak yakın bütün kurum ve kuruluşların takdir ettiği bir gerçektir. Nitekim 2013 SBS’de öğrencilerimizin %90’ı yabancı dil sorularını yüzde yüz doğru cevaplandırmışlardır. Diğer öğrenciler ise en fazla iki yanlış yapmışlardır.
SAĞLIK EĞİTİMİNDE İLERLEYECEĞİZ
Siz üniversitelerle ve akademisyenlerle süreklilik içinde çalışan bir okulsunuz, bunu açar mısınız?
Avrupa Koleji Okullarının diğer okullardan bir farkı da kurulduğundan bugüne kadar eğitim uzmanları ve akademik camia ile organik bir bütünlük içerisinde olmasıdır. İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Kent State Üniversitesi ile işbirliği protokollerimiz vardır. Bu protokoller 15 yıldır devam etmektedir. Çeşitli branşlardaki akademisyenlerden oluşan bilim kurulumuz var. Bilim kurulumuz okulumuzun eğitim öğretim stratejilerinin belirlenmesinde bizlere yol göstericilik yapmaktadır. Bu alandaki başarımızın önemli desteklerinden biriside onlardır.
Eğitim sistemini bir piramide benzetirsek, piramidin temeli okul öncesi eğitimdir. Zirvesi ise mesleki eğitimdir. Avrupa Okulları bu gerçekten yola çıkarak okul öncesi eğitimi çok değerli ve önemli saymaktadır. Mesleki eğitime verdiği değerin göstergesi olarak Avrupa Meslek Yüksekokulunu kurmuştur. Bu okul mesleki eğitim alanında nicelikten çok niteliğe önem vermektedir. Güçlü bir eğitim kadrosu vardır. Özellikle sağlık alanında büyüme ve geliştirme stratejisini benimsemiştir.
EĞİTİMLE TÜCCARLIK KARIŞTIRILMAMALI
Eğitimi finansal açıdan ele alacak olursak neler söylersiniz?
Ülkemizde çok önemli olduğu halde görmezden gelinen başka bir konuda, eğitimin finansmanıdır. Türk komu oyunda eğitimin önemsiz ve parasız bir hizmet olduğu algısı ne yazık ki çok yaygındır. Oysa annesinden biyolojik bir varlık olarak doğan bebeği sosyal kültürel ve toplumsal varlık haline gelmesini sağlayan hizmetin adı eğitimdir. Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz. Bir okul eğitim adına hizmet vermeye başlamışsa bu hizmet her koşulda en iyi olmak zorundadır. Bu açıdan eğitim işletmeciliği mal işletmeciliğinden çok farklı bir anlam taşır. Bu ayrımın ülkemizde yeterince yapıldığı düşüncesinde değilim. Bu alanda başta bütün eğitim sektörü olmak üzere özellikle özel eğitim sektörü çok daha ciddi ve nitelikli bir anlayış geliştirmek zorundadır. Rahmetli Prof. Dr. Erdoğan Alkin hocanın bir sözüyle açıklık getirmek isterim; ‘Tüccar daha çok kar görürse, düşmana bile silah satar’. Eğitimin tüccarı olmamak lazım. Eğitim işletmecisi ile eğitim tüccarlığını bir birinden ayırmak gerekir. Eğitimi diğer sektörlerle karıştırmamak lazım. Bizim sektörümüzün kendine has sorumlulukları var. Hassasiyetleri var. Tüccarlık yaparak bunları hiçe sayamayız.
Kimseyi incitmek istemem ama bazı arkadaşlarımız isteyerek veya istemeyerek işi oraya doğru götürüyor. Ben dünyada özel okulculuk yaparak süper zenginler arasına girmiş kimse tanımıyorum. Türkiye’de de bu mümkün değil. Öyle olsaydı zamanında Koç ve Sabancı bu işi bize bırakmazdı. Bizim işimiz gönül işi, emek işi, sevgi işi. Farklı sorumlulukları olan kutsal bir iş. Tüccarlığa müsait değildir.
MESLEKİ EĞİTİME BAKIŞI DEĞİŞTİRECEĞİZ
Siz Avrupa Meslek Yüksekokulu’nun da Mütevelli Heyeti Başkanısınız, mesleki eğitimde beklentinize ulaştınız mı?
Biz Türk mesleki eğitimine yeni bir boyut kazandırmada katkımız olsun diye bu okulu açtık. Elbette bu katkıyı başarıyla sağlıyoruz. Ancak mesleki öğretimin önünde imaj problemi hala aşılamadı. Eskiden beri, mesleki okullara zayıf, yoksul öğrenciler gider, algısı oluşmuş. Biz bunun böyle olmadığını önce iki yıl meslek edinip, sonra dilerse çalışırken, iki yıl daha okuyarak lisans tamamlanabileceği bilincini oturtmaya çalışıyoruz. Lisans yapıp işsiz olacağına, ön lisans yap işin olsun, sonra dilersen lisans tamamlarsın, diyoruz. Elbette biraz zamana ihtiyaç var. Ancak bazı meslekler için bize 4 yıl okutma hakkı verilmesi lazım. Mesela hemşirelik bir mesleki eğitim olmasına rağmen, biz iki yıllık olduğumuz için yetiştiremiyoruz. İki, üç ve dört yıllık mesleki eğitimleri meslek yüksekokulları yapabilmeli. Üniversiteler tamamen akademik eğitim yapmalı. Ayrıca askerlikle ilgili meslek yüksekokullarında okuyanlar hala mağdur. Lise mezunlarıyla eş tutulmamalı. Bir de meslek yüksekokulu öğrencilerine uzun vadeli eğitim kredisi verilmeli. Bunlar düzeltildiği takdirde inanıyorum ki, mesleki eğitimde özlediğimiz güzel sonuçlara ulaşacağız.
EKONOMİDE İLK 10 HEDEFİ ANCAK EĞİTİMLE BAŞARILABİLİR
Eğitimci olarak önemli hedefleriniz nelerdir?
Amacımız, küresel dünyada rekabet edebilecek insanlar yetiştirmektir. Bakın ülkemizin 2023 yılında dünyanın 10. büyük ekonomisi olma hedefi var. Bakıldığında iç dinamiklerimizle bunun gerçekleşmesi pek mümkün gözükmüyor. Her yıl yüzde 10 büyüsek (ki bu imkansız gibi), 10 yılda yüzde 100 büyümüş oluruz. Bu büyüme bizi ancak ilk 15 ekonomi içerisine sokabilir. Bu bile müthiş olur. Konulan hedefleri çürütmeye çalışma gibi bir gayretim yok. Bu hedefi koyanlar, iyi niyetli, ülkesini, milletini seven, daha iyi yerlerde görmek isteyen insanlar. Bu yüzden oldukça iyimser hedefler koydular. Milletine bu refahı yakıştırdılar. Ancak bu sadece iç dinamiklerimizi kullanarak mümkün görülmüyor. Dünya dinamiklerini de kullanabilmeliyiz. Bunun için dünya ile rekabet edebilen insanlar yetiştirmeliyiz. Teknoloji okur yazarlığı olan, yabancı dil problemi olmayan, ülkesini seven, hoş görülü, analitik insanlar yetiştirmekten söz ediyorum. İşte Avrupa Koleji İnovasyon Okulu bu noktada var.
İlk on hedefimiz ancak eğitimle mümkün olabilir. 2023 olmaz, 2033 olur. Ama önce bu problemimizi çözmemiz lazım. Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan, “6,5 yıl okumuşlukla, kişi başı yıllık 10 bin dolar gelirin üzerine çıkan başka bir ülke yok.” dedi. Bu eğitimle ekonomi arasındaki ilişkiyi çok güzel ifade ediyor. Ne zaman 12-13 yıla çıkarsak, o zaman ilk 10’lara gireriz.
Talip Emiroğlu’ndan…
* Herkesin alt kimliğine saygılıyım ama benim eğitim ilkem; Türk olduğunu unutmadan, dünyadan kopmadan, hoşgörülü, çok kültürlü eğitim.
*Her zaman benden iyilerle çalışmayı yeğledim ve onlara saygı duydum.
* Zor insan seçerim. İlişkilerim uzun süreli oldu, bu yüzden çevremde aynı insanları görebilirsiniz.
* Çok okul, çok öğrenci, çok para gibi bir derdim olmadı. Nicelikten ziyade, hep nitelikli eğitimin peşinde koştum.
*Bazı arkadaşların şevkini kırmak istemem ama, gazinocular kralı olur, tekstil kralı olur ama hiçbir zaman eğitimin kralı olamaz. Bu sektörü diğerleriyle karıştırmamak lazım. Farklı sorumluluklarımız olduğu unutulmamalıdır.
*Önceliğimiz yeni okul açmak değil, butik ve entegre özelliğimizi korumak, geliştirmektir.
* Ben kendim inovativim…
*220 yıl önce İstanbul’a gelip Müderris olduktan sonra, at üstünde Giresun’a dönüp okul açmış bir alimin (Emiroğlu Müderris Ali Efendi) torunuyum.
*25 yıl önceki yaşantım ile bu yılki arasında hiç fark olmadı. Topladığımız ücretleri yine eğitime yatırıyoruz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
“Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz.” diyor Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı Talip Emiroğlu.
İşte Talip Emiroğlu ile özel röportaj;
Avrupa Koleji Okulları, Kent State Koleji ve Avrupa Meslek Yüksekokulu Kurucu Başkanı olan Talip Emiroğlu, farklı işler denemesine rağmen, kendisinin ve ailesinin eğitimciliği ağır basınca, hayatına bir eğitim yatırımcısı olarak yön vermeye karar veriyor. “İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenciydim” diyen Emiroğlu, eğitimin engin bir derya olduğunu ve idealindeki eğitimi kurabilmek için sürekli araştırdığını söylüyor.
Sayın Emiroğlu, eğitim sektörüne nasıl ve hangi düşünceyle girdiniz?
Ben öğretmen ağırlıklı bir ortamda yetiştim. Altı kuşak evvel büyük dedem bile eğitimciymiş. Emiroğlu Müderris Ali Efendi dedem… Ben de eğitimciyim. Dolayısıyla, denemiş olmama rağmen başka iş yapma şansım olmadı. Okul kurmasam, öğretmenlik yapacaktım. Yani genetik bir durum denebilir.
Öğrencilik yılarımdan beri sürekli eğitim sistemimizden şikayetçi oldum. Bu yüzden öğrenciliğimde biraz aykırıydım. İtiraz eden, eleştiren, bazen tepki gösteren ve çoğu zaman sınırları zorlayan bir öğrenci oldum.
Okul kurma olayında beni en çok heyecanlandıran ve iten, idealimdeki eğitimi verebilme imkanına sahip olacağım, duygusuydu. İstediğim eğitimi verebiliyor muyum? Yani okullarımızda benim eleştirmeyeceğim eğitim standardına ulaşıldı mı? Bunu şöyle açıklayabilirim; araştırıyorsunuz, buluyorsunuz. Üzerinde haftalarca çalışıyorsunuz. Test ediyorsunuz. Başka şekilde, başka yerde yine deniyorsunuz. Tamam, diyorsunuz, bu doğru. Sonra anlıyorsunuz ki, bu doğru, bir sürü sizden uzaktaki yeni doğruları daha gerekli kılıyor. Hadi bakalım, kolay gelsin. Eğitim engin bir derya. Yüzüyorsun, yüzüyorsun sonu yok. Sadece geriye bakınca anlıyorsun ne kadar yüzdüğünü.
EĞİTİMDE YENİLİKLER MODA ANLAYIŞIYLA YAPILMAMALI
Son yıllarda eğitimde yeni modeller, yaklaşımlar konuşuluyor. Avrupa Koleji Okulları da yenilikçiler arasında… Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Ülkemiz 2000’li yıllardan itibaren hızlı bir şekilde dünyaya açılma sürecine girmiştir. Eğitimimizde bu süreçten etkilenerek yeni koşullara göre yeniden bir yapılanma ve dönüşüm süreci yaşamaktadır. Bu konuda özel okulların öncü rolünü görmek ve takdir etmek gerekmektedir. Ülkemizde yeni eğitim modelleri uygulamaya geçirilmekte, yeni projeler yaklaşımlar denenmektedir. Eğitim uzun soluklu bir perspektifi gerekli ve zorunlu kılar. Benimsenen model neyse bununla ilgili çok yönlü, ekip ruhuna dayalı sebat ve sabra dayalı bir çalışma kültürü yaratmak gerekmektedir. Eğitimde bir model denemek kolaydır. Bu modelin temelinde yatan anlayış ve vizyonu içselleştirmek önemlidir. Yoksa yurt dışındaki bir okulla anlaşıp bir model getirip onun alt yapısını oluşturmadan uygulamaya koymak, sonra da ondan vazgeçmek eğitimde yenileşmeye yönelik çabalara zarar verebilir. Bir eğitimci ve işletmeci olarak 2013 Türkiye’sinde gördüğüm, bu süreçlerin iyi yönetilmediği, biçimsel kaldığı, özüne inilemediği bunun için gerekli ön hazırlıkların yapılmadığı, bu tür yenilik girişimlerinin moda gibi algılandığı, reklama dönük yapıldığıdır. Bu konuda özel öğretim sektörü yapılan yenileşme projelerinin sonuçlarını alabilmek için başarısızlıklardan yılmamalı gerekli sabır ve sebatı göstermelidir. Yoksa her şeyi günübirlik bir anlayışla moda ve reklam haline sokarsak korkarım bundan en büyük zararı eğitim sektörü görür.
Size bir örnek vermek isterim;
Biz Kent State üniversitesi ile 13 yıl önce bir anlaşma yaptık. 4 yıl birlikte çalıştık. Kuracağımız okulun konseptini, kurumsal ve eğitimsel altyapısını, kadroları oluşturduk. Her bir birimin iş tanımını ve birbiri ile ilişkilerinin basamaklarını belirledik ve İstanbul’da Kent State Koleji’ni kurduk. 9 yıldır çift diploma veriyoruz. Diplomalar hem ülkemizde hem de ABD’de geçerlidir. Daha da önemlisi yeni bir sentez yarattık. Bu sentezin temelinde çok dilli, çok kültürlü dünya odaklı bir eğitim vizyonu ve Türkçe’nin yanında iki dili çok iyi konuşan insanlar yetiştirmek vardır. Ama eğitimimizin çekirdeğinin özünde iyi insan olma, insan olmanın sorumluluğunun ve nimetlerinin farkında olma, kendisi ve toplumla barışık olma vardır.
Yabancı okullarla yapılan işbirliklerinde hemen verim alınamıyor, karşılıklı güven tesis edilmesi lazım. Biz bu aşamaya 13 yılda geldik. Bu yüzden, şu anda Amerika ile yürütülen en aktif eğitim işbirliği bizim okullarımızdadır.
ARTIK TEK YABANCI DİL YETERLİ DEĞİL!
Çift yabancı dille eğitimi ilk uygulayan okulsunuz, değil mi?
Avrupa Koleji Okulları bundan 18 yıl önce çift yabancı dil uygulamalarını slogan düzeyinde değil, eylem düzeyinde başlatmış, bu konuda ülkemizde örnek olmuş bir okuldur. Biz bu okulları kurarken bugünle geleceği, bugünle geçmişi ülkemizle dünyayı aynı boylamda değerlendirdik. Dil bizim için insanların başka insanlarla kurduğu bir iletişim aracı değil, insana insanlığı, medeniyeti, kültürü bir bütün olarak kendine özgü renklerle ifade eden bir prizma olarak gördük. Bu açıdan bizim dil anlayışımızda diller birbirinin yabancısı değildir. Biz inanırız ki bütün diller kardeştir, bütün diller insanlığa eşsiz değerler ve anlamlar kazandıran birer kültür ve medeniyet ülkesidir. Eğitim bugünle beraber geleceği deyim yerinde ise aynı notada toplayabilme gücünün, vizyonunun hizmete ve kültüre dönük bir ifadesidir. Bugünkü kuşaklara sadece İngilizce ya da bir yabancı dil yeterli olabilir. Oysa 2023’lerin 2030’ların yetişkinlerine bir dil asla yetmez. Çünkü uluslar, kültürler kıtalar arasındaki sınırlar erişmiştir. Yabancı dil alanında okullarımızın başarısı uzak yakın bütün kurum ve kuruluşların takdir ettiği bir gerçektir. Nitekim 2013 SBS’de öğrencilerimizin %90’ı yabancı dil sorularını yüzde yüz doğru cevaplandırmışlardır. Diğer öğrenciler ise en fazla iki yanlış yapmışlardır.
SAĞLIK EĞİTİMİNDE İLERLEYECEĞİZ
Siz üniversitelerle ve akademisyenlerle süreklilik içinde çalışan bir okulsunuz, bunu açar mısınız?
Avrupa Koleji Okullarının diğer okullardan bir farkı da kurulduğundan bugüne kadar eğitim uzmanları ve akademik camia ile organik bir bütünlük içerisinde olmasıdır. İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Kent State Üniversitesi ile işbirliği protokollerimiz vardır. Bu protokoller 15 yıldır devam etmektedir. Çeşitli branşlardaki akademisyenlerden oluşan bilim kurulumuz var. Bilim kurulumuz okulumuzun eğitim öğretim stratejilerinin belirlenmesinde bizlere yol göstericilik yapmaktadır. Bu alandaki başarımızın önemli desteklerinden biriside onlardır.
Eğitim sistemini bir piramide benzetirsek, piramidin temeli okul öncesi eğitimdir. Zirvesi ise mesleki eğitimdir. Avrupa Okulları bu gerçekten yola çıkarak okul öncesi eğitimi çok değerli ve önemli saymaktadır. Mesleki eğitime verdiği değerin göstergesi olarak Avrupa Meslek Yüksekokulunu kurmuştur. Bu okul mesleki eğitim alanında nicelikten çok niteliğe önem vermektedir. Güçlü bir eğitim kadrosu vardır. Özellikle sağlık alanında büyüme ve geliştirme stratejisini benimsemiştir.
EĞİTİMLE TÜCCARLIK KARIŞTIRILMAMALI
Eğitimi finansal açıdan ele alacak olursak neler söylersiniz?
Ülkemizde çok önemli olduğu halde görmezden gelinen başka bir konuda, eğitimin finansmanıdır. Türk komu oyunda eğitimin önemsiz ve parasız bir hizmet olduğu algısı ne yazık ki çok yaygındır. Oysa annesinden biyolojik bir varlık olarak doğan bebeği sosyal kültürel ve toplumsal varlık haline gelmesini sağlayan hizmetin adı eğitimdir. Eğitim insanın değerli olduğuna ve en değerli hizmeti almaya hak ettiğine inanır. Örneğin turizm alanında üç yıldızlı, dört yıldızlı, beş yıldızlı hizmet tasarlayabilirsiniz. Oysa eğitimde bütün hizmetler beş yıldız olmak zorundadır. Beş yıldızlı hizmet kalite, para, ciddiyet, kadro ve duyarlılık demektir. Bu açıdan okulların hizmet kalitesine göre ücret almaları söz konusu olamaz. Bir okul eğitim adına hizmet vermeye başlamışsa bu hizmet her koşulda en iyi olmak zorundadır. Bu açıdan eğitim işletmeciliği mal işletmeciliğinden çok farklı bir anlam taşır. Bu ayrımın ülkemizde yeterince yapıldığı düşüncesinde değilim. Bu alanda başta bütün eğitim sektörü olmak üzere özellikle özel eğitim sektörü çok daha ciddi ve nitelikli bir anlayış geliştirmek zorundadır. Rahmetli Prof. Dr. Erdoğan Alkin hocanın bir sözüyle açıklık getirmek isterim; ‘Tüccar daha çok kar görürse, düşmana bile silah satar’. Eğitimin tüccarı olmamak lazım. Eğitim işletmecisi ile eğitim tüccarlığını bir birinden ayırmak gerekir. Eğitimi diğer sektörlerle karıştırmamak lazım. Bizim sektörümüzün kendine has sorumlulukları var. Hassasiyetleri var. Tüccarlık yaparak bunları hiçe sayamayız.
Kimseyi incitmek istemem ama bazı arkadaşlarımız isteyerek veya istemeyerek işi oraya doğru götürüyor. Ben dünyada özel okulculuk yaparak süper zenginler arasına girmiş kimse tanımıyorum. Türkiye’de de bu mümkün değil. Öyle olsaydı zamanında Koç ve Sabancı bu işi bize bırakmazdı. Bizim işimiz gönül işi, emek işi, sevgi işi. Farklı sorumlulukları olan kutsal bir iş. Tüccarlığa müsait değildir.
MESLEKİ EĞİTİME BAKIŞI DEĞİŞTİRECEĞİZ
Siz Avrupa Meslek Yüksekokulu’nun da Mütevelli Heyeti Başkanısınız, mesleki eğitimde beklentinize ulaştınız mı?
Biz Türk mesleki eğitimine yeni bir boyut kazandırmada katkımız olsun diye bu okulu açtık. Elbette bu katkıyı başarıyla sağlıyoruz. Ancak mesleki öğretimin önünde imaj problemi hala aşılamadı. Eskiden beri, mesleki okullara zayıf, yoksul öğrenciler gider, algısı oluşmuş. Biz bunun böyle olmadığını önce iki yıl meslek edinip, sonra dilerse çalışırken, iki yıl daha okuyarak lisans tamamlanabileceği bilincini oturtmaya çalışıyoruz. Lisans yapıp işsiz olacağına, ön lisans yap işin olsun, sonra dilersen lisans tamamlarsın, diyoruz. Elbette biraz zamana ihtiyaç var. Ancak bazı meslekler için bize 4 yıl okutma hakkı verilmesi lazım. Mesela hemşirelik bir mesleki eğitim olmasına rağmen, biz iki yıllık olduğumuz için yetiştiremiyoruz. İki, üç ve dört yıllık mesleki eğitimleri meslek yüksekokulları yapabilmeli. Üniversiteler tamamen akademik eğitim yapmalı. Ayrıca askerlikle ilgili meslek yüksekokullarında okuyanlar hala mağdur. Lise mezunlarıyla eş tutulmamalı. Bir de meslek yüksekokulu öğrencilerine uzun vadeli eğitim kredisi verilmeli. Bunlar düzeltildiği takdirde inanıyorum ki, mesleki eğitimde özlediğimiz güzel sonuçlara ulaşacağız.
EKONOMİDE İLK 10 HEDEFİ ANCAK EĞİTİMLE BAŞARILABİLİR
Eğitimci olarak önemli hedefleriniz nelerdir?
Amacımız, küresel dünyada rekabet edebilecek insanlar yetiştirmektir. Bakın ülkemizin 2023 yılında dünyanın 10. büyük ekonomisi olma hedefi var. Bakıldığında iç dinamiklerimizle bunun gerçekleşmesi pek mümkün gözükmüyor. Her yıl yüzde 10 büyüsek (ki bu imkansız gibi), 10 yılda yüzde 100 büyümüş oluruz. Bu büyüme bizi ancak ilk 15 ekonomi içerisine sokabilir. Bu bile müthiş olur. Konulan hedefleri çürütmeye çalışma gibi bir gayretim yok. Bu hedefi koyanlar, iyi niyetli, ülkesini, milletini seven, daha iyi yerlerde görmek isteyen insanlar. Bu yüzden oldukça iyimser hedefler koydular. Milletine bu refahı yakıştırdılar. Ancak bu sadece iç dinamiklerimizi kullanarak mümkün görülmüyor. Dünya dinamiklerini de kullanabilmeliyiz. Bunun için dünya ile rekabet edebilen insanlar yetiştirmeliyiz. Teknoloji okur yazarlığı olan, yabancı dil problemi olmayan, ülkesini seven, hoş görülü, analitik insanlar yetiştirmekten söz ediyorum. İşte Avrupa Koleji İnovasyon Okulu bu noktada var.
İlk on hedefimiz ancak eğitimle mümkün olabilir. 2023 olmaz, 2033 olur. Ama önce bu problemimizi çözmemiz lazım. Devlet Bakanımız Sayın Ali Babacan, “6,5 yıl okumuşlukla, kişi başı yıllık 10 bin dolar gelirin üzerine çıkan başka bir ülke yok.” dedi. Bu eğitimle ekonomi arasındaki ilişkiyi çok güzel ifade ediyor. Ne zaman 12-13 yıla çıkarsak, o zaman ilk 10’lara gireriz.
Talip Emiroğlu’ndan…
* Herkesin alt kimliğine saygılıyım ama benim eğitim ilkem; Türk olduğunu unutmadan, dünyadan kopmadan, hoşgörülü, çok kültürlü eğitim.
*Her zaman benden iyilerle çalışmayı yeğledim ve onlara saygı duydum.
* Zor insan seçerim. İlişkilerim uzun süreli oldu, bu yüzden çevremde aynı insanları görebilirsiniz.
* Çok okul, çok öğrenci, çok para gibi bir derdim olmadı. Nicelikten ziyade, hep nitelikli eğitimin peşinde koştum.
*Bazı arkadaşların şevkini kırmak istemem ama, gazinocular kralı olur, tekstil kralı olur ama hiçbir zaman eğitimin kralı olamaz. Bu sektörü diğerleriyle karıştırmamak lazım. Farklı sorumluluklarımız olduğu unutulmamalıdır.
*Önceliğimiz yeni okul açmak değil, butik ve entegre özelliğimizi korumak, geliştirmektir.
* Ben kendim inovativim…
*220 yıl önce İstanbul’a gelip Müderris olduktan sonra, at üstünde Giresun’a dönüp okul açmış bir alimin (Emiroğlu Müderris Ali Efendi) torunuyum.
*25 yıl önceki yaşantım ile bu yılki arasında hiç fark olmadı. Topladığımız ücretleri yine eğitime yatırıyoruz.
Son Güncelleme: Cumartesi, 14 Eylül 2013 13:38
Gösterim: 2906
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Gülan, ''Öğrencilerimizi kendimiz bulmamız en doğal hakkımız. Kanuna ve yönetmeliğe aykırı bir durum yok. Talebimizi yineleyeceğiz''
Güncellenen ortaöğretime geçiş sistemine ilişkin eğitim çevreleri çeşitli değerlendirmelerde bulunuyor. Özel okullar, öğrencilerini merkezi sınavla almak isterken, dershaneler ise kendilerine ihtiyacın artacağını savunuyor.
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan, devletin maddi anlamda özel okullara katkısının olmadığını, bu okulların yaşamak için kendi öğrencilerini bulmak zorunda olduğunu söyledi.
''Öğrencimizi bu kadar karmaşık bir sistemde, 1 milyon 200 bin kişi arasından mı kolay buluruz, yoksa 'ben özel okullara gitmeyi arzu ediyorum' diyen 30-40 bin kişi arasından mı buluruz'' diyen Gülan, eğitim verecekleri kişileri belirleyebilmelerinin en doğal hakları olduğunu, bunun yönetmelik ve kanuna da aykırılık teşkil etmediğini belirtti.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya özel okulların kendi sınavlarını yapmak istediğini ilettiklerini ancak güncellenen sistemde, bu konunun istedikleri gibi yer almadığını ifade eden Gülan, ''Biz tekrar, gerek Bakandan, gerek Müsteşardan 'özel okulların kendi merkezi sınavı olsun' isteğimizi iletmek için görüşme talep edeceğiz'' diye konuştu.
Bu isteğin kabul edilmemesi halinde, her özel okulun kendi sınavını yapacağını dile getiren Gülan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İstanbul'da Robert, Amerikan, Fransız, İtalyan, Işık pek çok kolej var. Bu da bir öğrenci 20-30 sınava girecek demektir. Buna da yasak getirilirse bu sefer de mülakatla öğrenci alınır. Bu da kamu vicdanını rahatsız eder. Özel okulların doğal hakları olan, sadece bazı veli ve öğrenciye kolaylık getirecek bu sistemine izin verilmesi lazım.''
Güncellenen ortaöğretime geçiş sistemindeki sınavların da merkezi olduğunu öne süren Gülan, ''Seviye Belirleme Sınavı ikiye bölünmüştür. Yarısı aralıkta, yarısı ikinci dönem yapılacaktır. Merkezi sınavdır, merkezi değerlendirmedir" görüşünü savundu.
Özel okulların 5 yıldır SBS'ye göre, okul notlarını kullanmadan öğrenci seçtiğini anlatan Gülan, 1992-2008'de kendi sınavlarını yaptıklarını hatırlattı.
Dershaneler sadece sınava hazırlanmak için tercih edilmiyor
Özel Dershaneler Birliği (ÖZ-DE-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Köprülü ise öğrencilerin dershaneleri sadece sınavlara hazırlanmak için değil okuldaki ders başarılarını artırmak için de tercih ettiğini savundu.
Güncellenen ortaöğretime geçiş sisteminin dershanelere ilgiyi azaltmayacağını öne süren Köprülü, "Buna bir örnek vermek gerekirse önümüzdeki yıl 6'ıncı ve 7'nci sınıflara merkezi sınav olmamasına rağmen şu anda Türkiye genelinde bu sınıflardan da kayıtlar devam ediyor. Bu da bize gösteriyor ki öğrenci dershanelere sadece sınava hazırlanmak için gelmiyor'' dedi.
Sınavın uygulanmasında da sıkıntılar yaşanacağını iddia eden Köprülü, ''Daha önceden tek bir sınav yapılırken sorularda hatalar olmuş, zaman zaman öğrencilerin puanlamasında birtakım yanlışlıklarla karşılaşılmış. Yaşanacak sıkıntı arttı demek mümkün. Önceden bir tedbir alınıyorsa şimdi 12 tedbir alınacak'' diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Gülan, ''Öğrencilerimizi kendimiz bulmamız en doğal hakkımız. Kanuna ve yönetmeliğe aykırı bir durum yok. Talebimizi yineleyeceğiz''
Güncellenen ortaöğretime geçiş sistemine ilişkin eğitim çevreleri çeşitli değerlendirmelerde bulunuyor. Özel okullar, öğrencilerini merkezi sınavla almak isterken, dershaneler ise kendilerine ihtiyacın artacağını savunuyor.
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan, devletin maddi anlamda özel okullara katkısının olmadığını, bu okulların yaşamak için kendi öğrencilerini bulmak zorunda olduğunu söyledi.
''Öğrencimizi bu kadar karmaşık bir sistemde, 1 milyon 200 bin kişi arasından mı kolay buluruz, yoksa 'ben özel okullara gitmeyi arzu ediyorum' diyen 30-40 bin kişi arasından mı buluruz'' diyen Gülan, eğitim verecekleri kişileri belirleyebilmelerinin en doğal hakları olduğunu, bunun yönetmelik ve kanuna da aykırılık teşkil etmediğini belirtti.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya özel okulların kendi sınavlarını yapmak istediğini ilettiklerini ancak güncellenen sistemde, bu konunun istedikleri gibi yer almadığını ifade eden Gülan, ''Biz tekrar, gerek Bakandan, gerek Müsteşardan 'özel okulların kendi merkezi sınavı olsun' isteğimizi iletmek için görüşme talep edeceğiz'' diye konuştu.
Bu isteğin kabul edilmemesi halinde, her özel okulun kendi sınavını yapacağını dile getiren Gülan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İstanbul'da Robert, Amerikan, Fransız, İtalyan, Işık pek çok kolej var. Bu da bir öğrenci 20-30 sınava girecek demektir. Buna da yasak getirilirse bu sefer de mülakatla öğrenci alınır. Bu da kamu vicdanını rahatsız eder. Özel okulların doğal hakları olan, sadece bazı veli ve öğrenciye kolaylık getirecek bu sistemine izin verilmesi lazım.''
Güncellenen ortaöğretime geçiş sistemindeki sınavların da merkezi olduğunu öne süren Gülan, ''Seviye Belirleme Sınavı ikiye bölünmüştür. Yarısı aralıkta, yarısı ikinci dönem yapılacaktır. Merkezi sınavdır, merkezi değerlendirmedir" görüşünü savundu.
Özel okulların 5 yıldır SBS'ye göre, okul notlarını kullanmadan öğrenci seçtiğini anlatan Gülan, 1992-2008'de kendi sınavlarını yaptıklarını hatırlattı.
Dershaneler sadece sınava hazırlanmak için tercih edilmiyor
Özel Dershaneler Birliği (ÖZ-DE-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Köprülü ise öğrencilerin dershaneleri sadece sınavlara hazırlanmak için değil okuldaki ders başarılarını artırmak için de tercih ettiğini savundu.
Güncellenen ortaöğretime geçiş sisteminin dershanelere ilgiyi azaltmayacağını öne süren Köprülü, "Buna bir örnek vermek gerekirse önümüzdeki yıl 6'ıncı ve 7'nci sınıflara merkezi sınav olmamasına rağmen şu anda Türkiye genelinde bu sınıflardan da kayıtlar devam ediyor. Bu da bize gösteriyor ki öğrenci dershanelere sadece sınava hazırlanmak için gelmiyor'' dedi.
Sınavın uygulanmasında da sıkıntılar yaşanacağını iddia eden Köprülü, ''Daha önceden tek bir sınav yapılırken sorularda hatalar olmuş, zaman zaman öğrencilerin puanlamasında birtakım yanlışlıklarla karşılaşılmış. Yaşanacak sıkıntı arttı demek mümkün. Önceden bir tedbir alınıyorsa şimdi 12 tedbir alınacak'' diye konuştu.
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Eylül 2013 12:49
Gösterim: 1954
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Cem Gülan, “Sınavsız öğrenci alan okullar kendi belirleyecekleri kurallarla öğrenci alabilir. Sınavla alanlar için de tek sınav hakkı istedik” dedi.
‘Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG)’ dün Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da katıldığı toplantıda basına ve kamuoyuna duyuruldu.
Hürriyet Gazetesi’nden Gönül Koca özel okulların nasıl öğrenci alacağı ve yeni sistemle ilgili merak edilenleri Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Cem Gülan’a sordu;
İşte özel okulların talepleri;
‘Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG)’ olarak adlandırılan sistemde öğrenciler her dönem 6 dersten yazılı olacak. İlk yıl sadece 8’inci sınıflara test olarak uygulanacak, daha sonra da kademeli olarak klasik yazılı sistemine geçilecek.
Sistemin detayları daha çok Anadolu liselerine geçiş için konuşulurken, sınavla öğrenci alan Türk ve yabancı özel okulların nasıl öğrenci alacağı, anaokulundan beri özel okulda okuyan ve liseye de aynı kurumda devam etmek isteyenlerin de bu yazılılara girip girmeyecekleri net değil. Bakanlık yetkilileri konuyla ilgili sorularımıza cevap vermedi. Gözler Bakanlık’tan gelecek resmi açıklamaya çevrilmişken, özel okul öğrencilerinin durumunu Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eş Başkanı Cem Gülan’a sorduk.
Ayrı sınav istiyoruz
- Özel okullara nasıl öğrenci alınması planlanıyor, TEOG’la mı yoksa ayrı bir sınav mı uygulanacak?
Biz özel okullar için ayrı bir sınav istiyoruz, yaklaşık bir ay önce Milli Eğitim Bakanlığı’na böyle bir talepte bulunduk. Yüz yüze bir görüşme olmadı ancak kendi aramızda Bakanlığın kendi sistemini açıklamasını bekleyelim dedik. Ardından da bizim sınav talebimizi konuşmayı planlıyoruz.
İkisine de hazırlayacağız
- Nasıl bir sınav öngörülüyor? SBS benzeri tek bir sınav mı, yoksa 6, 7 ve 8’inci sınıflarda ayrı ayrı sınavlar mı yapılması düşünülüyor?
Bu, izin çıktığı zaman oturup konuşulacak bir konu. Ama tek bir sınav yapmayı düşünüyoruz. Yüzde 5 ile 10’unun açık uçlu soru olmasını istiyoruz. Daha sonraki yıllarda giderek açık uçlu sınava dönüşecek. Ayrıca büyük kısmı, yüzde 70-80’i 8’inci sınıf kazanımlarından olur. Yüzde 30’u 7’nci sınıfa dayanabilir. Öncelikle Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü veya TÜBİTAK gibi bir devlet kuruluşunun yapmasını isteriz. Olmazsa da güçlü bir yerli veya yabancı kuruluştan bu sınav hizmetini satın alırız.
- Özel okulda okuyup, Galatasaray, İstanbul Erkek gibi liselere girmek isteyenler ne yapacak?
Öğrencileri bir yandan kendi sınavlarımıza bir yandan da fen liselerine veya Galatasaray, İstanbul Erkek Lisesi gibi okullara girmek isteyenler için Bakanlığın sınavlarına hazırlayacağız.
Kendi sınavını yapacak
- Bakanlık özel okullara sınav izni vermezse ne olacak?
Okulların tek tek kendi sınavlarını yaparak öğrenci alma hakkı var. Amerikan Robert, VKV Koç, Sabancı vs. gibi okullar tek tek kendi sınavlarını yapabilirler. Şu anda mevcut durumda okulların kendi sınavlarını yapma izni var. Bu durumda da öğrenci 20 tane sınava girer. Her okula ayrı ayrı başvurmaları gerekecek. Biz, veliler okul okul dolaşmasın diye tek bir sınav yapmayı talep ettik.
Aynı okula devam
- Anaokulundan bu yana özel okulda okuyan bir öğrenci, lisede de aynı kurumda devam etmek isterse bütün bu sınavlara girmek zorunda kalır mı?
Okul bir kısıtlama getirmemişse, mezunları aynı okulda devam edebilir. Ama bunun için okulun yönetmeliğini hazırlayıp Bakanlığa onaylatması gerekir. Okul, ‘Benden mezun olanların yüzde 50’sini alacağım, ortaokuldaki başarı durumuna göre sıralayıp alacağım veya tamamını alacağım’ diyebilir. Ama diyelim ki ortaokuldan mezun olan öğrenci sayısı 1000’dir, lise kontenjanı 100 ise bu durumda bir kısıtlama getirebilir. Şu anda zaten Türkiye genelindeki 5 bin civarı özel okula baktığımızda kayıtlarla ilgili tek kısıtlama eşitlik ve genellik ilkesine göre öğrenci almalarıdır. Bir okul hiçbir sınav yapmadan, noter huzurunda kura çekeceğim diyebilir. İsterse de okul dolana kadar geleni alacağım diyebilir.
Felaket gibi görünüyor
- Üzerinde konuşulan TEOG sistemi ile ilgili düşünceleriniz neler?
İnşallah bu 12 sınavlı sistemden vazgeçilir. Çünkü 3’lü SBS’den daha fazla sorun çıkacaktır. Benim 28 yıllık tecrübem, okulların 8’inci sınıf eğitimini bırakıp, sadece sınav odaklı çalışacağını gösteriyor. Çok ciddi güvenlik zaafiyetleri yaşanacaktır. Dünyanın söylentisi çıkacaktır. Bunu şimdiden görmek mümkün. Bir çocuk eskiden sınavı kaçırdığı zaman ‘kaza’ diyorduk. Şimdi 12 sınavdan birini kaçırdığında büyük okulları kaçıracak. Bir de telafi varsa sahte raporlarla telafiye girmek isteyecektir. Bakanlık da telafiye talebi azaltmak için soruları zor soracaktır. Toplumda bir tek kişi bile bu 12 sınavlı sistemin doğru olduğunu düşünmüyor. Bence yeni sistem hazır olana kadar SBS benzeri bir sınav yapılmalı, buna göre okulların notları standart çizgiye çekilmeye çalışılmalı. Bu sistem şu anda bir felaket gibi görünüyor.
Kaynak Hürriyet
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Cem Gülan, “Sınavsız öğrenci alan okullar kendi belirleyecekleri kurallarla öğrenci alabilir. Sınavla alanlar için de tek sınav hakkı istedik” dedi.
‘Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG)’ dün Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın da katıldığı toplantıda basına ve kamuoyuna duyuruldu.
Hürriyet Gazetesi’nden Gönül Koca özel okulların nasıl öğrenci alacağı ve yeni sistemle ilgili merak edilenleri Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eşbaşkanı Cem Gülan’a sordu;
İşte özel okulların talepleri;
‘Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG)’ olarak adlandırılan sistemde öğrenciler her dönem 6 dersten yazılı olacak. İlk yıl sadece 8’inci sınıflara test olarak uygulanacak, daha sonra da kademeli olarak klasik yazılı sistemine geçilecek.
Sistemin detayları daha çok Anadolu liselerine geçiş için konuşulurken, sınavla öğrenci alan Türk ve yabancı özel okulların nasıl öğrenci alacağı, anaokulundan beri özel okulda okuyan ve liseye de aynı kurumda devam etmek isteyenlerin de bu yazılılara girip girmeyecekleri net değil. Bakanlık yetkilileri konuyla ilgili sorularımıza cevap vermedi. Gözler Bakanlık’tan gelecek resmi açıklamaya çevrilmişken, özel okul öğrencilerinin durumunu Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Eş Başkanı Cem Gülan’a sorduk.
Ayrı sınav istiyoruz
- Özel okullara nasıl öğrenci alınması planlanıyor, TEOG’la mı yoksa ayrı bir sınav mı uygulanacak?
Biz özel okullar için ayrı bir sınav istiyoruz, yaklaşık bir ay önce Milli Eğitim Bakanlığı’na böyle bir talepte bulunduk. Yüz yüze bir görüşme olmadı ancak kendi aramızda Bakanlığın kendi sistemini açıklamasını bekleyelim dedik. Ardından da bizim sınav talebimizi konuşmayı planlıyoruz.
İkisine de hazırlayacağız
- Nasıl bir sınav öngörülüyor? SBS benzeri tek bir sınav mı, yoksa 6, 7 ve 8’inci sınıflarda ayrı ayrı sınavlar mı yapılması düşünülüyor?
Bu, izin çıktığı zaman oturup konuşulacak bir konu. Ama tek bir sınav yapmayı düşünüyoruz. Yüzde 5 ile 10’unun açık uçlu soru olmasını istiyoruz. Daha sonraki yıllarda giderek açık uçlu sınava dönüşecek. Ayrıca büyük kısmı, yüzde 70-80’i 8’inci sınıf kazanımlarından olur. Yüzde 30’u 7’nci sınıfa dayanabilir. Öncelikle Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü veya TÜBİTAK gibi bir devlet kuruluşunun yapmasını isteriz. Olmazsa da güçlü bir yerli veya yabancı kuruluştan bu sınav hizmetini satın alırız.
- Özel okulda okuyup, Galatasaray, İstanbul Erkek gibi liselere girmek isteyenler ne yapacak?
Öğrencileri bir yandan kendi sınavlarımıza bir yandan da fen liselerine veya Galatasaray, İstanbul Erkek Lisesi gibi okullara girmek isteyenler için Bakanlığın sınavlarına hazırlayacağız.
Kendi sınavını yapacak
- Bakanlık özel okullara sınav izni vermezse ne olacak?
Okulların tek tek kendi sınavlarını yaparak öğrenci alma hakkı var. Amerikan Robert, VKV Koç, Sabancı vs. gibi okullar tek tek kendi sınavlarını yapabilirler. Şu anda mevcut durumda okulların kendi sınavlarını yapma izni var. Bu durumda da öğrenci 20 tane sınava girer. Her okula ayrı ayrı başvurmaları gerekecek. Biz, veliler okul okul dolaşmasın diye tek bir sınav yapmayı talep ettik.
Aynı okula devam
- Anaokulundan bu yana özel okulda okuyan bir öğrenci, lisede de aynı kurumda devam etmek isterse bütün bu sınavlara girmek zorunda kalır mı?
Okul bir kısıtlama getirmemişse, mezunları aynı okulda devam edebilir. Ama bunun için okulun yönetmeliğini hazırlayıp Bakanlığa onaylatması gerekir. Okul, ‘Benden mezun olanların yüzde 50’sini alacağım, ortaokuldaki başarı durumuna göre sıralayıp alacağım veya tamamını alacağım’ diyebilir. Ama diyelim ki ortaokuldan mezun olan öğrenci sayısı 1000’dir, lise kontenjanı 100 ise bu durumda bir kısıtlama getirebilir. Şu anda zaten Türkiye genelindeki 5 bin civarı özel okula baktığımızda kayıtlarla ilgili tek kısıtlama eşitlik ve genellik ilkesine göre öğrenci almalarıdır. Bir okul hiçbir sınav yapmadan, noter huzurunda kura çekeceğim diyebilir. İsterse de okul dolana kadar geleni alacağım diyebilir.
Felaket gibi görünüyor
- Üzerinde konuşulan TEOG sistemi ile ilgili düşünceleriniz neler?
İnşallah bu 12 sınavlı sistemden vazgeçilir. Çünkü 3’lü SBS’den daha fazla sorun çıkacaktır. Benim 28 yıllık tecrübem, okulların 8’inci sınıf eğitimini bırakıp, sadece sınav odaklı çalışacağını gösteriyor. Çok ciddi güvenlik zaafiyetleri yaşanacaktır. Dünyanın söylentisi çıkacaktır. Bunu şimdiden görmek mümkün. Bir çocuk eskiden sınavı kaçırdığı zaman ‘kaza’ diyorduk. Şimdi 12 sınavdan birini kaçırdığında büyük okulları kaçıracak. Bir de telafi varsa sahte raporlarla telafiye girmek isteyecektir. Bakanlık da telafiye talebi azaltmak için soruları zor soracaktır. Toplumda bir tek kişi bile bu 12 sınavlı sistemin doğru olduğunu düşünmüyor. Bence yeni sistem hazır olana kadar SBS benzeri bir sınav yapılmalı, buna göre okulların notları standart çizgiye çekilmeye çalışılmalı. Bu sistem şu anda bir felaket gibi görünüyor.
Kaynak Hürriyet
Son Güncelleme: Perşembe, 05 Eylül 2013 14:57
Gösterim: 1659
Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) kaldırılarak yerine getirilen merkezi sınav sistemi özel okullarda da uygulanacak mı? İşte cevabı…
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Buna göre, Bakanlık tarafından yapılan merkezi ortak sınavların özel okullarda da yapılacağı açıklandı.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin 52’nci maddesinin başlığı, “Dönemlerin başlaması ve merkezi ortak sınavlar” şeklinde değiştirilirken, aynı maddeye “Bakanlık tarafından yapılan merkezi ortak sınavlar özel okullarda da yapılır. Bu sınavlara özel okullarda okuyan öğrenciler de girer” diye ikinci fıkra da eklendi.
Resmi Gazete’de yer alan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe göre, 20 Mart 2012 tarihli ve 28239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 16’ncı maddesinin ikinci fıkrası şöyle değiştirildi:
“Yangın, deprem, sel, sağlık sebepleri ve tahliye kararı gibi hallerden dolayı binayı ani olarak terk etme durumunda kalan kurumlar; sağlam ve dayanıklı olduğuna ilişkin rapor hariç diğer nakil şartları aranmaksızın kurumda uygulanan öğretim programlarına kayıtlı öğrenci veya kursiyer sayısına uygun başka bir binada valiliğin izniyle geçici olarak en çok bir yıl faaliyetine devam edebilir. Bir yıl sonunda şartları uygun binaya nakli yapılmayan kurumlardan mazeretleri uygun görülenlere bakanlıkça bir yıl daha geçici izin verilebilir. Okullara valiliklerce verilen geçici nakil izinleri bakanlığa bildirilir. Verilen süre sonunda şartları uygun bina bulunarak nakil izni almayan kurumların kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilir.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Seviye Belirleme Sınavı’nın (SBS) kaldırılarak yerine getirilen merkezi sınav sistemi özel okullarda da uygulanacak mı? İşte cevabı…
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapıldı. Buna göre, Bakanlık tarafından yapılan merkezi ortak sınavların özel okullarda da yapılacağı açıklandı.
Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin 52’nci maddesinin başlığı, “Dönemlerin başlaması ve merkezi ortak sınavlar” şeklinde değiştirilirken, aynı maddeye “Bakanlık tarafından yapılan merkezi ortak sınavlar özel okullarda da yapılır. Bu sınavlara özel okullarda okuyan öğrenciler de girer” diye ikinci fıkra da eklendi.
Resmi Gazete’de yer alan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe göre, 20 Mart 2012 tarihli ve 28239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 16’ncı maddesinin ikinci fıkrası şöyle değiştirildi:
“Yangın, deprem, sel, sağlık sebepleri ve tahliye kararı gibi hallerden dolayı binayı ani olarak terk etme durumunda kalan kurumlar; sağlam ve dayanıklı olduğuna ilişkin rapor hariç diğer nakil şartları aranmaksızın kurumda uygulanan öğretim programlarına kayıtlı öğrenci veya kursiyer sayısına uygun başka bir binada valiliğin izniyle geçici olarak en çok bir yıl faaliyetine devam edebilir. Bir yıl sonunda şartları uygun binaya nakli yapılmayan kurumlardan mazeretleri uygun görülenlere bakanlıkça bir yıl daha geçici izin verilebilir. Okullara valiliklerce verilen geçici nakil izinleri bakanlığa bildirilir. Verilen süre sonunda şartları uygun bina bulunarak nakil izni almayan kurumların kurum açma izni ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatı iptal edilir.”
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Eylül 2013 11:36
Gösterim: 4066
Özel okullar 2014’te nasıl öğrenci alacak? İşte cevabı…
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, binlerce öğrencinin merakla beklediği yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi’ni basın toplantısıyla açıkladı.
Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Mehmet Küçük, “Özel okullar son 5 yıldır Bakanlığın yaptığı sınavlarla öğrenci alıyor. Bundan sonra da böyle olması düşünülüyor. Başka bir sınava imkan verilmeyecek” dedi.
Yeni sistemin tanıtıldığı basın toplantısında Bakan Avcı’ya, Galatasaray, Kabataş gibi önemli liseler ile özel okulların nasıl öğrenci alacağı konusu soruldu. Bakan Avcı, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Mehmet Küçük’ün cevaplamasını istedi. Küçük ise, özel okulların nasıl öğrenci alacağını şöyle açıkladı:
“2008 yılından itibaren böyle bir uygulama yok. Bakanlığın uyguladığı SBS’ye göre son 5 yıldır öğrenci alıyor, özel okullar. Fakat Bakanlığın yaptığı 500’lü puanlama sistemi yerine başka bir puanlama ile öğrenci alıyorlar. Bundan sonra da böyle olması düşünülüyor. Ek bir sınav verilmeyecek, Bakanlığın yaptığı sınav sonucunda almak isterlerse buna imkan tanınacak. Ayrı bir sınava imkan verilmeyecek.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Özel okullar 2014’te nasıl öğrenci alacak? İşte cevabı…
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, binlerce öğrencinin merakla beklediği yeni Ortaöğretime Geçiş Sistemi’ni basın toplantısıyla açıkladı.
Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Mehmet Küçük, “Özel okullar son 5 yıldır Bakanlığın yaptığı sınavlarla öğrenci alıyor. Bundan sonra da böyle olması düşünülüyor. Başka bir sınava imkan verilmeyecek” dedi.
Yeni sistemin tanıtıldığı basın toplantısında Bakan Avcı’ya, Galatasaray, Kabataş gibi önemli liseler ile özel okulların nasıl öğrenci alacağı konusu soruldu. Bakan Avcı, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Mehmet Küçük’ün cevaplamasını istedi. Küçük ise, özel okulların nasıl öğrenci alacağını şöyle açıkladı:
“2008 yılından itibaren böyle bir uygulama yok. Bakanlığın uyguladığı SBS’ye göre son 5 yıldır öğrenci alıyor, özel okullar. Fakat Bakanlığın yaptığı 500’lü puanlama sistemi yerine başka bir puanlama ile öğrenci alıyorlar. Bundan sonra da böyle olması düşünülüyor. Ek bir sınav verilmeyecek, Bakanlığın yaptığı sınav sonucunda almak isterlerse buna imkan tanınacak. Ayrı bir sınava imkan verilmeyecek.”
Son Güncelleme: Çarşamba, 04 Eylül 2013 12:16
Gösterim: 2279