Yabancı dil eğitiminde teknoloji nasıl etkili kullanılabilir?
- Ayrıntılar
- Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
- Pazartesi, 25 Nisan 2022 15:46 tarihinde oluşturuldu
Doç. Dr. Emrah Ekmekçi - Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İngilizce Öğretmenliği A.B.D. Öğretim Üyesi - Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Yabancı dil öğretiminin tarihsel süreci incelendiğinde ortaya çıkan yaklaşımların öğrenmeyi, öğreneni ve hedef dilin kendisini merkeze alan metotlardan oluştuğu görülmektedir. Ancak sürekli yeni öğrenme ve öğretme yaklaşımlarını ortaya çıkaran bu kısır döngüye rağmen günümüzde pek çok alanda olduğu gibi yabancı dil eğitiminde de yeni bir döneme girilmiştir. Kumaravadivelu (2008) bu yeni dönemin yeni zorluklar yanında pek çok fırsatlar da sunduğunu belirtmektedir. Günümüz şartları çerçevesinde bu fırsatların en belirgini, hiç şüphesiz, teknolojinin yabancı dil eğitiminde nasıl etkili kullanılabileceğini bilmek ve ona göre yol almaktır.
Öncelikle hedef kitlemizi tanımakla işe başlamak yerinde olacaktır. Günümüzde dil öğretmeye çalıştığımız kitleyi kimileri Z kuşağı olarak adlandırmaktadır. Prensky’nin (2010) dijital yerliler (digitalnatives) olarak tanımladığı bu kitle, teknolojinin içine doğmuş bir gruptur. Tabii ki bu kitlenin kendine has özellikleri vardır. Bu nedenle yabancı dil öğretiminde hedef kitlenin öğrenme özelliklerine uygun, onları öğrenme eyleminin içine çekebilecek, ilgi ve motivasyonlarını artıracak ortamlar oluşturmak ve âdeta onlar için neredeyse vazgeçilmez olan ve hayatlarının bir parçası haline gelen teknolojiyi eğitim sürecine dâhil etmemiz gerekiyor. Teknoloji kullanma gerekliliğinin elbette ki tek sebebi günümüz öğrencilerinin aşina oldukları teknolojik ortamlar ve dijital cihazlar değildir.
Teknoloji kullanımının yabancı dil eğitimine en önemli katkısı öğrencilerin hedef dile maruz kalma süresini ve kalitesini artırmasıdır. Özellikle Türkiye gibi hedef dilin tam anlamıyla yabancı dil olarak öğretildiği ve toplumda bu dile maruz kalma fırsatının son derece kısıtlı olduğu ülkelerde yabancı dil öğrenim süreci çok da kolay ilerlemiyor. Yabancı dili hayatlarının bir parçası haline getir(em)eyen ve sadece okulda gördükleri bir ders olarak düşünen öğrenciler, Stephen Krashen’ın (1980) ortaya koyduğu anlaşılabilir girdiye (comprehensible input) yeterince maruz kalamıyor ya da bu girdi sadece sınıftaki iletişimsel etkinliklerle sınırlı kalıyor. Bilindiği gibi yabancı dil eğitimi sürecinde mümkün olduğunca çok ve kaliteli dil girdisine maruz kalmak özellikle konuşma ve yazma becerilerini kapsayan üretim aşamasında son derece önemlidir. Ancak, birçok Avrupa ülkesinin sahip olduğu ve hedef dilin toplumda hatırı sayılır şekilde kullanıldığı ortamların aksine, Türkiye’de öğrencilerin ders dışında anlaşılabilir girdiye maruz kalamamaları büyük bir dezavantaj olarak karşımızda duruyor. İşte teknoloji tam da bu noktada bu dezavantajlı durumu telafi etme adına devreye giriyor. Artık teknoloji sayesinde kaliteli dil girdisine ulaşmak çok kolay hale gelmiştir. Yüzlerce web sitesi, çeşitli web 2.0 araçları, mobil uygulamalar ve bilgisayar oyunlarıyla günümüz öğrencileri ihtiyaç duydukları dil girdisine rahatlıkla ulaşabiliyor ya da öğrencilerin kendi öğrenme sorumluluklarının farkına varmaları sağlanarak bu olanaklardan yararlanmaları teşvik edilebiliyor.
OTANTİK MATERYALE ERİŞİM
Kaliteli dil girdisi sağlamanın yanında teknolojinin diğer faydaları arasında otantik materyale erişim, yenilikçi çözümler sağlama, 21. yüzyıl ihtiyaç ve isteklerini karşılama, öğrenen özerkliğini teşvik etme, eleştirel düşünmeye yönlendirme, eğlenceli ortam sunma gibi farklı olanaklar sayılabilir. Otantik materyale ulaşım ve iletişim noktasında teknoloji çok ciddi imkânlar sunmaktadır. Bu imkânlar sayesinde öğrenciler, hedef dilin ana dili konuşurlarıyla gerek yazılı gerekse sözlü olarak rahatlıkla etkileşime geçerek gerçek ve doğal dile maruz kalabilirler. Bilindiği üzere otantik materyaller özellikle dil öğreniminde kullanılmak için hazırlanmamış, gerçek yaşamdan olduğu gibi alınan materyallerdir. Özellikle dinleme ve okuma becerileri için çeşitli internet siteleri ve web 2.0 araçlarıyla sayısız kaynağa erişilip bunlar dil girdisi olarak kullanılabilir. Aynı şekilde, çeşitli internet siteleri ve mobil uygulamalarca sunulan yenilikçi çözümlerle geleneksel sınıf ortamında yapılan bazı aktiviteler dijital araçlarla daha eğlenceli ve motive edici hale getirilebilir. Örneğin, ünite veya konu sonlarında yapılan kısa sınavlar (Quiz) dijital uygulamalar kullanarak eğlenceli bir ölçme etkinliğine, yine kağıt kalem kullanılarak yapılan basit bir yazma etkinliği farklı web 2.0 araçları kullanılarak görsel ve işitsel açıdan zenginleştirilmiş bir başka etkinliğe dönüştürülebilir.
21. YÜZYIL BECERİLERİ NASIL GELİŞİR?
Yabancı dil eğitiminde teknoloji kullanımının bir diğer katkısı ise eleştirel düşünce, iş birliği, yaratıcılık, iletişim, bilgi okuryazarlığı, medya okuryazarlığı, esneklik, liderlik, girişimcilik, üretkenlik ve sosyal beceriler gibi 21. yüzyıl becerilerinin edinilmesi ve geliştirilmesinde önemli rol oynamasıdır. Yine farklı mobil uygulamalar ve internet siteleri vasıtasıyla yabancı dil öğretmenleri daha fazla öğrenci merkezli dersler tasarlayabilir ve bu sayede öğrenciler ders dışında da neyi, ne zaman ve nasıl öğrenecekleri konusunda sorumluluk alabilirler. Bu durum pek tabii ki özerk öğrenmeyi de beraberinde getirecek ve kendi öğrenme sorumluluğunu taşıyan öğrenciler ders dışında da yabancı dilini geliştirmek veya öğretmen tarafından verilen belirli görevleri yerine getirmek için öğrendiği yabancı dile daha çok maruz kalacaktır. Aynı şekilde, yaratıcılığı geliştirmeyi amaçlayan sayısız uygulama ve teknoloji aracı öğrencilerin duyuşsal ve bilişsel gelişimlerine katkı sağlayan eleştirel düşünme becerilerinin gelişimi için de kullanılabilir.
OYUNLAŞTIRMA ve YABANCI DİL
Şimdiye kadar saydığımız avantajların yanında, günümüz öğrencileri için yabancı dil eğitiminde teknoloji kullanımının belki de en önemli yararlarından biri de ilk defa 2008 yılında kullanılan ve “oyun tasarım unsurlarının oyun bağlamı dışındaki durumlarda kullanılması” olarak nitelendirilen oyunlaştırma’dır (gamification) (Deterding, Sicart, Nacke, O'Hara&Dixon, 2011). Özellikle motivasyonu düşük, kaygı düzeyi yüksek, çekingen kişiliğe sahip öğrenciler dahi yabancı dil eğitim sürecine dâhil edilebilecek teknoloji destekli oyunlaştırma unsurlarıyla dil öğrenmeye karşı çok daha olumlu tutum sergileyebilirler. Zaten son yıllarda eğitim (education) ve eğlence (entertainment) kavramlarının birleşiminden ortaya çıkmış olan educatainment kavramı da içeriğin oyunlaştırarak, bireyin kendini rahat hissedeceği ve farkında olmadan öğrendiği bir şekilde sunulmasına dayanır. Yabancı dil öğretiminde de teknolojinin sunduğu bu fırsattan yararlanmak özellikle oyunlarla ya da oyun temelli uygulamalarla sürekli içli dışlı olan günümüz öğrencileri için son derece faydalı olacak ve yabancı dil öğrenimine olan ilgiyi de artıracaktır.
Yabancı dil becerileri özelinde teknolojinin yararlarına baktığımızda hem algısal (dinleme ve okuma) hem de üretimsel (konuşma ve yazma) beceriler için teknolojinin çok ciddi imkânlar sunduğunu görüyoruz. Öğrencilere anlaşılabilir girdi sunacak birçok yazılı ve dinleme metin kaynaklarına çeşitli web siteleri aracılığıyla ulaşılabildiğini söyleyebiliriz. Özellikle dil seviyelerine göre derecelendirilmiş bu kaynakların anlamayı kolaylaştıracak çeşitli görsel ve videolarla desteklenmiş olması dinleme ve okuma becerilerinin gelişimi için son derece önemli. Bu amaçla hazırlanan web sitelerinin çoğunun mobil uygulamaları da mevcuttur. Aynı şekilde, üretimsel beceriler olan konuşma ve yazma becerilerinin gelişiminin desteklenmesi için hazırlanmış birçok web sitesi ve uygulama da vardır. Yabancı dil eğitiminin en görünen çıktısı olan konuşma becerisi âdeta dili bilip bilmemenin bir göstergesi durumunda. Şöyle ki, bir kişiye ‘İngilizce biliyor musun?’ diye sormak istendiğinde ‘Do you speak English?’ sorusu tercih ediliyor. Bu da bir yabancı dili bilmenin o dili konuşmakla özdeşleştiğini gösteriyor. Birçok öğrencinin konuşma becerisiyle ilgili zorluk yaşadığı düşünüldüğünde teknoloji sayesinde bu zorluğun da büyük ölçüde aşılabileceğini görüyoruz. Örneğin, yeterince dil girdisine maruz kalan bir öğrencinin 1990’lı yıllarda yabancı dilde ana dil konuşuruna ulaşıp etkileşimde bulunması genellikle mektup arkadaşlığı yoluyla mümkün olabiliyordu. Ancak, gelişen teknolojik imkânlar sayesinde dil değişim platformlarıyla ana dil konuşuruna ulaşıp konuşma becerilerini geliştirmesi çok daha kolay. Bilindiği üzere bu hizmeti profesyonel olarak sağlayan birçok özel şirket de mevcut. Aynı durum yazma becerisi için de geçerli. Wiki, blog, sosyal medya gönderileri, elektronik panolar gibi birçok platformda öğrenciler yazılı olarak da etkileşimde bulunabilir ve geri bildirim alabilirler.
Yabancı dil eğitiminde teknoloji kullanımı konusunu biraz da yabancı dil öğretmenleri boyutundan incelemek gerekiyor. Bu noktada Ray Clifford’ın şu ifadeleri oldukça yerinde: “Teknoloji öğretmenlerin yerini almayacak ancak teknolojiyi kullanan öğretmenler kullanmayanların yerini alacak”. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere günümüz öğrencilerine hitap etmek isteyen yabancı dil öğretmenlerinin her geçen gün artan teknolojik ilerlemelere kayıtsız kalması düşünülemez. Ancak, teknolojiyi sırf kullanmış olmak için sürece dâhil etmek belki de yarar sağlayacağı yerde zarar da verebilir. Etkili teknoloji kullanımı konusunda en kritik nokta öğretmenlerin pedagojik alan bilgileriyle teknolojik bilgilerini harmanlayıp hangi web 2.0 aracını ya da hangi internet sitesini, hangi beceriyi veya aktiviteyi desteklemek için kullanacağını çok iyi analiz edip karar vermeleridir.
Unutulmamalıdır ki teknoloji amaç değil sadece hedefe ulaşmak için eğitimi destekleyen bir araçtır. Deborah Healey, “Kötü bir öğretimin üzerini gelişmiş teknoloji araçları kullanarak kapatamazsınız; iyi bir öğretim ise öğrenenlerin amaçlarına ulaşmalarında uygun teknolojik araçlardan yararlanarak gerçekleşir” ifadesiyle tam da uygun ve yerinde teknoloji kullanımının önemini vurguluyor. Bu nedenle yabancı dil öğretmenlerinin herhangi bir web 2.0 aracını ya da internet sitesini ders planlarına dâhil etmeden önce pedagojik süzgeçten geçirmeleri çok önemlidir. Bunun için öğretmenlerin teknoloji entegrasyon modelleri konusunda farkındalıklarının artırılması ve bu modeller doğrultusunda seçici davranmaları önerilmektedir.
Sonuç olarak bilgi iletişim teknolojilerinin getirdiği yenilikler kaçınılmaz bir şekilde yabancı dil eğitimi alanını da etkilemeye devam ediyor. Eğitim yöneticilerine düşen görev; öğrenci ve öğretmenlerin bu teknolojilerden yararlanmalarına olanak sağlayacak altyapıyı oluşturmak, yabancı dil öğretmenlerine düşen görev ise yüzlerce hatta binlerce aracın ve internet sitesinin içerisinden pedagojik amaçlarına uygun olanları seçebilmek ve dil öğretim sürecine dâhil edebilmektir.
Kaynaklar
Deterding, S., Sicart, M., Nacke, L., O'Hara, K., & Dixon, D. (2011). Gamification: using game-design elements in non-gaming contexts. In CHI'11 extended abstracts on human factors in computing systems (pp. 2425-2428).
Krashen, S. (1980).The input hypothesis. In. J. Alatis. Current issues in bilingual education.
Kumaravadivelu, B. (2008). Understanding language teaching: From method to postmethod. Routledge.
Prensky, M. R. (2010). Teaching digital natives: Partnering for real learning. Corwin press.
YASAL UYARI:
Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.