Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Gelişmiş tüm ülkelerde öğretmenin niteliğini artırmaya yönelik arayış ve çabaların gündemin ilk sıralarında yer aldığını belirten MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Cevdet Vural, öğretmenin niteliğini, hizmet öncesi öğretmen eğitimi ile görev başında aldıkları mesleki gelişim programlarının belirlediğini söyledi. Vural, MEB’in yeni mesleki gelişim programlarına yeni yaklaşımlar belirlediğini ifade etti.

cevdet_vural_mebMillî Eğitim Bakanlığında öğretmenlerin yerini ve önemini belirleyen unsurlar nelerdir?
Bir nesli yetiştirme sürecine rehberlik etmenin yanında, anne ve babalardan sonra çocukların hayatına en fazla dokunan ve onları yaşama hazırlayan kişiler öğretmenlerimizdir. Bu yönüyle öğretmenlik tüm kültürlerde önemli ve değerli bir meslektir. Bizim eğitim sistemimizde de öğretmenlerimizin ayrı ve özel bir yeri var. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 43. Maddesinde; “Öğretmenlik mesleği, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanıyor. Öğretmenliğin özel bir ihtisas mesleği olarak kabul edilmesi ve bunun kanun güvencesine alınması önemli bir husus.
Öğretmenlik mesleğine atfettiğimiz bu önem, adaylarımızın öğretmen yetiştiren kurumlara girişinden, mezuniyetine, göreve kabulünden meslek içerisinde yetiştirilmesine kadar birçok alanda tedbirler almayı gerektiriyor. Bugün üniversite yerleşmelerinde öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarını ilk beş tercihine yazan öğrenciler burs ile desteklenmektedir. Meslek öncesi eğitimde Yükseköğretim Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığının işbirliği ve dayanışması birçok uygulamada görülebilir. Öğretmenliğe atamayı, bilindiği gibi merkezi sınavlarla yapıyor ve öğretmenlerimizin görevinin ilk yıllarından itibaren meslek başında yetiştirilmesi ve desteklenmesi için çaba gösteriyoruz.
Türk eğitim sisteminin en önemli unsuru öğretmenlerimizdir. Okula ve sınıfa yansımayan bir uygulamanın eğitim sistemine katkısı olmayacağı gibi başarı şansı da bulunmuyor. Bu gerçeğin farkında olarak eğitimle ilgili kararlarda öğretmenlerimizin görüşlerini dikkate almaya çalışıyor ve tüm yeni uygulamaları öncelikli olarak öğretmen eğitimleri aracılığıyla sahada çalışan meslektaşlarımıza tanıtıyoruz.

208 BİN ÖĞRETMENE EĞİTİM
Pandemi sürecini öğretmenler açısından değerlendirebilir misiniz? Bu dönemde MEB’in öğretmenlere yönelik gerçekleştirdikleri çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Salgın sebebiyle okullarına gidemeyen ve öğrencileriyle yüz yüze buluşamayan öğretmenlerimiz kendilerine sunulan tüm imkânları kullanarak uzaktan eğitim yoluyla öğrencilerine ulaşarak bu dönemde önemli gayret gösterdiler. Herkes gibi, salgın döneminde öğretmenlerimiz de evlerine kapanarak sosyal hayatlarını önemli ölçüde sınırlandırdılar. Bu süreçte, sorumluluklarını derinden hissettikleri öğrencilerinden uzak kalan öğretmenlerimiz, okulların açılmasıyla birlikte öğrencilerle tekrar bir arada olabilmenin mutluluğunu yaşadılar.
Yine bir hakikatin altını çizmek gerekirse okullar açılmadan sosyal hayatın normalleşemediğini hepimiz gördük. Tüm tedbirlere ve aşı çalışmalarındaki ivmeye rağmen sosyal hayat ancak okullar açıldıktan sonra normalleşebildi.
Biliyorsunuz ki, uzun bir aradan sonra okulları pandemiye yönelik tedbirler alarak açtık. Bu kapsamda sene başı mesleki çalışma döneminde öğretmenlerimize; “Salgın Hastalık Sonrası Psikolojik Sağlamlığı Güçlendirmek, Öğrencilerin Okula Uyumlarını Desteklemek” ve “Salgın Hastalık Psikoeğitim Programları” konularında eğitimler verdik. Bu alanda ön eğitimler alan psikolojik danışmanlar ve rehber öğretmenlerimizöğrencilerimize ve velilerimize de eğitim verdiler.
Salgın döneminde öğrencilerin yüz yüze ve uzaktan yapılan derslere erişimlerinde çeşitli nedenlerle farklılıklar oluştu. Şu an mevcut sınıflarda bulunan öğrencilerin bir alt sınıfa ait kazanımlara yönelik eksikliklerinin olduğunun farkındayız. Bu eksiklerin hangi düzeyde olduğunu öğrenmek üzere kapsamlı bir ölçme çalışması başlattık.
Ayrıca, öncelikle kıdemi beş yıla kadar olan öğretmenlerimizden başlamak üzere 120 saatlik bir eğitim paketi oluşturduk. Bu eğitim paketinin içerisine; kapsayıcı eğitim, öğretimi farklılaştırma, etkinlik temelli ders tasarımı ve dijital içeriklerin entegrasyonu, ölçme değerlendirmede yenilikçi yaklaşımlar, eğitimde drama, sınıf yönetimi ve proje hazırlama yöntemleri konularını dâhil ettik. Bu eğitimleri eğitim öğretim yılının sonuna kadar yaklaşık 208 bin öğretmenimize ulaştırmayı hedefliyoruz.

ŞURA KARARLARI REFERANS OLACAK
Yeni dönemde öğretmenleri bekleyen dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni dönemde Millî Eğitim Bakanlığı 3 alanı kendisine stratejik hedef olarak belirledi. Bunlar;

Temel eğitimi fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde güçlendirmek,
Mesleki eğitimi güçlendirmek,
Öğretmenlerin mesleki gelişimini desteklemek.
Eğitimin niteliğini artırmak, öncelikle öğretmenin niteliğini artırmayı gerektirir. Gelişmiş tüm ülkelerde öğretmenin niteliğini artırmaya yönelik arayış ve çaba, gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Öğretmenin niteliğini, hizmet öncesi öğretmen eğitimi ile görev başında aldıkları mesleki gelişim programları belirliyor.
Mesleki gelişim, öğretmenlerin mesleklerini icra ettikleri aşamada ihtiyaç duydukları alanlarda kendilerine profesyonel destek sağlama sürecidir. Öğretimin doğasında yaşanan değişim, öğretim programına dâhil alanlarda yaşanan değişim, eğitim ve öğretimi doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen temel bilimlerdeki değişim, sosyal yapının değişmesine paralel olarak öğretmenden beklentilerin değişmesi, eğitim teknolojilerinde yaşanan değişim, öğretim yöntemlerinde yaşanan değişim, öğrenci özelliklerinde yaşanan değişim gibi onlarca alanda yaşanan değişim mesleki gelişim programlarını zorunlu kılıyor.
Öğretmenlerin mesleki gelişimini bu değişim alanlarına göre yapılandırmak, tüm öğretmenlere ulaşacak şekilde mesleki gelişim programlarını yaygınlaştırmak ve sürekliliğini sağlamak yeni dönemin öncelikleri olacaktır. 1-3 Aralık’ta toplanacak 20. Millî Eğitim Şûrasının ana gündem maddelerinden birini de öğretmenlerin mesleki gelişimi oluşturuyor. Şûra kararları, Bakanlığın bu alanda atacağı adımlar için referans niteliğinde olacaktır.

Teknolojinin öğretmenlik mesleğine etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öğretmenlerimiz, teknolojiyi sınıflarında aşamalı olarak kullanmaya başladı. Yeni teknolojilerin, dersin zenginleştirilmesinde ve öğrenme deneyimlerinin geliştirilmesinde önemli katkılarının olduğunu biliyoruz. Bu sebeple günümüz eğitim teknolojisinin okullarımıza yaygınlaştırılmasında önemli yatırımlar yaptık.
Yeni teknolojiler öğretmenlerde de yeni yeterlik alanlarının oluşmasını gerektiriyor elbette. Her öğretmenin bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanabilmesi ve yeni eğitim teknolojilerini eğitim sürecinin bir parçası yapabilmesiiçin dijital yetkinliklerinin geliştirilmesi, etkinlik temelli ders tasarımı becerilerinin geliştirilmesi konularında yoğun bir eğitim yapıyoruz. Ayrıca ders kitaplarımızda, yardımcı kaynaklarımızda ve EBA sisteminde öğretmenlerin kullanımı için dijital içerikleri kullanıma sunduk. Yapılan bu tür çalışmaların öğretmenlerimizde değişim sağladığını da memnuniyetle görüyoruz.

MESLEKİ GELİŞİM PROGRAMLARINA YENİ BAKIŞ
Türkiye gibi öğretmen sayısı fazla olan ülkelerde yaygın ve sürekliliği olan bir mesleki gelişim programı uygulamanın çeşitli güçlükleri bulunuyor. Tüm öğretmenlere ihtiyaç duyduğu her alanda destek sağlayabilmek için klasik hizmetiçi eğitim uygulamalarının yeterli olmayacağı açıktır. Mesleki gelişim programlarının niteliğini artırmak için klasik uygulamaların dışına çıkmak ve bu alanı yeniden yapılandırmak gerekiyor.

Bu anlamda yeni dönemde;
* Öğretmenlerin mesleki gelişim ihtiyacını belirleyen süreçleri yeniden yapılandırmak,
* Mesleki gelişimi yaygınlaştırmak ve sürekliliğini sağlamak,
* Klasik tek yönlü anlatımdan, uygulamalı ve etkileşimli içeriklere yönelmek,
* Beceri temelli mesleki gelişim programlarını öncelemek,
* Uzaktan eğitimin etkisini artıracak çalışmalar yapmak,
* Mesleki gelişim programların sınıfa yansıyacak yönünü tanımlamak ve bu değişimi izlemek,
* Mesleki gelişim toplulukları aracılığıyla öğretmenler arası etkileşimi güçlendirmek,
* Mesleki gelişimi profesyonelleşmenin bir parçası haline getirmek
gibi yeni yaklaşımlar planlıyoruz.

 

> Eğitimin niteliğini artırmak öğretmenin niteliğini artırmayı gerektirir

Gelişmiş tüm ülkelerde öğretmenin niteliğini artırmaya yönelik arayış ve çabaların gündemin ilk sıralarında yer aldığını belirten MEB Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürü Cevdet Vural, öğretmenin niteliğini, hizmet öncesi öğretmen eğitimi ile görev başında aldıkları mesleki gelişim programlarının belirlediğini söyledi. Vural, MEB’in yeni mesleki gelişim programlarına yeni yaklaşımlar belirlediğini ifade etti.

cevdet_vural_mebMillî Eğitim Bakanlığında öğretmenlerin yerini ve önemini belirleyen unsurlar nelerdir?
Bir nesli yetiştirme sürecine rehberlik etmenin yanında, anne ve babalardan sonra çocukların hayatına en fazla dokunan ve onları yaşama hazırlayan kişiler öğretmenlerimizdir. Bu yönüyle öğretmenlik tüm kültürlerde önemli ve değerli bir meslektir. Bizim eğitim sistemimizde de öğretmenlerimizin ayrı ve özel bir yeri var. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 43. Maddesinde; “Öğretmenlik mesleği, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanıyor. Öğretmenliğin özel bir ihtisas mesleği olarak kabul edilmesi ve bunun kanun güvencesine alınması önemli bir husus.
Öğretmenlik mesleğine atfettiğimiz bu önem, adaylarımızın öğretmen yetiştiren kurumlara girişinden, mezuniyetine, göreve kabulünden meslek içerisinde yetiştirilmesine kadar birçok alanda tedbirler almayı gerektiriyor. Bugün üniversite yerleşmelerinde öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarını ilk beş tercihine yazan öğrenciler burs ile desteklenmektedir. Meslek öncesi eğitimde Yükseköğretim Kurulu ve Millî Eğitim Bakanlığının işbirliği ve dayanışması birçok uygulamada görülebilir. Öğretmenliğe atamayı, bilindiği gibi merkezi sınavlarla yapıyor ve öğretmenlerimizin görevinin ilk yıllarından itibaren meslek başında yetiştirilmesi ve desteklenmesi için çaba gösteriyoruz.
Türk eğitim sisteminin en önemli unsuru öğretmenlerimizdir. Okula ve sınıfa yansımayan bir uygulamanın eğitim sistemine katkısı olmayacağı gibi başarı şansı da bulunmuyor. Bu gerçeğin farkında olarak eğitimle ilgili kararlarda öğretmenlerimizin görüşlerini dikkate almaya çalışıyor ve tüm yeni uygulamaları öncelikli olarak öğretmen eğitimleri aracılığıyla sahada çalışan meslektaşlarımıza tanıtıyoruz.

208 BİN ÖĞRETMENE EĞİTİM
Pandemi sürecini öğretmenler açısından değerlendirebilir misiniz? Bu dönemde MEB’in öğretmenlere yönelik gerçekleştirdikleri çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Salgın sebebiyle okullarına gidemeyen ve öğrencileriyle yüz yüze buluşamayan öğretmenlerimiz kendilerine sunulan tüm imkânları kullanarak uzaktan eğitim yoluyla öğrencilerine ulaşarak bu dönemde önemli gayret gösterdiler. Herkes gibi, salgın döneminde öğretmenlerimiz de evlerine kapanarak sosyal hayatlarını önemli ölçüde sınırlandırdılar. Bu süreçte, sorumluluklarını derinden hissettikleri öğrencilerinden uzak kalan öğretmenlerimiz, okulların açılmasıyla birlikte öğrencilerle tekrar bir arada olabilmenin mutluluğunu yaşadılar.
Yine bir hakikatin altını çizmek gerekirse okullar açılmadan sosyal hayatın normalleşemediğini hepimiz gördük. Tüm tedbirlere ve aşı çalışmalarındaki ivmeye rağmen sosyal hayat ancak okullar açıldıktan sonra normalleşebildi.
Biliyorsunuz ki, uzun bir aradan sonra okulları pandemiye yönelik tedbirler alarak açtık. Bu kapsamda sene başı mesleki çalışma döneminde öğretmenlerimize; “Salgın Hastalık Sonrası Psikolojik Sağlamlığı Güçlendirmek, Öğrencilerin Okula Uyumlarını Desteklemek” ve “Salgın Hastalık Psikoeğitim Programları” konularında eğitimler verdik. Bu alanda ön eğitimler alan psikolojik danışmanlar ve rehber öğretmenlerimizöğrencilerimize ve velilerimize de eğitim verdiler.
Salgın döneminde öğrencilerin yüz yüze ve uzaktan yapılan derslere erişimlerinde çeşitli nedenlerle farklılıklar oluştu. Şu an mevcut sınıflarda bulunan öğrencilerin bir alt sınıfa ait kazanımlara yönelik eksikliklerinin olduğunun farkındayız. Bu eksiklerin hangi düzeyde olduğunu öğrenmek üzere kapsamlı bir ölçme çalışması başlattık.
Ayrıca, öncelikle kıdemi beş yıla kadar olan öğretmenlerimizden başlamak üzere 120 saatlik bir eğitim paketi oluşturduk. Bu eğitim paketinin içerisine; kapsayıcı eğitim, öğretimi farklılaştırma, etkinlik temelli ders tasarımı ve dijital içeriklerin entegrasyonu, ölçme değerlendirmede yenilikçi yaklaşımlar, eğitimde drama, sınıf yönetimi ve proje hazırlama yöntemleri konularını dâhil ettik. Bu eğitimleri eğitim öğretim yılının sonuna kadar yaklaşık 208 bin öğretmenimize ulaştırmayı hedefliyoruz.

ŞURA KARARLARI REFERANS OLACAK
Yeni dönemde öğretmenleri bekleyen dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni dönemde Millî Eğitim Bakanlığı 3 alanı kendisine stratejik hedef olarak belirledi. Bunlar;

Temel eğitimi fırsat eşitliğini sağlayacak şekilde güçlendirmek,
Mesleki eğitimi güçlendirmek,
Öğretmenlerin mesleki gelişimini desteklemek.
Eğitimin niteliğini artırmak, öncelikle öğretmenin niteliğini artırmayı gerektirir. Gelişmiş tüm ülkelerde öğretmenin niteliğini artırmaya yönelik arayış ve çaba, gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Öğretmenin niteliğini, hizmet öncesi öğretmen eğitimi ile görev başında aldıkları mesleki gelişim programları belirliyor.
Mesleki gelişim, öğretmenlerin mesleklerini icra ettikleri aşamada ihtiyaç duydukları alanlarda kendilerine profesyonel destek sağlama sürecidir. Öğretimin doğasında yaşanan değişim, öğretim programına dâhil alanlarda yaşanan değişim, eğitim ve öğretimi doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen temel bilimlerdeki değişim, sosyal yapının değişmesine paralel olarak öğretmenden beklentilerin değişmesi, eğitim teknolojilerinde yaşanan değişim, öğretim yöntemlerinde yaşanan değişim, öğrenci özelliklerinde yaşanan değişim gibi onlarca alanda yaşanan değişim mesleki gelişim programlarını zorunlu kılıyor.
Öğretmenlerin mesleki gelişimini bu değişim alanlarına göre yapılandırmak, tüm öğretmenlere ulaşacak şekilde mesleki gelişim programlarını yaygınlaştırmak ve sürekliliğini sağlamak yeni dönemin öncelikleri olacaktır. 1-3 Aralık’ta toplanacak 20. Millî Eğitim Şûrasının ana gündem maddelerinden birini de öğretmenlerin mesleki gelişimi oluşturuyor. Şûra kararları, Bakanlığın bu alanda atacağı adımlar için referans niteliğinde olacaktır.

Teknolojinin öğretmenlik mesleğine etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öğretmenlerimiz, teknolojiyi sınıflarında aşamalı olarak kullanmaya başladı. Yeni teknolojilerin, dersin zenginleştirilmesinde ve öğrenme deneyimlerinin geliştirilmesinde önemli katkılarının olduğunu biliyoruz. Bu sebeple günümüz eğitim teknolojisinin okullarımıza yaygınlaştırılmasında önemli yatırımlar yaptık.
Yeni teknolojiler öğretmenlerde de yeni yeterlik alanlarının oluşmasını gerektiriyor elbette. Her öğretmenin bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanabilmesi ve yeni eğitim teknolojilerini eğitim sürecinin bir parçası yapabilmesiiçin dijital yetkinliklerinin geliştirilmesi, etkinlik temelli ders tasarımı becerilerinin geliştirilmesi konularında yoğun bir eğitim yapıyoruz. Ayrıca ders kitaplarımızda, yardımcı kaynaklarımızda ve EBA sisteminde öğretmenlerin kullanımı için dijital içerikleri kullanıma sunduk. Yapılan bu tür çalışmaların öğretmenlerimizde değişim sağladığını da memnuniyetle görüyoruz.

MESLEKİ GELİŞİM PROGRAMLARINA YENİ BAKIŞ
Türkiye gibi öğretmen sayısı fazla olan ülkelerde yaygın ve sürekliliği olan bir mesleki gelişim programı uygulamanın çeşitli güçlükleri bulunuyor. Tüm öğretmenlere ihtiyaç duyduğu her alanda destek sağlayabilmek için klasik hizmetiçi eğitim uygulamalarının yeterli olmayacağı açıktır. Mesleki gelişim programlarının niteliğini artırmak için klasik uygulamaların dışına çıkmak ve bu alanı yeniden yapılandırmak gerekiyor.

Bu anlamda yeni dönemde;
* Öğretmenlerin mesleki gelişim ihtiyacını belirleyen süreçleri yeniden yapılandırmak,
* Mesleki gelişimi yaygınlaştırmak ve sürekliliğini sağlamak,
* Klasik tek yönlü anlatımdan, uygulamalı ve etkileşimli içeriklere yönelmek,
* Beceri temelli mesleki gelişim programlarını öncelemek,
* Uzaktan eğitimin etkisini artıracak çalışmalar yapmak,
* Mesleki gelişim programların sınıfa yansıyacak yönünü tanımlamak ve bu değişimi izlemek,
* Mesleki gelişim toplulukları aracılığıyla öğretmenler arası etkileşimi güçlendirmek,
* Mesleki gelişimi profesyonelleşmenin bir parçası haline getirmek
gibi yeni yaklaşımlar planlıyoruz.

 

Son Güncelleme: Cuma, 03 Aralık 2021 12:37

Gösterim: 1570

Gerek teknolojik gerekse eğitsel konularda her zaman öğretmenlerinin yanında olduklarını belirten İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okulları Koordinatörü Biriz Kutoğlu, “Bu süreçte her öğretmenimize akıllı tahta kullanımından online eğitim platformunda ders izlemeye, bilgisayar destekli öğretim teknolojilerinin sunduğu pek çok hizmete kadar geniş bir yelpazede hizmet içi eğitimler gerçekleştirdik.” diye konuştu.

biriz_kutoglu_kasim_2021İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarında öğretmenlerin seçimini, yerini ve önemini belirleyen unsurlar nelerdir?
Kurumumuz, öğretmen seçimine her zaman ilk sırada önem vermiştir. Tüm öğretmenler, kurulan komisyonlar tarafından yetkinlik bazlı mülakatlardan geçerler. Örnek ders anlatımı ve referans araştırması sonucu istihdam edilirler. Öğretmenler; temel olarak araştırma becerisi, problem çözme becerisi, sınıf yönetimi, eğitim felsefesi, teknolojik okur-yazarlık derecesi, kaynak tarama ve yayın üretme, yabancı dil bilgisi vb. ölçütler açısından değerlendirilir. Çocukların ve gençlerin donanımlı, nitelikli öğretmenler tarafından eğitim almaları bizim için çok önemli. Kültür Anayasası 12. Madde “Kültür’lü bütüncül bir eğitim anlayışına sahiptir” der. “Kültür”lü, eğitim-öğretim faaliyetlerinde insanın, toplumun, dünyanın bir bütün, ders, konu, plan ve programların birbirinden ayrılmaz olduğuna inanır. Bu nedenle kendi alanı dışındaki ders ve konularla da yakından ilgilidir. Eğitimde fen bilimleri, anadil ve yabancı dilin; matematik, sosyal ve kültürel derslerin, dil, sanat ve sporun; kültürün, ruhsal, zihinsel ve bedensel gelişimin birbirini tamamladığına inanır, disiplinler arası iletişime ve işbirliğine önem verir.

ÖĞRETMENLERE TAM TEKNOLOJİ DESTEĞİ
Uzaktan ve hibrit eğitim sürecinde öğretmenlere hangi olanakları sağladınız?
Uzaktan ve hibrit eğitimde kalite anlayışımız ve standartlarımız gereği gerek hizmet içi eğitim faaliyetleri gerekse teknik olanaklar açısından öğretmenlerimizi sürekli destekledik. Sanal sınıf yönetiminden pandemi psikolojisine, bilgisayar destekli öğretim teknolojilerinden online sınavlara kadar geniş bir yelpazede hizmet içi eğitim faaliyetlerimizi yürüttük. Bununla birlikte, geçmişten beri bir “Kültür” geleneği olarak öğretmenlerimize okula başladıkları ilk gün, kişiye özel sağladığımız dizüstü bilgisayarlar, pandemi döneminde öğrencilerimize verdiğimiz eğitim hizmetini kolaylaştıran bir unsura dönüştü. Her öğretmenimize temin ettiğimiz diz üstü bilgisayarlara ek olarak matematik, fizik, kimya, biyoloji ve fen bilimleri öğretmenlerimize vakum tabletler sağladık. Öğretmenlerimizin gerek teknolojik gerekse eğitsel konularda yanında olduk.

Yeni dönemde öğretmenleri bekleyen dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya değişiyor, gelişiyor. Hiçbir şey çocukluğumuzdaki gibi ya da onlu yirmili yıllar öncesindeki gibi değil. Hayatımızdaki pek çok şeyi değiştiren teknolojik gelişmeler elbette yaşam biçimimize etki ediyor. Her geçen yıl öğrenci profilindeki değişim hepimizin dikkatini çekiyor. Bu yeni kuşağı eğitmek ve geleceğe hazırlamak elbette geçmişe göre büyük farklılıklar gösteriyor. Bu gerçek; okul tasarımlarından öğretmen yaklaşımlarına kadar pek çok noktada oldukça belirleyici bir rol oynuyor. İstanbul Kültür Eğitim Kurumları olarak biz, bu felsefeyle hareket ederek pek çok yeniliği okullarımızda uygulamaya başlamıştık. Pandemi döneminde yaşanan dijital dönüşüm sırasında da sonrasında da kendimizi geleceğe hazırlayabilmek için teknoloji becerilerimizi daha da artırmak üzerine çalıştık, plan yaptık. Gelecekte yaşanabilecek olası pandemilerde; süreçlere yapay zeka, nesnelerin interneti, robotik gibi teknolojiler çözüm üretir hale gelecektir. Pandemi sürecinde ve sonrasında da teknolojik araçları iyi kullanabilmek ve etkili şekilde çalışabilmek büyük fayda sağlayacaktır. Artık, pandemi sürecinin hızlandırdığı teknolojik dönüşüme ayak uydurabilen kurumların varlığını sürdürebileceğini biliyoruz. Yeni dünya düzeninde yeni ürünler, yeni çalışma yöntemleri icat etmek için insanlığın yaratıcılığına ve hayal gücüne ihtiyacımız olacaktır. Bu nedenle biz öğretmenlere düşen en önemli görev, öğrencilerimizin yaratıcılıklarını artırmak, inovatif düşünme becerilerini geliştirmek.

YAŞAM BOYU ÖĞRENME
Bu dönüşüm için hangi program ve uygulamaları hayata geçirdiniz?
Kurum olarak her zaman “yaşam boyu öğrenme” felsefesini savunduk. 1960’tan bu yana öğretmenlerimize meslek içi eğitimler düzenleyip, yeni beceriler elde etmeleri ve becerilerini geliştirebilmeleri adına eğitim ortamları sunduk. Bundan sonra da mesleki gelişim süreci devam edecektir. Bu süreçte her öğretmenimize akıllı tahta kullanımından online eğitim platformunda ders izlemeye, bilgisayar destekli öğretim teknolojilerinin sunduğu pek çok hizmete kadar geniş bir yelpazede hizmet içi eğitimler gerçekleştirdik.

ÖĞRETMENLER 62 YILDIR HEP MERKEZDE
Öğretmenlerin mesleki gelişimleri için zorunlu gördüğünüz unsurlar nelerdir?
Kültür Koleji’nin kurulduğu günden bugüne 62 yıldır “öğretmenler” okul kültüründe hep merkezde tutulmuş… Öğretmenlerin hizmet içi eğitimi, kurumun stratejik planında kritik performans göstergeleri arasına girmiş… Halen de öyle… Hatta başlı başına bir marka haline gelen “KÜGEM” öğretmenlerin mesleki gelişimi için okul bünyesinde oluşturulmuş önemli bir merkez. KÜGEM’in açılımı “Kültür Okulları Geliştirme ve Eğitim Merkezi” Adından da anlaşılacağı üzere KÜGEM’in amacı, İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarındaki yönetsel ve operasyonel süreçlerin geliştirilmesine katkı sağlayacak hizmet içi eğitimleri, panelleri, konferans ve söyleşileri planlamak, gerçekleştirmek ve sonuçlarını değerlendirmektir. Okullarımızdaki eğitim ve öğretimin niteliğinin geliştirilmesi için İstanbul Kültür Üniversitesi akademisyenlerinin de desteğiyle yönetici, öğretmen, veli, personel ve hizmetlilere yönelik eğitim çalışmaları ve çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Okullarımızda tüm hizmet içi uygulamaları, kurumun dört yıllık stratejik planı ve her bir okulun performans planına uygun olarak gerçekleştirilir. Her yıl, ağustos ayında motivasyon dolu bir günle açılışı yapılan KÜGEM, her yıl bir dizi hizmet içi eğitim faaliyetinin gerçekleştirildiği önemli bir çatıdır.

> 62 yıldır Kültür’ün merkezinde öğretmenler var

Gerek teknolojik gerekse eğitsel konularda her zaman öğretmenlerinin yanında olduklarını belirten İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okulları Koordinatörü Biriz Kutoğlu, “Bu süreçte her öğretmenimize akıllı tahta kullanımından online eğitim platformunda ders izlemeye, bilgisayar destekli öğretim teknolojilerinin sunduğu pek çok hizmete kadar geniş bir yelpazede hizmet içi eğitimler gerçekleştirdik.” diye konuştu.

biriz_kutoglu_kasim_2021İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarında öğretmenlerin seçimini, yerini ve önemini belirleyen unsurlar nelerdir?
Kurumumuz, öğretmen seçimine her zaman ilk sırada önem vermiştir. Tüm öğretmenler, kurulan komisyonlar tarafından yetkinlik bazlı mülakatlardan geçerler. Örnek ders anlatımı ve referans araştırması sonucu istihdam edilirler. Öğretmenler; temel olarak araştırma becerisi, problem çözme becerisi, sınıf yönetimi, eğitim felsefesi, teknolojik okur-yazarlık derecesi, kaynak tarama ve yayın üretme, yabancı dil bilgisi vb. ölçütler açısından değerlendirilir. Çocukların ve gençlerin donanımlı, nitelikli öğretmenler tarafından eğitim almaları bizim için çok önemli. Kültür Anayasası 12. Madde “Kültür’lü bütüncül bir eğitim anlayışına sahiptir” der. “Kültür”lü, eğitim-öğretim faaliyetlerinde insanın, toplumun, dünyanın bir bütün, ders, konu, plan ve programların birbirinden ayrılmaz olduğuna inanır. Bu nedenle kendi alanı dışındaki ders ve konularla da yakından ilgilidir. Eğitimde fen bilimleri, anadil ve yabancı dilin; matematik, sosyal ve kültürel derslerin, dil, sanat ve sporun; kültürün, ruhsal, zihinsel ve bedensel gelişimin birbirini tamamladığına inanır, disiplinler arası iletişime ve işbirliğine önem verir.

ÖĞRETMENLERE TAM TEKNOLOJİ DESTEĞİ
Uzaktan ve hibrit eğitim sürecinde öğretmenlere hangi olanakları sağladınız?
Uzaktan ve hibrit eğitimde kalite anlayışımız ve standartlarımız gereği gerek hizmet içi eğitim faaliyetleri gerekse teknik olanaklar açısından öğretmenlerimizi sürekli destekledik. Sanal sınıf yönetiminden pandemi psikolojisine, bilgisayar destekli öğretim teknolojilerinden online sınavlara kadar geniş bir yelpazede hizmet içi eğitim faaliyetlerimizi yürüttük. Bununla birlikte, geçmişten beri bir “Kültür” geleneği olarak öğretmenlerimize okula başladıkları ilk gün, kişiye özel sağladığımız dizüstü bilgisayarlar, pandemi döneminde öğrencilerimize verdiğimiz eğitim hizmetini kolaylaştıran bir unsura dönüştü. Her öğretmenimize temin ettiğimiz diz üstü bilgisayarlara ek olarak matematik, fizik, kimya, biyoloji ve fen bilimleri öğretmenlerimize vakum tabletler sağladık. Öğretmenlerimizin gerek teknolojik gerekse eğitsel konularda yanında olduk.

Yeni dönemde öğretmenleri bekleyen dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünya değişiyor, gelişiyor. Hiçbir şey çocukluğumuzdaki gibi ya da onlu yirmili yıllar öncesindeki gibi değil. Hayatımızdaki pek çok şeyi değiştiren teknolojik gelişmeler elbette yaşam biçimimize etki ediyor. Her geçen yıl öğrenci profilindeki değişim hepimizin dikkatini çekiyor. Bu yeni kuşağı eğitmek ve geleceğe hazırlamak elbette geçmişe göre büyük farklılıklar gösteriyor. Bu gerçek; okul tasarımlarından öğretmen yaklaşımlarına kadar pek çok noktada oldukça belirleyici bir rol oynuyor. İstanbul Kültür Eğitim Kurumları olarak biz, bu felsefeyle hareket ederek pek çok yeniliği okullarımızda uygulamaya başlamıştık. Pandemi döneminde yaşanan dijital dönüşüm sırasında da sonrasında da kendimizi geleceğe hazırlayabilmek için teknoloji becerilerimizi daha da artırmak üzerine çalıştık, plan yaptık. Gelecekte yaşanabilecek olası pandemilerde; süreçlere yapay zeka, nesnelerin interneti, robotik gibi teknolojiler çözüm üretir hale gelecektir. Pandemi sürecinde ve sonrasında da teknolojik araçları iyi kullanabilmek ve etkili şekilde çalışabilmek büyük fayda sağlayacaktır. Artık, pandemi sürecinin hızlandırdığı teknolojik dönüşüme ayak uydurabilen kurumların varlığını sürdürebileceğini biliyoruz. Yeni dünya düzeninde yeni ürünler, yeni çalışma yöntemleri icat etmek için insanlığın yaratıcılığına ve hayal gücüne ihtiyacımız olacaktır. Bu nedenle biz öğretmenlere düşen en önemli görev, öğrencilerimizin yaratıcılıklarını artırmak, inovatif düşünme becerilerini geliştirmek.

YAŞAM BOYU ÖĞRENME
Bu dönüşüm için hangi program ve uygulamaları hayata geçirdiniz?
Kurum olarak her zaman “yaşam boyu öğrenme” felsefesini savunduk. 1960’tan bu yana öğretmenlerimize meslek içi eğitimler düzenleyip, yeni beceriler elde etmeleri ve becerilerini geliştirebilmeleri adına eğitim ortamları sunduk. Bundan sonra da mesleki gelişim süreci devam edecektir. Bu süreçte her öğretmenimize akıllı tahta kullanımından online eğitim platformunda ders izlemeye, bilgisayar destekli öğretim teknolojilerinin sunduğu pek çok hizmete kadar geniş bir yelpazede hizmet içi eğitimler gerçekleştirdik.

ÖĞRETMENLER 62 YILDIR HEP MERKEZDE
Öğretmenlerin mesleki gelişimleri için zorunlu gördüğünüz unsurlar nelerdir?
Kültür Koleji’nin kurulduğu günden bugüne 62 yıldır “öğretmenler” okul kültüründe hep merkezde tutulmuş… Öğretmenlerin hizmet içi eğitimi, kurumun stratejik planında kritik performans göstergeleri arasına girmiş… Halen de öyle… Hatta başlı başına bir marka haline gelen “KÜGEM” öğretmenlerin mesleki gelişimi için okul bünyesinde oluşturulmuş önemli bir merkez. KÜGEM’in açılımı “Kültür Okulları Geliştirme ve Eğitim Merkezi” Adından da anlaşılacağı üzere KÜGEM’in amacı, İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarındaki yönetsel ve operasyonel süreçlerin geliştirilmesine katkı sağlayacak hizmet içi eğitimleri, panelleri, konferans ve söyleşileri planlamak, gerçekleştirmek ve sonuçlarını değerlendirmektir. Okullarımızdaki eğitim ve öğretimin niteliğinin geliştirilmesi için İstanbul Kültür Üniversitesi akademisyenlerinin de desteğiyle yönetici, öğretmen, veli, personel ve hizmetlilere yönelik eğitim çalışmaları ve çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Okullarımızda tüm hizmet içi uygulamaları, kurumun dört yıllık stratejik planı ve her bir okulun performans planına uygun olarak gerçekleştirilir. Her yıl, ağustos ayında motivasyon dolu bir günle açılışı yapılan KÜGEM, her yıl bir dizi hizmet içi eğitim faaliyetinin gerçekleştirildiği önemli bir çatıdır.

Son Güncelleme: Perşembe, 02 Aralık 2021 11:26

Gösterim: 1174

Dr. Sakin ÖNER

sakin_onerTürkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, devletin "hürriyet ve istiklâlini muhafaza ve müdafaa" görevini  Türk Gençliğine, bu gençliğin yetiştirilmesi görevini de "Maarif ordusu" dediği  ve "dünyanın en muhterem  varlıkları"  kabul  ettiği öğretmenlerimize teslim etmiştir. Onun için de, savaştan çıkmış, yeniden yapılanma süreci ve mali sıkıntı içinde olan ülkemizde  öğretmenin mali yönden kimseye muhtaç olmasını istememiş, bunun için de en yüksek düzeyde maaş alan memurlar arasında yer almasını sağlamıştır. Öğretmenlik, dünyanın gelişmiş bütün ülkelerinde en kariyerli mesleklerden biridir ve bu yüzden de mali ve sosyal statüsü yüksektir.

Öğretmen, sadece öğrenim hayatında ve yaşadığı sürede öğrendiklerini, öğrencilerine aynen aktaran bir nakilci değildir. Öğretmen, ailelerin en kıymetli varlığı olan çocuklarını sevgiyle kucaklayan, bilgiyle kuşatan, yeteneklerini geliştiren ve hayata hazırlayan ulvi bir mesleğin sahibidir.  Bütün bilgi, görgü, beceri ve tecrübesini öğrencisiyle paylaşır.  O, yirmi dört saatini öğrencisinin gelişmesine ve başarısına adayan insandır. Çünkü okuttuğu, öğrettiği ve eğittiği çocuğun, ülkenin geleceğinin sahibi olacağını bilir. Bu görev sorumluluğu ve bilinci ile çalışır. Öğretmen, bazılarının dediği gibi “yan gelip yatma mesleği” değil, ellerine ülkenin geleceği teslim edilen insanların fedakârca yürüttükleri ulvi bir meslektir.

Öğretmenin yaptığı çalışmalar, alt yapı yatırımları gibidir, hemen sonuç vermez.  Ama yüzde yedi okuryazarı olan Cumhuriyet Türkiyesi, büyük önder Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği 24 Kasım 1928 tarihinden bir yıl sonra açılan eğitim seferberliği ile 1,5, milyon insanını okuryazar haline getirmiştir. Bütün olumsuzluklara rağmen bugün bir yerlere gelmişsek, ülkemiz Balkanlar, Doğu Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Kafkasya ve Ortaasya'daki dost ve komşu ülkelerden daha ileri durumdaysa, bunu Cumhuriyet eğitimine, Atatürk'e ve Türk öğretmenine borçluyuz.

PISA Direktörü Andreas Schleicher, Türkiye’nin PISA’daki başarısını değerlendirirken, Öğretmenleriniz ne kadar iyiyse eğitim sisteminiz de o kadar iyidir. Bunun için hükümet, öğretmenliği hem finansal, hem entelektüel açıdan çekici kılmalıdır” diyor.Geleceğin insan gücünün yetiştirilmesinde en önemli unsurlardan biri olan öğretmenlerin  üstün mesleki niteliklere ve donanıma sahip olarak yetiştirilmesi, ülkemizin bekası açısından son derecede hayati bir önem taşımaktadır. Bununla birlikte, toplumda saygın bir yere sahip olabilmeleri için, öğretmenlerimizin mali ve sosyal statüleri mutlaka yükseltilmelidir.

Türk milli eğitiminin öğretmen yetiştirme konusunda oluşturduğu Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri, Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları gibi özgün eğitim kurumları, çeşitli zamanlarda siyasi sebeplerle kapatılmıştır. Bu okullardan yetişen başarılı ve idealist öğretmenler, eğitim hayatımızda oldukça etkili hizmetler yapmışlardır.  Bugün  nitelikli ve donanımlı öğretmenler yetiştirmek istiyorsak, bu eğitim kurumlarını çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırarak, Öğretmen Liseleri ve Öğretmen Üniversiteleri adıyla yeniden hayata geçirmeliyiz.

Öğretmenlerin mesleki bilgi ve öğretim teknikleri konusundaki yenilikleri takip edebilmeleri için en az beş yılda bir zorunlu hizmetiçi eğitime tabii tutulmalarında yarar bulunmaktadır. Tüm öğretmenlere “öğrenci merkezli eğitim, yapılandırıcı eğitim, eleştirel ve yaratıcı düşünme, araştırma teknikleri, çoklu zeka, girişimcilik, sınıf yönetimi, zaman ynetimi, gençlik psikolojisi ve sorunları” gibi eğitimdeki yeni yöntem ve kavramlarla ilgili hizmet içi eğitim verilmelidir.

Şartları hızla değişen küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. “Bilgi ve Enformasyon toplumu”nu geride bırakan çağdaş dünya, 4. Sanayi Devrimi’ne hazırlanıyor. Robotların sanayide insanların  yerini alacağı, yapay zekanın geliştirildiği, üç boyutlu yazıcılarla üretimin fabrikalardan evlere indirildiği, devasa miktardaki  bilgi yığınının veri analizleriyle ayıklanıp kullanıldığı bir döneme geçiyoruz.İnsan ilişkilerinin ve iletişimin hızla geliştiği, ihtiyaçların değiştiği ve çeşitlendiği,  bazı mesleklerin yerini yeni mesleklere bıraktığı bu dönemde, öğretmen eğitimi daha büyük önem kazanmıştır.

Öğretmenlerimizin, dünyanın bu hızlı değişim ve dönüşümüne ayak uydurabilmesi için, kendilerini çok iyi yetiştirmeleri gerekir. Lisansüstü eğitimlerle, yan dallar yaparak, yabancı dillerini geliştirerek, çeşitli sertifika programlarına katılarak, branşlarındaki yeni yayınları okuyarak, mesleki panel, sempozyum, konferans ve çalıştaylara katılarak, yeni öğretim tekniklerini takip ederek, eğitim teknolojisini etkin kullanarak, proje hazırlama ve araştırma tekniklerini öğrenerek kendilerini sürekli  geliştirmelidirler. Bu konuda devletin de öğretmenlerimize gerekli desteği vermeleri, imkânları hazırlamaları gerekir. Ayrıca mesleğinde başarılı olan öğretmenler, mutlaka maddi ve manevi olarak ödüllendirilmelidir.   

Bu duygu ve düşüncelerle saygıdeğer öğretmenlerimizin onur günü olan ÖĞRETMENLER GÜNÜ’nü en samimi duygularımla kutlarım. Bu vesileyle Millet Mektepleri Başöğretmeni Atatürk’ü ve 2017 yılında bölücü terör örgütünce şehit edilen müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın ve sınıf öğretmeni Necmettin Yılmaz ile bugüne kadar terör olaylarında şehit düşen bütün öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

 

 

> 4. Sanayi Devrimi ve Öğretmenin Rolü

Dr. Sakin ÖNER

sakin_onerTürkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, devletin "hürriyet ve istiklâlini muhafaza ve müdafaa" görevini  Türk Gençliğine, bu gençliğin yetiştirilmesi görevini de "Maarif ordusu" dediği  ve "dünyanın en muhterem  varlıkları"  kabul  ettiği öğretmenlerimize teslim etmiştir. Onun için de, savaştan çıkmış, yeniden yapılanma süreci ve mali sıkıntı içinde olan ülkemizde  öğretmenin mali yönden kimseye muhtaç olmasını istememiş, bunun için de en yüksek düzeyde maaş alan memurlar arasında yer almasını sağlamıştır. Öğretmenlik, dünyanın gelişmiş bütün ülkelerinde en kariyerli mesleklerden biridir ve bu yüzden de mali ve sosyal statüsü yüksektir.

Öğretmen, sadece öğrenim hayatında ve yaşadığı sürede öğrendiklerini, öğrencilerine aynen aktaran bir nakilci değildir. Öğretmen, ailelerin en kıymetli varlığı olan çocuklarını sevgiyle kucaklayan, bilgiyle kuşatan, yeteneklerini geliştiren ve hayata hazırlayan ulvi bir mesleğin sahibidir.  Bütün bilgi, görgü, beceri ve tecrübesini öğrencisiyle paylaşır.  O, yirmi dört saatini öğrencisinin gelişmesine ve başarısına adayan insandır. Çünkü okuttuğu, öğrettiği ve eğittiği çocuğun, ülkenin geleceğinin sahibi olacağını bilir. Bu görev sorumluluğu ve bilinci ile çalışır. Öğretmen, bazılarının dediği gibi “yan gelip yatma mesleği” değil, ellerine ülkenin geleceği teslim edilen insanların fedakârca yürüttükleri ulvi bir meslektir.

Öğretmenin yaptığı çalışmalar, alt yapı yatırımları gibidir, hemen sonuç vermez.  Ama yüzde yedi okuryazarı olan Cumhuriyet Türkiyesi, büyük önder Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği 24 Kasım 1928 tarihinden bir yıl sonra açılan eğitim seferberliği ile 1,5, milyon insanını okuryazar haline getirmiştir. Bütün olumsuzluklara rağmen bugün bir yerlere gelmişsek, ülkemiz Balkanlar, Doğu Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Kafkasya ve Ortaasya'daki dost ve komşu ülkelerden daha ileri durumdaysa, bunu Cumhuriyet eğitimine, Atatürk'e ve Türk öğretmenine borçluyuz.

PISA Direktörü Andreas Schleicher, Türkiye’nin PISA’daki başarısını değerlendirirken, Öğretmenleriniz ne kadar iyiyse eğitim sisteminiz de o kadar iyidir. Bunun için hükümet, öğretmenliği hem finansal, hem entelektüel açıdan çekici kılmalıdır” diyor.Geleceğin insan gücünün yetiştirilmesinde en önemli unsurlardan biri olan öğretmenlerin  üstün mesleki niteliklere ve donanıma sahip olarak yetiştirilmesi, ülkemizin bekası açısından son derecede hayati bir önem taşımaktadır. Bununla birlikte, toplumda saygın bir yere sahip olabilmeleri için, öğretmenlerimizin mali ve sosyal statüleri mutlaka yükseltilmelidir.

Türk milli eğitiminin öğretmen yetiştirme konusunda oluşturduğu Öğretmen Okulları, Köy Enstitüleri, Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları gibi özgün eğitim kurumları, çeşitli zamanlarda siyasi sebeplerle kapatılmıştır. Bu okullardan yetişen başarılı ve idealist öğretmenler, eğitim hayatımızda oldukça etkili hizmetler yapmışlardır.  Bugün  nitelikli ve donanımlı öğretmenler yetiştirmek istiyorsak, bu eğitim kurumlarını çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırarak, Öğretmen Liseleri ve Öğretmen Üniversiteleri adıyla yeniden hayata geçirmeliyiz.

Öğretmenlerin mesleki bilgi ve öğretim teknikleri konusundaki yenilikleri takip edebilmeleri için en az beş yılda bir zorunlu hizmetiçi eğitime tabii tutulmalarında yarar bulunmaktadır. Tüm öğretmenlere “öğrenci merkezli eğitim, yapılandırıcı eğitim, eleştirel ve yaratıcı düşünme, araştırma teknikleri, çoklu zeka, girişimcilik, sınıf yönetimi, zaman ynetimi, gençlik psikolojisi ve sorunları” gibi eğitimdeki yeni yöntem ve kavramlarla ilgili hizmet içi eğitim verilmelidir.

Şartları hızla değişen küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz. “Bilgi ve Enformasyon toplumu”nu geride bırakan çağdaş dünya, 4. Sanayi Devrimi’ne hazırlanıyor. Robotların sanayide insanların  yerini alacağı, yapay zekanın geliştirildiği, üç boyutlu yazıcılarla üretimin fabrikalardan evlere indirildiği, devasa miktardaki  bilgi yığınının veri analizleriyle ayıklanıp kullanıldığı bir döneme geçiyoruz.İnsan ilişkilerinin ve iletişimin hızla geliştiği, ihtiyaçların değiştiği ve çeşitlendiği,  bazı mesleklerin yerini yeni mesleklere bıraktığı bu dönemde, öğretmen eğitimi daha büyük önem kazanmıştır.

Öğretmenlerimizin, dünyanın bu hızlı değişim ve dönüşümüne ayak uydurabilmesi için, kendilerini çok iyi yetiştirmeleri gerekir. Lisansüstü eğitimlerle, yan dallar yaparak, yabancı dillerini geliştirerek, çeşitli sertifika programlarına katılarak, branşlarındaki yeni yayınları okuyarak, mesleki panel, sempozyum, konferans ve çalıştaylara katılarak, yeni öğretim tekniklerini takip ederek, eğitim teknolojisini etkin kullanarak, proje hazırlama ve araştırma tekniklerini öğrenerek kendilerini sürekli  geliştirmelidirler. Bu konuda devletin de öğretmenlerimize gerekli desteği vermeleri, imkânları hazırlamaları gerekir. Ayrıca mesleğinde başarılı olan öğretmenler, mutlaka maddi ve manevi olarak ödüllendirilmelidir.   

Bu duygu ve düşüncelerle saygıdeğer öğretmenlerimizin onur günü olan ÖĞRETMENLER GÜNÜ’nü en samimi duygularımla kutlarım. Bu vesileyle Millet Mektepleri Başöğretmeni Atatürk’ü ve 2017 yılında bölücü terör örgütünce şehit edilen müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın ve sınıf öğretmeni Necmettin Yılmaz ile bugüne kadar terör olaylarında şehit düşen bütün öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.

 

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 20 Aralık 2017 13:04

Gösterim: 3767

Pandemi dönemi eğitim – öğretimde kalıcı bir dönüşümün kapılarını araladı. İELEV Okulları pandemi döneminde uzaktan ve hibrit süreci yüksek bir öğrenci katılımıyla başarı bir şekilde yönetti. İELEV Okulları öğretmen ve yöneticileri pandemi sürecini ve sonrasını nasıl yönettiklerini ve gelecek döneme yönelik dönüşümün parametrelerini artı eğitim’de değerlendirdiler. 

/ielev_kasim_2021İELEV OKULLARI PANDEMİ DÖNEMİNDE ÖĞRETMENLERE HANGİ OLANAKLARI SAĞLADI?

Erol Yıldız - İELEV Eğitim Kurumları Bilgi Teknolojileri Müdürü: Evde ve okulda etkin bir şekilde eğitimi sürdürebilmeleri için tüm eğitim kadromuzu kişisel dizüstü bilgisayarlar ile donattık. Öğretmenlerimize, online derslerini sorunsuz bir şekilde verebilmeleri için lisanslı Zoom Meeting hesapları oluşturduk. Bu derslerde etkileşimli ders materyalleri oluşturabilmeleri için çeşitli modern Web 2.0 eğitim platformlarına abone olduk. Evlerinde kesintisiz internet erişimine sahip olmaları için tüm eğitim kadromuza ekstra ödenek sağladık. Okulumuzun kendilerine sunduğu teknolojik cihazları ve eğitim yazılımlarını efektif bir şekilde kullanabilmelerini sağlamak amacıyla öğretmenlerimize yönelik birçok eğitim düzenledik. Pandemi nedeniyle çoğunlukla evden çalışmak zorunda kalan öğretmenlerimizin yaşadıkları teknik aksaklıkları kısa sürede çözüme ulaştırabilmek için uzaktan teknik destek sağladık. 

Mete Çınar - İELEV Okulları Bilgisayar Bilimi Öğretmeni: Öğretmen ve öğrencilerimize online eğitimde kullanılacak dijital araç gereç ve program teminini gerçekleştirdik Öğretmenlerimizin yüz yüze eğitimde kullandıkları öğretim materyallerini dijitalleştirme noktasında öğretmene gerekli ortamı sağladık. İELEV Okulları olarak önemli bilgilendirme ve yönlendirmelerle öğrenci ve öğretmene yol gösterici olduğumuzu söyleyebilirim. Bu hususta öğretmen ve eğitim ortamı dijitalleşirken kurumlar da dijitalleşerek sorunların ortaya çıkmasına izin vermeden çözümü sağladılar. 

UZAKTAN VE HİBRİT EĞİTİM ÖĞRENCİLERİNİZLE İLETİŞİMİNİZİ NASIL ETKİLEDİ? 

Nuran Ercan - İELEV Özel 125. Yıl İlkokulu / Ortaokulu, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölüm Başkanı: Bu dönemde öğrencilerimizle iletişimimiz birçok açıdan etkilendi. Okul ortamında öğrencilerimize ulaşmak için göz teması, omuza hafif bir dokunuş, gülümseme, yaklaşıp söylediğimiz bir cümle, yazdığımız minik bir not, kısa bir sohbet onlarla iletişim ve bağ kurmanın yollarındandı. Ancak pandemi sürecinde bu yollar kısıtlandı. İster istemez tek kanaldan yani ekrandan onlara ulaşmaya çalıştık. Öğrencilerimiz başlangıçta ekranlarını açmada istekliyken zamanla ekranlar açılmamaya, çeşitli nedenler öne sürülmeye başlandı. Öğrencilerimizi duvarlarından, tavanlarından, saçlarından, tişörtlerinden, parmaklarından tanır hale geldik.

Bazı öğrencilerimizin yüz yüze eğitim dönemine göre daha aktifken bazısının daha pasif olmayı tercih ettiğini şaşkınlıkla gördük. Odaklanmakta zorlanmaya başlayan öğrencilerimizi ekrandan takip etmenin zorluklarını yaşasak da hiçbir zaman vazgeçmedik. Öğrencilerimizi motive etmek için interaktif etkinlikler, Kahoot, Nearpod, Padlet gibi araçlar kullanmaya çalıştık, sohbetler ettik. Sosyal mesafenin duygusal mesafe anlamına gelmediğini onlara hissettirdik. Devamsızlık yapanın, ödevini göndermeyenin peşine düştük, gerektiğinde ailelerle işbirliği yaptık ve öğrencilerimizi okul rutininde tutmanın yollarını bulduk.

 

UZAKTAN VE HİBRİT EĞİTİM SÜRECİNDEN ÖĞRETMENLER HANGİ DERSLERİ ÇIKARDILAR?

Sevil Ertan Üstün: Öncelikle rutinde yapabildiklerimizin yani okulda öğrencilerimizle bir arada olmanın bizim için ne kadar kıymetli olduğunu, öğretmenlik mesleğinin öğretimin yanında toplumun ve ailenin iyi olmasındaki önemini fark ettik.

21. Yüzyıl dünyasında teknolojinin hayatın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da vazgeçilmez bir araç olduğunu, öğretmenlik mesleğinin gereklerini yerine getirmek için şartlar ne olursa olsun farklı yöntem ve tekniklerle öğrencilerimize eğitim vermenin bir yolunu bulacağımızı fark ettik.

Haftalık öğretmen- veli görüşmeleri, genel veli toplantıları, veli seminerleri gibi bazı çalışmalarımızı online ortamda da gerçekleştirebileceğimizi fark ettik. Online görüşmelerle daha çok velimize ulaşabildiğimizi bu anlamda verimliliğin arttığını gördük ve bunlara yüz yüze eğitime başladığımız dönemde de hayatımızda yer verdik.

Darwin'in Türlerin Kökeni adlı eserindeki,“ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan; değişime en iyi adapte olabilendir hayatta kalan. ” sözünden hareketle bu dönemde başarılı olanların, kendini toparlama gücü yüksek olan ve sürece en iyi şekilde adapte olanlar olduğunu söyleyebiliriz. 

 

Arzu Karcı: Covid-19 salgının başlamasıyla beraber sıra dışı bir döneme girdik. Yaşantımızın her kesitinde hayal bile edemeyeceğimiz sürprizlerle baş etmek ve farklı gelecek senaryoları karşısında hazır olmakla ilgili bir hazırlık yapmamız, bir yol haritası oluşturmamız gerekiyordu.

Öncelikle sınıflarımızı bir ekrana sığdırmak bizler için yeni bir pratik olmakla birlikte endişe ve kaygı vericiydi. Ama daha en başından bu endişe ve kaygıları tartışmak yerine uzaktan eğitimi nasıl verimli hale getirebileceğimizi konuşmaya odaklandık. Öğrenme pratikleri ve modellerimizde değişimler yaparak “dijital bir değişim ve dönüşüm” başlattık. İELEV okullarında pandemi öncesinde de ders içeriklerinin oluşturulmasında ve tasarımlarda dijital teknolojiler ve stratejiler kullanıldığından, hem uzaktan eğitime hızlı entegre olduk, hem de değişim ve dönüşümümüzü çok hızlı gerçekleştirdik.
Bu süreçte özellikle, öğrencilerin ekran başında pasif kalmamalarını, çevrimiçi derslere aktif katılımlarını sağlayacak ders kurgularının yapılmasının son derece önemli olduğunu gördük. Uzaktan ve hibrit eğitimde ekranda çocuklara salt akademik bilgi aktarılıyor gibi bir algı var, fakat tıpkı yüz yüze eğitimde olduğu gibi çocuklarla sosyal-duygusal bağ kurma süreci de devam ediyor ve bunun göz ardı edilmemesi son derece önem taşıyor. Yüz yüze eğitimde olduğundan farklı olarak normal ders saatleri dışında öğrencilerin sadece soruları ve sohbet amaçlı çevrimiçi görüşme saatleri planlanarak öğrenciyle daha verimli ve öğrenci odaklı bir iletişim modeli geliştirdik.
Öğretmenlerimiz, alan ve içerik hazırlığı önceden planlandığında ve içerikler çeşitlendirildiğinde, öğrencilerin hem derslere katılımlarının, hem de ilgi ve dikkatlerinin arttığını gözlemlediler. İELEV Okulları öğretmenleri olarak, senkron ve asenkron ders tasarımları, ders materyali geliştirmek için kullanılan dijital araçlar, oyunlaştırma, ölçme değerlendirme araçları ve etkileşimli Web 2.0 araçlarının ders tasarımına entegrasyonu gibi konularda düzenli eğitimler aldık ve hem öğrencilerimizi, hem de kendimizi yenileyip geliştirerek süreci yürütmenin heyecanını yaşadık.
Pandemi döneminde elde ettiğimiz yeni deneyim ve becerilerimizi içselleştirerek, esnek, farklılaştırılmış, merak ve ilham veren bir öğrenme ortamı yaratmak, şartlara uygun, yenilikçi eğitim modelleri ile tüm seviyelerdeki öğrencilerimize ulaşabilmek bu süreci yürüten eğitimciler olarak bizlere güç ve mutluluk verdi.

Hülya Turan: Her koşulda yeni nesil öğretmen kendini adapte edip, hemen inisiyatif alarak değişime ayak uydurabilmeli. Teknoloji çok güçlü bir araç olsa da öğretmenin yerini tutması mümkün değil, ancak öğretmen kendi rolünün de tüm bu şartlar altında değiştiğini görmeli. Ayrıca öğretim tasarımının ne kadar önemli olduğunu görerek, ömür boyu öğrenenler olduklarını unutmamalı. Zaten bir Yurt Dışı Alman Okulu (DAS) olarak, farkımızı bu anlamda da ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Ayrıca uzaktan eğitimin avantajlarını ve dezavantajlarını tartıp yeni dönem için faydalı uygulamaları kullanmaya devam etmek ve iyi bir denge sağlamak bu açıdan önemli. Yer ve mekanın da aslında bir engel olmadığını öğrenmekle beraber bazı işleyişleri kolaylaştırabildiğini de gözlemleyebildik. 

YENİ DÖNEMDE ÖĞRETMENLERİ BEKLEYEN DÖNÜŞÜMÜ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Sevil Ertan Üstün: Günümüz ve geleceğin öğretmenleri için, teknolojinin eğitim ve öğretim hayatının vazgeçilmez bir parçası olacağı bir dönüşümün yaşandığı ve yaşanmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

Pandemi dönemine dek teknolojinin hayatımızda işleri kolaylaştıran ve yolları kısaltan avantajlarından yararlanırken artık işimizin vazgeçilmez bir parçası ve gereği olduğunu düşünüyoruz.  

Dijital yetkinliklerin öğretmenlerin hayatındaki öneminin artacağına inanıyoruz. Öğrencilerimizin dijital yerli, bizlerin ise dijital göçmen oldukları düşünülürse öğretmenler için de bu dönüşümün gerçekleşmesinin gerekliliği kaçınılmaz.

Aynı zamanda en önemli gerekliliklerden birinin de adaptasyon becerisi olduğunu düşünüyoruz. Öğretmenler bilgiyi veren bir rolden ziyade bir lider ve kolaylaştırıcı olarak çağın çocuklarına eşlik edecekler. Değişimin ve gelişimin kaçınılmaz olduğu bu dönemde, öğrencilerle bağ kurmak ve onlara dokunmak öğretmenin bu işi ne kadar yürekten yaptığıyla bağlantılı. Öğretmen hayata tutunarak, umudunu kaybetmeyerek, değişime uyum sağlayarak, öğrencileri, kendisi  ve de toplum için ayakta kalarak öğrenciler için rol model olma özelliğini de korumaya devam ediyor. 

Hülya Turan: Bilgiye erişim giderek kolaylaşmakla birlikte, yeni dönemde öğretmenlerin rolleri de değişmekte. Bu dönüşüm, öğrencilerden belirli yetkinlikler beklerken; öğretmenlerin de rollerinin değiştiği gerçeği kaçınılmazdır. Öğrenme sürecinde öğretmenlerin artık bilgi kaynağından çok öğrenmeye eşlik eden mentörler olacağı apaçık. 

BU DÖNÜŞÜM İÇİN HANGİ HAZIRLIKLARI ZORUNLU GÖRÜYORSUNUZ?

Sevil Ertan Üstün: Her alanda adaptasyon yeteneği gelişmiş öğretmenler çağın öğretmenleri olacak. Değişen şartlara kolaylıkla uyum sağlayabilen, yeni şartlar dahilinde yaratıcı ürünler ortaya koyabilen ve karşılaşılan sorunlara çözüm üretebilen öğretmenler sektörün öncüleri  olacak. Geleneksel yöntemlerle yeni gelişen yöntem ve teknikleri entegre biçimde kullanabilen ve hayatına dahil eden öğretmenler öğrencilerini geliştirecek ve onları bulundukları noktadan öteye taşıyacaklar. Geri bildirimlere açık olan ve bunları bir fırsat olarak gören öğretmenler gelişme şansını yakalayacaklardır. Dünya değişiyor, zaman değişiyor. Bunlarla beraber ihtiyaçlar da değişiyor, evriliyor. Şartlar nasıl olursa olsun öğrencileri için verimli öğrenme ortamları kurgulayabilen, öğrencilerinde öğrenme arzusu yaratabilen, her öğrencisini kendi öğrenme süreçleri dahilinde destekleyebilen öğretmenler fark yaratacaktır. Bu bağlamda, tüm öğretmenlerin kişisel gelişim hedeflerini belirleyerek, periyodik olarak gözden geçirip güncellemeleri gerekiyor. 

Hülya Turan: Her birey için teknolojik erişim imkanlarının önemi artmakta. Ayrıca tüm eğitmenlerin bu dönüşüm için gerekli eğitimleri düzenli bir şekilde alması kaçınılmaz. Bunun iyi yönetilebilmesi için gelişime ve yeniliklere açık olmak zorundayız. Yani tam olarak IB Öğrenen Profillerini yansıtmalıyız. Dijital dönüşüm ile bir çok alanda artık alışılmışın dışına çıkıp, farklı pencerelerden bakmalıyız. Eğitimin olmazsa olması ölçme ve değerlendirme alanında da nasıl bir yol çizeceğimizi, öğrencilerimizin uzaktan eğitimde alacakları geri bildirimleri nasıl yapılandıracağımızı da iyi düşünmeliyiz. Bu alanda değerlendirmeler için dijitalalt yapının iyi hazırlanması gerekmekte. Bu değerlendirmelerin analizinin de geri bildirimlerin de öğrenme sürecinde önemli bir yol oynadığını düşünüyorum.

Bir diğer nokta ise insan ilişkilerinin ve bağların kurulmasını ve korunmasını sağlayıcı etkenler… Uzaktan eğitim sırasında sadece akademik yönden değil sosyal ve kültürel açıdan da farklı uygulamalarla öğrencilerimizin desteklenmesi çok önemli. 

ÖĞRETMENLER KURUMLARIYLA BİRLİKTE UZAKTAN VE HİBRİT EĞİTİM SÜRECİNİ NASIL YÖNETTİLER?

Sevil Ertan Üstün - İELEV Özel 125. Yıl İlkokulu/Ortaokulu Müdür Yardımcısı: Pandemi süreci ile beraber hayatımıza giren uzaktan eğitim ve hibrit eğitim kavramlarına başlangıçta çoğumuz oldukça yabancıydık. Bazı çalışmalarımızı online ortamlarda gerçekleştirsek de eğitim-öğretimi tamamen online ortama taşımak gerçekten farklı bir tecrübeydi.

Tüm branş derslerimizi ve etkinliklerimizi, Zoom platformu üzerinden gerçekleştirmek için teknolojik imkanlarımızı en iyi şekilde değerlendirdik. Okulumuzda 2014 yılından beri sürdürülen 1:1 Tabletle Öğretim modeli uygulamasının yanında teknolojik alt yapımızdaki donanımlarımız sürece hızla ve kolaylıkla adapte olmamızda büyük avantaj sağladı. Apple Seçkin Okulu olmamız da bize birçok açıdan hazırbulunuşluk sağladı. 

Okulumuzda öğretmen, öğrenci ve velilerimize; teknolojiyi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmalarını desteklemeye yönelik eğitimler düzenlendi. Bazıöğretim yöntem ve stratejilerini şartlar gereği farklılaştırmaları yönünde öğretmenlerimizle her hafta düzenli olarak hizmet içi eğitimler gerçekleştirildi. Bu eğitimlerde öğretmenlerimiz, bazen bilişim teknolojileri bölümü öğretmenlerimizin, bazen alanında uzman farklı eğitimcilerin tecrübe ve birikimlerinden yararlanma imkânı buldular.  Zaman zaman da  iyi örneklerini birbirleriyle paylaştılar. Ölçme-değerlendirme sonuçları, devam durumları ve veli anketlerini değerlendirdiğimizde yaptığımız çalışmaların hedefimize hizmet ettiğini görmekten mutluluk duyduk. 

Arzu Karcı - İELEV Özel Ana Sınıfı / İlkolulu / Ortaokulu Müdür Yardımcısı: Covid-19 salgınının hayatın her alanında etkisini göstermeye başladığı süreçte eğitimciler ve okullar için büyük bir dönüşüm başladı. Bu dönüşüme biz öğretmenler de hızlı bir şekilde dahil olduk. Salgının ilan edildiği ve kapanmaya giden ilk günler itibariyle, uzaktan eğitim sisteminde öğretmenin rolünün ve sorumluluklarının ne olacağı, eğitim içeriklerinin nasıl kurgulanacağı, öğretmenlerin hangi dijital araçları kullanacağı, öğrenci ve velilerin sürece nasıl adapte edilebileceği ile ilgili pek çok soruyu kendimize sorduk. Bu noktada dünyanın hemen hemen her yerinde olduğu gibi biz de 21. Yüzyıl becerileri doğrultusunda yeni bir eğitim tasarımı kurgulamak için harekete geçtik. Öğretmenlerin bu süreçte kilit bir rol üstleneceklerini ve sürecin en önemli aktörlerinden olacaklarını en başından fark ettik.

İELEV Okulları yöneticileri ve öğretmenleri olarak sık sık çevrimiçi toplantılarda bir araya geldik. 21. yüzyıl becerileri doğrultusunda uzaktan eğitim sürecinin temellerini birlikte planladık. Bilimsel yaklaşımlarla her türlü değişime ve zorlu şartlara uyarlanabilecek, esnek, iletişime dayalı, akademik süreçlerin üst düzey öğrenme deneyimleriyle hayata geçirildiği, yüz yüze ve çevrim içi öğrenme araç ve stratejilerinin etkin ve verimli bir şekilde bir arada kullanıldığı bir eğitim süreci oluşturduk ve uyguladık. Bu süreci de son derece özverili çalışan tüm eğitim kadromuzla ve bizlere güven verici bir ortam sağlayan ve iyi olma halimizi önemseyen kurumumuzla çok başarılı şekilde yönettik.

Hülya Turan - İELEV Özel Lisesi Kimya Öğretmeni, AQM Koordinatörü, Okul Gelişim Sorumlusu: Kuruluşumuzdan bu yana teknolojik altyapı ve dijital dönüşümü benimsemiş, Apple Distinguished sertifikalı bir okul olduğumuz için avantajlı bir şekilde uzaktan eğitime başladık. Mecburi olarak geçilen uzaktan eğitim süresine donanım ve altyapı olarak hazırlıklıydık. Hem öğrencilerimiz hem öğretmenlerimiz okulda ilk senelerinde eğitim teknolojileri ile çalışmayı benimseyip çeşitli eğitimler almaktalar. Ders içeriklerinde farklı teknoloji okur yazar yöntemleri kullanarak gerek ders içerisinde gerek ders dışında çalışmalar yürütmekteler. Yurt Dışı Alman Okulu ve Dünya IB Okulu olarak öğrencilerimizin Hazırlık sınıfından itibaren öz-denetim becerileri (zaman ve organizasyon yönetimleri), iletişim ve problem çözme becerileri gibi bazı yetkinlikleri geliştirmelerini hedefliyoruz. Öğrencilerin geliştirmekte olduğu yetkinlikler sayesinde bu zorunlu sürecin bizim adımıza iyi yönetildiğini düşünüyorum. Süreç boyunca da farklı teknoloji eğitimleri gerçekleşti ve kurumsal olarak her bireyin bu süreci iyi bir şekilde yönetmesi hızlanmış oldu. 

TEKNOLOJİNİN PEDAGOJİK SÜREÇLERE ETKİLERİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ? 

Nuran Ercan - İELEV Özel 125. Yıl İlkokulu/Ortaokulu, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik: Uzaktan ve hibrit eğitim süreci bazı zorlukları da beraberinde getirdi. Ekran başında olmak, sınıf ortamını çevrimiçi ortama taşımak ilk başta keyifliydi. Özgürlüklerin kısıtlanması ve sürecin uzamasıyla birlikte hissedilen kaygı, endişe, öfke, bıkkınlık gibi duygular arttı.  Uzun süre ekran başında kalan öğrencilerde çeşitli duygusal ve fiziksel sıkıntılar belirmeye başladı. Bazı öğrenciler kendilerini toparlayıp motivasyonunu korumayı, akademik açıdan yüksek verim almayı başarırken bir bölüm öğrencinin akademik ve duygusal durumunda dalgalanmalar yaşandı. Okul rutinine uyumunu sürdüren (derse düzenli katılan, ders dışı aktiviteler üretebilen, arkadaşlarıyla iletişimlerini sürdüren, sosyal becerisi yüksek) öğrencilerin süreçten minimum düzeyde etkilendikleri görülürken, bazılarının daha çok etkilendikleri ve psikolojik dayanıklılığını sürdürmekte zorlandığı da gözlemlerimiz arasında. Her öğrencinin kendine özgü öğrenme yöntemlerine ihtiyaç hissetmesi ve sosyal- duygusal ihtiyaçlarının farklı olması belirleyici oldu.  Öğrencilerdeki etkilenmeleri gözlemleyen öğretmenlerin, rehberlik biriminin ve idarecilerin koordinasyonu ve ailelerin işbirliği ile yaşanan sorunlar büyük oranda aşılırken bazı çocuklar özelinde farklı destek çalışmalarına ihtiyaç hissedilmesi de deneyimlenen durumlar arasındaydı.

 

> İELEV Okulları pandemi ve sonrası dönemi nasıl yönetti?

Pandemi dönemi eğitim – öğretimde kalıcı bir dönüşümün kapılarını araladı. İELEV Okulları pandemi döneminde uzaktan ve hibrit süreci yüksek bir öğrenci katılımıyla başarı bir şekilde yönetti. İELEV Okulları öğretmen ve yöneticileri pandemi sürecini ve sonrasını nasıl yönettiklerini ve gelecek döneme yönelik dönüşümün parametrelerini artı eğitim’de değerlendirdiler. 

/ielev_kasim_2021İELEV OKULLARI PANDEMİ DÖNEMİNDE ÖĞRETMENLERE HANGİ OLANAKLARI SAĞLADI?

Erol Yıldız - İELEV Eğitim Kurumları Bilgi Teknolojileri Müdürü: Evde ve okulda etkin bir şekilde eğitimi sürdürebilmeleri için tüm eğitim kadromuzu kişisel dizüstü bilgisayarlar ile donattık. Öğretmenlerimize, online derslerini sorunsuz bir şekilde verebilmeleri için lisanslı Zoom Meeting hesapları oluşturduk. Bu derslerde etkileşimli ders materyalleri oluşturabilmeleri için çeşitli modern Web 2.0 eğitim platformlarına abone olduk. Evlerinde kesintisiz internet erişimine sahip olmaları için tüm eğitim kadromuza ekstra ödenek sağladık. Okulumuzun kendilerine sunduğu teknolojik cihazları ve eğitim yazılımlarını efektif bir şekilde kullanabilmelerini sağlamak amacıyla öğretmenlerimize yönelik birçok eğitim düzenledik. Pandemi nedeniyle çoğunlukla evden çalışmak zorunda kalan öğretmenlerimizin yaşadıkları teknik aksaklıkları kısa sürede çözüme ulaştırabilmek için uzaktan teknik destek sağladık. 

Mete Çınar - İELEV Okulları Bilgisayar Bilimi Öğretmeni: Öğretmen ve öğrencilerimize online eğitimde kullanılacak dijital araç gereç ve program teminini gerçekleştirdik Öğretmenlerimizin yüz yüze eğitimde kullandıkları öğretim materyallerini dijitalleştirme noktasında öğretmene gerekli ortamı sağladık. İELEV Okulları olarak önemli bilgilendirme ve yönlendirmelerle öğrenci ve öğretmene yol gösterici olduğumuzu söyleyebilirim. Bu hususta öğretmen ve eğitim ortamı dijitalleşirken kurumlar da dijitalleşerek sorunların ortaya çıkmasına izin vermeden çözümü sağladılar. 

UZAKTAN VE HİBRİT EĞİTİM ÖĞRENCİLERİNİZLE İLETİŞİMİNİZİ NASIL ETKİLEDİ? 

Nuran Ercan - İELEV Özel 125. Yıl İlkokulu / Ortaokulu, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölüm Başkanı: Bu dönemde öğrencilerimizle iletişimimiz birçok açıdan etkilendi. Okul ortamında öğrencilerimize ulaşmak için göz teması, omuza hafif bir dokunuş, gülümseme, yaklaşıp söylediğimiz bir cümle, yazdığımız minik bir not, kısa bir sohbet onlarla iletişim ve bağ kurmanın yollarındandı. Ancak pandemi sürecinde bu yollar kısıtlandı. İster istemez tek kanaldan yani ekrandan onlara ulaşmaya çalıştık. Öğrencilerimiz başlangıçta ekranlarını açmada istekliyken zamanla ekranlar açılmamaya, çeşitli nedenler öne sürülmeye başlandı. Öğrencilerimizi duvarlarından, tavanlarından, saçlarından, tişörtlerinden, parmaklarından tanır hale geldik.

Bazı öğrencilerimizin yüz yüze eğitim dönemine göre daha aktifken bazısının daha pasif olmayı tercih ettiğini şaşkınlıkla gördük. Odaklanmakta zorlanmaya başlayan öğrencilerimizi ekrandan takip etmenin zorluklarını yaşasak da hiçbir zaman vazgeçmedik. Öğrencilerimizi motive etmek için interaktif etkinlikler, Kahoot, Nearpod, Padlet gibi araçlar kullanmaya çalıştık, sohbetler ettik. Sosyal mesafenin duygusal mesafe anlamına gelmediğini onlara hissettirdik. Devamsızlık yapanın, ödevini göndermeyenin peşine düştük, gerektiğinde ailelerle işbirliği yaptık ve öğrencilerimizi okul rutininde tutmanın yollarını bulduk.

 

UZAKTAN VE HİBRİT EĞİTİM SÜRECİNDEN ÖĞRETMENLER HANGİ DERSLERİ ÇIKARDILAR?

Sevil Ertan Üstün: Öncelikle rutinde yapabildiklerimizin yani okulda öğrencilerimizle bir arada olmanın bizim için ne kadar kıymetli olduğunu, öğretmenlik mesleğinin öğretimin yanında toplumun ve ailenin iyi olmasındaki önemini fark ettik.

21. Yüzyıl dünyasında teknolojinin hayatın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da vazgeçilmez bir araç olduğunu, öğretmenlik mesleğinin gereklerini yerine getirmek için şartlar ne olursa olsun farklı yöntem ve tekniklerle öğrencilerimize eğitim vermenin bir yolunu bulacağımızı fark ettik.

Haftalık öğretmen- veli görüşmeleri, genel veli toplantıları, veli seminerleri gibi bazı çalışmalarımızı online ortamda da gerçekleştirebileceğimizi fark ettik. Online görüşmelerle daha çok velimize ulaşabildiğimizi bu anlamda verimliliğin arttığını gördük ve bunlara yüz yüze eğitime başladığımız dönemde de hayatımızda yer verdik.

Darwin'in Türlerin Kökeni adlı eserindeki,“ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan; değişime en iyi adapte olabilendir hayatta kalan. ” sözünden hareketle bu dönemde başarılı olanların, kendini toparlama gücü yüksek olan ve sürece en iyi şekilde adapte olanlar olduğunu söyleyebiliriz. 

 

Arzu Karcı: Covid-19 salgının başlamasıyla beraber sıra dışı bir döneme girdik. Yaşantımızın her kesitinde hayal bile edemeyeceğimiz sürprizlerle baş etmek ve farklı gelecek senaryoları karşısında hazır olmakla ilgili bir hazırlık yapmamız, bir yol haritası oluşturmamız gerekiyordu.

Öncelikle sınıflarımızı bir ekrana sığdırmak bizler için yeni bir pratik olmakla birlikte endişe ve kaygı vericiydi. Ama daha en başından bu endişe ve kaygıları tartışmak yerine uzaktan eğitimi nasıl verimli hale getirebileceğimizi konuşmaya odaklandık. Öğrenme pratikleri ve modellerimizde değişimler yaparak “dijital bir değişim ve dönüşüm” başlattık. İELEV okullarında pandemi öncesinde de ders içeriklerinin oluşturulmasında ve tasarımlarda dijital teknolojiler ve stratejiler kullanıldığından, hem uzaktan eğitime hızlı entegre olduk, hem de değişim ve dönüşümümüzü çok hızlı gerçekleştirdik.
Bu süreçte özellikle, öğrencilerin ekran başında pasif kalmamalarını, çevrimiçi derslere aktif katılımlarını sağlayacak ders kurgularının yapılmasının son derece önemli olduğunu gördük. Uzaktan ve hibrit eğitimde ekranda çocuklara salt akademik bilgi aktarılıyor gibi bir algı var, fakat tıpkı yüz yüze eğitimde olduğu gibi çocuklarla sosyal-duygusal bağ kurma süreci de devam ediyor ve bunun göz ardı edilmemesi son derece önem taşıyor. Yüz yüze eğitimde olduğundan farklı olarak normal ders saatleri dışında öğrencilerin sadece soruları ve sohbet amaçlı çevrimiçi görüşme saatleri planlanarak öğrenciyle daha verimli ve öğrenci odaklı bir iletişim modeli geliştirdik.
Öğretmenlerimiz, alan ve içerik hazırlığı önceden planlandığında ve içerikler çeşitlendirildiğinde, öğrencilerin hem derslere katılımlarının, hem de ilgi ve dikkatlerinin arttığını gözlemlediler. İELEV Okulları öğretmenleri olarak, senkron ve asenkron ders tasarımları, ders materyali geliştirmek için kullanılan dijital araçlar, oyunlaştırma, ölçme değerlendirme araçları ve etkileşimli Web 2.0 araçlarının ders tasarımına entegrasyonu gibi konularda düzenli eğitimler aldık ve hem öğrencilerimizi, hem de kendimizi yenileyip geliştirerek süreci yürütmenin heyecanını yaşadık.
Pandemi döneminde elde ettiğimiz yeni deneyim ve becerilerimizi içselleştirerek, esnek, farklılaştırılmış, merak ve ilham veren bir öğrenme ortamı yaratmak, şartlara uygun, yenilikçi eğitim modelleri ile tüm seviyelerdeki öğrencilerimize ulaşabilmek bu süreci yürüten eğitimciler olarak bizlere güç ve mutluluk verdi.

Hülya Turan: Her koşulda yeni nesil öğretmen kendini adapte edip, hemen inisiyatif alarak değişime ayak uydurabilmeli. Teknoloji çok güçlü bir araç olsa da öğretmenin yerini tutması mümkün değil, ancak öğretmen kendi rolünün de tüm bu şartlar altında değiştiğini görmeli. Ayrıca öğretim tasarımının ne kadar önemli olduğunu görerek, ömür boyu öğrenenler olduklarını unutmamalı. Zaten bir Yurt Dışı Alman Okulu (DAS) olarak, farkımızı bu anlamda da ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Ayrıca uzaktan eğitimin avantajlarını ve dezavantajlarını tartıp yeni dönem için faydalı uygulamaları kullanmaya devam etmek ve iyi bir denge sağlamak bu açıdan önemli. Yer ve mekanın da aslında bir engel olmadığını öğrenmekle beraber bazı işleyişleri kolaylaştırabildiğini de gözlemleyebildik. 

YENİ DÖNEMDE ÖĞRETMENLERİ BEKLEYEN DÖNÜŞÜMÜ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Sevil Ertan Üstün: Günümüz ve geleceğin öğretmenleri için, teknolojinin eğitim ve öğretim hayatının vazgeçilmez bir parçası olacağı bir dönüşümün yaşandığı ve yaşanmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

Pandemi dönemine dek teknolojinin hayatımızda işleri kolaylaştıran ve yolları kısaltan avantajlarından yararlanırken artık işimizin vazgeçilmez bir parçası ve gereği olduğunu düşünüyoruz.  

Dijital yetkinliklerin öğretmenlerin hayatındaki öneminin artacağına inanıyoruz. Öğrencilerimizin dijital yerli, bizlerin ise dijital göçmen oldukları düşünülürse öğretmenler için de bu dönüşümün gerçekleşmesinin gerekliliği kaçınılmaz.

Aynı zamanda en önemli gerekliliklerden birinin de adaptasyon becerisi olduğunu düşünüyoruz. Öğretmenler bilgiyi veren bir rolden ziyade bir lider ve kolaylaştırıcı olarak çağın çocuklarına eşlik edecekler. Değişimin ve gelişimin kaçınılmaz olduğu bu dönemde, öğrencilerle bağ kurmak ve onlara dokunmak öğretmenin bu işi ne kadar yürekten yaptığıyla bağlantılı. Öğretmen hayata tutunarak, umudunu kaybetmeyerek, değişime uyum sağlayarak, öğrencileri, kendisi  ve de toplum için ayakta kalarak öğrenciler için rol model olma özelliğini de korumaya devam ediyor. 

Hülya Turan: Bilgiye erişim giderek kolaylaşmakla birlikte, yeni dönemde öğretmenlerin rolleri de değişmekte. Bu dönüşüm, öğrencilerden belirli yetkinlikler beklerken; öğretmenlerin de rollerinin değiştiği gerçeği kaçınılmazdır. Öğrenme sürecinde öğretmenlerin artık bilgi kaynağından çok öğrenmeye eşlik eden mentörler olacağı apaçık. 

BU DÖNÜŞÜM İÇİN HANGİ HAZIRLIKLARI ZORUNLU GÖRÜYORSUNUZ?

Sevil Ertan Üstün: Her alanda adaptasyon yeteneği gelişmiş öğretmenler çağın öğretmenleri olacak. Değişen şartlara kolaylıkla uyum sağlayabilen, yeni şartlar dahilinde yaratıcı ürünler ortaya koyabilen ve karşılaşılan sorunlara çözüm üretebilen öğretmenler sektörün öncüleri  olacak. Geleneksel yöntemlerle yeni gelişen yöntem ve teknikleri entegre biçimde kullanabilen ve hayatına dahil eden öğretmenler öğrencilerini geliştirecek ve onları bulundukları noktadan öteye taşıyacaklar. Geri bildirimlere açık olan ve bunları bir fırsat olarak gören öğretmenler gelişme şansını yakalayacaklardır. Dünya değişiyor, zaman değişiyor. Bunlarla beraber ihtiyaçlar da değişiyor, evriliyor. Şartlar nasıl olursa olsun öğrencileri için verimli öğrenme ortamları kurgulayabilen, öğrencilerinde öğrenme arzusu yaratabilen, her öğrencisini kendi öğrenme süreçleri dahilinde destekleyebilen öğretmenler fark yaratacaktır. Bu bağlamda, tüm öğretmenlerin kişisel gelişim hedeflerini belirleyerek, periyodik olarak gözden geçirip güncellemeleri gerekiyor. 

Hülya Turan: Her birey için teknolojik erişim imkanlarının önemi artmakta. Ayrıca tüm eğitmenlerin bu dönüşüm için gerekli eğitimleri düzenli bir şekilde alması kaçınılmaz. Bunun iyi yönetilebilmesi için gelişime ve yeniliklere açık olmak zorundayız. Yani tam olarak IB Öğrenen Profillerini yansıtmalıyız. Dijital dönüşüm ile bir çok alanda artık alışılmışın dışına çıkıp, farklı pencerelerden bakmalıyız. Eğitimin olmazsa olması ölçme ve değerlendirme alanında da nasıl bir yol çizeceğimizi, öğrencilerimizin uzaktan eğitimde alacakları geri bildirimleri nasıl yapılandıracağımızı da iyi düşünmeliyiz. Bu alanda değerlendirmeler için dijitalalt yapının iyi hazırlanması gerekmekte. Bu değerlendirmelerin analizinin de geri bildirimlerin de öğrenme sürecinde önemli bir yol oynadığını düşünüyorum.

Bir diğer nokta ise insan ilişkilerinin ve bağların kurulmasını ve korunmasını sağlayıcı etkenler… Uzaktan eğitim sırasında sadece akademik yönden değil sosyal ve kültürel açıdan da farklı uygulamalarla öğrencilerimizin desteklenmesi çok önemli. 

ÖĞRETMENLER KURUMLARIYLA BİRLİKTE UZAKTAN VE HİBRİT EĞİTİM SÜRECİNİ NASIL YÖNETTİLER?

Sevil Ertan Üstün - İELEV Özel 125. Yıl İlkokulu/Ortaokulu Müdür Yardımcısı: Pandemi süreci ile beraber hayatımıza giren uzaktan eğitim ve hibrit eğitim kavramlarına başlangıçta çoğumuz oldukça yabancıydık. Bazı çalışmalarımızı online ortamlarda gerçekleştirsek de eğitim-öğretimi tamamen online ortama taşımak gerçekten farklı bir tecrübeydi.

Tüm branş derslerimizi ve etkinliklerimizi, Zoom platformu üzerinden gerçekleştirmek için teknolojik imkanlarımızı en iyi şekilde değerlendirdik. Okulumuzda 2014 yılından beri sürdürülen 1:1 Tabletle Öğretim modeli uygulamasının yanında teknolojik alt yapımızdaki donanımlarımız sürece hızla ve kolaylıkla adapte olmamızda büyük avantaj sağladı. Apple Seçkin Okulu olmamız da bize birçok açıdan hazırbulunuşluk sağladı. 

Okulumuzda öğretmen, öğrenci ve velilerimize; teknolojiyi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmalarını desteklemeye yönelik eğitimler düzenlendi. Bazıöğretim yöntem ve stratejilerini şartlar gereği farklılaştırmaları yönünde öğretmenlerimizle her hafta düzenli olarak hizmet içi eğitimler gerçekleştirildi. Bu eğitimlerde öğretmenlerimiz, bazen bilişim teknolojileri bölümü öğretmenlerimizin, bazen alanında uzman farklı eğitimcilerin tecrübe ve birikimlerinden yararlanma imkânı buldular.  Zaman zaman da  iyi örneklerini birbirleriyle paylaştılar. Ölçme-değerlendirme sonuçları, devam durumları ve veli anketlerini değerlendirdiğimizde yaptığımız çalışmaların hedefimize hizmet ettiğini görmekten mutluluk duyduk. 

Arzu Karcı - İELEV Özel Ana Sınıfı / İlkolulu / Ortaokulu Müdür Yardımcısı: Covid-19 salgınının hayatın her alanında etkisini göstermeye başladığı süreçte eğitimciler ve okullar için büyük bir dönüşüm başladı. Bu dönüşüme biz öğretmenler de hızlı bir şekilde dahil olduk. Salgının ilan edildiği ve kapanmaya giden ilk günler itibariyle, uzaktan eğitim sisteminde öğretmenin rolünün ve sorumluluklarının ne olacağı, eğitim içeriklerinin nasıl kurgulanacağı, öğretmenlerin hangi dijital araçları kullanacağı, öğrenci ve velilerin sürece nasıl adapte edilebileceği ile ilgili pek çok soruyu kendimize sorduk. Bu noktada dünyanın hemen hemen her yerinde olduğu gibi biz de 21. Yüzyıl becerileri doğrultusunda yeni bir eğitim tasarımı kurgulamak için harekete geçtik. Öğretmenlerin bu süreçte kilit bir rol üstleneceklerini ve sürecin en önemli aktörlerinden olacaklarını en başından fark ettik.

İELEV Okulları yöneticileri ve öğretmenleri olarak sık sık çevrimiçi toplantılarda bir araya geldik. 21. yüzyıl becerileri doğrultusunda uzaktan eğitim sürecinin temellerini birlikte planladık. Bilimsel yaklaşımlarla her türlü değişime ve zorlu şartlara uyarlanabilecek, esnek, iletişime dayalı, akademik süreçlerin üst düzey öğrenme deneyimleriyle hayata geçirildiği, yüz yüze ve çevrim içi öğrenme araç ve stratejilerinin etkin ve verimli bir şekilde bir arada kullanıldığı bir eğitim süreci oluşturduk ve uyguladık. Bu süreci de son derece özverili çalışan tüm eğitim kadromuzla ve bizlere güven verici bir ortam sağlayan ve iyi olma halimizi önemseyen kurumumuzla çok başarılı şekilde yönettik.

Hülya Turan - İELEV Özel Lisesi Kimya Öğretmeni, AQM Koordinatörü, Okul Gelişim Sorumlusu: Kuruluşumuzdan bu yana teknolojik altyapı ve dijital dönüşümü benimsemiş, Apple Distinguished sertifikalı bir okul olduğumuz için avantajlı bir şekilde uzaktan eğitime başladık. Mecburi olarak geçilen uzaktan eğitim süresine donanım ve altyapı olarak hazırlıklıydık. Hem öğrencilerimiz hem öğretmenlerimiz okulda ilk senelerinde eğitim teknolojileri ile çalışmayı benimseyip çeşitli eğitimler almaktalar. Ders içeriklerinde farklı teknoloji okur yazar yöntemleri kullanarak gerek ders içerisinde gerek ders dışında çalışmalar yürütmekteler. Yurt Dışı Alman Okulu ve Dünya IB Okulu olarak öğrencilerimizin Hazırlık sınıfından itibaren öz-denetim becerileri (zaman ve organizasyon yönetimleri), iletişim ve problem çözme becerileri gibi bazı yetkinlikleri geliştirmelerini hedefliyoruz. Öğrencilerin geliştirmekte olduğu yetkinlikler sayesinde bu zorunlu sürecin bizim adımıza iyi yönetildiğini düşünüyorum. Süreç boyunca da farklı teknoloji eğitimleri gerçekleşti ve kurumsal olarak her bireyin bu süreci iyi bir şekilde yönetmesi hızlanmış oldu. 

TEKNOLOJİNİN PEDAGOJİK SÜREÇLERE ETKİLERİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ? 

Nuran Ercan - İELEV Özel 125. Yıl İlkokulu/Ortaokulu, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik: Uzaktan ve hibrit eğitim süreci bazı zorlukları da beraberinde getirdi. Ekran başında olmak, sınıf ortamını çevrimiçi ortama taşımak ilk başta keyifliydi. Özgürlüklerin kısıtlanması ve sürecin uzamasıyla birlikte hissedilen kaygı, endişe, öfke, bıkkınlık gibi duygular arttı.  Uzun süre ekran başında kalan öğrencilerde çeşitli duygusal ve fiziksel sıkıntılar belirmeye başladı. Bazı öğrenciler kendilerini toparlayıp motivasyonunu korumayı, akademik açıdan yüksek verim almayı başarırken bir bölüm öğrencinin akademik ve duygusal durumunda dalgalanmalar yaşandı. Okul rutinine uyumunu sürdüren (derse düzenli katılan, ders dışı aktiviteler üretebilen, arkadaşlarıyla iletişimlerini sürdüren, sosyal becerisi yüksek) öğrencilerin süreçten minimum düzeyde etkilendikleri görülürken, bazılarının daha çok etkilendikleri ve psikolojik dayanıklılığını sürdürmekte zorlandığı da gözlemlerimiz arasında. Her öğrencinin kendine özgü öğrenme yöntemlerine ihtiyaç hissetmesi ve sosyal- duygusal ihtiyaçlarının farklı olması belirleyici oldu.  Öğrencilerdeki etkilenmeleri gözlemleyen öğretmenlerin, rehberlik biriminin ve idarecilerin koordinasyonu ve ailelerin işbirliği ile yaşanan sorunlar büyük oranda aşılırken bazı çocuklar özelinde farklı destek çalışmalarına ihtiyaç hissedilmesi de deneyimlenen durumlar arasındaydı.

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 01 Aralık 2021 11:11

Gösterim: 1498

Türkiye’nin öğretmen eğitimi alanındaki ilk ve tek kalite kuruluşu olan EPDAD Eğitim Fakülteleri Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği eğitim fakülteleri programlarını değerlendirerek akredite etmek amacıyla kuruldu. Derneğin amaçlarını ve gelecek hedeflerini EPDAD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cemil Öztürk ile konuştuk.

cemil_ozturkSon birkaç yıldır EPDAD hakkında çok şey duymakla birlikte yeterince tanımadığımızı düşünüyorum. Bize EPDAD nedir, niçin kurulmuştur, lütfen açıklar mısınız?
EPDAD eğitim fakülteleri programlarını değerlendirerek akredite etmek amacıyla kurulmuş bir dış değerlendirme kuruluşudur. Temel amacı, eğitim fakülteleri eğitim programları için akreditasyon, değerlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yaparak Türkiye'deki eğitim fakültelerinde verilen eğitimin kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmaktır. Böylece güncel ve gelişmekte olan eğitim ve öğretim yaklaşımlarını kavrayan, uygulayan ve daha nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesini hedeflemektedir.
30 PROGRAM AKREDİTASYON SÜRECİNDE
Bu amaç doğrultusunda ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz?
EPDAD’ın çok geniş bir faaliyet alanı var. Bunlardan en önemlileri (a) program değerlendirme ve akreditasyon, (b) eğitim ve tanıtım, (c) araştırma ve geliştirme, (d) iç ve değerlendirme, (e) işbirliği ve uluslarasılaşma çalışmalarıdır. Müsaade ederseniz bunlardan kısaca söz etmek isterim.
Eğitim fakülteleri eğitim programlarını kurumların başvurusu üzerine değerlendirmek ve akredite etmek birincil faaliyet alanımız. Bu kapsamda yaptığımız şey öğretmen eğitimi programlarının kalitesini ileri standartlara uygunluk açısından değerlendirmek ve yeterli olanları tescil etmektir. Halen ikisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden olmak üzere 8 üniversiteden 30 civarında program akreditasyon sürecindedir. Ocak 2017’de yeni başvuruları alacağız.
Eğitim ve tanıtım odaklı etkinlikleriniz neler? EPDAD bunları niçin bu kadar önemli bulmaktadır?
EPDAD’ın en önemli faaliyet alanlarından biri eğitim ve tanıtım etkinliklerinden oluşmaktadır. Bu çerçevede yapılanlar şöyle özetlenebilir:
• Akreditasyon çalışmalarında görev alacak değerlendiricilerin seçimi ve eğitimini yürütmek,
• Program yöneticilerinin ve öğretim üyelerinin program değerlendirmesi konusunda bilgilendirilmesini ve eğitimini gerçekleştirmek.
Bugüne kadar söz konusu amaçlarla çok sayıda etkinlik yapıldı. Bunların çoğu eğitim fakülteleri dekanları ve öğretim elemanlarında farkındalık ve bilinç oluşturmaya yönelikti ve Kurucu Başkanlığını yaptığım EFDEK (Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi) ile işbirliği içinde yapıldı. Ayrıca birçok ulusal ve uluslararası bilimsel toplantıya çağrılı konuşmacı olarak giderek vizyon, misyon, stratejik hedef ve çalışmalarımızı anlattık. Bütün bunlar eğitim fakültelerinde akreditasyon kültürünün gelişmesine önemli katkılarda bulundu; ancak bu konuda daha yapılacak çok iş var.
Eğitim ve tanıtım konusunda internetin sunduğu imkanları da kullanıyorsunuz. Bunlardan bahseder misiniz?
Web siteleri akreditasyon kuruluşları için her bakımdan önemli. Resmi sitemiz son iki yılda 7400 kez tıklandı. Bu rakam akreditasyon gibi geniş kitlelerin ilgisini çekmeyebilecek spesifik bir konuda önemli bir alakanın varlığına işaret ediyor. Facebook sayfamız daha geniş bir erişim çevresine sahip. Ayrıca sitemize kaydolanlara gönderdiğimiz bir e-bültenimiz var. Web sayfamız açıklık ve etik bakımdan önemli bir işleve sahip. Çünkü onun aracılığı ile faaliyetlerimizle ilgili her türlü bilgi ve belgeyi kamuoyunun erişimine sunuyoruz.
Müsaade ederseniz eğitim amaçlı faaliyetlerimizle ilgili bazı bilgileri de paylaşalım: İkinci grup eğitim faaliyeti ise akreditasyon sürecinde görev alacak personelin eğitimine yönelik. Bunların başında değerlendirici eğitimi çalıştayları gelmektedir. Bunların ilkini Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nin ev sahipliğinde Kasım 2015’te gerçekleştirildi. Bu çalıştayda 25 üniversiteden 38 öğretim elemanı ile 6 öğrenciye değerlendirici eğitimi verildi. Bu isimlerin belirlenmesinde açıklık, etik ve bilimsellik ilkelerine bağlı kalındı. Görev alan eğitimciler belirlenirken tıp, mühendislik ve eczacılık gibi alanlardaki deneyimli değerlendiricilerden faydalanma ihmal edilmedi. İkinci değerlendirici eğitimi çalıştayını Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ile işbirliği içinde gelecek ay yapacağız.
Araştırma ve geliştirme çalışmalarınız hakkında da bilgi verir misiniz?
Bunlar iki grupta toplanabilir. Birincisi; öğretmen eğitimi programlarının paydaşlarının şimdiki ve gelecekteki gereksinimlerini sürekli izleyerek, program değerlendirme ölçütlerinin belirlenmesini, gerektiğinde değerlendirme ölçütlerinin ve süreçlerinin gözden geçirilmesini ve yenilenmesini sağlamak gibi sistem geliştirme çalışmalarıdır. Böylece öğretmen eğitiminin çağdaş standartlarda sürdürülmesi öngörülmektedir.
Bu amaçla da bir dizi etkinlik planlanmıştır. Bunlar ulusal ve uluslararası düzeyde kurs, seminer, konferans, panel, çalıştay vb. toplantılar düzenlemek ve bu kapsamdaki çalışmalara destek vermek şeklinde tasarlanmıştır. Ekim 2015’te Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile işbirliği içinde gerçekleştirdiğimiz Öğretmen Eğitimi Standartları ve Akreditasyon Süreci Çalıştayı bunların ilk başarılı örneği. Ayrıca her yıl uluslararası bir kongre düzenleyeceğiz. I. Uluslararası Öğretmen Eğitimi ve Akreditasyon Kongresi Mayıs 2017’de İstanbul’da Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile işbirliği içinde yapılacak. İkincisi ise Mayıs 2018’de Rize’de olacak. Bu faaliyetler bir yandan küresel bilgi ve tecrübenin paylaşım kanalları olurken diğer yandan da uluslararasılaşma için uygun zemin hazırlayacak.
Görülüyor ki EPDAD olarak öğretmen eğitimi alanında bir kalite güvence sistemi kurmaya çalışıyorsunuz. Bu konuda çevre faktörü ne durumda? Sizi nasıl etkiliyor?
Sistemin çevresini yasal ve diğer çevreler olarak iki grupta düşünmek gerekir. Bunun içerisinde iç ve dış çevreler de göz önüne alınmalıdır. Çünkü küreselleşen dünyada kalite rekabet edebilir boyutta sisteme girdi sağlamalıdır. Yasal çevre öncelikle 2547 sayılı kanunun ilgili maddeleri ve Yüksek Öğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği esas olmak üzere iç ve dış resmi dokümanlarda belirlenmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği uyum süreci, Bologna süreci ve bunlarla ilgili kalite odaklı yasal düzenlemeler de çevre bağlamında düşünülmelidir. Diğer çevre ise YÖK, eğitim fakülteleri, öğretmen istihdam eden kurumlar ile eğitim kurumlarından doğrudan ve dolaylı hizmet alan veya mezunlarını topluma sundukları hizmette kullanmakta olan bütün kurum kuruluşlar ile toplum kesimleri ve eğitim sendikalarıdır. Buna ilave olarak yurt içinde ve yurt dışında faaliyet gösteren kalite güvencesi ajansları sistemin daha geniş anlamda çevresini şekillendirmektedir.
ULUSLARARASI ÖĞRENCİ HAREKETLİLİĞİ
Burada çevrenin etkilerini olumlu ve olumsuz olanlar olmak üzere iki grupta özetlemek mümkündür. Olumlu çevre faktörlerinden bazıları şunlardır: Son çeyrek yüzyılda uluslararası öğrenci hareketliliğinin artması, kalite güvence sistemlerinin önemini artırmıştır. Bologna Süreci ile oluşturulmak istenen Avrupa Yükseköğretim Alanı, söz konusu coğrafyada yükseköğretim programlarından mezun olanların bir takım yeterliklere sahip olmalarını amaçlamaktadır. Bunu gerçekleştirmek için de kalite güvence sistemlerinin kurulmasını teşvik etmektedir. Türkiye de bu konuda önemli gelişmeler kaydetmiştir. Yüksek Öğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği’nin yayımlanması, Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun kurulması son derece önemlidir. Ayrıca akredite olan programların öğrenci tercih kılavuzundan belirtilmesi de akredite olmayı cazip hale getirmiştir.
Olumsuz çevre faktörlerinin başında ise öğretmen yetiştirme ve istihdamıyla ilgili uygulamalar gelmektedir. Kitle eğitimine dönüşen pedagojik formasyon kursları bunların en önemlisidir.

EPDAD’IN GELECEKTEKİ HEDEFLERİ NELER?
EPDAD gelecekte şu hedefleri gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır:
1. Öğretmen yetiştirmede kaliteyi artırmak.
EPDAD, öğretmen yetiştiren kurumlar hakkında doğru yargılara ulaşabilmek için kanıt temelli performans ölçütlerine ve sürekli gelişime dayanan açık ve yüksek standartlara sahip olacaktır.
2. Sürekli gelişimi desteklemek.
EPDAD, niteliği sergilemek ve sürekli gelişimi desteklemek için akreditasyon aşamalarını kullanma konusunda öğretmen yetiştiren kurumları destekleyecektir.
3. Araştırma ve inovasyonu geliştirmek.
EPDAD, öğretmen yetiştirmede sürekli gelişimi desteklemek için araştırma ve inovasyon amaçlı bir ajanda geliştirecek ve uygulayacaktır.
4. Akreditasyonun değerini artırmak.
EPDAD, birbiriyle ilişkili ve uygulanabilir nitelik ölçütlerine dayalı değerlendirmeler yoluyla nitelikli öğretmen yetiştiren kurumlara yönelik farkındalıkları ve akreditasyonun değerini geliştirecek; böylece daha çok kurumun katılımı sağlanacak; istihdamda akredite edilmiş programları avantajlı hale getirecek düzenlemeler yapılmasına yönelik politikalar desteklenecektir.
5. Model bir akredite edici kuruluş olmak.
EPDAD, mükemmeliyeti model olarak temsil edecek ve akreditasyon için çeşitli yollar önerecektir.
6. Model bir öğrenme organizasyonu olmak.
EPDAD, öz-çalışma ve sürekli gelişim uygulamalarını model olarak temsil edecektir.
Prof. Dr. Cemil ÖZTÜRK
Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi (EFDEK) Başkanlığı (Kurucu Başkan 2012-2013), YÖK Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu üyeliği (2012-2013), Atatürk Eğitim Fakültesi Dekanlığı (2009-2012) yaptı. EPDAD'ın kuruluş çalışmalarını başlattı ve yürüttü. Sosyal Bilgiler Eğitimcileri Birliği (SEBEB)'in kuruluşuna öncülük etti ve Başkanlığını yaptı (2009-2014).

> Öğretmen eğitiminde mükemmeliyet hareketi: EPDAD

Türkiye’nin öğretmen eğitimi alanındaki ilk ve tek kalite kuruluşu olan EPDAD Eğitim Fakülteleri Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği eğitim fakülteleri programlarını değerlendirerek akredite etmek amacıyla kuruldu. Derneğin amaçlarını ve gelecek hedeflerini EPDAD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cemil Öztürk ile konuştuk.

cemil_ozturkSon birkaç yıldır EPDAD hakkında çok şey duymakla birlikte yeterince tanımadığımızı düşünüyorum. Bize EPDAD nedir, niçin kurulmuştur, lütfen açıklar mısınız?
EPDAD eğitim fakülteleri programlarını değerlendirerek akredite etmek amacıyla kurulmuş bir dış değerlendirme kuruluşudur. Temel amacı, eğitim fakülteleri eğitim programları için akreditasyon, değerlendirme ve bilgilendirme çalışmaları yaparak Türkiye'deki eğitim fakültelerinde verilen eğitimin kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmaktır. Böylece güncel ve gelişmekte olan eğitim ve öğretim yaklaşımlarını kavrayan, uygulayan ve daha nitelikli öğretmenlerin yetiştirilmesini hedeflemektedir.
30 PROGRAM AKREDİTASYON SÜRECİNDE
Bu amaç doğrultusunda ne tür faaliyetlerde bulunuyorsunuz?
EPDAD’ın çok geniş bir faaliyet alanı var. Bunlardan en önemlileri (a) program değerlendirme ve akreditasyon, (b) eğitim ve tanıtım, (c) araştırma ve geliştirme, (d) iç ve değerlendirme, (e) işbirliği ve uluslarasılaşma çalışmalarıdır. Müsaade ederseniz bunlardan kısaca söz etmek isterim.
Eğitim fakülteleri eğitim programlarını kurumların başvurusu üzerine değerlendirmek ve akredite etmek birincil faaliyet alanımız. Bu kapsamda yaptığımız şey öğretmen eğitimi programlarının kalitesini ileri standartlara uygunluk açısından değerlendirmek ve yeterli olanları tescil etmektir. Halen ikisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden olmak üzere 8 üniversiteden 30 civarında program akreditasyon sürecindedir. Ocak 2017’de yeni başvuruları alacağız.
Eğitim ve tanıtım odaklı etkinlikleriniz neler? EPDAD bunları niçin bu kadar önemli bulmaktadır?
EPDAD’ın en önemli faaliyet alanlarından biri eğitim ve tanıtım etkinliklerinden oluşmaktadır. Bu çerçevede yapılanlar şöyle özetlenebilir:
• Akreditasyon çalışmalarında görev alacak değerlendiricilerin seçimi ve eğitimini yürütmek,
• Program yöneticilerinin ve öğretim üyelerinin program değerlendirmesi konusunda bilgilendirilmesini ve eğitimini gerçekleştirmek.
Bugüne kadar söz konusu amaçlarla çok sayıda etkinlik yapıldı. Bunların çoğu eğitim fakülteleri dekanları ve öğretim elemanlarında farkındalık ve bilinç oluşturmaya yönelikti ve Kurucu Başkanlığını yaptığım EFDEK (Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi) ile işbirliği içinde yapıldı. Ayrıca birçok ulusal ve uluslararası bilimsel toplantıya çağrılı konuşmacı olarak giderek vizyon, misyon, stratejik hedef ve çalışmalarımızı anlattık. Bütün bunlar eğitim fakültelerinde akreditasyon kültürünün gelişmesine önemli katkılarda bulundu; ancak bu konuda daha yapılacak çok iş var.
Eğitim ve tanıtım konusunda internetin sunduğu imkanları da kullanıyorsunuz. Bunlardan bahseder misiniz?
Web siteleri akreditasyon kuruluşları için her bakımdan önemli. Resmi sitemiz son iki yılda 7400 kez tıklandı. Bu rakam akreditasyon gibi geniş kitlelerin ilgisini çekmeyebilecek spesifik bir konuda önemli bir alakanın varlığına işaret ediyor. Facebook sayfamız daha geniş bir erişim çevresine sahip. Ayrıca sitemize kaydolanlara gönderdiğimiz bir e-bültenimiz var. Web sayfamız açıklık ve etik bakımdan önemli bir işleve sahip. Çünkü onun aracılığı ile faaliyetlerimizle ilgili her türlü bilgi ve belgeyi kamuoyunun erişimine sunuyoruz.
Müsaade ederseniz eğitim amaçlı faaliyetlerimizle ilgili bazı bilgileri de paylaşalım: İkinci grup eğitim faaliyeti ise akreditasyon sürecinde görev alacak personelin eğitimine yönelik. Bunların başında değerlendirici eğitimi çalıştayları gelmektedir. Bunların ilkini Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nin ev sahipliğinde Kasım 2015’te gerçekleştirildi. Bu çalıştayda 25 üniversiteden 38 öğretim elemanı ile 6 öğrenciye değerlendirici eğitimi verildi. Bu isimlerin belirlenmesinde açıklık, etik ve bilimsellik ilkelerine bağlı kalındı. Görev alan eğitimciler belirlenirken tıp, mühendislik ve eczacılık gibi alanlardaki deneyimli değerlendiricilerden faydalanma ihmal edilmedi. İkinci değerlendirici eğitimi çalıştayını Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi ile işbirliği içinde gelecek ay yapacağız.
Araştırma ve geliştirme çalışmalarınız hakkında da bilgi verir misiniz?
Bunlar iki grupta toplanabilir. Birincisi; öğretmen eğitimi programlarının paydaşlarının şimdiki ve gelecekteki gereksinimlerini sürekli izleyerek, program değerlendirme ölçütlerinin belirlenmesini, gerektiğinde değerlendirme ölçütlerinin ve süreçlerinin gözden geçirilmesini ve yenilenmesini sağlamak gibi sistem geliştirme çalışmalarıdır. Böylece öğretmen eğitiminin çağdaş standartlarda sürdürülmesi öngörülmektedir.
Bu amaçla da bir dizi etkinlik planlanmıştır. Bunlar ulusal ve uluslararası düzeyde kurs, seminer, konferans, panel, çalıştay vb. toplantılar düzenlemek ve bu kapsamdaki çalışmalara destek vermek şeklinde tasarlanmıştır. Ekim 2015’te Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile işbirliği içinde gerçekleştirdiğimiz Öğretmen Eğitimi Standartları ve Akreditasyon Süreci Çalıştayı bunların ilk başarılı örneği. Ayrıca her yıl uluslararası bir kongre düzenleyeceğiz. I. Uluslararası Öğretmen Eğitimi ve Akreditasyon Kongresi Mayıs 2017’de İstanbul’da Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile işbirliği içinde yapılacak. İkincisi ise Mayıs 2018’de Rize’de olacak. Bu faaliyetler bir yandan küresel bilgi ve tecrübenin paylaşım kanalları olurken diğer yandan da uluslararasılaşma için uygun zemin hazırlayacak.
Görülüyor ki EPDAD olarak öğretmen eğitimi alanında bir kalite güvence sistemi kurmaya çalışıyorsunuz. Bu konuda çevre faktörü ne durumda? Sizi nasıl etkiliyor?
Sistemin çevresini yasal ve diğer çevreler olarak iki grupta düşünmek gerekir. Bunun içerisinde iç ve dış çevreler de göz önüne alınmalıdır. Çünkü küreselleşen dünyada kalite rekabet edebilir boyutta sisteme girdi sağlamalıdır. Yasal çevre öncelikle 2547 sayılı kanunun ilgili maddeleri ve Yüksek Öğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği esas olmak üzere iç ve dış resmi dokümanlarda belirlenmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği uyum süreci, Bologna süreci ve bunlarla ilgili kalite odaklı yasal düzenlemeler de çevre bağlamında düşünülmelidir. Diğer çevre ise YÖK, eğitim fakülteleri, öğretmen istihdam eden kurumlar ile eğitim kurumlarından doğrudan ve dolaylı hizmet alan veya mezunlarını topluma sundukları hizmette kullanmakta olan bütün kurum kuruluşlar ile toplum kesimleri ve eğitim sendikalarıdır. Buna ilave olarak yurt içinde ve yurt dışında faaliyet gösteren kalite güvencesi ajansları sistemin daha geniş anlamda çevresini şekillendirmektedir.
ULUSLARARASI ÖĞRENCİ HAREKETLİLİĞİ
Burada çevrenin etkilerini olumlu ve olumsuz olanlar olmak üzere iki grupta özetlemek mümkündür. Olumlu çevre faktörlerinden bazıları şunlardır: Son çeyrek yüzyılda uluslararası öğrenci hareketliliğinin artması, kalite güvence sistemlerinin önemini artırmıştır. Bologna Süreci ile oluşturulmak istenen Avrupa Yükseköğretim Alanı, söz konusu coğrafyada yükseköğretim programlarından mezun olanların bir takım yeterliklere sahip olmalarını amaçlamaktadır. Bunu gerçekleştirmek için de kalite güvence sistemlerinin kurulmasını teşvik etmektedir. Türkiye de bu konuda önemli gelişmeler kaydetmiştir. Yüksek Öğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği’nin yayımlanması, Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun kurulması son derece önemlidir. Ayrıca akredite olan programların öğrenci tercih kılavuzundan belirtilmesi de akredite olmayı cazip hale getirmiştir.
Olumsuz çevre faktörlerinin başında ise öğretmen yetiştirme ve istihdamıyla ilgili uygulamalar gelmektedir. Kitle eğitimine dönüşen pedagojik formasyon kursları bunların en önemlisidir.

EPDAD’IN GELECEKTEKİ HEDEFLERİ NELER?
EPDAD gelecekte şu hedefleri gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır:
1. Öğretmen yetiştirmede kaliteyi artırmak.
EPDAD, öğretmen yetiştiren kurumlar hakkında doğru yargılara ulaşabilmek için kanıt temelli performans ölçütlerine ve sürekli gelişime dayanan açık ve yüksek standartlara sahip olacaktır.
2. Sürekli gelişimi desteklemek.
EPDAD, niteliği sergilemek ve sürekli gelişimi desteklemek için akreditasyon aşamalarını kullanma konusunda öğretmen yetiştiren kurumları destekleyecektir.
3. Araştırma ve inovasyonu geliştirmek.
EPDAD, öğretmen yetiştirmede sürekli gelişimi desteklemek için araştırma ve inovasyon amaçlı bir ajanda geliştirecek ve uygulayacaktır.
4. Akreditasyonun değerini artırmak.
EPDAD, birbiriyle ilişkili ve uygulanabilir nitelik ölçütlerine dayalı değerlendirmeler yoluyla nitelikli öğretmen yetiştiren kurumlara yönelik farkındalıkları ve akreditasyonun değerini geliştirecek; böylece daha çok kurumun katılımı sağlanacak; istihdamda akredite edilmiş programları avantajlı hale getirecek düzenlemeler yapılmasına yönelik politikalar desteklenecektir.
5. Model bir akredite edici kuruluş olmak.
EPDAD, mükemmeliyeti model olarak temsil edecek ve akreditasyon için çeşitli yollar önerecektir.
6. Model bir öğrenme organizasyonu olmak.
EPDAD, öz-çalışma ve sürekli gelişim uygulamalarını model olarak temsil edecektir.
Prof. Dr. Cemil ÖZTÜRK
Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi (EFDEK) Başkanlığı (Kurucu Başkan 2012-2013), YÖK Öğretmen Yetiştirme Çalışma Grubu üyeliği (2012-2013), Atatürk Eğitim Fakültesi Dekanlığı (2009-2012) yaptı. EPDAD'ın kuruluş çalışmalarını başlattı ve yürüttü. Sosyal Bilgiler Eğitimcileri Birliği (SEBEB)'in kuruluşuna öncülük etti ve Başkanlığını yaptı (2009-2014).

Son Güncelleme: Cuma, 28 Nisan 2017 09:30

Gösterim: 10539


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.