Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
AK Parti Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Tekke ve Zaviyelerle ilgili kanunun yürürlükten kaldırılması için Meclis’e yasa teklifi verdi
AK Parti Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun teklifini hazırladı.
Özdalga, teklifin gerekçesinde, "Demokratik hukuk devletinin ilkelerinden din ve inanç özgürlüğüyle bağdaşmayan yasaklar getirilmektedir. Çünkü ibadet ve dini inançlarının gereğinin nerede ve nasıl yerine getirileceği ibadet yerinin neresi olacağı tamamen inananlara ait bir karardır." denildi. Özdalga, söz konusu kanunun cemevlerinin 'ibadet' yeri kabul edilemeyeceğinin önündeki en önemli gerekçe olarak gösterildiğini belirterek, bu kanun kaldırılmasıyla cemevlerinin hukuki statüsü için önemli bir adım atılacağını söyledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
AK Parti Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Tekke ve Zaviyelerle ilgili kanunun yürürlükten kaldırılması için Meclis’e yasa teklifi verdi
AK Parti Ankara Milletvekili Haluk Özdalga, Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanunun Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun teklifini hazırladı.
Özdalga, teklifin gerekçesinde, "Demokratik hukuk devletinin ilkelerinden din ve inanç özgürlüğüyle bağdaşmayan yasaklar getirilmektedir. Çünkü ibadet ve dini inançlarının gereğinin nerede ve nasıl yerine getirileceği ibadet yerinin neresi olacağı tamamen inananlara ait bir karardır." denildi. Özdalga, söz konusu kanunun cemevlerinin 'ibadet' yeri kabul edilemeyeceğinin önündeki en önemli gerekçe olarak gösterildiğini belirterek, bu kanun kaldırılmasıyla cemevlerinin hukuki statüsü için önemli bir adım atılacağını söyledi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Kasım 2013 15:27
Gösterim: 945
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan öğretmenlere ek ders ve yolluk ücreti ile ilgili sevindirici haber geldi
Öğretmenlerin en çok merak ettiği “Ortak Yazılı Sınavlarda (TEOG) öğretmenlere ek ders ve yolluk ücreti ödenecek mi?” sorusuna MEB’den cevap geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı, 28-29 Kasım tarihlerinde 8. sınıfların gireceği Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi kapsamında yapılacak ortak yazılı sınavlarda öğretmenlere yolluk yevmiye ve sınavda görev alıp almadığına bakılmaksızın sınavlar nedeniyle tatil edilen günlerde de o günün ek ders ücretinin ödeneceği bildirildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan öğretmenlere ek ders ve yolluk ücreti ile ilgili sevindirici haber geldi
Öğretmenlerin en çok merak ettiği “Ortak Yazılı Sınavlarda (TEOG) öğretmenlere ek ders ve yolluk ücreti ödenecek mi?” sorusuna MEB’den cevap geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı, 28-29 Kasım tarihlerinde 8. sınıfların gireceği Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi kapsamında yapılacak ortak yazılı sınavlarda öğretmenlere yolluk yevmiye ve sınavda görev alıp almadığına bakılmaksızın sınavlar nedeniyle tatil edilen günlerde de o günün ek ders ücretinin ödeneceği bildirildi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Kasım 2013 09:49
Gösterim: 1909
Üniversitelerde yaşanan öğretim üyesi açığının gidermek için uzaktan eğitim imkanları kullanılarak gelişmiş üniversitelerin öğretim elemanı ve altyapısından yararlanılacak.
2014 Programı'nda yer alan bilgilere göre, son dönemde yükseköğretim kontenjanlarının artması, öğrenci affı gibi nedenlerle öğrenci sayısının hızla artmış olması sonucunda zaten OECD ortalamasının üstünde olan öğretim üyesi başına öğrenci sayısı daha da yükseldi.
Geçen yılın verilerine göre, örgün eğitimde lisansüstü eğitim görenler hariç 2 milyon 419 bin 712 öğrenci, 56 bin 154’ü öğretim üyesi ve 130 bin 653 öğretim elemanı bulunuyor.
Yükseköğretimde, 2012-2013 eğitim öğretim döneminde öğretim üyesi başına, önlisansta 362,9, lisansta 35,5 olmak üzere ülke genelinde 43,1 öğrenci düştü. Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı ise önlisansta 52,4, lisansta 22,9 olmak üzere ülke genelinde 18,5 oldu.
Öğretim üye ve elemanlarının, üniversiteler ve bölgeler arasında dengesiz dağılımı eğitimdeki kaliteyi olumsuz etkiledi. 2012-2013 eğitim döneminde örgün öğretimdeki öğrencilerin yüzde 10,5’i vakıf üniversitelerinde öğrenim görmekteyken öğretim elemanlarının yüzde 12,8’i, öğretim üyelerinin ise yüzde 13,8’i bu üniversitelerde görev yaptı.
Bölgeler arasında da dengesiz dağılım gözlendi. Lisans ve önlisans programlarına kayıtlı örgün eğitimdeki öğrencilerin yüzde 29,7’si Ankara, İstanbul ve İzmir’de okurken, öğretim üyelerinin yüzde 43,3’ü bu illerde görev yaptı. Bunun sonucunda, ülke genelinde öğretim üyesi başına 43,1 öğrenci düşerken, üç büyük ilde bu sayı 39,6 oldu.
Ankara'da, 202 bin 348 öğrenci bulunurken 8 bin 693 öğretim üyesi, 19 bin 16 öğretim elemanı, İstanbul'da ise 388 bin 696 öğrenci varken, 11 bin 707 öğretim üyesi ve 24 bin 328 öğretim elemanı, İzmir'de ise 126 öğrenci bulunurken bu 3 bin 936 öğretim üyesi ve 8 bin 457 öğretim elemanı görev yaptı.
Kısmi zamanlı ders verme özendirilecek
Bu kapsamda öğretim elemanı açığı yurt geneline dengeli dağılım gözetilerek azaltılacak. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) etkin bir şekilde uygulanacak. Yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyesi açığının yarattığı olumsuzlukları gidermek amacıyla uzaktan eğitim imkanları da kullanılarak gelişmiş üniversitelerin öğretim elemanı ve altyapısından yararlanılacak. Öğretim görevlisi, okutman ve uzman sayısını artırmak suretiyle yeni üniversitelerdeki öğretim elemanı açığı azaltılacak. Kısmi zamanlı ders verme özendirilecek. Araştırma görevlilerinin özlük hakları iyileştirilecek ve özellikle yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyeliğini teşvik edici düzenlemeler yapılacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Üniversitelerde yaşanan öğretim üyesi açığının gidermek için uzaktan eğitim imkanları kullanılarak gelişmiş üniversitelerin öğretim elemanı ve altyapısından yararlanılacak.
2014 Programı'nda yer alan bilgilere göre, son dönemde yükseköğretim kontenjanlarının artması, öğrenci affı gibi nedenlerle öğrenci sayısının hızla artmış olması sonucunda zaten OECD ortalamasının üstünde olan öğretim üyesi başına öğrenci sayısı daha da yükseldi.
Geçen yılın verilerine göre, örgün eğitimde lisansüstü eğitim görenler hariç 2 milyon 419 bin 712 öğrenci, 56 bin 154’ü öğretim üyesi ve 130 bin 653 öğretim elemanı bulunuyor.
Yükseköğretimde, 2012-2013 eğitim öğretim döneminde öğretim üyesi başına, önlisansta 362,9, lisansta 35,5 olmak üzere ülke genelinde 43,1 öğrenci düştü. Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı ise önlisansta 52,4, lisansta 22,9 olmak üzere ülke genelinde 18,5 oldu.
Öğretim üye ve elemanlarının, üniversiteler ve bölgeler arasında dengesiz dağılımı eğitimdeki kaliteyi olumsuz etkiledi. 2012-2013 eğitim döneminde örgün öğretimdeki öğrencilerin yüzde 10,5’i vakıf üniversitelerinde öğrenim görmekteyken öğretim elemanlarının yüzde 12,8’i, öğretim üyelerinin ise yüzde 13,8’i bu üniversitelerde görev yaptı.
Bölgeler arasında da dengesiz dağılım gözlendi. Lisans ve önlisans programlarına kayıtlı örgün eğitimdeki öğrencilerin yüzde 29,7’si Ankara, İstanbul ve İzmir’de okurken, öğretim üyelerinin yüzde 43,3’ü bu illerde görev yaptı. Bunun sonucunda, ülke genelinde öğretim üyesi başına 43,1 öğrenci düşerken, üç büyük ilde bu sayı 39,6 oldu.
Ankara'da, 202 bin 348 öğrenci bulunurken 8 bin 693 öğretim üyesi, 19 bin 16 öğretim elemanı, İstanbul'da ise 388 bin 696 öğrenci varken, 11 bin 707 öğretim üyesi ve 24 bin 328 öğretim elemanı, İzmir'de ise 126 öğrenci bulunurken bu 3 bin 936 öğretim üyesi ve 8 bin 457 öğretim elemanı görev yaptı.
Kısmi zamanlı ders verme özendirilecek
Bu kapsamda öğretim elemanı açığı yurt geneline dengeli dağılım gözetilerek azaltılacak. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) etkin bir şekilde uygulanacak. Yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyesi açığının yarattığı olumsuzlukları gidermek amacıyla uzaktan eğitim imkanları da kullanılarak gelişmiş üniversitelerin öğretim elemanı ve altyapısından yararlanılacak. Öğretim görevlisi, okutman ve uzman sayısını artırmak suretiyle yeni üniversitelerdeki öğretim elemanı açığı azaltılacak. Kısmi zamanlı ders verme özendirilecek. Araştırma görevlilerinin özlük hakları iyileştirilecek ve özellikle yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyeliğini teşvik edici düzenlemeler yapılacak.
Son Güncelleme: Cumartesi, 09 Kasım 2013 11:57
Gösterim: 1371
Milli Eğitim Bakanı Avcı, mart ayındaki açıköğretim sınavlarında Paris’in de merkezler arasına alındığını bildirdi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) ABD ve İsrail’in üye aidatlarını ödememesi nedeniyle finansal krize girdiğini belirterek, Türkiye'nin, UNESCO'ya katkı yapan 25 ülkeden biri olduğunu ve bu katkıyı bu yıl iki misline çıkardığını söyledi.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 75. yılında Türkiye’nin Paris Büyükelçiliğinde anma töreni düzenlendi. Törene, UNESCO’nun 37. Genel Kurul toplantısı için Paris’te bulunan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu ve elçilik çalışanları katıldı.
Törenin ardından basın toplantısı düzenleyen Bakan Avcı, UNESCO Genel Kurulu kapsamında yaptığı görüşmeler hakkında bilgi verdi.
UNESCO’nun anma programlarına Türkiye’den dört programın kabul edildiğini belirten Avcı, Halide Edip Adıvar’ın vefatının 50. yılı, İslam Eserleri Müzesi’nin kuruluşunun 100. yılı, Türk düşünürü İsmail Gaspıralı'nın ölümünün 100. yılı ve Matrakçı Nasuh’un ölümünün 450. yılı etkinliklerinin bu kapsamda olduğunu söyledi.
Bakan Avcı, 37. konferansın Türkiye için ayrıca önemli olduğunun altını çizerek, “UNESCO, ABD ve İsrail’in aidatlarını ödememesi nedeniyle iki yıldan beri ciddi bir finansal kriz içine girmişti. Türkiye, UNESCO’nun finansman krizini aşması için katkıda bulunan ülkelerin başında geliyor. En çok katkı yapan 25 ülkeden biriyiz. Bu yıl UNESCO’ya yaptığımız katkıyı iki misline çıkardık” dedi.
UNESCO’da 19 Kasım’da yapılacak seçimle Dünya Kültürel Miras Komitesi'ne Türkiye’nin adaylığı konusunda ciddi mesafeler aldığını da ifade eden Avcı, “Değişik ülkelerden gelen eğitim bakanlarından üyeliğimiz için destek talep ettik” diye konuştu.
Avcı ayrıca Paris bölgesinde görev yapan Türk öğretmenler ve Türk derneklerinin temsilcileriyle görüştüğünü, vatandaşların sorunlarını dinlediğini belirtti.
'Açık öğretim sınavları Paris'te yapılacak'
Dernek temsilcilerinden gelen “açıköğretim sınavlarının Paris’te de yapılması” yönündeki talep için Anadolu Üniversitesi ile görüşüldüğünü kaydeden Avcı, mart ayındaki açıköğretim sınavlarında Paris’in de merkezler arasına alındığını bildirdi.
UNESCO Genel Kurulu'na hitaben yaptığı konuşmaya İngilizce başlayıp Türkçe devam etmesinin sorulması üzerine Avcı, UNESCO'nun kültürel çeşitliliğe yaptığı vurguya ve "Çeşitlilik içinde birlik" ilkesine gönderme yapmak üzere İngilizceden Türkçeye geçtiğini ifade etti.
Seçmeli dersler ve bu dersleri okutacak öğretmenlere ilişkin bir soru üzerine Avcı, seçmeli dersleri kaç öğrencinin seçtiğinin tespit edilmesinin, öğretmen görevlendirilmesi bakımından gerekli olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
“Öğrenciler seçimlerini yaptıktan ve en az 12 öğrenci ile sınıflar oluştuktan sonra o dersi okutacak kadrolu öğretmenlerimiz varsa onlarla, yoksa ücretli öğretmenlerle yapmaya çalışıyoruz. Kur'an-ı Kerim veya Peygamber Efendimizin hayatı dersleri için kadrolu din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerini istihdam edebiliyoruz. Çünkü zaten okullarda bu öğretmenlerimiz var. Öğrencilerin seçmesi durumunda bu derslerde de görevlendirebiliyoruz. Fakat Kürtçe dersini seçen öğrenci için böyle bir şansımız yok. Çünkü Kürtçe dersini okutabilecek kadrolu öğretmenimiz çok çok az. Büyük çoğunluk olarak seçmeli Kürtçe derslerinde ücretli öğretmenleri görevlendiriyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren okul olarak değil ama il düzeyinde seçmeli dersleri okutabilecek düzeyde asgari sayıda öğretmeni kadrolu olarak istihdam edip seçimlere göre bunları okullara yönlendirmek mümkün olabilecek. Öğretmen dağılımımızı yapabilmek için bütün seçmeli derslerde hangi okullarda hangi derslerin seçildiğini bilmek zorundayız.”
Ermeni iddialarına okul kitaplarında yer verilmesi sakıncalı
Fransa Milli Eğitim Bakanı Vincent Peillon ile görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine Bakan Avcı, “Fransız bakanla garip bir şekilde yollarımız kesişmiyor” dedi. Helsinki’de düzenlenen Avrupa Konseyi Eğitim Bakanları Konferansı’nda görüşme niyeti olduğunu ancak Fransız bakanın gelmemesi nedeniyle görüşemediklerini belirten Bakan Avcı, UNESCO toplantılarına katılmadığı için Fransız bakan ile görüşemediğini söyledi. Avcı şöyle devam etti:
“ Fransa okullarında Ermeni sorununa ilişkin ibareleri, bana göre çok da tutarlı olmayan gerekçelerini açıklayan demeci olmuştu. Ben de Helsinki’de yüz yüze görüşerek, Dışişleri Bakanlığımızın bu konuda yaptığı açıklama doğrultusunda bu uygulamanın sadece Fransa’da yaşayan Türk çocukları açısından değil, Fransız çocukları için de pedagojik açıdan ne kadar sakıncalı bir işe giriştiklerini kendisine anlatmak istiyordum.”
Ermeni iddialarına okul kitaplarında yer verilmesinin sakıncalarına dikkati çeken Bakan Avcı, “Bu konuda Fransa’daki okul kitaplarında var olan ifadeler kabul edilemez. Sadece bizim tezlerimiz açısından değil, pedagojik açıdan da kabul edilemez” dedi.
Bakan Avcı, ortaöğretim çağındaki çocukların üzerinde olumsuz etkilerine işaret ederek, “Çok tehlikeli, yabancı düşmanlığını körükleyecek ibareler olarak da okunabilir. Fransız çocuklarını da yabancı düşmanlığına yöneltecek tehlikeli söylemlerden kaçınmak gerekir” diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Avcı, mart ayındaki açıköğretim sınavlarında Paris’in de merkezler arasına alındığını bildirdi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) ABD ve İsrail’in üye aidatlarını ödememesi nedeniyle finansal krize girdiğini belirterek, Türkiye'nin, UNESCO'ya katkı yapan 25 ülkeden biri olduğunu ve bu katkıyı bu yıl iki misline çıkardığını söyledi.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 75. yılında Türkiye’nin Paris Büyükelçiliğinde anma töreni düzenlendi. Törene, UNESCO’nun 37. Genel Kurul toplantısı için Paris’te bulunan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu ve elçilik çalışanları katıldı.
Törenin ardından basın toplantısı düzenleyen Bakan Avcı, UNESCO Genel Kurulu kapsamında yaptığı görüşmeler hakkında bilgi verdi.
UNESCO’nun anma programlarına Türkiye’den dört programın kabul edildiğini belirten Avcı, Halide Edip Adıvar’ın vefatının 50. yılı, İslam Eserleri Müzesi’nin kuruluşunun 100. yılı, Türk düşünürü İsmail Gaspıralı'nın ölümünün 100. yılı ve Matrakçı Nasuh’un ölümünün 450. yılı etkinliklerinin bu kapsamda olduğunu söyledi.
Bakan Avcı, 37. konferansın Türkiye için ayrıca önemli olduğunun altını çizerek, “UNESCO, ABD ve İsrail’in aidatlarını ödememesi nedeniyle iki yıldan beri ciddi bir finansal kriz içine girmişti. Türkiye, UNESCO’nun finansman krizini aşması için katkıda bulunan ülkelerin başında geliyor. En çok katkı yapan 25 ülkeden biriyiz. Bu yıl UNESCO’ya yaptığımız katkıyı iki misline çıkardık” dedi.
UNESCO’da 19 Kasım’da yapılacak seçimle Dünya Kültürel Miras Komitesi'ne Türkiye’nin adaylığı konusunda ciddi mesafeler aldığını da ifade eden Avcı, “Değişik ülkelerden gelen eğitim bakanlarından üyeliğimiz için destek talep ettik” diye konuştu.
Avcı ayrıca Paris bölgesinde görev yapan Türk öğretmenler ve Türk derneklerinin temsilcileriyle görüştüğünü, vatandaşların sorunlarını dinlediğini belirtti.
'Açık öğretim sınavları Paris'te yapılacak'
Dernek temsilcilerinden gelen “açıköğretim sınavlarının Paris’te de yapılması” yönündeki talep için Anadolu Üniversitesi ile görüşüldüğünü kaydeden Avcı, mart ayındaki açıköğretim sınavlarında Paris’in de merkezler arasına alındığını bildirdi.
UNESCO Genel Kurulu'na hitaben yaptığı konuşmaya İngilizce başlayıp Türkçe devam etmesinin sorulması üzerine Avcı, UNESCO'nun kültürel çeşitliliğe yaptığı vurguya ve "Çeşitlilik içinde birlik" ilkesine gönderme yapmak üzere İngilizceden Türkçeye geçtiğini ifade etti.
Seçmeli dersler ve bu dersleri okutacak öğretmenlere ilişkin bir soru üzerine Avcı, seçmeli dersleri kaç öğrencinin seçtiğinin tespit edilmesinin, öğretmen görevlendirilmesi bakımından gerekli olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
“Öğrenciler seçimlerini yaptıktan ve en az 12 öğrenci ile sınıflar oluştuktan sonra o dersi okutacak kadrolu öğretmenlerimiz varsa onlarla, yoksa ücretli öğretmenlerle yapmaya çalışıyoruz. Kur'an-ı Kerim veya Peygamber Efendimizin hayatı dersleri için kadrolu din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerini istihdam edebiliyoruz. Çünkü zaten okullarda bu öğretmenlerimiz var. Öğrencilerin seçmesi durumunda bu derslerde de görevlendirebiliyoruz. Fakat Kürtçe dersini seçen öğrenci için böyle bir şansımız yok. Çünkü Kürtçe dersini okutabilecek kadrolu öğretmenimiz çok çok az. Büyük çoğunluk olarak seçmeli Kürtçe derslerinde ücretli öğretmenleri görevlendiriyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren okul olarak değil ama il düzeyinde seçmeli dersleri okutabilecek düzeyde asgari sayıda öğretmeni kadrolu olarak istihdam edip seçimlere göre bunları okullara yönlendirmek mümkün olabilecek. Öğretmen dağılımımızı yapabilmek için bütün seçmeli derslerde hangi okullarda hangi derslerin seçildiğini bilmek zorundayız.”
Ermeni iddialarına okul kitaplarında yer verilmesi sakıncalı
Fransa Milli Eğitim Bakanı Vincent Peillon ile görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine Bakan Avcı, “Fransız bakanla garip bir şekilde yollarımız kesişmiyor” dedi. Helsinki’de düzenlenen Avrupa Konseyi Eğitim Bakanları Konferansı’nda görüşme niyeti olduğunu ancak Fransız bakanın gelmemesi nedeniyle görüşemediklerini belirten Bakan Avcı, UNESCO toplantılarına katılmadığı için Fransız bakan ile görüşemediğini söyledi. Avcı şöyle devam etti:
“ Fransa okullarında Ermeni sorununa ilişkin ibareleri, bana göre çok da tutarlı olmayan gerekçelerini açıklayan demeci olmuştu. Ben de Helsinki’de yüz yüze görüşerek, Dışişleri Bakanlığımızın bu konuda yaptığı açıklama doğrultusunda bu uygulamanın sadece Fransa’da yaşayan Türk çocukları açısından değil, Fransız çocukları için de pedagojik açıdan ne kadar sakıncalı bir işe giriştiklerini kendisine anlatmak istiyordum.”
Ermeni iddialarına okul kitaplarında yer verilmesinin sakıncalarına dikkati çeken Bakan Avcı, “Bu konuda Fransa’daki okul kitaplarında var olan ifadeler kabul edilemez. Sadece bizim tezlerimiz açısından değil, pedagojik açıdan da kabul edilemez” dedi.
Bakan Avcı, ortaöğretim çağındaki çocukların üzerinde olumsuz etkilerine işaret ederek, “Çok tehlikeli, yabancı düşmanlığını körükleyecek ibareler olarak da okunabilir. Fransız çocuklarını da yabancı düşmanlığına yöneltecek tehlikeli söylemlerden kaçınmak gerekir” diye konuştu.
Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Kasım 2013 09:23
Gösterim: 2035
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, hukuk eğitiminin masaya yatırılması gerektiğini belirterek, bu konuda yapılan çalışmanın yakın zamanda kamuoyuyla paylaşılacağını söyledi.
Ergin, Hukuk ve Hayat Derneğinin 10. kuruluş yıl dönümü programında konuştu.
Göreve geldiklerinden bu yana özellikle adliyelerin fiziki koşullarında iyileştirme yaptıklarını, ceza infaz sisteminde önemli mesafeler alındığını söyleyen Ergin, insan kaynaklarının da nitelik ve nicelik olarak iyileştirilmesine çalışıldığını belirtti. Ergin, "Türkiye'de güven veren adaleti tesis edeceksek, hakim, savcı, avukatın yanında yazı işleri müdürü, zabıt katibi, icra memuru, infaz koruma müdürleri dahil eğitim düzeylerini güçlendirmek zorundayız" dedi.
Türkiye'de 13 bin 500 civarında hakim-savcı bulunduğunu, 100 bin kişiye 6 savcı, 11 hakim düştüğünü söyleyen Ergin, bu sayının bazı Avrupa ülkelerinin yarısı olduğuna işaret etti. Bakan Ergin, "Fiziki altyapıyı çözdük, teknik, teknolojik altyapıyı çözdük, cezaevlerinin sorunlarını aştık, mevzuattan kaynaklanan sorunları aşmak için mevzuat külliyatını yeniledik. Şimdi insan kaynaklarının nicelik ve nitelik olarak tahkimi sorunu önümüzde" diye konuştu.
Hukuk eğitimi masada
Hukuk eğitiminin masaya yatırılması gerektiğine işaret eden Ergin, şunları söyledi:
"4 yıllık hukuk eğitiminden sonra 1 yıllık stajını tamamlayıp avukat cübbesi giyilmesi, 2 yıllık stajı bitirip kürsüye çıkılıyor olması en büyük handikapımız. 4 yıllık eğitim, hukuk fakülteleri için yeterli mi değil mi, ders eklemek gerekiyor mu, eğitimin ilk yıllarından sonra öğrenciler arasında seviye tespit gerekli mi, bu konu başlıkları masa üzerinde, bilim heyetinin çalışmaları arasında. Önümüze bir takım raporlar gelmeye başladı. Bunları yakın gelecekte kamuoyuyla paylaşacağız. Bunu yargının paydaşlarıyla da paylaştıktan sonra sonucu parlamentoya taşırız. Radikal adımlar atmanın hazırlığı içindeyiz. Eğitimin tahkim edilmesi, gerekirse eğitim yılının artırılması düşünülüyor. Bitirdikten sonra doğrudan hakim, savcı, avukat olunmasını arzu etmiyoruz. Adayların kamuda istihdamı ile adliyelerde yargılama faaliyetleri içinde yoğrularak belli süre çalışmaları, ondan sonra belli sınavlara tabi tutularak hakim, savcı, avukat olmak isteyenlerin ayrıştırılması, titri kazandığı anda kendine özgüveni gelmiş, neyi, nerede bulacağını bilen hakim, savcı, avukatın ana aksı oluşturduğu bir yargıdan korkmamak gerekir."
"Kendi memurlarımı oturtacak yer bulamıyorum, seni nereye koyayım"
Bakan Ergin, 1987 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Hatay Adliyesi'ne staj yapmak üzere gittiğini belirterek, burada başkatiple yaşadığı diyaloğu anlattı. Başkatibin kendisine, "staj yaptı" belgesini 15 gün sonra gelip alabileceğini söylediğini belirten Ergin, "(Staj yapmak istiyorum) dedim. (Kendi memurlarımı oturtacak yer bulamıyorum, seni nereye koyayım) dedi. (Ben sandalyemi getiririm) deyince daha da kızdı" şeklinde konuştu.
Başkatibin kendisini, camekanla kapatılmış savcılıkta adli sicil almaya gelenler için ayrılan küçük pencerenin önüne oturttuğunu, o dönemde bilgisayar da olmadığı için yüzlerce sayfa arasında sicil kaydı taraması yaptığını anlatan Ergin, "Yani avukat adayı Sadullah Ergin klasör klasör dosyaları tarıyor. Sabıka var mı yok mu çeviriyorsun. Yazı işleri bize resmen mobbing uyguluyor" diye konuştu.
Sonradan stajını tanıdığı bir avukatın yanında yaptığını anlatan Ergin, bu sorunları herkesin yaşadığını, avukatların pratikle yüzleşmeden mesleğe atıldığını söyledi. Bakan Ergin, şöyle devam etti:
"Şu anda üzerinde çalıştığımız tabloyu yakın gelecekte kamuoyuyla paylaşacağız. Kamunun şemsiyesi altında mesleki birikimi artıracağız. Sonra bir takım sınavlarla belli noktalara gelmiş hakim, savcı ve avukat adaylarımızla, mesleğe aktardığımız genç hukukçularla gelecekte arzu ettiğimiz tabloyu yakalamamız daha kolay olacak. Bu teklifleri getirdiğimiz zaman bir miktar gürültü çıkacak ama bu yapılan çalışmalar, mesleğe girdiklerinde onların hayrına, ülkemizin, yargı sistemimizin hayrına olacak sonuçlar doğuracak."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, hukuk eğitiminin masaya yatırılması gerektiğini belirterek, bu konuda yapılan çalışmanın yakın zamanda kamuoyuyla paylaşılacağını söyledi.
Ergin, Hukuk ve Hayat Derneğinin 10. kuruluş yıl dönümü programında konuştu.
Göreve geldiklerinden bu yana özellikle adliyelerin fiziki koşullarında iyileştirme yaptıklarını, ceza infaz sisteminde önemli mesafeler alındığını söyleyen Ergin, insan kaynaklarının da nitelik ve nicelik olarak iyileştirilmesine çalışıldığını belirtti. Ergin, "Türkiye'de güven veren adaleti tesis edeceksek, hakim, savcı, avukatın yanında yazı işleri müdürü, zabıt katibi, icra memuru, infaz koruma müdürleri dahil eğitim düzeylerini güçlendirmek zorundayız" dedi.
Türkiye'de 13 bin 500 civarında hakim-savcı bulunduğunu, 100 bin kişiye 6 savcı, 11 hakim düştüğünü söyleyen Ergin, bu sayının bazı Avrupa ülkelerinin yarısı olduğuna işaret etti. Bakan Ergin, "Fiziki altyapıyı çözdük, teknik, teknolojik altyapıyı çözdük, cezaevlerinin sorunlarını aştık, mevzuattan kaynaklanan sorunları aşmak için mevzuat külliyatını yeniledik. Şimdi insan kaynaklarının nicelik ve nitelik olarak tahkimi sorunu önümüzde" diye konuştu.
Hukuk eğitimi masada
Hukuk eğitiminin masaya yatırılması gerektiğine işaret eden Ergin, şunları söyledi:
"4 yıllık hukuk eğitiminden sonra 1 yıllık stajını tamamlayıp avukat cübbesi giyilmesi, 2 yıllık stajı bitirip kürsüye çıkılıyor olması en büyük handikapımız. 4 yıllık eğitim, hukuk fakülteleri için yeterli mi değil mi, ders eklemek gerekiyor mu, eğitimin ilk yıllarından sonra öğrenciler arasında seviye tespit gerekli mi, bu konu başlıkları masa üzerinde, bilim heyetinin çalışmaları arasında. Önümüze bir takım raporlar gelmeye başladı. Bunları yakın gelecekte kamuoyuyla paylaşacağız. Bunu yargının paydaşlarıyla da paylaştıktan sonra sonucu parlamentoya taşırız. Radikal adımlar atmanın hazırlığı içindeyiz. Eğitimin tahkim edilmesi, gerekirse eğitim yılının artırılması düşünülüyor. Bitirdikten sonra doğrudan hakim, savcı, avukat olunmasını arzu etmiyoruz. Adayların kamuda istihdamı ile adliyelerde yargılama faaliyetleri içinde yoğrularak belli süre çalışmaları, ondan sonra belli sınavlara tabi tutularak hakim, savcı, avukat olmak isteyenlerin ayrıştırılması, titri kazandığı anda kendine özgüveni gelmiş, neyi, nerede bulacağını bilen hakim, savcı, avukatın ana aksı oluşturduğu bir yargıdan korkmamak gerekir."
"Kendi memurlarımı oturtacak yer bulamıyorum, seni nereye koyayım"
Bakan Ergin, 1987 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Hatay Adliyesi'ne staj yapmak üzere gittiğini belirterek, burada başkatiple yaşadığı diyaloğu anlattı. Başkatibin kendisine, "staj yaptı" belgesini 15 gün sonra gelip alabileceğini söylediğini belirten Ergin, "(Staj yapmak istiyorum) dedim. (Kendi memurlarımı oturtacak yer bulamıyorum, seni nereye koyayım) dedi. (Ben sandalyemi getiririm) deyince daha da kızdı" şeklinde konuştu.
Başkatibin kendisini, camekanla kapatılmış savcılıkta adli sicil almaya gelenler için ayrılan küçük pencerenin önüne oturttuğunu, o dönemde bilgisayar da olmadığı için yüzlerce sayfa arasında sicil kaydı taraması yaptığını anlatan Ergin, "Yani avukat adayı Sadullah Ergin klasör klasör dosyaları tarıyor. Sabıka var mı yok mu çeviriyorsun. Yazı işleri bize resmen mobbing uyguluyor" diye konuştu.
Sonradan stajını tanıdığı bir avukatın yanında yaptığını anlatan Ergin, bu sorunları herkesin yaşadığını, avukatların pratikle yüzleşmeden mesleğe atıldığını söyledi. Bakan Ergin, şöyle devam etti:
"Şu anda üzerinde çalıştığımız tabloyu yakın gelecekte kamuoyuyla paylaşacağız. Kamunun şemsiyesi altında mesleki birikimi artıracağız. Sonra bir takım sınavlarla belli noktalara gelmiş hakim, savcı ve avukat adaylarımızla, mesleğe aktardığımız genç hukukçularla gelecekte arzu ettiğimiz tabloyu yakalamamız daha kolay olacak. Bu teklifleri getirdiğimiz zaman bir miktar gürültü çıkacak ama bu yapılan çalışmalar, mesleğe girdiklerinde onların hayrına, ülkemizin, yargı sistemimizin hayrına olacak sonuçlar doğuracak."
Son Güncelleme: Cumartesi, 09 Kasım 2013 11:15
Gösterim: 1432