Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Milli Eğitim Bakanı Avcı, teknolojiyi eğitime uygulamaya, uyarlamaya "evet" derken, yine de "Başlangıçta kalem ve kağıt vardı" demekten kendini alamadığını ifade ederek, teknolojik aygıtların benimsenmesinin, kaleme duyulan bağlılığı ortadan kaldırmadığını aktardı.
CNR Sektörel Fuarcılık ve Tüm Kırtasiyeciler Derneği (TUKİD) iş birliğinde, Ekonomi Bakanlığı ve KOSGEB destekleriyle CNR-EXPO Fuar Merkezi'nde düzenlenen 20. Uluslararası İstanbul Kırtasiye, Kağıt, Okul ve Ofis Ürünleri fuarı açıldı.
Fuarın açılışında konuşan Avcı, bugün çok renkli, iç acıcı ürünlerin sergilendiği bir fuar kapsamında bir araya geldiklerini belirtti.
Kaleme, deftere, kağıda düşkün biri olarak burada bulunmaktan memnuniyet duyduğunu dile getiren Avcı, "Doğrusu biraz boynu bükük kaldığına ve hep beraber biraz ihmal ettiğimize inandığım kurşun kalemlerin, stantlarda layık oldukları yeri alıp almadıklarını da çok merak ediyorum" diye konuştu.
Kırtasiye ve ofis malzemelerinin sektörel büyüklük, ekonomiye ve istihdama katkı bakımından anlamlı bir seviyeye gelmesinin önemine işaret eden Avcı, kırtasiye ve ofis malzemelerinin Türkiye'de üretilmesi ve ihraç edilmesinin kayda değer olduğunu ancak bu ekonomik faaliyet alanındaki ürünlerin, hem Milli Eğitim Bakanı olarak hem de kişisel olarak kendisini çok yakından ilgilendirdiğini söyledi.
Avcı, fuardaki ürünlerin önemli bir bölümünün aynı zamanda birer eğitim, öğretim aracı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Ben bir okur-yazar olarak kalem ve deftere sizler gibi meftunum. Teknolojik araçlar sayıca arttı. Özellikle dijital teknoloji eğitim, öğretim sahasına ilişti. 'Eğitim teknolojileri' diye bir alan bile ihdas edildi. Hepsini kabul ediyoruz ve eğitim teknolojilerini okullarımız, çocuklarımız için ulaşılabilir, yararlanılabilir hale getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu arzumuzu aynı zamanda stratejik bir hedef olarak da benimsiyoruz. Ama öğretimin, tedrisatın öncelikle ve daima kağıt, kalem ikilisinin ihtişamlı beraberliğinden doğan zeminde gerçekleştiğine inanıyoruz. Kırtasiye ve ofis malzemesi üreticilerinin burada sergileyeceği ürünlerin temelde kalem ve kağıdın hitap ettiği ihtiyaçları karşıladığı düşüncesindeyim. Neticede kalem ve kağıt mantığının çoğalmasıyla elde edilmiş ürünlerle karşı karşıyayız."
"Eğitimde yeniliklerden faydalanılması gerekir"
Milli Eğitim Bakanı Avcı, teknolojiyi eğitime uygulamaya, uyarlamaya "evet" derken, yine de "Başlangıçta kalem ve kağıt vardı" demekten kendini alamadığını ifade ederek, teknolojik aygıtların benimsenmesinin, kaleme duyulan bağlılığı ortadan kaldırmadığını aktardı.
Eğitimde yeniliklerden faydalanılması gerektiğine işaret eden Avcı, "Eğitim teknolojilerini öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin hizmetine sunmalıyız, sunuyoruz. Bundan kaçınmayız, kaçınmamalıyız. Ancak bunu eğitim ve öğretimin kadim geleneklerinden kopmadan yapmalıyız. Öğretimin esasını öğretmen, öğrenci ve sınıf arasında kurulan altın üçgen oluşturur. Etkileşimli tahta, tablet bilgisayar, yazıcı gibi ne kadar araç varsa bu esasa hizmet eder. Bu araçların alacağı rolü de öğretimin esası tayin etmeli, sınırları bu insani yöntemle mütenasip olmalıdır" ifadelerini kulladı.
Nabi Avcı, teknolojik araçlara duyulan ilginin onları bir vasıta olmaktan çıkarmaması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Üretici ve satıcılardan sunum ve reklamda, anne, babalardan da kullanımda buna özen göstermelerini bekliyor ve istirham ediyorum. Biz kalem üzerine yemin eden bir inancın inşa ettiği bir medeniyetin çocuklarıyız. Yerde bulduğu kağıdı, öpüp, başına koyarak, yüksek bir yere kaldıran bir kültürün mensuplarıyız. Matbaanın olmadığı zamanlarda bırakın şehirlerimizi, köylerimizde bile halk şairlerinin ürettiği şiirleri kaydetmek için defterler hazır olurdu. Kırtasiye üreticilerine, sektör mensuplarına kağıt, kalemin bu topraklarda neye tekabül ettiğini bu açılış vesilesiyle izninizle bir kere daha hatırlatmak istedim. Bu sebeple kırtasiye malzemeleri büyük itinayla üretilmeli, düşük kaliteli ürünlerin elde edilen güveni sarsacağı unutulmamalıdır. Bu çerçevede Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın gösterdiği çabalara da ayrıca çok teşekkür ediyorum."
Avcı, fuarın gerçekleşmesinde emeği geçen kurum ve kuruluşlara da teşekkür ederek, fuarın bereketli geçmesini temenni etti.
"Sizin en büyük müşteriniziz"
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya konuşmasının ardından plaket ve hediye takdim edildi. Bakan Avcı da bunun üzerine şunlarısöyledi:
"Teşekkür etmek için tekrar söz aldım. Öncelikle bu inceliğinize çok teşekkür ediyorum. TUKİD'in İzmir'de kurduğu orman için ayrıca teşekkür ediyorum. Milli Eğitim Bakanlığı olarak, Türkiye'nin pek çok 'en'iyiz. En büyük kamu kuruluşuyuz, en kalabalık kamu kuruluşuyuz, aynı zamanda en büyük kırtasiye tüketicisiyiz. Sizin en büyük müşteriniziz. Dolayısıyla bu fuara özellikle Milli Eğitim Bakanı olarak çok teşekkür ediyorum. Bu değerli plaketi ve armağanlarınızı da mendil ceplerinde dolma kalem taşıyan bütün öğretmenlerimiz adına, rahmete kavuşmuş öğretmenlerime rahmet dileyerek, emekli olmuş öğretmenlerimize sağlık ve huzur içinde uzun yıllar dileyerek ve çalışan öğretmenlerimize de başarılarının artarak devamını dileyerek, onlar adına müsaadenizle alıyorum. Çok teşekkür ediyorum."
Bakan Avcı, daha sonra beraberindekilerle birlikte fuar alanında yer alan stantları gezerek, yetkilileriyle bir süre sohbet etti.
Fuar, 13 Nisan'a kadar açık kalacak
Ambalaj, dekorasyon ürünleri, bant ve yapıştırıcılar, bilgisayar, fotokopi, yazıcı, faks, baskı makine ile yan ürünleri, çizim ve taslak ürünleri, defter, ajanda, not defteri, albüm, fihrist, takvimler, dosyalama ürünleri, eğitici yayın ve materyaller, evrak imha ve kağıt kesme makineleri gibi kırtasiyecilik sektöründeki en son yenilik ve teknolojilerin sergileneceği fuar, 13 Nisan'a kadar gezilebilecek.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Avcı, teknolojiyi eğitime uygulamaya, uyarlamaya "evet" derken, yine de "Başlangıçta kalem ve kağıt vardı" demekten kendini alamadığını ifade ederek, teknolojik aygıtların benimsenmesinin, kaleme duyulan bağlılığı ortadan kaldırmadığını aktardı.
CNR Sektörel Fuarcılık ve Tüm Kırtasiyeciler Derneği (TUKİD) iş birliğinde, Ekonomi Bakanlığı ve KOSGEB destekleriyle CNR-EXPO Fuar Merkezi'nde düzenlenen 20. Uluslararası İstanbul Kırtasiye, Kağıt, Okul ve Ofis Ürünleri fuarı açıldı.
Fuarın açılışında konuşan Avcı, bugün çok renkli, iç acıcı ürünlerin sergilendiği bir fuar kapsamında bir araya geldiklerini belirtti.
Kaleme, deftere, kağıda düşkün biri olarak burada bulunmaktan memnuniyet duyduğunu dile getiren Avcı, "Doğrusu biraz boynu bükük kaldığına ve hep beraber biraz ihmal ettiğimize inandığım kurşun kalemlerin, stantlarda layık oldukları yeri alıp almadıklarını da çok merak ediyorum" diye konuştu.
Kırtasiye ve ofis malzemelerinin sektörel büyüklük, ekonomiye ve istihdama katkı bakımından anlamlı bir seviyeye gelmesinin önemine işaret eden Avcı, kırtasiye ve ofis malzemelerinin Türkiye'de üretilmesi ve ihraç edilmesinin kayda değer olduğunu ancak bu ekonomik faaliyet alanındaki ürünlerin, hem Milli Eğitim Bakanı olarak hem de kişisel olarak kendisini çok yakından ilgilendirdiğini söyledi.
Avcı, fuardaki ürünlerin önemli bir bölümünün aynı zamanda birer eğitim, öğretim aracı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Ben bir okur-yazar olarak kalem ve deftere sizler gibi meftunum. Teknolojik araçlar sayıca arttı. Özellikle dijital teknoloji eğitim, öğretim sahasına ilişti. 'Eğitim teknolojileri' diye bir alan bile ihdas edildi. Hepsini kabul ediyoruz ve eğitim teknolojilerini okullarımız, çocuklarımız için ulaşılabilir, yararlanılabilir hale getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu arzumuzu aynı zamanda stratejik bir hedef olarak da benimsiyoruz. Ama öğretimin, tedrisatın öncelikle ve daima kağıt, kalem ikilisinin ihtişamlı beraberliğinden doğan zeminde gerçekleştiğine inanıyoruz. Kırtasiye ve ofis malzemesi üreticilerinin burada sergileyeceği ürünlerin temelde kalem ve kağıdın hitap ettiği ihtiyaçları karşıladığı düşüncesindeyim. Neticede kalem ve kağıt mantığının çoğalmasıyla elde edilmiş ürünlerle karşı karşıyayız."
"Eğitimde yeniliklerden faydalanılması gerekir"
Milli Eğitim Bakanı Avcı, teknolojiyi eğitime uygulamaya, uyarlamaya "evet" derken, yine de "Başlangıçta kalem ve kağıt vardı" demekten kendini alamadığını ifade ederek, teknolojik aygıtların benimsenmesinin, kaleme duyulan bağlılığı ortadan kaldırmadığını aktardı.
Eğitimde yeniliklerden faydalanılması gerektiğine işaret eden Avcı, "Eğitim teknolojilerini öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin hizmetine sunmalıyız, sunuyoruz. Bundan kaçınmayız, kaçınmamalıyız. Ancak bunu eğitim ve öğretimin kadim geleneklerinden kopmadan yapmalıyız. Öğretimin esasını öğretmen, öğrenci ve sınıf arasında kurulan altın üçgen oluşturur. Etkileşimli tahta, tablet bilgisayar, yazıcı gibi ne kadar araç varsa bu esasa hizmet eder. Bu araçların alacağı rolü de öğretimin esası tayin etmeli, sınırları bu insani yöntemle mütenasip olmalıdır" ifadelerini kulladı.
Nabi Avcı, teknolojik araçlara duyulan ilginin onları bir vasıta olmaktan çıkarmaması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Üretici ve satıcılardan sunum ve reklamda, anne, babalardan da kullanımda buna özen göstermelerini bekliyor ve istirham ediyorum. Biz kalem üzerine yemin eden bir inancın inşa ettiği bir medeniyetin çocuklarıyız. Yerde bulduğu kağıdı, öpüp, başına koyarak, yüksek bir yere kaldıran bir kültürün mensuplarıyız. Matbaanın olmadığı zamanlarda bırakın şehirlerimizi, köylerimizde bile halk şairlerinin ürettiği şiirleri kaydetmek için defterler hazır olurdu. Kırtasiye üreticilerine, sektör mensuplarına kağıt, kalemin bu topraklarda neye tekabül ettiğini bu açılış vesilesiyle izninizle bir kere daha hatırlatmak istedim. Bu sebeple kırtasiye malzemeleri büyük itinayla üretilmeli, düşük kaliteli ürünlerin elde edilen güveni sarsacağı unutulmamalıdır. Bu çerçevede Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın gösterdiği çabalara da ayrıca çok teşekkür ediyorum."
Avcı, fuarın gerçekleşmesinde emeği geçen kurum ve kuruluşlara da teşekkür ederek, fuarın bereketli geçmesini temenni etti.
"Sizin en büyük müşteriniziz"
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya konuşmasının ardından plaket ve hediye takdim edildi. Bakan Avcı da bunun üzerine şunlarısöyledi:
"Teşekkür etmek için tekrar söz aldım. Öncelikle bu inceliğinize çok teşekkür ediyorum. TUKİD'in İzmir'de kurduğu orman için ayrıca teşekkür ediyorum. Milli Eğitim Bakanlığı olarak, Türkiye'nin pek çok 'en'iyiz. En büyük kamu kuruluşuyuz, en kalabalık kamu kuruluşuyuz, aynı zamanda en büyük kırtasiye tüketicisiyiz. Sizin en büyük müşteriniziz. Dolayısıyla bu fuara özellikle Milli Eğitim Bakanı olarak çok teşekkür ediyorum. Bu değerli plaketi ve armağanlarınızı da mendil ceplerinde dolma kalem taşıyan bütün öğretmenlerimiz adına, rahmete kavuşmuş öğretmenlerime rahmet dileyerek, emekli olmuş öğretmenlerimize sağlık ve huzur içinde uzun yıllar dileyerek ve çalışan öğretmenlerimize de başarılarının artarak devamını dileyerek, onlar adına müsaadenizle alıyorum. Çok teşekkür ediyorum."
Bakan Avcı, daha sonra beraberindekilerle birlikte fuar alanında yer alan stantları gezerek, yetkilileriyle bir süre sohbet etti.
Fuar, 13 Nisan'a kadar açık kalacak
Ambalaj, dekorasyon ürünleri, bant ve yapıştırıcılar, bilgisayar, fotokopi, yazıcı, faks, baskı makine ile yan ürünleri, çizim ve taslak ürünleri, defter, ajanda, not defteri, albüm, fihrist, takvimler, dosyalama ürünleri, eğitici yayın ve materyaller, evrak imha ve kağıt kesme makineleri gibi kırtasiyecilik sektöründeki en son yenilik ve teknolojilerin sergileneceği fuar, 13 Nisan'a kadar gezilebilecek.
Son Güncelleme: Çarşamba, 09 Nisan 2014 16:24
Gösterim: 1270
ODTÜ Teknokent ve Teknopark İstanbul'un işbirliğinde düzenlenen "Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması" ile teknoloji tabanlı iş fikri olan gençler, toplam 2 milyon liralık destekle kendi işinin patronu olma şansı yakalayacak. Yarışmaya, lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencisi veya mezunu olanlar, 28 Nisan'a kadar başvurabliecek
ODTÜ Teknokent ve Teknopark İstanbul işbirliğinde düzenlenen "Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması" ile teknoloji tabanlı iş fikri olan gençler, toplam 2 milyon liralık destekle kendi işinin patronu olma şansını yakalayacak.
Yarışmaya, lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencisi veya mezunu (mezuniyetin üzerinden 5 yıldan fazla süre geçmemiş olması kaydıyla) olanlar başvurabilecek.
Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması’nın sunduğu desteklerin maddi değeri toplamda 2 milyon lirayı bulacak. Başvurular “www.yfyi.com” adresinden 28 Nisan'a kadar yapılabilecek.
ODTÜ Teknokent Genel Müdürü Mustafa İhsan Kızıltaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ODTÜ Teknokent'de girişimcilik ekosisteminin genişlemesi ve gelişmesi adına önemli sonuçlar almaya başladıklarını söyledi.
YFYİ'yi 2005'te organize etmeye başladıklarını anlatan Kızıltaş, o yıllarda girişimciliğin çok yeni bir kavram olduğuna işaret etti. Bu konudaki farkındalığı arttırmak ve geniş kitlelere yayılmasını sağlamak amacıyla düzenlenen yarışmayla girişimcilik ekosisteminin oldukça büyüdüğünü dile getiren Kızıltaş, "Bugün geldiğimiz noktada, YFYİ her yıl binler seviyesinde farklı girişimcinin katılmak için başvurduğu ve yüzlerce farklı projenin değerlendirildiği, Türkiye’nin en sürdürülebilir ve en büyük girişimcilik programı oldu. Benim YFYİ’den yarışma değil de özellikle program olarak bahsetmemin nedeni, sadece birinci olanın değil sürece katılan tüm girişimcilerin birçok farklı kazanım elde etmelerinden kaynaklanıyor" diye konuştu.
Girişimcilere 100 bin TL'lik çekirdek sermaye
YFYİ’de katılımcılara mentorluk, eğitim, patentleme ve danışmanlık gibi pek çok destek verdiklerini anlatan Kızıltaş, böylece fikri olan gençlere kendi işinin patronu olma şansı tanındığını söyledi.
Kızıltaş, şunları kaydetti:
"Her yıl ihtiyaçlara göre yenilikler yaptığımız YFYİ’de bu yıl, kuluçka merkezimizi hayata geçireceğiz ve burada birçok girişimciyi destekleyeceğiz. Aynı zamanda bu yılki yeniliklerimizden bir diğeri ise Amerika kampı imkanı olacak. Seçtiğimiz 10 girişimciyi 2 hafta süresince Silikon Vadisi’ne götürecek ve orada kendilerini geliştirmelerini sağlayacağız. Ayrıca 5 farklı kategoride seçilecek girişimcilere 100’er bin lira büyüklüğünde çekirdek sermayesi desteği vereceğiz.
Kendi işini kurmak isteyen ve yenilikçi bir fikre sahip gençleri toplam değeri 2 milyon lira olan bu desteklerden faydalanmaya davet ediyorum. YFYİ’nin internet sitesi üzerinden başvuru yaparak yarışmaya dahil olabilecek girişimciler kendi hayallerinin peşinde koşarken, biz de onlara her anlamda destek vermek için elimizden geleni yapıyoruz.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ODTÜ Teknokent ve Teknopark İstanbul'un işbirliğinde düzenlenen "Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması" ile teknoloji tabanlı iş fikri olan gençler, toplam 2 milyon liralık destekle kendi işinin patronu olma şansı yakalayacak. Yarışmaya, lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencisi veya mezunu olanlar, 28 Nisan'a kadar başvurabliecek
ODTÜ Teknokent ve Teknopark İstanbul işbirliğinde düzenlenen "Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması" ile teknoloji tabanlı iş fikri olan gençler, toplam 2 milyon liralık destekle kendi işinin patronu olma şansını yakalayacak.
Yarışmaya, lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencisi veya mezunu (mezuniyetin üzerinden 5 yıldan fazla süre geçmemiş olması kaydıyla) olanlar başvurabilecek.
Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışması’nın sunduğu desteklerin maddi değeri toplamda 2 milyon lirayı bulacak. Başvurular “www.yfyi.com” adresinden 28 Nisan'a kadar yapılabilecek.
ODTÜ Teknokent Genel Müdürü Mustafa İhsan Kızıltaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ODTÜ Teknokent'de girişimcilik ekosisteminin genişlemesi ve gelişmesi adına önemli sonuçlar almaya başladıklarını söyledi.
YFYİ'yi 2005'te organize etmeye başladıklarını anlatan Kızıltaş, o yıllarda girişimciliğin çok yeni bir kavram olduğuna işaret etti. Bu konudaki farkındalığı arttırmak ve geniş kitlelere yayılmasını sağlamak amacıyla düzenlenen yarışmayla girişimcilik ekosisteminin oldukça büyüdüğünü dile getiren Kızıltaş, "Bugün geldiğimiz noktada, YFYİ her yıl binler seviyesinde farklı girişimcinin katılmak için başvurduğu ve yüzlerce farklı projenin değerlendirildiği, Türkiye’nin en sürdürülebilir ve en büyük girişimcilik programı oldu. Benim YFYİ’den yarışma değil de özellikle program olarak bahsetmemin nedeni, sadece birinci olanın değil sürece katılan tüm girişimcilerin birçok farklı kazanım elde etmelerinden kaynaklanıyor" diye konuştu.
Girişimcilere 100 bin TL'lik çekirdek sermaye
YFYİ’de katılımcılara mentorluk, eğitim, patentleme ve danışmanlık gibi pek çok destek verdiklerini anlatan Kızıltaş, böylece fikri olan gençlere kendi işinin patronu olma şansı tanındığını söyledi.
Kızıltaş, şunları kaydetti:
"Her yıl ihtiyaçlara göre yenilikler yaptığımız YFYİ’de bu yıl, kuluçka merkezimizi hayata geçireceğiz ve burada birçok girişimciyi destekleyeceğiz. Aynı zamanda bu yılki yeniliklerimizden bir diğeri ise Amerika kampı imkanı olacak. Seçtiğimiz 10 girişimciyi 2 hafta süresince Silikon Vadisi’ne götürecek ve orada kendilerini geliştirmelerini sağlayacağız. Ayrıca 5 farklı kategoride seçilecek girişimcilere 100’er bin lira büyüklüğünde çekirdek sermayesi desteği vereceğiz.
Kendi işini kurmak isteyen ve yenilikçi bir fikre sahip gençleri toplam değeri 2 milyon lira olan bu desteklerden faydalanmaya davet ediyorum. YFYİ’nin internet sitesi üzerinden başvuru yaparak yarışmaya dahil olabilecek girişimciler kendi hayallerinin peşinde koşarken, biz de onlara her anlamda destek vermek için elimizden geleni yapıyoruz.”
Son Güncelleme: Çarşamba, 09 Nisan 2014 11:43
Gösterim: 1394
Üniversite sınavı kalkıyor mu? YGS ve LYS tarih oluyor! Milli Eğitim Bakanlığı, üniversite sınavının kaldırılması için ilk adımı attı. 2016-2017 eğitim-öğretim döneminde uygulanması planlanan modelle öğrenciler, 4 yıllık lise eğitimleri boyunca aldığı bütün merkezi sınav sonuçlarıyla üniversiteye doğrudan başvuru yapabilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı, öğrencileri ezberci, sınava hazırlayan eğitim sisteminden kurtarmak için yeni bir çalışma başlattı. Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, Bakan Nabi Avcı'nın kendisinin geliştirdiği yeni modelde üniversite sınavı tamamen kaldırılıyor. Şu an Yenilik ve Eğitim Teknolojileri ile Strateji Daire Başkanlığı, sistem üzerinde çalışmaya başladı. 2016-2017 eğitim-öğretim döneminde uygulanması planlanan modelle öğrenciler, 4 yıllık lise eğitimleri boyunca aldığı bütün merkezi sınav sonuçlarıyla üniversiteye doğrudan başvuru yapabilecek. Kendi aralarında kategorilere ayrılacak olan üniversiteler, öğrencileri genel not ortalaması ve okumak isteği bölümü ilgilendiren alanlardan not ortalamasına göre alacak.
İşte yeni modelin ayrıntıları...
> Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG) geliştirilerek liselerden üniversiteye geçişte uygulanacak.
> Türkiye genelinde lisede okuyan öğrenciler FATİH Projesi kapsamında dağıtılan tablet bilgisayarla aynı anda belirlenen derslerde online sınav olacak.
> Sınavda testin yanı sıra açık uçlu sorular da yer alacak.
> Sınav değerlendirmeleri Türkiye genelinde alan öğretmenleri tarafından yapılacak. Öğretmen öğrencinin puanını online değerlendirerek sisteme girecek.
> Yeni sistemde ayrıca not her şey olmayacak. Lisede akademik derslerden ortalaması düşük ancak üretkenliği yüksek öğrenciler de projeleriyle üniversite tarafından kabul edilebilecek.
İYİ OLAN KAZANACAK
C grubu üniversiteler, lise genel not ortalamasını baz alacak. B grubu üniversiteler, öğrencinin okumak istediği bölümle ilgili ders ortalamalarına da bakacak. A grubundakiler ise, not ortalaması dışında ayrıca sözlü ve yazılı sınav yapabilecek.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Üniversite sınavı kalkıyor mu? YGS ve LYS tarih oluyor! Milli Eğitim Bakanlığı, üniversite sınavının kaldırılması için ilk adımı attı. 2016-2017 eğitim-öğretim döneminde uygulanması planlanan modelle öğrenciler, 4 yıllık lise eğitimleri boyunca aldığı bütün merkezi sınav sonuçlarıyla üniversiteye doğrudan başvuru yapabilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı, öğrencileri ezberci, sınava hazırlayan eğitim sisteminden kurtarmak için yeni bir çalışma başlattı. Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, Bakan Nabi Avcı'nın kendisinin geliştirdiği yeni modelde üniversite sınavı tamamen kaldırılıyor. Şu an Yenilik ve Eğitim Teknolojileri ile Strateji Daire Başkanlığı, sistem üzerinde çalışmaya başladı. 2016-2017 eğitim-öğretim döneminde uygulanması planlanan modelle öğrenciler, 4 yıllık lise eğitimleri boyunca aldığı bütün merkezi sınav sonuçlarıyla üniversiteye doğrudan başvuru yapabilecek. Kendi aralarında kategorilere ayrılacak olan üniversiteler, öğrencileri genel not ortalaması ve okumak isteği bölümü ilgilendiren alanlardan not ortalamasına göre alacak.
İşte yeni modelin ayrıntıları...
> Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sınavı (TEOG) geliştirilerek liselerden üniversiteye geçişte uygulanacak.
> Türkiye genelinde lisede okuyan öğrenciler FATİH Projesi kapsamında dağıtılan tablet bilgisayarla aynı anda belirlenen derslerde online sınav olacak.
> Sınavda testin yanı sıra açık uçlu sorular da yer alacak.
> Sınav değerlendirmeleri Türkiye genelinde alan öğretmenleri tarafından yapılacak. Öğretmen öğrencinin puanını online değerlendirerek sisteme girecek.
> Yeni sistemde ayrıca not her şey olmayacak. Lisede akademik derslerden ortalaması düşük ancak üretkenliği yüksek öğrenciler de projeleriyle üniversite tarafından kabul edilebilecek.
İYİ OLAN KAZANACAK
C grubu üniversiteler, lise genel not ortalamasını baz alacak. B grubu üniversiteler, öğrencinin okumak istediği bölümle ilgili ders ortalamalarına da bakacak. A grubundakiler ise, not ortalaması dışında ayrıca sözlü ve yazılı sınav yapabilecek.
Son Güncelleme: Salı, 08 Nisan 2014 08:53
Gösterim: 2494
Daha önce sınırlı sayıda üniversite mezunlarına yönelik formasyon eğitimi sertifika programlarının kapsamını genişleterek üniversite öğrencilerinin de pedagojik formasyon eğitimi sertifika programlarından yararlanabilmesinin önün açan YÖK’ün formasyon kararına eğitim fakültelerinden sert tepki geldi
Eğitimtercihi- Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi (EFDEK) yayınladığı bir bildiriyle YÖK’ün üniversiteye devam eden ya da üniversite mezunu olan herkese pedagojik formasyon sertifikası verilmesi yönündeki kararına tepki gösterdi.
Yayınlanan bildiride, Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre, bazı branşlarda çok sınırlı sayıda yeni öğretmene ihtiyaç varken, yüz binlerce adayın atanmak için sırada beklediği bir dönemde, niteliği artırmaya dönük herhangi bir ölçüt olmaksızın, neredeyse üniversiteye devam eden ya da üniversite mezunu olan herkese pedagojik formasyon sertifikası vermeye dönük YÖK’ün formasyon kararının, en hafif ifadeyle, öğretmenliği bir meslek olarak kabul etmemek, öğretmen yetiştirme ve eğitim bilimleri alanını yok saymak anlamına geldiği ifade edildi. Açıklamada, bir koordinasyon kurulu olması gereken YÖK'ün, asıl görevi öğretmen yetiştirmek olan eğitim fakültelerinin görüşlerini almadan, toplumun geleceğini ilgilendiren bu tür stratejik konularda tek başına karar vermesi, istediği zaman eğitim fakültelerindeki bazı bölümleri diğer fakültelere aktarması, bunu yaparken diğer fakültelerin görüşünü alırken eğitim fakültelerinin görüşünü almamasının asla kabul edilemez olduğu belirtildi. "YÖK'ün pedagojik formasyon sertifika programını, bir döneme sığdırma yönünde üniversitelere yapmış olduğu baskının da yanlış olduğu belirtilirken, YÖK'ün bu son kararla pedagojik formasyon sertifika programlarını yasal zorunluluk nedeni ile adeta yasak savma kabilinden yapılmasını istemesi, bilim adına, ülkenin yarınları ve geleceği adına, kaygı verici bir durumdur” denildi.
İşte eğitim fakülteleri tarafından yayınlanan bildiri;
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun 20.02.2014 gün ve 9 sayılı karar ile belirlenen ve öğretmenliğe kaynaklık eden yükseköğretim programlarından mezun olanlar için geçerli Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programı'nın, söz konusu yükseköğretim programlarına devam eden lisans öğrencileri için de açılacağı YÖK'ün web sayfasından, 26.03.2014 günü kamuoyuna duyurulmuştur.
Ancak, bu açıklama Türkiye gerçekleri ve ihtiyaçları ile uyuşmamaktadır.
Şöyle ki;
1. Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre, bazı branşlarda çok sınırlı sayıda yeni öğretmene ihtiyaç varken, bazı alanlarda ancak emekli olanların yerine atama yapılabilmektedir. Bu durum göstermektedir ki Türkiye'de öğretmen ihtiyacı hemen hemen doyum noktasına ulaşmıştır. Bu sebeple eğitimde en önemli husus daha çok değil, daha nitelikli öğretmen yetiştirmektir.
2. Türkiye'de öğretmen yetiştirmenin niteliğini artırmak ve öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısını çağcıl düzeye ulaştırmak amacıyla eğitim fakültesi dekanlarının teklifi ile eğitim fakültelerinin ikinci öğretim programları kapatılmıştır. Ayrıca, yeni eğitim fakültesi açılmaması önerilmiştir.
3. Yükseköğretim Genel Kurulu, 09.02.2012 tarihli toplantısında, açık öğretim ve uzaktan eğitimle öğretmen yetiştirmenin niteliği düşürdüğü gerekçesiyle, 2012-2013 akademik yılı başında Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi bünyesindeki Okul Öncesi Öğretmenliği ve İngilizce Öğretmenliği Programlarını kapatmıştır.
4. YÖK, niteliği artırmak amacı ile, pedagojik formasyon eğitimi almak isteyen alan fakülteleri için ALES ve not ortalaması koşulunu getirmiştir.
5. YÖK Öğretmen yetiştirme Çalışma Grubu, 4.03.2014 tarihli toplantısında pedagojik formasyon programlarının en az bir yıl süreli olmak üzere sadece mezun olanlara verilmesini önermiştir.
6. Danıştay 8. Dairesi'nin 20 Ekim 2010 tarih ve 2010/20741 sayılı, lisans öğrencilerine pedagojik formasyon sertifika programı uygulanmasına ilişkin yürütmeyi durdurma kararında belirtilen gerekçeler geçerliliğini korumaktadır.
Bütün bu gelişmeler ve gerekçeler ortadayken;
a) Öğretmenlik, niteliği/doğası gereği açık öğretim ve uzaktan eğitimle kazandırılabilecek bir meslek değildir.
b) Bir koordinasyon kurulu olması gereken YÖK'ün, asıl görevi öğretmen yetiştirmek olan eğitim fakültelerinin görüşlerini almadan, toplumun geleceğini ilgilendiren bu tür stratejik konularda tek başına karar vermesi, istediği zaman eğitim fakültelerindeki bazı bölümleri diğer fakültelere aktarması, bunu yaparken diğer fakültelerin görüşünü alırken eğitim fakültelerinin görüşünü almaması asla kabul edilemez.
c) Toplumun en çok öğretmenin niteliğinden yakındığı ve yüz binlerce adayın atanmak için sırada beklediği bir dönemde, niteliği artırmaya dönük herhangi bir ölçüt olmaksızın, yukarıda bazılarını zikrettiğimiz bugüne kadar aldığı kararları yok sayarak, neredeyse üniversiteye devam eden ya da üniversite mezunu olan herkese pedagojik formasyon sertifikası vermeye dönük böyle bir karar, en hafif ifadeyle, öğretmenliği bir meslek olarak kabul etmemek, öğretmen yetiştirme ve eğitim bilimleri alanını yok saymaktır.
d) YÖK'ün pedagojik formasyon sertifika programını, bir döneme sığdırma yönünde üniversitelere yapmış olduğu baskı yanlış olduğu gibi, bu son kararla pedagojik formasyon ertifika programlarını yasal zorunluluk nedeni ile adeta yasak savma kabilinden yapılmasını istemesi, bilim adına, ülkenin yarınları ve geleceği adına, kaygı verici bir durumdur.
Kamuoyuna Saygı İle Duyulur
Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi (EFDEK)
Yürütme Kurulu
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Daha önce sınırlı sayıda üniversite mezunlarına yönelik formasyon eğitimi sertifika programlarının kapsamını genişleterek üniversite öğrencilerinin de pedagojik formasyon eğitimi sertifika programlarından yararlanabilmesinin önün açan YÖK’ün formasyon kararına eğitim fakültelerinden sert tepki geldi
Eğitimtercihi- Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi (EFDEK) yayınladığı bir bildiriyle YÖK’ün üniversiteye devam eden ya da üniversite mezunu olan herkese pedagojik formasyon sertifikası verilmesi yönündeki kararına tepki gösterdi.
Yayınlanan bildiride, Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre, bazı branşlarda çok sınırlı sayıda yeni öğretmene ihtiyaç varken, yüz binlerce adayın atanmak için sırada beklediği bir dönemde, niteliği artırmaya dönük herhangi bir ölçüt olmaksızın, neredeyse üniversiteye devam eden ya da üniversite mezunu olan herkese pedagojik formasyon sertifikası vermeye dönük YÖK’ün formasyon kararının, en hafif ifadeyle, öğretmenliği bir meslek olarak kabul etmemek, öğretmen yetiştirme ve eğitim bilimleri alanını yok saymak anlamına geldiği ifade edildi. Açıklamada, bir koordinasyon kurulu olması gereken YÖK'ün, asıl görevi öğretmen yetiştirmek olan eğitim fakültelerinin görüşlerini almadan, toplumun geleceğini ilgilendiren bu tür stratejik konularda tek başına karar vermesi, istediği zaman eğitim fakültelerindeki bazı bölümleri diğer fakültelere aktarması, bunu yaparken diğer fakültelerin görüşünü alırken eğitim fakültelerinin görüşünü almamasının asla kabul edilemez olduğu belirtildi. "YÖK'ün pedagojik formasyon sertifika programını, bir döneme sığdırma yönünde üniversitelere yapmış olduğu baskının da yanlış olduğu belirtilirken, YÖK'ün bu son kararla pedagojik formasyon sertifika programlarını yasal zorunluluk nedeni ile adeta yasak savma kabilinden yapılmasını istemesi, bilim adına, ülkenin yarınları ve geleceği adına, kaygı verici bir durumdur” denildi.
İşte eğitim fakülteleri tarafından yayınlanan bildiri;
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun 20.02.2014 gün ve 9 sayılı karar ile belirlenen ve öğretmenliğe kaynaklık eden yükseköğretim programlarından mezun olanlar için geçerli Pedagojik Formasyon Eğitimi Sertifika Programı'nın, söz konusu yükseköğretim programlarına devam eden lisans öğrencileri için de açılacağı YÖK'ün web sayfasından, 26.03.2014 günü kamuoyuna duyurulmuştur.
Ancak, bu açıklama Türkiye gerçekleri ve ihtiyaçları ile uyuşmamaktadır.
Şöyle ki;
1. Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre, bazı branşlarda çok sınırlı sayıda yeni öğretmene ihtiyaç varken, bazı alanlarda ancak emekli olanların yerine atama yapılabilmektedir. Bu durum göstermektedir ki Türkiye'de öğretmen ihtiyacı hemen hemen doyum noktasına ulaşmıştır. Bu sebeple eğitimde en önemli husus daha çok değil, daha nitelikli öğretmen yetiştirmektir.
2. Türkiye'de öğretmen yetiştirmenin niteliğini artırmak ve öğrenci başına düşen öğretim üyesi sayısını çağcıl düzeye ulaştırmak amacıyla eğitim fakültesi dekanlarının teklifi ile eğitim fakültelerinin ikinci öğretim programları kapatılmıştır. Ayrıca, yeni eğitim fakültesi açılmaması önerilmiştir.
3. Yükseköğretim Genel Kurulu, 09.02.2012 tarihli toplantısında, açık öğretim ve uzaktan eğitimle öğretmen yetiştirmenin niteliği düşürdüğü gerekçesiyle, 2012-2013 akademik yılı başında Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi bünyesindeki Okul Öncesi Öğretmenliği ve İngilizce Öğretmenliği Programlarını kapatmıştır.
4. YÖK, niteliği artırmak amacı ile, pedagojik formasyon eğitimi almak isteyen alan fakülteleri için ALES ve not ortalaması koşulunu getirmiştir.
5. YÖK Öğretmen yetiştirme Çalışma Grubu, 4.03.2014 tarihli toplantısında pedagojik formasyon programlarının en az bir yıl süreli olmak üzere sadece mezun olanlara verilmesini önermiştir.
6. Danıştay 8. Dairesi'nin 20 Ekim 2010 tarih ve 2010/20741 sayılı, lisans öğrencilerine pedagojik formasyon sertifika programı uygulanmasına ilişkin yürütmeyi durdurma kararında belirtilen gerekçeler geçerliliğini korumaktadır.
Bütün bu gelişmeler ve gerekçeler ortadayken;
a) Öğretmenlik, niteliği/doğası gereği açık öğretim ve uzaktan eğitimle kazandırılabilecek bir meslek değildir.
b) Bir koordinasyon kurulu olması gereken YÖK'ün, asıl görevi öğretmen yetiştirmek olan eğitim fakültelerinin görüşlerini almadan, toplumun geleceğini ilgilendiren bu tür stratejik konularda tek başına karar vermesi, istediği zaman eğitim fakültelerindeki bazı bölümleri diğer fakültelere aktarması, bunu yaparken diğer fakültelerin görüşünü alırken eğitim fakültelerinin görüşünü almaması asla kabul edilemez.
c) Toplumun en çok öğretmenin niteliğinden yakındığı ve yüz binlerce adayın atanmak için sırada beklediği bir dönemde, niteliği artırmaya dönük herhangi bir ölçüt olmaksızın, yukarıda bazılarını zikrettiğimiz bugüne kadar aldığı kararları yok sayarak, neredeyse üniversiteye devam eden ya da üniversite mezunu olan herkese pedagojik formasyon sertifikası vermeye dönük böyle bir karar, en hafif ifadeyle, öğretmenliği bir meslek olarak kabul etmemek, öğretmen yetiştirme ve eğitim bilimleri alanını yok saymaktır.
d) YÖK'ün pedagojik formasyon sertifika programını, bir döneme sığdırma yönünde üniversitelere yapmış olduğu baskı yanlış olduğu gibi, bu son kararla pedagojik formasyon ertifika programlarını yasal zorunluluk nedeni ile adeta yasak savma kabilinden yapılmasını istemesi, bilim adına, ülkenin yarınları ve geleceği adına, kaygı verici bir durumdur.
Kamuoyuna Saygı İle Duyulur
Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi (EFDEK)
Yürütme Kurulu
Son Güncelleme: Salı, 08 Nisan 2014 16:59
Gösterim: 2697
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, uluslararasılaşma siyasetinin Türkiye'nin yükseköğretim sistemi için temel bir hedef olarak gördüklerini söyledi.
Türkiye-Polonya diplomatik ilişkilerinin 600. Yılı vesilesiyle Polonya’nın başkenti Varşova’da devam eden yüksek öğretim etkinlikleri kapsamında bu kentte bulunan Çetinsaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de yüksek öğretim sisteminin uluslararasılaşmasına çok önem verdiklerini, bunun 21. yüzyılın gerçeği olarak algıladıklarını ve buna yönelik çeşitli politikalar geliştirmeye çalıştıklarını belirtti.
‘’Yüksek öğretim alanında hem değişim öğrencisi sayılarına hem diğer göstergelere baktığımızda Polonya ile ilişiklerimiz de gerçekten kıvanç verici. İki ülke arasında yoğun bir ilişki var. Biz de bu ilişkiyi daha ileriye götürmek için zaten başka mekanizmalar da geliştiriyoruz’’ diyen Çetinsaya, burada tanıtımını yaptıkları ‘’Study in Turkey’’ markalaşma çalışmasının böyle bir faaliyet olduğunu, bu çalışmanın meyvelerini verdiğini kaydetti.
Türkiye ile Polonya arasındaki 600 yıllık diplomatik ilişkileri bağlamında yapılan törenlerinin kendileri için bir vesile olduğunu ifade eden Çetinsaya, hem uluslararasılaşma politikasının bir gereği, hem 600. yıl törenlerinin bir aşaması olarak Polonya’da bazı faaliyetlerde bulunduklarına dikkatı çekti. Bu kapsamında ‘’Türkiye-Poloya Üniversiteleri Buluşması’’ etkinliğini gerçekleştirdiklerine işaret eden Çetinsaya, bunun üniversitelerin birbirlerini tanışmasını sağlayan bir platform olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Çetinsaya, Türkiye ile Polonya üniversitelerinin temsilcilerinin birbirleriyle fikir alışverişinde bulunduklarını, birbirlerini tanıdıklarını ve anlaşmalar imzalayacak aşamalara geldiklerini ifade ederek, bu alanda önemli merhale katedildiğini ve herkesin elde ettiği sonuçlardan dolayı çok mutlu olduğunu kaydetti.
Gökhan Çetinsaya, YÖK heyetinin, Milli Eğitim Bakanlığı’nda Bakan Yardımcısı ve bürokratlarla gerçekleştirilen toplantıda bundan sonraki süreçte Türkiye ile Polonya arasında yüksek öğretim alanındaki faaliyetleri artırma ve ortak konularda istişare yapma kararı aldıklarını ifade etti.
21. yüzyılda üniversite sistemlerini bekleyen meseleler konusunda Türkiye ve Polonyalı uzmanlarla ortak bir beyin fırtınası yapacaklarını vurgulayan Çetinsaya, ‘’Hep birlikte sorunlarımıza çözümler arayacağız. Birbirimizin yaptığı iyi uygulama örneklerini paylaşacağız. Birbirilerimizle karşılıklı olarak deneyimlerimizi paylaşacağız’’ dedi.
Bu alanda yarın Türkiye’den 20 rektörün, Polonyalı rektörlerin, Varşova Büyükelçisi Yusuf Ziya Özcan ve kendisinin de katılacağı Rektörler Buluşması'nı gerçekleştirileceğini belirten Çetinsaya, Varşova'da çok verimli süreç geçirdiklerini kaydetti.
"Türkiye, önde gelen ülke olmalı"
Çetinsaya, zaten iki ülkenin bugünkü istatistiklere bakıldığında yüksek öğretimde Türkiye ve Polonya'nın yoğun bir ilişki içerisinde olduğunu belirterek, ‘’Bizim amacımız bunu daha da ileriye götürmek. Daha farklı kulvarlarda da ileriye götürmek’’ ifadesini kullandı.
Erasmus istatistiklerini örnek gösteren Çetinsaya, bu istatistiklerde Polonya açısından Türkiye, Türkiye açısından da Polonya birinci sırada geldiğine işaret etti. ‘’Uluslararasılaşma siyasetimizi Türkiye’nin Yüksek öğretim sistemi için temel bir hedef olarak görüyoruz’’ diyen Çetinsaya gelecek yıllarda uygulanması gereken hedefin bunun olduğunu kaydetti.
Burada sadece Avrupa’yı değil, dünyayı hedeflediklerini vurgulayan Çetinsaya, ‘’Bunun, Türkiye’nin şu anda dünyada ulaştığı seviye itibarıyla iktisadi, siyasi, sosyal seviye itibarıyla hak ettiği bir şey olduğunu düşünüyoruz. Genel bir eğilim var dünyada bu yönde. Türkiye de bu alanda önde gelen bir ülke olmalı’’ dedi.
Bunun için marka çalışması yaptıklarını belirten Çetinsaya, ''Study in Turkey'' markasını oluşturduklarını, buna uygun bir web sitesi geliştirdiklerini, kamusal temsili artırdıklarını, insanların Türkiye’deki bütün üniversitelere, bütün yüksek öğretim sistemine ulaşması için ortak bir platform geliştirdiklerini, kitaplar, broşürler ve yan markalar oluşturduklarını, Kamu spotları, reklam filmleri hazırladıklarını anlattı.
Fuarlarda tek bir marka altında faaliyet gösterecek mekanizma geliştirdiklerini ve gelecekte yapılacak fuarlarda da bunu sergileyeceklerini ifade eden Çetinsaya, özellikle Amerikada yapılacak olan ve bütün dünyadanüniversitelerin buluştuğu NAFSA Eğitim Fuarı’nda ilk örneklerini göstereceklerini kaydetti.
Butün bu çabalar sonucunda son 2 yılda uluslararası öğrencilerin Türkiye’de 30 binden 54 bine çıktığına dikkati çeken Çetinsaya, ‘’Bu da ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Umarım bu yeni çabalarla bu sayı daha da çok artacak, Türkiye’nin özlediği sayılara ulaşacaktır’’ şeklinde konuştu.
Türkiye-Polonya diplomatik ilişkilerinin 600. yılı kapsamında Varşova’da yapılan ‘’Türkiye-Poloya Üniversiteleri Buluşması’’ etkinliğinde Türkiye’den 25 üniversite kendi faaliyetlerini tanıttı.
Etkinlik kapsamında yarın da ‘’Rektörler Buluşması’’ gerçekleştirilecek, burada Türkiye ve Polonya üniversitelerinin üst düzey yöneticileri eğitim alanında işbirliğine dönük görüşmeler yapacaklar.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, uluslararasılaşma siyasetinin Türkiye'nin yükseköğretim sistemi için temel bir hedef olarak gördüklerini söyledi.
Türkiye-Polonya diplomatik ilişkilerinin 600. Yılı vesilesiyle Polonya’nın başkenti Varşova’da devam eden yüksek öğretim etkinlikleri kapsamında bu kentte bulunan Çetinsaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de yüksek öğretim sisteminin uluslararasılaşmasına çok önem verdiklerini, bunun 21. yüzyılın gerçeği olarak algıladıklarını ve buna yönelik çeşitli politikalar geliştirmeye çalıştıklarını belirtti.
‘’Yüksek öğretim alanında hem değişim öğrencisi sayılarına hem diğer göstergelere baktığımızda Polonya ile ilişiklerimiz de gerçekten kıvanç verici. İki ülke arasında yoğun bir ilişki var. Biz de bu ilişkiyi daha ileriye götürmek için zaten başka mekanizmalar da geliştiriyoruz’’ diyen Çetinsaya, burada tanıtımını yaptıkları ‘’Study in Turkey’’ markalaşma çalışmasının böyle bir faaliyet olduğunu, bu çalışmanın meyvelerini verdiğini kaydetti.
Türkiye ile Polonya arasındaki 600 yıllık diplomatik ilişkileri bağlamında yapılan törenlerinin kendileri için bir vesile olduğunu ifade eden Çetinsaya, hem uluslararasılaşma politikasının bir gereği, hem 600. yıl törenlerinin bir aşaması olarak Polonya’da bazı faaliyetlerde bulunduklarına dikkatı çekti. Bu kapsamında ‘’Türkiye-Poloya Üniversiteleri Buluşması’’ etkinliğini gerçekleştirdiklerine işaret eden Çetinsaya, bunun üniversitelerin birbirlerini tanışmasını sağlayan bir platform olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Çetinsaya, Türkiye ile Polonya üniversitelerinin temsilcilerinin birbirleriyle fikir alışverişinde bulunduklarını, birbirlerini tanıdıklarını ve anlaşmalar imzalayacak aşamalara geldiklerini ifade ederek, bu alanda önemli merhale katedildiğini ve herkesin elde ettiği sonuçlardan dolayı çok mutlu olduğunu kaydetti.
Gökhan Çetinsaya, YÖK heyetinin, Milli Eğitim Bakanlığı’nda Bakan Yardımcısı ve bürokratlarla gerçekleştirilen toplantıda bundan sonraki süreçte Türkiye ile Polonya arasında yüksek öğretim alanındaki faaliyetleri artırma ve ortak konularda istişare yapma kararı aldıklarını ifade etti.
21. yüzyılda üniversite sistemlerini bekleyen meseleler konusunda Türkiye ve Polonyalı uzmanlarla ortak bir beyin fırtınası yapacaklarını vurgulayan Çetinsaya, ‘’Hep birlikte sorunlarımıza çözümler arayacağız. Birbirimizin yaptığı iyi uygulama örneklerini paylaşacağız. Birbirilerimizle karşılıklı olarak deneyimlerimizi paylaşacağız’’ dedi.
Bu alanda yarın Türkiye’den 20 rektörün, Polonyalı rektörlerin, Varşova Büyükelçisi Yusuf Ziya Özcan ve kendisinin de katılacağı Rektörler Buluşması'nı gerçekleştirileceğini belirten Çetinsaya, Varşova'da çok verimli süreç geçirdiklerini kaydetti.
"Türkiye, önde gelen ülke olmalı"
Çetinsaya, zaten iki ülkenin bugünkü istatistiklere bakıldığında yüksek öğretimde Türkiye ve Polonya'nın yoğun bir ilişki içerisinde olduğunu belirterek, ‘’Bizim amacımız bunu daha da ileriye götürmek. Daha farklı kulvarlarda da ileriye götürmek’’ ifadesini kullandı.
Erasmus istatistiklerini örnek gösteren Çetinsaya, bu istatistiklerde Polonya açısından Türkiye, Türkiye açısından da Polonya birinci sırada geldiğine işaret etti. ‘’Uluslararasılaşma siyasetimizi Türkiye’nin Yüksek öğretim sistemi için temel bir hedef olarak görüyoruz’’ diyen Çetinsaya gelecek yıllarda uygulanması gereken hedefin bunun olduğunu kaydetti.
Burada sadece Avrupa’yı değil, dünyayı hedeflediklerini vurgulayan Çetinsaya, ‘’Bunun, Türkiye’nin şu anda dünyada ulaştığı seviye itibarıyla iktisadi, siyasi, sosyal seviye itibarıyla hak ettiği bir şey olduğunu düşünüyoruz. Genel bir eğilim var dünyada bu yönde. Türkiye de bu alanda önde gelen bir ülke olmalı’’ dedi.
Bunun için marka çalışması yaptıklarını belirten Çetinsaya, ''Study in Turkey'' markasını oluşturduklarını, buna uygun bir web sitesi geliştirdiklerini, kamusal temsili artırdıklarını, insanların Türkiye’deki bütün üniversitelere, bütün yüksek öğretim sistemine ulaşması için ortak bir platform geliştirdiklerini, kitaplar, broşürler ve yan markalar oluşturduklarını, Kamu spotları, reklam filmleri hazırladıklarını anlattı.
Fuarlarda tek bir marka altında faaliyet gösterecek mekanizma geliştirdiklerini ve gelecekte yapılacak fuarlarda da bunu sergileyeceklerini ifade eden Çetinsaya, özellikle Amerikada yapılacak olan ve bütün dünyadanüniversitelerin buluştuğu NAFSA Eğitim Fuarı’nda ilk örneklerini göstereceklerini kaydetti.
Butün bu çabalar sonucunda son 2 yılda uluslararası öğrencilerin Türkiye’de 30 binden 54 bine çıktığına dikkati çeken Çetinsaya, ‘’Bu da ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Umarım bu yeni çabalarla bu sayı daha da çok artacak, Türkiye’nin özlediği sayılara ulaşacaktır’’ şeklinde konuştu.
Türkiye-Polonya diplomatik ilişkilerinin 600. yılı kapsamında Varşova’da yapılan ‘’Türkiye-Poloya Üniversiteleri Buluşması’’ etkinliğinde Türkiye’den 25 üniversite kendi faaliyetlerini tanıttı.
Etkinlik kapsamında yarın da ‘’Rektörler Buluşması’’ gerçekleştirilecek, burada Türkiye ve Polonya üniversitelerinin üst düzey yöneticileri eğitim alanında işbirliğine dönük görüşmeler yapacaklar.
Son Güncelleme: Pazartesi, 07 Nisan 2014 10:26
Gösterim: 1797

