Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli çocuk psikiyatrisi uzmanı Dr. Şahin Bodur, yarın verilecek ara karnelerle ilgili ailelere ''olumsuz davranışlardan kaçınmaları' uyarısında bulundu.

Dr. Bodur, ''İlgili bir anne-babanın karneye ihtiyacı yoktur, zaten karnede olup bitenlerden haberi vardır'' dedi.

Çocuk psikiyatrisi uzmanı Dr. Şahin Bodur, karnesinde düşük ya da zayıf notu bulunan çocuklarla ilgili ailelerin yargılayıcı ve suçlayıcı olmaması gerektiğini bildirdi.

Ailelerden çocuklara yönelik, ''Tembelsin, geri zekalısın, işe yaramazsın'' gibi rencide edici, olumsuzluğa itici tavırlardan kaçınmalarını isteyen Bodur, şunları kaydetti:

''Anne-babalar karnedeki zayıflar karşısında böyle bir tutum izliyorsa, çocuğunu tanımıyor demektir. Çünkü ilgili anne-babalar çocuğun okul yaşamında neler olup bittiğini az çok bilir. O yüzden bunları dile getiren ebeveyn çocuğuyla ilgilenmiyor demektir. Zayıf bulunan bir karne karşısında 'nerede yanlış yaptık' diye ilk önce anne-baba olarak kendimizi sorgulamalıyız. 'Acaba çocuğumuzun depresyonu, anksiyete bozukluğu, dikkat eksikliği ya da öğrenme güçlüğü mü vardı da bunları gözden kaçırdık-' İlk önce bunlar sorgulanmalı. İlgili bir anne-babanın karneye ihtiyacı yoktur, zaten karnede olup bitenlerden haberi vardır.''

Ne yapmalı

Uzman Dr. Bodur, ''Zayıf karne karşısında çocukla nasıl iletişime geçilmeli'' sorusu üzerine, ilgili ailelerin çocukta neler olup bittiğini bildiklerini belirtti.

Zayıf notlu karne karşısında sorunu büyütmeden çözüm odaklı şeyler üzerinde durulması gerektiğini vurgulayan Bodur, ''İlk önce aileler kendini sorgulayacak. 'Anne babalığımızı yaptık mı' diye sorgulayacak. Ondan sonra çocuğa değinecekler. 'Biz neyi kaçırdık, çocuğumuz mutsuz mu, kaygılı mı, öğrenemiyor mu, dikkati mi eksik-' Bunlar üzerinde durulmalı'' diye konuştu.

''Ödül abartılmamalı''

Başarılı öğrencilerin ödüllendirilmesinin doğal olduğunu, ancak bunda da aşırıya kaçılmaması gerektiğini belirten Bodur, ''Tabii ki bir ödüllendirme olmalı ama aşırıya kaçmamamalı. Çocuğun faydalanacağı hediyeler olmasında bir sakınca yok'' dedi.

''Ara tatil iyi değerlendirilmeli''

Ara tatilin aile ve çocuk ilişkisinin geliştirilmesi açısından iyi değerlendirilmesi gerektiğini bildiren Bodur, şu önerileri dile getirdi:

''Ara tatil döneminde çocuğa vakit ayrılmalı. Sonuçta bu çocuğumuzun sevgi deposunu dolduracak uygun bir zaman. Çocuk tatilde iyi ve kaliteli zaman geçirmeli, mümkün olduğunca enerji ve mutluluk depolamalı. İkinci döneme yönelik motive edici davranışlar üzerinde durulabilir.''

> ‘İlgili bir anne-babanın karneye ihtiyacı yoktur’

Dr. Sami Ulus Kadın Doğum, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli çocuk psikiyatrisi uzmanı Dr. Şahin Bodur, yarın verilecek ara karnelerle ilgili ailelere ''olumsuz davranışlardan kaçınmaları' uyarısında bulundu.

Dr. Bodur, ''İlgili bir anne-babanın karneye ihtiyacı yoktur, zaten karnede olup bitenlerden haberi vardır'' dedi.

Çocuk psikiyatrisi uzmanı Dr. Şahin Bodur, karnesinde düşük ya da zayıf notu bulunan çocuklarla ilgili ailelerin yargılayıcı ve suçlayıcı olmaması gerektiğini bildirdi.

Ailelerden çocuklara yönelik, ''Tembelsin, geri zekalısın, işe yaramazsın'' gibi rencide edici, olumsuzluğa itici tavırlardan kaçınmalarını isteyen Bodur, şunları kaydetti:

''Anne-babalar karnedeki zayıflar karşısında böyle bir tutum izliyorsa, çocuğunu tanımıyor demektir. Çünkü ilgili anne-babalar çocuğun okul yaşamında neler olup bittiğini az çok bilir. O yüzden bunları dile getiren ebeveyn çocuğuyla ilgilenmiyor demektir. Zayıf bulunan bir karne karşısında 'nerede yanlış yaptık' diye ilk önce anne-baba olarak kendimizi sorgulamalıyız. 'Acaba çocuğumuzun depresyonu, anksiyete bozukluğu, dikkat eksikliği ya da öğrenme güçlüğü mü vardı da bunları gözden kaçırdık-' İlk önce bunlar sorgulanmalı. İlgili bir anne-babanın karneye ihtiyacı yoktur, zaten karnede olup bitenlerden haberi vardır.''

Ne yapmalı

Uzman Dr. Bodur, ''Zayıf karne karşısında çocukla nasıl iletişime geçilmeli'' sorusu üzerine, ilgili ailelerin çocukta neler olup bittiğini bildiklerini belirtti.

Zayıf notlu karne karşısında sorunu büyütmeden çözüm odaklı şeyler üzerinde durulması gerektiğini vurgulayan Bodur, ''İlk önce aileler kendini sorgulayacak. 'Anne babalığımızı yaptık mı' diye sorgulayacak. Ondan sonra çocuğa değinecekler. 'Biz neyi kaçırdık, çocuğumuz mutsuz mu, kaygılı mı, öğrenemiyor mu, dikkati mi eksik-' Bunlar üzerinde durulmalı'' diye konuştu.

''Ödül abartılmamalı''

Başarılı öğrencilerin ödüllendirilmesinin doğal olduğunu, ancak bunda da aşırıya kaçılmaması gerektiğini belirten Bodur, ''Tabii ki bir ödüllendirme olmalı ama aşırıya kaçmamamalı. Çocuğun faydalanacağı hediyeler olmasında bir sakınca yok'' dedi.

''Ara tatil iyi değerlendirilmeli''

Ara tatilin aile ve çocuk ilişkisinin geliştirilmesi açısından iyi değerlendirilmesi gerektiğini bildiren Bodur, şu önerileri dile getirdi:

''Ara tatil döneminde çocuğa vakit ayrılmalı. Sonuçta bu çocuğumuzun sevgi deposunu dolduracak uygun bir zaman. Çocuk tatilde iyi ve kaliteli zaman geçirmeli, mümkün olduğunca enerji ve mutluluk depolamalı. İkinci döneme yönelik motive edici davranışlar üzerinde durulabilir.''

Son Güncelleme: Perşembe, 24 Ocak 2013 11:52

Gösterim: 1428

Milli Eğitim Bakanlığı, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran yeni eğitim sisteminin ardından "Takdir ve teşekkür" belgelerinin artık 5. sınıftan itibaren verileceğini açıkladı

Eğitimde 4+4+4 sisteminde yapılan değişikliklerden birisi de ilköğretim 4. Sınıfta verilen ‘Takdir’ ve ‘Teşekkür’ belgelerinin kalkması oldu.

İlköğretimde 4. Sınıftan itibaren verilmeye başlayan belgeler, 4+4+4 eğitim sistemiyle geride kaldı. 4. Sınıfların ilkokul sayılmasıyla, ‘takdir’ ve ‘teşekkür’ belgeleri artık 5. Sınıftan itibaren verilecek.

trthaber

> Takdir ve Teşekkür belgelerine yeni düzenleme

Milli Eğitim Bakanlığı, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran yeni eğitim sisteminin ardından "Takdir ve teşekkür" belgelerinin artık 5. sınıftan itibaren verileceğini açıkladı

Eğitimde 4+4+4 sisteminde yapılan değişikliklerden birisi de ilköğretim 4. Sınıfta verilen ‘Takdir’ ve ‘Teşekkür’ belgelerinin kalkması oldu.

İlköğretimde 4. Sınıftan itibaren verilmeye başlayan belgeler, 4+4+4 eğitim sistemiyle geride kaldı. 4. Sınıfların ilkokul sayılmasıyla, ‘takdir’ ve ‘teşekkür’ belgeleri artık 5. Sınıftan itibaren verilecek.

trthaber

Son Güncelleme: Perşembe, 24 Ocak 2013 11:35

Gösterim: 1608

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) Genel Müdürü Hasan Albayrak, yeni yapılan bütün yurtların 4 yıldızlı otel konforunda olduğunu ve 2013'ün ilk 6 ayı sonunda 40'a yakın yeni yurt açacaklarını belirtti.

YURTKUR'un genel müdür yardımcıları, daire başkanları ve bölge müdürlerinin katılımıyla Antalya'daki bir otelde basına kapalı olarak yapılan ''Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı''na katılan Albayrak, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, kurumun 10 yıldır bir değişimin içinde olduğunu belirtti.

Bu değişime bağlı olarak modern bir şekilde gelişme sürecinin devam ettiğini dile getiren Albayrak, modern anlayışla 138 bin yeni kapasite yurtlarını Türk gençliğine kazandırdıklarını anlattı.

Kurumun her yıl Antalya'da düzenlenen Otel Ekipmanları İhtisas Fuarını takip ettiğini, buradaki yeni modelleri, yeni açılımları ve değişimleri yerinde görerek kendi bünyesinde kabul edeceği şekilde uygulamaya başladığına işaret eden Albayrak, ''Bazalı yatağa, yanma etkisi olmayan yataklara, yorgana geçişimiz yurtların modernliğinin göstergesidir. Yeni yapılan bütün yurtlar 4 yıldızlı otel konforunda. Her ilde birden fazla yurdumuz var'' dedi.

Yatak kapasitelerinin 308 bini bulduğunu vurgulayan Albayrak, ''Dünyada 51 devletten daha büyük bir kurumuz. 2003 yılında yurtlarda doluluk oranı kasım-aralık aylarından itibaren yüzde 60'lara inerdi. Şimdi verilen modern hizmet sayesinde mayıs ayının sonuna kadar yüzde 100'lerde devam ediyoruz'' diye konuştu.

Albayrak, Türkiye'nin geleceğine katkı sağladıkları için çok mutlu olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

''Bir öğrenci bizim yurtlarımızda kalıyorsa aldığı burslar sayesinde kimseye muhtaç olmadan öğrenimini devam ettirebiliyor. 2012'de 53 yeni yurt açtık ve 40 bin kapasiteyi öğrencilerimize sunduk. 2013'ün ilk 6 ayı sonunda 40'a yakın yeni yurt açacağız. 30 binin üzerinde yeni kapasite olacak. Biz devamlı çalışıyoruz, çalışmaktan zevk alıyoruz. Öğrenciler artık öğrenim hayatı süresince yurtlarda yaşamaktan zevk alıyor. Önceden öğrenciler yurda yerleşir, ev bulunca ayrılırdı. Şimdi ise son sınıfa gelen öğrencilerin bile kayıt sildirme oranı yüzde 10-15 civarında.''

Albayrak, Türkiye'nin en modern yurtlarından birisini Antalya'ya yaptıklarını, bu yurdu yıl sonunda hizmete açacaklarını bildirdi.

> Yeni öğrenci yurtları geliyor

Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) Genel Müdürü Hasan Albayrak, yeni yapılan bütün yurtların 4 yıldızlı otel konforunda olduğunu ve 2013'ün ilk 6 ayı sonunda 40'a yakın yeni yurt açacaklarını belirtti.

YURTKUR'un genel müdür yardımcıları, daire başkanları ve bölge müdürlerinin katılımıyla Antalya'daki bir otelde basına kapalı olarak yapılan ''Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı''na katılan Albayrak, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, kurumun 10 yıldır bir değişimin içinde olduğunu belirtti.

Bu değişime bağlı olarak modern bir şekilde gelişme sürecinin devam ettiğini dile getiren Albayrak, modern anlayışla 138 bin yeni kapasite yurtlarını Türk gençliğine kazandırdıklarını anlattı.

Kurumun her yıl Antalya'da düzenlenen Otel Ekipmanları İhtisas Fuarını takip ettiğini, buradaki yeni modelleri, yeni açılımları ve değişimleri yerinde görerek kendi bünyesinde kabul edeceği şekilde uygulamaya başladığına işaret eden Albayrak, ''Bazalı yatağa, yanma etkisi olmayan yataklara, yorgana geçişimiz yurtların modernliğinin göstergesidir. Yeni yapılan bütün yurtlar 4 yıldızlı otel konforunda. Her ilde birden fazla yurdumuz var'' dedi.

Yatak kapasitelerinin 308 bini bulduğunu vurgulayan Albayrak, ''Dünyada 51 devletten daha büyük bir kurumuz. 2003 yılında yurtlarda doluluk oranı kasım-aralık aylarından itibaren yüzde 60'lara inerdi. Şimdi verilen modern hizmet sayesinde mayıs ayının sonuna kadar yüzde 100'lerde devam ediyoruz'' diye konuştu.

Albayrak, Türkiye'nin geleceğine katkı sağladıkları için çok mutlu olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

''Bir öğrenci bizim yurtlarımızda kalıyorsa aldığı burslar sayesinde kimseye muhtaç olmadan öğrenimini devam ettirebiliyor. 2012'de 53 yeni yurt açtık ve 40 bin kapasiteyi öğrencilerimize sunduk. 2013'ün ilk 6 ayı sonunda 40'a yakın yeni yurt açacağız. 30 binin üzerinde yeni kapasite olacak. Biz devamlı çalışıyoruz, çalışmaktan zevk alıyoruz. Öğrenciler artık öğrenim hayatı süresince yurtlarda yaşamaktan zevk alıyor. Önceden öğrenciler yurda yerleşir, ev bulunca ayrılırdı. Şimdi ise son sınıfa gelen öğrencilerin bile kayıt sildirme oranı yüzde 10-15 civarında.''

Albayrak, Türkiye'nin en modern yurtlarından birisini Antalya'ya yaptıklarını, bu yurdu yıl sonunda hizmete açacaklarını bildirdi.

Son Güncelleme: Perşembe, 24 Ocak 2013 09:50

Gösterim: 1820

ÇOCUK VAKFI'ndan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde yayımladığı, üstün yetenekli çocukların eğitimine yönelik çalışmaları kapsayan, “Üstün Yetenekli Bireyler Strateji Ve Uygulama Planı”na eleştiri geldi.

ÇOCUK VAKFI’ndan yapılan açıklamaya göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı “Üstün Yetenekli Bireyler Strateji Ve Uygulama Planı”nın zekâ ve yetenekli bireyi etiketleyici bir anlayışa göre hazırlandığı 1960 model bir belge olduğu belirtildi. Ayrıca Çocuk Vakfı, Stratejik Plan özelliği taşıyan bu belgenin ülke ölçekli politika ve stratejik düşünceden yoksun olduğunu, üstün yetenekli bireylerin eğitimini MEB ile sınırlı tutan ve uygulanabilir olmayan bir belge özelliği taşıdığını ifade etti.

Çocuk Vakfı’ndan yapılan açıklama şöyle;

“Üstün Yetenekli Bireyler Strateji Ve Uygulama Planı 2013-2017 Belgesi” ile ÇOCUK VAKFI’nın 2004 yılından bu yana sürdürdüğü çalışmalarla ilgisi yoktur

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlığında 15 Ocak 2013 tarihinde toplanan Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nca kabul edilen “Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı 2013-2017 Belgesi” Millî Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanmış ve sonuçlandırılmıştır. Bu belge, MEB, Marmara Üniversitesi, Çocuk Vakfı’nın TUBİTAK-TÜSSİDE’nin danışmanlığında 2004 yılından bu yana sürdürülen ve 29 Eylül 2011 tarihinde sonuçlandırılan I. Türkiye Yeteneklerin Geliştirilmesi Stratejisi ve Uygulama Planı 2012-2016 Belgesi ile gerekçesi, amacı ve işlevi bakımından farklı yaklaşımı içermektedir.

Kabul edilen  Strateji Belgesi, zekâ ve yetenekli bireyi etiketleyici bir anlayışa göre hazırlanmış 1960 model bir belgedir. Stratejik Plan özelliği taşıyan bu belge ülke ölçekli politika ve stratejik düşünceden yoksun olduğu gibi, üstün yetenekli bireylerin eğitimini MEB ile sınırlı tutan ve uygulanabilir olmayan bir belge özelliği taşımaktadır. Bu çerçevede gerekli açıklamalar ayrıca yapılacaktır.

Türkiye, yetenekleri öldüren bir ülke olmaya devam etmektedir. Yeteneklerin gelişmesine yönelebilmek Devlet-Hükümet, Üniversite ve Toplum’dan oluşan üç uyurların uyanması ile mümkün olabilir. BTYK’nın kabul ettiği Strateji Belgesi’nin, başuyutucu vasat eğitim bürokrasisi ve yönetiminin Ankara boyasına boyadığı bir belge olmaktan öte bir anlamı da yoktur.

Çocuk Vakfı, yetenekleri geliştiren bir ülke hayali için aynı kararlılıkla çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir.

Saygı ile kamuoyuna duyurulur…

ÇOCUK VAKFI

Erişim İçin:

  1. 1.MEB Yetenekli Bireylerin Strateji ve Uygulama Planı 2013-2017 ( 15 Ocak 2013 )   ( www.tubitak.gov.tr )
  2. 2.MEB, Çocuk Vakfı, TÜBİTAK-TÜSSİDE’nin 29 Eylül 2011 tarihinde sonuçlandırdığı I. Türkiye Yeteneklerin Geliştirilmesi Stratejisi ve Uygulama Planı 2012-2016( www.cocukvakfi.org.tr ; Üstün Yetenekli Çocuklar Araştırma Merkezi Bölümü )
> Çocuk Vakfı’ndan MEB’e 'üstün yetenekli' eleştirisi

ÇOCUK VAKFI'ndan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde yayımladığı, üstün yetenekli çocukların eğitimine yönelik çalışmaları kapsayan, “Üstün Yetenekli Bireyler Strateji Ve Uygulama Planı”na eleştiri geldi.

ÇOCUK VAKFI’ndan yapılan açıklamaya göre, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı “Üstün Yetenekli Bireyler Strateji Ve Uygulama Planı”nın zekâ ve yetenekli bireyi etiketleyici bir anlayışa göre hazırlandığı 1960 model bir belge olduğu belirtildi. Ayrıca Çocuk Vakfı, Stratejik Plan özelliği taşıyan bu belgenin ülke ölçekli politika ve stratejik düşünceden yoksun olduğunu, üstün yetenekli bireylerin eğitimini MEB ile sınırlı tutan ve uygulanabilir olmayan bir belge özelliği taşıdığını ifade etti.

Çocuk Vakfı’ndan yapılan açıklama şöyle;

“Üstün Yetenekli Bireyler Strateji Ve Uygulama Planı 2013-2017 Belgesi” ile ÇOCUK VAKFI’nın 2004 yılından bu yana sürdürdüğü çalışmalarla ilgisi yoktur

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlığında 15 Ocak 2013 tarihinde toplanan Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nca kabul edilen “Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı 2013-2017 Belgesi” Millî Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanmış ve sonuçlandırılmıştır. Bu belge, MEB, Marmara Üniversitesi, Çocuk Vakfı’nın TUBİTAK-TÜSSİDE’nin danışmanlığında 2004 yılından bu yana sürdürülen ve 29 Eylül 2011 tarihinde sonuçlandırılan I. Türkiye Yeteneklerin Geliştirilmesi Stratejisi ve Uygulama Planı 2012-2016 Belgesi ile gerekçesi, amacı ve işlevi bakımından farklı yaklaşımı içermektedir.

Kabul edilen  Strateji Belgesi, zekâ ve yetenekli bireyi etiketleyici bir anlayışa göre hazırlanmış 1960 model bir belgedir. Stratejik Plan özelliği taşıyan bu belge ülke ölçekli politika ve stratejik düşünceden yoksun olduğu gibi, üstün yetenekli bireylerin eğitimini MEB ile sınırlı tutan ve uygulanabilir olmayan bir belge özelliği taşımaktadır. Bu çerçevede gerekli açıklamalar ayrıca yapılacaktır.

Türkiye, yetenekleri öldüren bir ülke olmaya devam etmektedir. Yeteneklerin gelişmesine yönelebilmek Devlet-Hükümet, Üniversite ve Toplum’dan oluşan üç uyurların uyanması ile mümkün olabilir. BTYK’nın kabul ettiği Strateji Belgesi’nin, başuyutucu vasat eğitim bürokrasisi ve yönetiminin Ankara boyasına boyadığı bir belge olmaktan öte bir anlamı da yoktur.

Çocuk Vakfı, yetenekleri geliştiren bir ülke hayali için aynı kararlılıkla çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir.

Saygı ile kamuoyuna duyurulur…

ÇOCUK VAKFI

Erişim İçin:

  1. 1.MEB Yetenekli Bireylerin Strateji ve Uygulama Planı 2013-2017 ( 15 Ocak 2013 )   ( www.tubitak.gov.tr )
  2. 2.MEB, Çocuk Vakfı, TÜBİTAK-TÜSSİDE’nin 29 Eylül 2011 tarihinde sonuçlandırdığı I. Türkiye Yeteneklerin Geliştirilmesi Stratejisi ve Uygulama Planı 2012-2016( www.cocukvakfi.org.tr ; Üstün Yetenekli Çocuklar Araştırma Merkezi Bölümü )

Son Güncelleme: Perşembe, 24 Ocak 2013 11:00

Gösterim: 2224

''Ana dilde savunma'' tasarısının ilk maddesi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

TBMM Genel Kurulu'nda, ''ana dilde savunmaya'' ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan kanun tasarısının, anadilde savunma imkanının düzenleyen ilk maddesi kabul edildi.

Tasarının kabul edilen birinci maddesi, anadilde savunma imkanını düzenliyor.

Buna göre, sanık; iddianamenin okunması ve esas hakkında mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilecek. Tercüme hizmetleri, il adli yargı adalet komisyonlarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği tercüman tarafından yerine getirilecek.

Bu tercümanın gideri devlet tarafından karşılanmayacak. Bu imkan, yargılamanın sürüncemede bırakılmasına yönelik olarak kötüye kullanılamayacak.

Tercümanlar, il adli yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilecek. Savcılar ve hakimler, bulundukları illerdeki listelerden değil, diğer illerdeki listelerden de tercüman seçebilecek. Adalet Bakanlığı, buna ilişkin yönetmeliği, düzenlemenin kanunlaşıp yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde çıkaracak. Yönetmelik uyarınca tercüman listeleri oluşturuluncaya kadar, sanık mahkemeye kendi tercümanını getirecek.

> ‘Ana dilde savunma’nın ilk maddesi kabul edildi

''Ana dilde savunma'' tasarısının ilk maddesi TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.

TBMM Genel Kurulu'nda, ''ana dilde savunmaya'' ve hükümlülerin cezaevinde eşleriyle görüşmesine imkan tanıyan kanun tasarısının, anadilde savunma imkanının düzenleyen ilk maddesi kabul edildi.

Tasarının kabul edilen birinci maddesi, anadilde savunma imkanını düzenliyor.

Buna göre, sanık; iddianamenin okunması ve esas hakkında mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilecek. Tercüme hizmetleri, il adli yargı adalet komisyonlarınca oluşturulan listeden, sanığın seçeceği tercüman tarafından yerine getirilecek.

Bu tercümanın gideri devlet tarafından karşılanmayacak. Bu imkan, yargılamanın sürüncemede bırakılmasına yönelik olarak kötüye kullanılamayacak.

Tercümanlar, il adli yargı adalet komisyonlarınca her yıl düzenlenen listede yer alan kişiler arasından seçilecek. Savcılar ve hakimler, bulundukları illerdeki listelerden değil, diğer illerdeki listelerden de tercüman seçebilecek. Adalet Bakanlığı, buna ilişkin yönetmeliği, düzenlemenin kanunlaşıp yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde çıkaracak. Yönetmelik uyarınca tercüman listeleri oluşturuluncaya kadar, sanık mahkemeye kendi tercümanını getirecek.

Son Güncelleme: Perşembe, 24 Ocak 2013 08:52

Gösterim: 1513


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.