Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Çizgi Koleji ‘İnovasyon Ekibi’ tarafından 4 ayda yapımı tamamlanan Çizgi Koleji ‘STEM Otobüsü’, ‘Kodlama, STEM, Robotik Uygulamalar, 3D Tasarım ve Artırılmış Gerçeklik’ gibi uygulamalara erişim imkânı bulamayan 5 bin köy okulu öğrencisine, ilgili eğitimleri vermek üzere Silivri’den yola çıktı.
Çizgi Koleji Kurucusu Ulaş Velioğlu: “Gezici STEM Otobüsü projesini şimdilik İstanbul ve Marmara bölgesinde başlatacağız. Ancak projenin ülke genelinde yaygınlaşabilmesi için bu tip bilim uygulamalarının sadece imkânı olan çocuklara değil tüm çocuklarımıza sunulması gerekliliğine inanıyor ve eğitime gerçek anlamda gönül vermiş değerli işbirlikçiler ile projeyi daha ileriye taşıyıp yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz."
Çizgi Koleji ‘STEM Otobüsü’, ilk durağı Silivri Sayalar Köyü İlkokulu’nda düzenlenen açılış töreni ile kapılarını köy okulu öğrencilerine açtı. Çizgi Koleji öğretmenlerinin gözetiminde eğitim alacak öğrencilerin, zihinsel gelişimlerinin yanı sıra yaratıcı fikirlerinin de ürüne dönüştürülmesi hedefleniyor.GEZİCİ STEM OTOBÜSÜ ŞİMDİLİK İSTANBUL VE MARMARA’DA
Silivri İlçe Kaymakamı Ali Partal, Garnizon Komutanı Mustafa Yoldaş, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, Silivri Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Gümüş, Rumeli Üniversitesi Rektörü Salih Aynural, İlçe Emniyet Müdürü Taner Ertürk, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Kemal Şamlıoğlu, Silivri İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Ay gibi isimlerin hazır bulunduğu açılış töreninde konuşan Çizgi koleji Kurucusu Ulaş Velioğlu, temelinde yaparak ve yaşayarak öğrenme prensibini taşıyan STEM Eğitimini, yapımını 4 ayda tamamladıkları “STEM Otobüsü” aracılığı ile bu eğitimi alma imkânı olmayan köy okulu öğrencilerinin ayaklarına götürmeyi hedeflediklerini söyledi. Şimdilik İstanbul ve Marmara bölgesinde başlattıkları projenin ülke genelinde yaygınlaşabilmesi için eğitim gönüllüsü iş adamları ve eğitim kurumları yöneticilerini projeye destek olma çağrısında bulunan Velioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “8. Kampüsümüzü Avcılar’da açmaya hazırlandığımız bu günlerde, yenilikçi eğitim yaklaşımımızı Türkiye’de örneği olmayan projelerle farklı mecralara taşıyoruz. Başta son dönemin en popüler eğitim yaklaşımı olan STEM Eğitimi olmak üzere birçok yeni ve henüz uygulanmamış projeleri kurumlarımızda hayata geçirdiğimiz Science (Bilim), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik), Mathematics (Matematik) kelimelerinin baş harflerinden oluşan, temelinde yaparak ve yaşayarak öğrenme prensibini taşıyan STEM Eğitimini şimdi de bu eğitimi alma imkânı olmayan 5 bin çocuğumuzun ayağına götürmeyi hedefliyoruz. Otobüsümüzde tüm çocuklar, konuşlandırılan bilim setleri ve proje uygulamaları ile aktiviteler yapabilecek. İmkânsızlıkları yokluk değil sadece biraz zorlanma olarak gördüğümüz bu süreçte, bu projeyi şimdilik İstanbul ve Marmara bölgesinde başlatacağız. Ancak projenin ülke genelinde yaygınlaşabilmesi için bu tip bilim uygulamalarının sadece imkânı olan çocuklara değil tüm çocuklarımıza sunulması gerekliliğine inanıyor ve eğitime gerçek anlamda gönül vermiş değerli işbirlikçiler ile projeyi daha ileriye taşıyıp yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Çizgi Koleji ‘İnovasyon Ekibi’ tarafından 4 ayda yapımı tamamlanan Çizgi Koleji ‘STEM Otobüsü’, ‘Kodlama, STEM, Robotik Uygulamalar, 3D Tasarım ve Artırılmış Gerçeklik’ gibi uygulamalara erişim imkânı bulamayan 5 bin köy okulu öğrencisine, ilgili eğitimleri vermek üzere Silivri’den yola çıktı.
Çizgi Koleji Kurucusu Ulaş Velioğlu: “Gezici STEM Otobüsü projesini şimdilik İstanbul ve Marmara bölgesinde başlatacağız. Ancak projenin ülke genelinde yaygınlaşabilmesi için bu tip bilim uygulamalarının sadece imkânı olan çocuklara değil tüm çocuklarımıza sunulması gerekliliğine inanıyor ve eğitime gerçek anlamda gönül vermiş değerli işbirlikçiler ile projeyi daha ileriye taşıyıp yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz."
Çizgi Koleji ‘STEM Otobüsü’, ilk durağı Silivri Sayalar Köyü İlkokulu’nda düzenlenen açılış töreni ile kapılarını köy okulu öğrencilerine açtı. Çizgi Koleji öğretmenlerinin gözetiminde eğitim alacak öğrencilerin, zihinsel gelişimlerinin yanı sıra yaratıcı fikirlerinin de ürüne dönüştürülmesi hedefleniyor.GEZİCİ STEM OTOBÜSÜ ŞİMDİLİK İSTANBUL VE MARMARA’DA
Silivri İlçe Kaymakamı Ali Partal, Garnizon Komutanı Mustafa Yoldaş, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, Silivri Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Gümüş, Rumeli Üniversitesi Rektörü Salih Aynural, İlçe Emniyet Müdürü Taner Ertürk, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Kemal Şamlıoğlu, Silivri İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Ay gibi isimlerin hazır bulunduğu açılış töreninde konuşan Çizgi koleji Kurucusu Ulaş Velioğlu, temelinde yaparak ve yaşayarak öğrenme prensibini taşıyan STEM Eğitimini, yapımını 4 ayda tamamladıkları “STEM Otobüsü” aracılığı ile bu eğitimi alma imkânı olmayan köy okulu öğrencilerinin ayaklarına götürmeyi hedeflediklerini söyledi. Şimdilik İstanbul ve Marmara bölgesinde başlattıkları projenin ülke genelinde yaygınlaşabilmesi için eğitim gönüllüsü iş adamları ve eğitim kurumları yöneticilerini projeye destek olma çağrısında bulunan Velioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “8. Kampüsümüzü Avcılar’da açmaya hazırlandığımız bu günlerde, yenilikçi eğitim yaklaşımımızı Türkiye’de örneği olmayan projelerle farklı mecralara taşıyoruz. Başta son dönemin en popüler eğitim yaklaşımı olan STEM Eğitimi olmak üzere birçok yeni ve henüz uygulanmamış projeleri kurumlarımızda hayata geçirdiğimiz Science (Bilim), Technology (Teknoloji), Engineering (Mühendislik), Mathematics (Matematik) kelimelerinin baş harflerinden oluşan, temelinde yaparak ve yaşayarak öğrenme prensibini taşıyan STEM Eğitimini şimdi de bu eğitimi alma imkânı olmayan 5 bin çocuğumuzun ayağına götürmeyi hedefliyoruz. Otobüsümüzde tüm çocuklar, konuşlandırılan bilim setleri ve proje uygulamaları ile aktiviteler yapabilecek. İmkânsızlıkları yokluk değil sadece biraz zorlanma olarak gördüğümüz bu süreçte, bu projeyi şimdilik İstanbul ve Marmara bölgesinde başlatacağız. Ancak projenin ülke genelinde yaygınlaşabilmesi için bu tip bilim uygulamalarının sadece imkânı olan çocuklara değil tüm çocuklarımıza sunulması gerekliliğine inanıyor ve eğitime gerçek anlamda gönül vermiş değerli işbirlikçiler ile projeyi daha ileriye taşıyıp yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Nisan 2018 13:55
Gösterim: 1225
Eğitim sektöründe birçok alanda görev alan Ebru Arpacı, bugün giderek büyüyen ve Türkiye’ye açılan VEGA Okulları’nın Genel Müdürü olarak eğitim alanında hizmet vermeye devam ediyor. Son yıllarda eğitim sektörünün hızlı bir büyüme içinde olduğunu, nitelikli eğitimciye ve yöneticiye daha çok ihtiyaç duyulduğunu belirten Arpacı ile bir kadın yönetici olarak kariyer yolculuğunu, kadınların eğitim dünyası ve toplumdaki konumunu konuştuk.
Türkiye’de kadınların iş dünyasında giderek daha fazla yer aldığını görüyoruz. Genelde iş dünyasında özelde ise eğitim sektöründe kadının konumu ve geldiği nokta hakkında düşüncülerinizi öğrenebilir miyiz?
Türkiye gelişen bir ekonomiye sahiptir. Bu bağlamda kadınların çalışma hayatına katılması, aktif rol almaları ve girişimcilik güçleri çok önemlidir. Kadın girişimcilerin özellikleri, dinamik olmaları, bağımsızlık, özgüven, rekabetçi ve amaç ve çözüm yönelimli olmalarıdır. Kadınların bu itici gücünü Türkiye iyi kullanmalıdır. Buna yönelik çalışmalar da yapılmaktadır.
Eğitimli kadın nüfusumuz arttıkça, kadının iş dünyasındaki yeri de her geçen gün artmakta ve farklılık göstermektedir. Eğitim sektöründe de kadın çalışan sayısı fazla olmakla birlikte kadın yönetici sayısı erkeklere oranla daha azdır. Hele Genel Müdür, Kurucu, Kurucu temsilcisi boyutunda bu daha aza inmektedir.
Kadın yönetici sayımızı arttırmalı, nitelik ve donanım anlamında da desteklemeliyiz.
Son yıllarda eğitim sektörü hızlı bir büyüme içinde, nitelikli eğitimciye ve yöneticiye çok fazla ihtiyacımız var. Sektördeki büyümeyle paralel nitelikli insan gücüne ihtiyacımız artıyor. Bu ihtiyacın giderilmesinde kadınlarımız aktif rol almalıdır.
FARKLI OLACAKSAM EĞİTİMDE OLMALIYDIM
Eğitim sektöründeki yolculuğunuz nasıl başladı?
Çok küçük yaşlardan itibaren eğitimle ilgili bir iş yapacağımı biliyordum. Kendimi de bir anlamda buna hazırlıyordum. Üniversite hayatım boyunca birçok alanda stajlar yaptım. Kendimi tanımaya çalıştım. Bu süreçte en yaratıcı olduğum, en çok ürettiğim, fikir ortaya koyabildiğim ve mutlu olduğum alanın eğitim olduğunu fark ettim. Birilerinden farklı bir şeyler ortaya koyacaksam ve farklı olacaksam eğitimde olmalıydım. Onun içinde de üniversite okurken anaokulu, ilkokul, ortaokulda yaratıcılık derslerine giriyor, bilimsel araştırma teknikleri öğretiyordum. Özel okullarla tanışmam böyle olmuştu. Sonrasında akademisyenlik hayal ederken kendimi en mutlu olduğum yer olan okul ortamında buldum.
REKABET KALİTEYİ GETİRİR
Genelde eğitim sektörünün kadınlar için en iyi çalışma ortamı olduğu yönünde bir inanış olduğunu söyleyebiliriz. Ancak eğitim dünyasında da rekabet giderek daha ağır bir hale dönüşüyor. Bu rekabet ortamı kadınları ve çalışma koşullarını nasıl etkiliyor?
Kadın iyi eğitim almışsa ve tam donanımlıysa her alanda başarılı olur. Çünkü biz kadınlar yapı olarak güçlü olmayı, rekabeti ve risk almayı severiz. Yaratıcıyız. O yüzden “eğitim kadınlar için en iyi çalışma ortamıdır”dan ziyade iyi eğitimli kadınlar eğitim sektöründe de çok başarılılar diyebiliriz.
Eğitim sektöründe rekabet fazla evet ama rekabet ediyor olmak kaliteyi de getirebilir. Daha fazla çalışmak ve üretiyor olmayı getirir. Çalışma koşullarını olumsuz değil olumlu olarak etkiler. Fazla okul açılıyor olması insan kaynağını değerli hale getirmiştir. Okullar iyi öğretmenleri kadrolarına almak için yarışmakta, var olan öğretmenlerin gelişimlerine katkı sağlamaktadır.
HAYATIMDAKİ İKİ ÖNEMLİ KADIN MODEL: BENAZİR BUTTO VE NUTAY SUNGUR
Sizin hayatınızı etkileyen ve örnek aldığınız kadınlar oldu mu? Hangi açılardan kendinize örnek aldınız?
Tabii ki var. Mesela Benazir Butto Müslüman bir devletin ilk kadın başbakanı. Sürgün edilen, ev hapsine maruz kalan ve suikast sonucu hayatını kaybeden bir kadın. Mücadele etmekten hiç vazgeçmedi. Yoksulların ve kadın haklarının korunması konusunda hep mücadele etti.
Güçlü kadınların mücadeleci ruhları ve inandığı yoldan gitmeleri beni çok etkiliyor. Bazı şeylere kolay sahip olmuyoruz. Her başarının arkasında ciddi çaba ve emek var.
Güçlü kadınların mücadele taraflarını ve var olma çabalarını örnek aldım hep. Ayrıca üniversiteden hocam Prof. Dr. Nuray Sungur benim kariyer hedefimi belirlemede ve dünyaya bakışımda en önemli kişilerdendir. Farklılığa odaklanmayı ondan öğrendim ve sıradan olmamayı.
SORGULAMA ODAKLI EĞİTİMİ YETENEKLE BİRLEŞTİRİYORUZ.
Teknolojideki gelişmeler, dijital dönüşüm, eğitimi ve öğrenme ortamlarını ve öğrencileri değiştiriyor. Eğitim kurumunun tepe yöneticisi olarak bu değişim sizi nasıl etkiliyor? Bu değişim sürecini nasıl yönetiyorsunuz?
Teknolojide çok hızlı bir gelişim var. Bu süreçten koparak eğitimin on beş yirmi yıl sonrasını hayal edemezsiniz, planlayamazsınız. O yüzden tüm teknolojik gelişimi takip etmek gerekir. Fakat çok fazla teknoloji odaklı olup, eğitimin sorgulama, eleştirme, doğaya saygı, toplumsal hizmet tarafını boş bırakmamalıyız.
Bizler okullarımızda çocuklarımıza geleceğin onlardan beklediği teknolojik alt yapıyı vererek okullarımızı buna göre düzenliyoruz. Fakat sorgulama odaklı eğitimi yeteneklerin keşfiyle birleştiriyoruz. Bilgi sıralama yerine bilgiye ulaşmayı, beceri, tutum ve değerleri öğrencilerimize veriyoruz.
Eğitim yaşamınız nasıl geçti? Hangi okullardan mezun oldunuz? Geleceğinizi çizen bölümü isteyerek mi kazandınız?
Çok başarılı dopdolu bir eğitim hayatım oldu. Seçtiğim bölümde isteyerek okudum. Birçok sosyal sorumluluk projesinde çalıştım. Stajlar yaptım. Hep bir hedefim oldu. İstanbul Üniversitesi Eğitim Bilimleri Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü mezunuyum. Eğitim Yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. Birçok sertifika programına dahil oldum.
Okulumda gerçekten çok iyi bir eğitim aldım. Ne yapmak istediğimi biliyordum ve yönetim dersleri daha çok ilgimi çekiyordu. Kendimi bu alana bir anlamda hazırlıyordum. Üniversiten hocam Prof. Dr. İrfan Erdoğan da beni bu anlamda çok desteklemiştir.
GLOBEL EĞİTİMİN ÖNEMLİ BİR PARÇASI OLACAĞIZ
Vega Okulları’nın Genel Müdürü olarak sektörde nasıl bir fark yaratmaya çalışıyorsunuz? Önümüzdeki süreçte kişi ve kurum olarak hedefleriniz nelerdir?
Fark yaratmak fark yaratacak bir eğitimle mümkün olduğunu hep söylüyoruz. Eğitime bütünsel bakıp öğrencilerimizin her alanda desteklenmesi, akademik olarak güçlü, değerleriyle bir bütün, tutum ve becerileriyle toplumsal fark yaratacak noktaya gelmeyi hedefliyoruz.
Fark yaratacak alanlarımızdan en önemlisi Yetenek Akademisi çalışmalarımız. Her çocuğun yetenek alanını belirliyoruz ki bunu 360 derece değerlendirme ile yapıyoruz. Sonrasında çocuklarımıza yetenek alanlarına göre düzenlediğimiz eğitim programlarına alıyoruz. Bu çalışmaları daha da geliştirerek devam ettireceğiz.
Kurum olarak hedefimiz global eğitim alanının en önemli parçalarından biri olmaktır. Bunu gerçekleştirmek içinde uluslararası birçok çalışma yapıyoruz. Sosyal sorumluluk projeleri üstleniyoruz.
EBRU ARPACI’DAN GELECEĞİN ÖĞRETMENLERİNE…
• Geleceğe yön veren bir alanda olduğunuz ve ve geleceği inşa edecek gençleri yetiştirmek için eğitim aldığınızı hiç unutmayın.
• Hedefleriniz olsun ve bunları gerçekleştirmek için de çok çalışın.
• Hayal kurmaktan vazgeçmeyin.
• Dünyayı iyi analiz edin.
• Eğitim modellerini karşılaştırmalı olarak değerlendirin
• Çok ama çok çalışıp farklı alanları görmek için staj programlarına katılın.
• Farklı disiplinler hayata dinamik kattığını aklınızdan çıkarmayın.
• Eğitim dışındaki birçok alanda ek eğitimler alarak kendinizi sürekli geliştirin.
ÇALIŞTIĞINIZ KURUMLARI SEÇERKEN NELERE DİKKAT ETTİNİZ?
Çalıştığım kurumları seçerken, sektöre, eğitime nasıl baktıkları ve neyi hedefledikleri benim için çok önemliydi. İnsan kaynağına ne kadar değer veriyorlardı. Fark yaratılabilecek miydi? Üretmeme izin verecekler miydi? Beni dinlerler miydi? Ya da bunu böyle kabul et ve iş çıkarmamı diyeceklerdi. Gelişimimi destekleyecekler miydi? Bunlara çok dikkat ettim.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Eğitim sektöründe birçok alanda görev alan Ebru Arpacı, bugün giderek büyüyen ve Türkiye’ye açılan VEGA Okulları’nın Genel Müdürü olarak eğitim alanında hizmet vermeye devam ediyor. Son yıllarda eğitim sektörünün hızlı bir büyüme içinde olduğunu, nitelikli eğitimciye ve yöneticiye daha çok ihtiyaç duyulduğunu belirten Arpacı ile bir kadın yönetici olarak kariyer yolculuğunu, kadınların eğitim dünyası ve toplumdaki konumunu konuştuk.
Türkiye’de kadınların iş dünyasında giderek daha fazla yer aldığını görüyoruz. Genelde iş dünyasında özelde ise eğitim sektöründe kadının konumu ve geldiği nokta hakkında düşüncülerinizi öğrenebilir miyiz?
Türkiye gelişen bir ekonomiye sahiptir. Bu bağlamda kadınların çalışma hayatına katılması, aktif rol almaları ve girişimcilik güçleri çok önemlidir. Kadın girişimcilerin özellikleri, dinamik olmaları, bağımsızlık, özgüven, rekabetçi ve amaç ve çözüm yönelimli olmalarıdır. Kadınların bu itici gücünü Türkiye iyi kullanmalıdır. Buna yönelik çalışmalar da yapılmaktadır.
Eğitimli kadın nüfusumuz arttıkça, kadının iş dünyasındaki yeri de her geçen gün artmakta ve farklılık göstermektedir. Eğitim sektöründe de kadın çalışan sayısı fazla olmakla birlikte kadın yönetici sayısı erkeklere oranla daha azdır. Hele Genel Müdür, Kurucu, Kurucu temsilcisi boyutunda bu daha aza inmektedir.
Kadın yönetici sayımızı arttırmalı, nitelik ve donanım anlamında da desteklemeliyiz.
Son yıllarda eğitim sektörü hızlı bir büyüme içinde, nitelikli eğitimciye ve yöneticiye çok fazla ihtiyacımız var. Sektördeki büyümeyle paralel nitelikli insan gücüne ihtiyacımız artıyor. Bu ihtiyacın giderilmesinde kadınlarımız aktif rol almalıdır.
FARKLI OLACAKSAM EĞİTİMDE OLMALIYDIM
Eğitim sektöründeki yolculuğunuz nasıl başladı?
Çok küçük yaşlardan itibaren eğitimle ilgili bir iş yapacağımı biliyordum. Kendimi de bir anlamda buna hazırlıyordum. Üniversite hayatım boyunca birçok alanda stajlar yaptım. Kendimi tanımaya çalıştım. Bu süreçte en yaratıcı olduğum, en çok ürettiğim, fikir ortaya koyabildiğim ve mutlu olduğum alanın eğitim olduğunu fark ettim. Birilerinden farklı bir şeyler ortaya koyacaksam ve farklı olacaksam eğitimde olmalıydım. Onun içinde de üniversite okurken anaokulu, ilkokul, ortaokulda yaratıcılık derslerine giriyor, bilimsel araştırma teknikleri öğretiyordum. Özel okullarla tanışmam böyle olmuştu. Sonrasında akademisyenlik hayal ederken kendimi en mutlu olduğum yer olan okul ortamında buldum.
REKABET KALİTEYİ GETİRİR
Genelde eğitim sektörünün kadınlar için en iyi çalışma ortamı olduğu yönünde bir inanış olduğunu söyleyebiliriz. Ancak eğitim dünyasında da rekabet giderek daha ağır bir hale dönüşüyor. Bu rekabet ortamı kadınları ve çalışma koşullarını nasıl etkiliyor?
Kadın iyi eğitim almışsa ve tam donanımlıysa her alanda başarılı olur. Çünkü biz kadınlar yapı olarak güçlü olmayı, rekabeti ve risk almayı severiz. Yaratıcıyız. O yüzden “eğitim kadınlar için en iyi çalışma ortamıdır”dan ziyade iyi eğitimli kadınlar eğitim sektöründe de çok başarılılar diyebiliriz.
Eğitim sektöründe rekabet fazla evet ama rekabet ediyor olmak kaliteyi de getirebilir. Daha fazla çalışmak ve üretiyor olmayı getirir. Çalışma koşullarını olumsuz değil olumlu olarak etkiler. Fazla okul açılıyor olması insan kaynağını değerli hale getirmiştir. Okullar iyi öğretmenleri kadrolarına almak için yarışmakta, var olan öğretmenlerin gelişimlerine katkı sağlamaktadır.
HAYATIMDAKİ İKİ ÖNEMLİ KADIN MODEL: BENAZİR BUTTO VE NUTAY SUNGUR
Sizin hayatınızı etkileyen ve örnek aldığınız kadınlar oldu mu? Hangi açılardan kendinize örnek aldınız?
Tabii ki var. Mesela Benazir Butto Müslüman bir devletin ilk kadın başbakanı. Sürgün edilen, ev hapsine maruz kalan ve suikast sonucu hayatını kaybeden bir kadın. Mücadele etmekten hiç vazgeçmedi. Yoksulların ve kadın haklarının korunması konusunda hep mücadele etti.
Güçlü kadınların mücadeleci ruhları ve inandığı yoldan gitmeleri beni çok etkiliyor. Bazı şeylere kolay sahip olmuyoruz. Her başarının arkasında ciddi çaba ve emek var.
Güçlü kadınların mücadele taraflarını ve var olma çabalarını örnek aldım hep. Ayrıca üniversiteden hocam Prof. Dr. Nuray Sungur benim kariyer hedefimi belirlemede ve dünyaya bakışımda en önemli kişilerdendir. Farklılığa odaklanmayı ondan öğrendim ve sıradan olmamayı.
SORGULAMA ODAKLI EĞİTİMİ YETENEKLE BİRLEŞTİRİYORUZ.
Teknolojideki gelişmeler, dijital dönüşüm, eğitimi ve öğrenme ortamlarını ve öğrencileri değiştiriyor. Eğitim kurumunun tepe yöneticisi olarak bu değişim sizi nasıl etkiliyor? Bu değişim sürecini nasıl yönetiyorsunuz?
Teknolojide çok hızlı bir gelişim var. Bu süreçten koparak eğitimin on beş yirmi yıl sonrasını hayal edemezsiniz, planlayamazsınız. O yüzden tüm teknolojik gelişimi takip etmek gerekir. Fakat çok fazla teknoloji odaklı olup, eğitimin sorgulama, eleştirme, doğaya saygı, toplumsal hizmet tarafını boş bırakmamalıyız.
Bizler okullarımızda çocuklarımıza geleceğin onlardan beklediği teknolojik alt yapıyı vererek okullarımızı buna göre düzenliyoruz. Fakat sorgulama odaklı eğitimi yeteneklerin keşfiyle birleştiriyoruz. Bilgi sıralama yerine bilgiye ulaşmayı, beceri, tutum ve değerleri öğrencilerimize veriyoruz.
Eğitim yaşamınız nasıl geçti? Hangi okullardan mezun oldunuz? Geleceğinizi çizen bölümü isteyerek mi kazandınız?
Çok başarılı dopdolu bir eğitim hayatım oldu. Seçtiğim bölümde isteyerek okudum. Birçok sosyal sorumluluk projesinde çalıştım. Stajlar yaptım. Hep bir hedefim oldu. İstanbul Üniversitesi Eğitim Bilimleri Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü mezunuyum. Eğitim Yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. Birçok sertifika programına dahil oldum.
Okulumda gerçekten çok iyi bir eğitim aldım. Ne yapmak istediğimi biliyordum ve yönetim dersleri daha çok ilgimi çekiyordu. Kendimi bu alana bir anlamda hazırlıyordum. Üniversiten hocam Prof. Dr. İrfan Erdoğan da beni bu anlamda çok desteklemiştir.
GLOBEL EĞİTİMİN ÖNEMLİ BİR PARÇASI OLACAĞIZ
Vega Okulları’nın Genel Müdürü olarak sektörde nasıl bir fark yaratmaya çalışıyorsunuz? Önümüzdeki süreçte kişi ve kurum olarak hedefleriniz nelerdir?
Fark yaratmak fark yaratacak bir eğitimle mümkün olduğunu hep söylüyoruz. Eğitime bütünsel bakıp öğrencilerimizin her alanda desteklenmesi, akademik olarak güçlü, değerleriyle bir bütün, tutum ve becerileriyle toplumsal fark yaratacak noktaya gelmeyi hedefliyoruz.
Fark yaratacak alanlarımızdan en önemlisi Yetenek Akademisi çalışmalarımız. Her çocuğun yetenek alanını belirliyoruz ki bunu 360 derece değerlendirme ile yapıyoruz. Sonrasında çocuklarımıza yetenek alanlarına göre düzenlediğimiz eğitim programlarına alıyoruz. Bu çalışmaları daha da geliştirerek devam ettireceğiz.
Kurum olarak hedefimiz global eğitim alanının en önemli parçalarından biri olmaktır. Bunu gerçekleştirmek içinde uluslararası birçok çalışma yapıyoruz. Sosyal sorumluluk projeleri üstleniyoruz.
EBRU ARPACI’DAN GELECEĞİN ÖĞRETMENLERİNE…
• Geleceğe yön veren bir alanda olduğunuz ve ve geleceği inşa edecek gençleri yetiştirmek için eğitim aldığınızı hiç unutmayın.
• Hedefleriniz olsun ve bunları gerçekleştirmek için de çok çalışın.
• Hayal kurmaktan vazgeçmeyin.
• Dünyayı iyi analiz edin.
• Eğitim modellerini karşılaştırmalı olarak değerlendirin
• Çok ama çok çalışıp farklı alanları görmek için staj programlarına katılın.
• Farklı disiplinler hayata dinamik kattığını aklınızdan çıkarmayın.
• Eğitim dışındaki birçok alanda ek eğitimler alarak kendinizi sürekli geliştirin.
ÇALIŞTIĞINIZ KURUMLARI SEÇERKEN NELERE DİKKAT ETTİNİZ?
Çalıştığım kurumları seçerken, sektöre, eğitime nasıl baktıkları ve neyi hedefledikleri benim için çok önemliydi. İnsan kaynağına ne kadar değer veriyorlardı. Fark yaratılabilecek miydi? Üretmeme izin verecekler miydi? Beni dinlerler miydi? Ya da bunu böyle kabul et ve iş çıkarmamı diyeceklerdi. Gelişimimi destekleyecekler miydi? Bunlara çok dikkat ettim.
Son Güncelleme: Cuma, 16 Mart 2018 16:54
Gösterim: 4671
2018—2019 eğitim-öğretim yılında faaliyete geçecek olan Enstitü Koleji Ataşehir Kampüsü Okula Kabul Sınavı’nın 31 Mart 2018 tarihinde gerçekleştirileceği açıklandı.
“Her öğrenciye eşit eğitim öğretim ortamı sunmayı hedefliyoruz...” sloganıyla tanıtımlarına başlayan Enstitü Koleji, özel okul dünyasına farklı bir soluk getirmeyi hedefliyor. Enstitü Koleji Kurucusu Mehmet Özgür Boza, “Enstitü Koleji’nin oluşumunda, öğrencilerin duygusal, bilişsel ve akademik yönlerinin önemli olduğu kadar sosyal yönlerinin de geliştirilmesi gerektiği inancıyla ortaya çıkmıştır. Enstitü Koleji adını da 1940-1954 yılları arasında toplumun kalkınmasını hedef alan ve bugün bile dünyada hala örnek alınan eğitim öğretim modeli olan Köy Enstitüleri’nden ilham alarak almıştır.” diye konuştur. “Bilgi, söz olmaktan çıkmalı, işe yaramalıdır” inanışıyla, geçmişle geleceği harmanlayan bir kurum olarak yola çıktıklarını belirten Boza, öğrencilerin günümüz ihtiyaçlarını karşılayarak her birini var oldukları ortamın lideri yapmayı hedeflediklerini söyledi.
“Okulkuran Kurumsal Danışmanlık Anonim Şirketi 20 yıllık bilgi ve birikiminin devamı olarak tüm bu tecrübe ve birikimini daha genç beyinlere aktarmak üzere 2018-2019 öğretim yılında Enstitü Koleji’ni anaokulu, ilkokul,ortaokul ve lise olarak açmak üzere hazırlıklarına başlamıştır.” Diye konuşan Boza, kolej hakkında şu bilgileri verdi:
Enstitü Koleji 31 Mart 2018 günü, 2018-2019 öğretim yılında 4. Sınıftan 8. Sınıfa kadar okuyacak tüm öğrencilerinin okula uygunluk ve uyumlarını anlamak adına bir okula kabul sınavı yapacaktır.
Yapılacak bu sınavın tek amacı öğrencilerin okulun akademik beklentisine uygunluğunu ölçmektir. Bu sınav sonucunda öğrencilere her hangi bir sıralama verilmeyecek ve böylece öğrencilerin arasında rekabet oluşturulmayacak ve karşılaştırma yapılmayacaktır. Okula kabulu uygun olan her öğrenciye eşit şartlar sunulacaktır.
Dolayısıyla bu yaptığımız sınavın adı bursluluk sınavı değildir. Okulumuzda tek bir sınav sonucuyla öğrencilere farklı farklı burslar ve ücretler sunulmayacaktır.
Her öğrenciye eşit eğitim öğretim imkanı sunmayı amaçlayan okulumuz bu sınavla da öğrencileri ayrıştırmayacak ve eşitsizliğe sebebiyet vermeyecektir.
Okulumuzda hesap sorma değil, hesaplaşma prensibi uygulanacaktır. Tek değerlendirme dayanağı öğretmenler olmayacak gerektiğinde öğrencilerde değerlendirme yapabileceklerdir. Karşılıklı sorunlar ve sorumluluklar öğrencilerle konuşulacak ve öğrencilerinde hesap sormalarına fırsat tanınacaktır.
Tüm bu anlayış ışığında okulumuzda yapılacak tanıma sınavı bir bursluluk sınavı değil okula kabul sınavıdır.
Öğrencilerin yaş grupları kaç olursa olsun; toplumun sorun olan ihtiyaçlarının çözümünde katkı sağlayabilecek ortam oluşturulduğunda, mutlaka çözümün bir parçası olmaları gerektiğine ve ancak toplum ihtiyaçlarını, ev ortamlarından ve bulundukları çevrenin içinden başlayarak dünyaya açılma amacıyla doğru eğitim öğretim ortamında olacaklarına inanıyorlar.
Enstitü Koleji anaokulundan liseye geniş bir yelpazede eğitim öğretim sunmasının yanısıra yetiştirilen öğrencinin hedef ve çözüm odaklı olması; önce kendi ihtiyaçlarını sonra çevresindeki ihtiyaçları tespit edebilmesi, merak edebilmesi, deneyimlemesi ve ardından çözüm bulma ve çözüme giden yoldada öğrendiklerini uygulayabilme fırsatı bulması.
Enstitü Koleji Ataşehir Kampüsü, kolay, güvenli ve merkezi bir lokasyonda olması ile, fiziki olarak okulun büyüklüğü öğrencilerin dilediğince ve ihtiyaçlarını karşılayabileceği şekilde etkinlik ve atölye çalışmaları imkanı bulabilmesiyle, serbest zamanlarını da etkili ve verimli geçirmelerini sağlayabilecekleri alanlarının olmasıyla, tüm bu imkanlar için doğru yönlendirme yapabilecek donanımlı eğitim öğretim kadrosuna sahip olmalarıyla, eşitlik ve netliğin en önemsenen inanış olmasıyla bir çok öğrenci ve velinin tercih sebepleri arasına girmeyi şimdiden başarmıştır.
Hangi yaşta olursa olsun herkesin bir fikri, fikirleri olduğuna inanıyoruz. Okulumuzda herkesin fikirlerinin yargılanmadan, özgürce ifade edilebildiği, tartışıldığı bir eğitim ve sosyal ortam oluşturmaya odaklanıyoruz. Okul-öğrenci- aile uyumuna büyük önem veren bir kurum olarak sadece öğrencilerimize değil, velilerimizle de açık, net bir iletişim kurmayı ve aynı dil kullanmayı önemsiyor ve bunu gerçekleştirmek için gerekli platformları ve yaklaşımları hayata geçiriyoruz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
2018—2019 eğitim-öğretim yılında faaliyete geçecek olan Enstitü Koleji Ataşehir Kampüsü Okula Kabul Sınavı’nın 31 Mart 2018 tarihinde gerçekleştirileceği açıklandı.
“Her öğrenciye eşit eğitim öğretim ortamı sunmayı hedefliyoruz...” sloganıyla tanıtımlarına başlayan Enstitü Koleji, özel okul dünyasına farklı bir soluk getirmeyi hedefliyor. Enstitü Koleji Kurucusu Mehmet Özgür Boza, “Enstitü Koleji’nin oluşumunda, öğrencilerin duygusal, bilişsel ve akademik yönlerinin önemli olduğu kadar sosyal yönlerinin de geliştirilmesi gerektiği inancıyla ortaya çıkmıştır. Enstitü Koleji adını da 1940-1954 yılları arasında toplumun kalkınmasını hedef alan ve bugün bile dünyada hala örnek alınan eğitim öğretim modeli olan Köy Enstitüleri’nden ilham alarak almıştır.” diye konuştur. “Bilgi, söz olmaktan çıkmalı, işe yaramalıdır” inanışıyla, geçmişle geleceği harmanlayan bir kurum olarak yola çıktıklarını belirten Boza, öğrencilerin günümüz ihtiyaçlarını karşılayarak her birini var oldukları ortamın lideri yapmayı hedeflediklerini söyledi.
“Okulkuran Kurumsal Danışmanlık Anonim Şirketi 20 yıllık bilgi ve birikiminin devamı olarak tüm bu tecrübe ve birikimini daha genç beyinlere aktarmak üzere 2018-2019 öğretim yılında Enstitü Koleji’ni anaokulu, ilkokul,ortaokul ve lise olarak açmak üzere hazırlıklarına başlamıştır.” Diye konuşan Boza, kolej hakkında şu bilgileri verdi:
Enstitü Koleji 31 Mart 2018 günü, 2018-2019 öğretim yılında 4. Sınıftan 8. Sınıfa kadar okuyacak tüm öğrencilerinin okula uygunluk ve uyumlarını anlamak adına bir okula kabul sınavı yapacaktır.
Yapılacak bu sınavın tek amacı öğrencilerin okulun akademik beklentisine uygunluğunu ölçmektir. Bu sınav sonucunda öğrencilere her hangi bir sıralama verilmeyecek ve böylece öğrencilerin arasında rekabet oluşturulmayacak ve karşılaştırma yapılmayacaktır. Okula kabulu uygun olan her öğrenciye eşit şartlar sunulacaktır.
Dolayısıyla bu yaptığımız sınavın adı bursluluk sınavı değildir. Okulumuzda tek bir sınav sonucuyla öğrencilere farklı farklı burslar ve ücretler sunulmayacaktır.
Her öğrenciye eşit eğitim öğretim imkanı sunmayı amaçlayan okulumuz bu sınavla da öğrencileri ayrıştırmayacak ve eşitsizliğe sebebiyet vermeyecektir.
Okulumuzda hesap sorma değil, hesaplaşma prensibi uygulanacaktır. Tek değerlendirme dayanağı öğretmenler olmayacak gerektiğinde öğrencilerde değerlendirme yapabileceklerdir. Karşılıklı sorunlar ve sorumluluklar öğrencilerle konuşulacak ve öğrencilerinde hesap sormalarına fırsat tanınacaktır.
Tüm bu anlayış ışığında okulumuzda yapılacak tanıma sınavı bir bursluluk sınavı değil okula kabul sınavıdır.
Öğrencilerin yaş grupları kaç olursa olsun; toplumun sorun olan ihtiyaçlarının çözümünde katkı sağlayabilecek ortam oluşturulduğunda, mutlaka çözümün bir parçası olmaları gerektiğine ve ancak toplum ihtiyaçlarını, ev ortamlarından ve bulundukları çevrenin içinden başlayarak dünyaya açılma amacıyla doğru eğitim öğretim ortamında olacaklarına inanıyorlar.
Enstitü Koleji anaokulundan liseye geniş bir yelpazede eğitim öğretim sunmasının yanısıra yetiştirilen öğrencinin hedef ve çözüm odaklı olması; önce kendi ihtiyaçlarını sonra çevresindeki ihtiyaçları tespit edebilmesi, merak edebilmesi, deneyimlemesi ve ardından çözüm bulma ve çözüme giden yoldada öğrendiklerini uygulayabilme fırsatı bulması.
Enstitü Koleji Ataşehir Kampüsü, kolay, güvenli ve merkezi bir lokasyonda olması ile, fiziki olarak okulun büyüklüğü öğrencilerin dilediğince ve ihtiyaçlarını karşılayabileceği şekilde etkinlik ve atölye çalışmaları imkanı bulabilmesiyle, serbest zamanlarını da etkili ve verimli geçirmelerini sağlayabilecekleri alanlarının olmasıyla, tüm bu imkanlar için doğru yönlendirme yapabilecek donanımlı eğitim öğretim kadrosuna sahip olmalarıyla, eşitlik ve netliğin en önemsenen inanış olmasıyla bir çok öğrenci ve velinin tercih sebepleri arasına girmeyi şimdiden başarmıştır.
Hangi yaşta olursa olsun herkesin bir fikri, fikirleri olduğuna inanıyoruz. Okulumuzda herkesin fikirlerinin yargılanmadan, özgürce ifade edilebildiği, tartışıldığı bir eğitim ve sosyal ortam oluşturmaya odaklanıyoruz. Okul-öğrenci- aile uyumuna büyük önem veren bir kurum olarak sadece öğrencilerimize değil, velilerimizle de açık, net bir iletişim kurmayı ve aynı dil kullanmayı önemsiyor ve bunu gerçekleştirmek için gerekli platformları ve yaklaşımları hayata geçiriyoruz.
Son Güncelleme: Cuma, 09 Şubat 2018 16:12
Gösterim: 3865
Her yıl 3 Mart olarak belirlenen Dünya Matematik Günü'nde yapılan ve dünyanın dört bir yanından milyonlarca öğrencinin online yarıştığı World Math Day yarışmasında Kültür Koleji Fen Lisesi öğrencileri Türkiye 1.si, Kültür Koleji Anadolu Lisesi öğrencileri Türkiye 2.si, oldu.
Kültür Koleji Fen Lisesi ve Anadolu Lisesi öğrencileri bu eğitim yılında da uluslararası yarışmalarda büyük başarılara imza atıyor. Her yıl 3 Mart olarak belirlenen Dünya Matematik Günü'nde yapılan ve dünyanın dört bir yanından milyonlarca öğrencinin online yarıştığı World Math Day yarışmasında üstün başarı elde eden öğrenciler, kendi yaş kategorilerindeki öğrencilerle birlikte araştırma yaptılar ve dünya rekoru için zihinsel aritmetik sorularıyla rakiplerine karşı yarıştılar.
Bu yıl, yarışmaya 200 ülkeden 17000 okul ve 4 milyon öğrenci katıldı. 9 ve 10. Sınıf öğrencilerimizden oluşan 20 kişilik bir grup ile Kültür Koleji Fen Lisesi Dünya 11.'si ve Türkiye 1.si olurken Kültür Koleji Anadolu Lisesi Dünya 22.'si ve Türkiye 2.si oldu.
Her yıl öğrencilerin işlem becerilerini, hızlı ve pratik düşünme kabiliyetlerini değerlendirebilmek amacıyla 3P Learning tarafından dünya çapında düzenlenen World Maths Day yarışması, Live Mathletics platformunda öğrencilerin diğer öğrencilerle çevrimiçi rekabet ettiği ve en yüksek puanların canlı bir “Hall of Fame” içinde görüntülendiği bir yarışma.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Her yıl 3 Mart olarak belirlenen Dünya Matematik Günü'nde yapılan ve dünyanın dört bir yanından milyonlarca öğrencinin online yarıştığı World Math Day yarışmasında Kültür Koleji Fen Lisesi öğrencileri Türkiye 1.si, Kültür Koleji Anadolu Lisesi öğrencileri Türkiye 2.si, oldu.
Kültür Koleji Fen Lisesi ve Anadolu Lisesi öğrencileri bu eğitim yılında da uluslararası yarışmalarda büyük başarılara imza atıyor. Her yıl 3 Mart olarak belirlenen Dünya Matematik Günü'nde yapılan ve dünyanın dört bir yanından milyonlarca öğrencinin online yarıştığı World Math Day yarışmasında üstün başarı elde eden öğrenciler, kendi yaş kategorilerindeki öğrencilerle birlikte araştırma yaptılar ve dünya rekoru için zihinsel aritmetik sorularıyla rakiplerine karşı yarıştılar.
Bu yıl, yarışmaya 200 ülkeden 17000 okul ve 4 milyon öğrenci katıldı. 9 ve 10. Sınıf öğrencilerimizden oluşan 20 kişilik bir grup ile Kültür Koleji Fen Lisesi Dünya 11.'si ve Türkiye 1.si olurken Kültür Koleji Anadolu Lisesi Dünya 22.'si ve Türkiye 2.si oldu.
Her yıl öğrencilerin işlem becerilerini, hızlı ve pratik düşünme kabiliyetlerini değerlendirebilmek amacıyla 3P Learning tarafından dünya çapında düzenlenen World Maths Day yarışması, Live Mathletics platformunda öğrencilerin diğer öğrencilerle çevrimiçi rekabet ettiği ve en yüksek puanların canlı bir “Hall of Fame” içinde görüntülendiği bir yarışma.
Son Güncelleme: Perşembe, 15 Mart 2018 11:56
Gösterim: 2255
58 yıldır Türk eğitimine hizmet eden bir markanın tepe yöneticisi olmanın yüklediği sorumluluğunu omuzlarında taşıyan bir isim o… Eğitimci bir babanın sofrasında büyüyen ve profesyonel yaşamını da eğitime adayan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Ful Akıngüç Över ile 58 yıllık bilgi birikimi ve deneyimin, nesilden nesile nasıl aktarıldığını dinlerken, kurumu geleceğe taşıyan yenilikleri de konuştuk.58 yıllık bir geleneğe sahip olan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın tepe yöneticisi olarak, nasıl bir sorumluluk içinde hissediyorsunuz kendinizi? Bu durumun işlerinizi kolaylaştıran ve zorlaştıran yönleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
58. yılına adım atmış bir kurumda her şeyden önce “sürdürülebilirliğin” sorumluluğunu hissediyorsunuz. Sürdürülebilirliğin yelpazesi ise çok geniş. Yalnızca fiziki varlığın değil, değerlerimizle birlikte torunlarını bize emanet eden mezunlarımızın güvenini sürdürebilmenin sorumluluğunu derinden hissediyorum.
Hizmet alanımızın hissettirdiği sorumluluk ise çok daha hassas. Eğitimci olmanın başlı başına bir sorumluluğu var. Geçmişe sahip çıkmak, bugünün nabzını tutmak ve geleceği öngörmek… Eğitimci olarak hissettiğim sorumluluk duygusu ise işimin en temel motivasyonu.
KÜLTÜR ANAYASASI VAZGEÇEMEDİĞİM BİR REHBER
Göreve başladığınız günden bugüne kurumda neleri hedeflediniz? Bu yöndeki çalışmalarınızı değerlendirdiğinizde nasıl sonuçlar ortaya çıktı?
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, “öğrencilerin hizmetinde” ilkesiyle yola çıkmış bir okul. Kurucumuz ve Onursal Başkanımız İnş. Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç’ün, Atatürkçü, çağdaş, bilimsel düşünen, toplumsal duyarlılığı yüksek, sanat ve kültür donanımı güçlü nesiller yetiştirme hedefiyle ortaya çıkmış “KÜLTÜR ANAYASASI” vazgeçemediğim bir rehber...58 yıllık bilgi birikimi ve deneyimin, nesilden nesile aktarımını sağlayan en büyük yol gösterici…
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, yarım yüzyılı aşkın süredir benimsediği yönetim anlayışında “kaliteyi” olmazsa olmazları arasında görmüş ve bu görüşünü hazırladığı “KÜLTÜR ANAYASASI” ile temel ilkelerden biri haline getirmiştir.
Bu doğrultuda kurulduğumuz günden bu güne “Kültür”lü kalite yönelimlidir” mottosuyla hareket ediyoruz.
Bizler için kalite, öğrencinin yüksek akademik başarısı, üst eğitim kurumuna, bir mesleğe ve yaşama hazırlanmasında yetkinlik, hizmette ve eğitim niteliğinde sürekli iyileşme ve yenilikçi yaklaşım; misyon ve vizyona ulaşma çabasında kararlılık; liderlik, takım çalışması ve işbirliği, özdenetim, kendini geliştirme ve mükemmeli aramada öncülük demektir.
Bu anlayış; “Kültür’le yolu kesişmiş binlerce aile ve mezunlarımız” tarafından “değişimin öncüsü ve güvenilir bir eğitim kurumu” olarak nitelendirilmemizi sağlamıştır.
Özetle; kurumsal olarak hedefimiz her dönemde kaliteli eğitim vermek.
Bireysel anlamda hedeflerim ise üniversite eğitimimle eş zamanlı şekillendi. İş hayatına, özel sektörde bilişim alanında başladım. Bu tercihim, kurumun gelişimi için hedeflediğim çalışmalar için zemin hazırladı.
Bilişimin eğitimle entegrasyonunu özel sektörde yakından izleme fırsatım oldu. Edindiğim deneyimleri de İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarına transfer ettim. Okulumuzun ilk bilgisayar laboratuvarını bu deneyimle kurduk. 1997 yılında üniversitemizin açılışıyla hedeflerimiz yeni bir boyut kazandı. K12 verimliliği için üniversite ve kolejin sinerjisini en yüksek düzeyde kullanmayı hedef edindik.
Bugün geldiğimiz noktada “bilim, teknoloji ve inovasyon” kurum kültürünün doğal parçası haline geldi.
TÜKETEN DEĞİL ÜRETEN, GELİŞTİREN, GİRİŞİMCİ BİREYLER
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın gelişimsel stratejisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu çerçevede önümüzdeki dönemde hedefleriniz, planlarınız ve kurumun öncelikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Tüm paydaşlarımıza karşı sorumlu olduğumuz “eğitim süreçlerini” “kalite” anlayışı çerçevesinde öğrenci ve öğretmen gelişimi temelinde geliştirmeyi hedefliyoruz. Bunun için okul geliştirme çatısı altında süreç ve sonuç göstergeleri tanımladık. Süreçte; öğrencilere sunulan rehberlik hizmetlerinden yabancı dil eğitimine, üretilen proje sayısından topluma yönelik hizmetlere kadar çok yönlü bir ele alış ile çalışmalarımızı planlıyoruz. Öğretmen yeterliklerinden öğrenme ortamının etkililiğine, öğrenci sürekliliğinden veli memnuniyetine kadar yine çok yönlü bir bakışla kendimizi değerlendiriyoruz. Kısacası, stratejik yönetimin sunduğu somut ve ölçülebilir göstergeler ışığında stratejilerimize yön veriyoruz. Çalışmalarımızda en tepeye oturttuğumuz “kalite” anlayışımızı eğitim süreçlerinin her aşamasına yansıtacak ve Z kuşağına hitap edecek pek çok eğitsel faaliyeti “inovatif” bir bakış açısıyla şekillendiriyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem, Z kuşağının dönemi… Dijital dünyanın çocuklarını geleceğe hazırlamak pek çok stratejiyi değiştirmekle birlikte pedagojik ilkelerden ödün vermemeyi beraberinde getiriyor. “Çocuk için, çocuğa göre eğitim” ilkesi her dönemde bizlerce benimsenmiş olup kuşakların özelliklerine göre içeriklerle birlikte kazandırılacak becerileri değişmiştir. Günümüzde de durum böyledir. Z kuşağının tüketen değil üreten, geliştiren, girişimci bireyler olarak yetişmesi için eğitim programı ve öğretmen eğitimimizi bu doğrultuda şekillendiriyoruz. Okul içinde, üretim kültürünün baskın olduğu bir atmosfer oluşturulması önceliklerimiz arasında. Bu noktada, öğretmenlerimizin oldukça belirleyici bir role sahip olduğunu biliyor ve öğretmenlerimizin mesleki gelişimini klasik bir yapı içinde değil “ okulun inovatif liderleri” olarak konumlandıran biçimde kurguluyoruz. Bu yapı, kısa vadede karar alma süreçlerinde aktif katılımcı bir takımın oluşmasını, böylelikle üreten ve gelişen okul toplumunun ortaya çıkmasına yol açıyor. İşte bu amaca hizmet edecek çok sayıdaki gelişimsel faaliyeti hayata geçirmek tüm planlamalarımıza yön veriyor.
NOBEL ÖDÜL TÖRENİNE KATILAN İLK TÜRK OKULU OLMA GURURUNU YAŞADIK
İstanbul Eğitim Kurumları olarak 2017-2018 eğitim öğretim yılında gündeminizde hangi projeler yer alıyor? Hangi alanlara yönelik projeler gerçekleştiriyorsunuz?
Son iki yıldır ağırlıklı olarak “öğrencilere inovatif düşünme becerisi” kazandırılması üzerinde duruyoruz. Fiziki ortamın düzenlenmesi, program geliştirme ve öğretmen eğitimini eş zamanlı olarak yürüttüğümüz çalışmalarımıza bu yıl da devam ediyoruz.
Okullarımız bünyesinde açtığımız inovasyon merkezleri ve bilim merkezlerinde kodlamadan sanal gerçekliğe sunduğumuz onlarca eğitsel aktivite, anaokulundan itibaren “dijital okur-yazarlık”ve “okuyorum-yazıyorum-kodluyorum” temeline oturtulmuş; tasarım, yaratıcılık ve girişimcilik odağında şekillendirdiğimiz eğitim programımız ve “öğretmenlikten inovatif liderliğe” kapsamındaki öğretmen eğitimlerimiz ile “inovasyon temalı” ulusal ve uluslararası pek çok projeyi yürütüyoruz.
İstanbul Kültür Üniversitesi akademisyenlerinin danışmanlık desteği ile TUBİTAK’tan ERASMUS’a uzanan ve oldukça geniş bir yelpazede yürütülen projeler ise kolej-üniversite sinerji modelimiz çerçevesinde sürdürülüyor.
Bununla birlikte, geçen yıl inovasyon çalışmaları kapsamında önemli bir proje olarak yola çıkardığımız “ İnovasyon Kültürü” dergimizin aralık sayısında ise öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz “Nobel Ödüllü Bilim İnsanları” ile röportaj yaptılar. Bu çalışmaları, Nobel Organizasyonu ve İsveç Kraliyet Ailesi tarafından büyük beğeni kazandı ve Nobel Ödül törenine kraliyet ailesinin davetlisi olarak katılan ilk Türk Okulu olma gururunu bizlere yaşattılar.
Projelerin hazırlanma aşaması hakkında bilgi verir misiniz? Projeler belirlenirken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Proje kriterlerimizin başında, öğrencilerimizin okulda öğrendikleri bilgileri kullanabilmesi, yeni fikirler ortaya koyabilmesi, empati yönünü besleyecek, çok yönlü bakabileceği süreçleri yaşayabileceği projeleri tercih ediyoruz.
Projelerde yer alacak öğrencileri nasıl belirliyorsunuz? Projelerde yer alan öğrencilerde ne gibi değişiklikler gözlemliyorsunuz? Öğrencilere etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Biz, öğrencileri “seçilen” değil seçen, aktif ve katılımcı bireyler olarak yetiştirmeyi ilke edinmiş eğitimcileriz. Bir öğrencinin sırf uzun boylu olması nedeniyle basketbol takımına seçilmesi ya da fen-matematik notları yüksek diye yabancı dil çalışmalarına katılmaması eğitimin evrensel tanımına aykırıdır. Öğrencinin eğilimlerini, ilgi alanlarını sormadan, yalnızca sınav başarısını dikkate alarak “seçen” eğitim yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Biz, öğrencide talep yaratacak, heyecan uyandıracak projeler geliştirmeyi ilke edinen bir okuluz. Öğrencinin ilgisini çekecek, onların zihinsel, duygusal dünyasına hitap eden potansiyelini açığa çıkaracak projeler geliştirmeyi önemsiyoruz. Bir proje söz konusu olduğunda öğrencilerimizi fikir ve girişimden haberdar ediyor, istekleri varsa, projenin objektif koşullarına göre dahil ediyoruz. Süreç içinde öğrencilerimiz yalnızca bir projeyi başarmış olmanın tatmin duygusunu değil, yeni yönlerini keşfetmiş olmanın da mutluluğunu yaşıyorlar ki bizim için en büyük çıktı bu.
EĞİTİMDE KRONİK SORUNLAR DOMİNO ETKİSİYLE İLERLELİYOR
Türkiye’de özel okul sektörünün gelişimi hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir? Bu sektörün gelişimi için önerilerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’de özel okul sektöründe nicelik olarak son yıllarda gözle görülür bir ivme söz konusu. Ancak bunun niteliğe yansıması tartışmalı. Sofralarında eğitimin konuşulduğu bir ailede büyümüş ve 28 yıldır bu işe emek veren bir eğitim yöneticisi olarak şunu çok net söyleyebilirim: Eğitimcilik, çok ciddi bir sorumluluk. Yalnızca öğrencinin değil öğretmenin ve yöneticinin de yaşam boyu eğitimini gerektiren uzun soluklu, insan, zaman ve maddi kaynak gerektiren bir saha.
Gerek yeni açılan gerekse yıllardır sektörün içinde olan özel okulların, makro düzeyde ülkemiz genelinde yaşanan önemli sorunları dikkate almaları ve çözüm üretmeleri gerekiyor. Nitelikli öğretmen kaynağı sorunlardan bir tanesi. Gelişmelere ayak uydurabilen, evrensel eğitim ilkelerini sınıfına taşıyabilen öğretmenleri yetiştirme konusunda yetersiz kalınıyor. Sınav sistemi de eğitimde başlı başına bir kaygı unsuru.
Sınav stresi ve müfredatın yoğunluğu birleşince evrensel uygulamaları okullara taşımak güçleşiyor. Öğrenciler, bilgiyi içselleştirmekten öte yükleniyorlar. Bu süreç, üst düzey zihinsel becerilerin kazanılmasını olumsuz yönde etkiliyor. Bu becerileri ölçen PISA-TIMMS gibi sınavlardaki performansımız da doğal olarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında alt sıralarda yer alıyor.
Ben eğitim alanındaki kronik sorunların domino etkisiyle ilerlediğini düşünüyorum. Sorunlara çözüm bulamadığımız sürece, çağı yakalama konusunda çok önemli fırsatları kaçırıyor, en önemlisi de zaman ve kaynağı boşa harcıyoruz.
Ful Akıngüç Över’den
• Eğitimci olmanın başlı başına bir sorumluluğu var. Geçmişe sahip çıkmak, bugünün nabzını tutmak ve geleceği öngörmek…
• Eğitim alanındaki kronik sorunların domino etkisiyle ilerlediğini düşünüyorum. Sorunlara çözüm bulamadığımız sürece, çağı yakalama konusunda çok önemli fırsatları kaçırıyor, en önemlisi de zaman ve kaynağı boşa harcıyoruz.
• Gerek yeni açılan gerekse yıllardır sektörün içinde olan özel okulların, makro düzeyde ülkemiz genelinde yaşanan önemli sorunları dikkate almaları ve çözüm üretmeleri gerekiyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
58 yıldır Türk eğitimine hizmet eden bir markanın tepe yöneticisi olmanın yüklediği sorumluluğunu omuzlarında taşıyan bir isim o… Eğitimci bir babanın sofrasında büyüyen ve profesyonel yaşamını da eğitime adayan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Ful Akıngüç Över ile 58 yıllık bilgi birikimi ve deneyimin, nesilden nesile nasıl aktarıldığını dinlerken, kurumu geleceğe taşıyan yenilikleri de konuştuk.58 yıllık bir geleneğe sahip olan İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın tepe yöneticisi olarak, nasıl bir sorumluluk içinde hissediyorsunuz kendinizi? Bu durumun işlerinizi kolaylaştıran ve zorlaştıran yönleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
58. yılına adım atmış bir kurumda her şeyden önce “sürdürülebilirliğin” sorumluluğunu hissediyorsunuz. Sürdürülebilirliğin yelpazesi ise çok geniş. Yalnızca fiziki varlığın değil, değerlerimizle birlikte torunlarını bize emanet eden mezunlarımızın güvenini sürdürebilmenin sorumluluğunu derinden hissediyorum.
Hizmet alanımızın hissettirdiği sorumluluk ise çok daha hassas. Eğitimci olmanın başlı başına bir sorumluluğu var. Geçmişe sahip çıkmak, bugünün nabzını tutmak ve geleceği öngörmek… Eğitimci olarak hissettiğim sorumluluk duygusu ise işimin en temel motivasyonu.
KÜLTÜR ANAYASASI VAZGEÇEMEDİĞİM BİR REHBER
Göreve başladığınız günden bugüne kurumda neleri hedeflediniz? Bu yöndeki çalışmalarınızı değerlendirdiğinizde nasıl sonuçlar ortaya çıktı?
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, “öğrencilerin hizmetinde” ilkesiyle yola çıkmış bir okul. Kurucumuz ve Onursal Başkanımız İnş. Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç’ün, Atatürkçü, çağdaş, bilimsel düşünen, toplumsal duyarlılığı yüksek, sanat ve kültür donanımı güçlü nesiller yetiştirme hedefiyle ortaya çıkmış “KÜLTÜR ANAYASASI” vazgeçemediğim bir rehber...58 yıllık bilgi birikimi ve deneyimin, nesilden nesile aktarımını sağlayan en büyük yol gösterici…
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları, yarım yüzyılı aşkın süredir benimsediği yönetim anlayışında “kaliteyi” olmazsa olmazları arasında görmüş ve bu görüşünü hazırladığı “KÜLTÜR ANAYASASI” ile temel ilkelerden biri haline getirmiştir.
Bu doğrultuda kurulduğumuz günden bu güne “Kültür”lü kalite yönelimlidir” mottosuyla hareket ediyoruz.
Bizler için kalite, öğrencinin yüksek akademik başarısı, üst eğitim kurumuna, bir mesleğe ve yaşama hazırlanmasında yetkinlik, hizmette ve eğitim niteliğinde sürekli iyileşme ve yenilikçi yaklaşım; misyon ve vizyona ulaşma çabasında kararlılık; liderlik, takım çalışması ve işbirliği, özdenetim, kendini geliştirme ve mükemmeli aramada öncülük demektir.
Bu anlayış; “Kültür’le yolu kesişmiş binlerce aile ve mezunlarımız” tarafından “değişimin öncüsü ve güvenilir bir eğitim kurumu” olarak nitelendirilmemizi sağlamıştır.
Özetle; kurumsal olarak hedefimiz her dönemde kaliteli eğitim vermek.
Bireysel anlamda hedeflerim ise üniversite eğitimimle eş zamanlı şekillendi. İş hayatına, özel sektörde bilişim alanında başladım. Bu tercihim, kurumun gelişimi için hedeflediğim çalışmalar için zemin hazırladı.
Bilişimin eğitimle entegrasyonunu özel sektörde yakından izleme fırsatım oldu. Edindiğim deneyimleri de İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarına transfer ettim. Okulumuzun ilk bilgisayar laboratuvarını bu deneyimle kurduk. 1997 yılında üniversitemizin açılışıyla hedeflerimiz yeni bir boyut kazandı. K12 verimliliği için üniversite ve kolejin sinerjisini en yüksek düzeyde kullanmayı hedef edindik.
Bugün geldiğimiz noktada “bilim, teknoloji ve inovasyon” kurum kültürünün doğal parçası haline geldi.
TÜKETEN DEĞİL ÜRETEN, GELİŞTİREN, GİRİŞİMCİ BİREYLER
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları’nın gelişimsel stratejisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu çerçevede önümüzdeki dönemde hedefleriniz, planlarınız ve kurumun öncelikleri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Tüm paydaşlarımıza karşı sorumlu olduğumuz “eğitim süreçlerini” “kalite” anlayışı çerçevesinde öğrenci ve öğretmen gelişimi temelinde geliştirmeyi hedefliyoruz. Bunun için okul geliştirme çatısı altında süreç ve sonuç göstergeleri tanımladık. Süreçte; öğrencilere sunulan rehberlik hizmetlerinden yabancı dil eğitimine, üretilen proje sayısından topluma yönelik hizmetlere kadar çok yönlü bir ele alış ile çalışmalarımızı planlıyoruz. Öğretmen yeterliklerinden öğrenme ortamının etkililiğine, öğrenci sürekliliğinden veli memnuniyetine kadar yine çok yönlü bir bakışla kendimizi değerlendiriyoruz. Kısacası, stratejik yönetimin sunduğu somut ve ölçülebilir göstergeler ışığında stratejilerimize yön veriyoruz. Çalışmalarımızda en tepeye oturttuğumuz “kalite” anlayışımızı eğitim süreçlerinin her aşamasına yansıtacak ve Z kuşağına hitap edecek pek çok eğitsel faaliyeti “inovatif” bir bakış açısıyla şekillendiriyoruz. İçinde bulunduğumuz dönem, Z kuşağının dönemi… Dijital dünyanın çocuklarını geleceğe hazırlamak pek çok stratejiyi değiştirmekle birlikte pedagojik ilkelerden ödün vermemeyi beraberinde getiriyor. “Çocuk için, çocuğa göre eğitim” ilkesi her dönemde bizlerce benimsenmiş olup kuşakların özelliklerine göre içeriklerle birlikte kazandırılacak becerileri değişmiştir. Günümüzde de durum böyledir. Z kuşağının tüketen değil üreten, geliştiren, girişimci bireyler olarak yetişmesi için eğitim programı ve öğretmen eğitimimizi bu doğrultuda şekillendiriyoruz. Okul içinde, üretim kültürünün baskın olduğu bir atmosfer oluşturulması önceliklerimiz arasında. Bu noktada, öğretmenlerimizin oldukça belirleyici bir role sahip olduğunu biliyor ve öğretmenlerimizin mesleki gelişimini klasik bir yapı içinde değil “ okulun inovatif liderleri” olarak konumlandıran biçimde kurguluyoruz. Bu yapı, kısa vadede karar alma süreçlerinde aktif katılımcı bir takımın oluşmasını, böylelikle üreten ve gelişen okul toplumunun ortaya çıkmasına yol açıyor. İşte bu amaca hizmet edecek çok sayıdaki gelişimsel faaliyeti hayata geçirmek tüm planlamalarımıza yön veriyor.
NOBEL ÖDÜL TÖRENİNE KATILAN İLK TÜRK OKULU OLMA GURURUNU YAŞADIK
İstanbul Eğitim Kurumları olarak 2017-2018 eğitim öğretim yılında gündeminizde hangi projeler yer alıyor? Hangi alanlara yönelik projeler gerçekleştiriyorsunuz?
Son iki yıldır ağırlıklı olarak “öğrencilere inovatif düşünme becerisi” kazandırılması üzerinde duruyoruz. Fiziki ortamın düzenlenmesi, program geliştirme ve öğretmen eğitimini eş zamanlı olarak yürüttüğümüz çalışmalarımıza bu yıl da devam ediyoruz.
Okullarımız bünyesinde açtığımız inovasyon merkezleri ve bilim merkezlerinde kodlamadan sanal gerçekliğe sunduğumuz onlarca eğitsel aktivite, anaokulundan itibaren “dijital okur-yazarlık”ve “okuyorum-yazıyorum-kodluyorum” temeline oturtulmuş; tasarım, yaratıcılık ve girişimcilik odağında şekillendirdiğimiz eğitim programımız ve “öğretmenlikten inovatif liderliğe” kapsamındaki öğretmen eğitimlerimiz ile “inovasyon temalı” ulusal ve uluslararası pek çok projeyi yürütüyoruz.
İstanbul Kültür Üniversitesi akademisyenlerinin danışmanlık desteği ile TUBİTAK’tan ERASMUS’a uzanan ve oldukça geniş bir yelpazede yürütülen projeler ise kolej-üniversite sinerji modelimiz çerçevesinde sürdürülüyor.
Bununla birlikte, geçen yıl inovasyon çalışmaları kapsamında önemli bir proje olarak yola çıkardığımız “ İnovasyon Kültürü” dergimizin aralık sayısında ise öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz “Nobel Ödüllü Bilim İnsanları” ile röportaj yaptılar. Bu çalışmaları, Nobel Organizasyonu ve İsveç Kraliyet Ailesi tarafından büyük beğeni kazandı ve Nobel Ödül törenine kraliyet ailesinin davetlisi olarak katılan ilk Türk Okulu olma gururunu bizlere yaşattılar.
Projelerin hazırlanma aşaması hakkında bilgi verir misiniz? Projeler belirlenirken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Proje kriterlerimizin başında, öğrencilerimizin okulda öğrendikleri bilgileri kullanabilmesi, yeni fikirler ortaya koyabilmesi, empati yönünü besleyecek, çok yönlü bakabileceği süreçleri yaşayabileceği projeleri tercih ediyoruz.
Projelerde yer alacak öğrencileri nasıl belirliyorsunuz? Projelerde yer alan öğrencilerde ne gibi değişiklikler gözlemliyorsunuz? Öğrencilere etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Biz, öğrencileri “seçilen” değil seçen, aktif ve katılımcı bireyler olarak yetiştirmeyi ilke edinmiş eğitimcileriz. Bir öğrencinin sırf uzun boylu olması nedeniyle basketbol takımına seçilmesi ya da fen-matematik notları yüksek diye yabancı dil çalışmalarına katılmaması eğitimin evrensel tanımına aykırıdır. Öğrencinin eğilimlerini, ilgi alanlarını sormadan, yalnızca sınav başarısını dikkate alarak “seçen” eğitim yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Biz, öğrencide talep yaratacak, heyecan uyandıracak projeler geliştirmeyi ilke edinen bir okuluz. Öğrencinin ilgisini çekecek, onların zihinsel, duygusal dünyasına hitap eden potansiyelini açığa çıkaracak projeler geliştirmeyi önemsiyoruz. Bir proje söz konusu olduğunda öğrencilerimizi fikir ve girişimden haberdar ediyor, istekleri varsa, projenin objektif koşullarına göre dahil ediyoruz. Süreç içinde öğrencilerimiz yalnızca bir projeyi başarmış olmanın tatmin duygusunu değil, yeni yönlerini keşfetmiş olmanın da mutluluğunu yaşıyorlar ki bizim için en büyük çıktı bu.
EĞİTİMDE KRONİK SORUNLAR DOMİNO ETKİSİYLE İLERLELİYOR
Türkiye’de özel okul sektörünün gelişimi hakkında değerlendirmeleriniz nelerdir? Bu sektörün gelişimi için önerilerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’de özel okul sektöründe nicelik olarak son yıllarda gözle görülür bir ivme söz konusu. Ancak bunun niteliğe yansıması tartışmalı. Sofralarında eğitimin konuşulduğu bir ailede büyümüş ve 28 yıldır bu işe emek veren bir eğitim yöneticisi olarak şunu çok net söyleyebilirim: Eğitimcilik, çok ciddi bir sorumluluk. Yalnızca öğrencinin değil öğretmenin ve yöneticinin de yaşam boyu eğitimini gerektiren uzun soluklu, insan, zaman ve maddi kaynak gerektiren bir saha.
Gerek yeni açılan gerekse yıllardır sektörün içinde olan özel okulların, makro düzeyde ülkemiz genelinde yaşanan önemli sorunları dikkate almaları ve çözüm üretmeleri gerekiyor. Nitelikli öğretmen kaynağı sorunlardan bir tanesi. Gelişmelere ayak uydurabilen, evrensel eğitim ilkelerini sınıfına taşıyabilen öğretmenleri yetiştirme konusunda yetersiz kalınıyor. Sınav sistemi de eğitimde başlı başına bir kaygı unsuru.
Sınav stresi ve müfredatın yoğunluğu birleşince evrensel uygulamaları okullara taşımak güçleşiyor. Öğrenciler, bilgiyi içselleştirmekten öte yükleniyorlar. Bu süreç, üst düzey zihinsel becerilerin kazanılmasını olumsuz yönde etkiliyor. Bu becerileri ölçen PISA-TIMMS gibi sınavlardaki performansımız da doğal olarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında alt sıralarda yer alıyor.
Ben eğitim alanındaki kronik sorunların domino etkisiyle ilerlediğini düşünüyorum. Sorunlara çözüm bulamadığımız sürece, çağı yakalama konusunda çok önemli fırsatları kaçırıyor, en önemlisi de zaman ve kaynağı boşa harcıyoruz.
Ful Akıngüç Över’den
• Eğitimci olmanın başlı başına bir sorumluluğu var. Geçmişe sahip çıkmak, bugünün nabzını tutmak ve geleceği öngörmek…
• Eğitim alanındaki kronik sorunların domino etkisiyle ilerlediğini düşünüyorum. Sorunlara çözüm bulamadığımız sürece, çağı yakalama konusunda çok önemli fırsatları kaçırıyor, en önemlisi de zaman ve kaynağı boşa harcıyoruz.
• Gerek yeni açılan gerekse yıllardır sektörün içinde olan özel okulların, makro düzeyde ülkemiz genelinde yaşanan önemli sorunları dikkate almaları ve çözüm üretmeleri gerekiyor.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Ocak 2018 17:02
Gösterim: 2241