Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Kültür ve Turizm Bakanı Günay, ders kitabında Yunus Emre'nin bazı dizelerinin sansürlendiği iddiasına, “Yunus Emre'nin ağzından çıkan veya Yunus Emre'nin ağzından çıktığına yıllardır inandığımız hiçbir sözü değiştirmeye veya kısıtlamaya kalkmak kimsenin haddi değildir'' dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türk Edebiyatı dersinin lise 2'nci sınıflarda okutulan kitabında, Yunus Emre'nin bazı dizelerinin sansürlendiği iddiasıyla ilgili, ''Birileri kraldan fazla kralcılık yapabilir ama Yunus Emre'nin ağzından çıkan veya Yunus Emre'nin ağzından çıktığına yıllardır inandığımız hiçbir sözü değiştirmeye veya kısıtlamaya kalkmak kimsenin haddi değildir'' dedi.
Çin'den fırlatılan Göktürk-2 uydusu için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı ODTÜ yerleşkesindeki tören sırasındaki olayları da değerlendiren Günay, ''Elbette protesto herkesin hakkıdır. Hiç kimse bu iktidarı beğenmek zorunda değil. Beğenmediğini söyleyebilir ama her şeyin yeri vardır, zamanı vardır ve ölçüsü vardır'' diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Kültür ve Turizm Bakanı Günay, ders kitabında Yunus Emre'nin bazı dizelerinin sansürlendiği iddiasına, “Yunus Emre'nin ağzından çıkan veya Yunus Emre'nin ağzından çıktığına yıllardır inandığımız hiçbir sözü değiştirmeye veya kısıtlamaya kalkmak kimsenin haddi değildir'' dedi.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türk Edebiyatı dersinin lise 2'nci sınıflarda okutulan kitabında, Yunus Emre'nin bazı dizelerinin sansürlendiği iddiasıyla ilgili, ''Birileri kraldan fazla kralcılık yapabilir ama Yunus Emre'nin ağzından çıkan veya Yunus Emre'nin ağzından çıktığına yıllardır inandığımız hiçbir sözü değiştirmeye veya kısıtlamaya kalkmak kimsenin haddi değildir'' dedi.
Çin'den fırlatılan Göktürk-2 uydusu için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı ODTÜ yerleşkesindeki tören sırasındaki olayları da değerlendiren Günay, ''Elbette protesto herkesin hakkıdır. Hiç kimse bu iktidarı beğenmek zorunda değil. Beğenmediğini söyleyebilir ama her şeyin yeri vardır, zamanı vardır ve ölçüsü vardır'' diye konuştu.
Son Güncelleme: Pazar, 23 Aralık 2012 13:40
Gösterim: 1579
Milliyet Gazetesi Yazarı Mehmet Tezkan’da bugünkü köşesinde Talim Terbiye Kurulu’nun ders kitaplarındaki ‘Yunus Emre Şiiri’nin ‘Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri, İsteyene ver sen onu, bana seni gerek seni’ bölümünü kitaptan çıkarmasını eleştirdi. İşte o yazı…
Günlük, gereksiz itiş kakış arasında kaynadı gitti diyeceğim ama doğru olmaz..
Üzerinde duran gazeteler, yazarlar oldu..
Pas geçilmedi, hafife alınmadı.. İkinci planda kaldı desem daha doğru olur.. Ben de hatalıyım.. Sıcağı sıcağına ele almalıydım, çok büyük bir olaydı..
Çok büyük bir rezaletti..
*
Türkiye muhafazakarlaşıyor mu, zaten muhafazakar mıydı tartışmasına son noktayı koydu..
Ne mi oldu?
Talim Terbiye Kurulu, Yunus Emre’nin bir şiirini sansürledi.. 700 yıl sonra.. 13. yüzyılın ortalarında yazılan şiir 21. yüzyılın başlarında sansürlendi..
Kurul, bir kıtasını attırdı..
O kıta kitabın o sayfasına sığmamış olabilir mi?
Uzun geldiği için atıldığı..
Gülmeyin..
Eski teknoloji olsa olurdu.. Örneği yaşandı..
*
(Yeri gelmişken isim vermeden anlatayım.. 1980’li yılların başında Cumhuriyet gazetesi tipo baskı yapıyordu.. Yani yazılar kurşuna diziliyor, sayfaların üzerinden kalıp alınarak baskıya hazırlanıyordu..
Her satır kurşundan..
Kültür-Sanat sayfasında ünlü bir şairimizin şiiri yayımlanacak.. Her mısrası bir satır dizildi, ama gel gör ki; sayfa teknesine sığmadı.. İki kurşun satırı uzun geldi..
Sayfayı bağlamak lazım, baskı bekliyor.. Şiirin iki satırı atıldı.. Şiir sayfaya oturtuldu..
Ertesi gün kıyamet koptu tabii..
Özür üstüne özür..
Bu dediğim 30 yıl önceydi..)
*
Şimdi Yunus Emre’nin 13. yüzyılda yazdığı şiir kısaltılıyor kıyamet kopmuyor.. Bırakın kıyameti kimse umursamıyor..
Özür dileyeceklerine, teknik hata diyeceklerine (Ki bilgisayar teknolojisinde teknik hata olmaz. Yukarıdaki örneği bu sebeple verdim) bakanlık üste çıkmaya çalışıyor.. Özür dileyeceklerine Yunus Emre’yi niye sansürlediniz diyenleri suçluyor..
Neymiş..
Şiirden beklenen kazanımlar söz konusu eksik haliyle de sağlanmış..
Vay vay vay..
Bu ne demek ya!..
Özrü kabahatinden büyük..
Memleketin eğitimini idare edenler, bir şiire bakıyor, bu dizeler fazla diye atıyor, atabiliyor!.. Bunlar olmasa da olur diye..
Feci!..
Türkiye’nin muhafazakarlaştırılmasının belgesi.. Görünen o ki; 4+4+4 sistemiyle getirilen yeni düzenin Yunus Emre’ye bile tahammülü yok..
700 yıl önce söylediklerini sakıncalı buluyor, makaslıyor..
Şiiri hatırlayalım mı?
*
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
*
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni
*
Aşkın aşıkları öldürür, aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur, bana seni gerek seni
*
Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem
Sensin dün ü gün endişem, bana seni gerek seni
*
Sofilere sohbet gerek, Ahilere Ahret gerek
Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek seni
*
Eğer beni öldüreler, külüm göke savuralar
Toprağım anda çağıra, bana seni gerek seni
*
Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen onu, bana seni gerek seni
*
Yunus’dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni
*
Anlaşılan Talim Terbiye; Yunus Emre’nin cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri sözlerini terbiyesiz bulmuş olacak ki şiirin içinden atıvermiş..
Kültür suçu işlemiş diyeceğim ama hafif kaçar..
Resmen insanlık suçu..
(NOT: İşin daha da vahimi çocuklarımız Yunus Emre’nin bu dizelerini sansürleyen Talim Terbiye’ye emanet.. Şunu da belirteyim bu başlangıç, gerisi gelecek)
Suçlu bulundu: Kar
Yerel olsun merkezi olsun bu iktidar anlayışının bir özelliği var..
Savunma sistemi diyebilirim..
Bütün olumsuzluklara, bütün başarısızlıklara mutlaka kendileri dışında bir sorumlu buluyorlar..
İktidar bu işi iyi yaptı.. 10 yıl boyunca işi mutlak hakimiyeti altında olmayan kurumları suçlayarak götürdü.. 2002 öncesiyle kıyas yaptı..
*
Yerel yönetimler de aynı yöntemi izledi.. Ama bazıları vardı ki; neredeyse 20 yıldır iktidarda; onlar yüzünden diyecek halleri yok.. İstanbul Belediyesi de bunlardan biri..
Her kar yağışında çuvallıyor.. İstanbul’u felç ediyor..
Geçen gün de böyle oldu.. Belediye çıkıp özür dileyeceğine, metrobüs yolunu tuzlamayı bile unuttuklarını kabul edeceğine yine işin içinden sıyrılmaya kalktı..
*
Belediye Başkanı ekranlara çıkıp kar bir gün önce geldi, bu yüzden dedi..
Ben de pes dedim..
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milliyet Gazetesi Yazarı Mehmet Tezkan’da bugünkü köşesinde Talim Terbiye Kurulu’nun ders kitaplarındaki ‘Yunus Emre Şiiri’nin ‘Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri, İsteyene ver sen onu, bana seni gerek seni’ bölümünü kitaptan çıkarmasını eleştirdi. İşte o yazı…
Günlük, gereksiz itiş kakış arasında kaynadı gitti diyeceğim ama doğru olmaz..
Üzerinde duran gazeteler, yazarlar oldu..
Pas geçilmedi, hafife alınmadı.. İkinci planda kaldı desem daha doğru olur.. Ben de hatalıyım.. Sıcağı sıcağına ele almalıydım, çok büyük bir olaydı..
Çok büyük bir rezaletti..
*
Türkiye muhafazakarlaşıyor mu, zaten muhafazakar mıydı tartışmasına son noktayı koydu..
Ne mi oldu?
Talim Terbiye Kurulu, Yunus Emre’nin bir şiirini sansürledi.. 700 yıl sonra.. 13. yüzyılın ortalarında yazılan şiir 21. yüzyılın başlarında sansürlendi..
Kurul, bir kıtasını attırdı..
O kıta kitabın o sayfasına sığmamış olabilir mi?
Uzun geldiği için atıldığı..
Gülmeyin..
Eski teknoloji olsa olurdu.. Örneği yaşandı..
*
(Yeri gelmişken isim vermeden anlatayım.. 1980’li yılların başında Cumhuriyet gazetesi tipo baskı yapıyordu.. Yani yazılar kurşuna diziliyor, sayfaların üzerinden kalıp alınarak baskıya hazırlanıyordu..
Her satır kurşundan..
Kültür-Sanat sayfasında ünlü bir şairimizin şiiri yayımlanacak.. Her mısrası bir satır dizildi, ama gel gör ki; sayfa teknesine sığmadı.. İki kurşun satırı uzun geldi..
Sayfayı bağlamak lazım, baskı bekliyor.. Şiirin iki satırı atıldı.. Şiir sayfaya oturtuldu..
Ertesi gün kıyamet koptu tabii..
Özür üstüne özür..
Bu dediğim 30 yıl önceydi..)
*
Şimdi Yunus Emre’nin 13. yüzyılda yazdığı şiir kısaltılıyor kıyamet kopmuyor.. Bırakın kıyameti kimse umursamıyor..
Özür dileyeceklerine, teknik hata diyeceklerine (Ki bilgisayar teknolojisinde teknik hata olmaz. Yukarıdaki örneği bu sebeple verdim) bakanlık üste çıkmaya çalışıyor.. Özür dileyeceklerine Yunus Emre’yi niye sansürlediniz diyenleri suçluyor..
Neymiş..
Şiirden beklenen kazanımlar söz konusu eksik haliyle de sağlanmış..
Vay vay vay..
Bu ne demek ya!..
Özrü kabahatinden büyük..
Memleketin eğitimini idare edenler, bir şiire bakıyor, bu dizeler fazla diye atıyor, atabiliyor!.. Bunlar olmasa da olur diye..
Feci!..
Türkiye’nin muhafazakarlaştırılmasının belgesi.. Görünen o ki; 4+4+4 sistemiyle getirilen yeni düzenin Yunus Emre’ye bile tahammülü yok..
700 yıl önce söylediklerini sakıncalı buluyor, makaslıyor..
Şiiri hatırlayalım mı?
*
Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü, bana seni gerek seni
*
Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni
*
Aşkın aşıkları öldürür, aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur, bana seni gerek seni
*
Aşkın şarabından içem, Mecnun olup dağa düşem
Sensin dün ü gün endişem, bana seni gerek seni
*
Sofilere sohbet gerek, Ahilere Ahret gerek
Mecnunlara Leyli gerek, bana seni gerek seni
*
Eğer beni öldüreler, külüm göke savuralar
Toprağım anda çağıra, bana seni gerek seni
*
Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen onu, bana seni gerek seni
*
Yunus’dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni
*
Anlaşılan Talim Terbiye; Yunus Emre’nin cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri sözlerini terbiyesiz bulmuş olacak ki şiirin içinden atıvermiş..
Kültür suçu işlemiş diyeceğim ama hafif kaçar..
Resmen insanlık suçu..
(NOT: İşin daha da vahimi çocuklarımız Yunus Emre’nin bu dizelerini sansürleyen Talim Terbiye’ye emanet.. Şunu da belirteyim bu başlangıç, gerisi gelecek)
Suçlu bulundu: Kar
Yerel olsun merkezi olsun bu iktidar anlayışının bir özelliği var..
Savunma sistemi diyebilirim..
Bütün olumsuzluklara, bütün başarısızlıklara mutlaka kendileri dışında bir sorumlu buluyorlar..
İktidar bu işi iyi yaptı.. 10 yıl boyunca işi mutlak hakimiyeti altında olmayan kurumları suçlayarak götürdü.. 2002 öncesiyle kıyas yaptı..
*
Yerel yönetimler de aynı yöntemi izledi.. Ama bazıları vardı ki; neredeyse 20 yıldır iktidarda; onlar yüzünden diyecek halleri yok.. İstanbul Belediyesi de bunlardan biri..
Her kar yağışında çuvallıyor.. İstanbul’u felç ediyor..
Geçen gün de böyle oldu.. Belediye çıkıp özür dileyeceğine, metrobüs yolunu tuzlamayı bile unuttuklarını kabul edeceğine yine işin içinden sıyrılmaya kalktı..
*
Belediye Başkanı ekranlara çıkıp kar bir gün önce geldi, bu yüzden dedi..
Ben de pes dedim..
Son Güncelleme: Pazar, 23 Aralık 2012 10:36
Gösterim: 1726
ODTÜ'deki olayların ardından gözaltına alınarak tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edilen 8 zanlı nöbetçi hakimlikçe serbest bırakıldı.
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır'ın tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ettiği Can K, Güven Kazım A, Cem D, Batuhan U, Mert A, Mustafa B, Hasan K. ve İlhan A'nın nöbetçi hakimlikteki sorguları tamamlandı.
Nöbetçi Hakim Abdullah Bahçeci, sorguladığı zanlıların 8'ini de serbest bıraktı. Ancak Bahçeci, zanlılara yurt dışına çıkış yasağı koydu.
Gözaltına alınan 10 zanlıdan Sercan Ç. ve Bedirhan Ş, Savcı Bayındır tarafından daha önce serbest bırakılmıştı.
Zanlıların nöbetçi hakimlik sorgusuna kendi avukatlarının yanı sıra Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu ve Başkan Yardımcısı Sema Aksoy ile 3 baro yöneticisi de katıldı.
Zanlıların serbest bırakılması, gün boyu adliye binanı önünde bekleyen yakınlarınca sevinçle karşılandı.
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve Ankara Milletvekili Levent Gök, adliye önüne gelerek, süreci bir süre buradan takip etti.
Güler, adliye önünde bekleyenlere, ''Buraya siyasetçi, milletvekili sıfatıyla değil, gözaltındaki öğrencilerin hocaları sıfatıyla geldim'' dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ODTÜ'deki olayların ardından gözaltına alınarak tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edilen 8 zanlı nöbetçi hakimlikçe serbest bırakıldı.
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Sadık Bayındır'ın tutuklama talebiyle mahkemeye sevk ettiği Can K, Güven Kazım A, Cem D, Batuhan U, Mert A, Mustafa B, Hasan K. ve İlhan A'nın nöbetçi hakimlikteki sorguları tamamlandı.
Nöbetçi Hakim Abdullah Bahçeci, sorguladığı zanlıların 8'ini de serbest bıraktı. Ancak Bahçeci, zanlılara yurt dışına çıkış yasağı koydu.
Gözaltına alınan 10 zanlıdan Sercan Ç. ve Bedirhan Ş, Savcı Bayındır tarafından daha önce serbest bırakılmıştı.
Zanlıların nöbetçi hakimlik sorgusuna kendi avukatlarının yanı sıra Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu ve Başkan Yardımcısı Sema Aksoy ile 3 baro yöneticisi de katıldı.
Zanlıların serbest bırakılması, gün boyu adliye binanı önünde bekleyen yakınlarınca sevinçle karşılandı.
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve Ankara Milletvekili Levent Gök, adliye önüne gelerek, süreci bir süre buradan takip etti.
Güler, adliye önünde bekleyenlere, ''Buraya siyasetçi, milletvekili sıfatıyla değil, gözaltındaki öğrencilerin hocaları sıfatıyla geldim'' dedi.
Son Güncelleme: Pazar, 23 Aralık 2012 10:56
Gösterim: 1586
Mersin'de ataması yapılmayan bir grup öğretmen adayı Milli Eğitim Bakanlığı’nın ek atama yapmamasını protesto etmek için ''30 Bin Atama'' yazısı oluşturdukları büyük simitleri bölerek vatandaşlara dağıttı.
Ulu Cami önünde buluşan bir grup öğretmen adayı, sloganlarla Mersin Büyükşehir Belediyesi binasının önüne kadar yürüdü. Belediyenin önünde toplanan gruba, Eğitim-Bir-Sen üyeleri de katıldı.
Grup, ellerindeki pankartlarla, ataması yapılmayan öğretmenlere dikkat çekmeye çalışarak, okullardaki öğretmen açığının ek atamalarla kapatılması çağrısında bulundu.
Grup adına açıklama yapan Sevcan Aktaş, atama bekleyen öğretmenlerin durumunun her geçen gün kötüleştiğini savundu. Öğretmenlik mesleğini icra edemedikleri için gittikçe köreldiklerini, ekonomik olarak sürekli geriye gittiklerini ve birçok toplumsal sorunla karşı karşıya kaldıklarını ileri süren Aktaş, şöyle konuştu:
''Biz geleceğin Türkiye'sini inşa etmek için yetiştirildik. Sizlerin çocuklarını eğitmek, hayatı tanıtmak ve onları hayata hazırlamamak için binbir cefayla okumuş, Anadolu'nun her yerinde görev yapma hayaliyle yanıp tutuşan öğretmenleriz. Öğretmen açığının da olduğunu biliyoruz. Eğitim-Bir-Sen'in açıklamasına göre, 285 bin öğretmen açığı var. Atanamayan öğretmenlerin sayısı ise 350 bini bulmak üzere. Bu yüzden şubat ayında 30 bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz.''
Açıklamanın ardından öğretmen adayları, ''30 Bin Atama'' yazısı oluşturdukları büyük simitleri bölerek vatandaşlara dağıttı. Grup, daha sonra dağıldı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Mersin'de ataması yapılmayan bir grup öğretmen adayı Milli Eğitim Bakanlığı’nın ek atama yapmamasını protesto etmek için ''30 Bin Atama'' yazısı oluşturdukları büyük simitleri bölerek vatandaşlara dağıttı.
Ulu Cami önünde buluşan bir grup öğretmen adayı, sloganlarla Mersin Büyükşehir Belediyesi binasının önüne kadar yürüdü. Belediyenin önünde toplanan gruba, Eğitim-Bir-Sen üyeleri de katıldı.
Grup, ellerindeki pankartlarla, ataması yapılmayan öğretmenlere dikkat çekmeye çalışarak, okullardaki öğretmen açığının ek atamalarla kapatılması çağrısında bulundu.
Grup adına açıklama yapan Sevcan Aktaş, atama bekleyen öğretmenlerin durumunun her geçen gün kötüleştiğini savundu. Öğretmenlik mesleğini icra edemedikleri için gittikçe köreldiklerini, ekonomik olarak sürekli geriye gittiklerini ve birçok toplumsal sorunla karşı karşıya kaldıklarını ileri süren Aktaş, şöyle konuştu:
''Biz geleceğin Türkiye'sini inşa etmek için yetiştirildik. Sizlerin çocuklarını eğitmek, hayatı tanıtmak ve onları hayata hazırlamamak için binbir cefayla okumuş, Anadolu'nun her yerinde görev yapma hayaliyle yanıp tutuşan öğretmenleriz. Öğretmen açığının da olduğunu biliyoruz. Eğitim-Bir-Sen'in açıklamasına göre, 285 bin öğretmen açığı var. Atanamayan öğretmenlerin sayısı ise 350 bini bulmak üzere. Bu yüzden şubat ayında 30 bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz.''
Açıklamanın ardından öğretmen adayları, ''30 Bin Atama'' yazısı oluşturdukları büyük simitleri bölerek vatandaşlara dağıttı. Grup, daha sonra dağıldı.
Son Güncelleme: Pazar, 23 Aralık 2012 09:57
Gösterim: 1513
Şirince'de, ''umduğunu bulamayan'' esnaf, 21 Aralık tarihinin bundan sonra köyde ''Kıyamet Festivali'' olarak kutlanmasını istedi.
''Yeryüzünde 21 Aralık 2012'de kıyametin koyacağı ve bu kıyametten Şirince'dekilerin etkilenmeyeceğine'' dair inanışın yarattığı ilgiyle yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubunun geldiği Şirince'de esnaf, normal hayata döndü.
Cam ustası Ayşe Kaya, 21 Aralık'ta bekledikleri kadar çok ziyaretçinin köyü ziyaret etmediğini, satışların da istenilen düzeyde gerçekleşmediğini söyledi.
Esnaf olarak gelecek yıllarda 21 Aralık tarihinde festival düzenlenmesini istediklerini dile getiren Kaya, ''21 Aralık'ta Şirince'de festival düzenlenmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na çağrı yapıyoruz'' dedi.
''Kıyamet lokması'' hazırlayarak 21 Aralık'ta satışa sunan Haldun Şanlı ''Maalesef beklediğimiz sayıda ziyaretçi gelmedi ve umduğumuz satışı yapamadık'' diye konuştu.
Resmi kayıtlara göre 21 Aralık'ta Şirince'de en fazla 3 bin 850 kişi aynı anda bulundu, köye toplam 5 bin 700 kişi giriş çıkış yaptı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Şirince'de, ''umduğunu bulamayan'' esnaf, 21 Aralık tarihinin bundan sonra köyde ''Kıyamet Festivali'' olarak kutlanmasını istedi.
''Yeryüzünde 21 Aralık 2012'de kıyametin koyacağı ve bu kıyametten Şirince'dekilerin etkilenmeyeceğine'' dair inanışın yarattığı ilgiyle yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubunun geldiği Şirince'de esnaf, normal hayata döndü.
Cam ustası Ayşe Kaya, 21 Aralık'ta bekledikleri kadar çok ziyaretçinin köyü ziyaret etmediğini, satışların da istenilen düzeyde gerçekleşmediğini söyledi.
Esnaf olarak gelecek yıllarda 21 Aralık tarihinde festival düzenlenmesini istediklerini dile getiren Kaya, ''21 Aralık'ta Şirince'de festival düzenlenmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı'na çağrı yapıyoruz'' dedi.
''Kıyamet lokması'' hazırlayarak 21 Aralık'ta satışa sunan Haldun Şanlı ''Maalesef beklediğimiz sayıda ziyaretçi gelmedi ve umduğumuz satışı yapamadık'' diye konuştu.
Resmi kayıtlara göre 21 Aralık'ta Şirince'de en fazla 3 bin 850 kişi aynı anda bulundu, köye toplam 5 bin 700 kişi giriş çıkış yaptı.
Son Güncelleme: Pazar, 23 Aralık 2012 09:30
Gösterim: 1152