Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 23 Nisan törenlerinin nasıl kutlanacağı ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, törenlerdeki fazlalıkları, sıkıcı ayrıntıları ortadan kaldırdıklarını ve geçmiş yıllardaki uygulamanın bu yılki 23 Nisan'da da devam edeceğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 23 Nisan törenlerinin bu yıl nasıl kutlanacağı sorusunu yanıtladı.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında konuşan Arınç, 23 Nisan'da devlet büyüklerinin koltuklarına çocukların oturması etkinliğinin kaldırılacağı yönündeki haberlerin hatırlatılmasına karşılık da bu uygulamanın yasa ve yönetmelikte yeri olmamasına rağmen teamül haline geldiğini söyledi.
Kutlamalarla ilgili bazı yönetmelik değişiklikleri yapıldığını hatırlatan Arınç, “Törenlerdeki fazlalıkları, sıkıcı ayrıntıları ortadan kaldırdık. Ama sizin sorunuza cevabım şudur ki geçtiğimiz yıllardaki uygulama bu yıl 23 Nisan'da da devam edecektir, devam etmesinin uygun olduğu düşünülmüştür” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 23 Nisan törenlerinin nasıl kutlanacağı ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, törenlerdeki fazlalıkları, sıkıcı ayrıntıları ortadan kaldırdıklarını ve geçmiş yıllardaki uygulamanın bu yılki 23 Nisan'da da devam edeceğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 23 Nisan törenlerinin bu yıl nasıl kutlanacağı sorusunu yanıtladı.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından düzenlediği basın toplantısında konuşan Arınç, 23 Nisan'da devlet büyüklerinin koltuklarına çocukların oturması etkinliğinin kaldırılacağı yönündeki haberlerin hatırlatılmasına karşılık da bu uygulamanın yasa ve yönetmelikte yeri olmamasına rağmen teamül haline geldiğini söyledi.
Kutlamalarla ilgili bazı yönetmelik değişiklikleri yapıldığını hatırlatan Arınç, “Törenlerdeki fazlalıkları, sıkıcı ayrıntıları ortadan kaldırdık. Ama sizin sorunuza cevabım şudur ki geçtiğimiz yıllardaki uygulama bu yıl 23 Nisan'da da devam edecektir, devam etmesinin uygun olduğu düşünülmüştür” dedi.
Son Güncelleme: Salı, 09 Nisan 2013 12:15
Gösterim: 1794
Türkiye Öğrenci Konseyi, çözüm sürecini daha iyi anlamak ve anlatmak için "Genç Akil İnsanlar Heyeti" kuracak
Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) bağlı olan Türkiye Öğrenci Konseyi (TÖK) de çözüm sürecine destek için "Genç Akil İnsanlar Heyeti" oluşturacak.
TÖK Başkanı Nihat Buğra Ağaoğlu, Türkiye'nin yıllardır arzu ettiği barış ve istikrar havasının tesisi için 2009'da başlatılan Milli Birlik ve Beraberlik Projesi'nin gençleri heyecanlandırdığını ve gençler arasında ümit filizleri yeşerttiğini ifade etti.
"Bugün, bu kardeşlik projesinin devamı niteliğinde olan bir çözüm sürecini yaşıyoruz" diyen Ağaoğlu, sürecin sonuçlarından en fazla etkilenecek kesimin gençler olduğunu savundu.
Gençlerin de süreçte aktif şekilde yer alması ve sürecin sağlıklı bir biçimde ilerleyebilmesi amacıyla taşın altına elini koyması gerektiğini vurgulayan Ağaoğlu, "Enerji dolu genç arkadaşlarımızın kendilerini sokakta veya başka yerlerde toplanarak şiddet yoluyla ifade etmelerine karşı duruyor, bu tarz olumsuz tavırları engellemeye çalışıyoruz. Kendimizi birliğimizi ve insanı önceleyerek fikir meclislerinde ve müzakere masalarında ifade etmek istiyoruz" dedi.
TÖK'ün 153 üniversitenin öğrenci konseyini bünyesinde barındırdığını ve yaklaşık 4 milyon üniversite öğrencisini temsil ettiğini anlatan Ağaoğlu, çözüm sürecine katkı sağlamak, milli birlik ve beraberliğe hizmet etmek amacıyla "Genç Akil İnsanlar Heyeti"ni oluşturacaklarını söyledi.
Ağaoğlu, fikir alışverişinde bulunmak için gelecek hafta bir gençlik buluşması gerçekleştirecekleri bilgisini vererek, şunları kaydetti:
"Süreci daha iyi anlamak, önce genç arkadaşlarımıza sonra da tüm halkımıza anlatmak için gayret göstereceğiz. Ayrıca helalleşmenin ve bu sürecin heyecanının bir sembolü olarak Türkiye'nin dört bir yanından genç arkadaşlarımızın katılacağı bir gençlik şölenini Mayıs ayında Hakkari Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Sürece katkı için temsil ettiğimiz 4 milyonu aşkın yükseköğretim öğrencisi adına bütün gençlik çalışması yapan sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürüterek sorumluluğumuzu yerine getireceğimizi tekrar kamuoyuyla paylaşmak isteriz."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türkiye Öğrenci Konseyi, çözüm sürecini daha iyi anlamak ve anlatmak için "Genç Akil İnsanlar Heyeti" kuracak
Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) bağlı olan Türkiye Öğrenci Konseyi (TÖK) de çözüm sürecine destek için "Genç Akil İnsanlar Heyeti" oluşturacak.
TÖK Başkanı Nihat Buğra Ağaoğlu, Türkiye'nin yıllardır arzu ettiği barış ve istikrar havasının tesisi için 2009'da başlatılan Milli Birlik ve Beraberlik Projesi'nin gençleri heyecanlandırdığını ve gençler arasında ümit filizleri yeşerttiğini ifade etti.
"Bugün, bu kardeşlik projesinin devamı niteliğinde olan bir çözüm sürecini yaşıyoruz" diyen Ağaoğlu, sürecin sonuçlarından en fazla etkilenecek kesimin gençler olduğunu savundu.
Gençlerin de süreçte aktif şekilde yer alması ve sürecin sağlıklı bir biçimde ilerleyebilmesi amacıyla taşın altına elini koyması gerektiğini vurgulayan Ağaoğlu, "Enerji dolu genç arkadaşlarımızın kendilerini sokakta veya başka yerlerde toplanarak şiddet yoluyla ifade etmelerine karşı duruyor, bu tarz olumsuz tavırları engellemeye çalışıyoruz. Kendimizi birliğimizi ve insanı önceleyerek fikir meclislerinde ve müzakere masalarında ifade etmek istiyoruz" dedi.
TÖK'ün 153 üniversitenin öğrenci konseyini bünyesinde barındırdığını ve yaklaşık 4 milyon üniversite öğrencisini temsil ettiğini anlatan Ağaoğlu, çözüm sürecine katkı sağlamak, milli birlik ve beraberliğe hizmet etmek amacıyla "Genç Akil İnsanlar Heyeti"ni oluşturacaklarını söyledi.
Ağaoğlu, fikir alışverişinde bulunmak için gelecek hafta bir gençlik buluşması gerçekleştirecekleri bilgisini vererek, şunları kaydetti:
"Süreci daha iyi anlamak, önce genç arkadaşlarımıza sonra da tüm halkımıza anlatmak için gayret göstereceğiz. Ayrıca helalleşmenin ve bu sürecin heyecanının bir sembolü olarak Türkiye'nin dört bir yanından genç arkadaşlarımızın katılacağı bir gençlik şölenini Mayıs ayında Hakkari Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Sürece katkı için temsil ettiğimiz 4 milyonu aşkın yükseköğretim öğrencisi adına bütün gençlik çalışması yapan sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yürüterek sorumluluğumuzu yerine getireceğimizi tekrar kamuoyuyla paylaşmak isteriz."
Son Güncelleme: Salı, 09 Nisan 2013 11:33
Gösterim: 1193
Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, öğretmenler tabletle yapılan eğitimi yararlı ve çağdaş bir adım olarak görse de öğretmenlerin önemli bir kısmı bu teknolojiyi ‘olumsuz ve şüpheli’ olarak görüyor.
Almanya’da yapılan araştırmada, tabletle eğitim için öğretmenlerin bir kısmı olumlu görüş bildirse de ankete katılan öğretmenlerin yüzde 33'lük kısmı tabletle eğitimin "olumsuz ve şüpheli" olduğunu düşünüyor.
‘Computers in Human Behavior’ dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, öğretmenlerin çoğu, tabletlerin kullanımı için desteğe ihtiyaç olduğunu belirtti. Sınıf ortamına integrasyonun kolaylaştırılması için teknik alt yapının ön şart olduğu ise ortak görüş olarak belirdi.
2011-2012 yılları arasında 3 okuldaki 18 öğretmenle yapılan görüşmeler sonunda, 18 öğretmenin haftada en az bir kez bilgisayar kullandığı anlaşıldı. Araştırmada, eğitim alanları birbirilerinden farklı olan öğretmenler yer aldı.
Öğretmenler,araştırmada tabletlere adaptasyon süreci hakkında bilgi sundu. Bir öğretmen, ‘okuldaki iPad’lerden birini aldım ve yılbaşı tatilinde alışmaya çalıştım’ şeklinde görüş belirtirken bazı öğretmenlerin daha önce hiç tablet kullanmadığı da belirtildi.
Yüzde 33’ü olumsuz ve şüpheli olarak yaklaşıyor
Görüşmeye katılan öğretmenlerin yaklaşık yüzde 55’i tableti yararlı ve çağdaş bir adım olarak görürken; yüzde 33’ü bu teknolojinin kullanımına olumsuz ve şüpheli yaklaşıyor.
Tablet kullanımını olumlu gören öğretmenlerden biri ‘tabletlerle eğitim kalitesinin daha yüksek bir seviyeye geleceğine inandığını, yabancı diller için iyi ugulamaları bulunduğunu’ belirtti.
Bir diğer öğretmen ise öğrecilerin bu teknolojiyle eğitime daha iyi odaklanabildiğini ifade etti. Tabletlere şüpheli yaklaşan öğretmenlerden biri ‘program ve teknik altyapının çok iyi çalışmadığını’ ifade ederken; hayal kırıklığına uğrayan bir diğer öğretmen de ‘tabletlere ilk başta çok olumlu yaklaştığını ancak iş arkadaşlarının çalışma yüküne bakınca olayın tersine döndüğünü’ söyledi.
’Eğitim şart’
‘Computers in Human Behavior’ dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, öğretmenlerin çoğu, tabletlerin kullanımı için desteğe ihtiyaç olduğunu belirtti. Sınıf ortamına integrasyonun kolaylaştırılması için teknik alt yapının ön şart olduğu ise ortak görüş olarak belirdi.
Çalışmadaki 47 yaşındaki bir öğretmen ‘teknolojiyle çok ilgilenmediğini, kendisinin bu teknoloji anlaması için bir eğitime ihtiyaç duyduğunu’ belirtti. Teknolojiyle arasının iyi olmadığını söyleyen 37 yaşındaki bir diğer öğretmen ise, “Bu süreçte bir kurs şart. Ben kendimi geliştirmeye çalıştırsam da limitlerim var. Pratikleri daha kolay yapacakken bilmediğimden yapamıyorum. Giriş dersi olsa genel kapsamı ile bilgi edinebiliriz” dedi.
Çalışmayı yürüten eğitim bilimleri uzmanları, bu teknolojinin ne kadar yararlı olsa da başarının öğretmenlerin bu teknolojiyi kabullenmesine, kullanabilmesine ve bu teknolojiyi sınıf ortamına entegre etmesine bağlı olduğunu belirtti. Öğretmenlerin daha uzun sürede daha iyi eğitilmesi ile bu teknolojinin öğrencilere daha yararlı olabileceğini de ekledi.
Araştırma, tabletli eğitimi öğretmenlerin gözünden anlatan ilk çalışma olmasıyla da ayrı bir öneme sahip.
Kaynak NTV
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, öğretmenler tabletle yapılan eğitimi yararlı ve çağdaş bir adım olarak görse de öğretmenlerin önemli bir kısmı bu teknolojiyi ‘olumsuz ve şüpheli’ olarak görüyor.
Almanya’da yapılan araştırmada, tabletle eğitim için öğretmenlerin bir kısmı olumlu görüş bildirse de ankete katılan öğretmenlerin yüzde 33'lük kısmı tabletle eğitimin "olumsuz ve şüpheli" olduğunu düşünüyor.
‘Computers in Human Behavior’ dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, öğretmenlerin çoğu, tabletlerin kullanımı için desteğe ihtiyaç olduğunu belirtti. Sınıf ortamına integrasyonun kolaylaştırılması için teknik alt yapının ön şart olduğu ise ortak görüş olarak belirdi.
2011-2012 yılları arasında 3 okuldaki 18 öğretmenle yapılan görüşmeler sonunda, 18 öğretmenin haftada en az bir kez bilgisayar kullandığı anlaşıldı. Araştırmada, eğitim alanları birbirilerinden farklı olan öğretmenler yer aldı.
Öğretmenler,araştırmada tabletlere adaptasyon süreci hakkında bilgi sundu. Bir öğretmen, ‘okuldaki iPad’lerden birini aldım ve yılbaşı tatilinde alışmaya çalıştım’ şeklinde görüş belirtirken bazı öğretmenlerin daha önce hiç tablet kullanmadığı da belirtildi.
Yüzde 33’ü olumsuz ve şüpheli olarak yaklaşıyor
Görüşmeye katılan öğretmenlerin yaklaşık yüzde 55’i tableti yararlı ve çağdaş bir adım olarak görürken; yüzde 33’ü bu teknolojinin kullanımına olumsuz ve şüpheli yaklaşıyor.
Tablet kullanımını olumlu gören öğretmenlerden biri ‘tabletlerle eğitim kalitesinin daha yüksek bir seviyeye geleceğine inandığını, yabancı diller için iyi ugulamaları bulunduğunu’ belirtti.
Bir diğer öğretmen ise öğrecilerin bu teknolojiyle eğitime daha iyi odaklanabildiğini ifade etti. Tabletlere şüpheli yaklaşan öğretmenlerden biri ‘program ve teknik altyapının çok iyi çalışmadığını’ ifade ederken; hayal kırıklığına uğrayan bir diğer öğretmen de ‘tabletlere ilk başta çok olumlu yaklaştığını ancak iş arkadaşlarının çalışma yüküne bakınca olayın tersine döndüğünü’ söyledi.
’Eğitim şart’
‘Computers in Human Behavior’ dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, öğretmenlerin çoğu, tabletlerin kullanımı için desteğe ihtiyaç olduğunu belirtti. Sınıf ortamına integrasyonun kolaylaştırılması için teknik alt yapının ön şart olduğu ise ortak görüş olarak belirdi.
Çalışmadaki 47 yaşındaki bir öğretmen ‘teknolojiyle çok ilgilenmediğini, kendisinin bu teknoloji anlaması için bir eğitime ihtiyaç duyduğunu’ belirtti. Teknolojiyle arasının iyi olmadığını söyleyen 37 yaşındaki bir diğer öğretmen ise, “Bu süreçte bir kurs şart. Ben kendimi geliştirmeye çalıştırsam da limitlerim var. Pratikleri daha kolay yapacakken bilmediğimden yapamıyorum. Giriş dersi olsa genel kapsamı ile bilgi edinebiliriz” dedi.
Çalışmayı yürüten eğitim bilimleri uzmanları, bu teknolojinin ne kadar yararlı olsa da başarının öğretmenlerin bu teknolojiyi kabullenmesine, kullanabilmesine ve bu teknolojiyi sınıf ortamına entegre etmesine bağlı olduğunu belirtti. Öğretmenlerin daha uzun sürede daha iyi eğitilmesi ile bu teknolojinin öğrencilere daha yararlı olabileceğini de ekledi.
Araştırma, tabletli eğitimi öğretmenlerin gözünden anlatan ilk çalışma olmasıyla da ayrı bir öneme sahip.
Kaynak NTV
Son Güncelleme: Pazartesi, 08 Nisan 2013 14:31
Gösterim: 2615
Bugüne kadar hep okul olmadığı için öğrenciler mağdur olurdu. Bu kez durum tersine döndü. Batman’ın Çakıllı Köyü’nde okul var fakat öğrenci yok.
Batman'da bazı köylerde, okul olmadığı için öğrenciler yatılı ya da taşımalı olarak eğitimlerini sürdürme zorunda kalırken, Çakıllı köyünde tersi bir durum yaşanıyor.
Köyde okul var, ancak öğrenci yok. Köydeki ailelerin çoğunun çocuklarını Batman merkez ve ilçelerinde okutmaları nedeniyle köydeki okulda yıllardır eğitim öğretim yapılmıyor.
Beşiri ilçesi Çakıllı Köyü İlköğretim Okulu, öğrencisi olmadığı için yıllardır atıl durumda bekliyor. Köydeki ailelerin çoğunun çocukları Batman merkez ve ilçelerinde okuduğu için köyde hiç çocuk yok. Daha önce müdür ve öğretmenler odası olarak kullanılan kısmında şu an bir aile yaşıyor.
Okulun yaklaşık 12 yıldır boş olduğunu belirten Çakıllı Köyü Muhtarı Arif Demirtaş, "Okulun boş olmasının nedeni, köylünün çocuklarını Batman ve ilçelerindeki okullara kaydetmesidir. Öğrenci olmadığı için okul da kapanmıştır. Okulun daha önce müdür odası olarak kullanılan bölümüne bir aile yerleştirmişiz ki okula zarar verilmesin. Camı çerçevesi kırılmasın." dedi.
Şu an atıl durumda olan okulun nasıl değerlendirileceği konusunda bir fikrinin olmadığını söyleyen Demirtaş, köyde birinin evi yıkılsa, evsiz kalsa okula yerleştireceklerini ifade etti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bugüne kadar hep okul olmadığı için öğrenciler mağdur olurdu. Bu kez durum tersine döndü. Batman’ın Çakıllı Köyü’nde okul var fakat öğrenci yok.
Batman'da bazı köylerde, okul olmadığı için öğrenciler yatılı ya da taşımalı olarak eğitimlerini sürdürme zorunda kalırken, Çakıllı köyünde tersi bir durum yaşanıyor.
Köyde okul var, ancak öğrenci yok. Köydeki ailelerin çoğunun çocuklarını Batman merkez ve ilçelerinde okutmaları nedeniyle köydeki okulda yıllardır eğitim öğretim yapılmıyor.
Beşiri ilçesi Çakıllı Köyü İlköğretim Okulu, öğrencisi olmadığı için yıllardır atıl durumda bekliyor. Köydeki ailelerin çoğunun çocukları Batman merkez ve ilçelerinde okuduğu için köyde hiç çocuk yok. Daha önce müdür ve öğretmenler odası olarak kullanılan kısmında şu an bir aile yaşıyor.
Okulun yaklaşık 12 yıldır boş olduğunu belirten Çakıllı Köyü Muhtarı Arif Demirtaş, "Okulun boş olmasının nedeni, köylünün çocuklarını Batman ve ilçelerindeki okullara kaydetmesidir. Öğrenci olmadığı için okul da kapanmıştır. Okulun daha önce müdür odası olarak kullanılan bölümüne bir aile yerleştirmişiz ki okula zarar verilmesin. Camı çerçevesi kırılmasın." dedi.
Şu an atıl durumda olan okulun nasıl değerlendirileceği konusunda bir fikrinin olmadığını söyleyen Demirtaş, köyde birinin evi yıkılsa, evsiz kalsa okula yerleştireceklerini ifade etti.
Son Güncelleme: Salı, 09 Nisan 2013 16:19
Gösterim: 1734
Çocuk gelişimi ve psikolojisi kitapları yazarı Dr. Erdal Atabek, çocuklara sorumluluk vermenin onlara özgüven kazandıracağını belirterek, "Özgüvenini kazanan çocuklar hayatın her alanında öne çıkar ve başarıya ulaşır" dedi
Okan Koleji tarafından düzenlenen “Ergen ve Çocuk Psikolojisi” konferansında ebeveynlerle bir araya gelen çocuk gelişimi ve psikolojisi kitapları yazarı Dr. Erdal Atabek, “Başarıyı tetikleyen şey baskı değil, yapıcı ve motive edici konuşmalardır. Bunun için de çocuklarınızla sağlıklı iletişim kurmalısınız” dedi. Yeni neslin teknolojiyle iç içe olmasının sakıncalarını anlatan Atabek, “Gelişme çağında teknolojik ürünlerle uğraşan çocuklar doğadan ve asıl yaşamdan uzaklaşıyor. Bu, çocuklarımız için büyük bir tehlike” diye konuştu.
Öğrencilerini, dünyanın en büyük eğitim kurumlarıyla yaptığı uluslararası işbirlikleri ve dünya standartlarındaki eğitim programlarıyla yetiştiren Okan Koleji, anne ve babalara da destek oluyor. Okan Koleji’nde ücretsiz düzenlenen kişisel gelişim ve çocuk psikolojisi ile ilgili konferans ve seminerlere katılan veliler, kendilerini geliştirerek çocuklarının yaşamlarında ve eğitim hayatında daha başarılı olmaları için neler yapmaları gerektiğini öğreniyorlar.
“Kendi idealleriniz doğrultusunda yönlendirmeyin”
Okan Koleji’nde düzenlenen “Ergen ve Çocuk Psikolojisi” konferansına katılan Dr. Erdal Atabek, anne ve babalara çeşitli tavsiyelerde bulundu. Çocukların ebeveynlerinin idealleri doğrultusunda değil kendi istekleri doğrultusunda yönlendirilmesi gerektiğini belirten Atabek, çatışmadan kurulan sağlıklı iletişimin çocukların geleceğini doğrudan olumlu etkilediğini söyledi. Çocuklara iyi bir eğitim vererek sorumluluk bilincinin yanında, sevgi ve saygının da öğretilmesi gerektiğini belirten Atabek, globalleşen dünya düzeninde geleceğin insanının dünya kültürünü bilen, birden fazla dil konuşup iletişim kurabilen insanlar olacağını belirtti. Atabek, “Okan Koleji’nin misyonundan çok etkilendim. Eğitim programları ve kişisel gelişim çalışmalarının yanısıra doğa içerisindeki kampüsünün öğrenciler için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
“Çocuklarınıza sorumluluk verin”
Çocuklara sorumluluk vermenin onlara özgüven kazandıracağını belirten Dr. Erdal Atabek şunları söyledi: “Çocuklarımızın yapması gerekenleri anne babaların yapması kısa vadede yarar sağlar. Ancak bu, uzun vadede çocuklarımızın gelişimine zarar verir. Bu nedenle çocuklarınızın da sorumluluk almasını sağlayın, onları teşvik edin. Kendi başlarına da bazı şeyleri yapabileceklerini öğrensin ve bunun gururunu yaşasınlar. Özgüvenini kazanan çocuklar hayatın her alanında öne çıkar ve başarıya ulaşır.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Çocuk gelişimi ve psikolojisi kitapları yazarı Dr. Erdal Atabek, çocuklara sorumluluk vermenin onlara özgüven kazandıracağını belirterek, "Özgüvenini kazanan çocuklar hayatın her alanında öne çıkar ve başarıya ulaşır" dedi
Okan Koleji tarafından düzenlenen “Ergen ve Çocuk Psikolojisi” konferansında ebeveynlerle bir araya gelen çocuk gelişimi ve psikolojisi kitapları yazarı Dr. Erdal Atabek, “Başarıyı tetikleyen şey baskı değil, yapıcı ve motive edici konuşmalardır. Bunun için de çocuklarınızla sağlıklı iletişim kurmalısınız” dedi. Yeni neslin teknolojiyle iç içe olmasının sakıncalarını anlatan Atabek, “Gelişme çağında teknolojik ürünlerle uğraşan çocuklar doğadan ve asıl yaşamdan uzaklaşıyor. Bu, çocuklarımız için büyük bir tehlike” diye konuştu.
Öğrencilerini, dünyanın en büyük eğitim kurumlarıyla yaptığı uluslararası işbirlikleri ve dünya standartlarındaki eğitim programlarıyla yetiştiren Okan Koleji, anne ve babalara da destek oluyor. Okan Koleji’nde ücretsiz düzenlenen kişisel gelişim ve çocuk psikolojisi ile ilgili konferans ve seminerlere katılan veliler, kendilerini geliştirerek çocuklarının yaşamlarında ve eğitim hayatında daha başarılı olmaları için neler yapmaları gerektiğini öğreniyorlar.
“Kendi idealleriniz doğrultusunda yönlendirmeyin”
Okan Koleji’nde düzenlenen “Ergen ve Çocuk Psikolojisi” konferansına katılan Dr. Erdal Atabek, anne ve babalara çeşitli tavsiyelerde bulundu. Çocukların ebeveynlerinin idealleri doğrultusunda değil kendi istekleri doğrultusunda yönlendirilmesi gerektiğini belirten Atabek, çatışmadan kurulan sağlıklı iletişimin çocukların geleceğini doğrudan olumlu etkilediğini söyledi. Çocuklara iyi bir eğitim vererek sorumluluk bilincinin yanında, sevgi ve saygının da öğretilmesi gerektiğini belirten Atabek, globalleşen dünya düzeninde geleceğin insanının dünya kültürünü bilen, birden fazla dil konuşup iletişim kurabilen insanlar olacağını belirtti. Atabek, “Okan Koleji’nin misyonundan çok etkilendim. Eğitim programları ve kişisel gelişim çalışmalarının yanısıra doğa içerisindeki kampüsünün öğrenciler için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
“Çocuklarınıza sorumluluk verin”
Çocuklara sorumluluk vermenin onlara özgüven kazandıracağını belirten Dr. Erdal Atabek şunları söyledi: “Çocuklarımızın yapması gerekenleri anne babaların yapması kısa vadede yarar sağlar. Ancak bu, uzun vadede çocuklarımızın gelişimine zarar verir. Bu nedenle çocuklarınızın da sorumluluk almasını sağlayın, onları teşvik edin. Kendi başlarına da bazı şeyleri yapabileceklerini öğrensin ve bunun gururunu yaşasınlar. Özgüvenini kazanan çocuklar hayatın her alanında öne çıkar ve başarıya ulaşır.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 08 Nisan 2013 14:23
Gösterim: 2082