Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması teklifine yönelik eleştirilere cevap geldi.
Eleştiriler için "Geriye dönüp bakılsın ve kız çocuklarının okula gönderilmesi konusunda yaptığımız çalışmalar göz önünde bulundurulsun" diyen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, uzun vadede seçme esasla sınavların da kaldırılacağı müjdesini verdi.
"Bazı Tereddütler İdiolojik"
Bakan Dinçer, Antalya'daki Mesleki ve Teknik Eğitim Çalıştayı sonrası, tartışılan yasa teklifine açıklık getirdi.
Yeni eğitim sistemi teklifi ile ilgili "geriye gidiş" eleştirisine cevap veren Dinçer, “Kamuoyundan gelen tereddütler var. Bunun bazısı ideolojik tereddütlerdir" dedi.
Dinçer, şöyle konuştu:
“Bu zamana kadar yaptıklarımızı inkar edip, başka bir şeyi yapmayı asla düşünmeyiz. Bu sebeple bakıldığında lütfen geriye dönüp bakılsın ve orada kız çocuklarının okullaşması ile ilgili yapılan çabaları göz önünde bulundursunlar ve bundan sonra yapacaklarımızı da o gözle değerlendirsinler. Kanun esas itibariyle Türk eğitim sisteminin katılığını gideren bir altyapı oluşturuluyor.”
Sert eleştirilerde bulunan TÜSİAD'a da seslenen Bakan Ömer Dinçer, “TÜSİAD cevap versin. Dünyada kesintisiz eğitimi uygulayan kaç tane ülke var? Değerlendirme yapsınlar. Ama pek çok ülkesinde birbirinden farklı kesintili uygulama varken Türkiye’de kesintili eğitime geçecek olmanın bu kadar eğitim sistemini alt üst edeceğine dair değerlendirmenin ne kadar doğru olduğunu siz takdir edin” dedi.
“Okul Öncesi Eğitimin Zorunlu Olmasında Tereddüt Yok”
Eleştirilerden biri de sistemde okul öncesi eğitimin yer almıyor olmasıydı.
Dincer, bu konuda, “Okul öncesi eğitimde yaşta yüzde 100'e 2013 için hedeflemiş durumdayız. 2011'e kadar bu oran yüzde 67'lerdeydi. Şimdi yüzde 72 civarında hızla o konuda ilerliyoruz. Bu yıl yatırımların önemli miktarına okul öncesine ayırdık. Güven verecekse okul öncesi eğitimin de zorunla olması konusunda hiç bir tereddüt yok, eklenebilir" diye konuştu.
Dinçer’den “Sınavları Kaldırma” Müjde
Milli Eğitim Bakanı Dinçer'in bir de müjde verdi.
Dinçer, “Türkiye'de uzun vadede, seçme esaslı sınavları kaldırmak istiyoruz. Öğrencileri seçme esaslı sınav sisteminin gözden geçirilmesi çalışmalarını yapıyorum. Öğrencilerin bir üst sınava geçmek için seçileceği sınavların gözden geçirilmesi kanaatini taşıyorum” dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması teklifine yönelik eleştirilere cevap geldi.
Eleştiriler için "Geriye dönüp bakılsın ve kız çocuklarının okula gönderilmesi konusunda yaptığımız çalışmalar göz önünde bulundurulsun" diyen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, uzun vadede seçme esasla sınavların da kaldırılacağı müjdesini verdi.
"Bazı Tereddütler İdiolojik"
Bakan Dinçer, Antalya'daki Mesleki ve Teknik Eğitim Çalıştayı sonrası, tartışılan yasa teklifine açıklık getirdi.
Yeni eğitim sistemi teklifi ile ilgili "geriye gidiş" eleştirisine cevap veren Dinçer, “Kamuoyundan gelen tereddütler var. Bunun bazısı ideolojik tereddütlerdir" dedi.
Dinçer, şöyle konuştu:
“Bu zamana kadar yaptıklarımızı inkar edip, başka bir şeyi yapmayı asla düşünmeyiz. Bu sebeple bakıldığında lütfen geriye dönüp bakılsın ve orada kız çocuklarının okullaşması ile ilgili yapılan çabaları göz önünde bulundursunlar ve bundan sonra yapacaklarımızı da o gözle değerlendirsinler. Kanun esas itibariyle Türk eğitim sisteminin katılığını gideren bir altyapı oluşturuluyor.”
Sert eleştirilerde bulunan TÜSİAD'a da seslenen Bakan Ömer Dinçer, “TÜSİAD cevap versin. Dünyada kesintisiz eğitimi uygulayan kaç tane ülke var? Değerlendirme yapsınlar. Ama pek çok ülkesinde birbirinden farklı kesintili uygulama varken Türkiye’de kesintili eğitime geçecek olmanın bu kadar eğitim sistemini alt üst edeceğine dair değerlendirmenin ne kadar doğru olduğunu siz takdir edin” dedi.
“Okul Öncesi Eğitimin Zorunlu Olmasında Tereddüt Yok”
Eleştirilerden biri de sistemde okul öncesi eğitimin yer almıyor olmasıydı.
Dincer, bu konuda, “Okul öncesi eğitimde yaşta yüzde 100'e 2013 için hedeflemiş durumdayız. 2011'e kadar bu oran yüzde 67'lerdeydi. Şimdi yüzde 72 civarında hızla o konuda ilerliyoruz. Bu yıl yatırımların önemli miktarına okul öncesine ayırdık. Güven verecekse okul öncesi eğitimin de zorunla olması konusunda hiç bir tereddüt yok, eklenebilir" diye konuştu.
Dinçer’den “Sınavları Kaldırma” Müjde
Milli Eğitim Bakanı Dinçer'in bir de müjde verdi.
Dinçer, “Türkiye'de uzun vadede, seçme esaslı sınavları kaldırmak istiyoruz. Öğrencileri seçme esaslı sınav sisteminin gözden geçirilmesi çalışmalarını yapıyorum. Öğrencilerin bir üst sınava geçmek için seçileceği sınavların gözden geçirilmesi kanaatini taşıyorum” dedi.
Son Güncelleme: Pazar, 26 Şubat 2012 22:15
Gösterim: 2010
Görev yaptığı dönemde maaşından konut edindirme yardımı kesilen memura müjdeli haber.
İstanbul 6. İdare Mahkemesi'nden, memura KEY müjdesi geldi. Görev yaptığı dönemde maaşından konut edindirme yardımı (KEY) kesilen, ancak devletin yayınladığı listede adı yer almayan memur hukuk mücadelesini kazandı. Örnek teşkil edecek kararda, İstanbul 6. İdare Mahkemesi KEY kesintine ilişkin ilan edilen listede ismi yer almayan memura KEY yardımının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verdi.
Edinilen bilgiye göre, Türk Sağlık-Sen'in açtığı dava sonucunda mahkeme KEY ödeme listesinde adı bulunmayan memura KEY ödemesi yapılmasına karar verdi.
Türk Sağlık-Sen tarafından İstanbul'da görev yapan sendika üyesi bir memurun KEY listesinde adının bulunmaması üzerine dava açıldı. İstanbul 6. İdare Mahkemesinde açılan davada Sağlık Bakanlığı'nın memurun ismini bildirmemesi işleminin iptali ve yoksun kaldığı KEY ödemesinin yasal faizi ile ödenmesi talep edildi.
Davayı görüşen mahkeme verdiği kararda idarenin 1991-1995 yılları arasında memurun maaşından KEY kesintisi yapmasına karşın memurun ismi ile yapılan kesinti miktarının Türkiye Emlak Anonim Şirketine bildirilmediğini belirtti. Yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı idarenin kamu hizmetinin işlemesinde kusurlu olduğunun açık olduğuna dikkat çekildi.
"KEY ÖDEMESİ, YASAL FAİZİYLE MEMURA ÖDENECEK"
Mahkemenin verdiği kararda KEY ödemelerine ilişkin Kanunda hak sahiplerine ilişkin listelerin bildirilmemesi, mükerrer veya yanlış bildirilmesi durumunda kurum ve kuruluşların hak sahiplerine karşı sorumlu olduğunun düzenlendiği hatırlatıldı.
Mahkeme kararında, memurun idarede KEY kesintilerinin iadesinin istendiği yaptığı başvurunun reddedilmesinin hukuka uyarlılığının olmadığına hükmetti. Mahkeme memura KEY ödemesinin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verdi. Dava aynı zamanda çalıştığı dönemde maaşından KEY kesintisi yapılan, ancak listede adı yer almadığı için bu yardımdan mahrum kalan hak sahipleri için de örnek teşkil ediyor.
"KEY LİSTELERİ MAĞDURİYETLERE YOL AÇTI"
Kazanılan dava ile ilgili bir değerlendirmede bulunan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci "KEY listeleri mağduriyetlere yol açtı. Kesinti yapıldığı halde KEY listesinde adını göremeyen birçok memur mağdur edildi. Türk Sağlık-Sen olarak biz bu haksızlıkların önüne geçmek için hak ettiği halde KEY ödemesi alamayan veya eksik alanlar için örnek dilekçeler hazırlamıştık. Hukuki yardım sağlamıştık. KEY mağduru olan üyemiz adına açtığımız bu davada haksızlığa dur denilmesini sağladık. KEY mağdurlarını sevindiren bir kazanıma imza attık. Umarız KEY mağduriyetleri artık son bulur" dedi
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Görev yaptığı dönemde maaşından konut edindirme yardımı kesilen memura müjdeli haber.
İstanbul 6. İdare Mahkemesi'nden, memura KEY müjdesi geldi. Görev yaptığı dönemde maaşından konut edindirme yardımı (KEY) kesilen, ancak devletin yayınladığı listede adı yer almayan memur hukuk mücadelesini kazandı. Örnek teşkil edecek kararda, İstanbul 6. İdare Mahkemesi KEY kesintine ilişkin ilan edilen listede ismi yer almayan memura KEY yardımının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verdi.
Edinilen bilgiye göre, Türk Sağlık-Sen'in açtığı dava sonucunda mahkeme KEY ödeme listesinde adı bulunmayan memura KEY ödemesi yapılmasına karar verdi.
Türk Sağlık-Sen tarafından İstanbul'da görev yapan sendika üyesi bir memurun KEY listesinde adının bulunmaması üzerine dava açıldı. İstanbul 6. İdare Mahkemesinde açılan davada Sağlık Bakanlığı'nın memurun ismini bildirmemesi işleminin iptali ve yoksun kaldığı KEY ödemesinin yasal faizi ile ödenmesi talep edildi.
Davayı görüşen mahkeme verdiği kararda idarenin 1991-1995 yılları arasında memurun maaşından KEY kesintisi yapmasına karşın memurun ismi ile yapılan kesinti miktarının Türkiye Emlak Anonim Şirketine bildirilmediğini belirtti. Yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı idarenin kamu hizmetinin işlemesinde kusurlu olduğunun açık olduğuna dikkat çekildi.
"KEY ÖDEMESİ, YASAL FAİZİYLE MEMURA ÖDENECEK"
Mahkemenin verdiği kararda KEY ödemelerine ilişkin Kanunda hak sahiplerine ilişkin listelerin bildirilmemesi, mükerrer veya yanlış bildirilmesi durumunda kurum ve kuruluşların hak sahiplerine karşı sorumlu olduğunun düzenlendiği hatırlatıldı.
Mahkeme kararında, memurun idarede KEY kesintilerinin iadesinin istendiği yaptığı başvurunun reddedilmesinin hukuka uyarlılığının olmadığına hükmetti. Mahkeme memura KEY ödemesinin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verdi. Dava aynı zamanda çalıştığı dönemde maaşından KEY kesintisi yapılan, ancak listede adı yer almadığı için bu yardımdan mahrum kalan hak sahipleri için de örnek teşkil ediyor.
"KEY LİSTELERİ MAĞDURİYETLERE YOL AÇTI"
Kazanılan dava ile ilgili bir değerlendirmede bulunan Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci "KEY listeleri mağduriyetlere yol açtı. Kesinti yapıldığı halde KEY listesinde adını göremeyen birçok memur mağdur edildi. Türk Sağlık-Sen olarak biz bu haksızlıkların önüne geçmek için hak ettiği halde KEY ödemesi alamayan veya eksik alanlar için örnek dilekçeler hazırlamıştık. Hukuki yardım sağlamıştık. KEY mağduru olan üyemiz adına açtığımız bu davada haksızlığa dur denilmesini sağladık. KEY mağdurlarını sevindiren bir kazanıma imza attık. Umarız KEY mağduriyetleri artık son bulur" dedi
Son Güncelleme: Pazar, 26 Şubat 2012 21:11
Gösterim: 2101
Devlet, İşkur kanalı ile 42 ayrı meslek dalında 90 kurs düzenleyerek, bu yıl 10 bin kişiyi iş sahibi yapacak.
Teorik eğitimler fabrika ve atölyelerde yapılacak. Tüm dünya işsizlik sorunu ile uğraşırken, Türkiye'de, bu alanda önemli çalışmalar yapılıyor. Bu kapsamda, İşkur bünyesinde doğrudan ihtiyaca yönelik kurslar açılacak ve yapılacak eğitimler uzman kişiler tarafından verilecek. İhtiyaca yönelik açılan kurslarda pratik eğitimler fabrika, atölye, hastane, okul, çağrı merkezleri ve lokanta gibi doğrudan eğitimi alınan işkolunun tesislerinde yapılacak.
Çeşitlilik artacak
Yıl içinde açılan kurslarda iş dünyasının istihdam ihtiyacı esas olacak. Bu yılın ilk kursları arasında CNC freze tezgahı operatörü, çağrı merkezi görevlisi, dikiş makinesi operatörü, hasta kabul görevlisi gibi meslek dalları bulunuyor. Meslek sayısının ise yıl içinde ihtiyaca yönelik olarak artırılması öngörülüyor. Bu yılın ilk kursları 13 ilde 40 ayrı dalda açılacak. İstihdam garantili kursların sayısı şimdilik 90 civarında. En çok kursun açılacağı il İstanbul olarak görünüyor. İstanbul'u Adana, Gaziantep ve Samsun izliyor. Kurslara katılanların günlük ihtiyaçlarını gidermeleri için günlük 15 lira para veriliyor. Eğitimlerin süresi ise en az 60 en çok 600 saat olarak değişiyor.
Maaş 2 bine çıkıyor
2011 yılı içinde toplam 191 kurs düzenlendi. Bu kurslarda 8 bin 703 kişiye eğitim verildi. Bu yıl içinde düzenlenecek kurslar sonucunda en az 10 bin kişinin eğitileceği hesaplanıyor. Geçen yıl eğitim alan kursiyerlerin şu an yüzde 50'si istihdama katılmış durumda. Bu yıl eğitilecek kursiyerlerin ise yüzde 70'inin istihdama katılması bekleniyor. Eğitim alan kişilerin 700- 2 bin lira arası maaşla işe başlaması bekleniyor.
İşverene prim desteği
İşsizlikle mücadelede atılan adımların devamlılığını sağlamak için iş dünyasına sigorta isveren payı desteği de veriliyor. İşkur eğitimlerinden birini tamamlayan kursiyeri işe alan işyeri, kursiyer için ödenecek sigorta işveren payını 42 ay boyunca ödemiyor. Ödemeyi işveren adına İşkur yapıyor.
İşverenler destekliyor
Bu tür kursları iş dünyası da destekliyor. Türkiye İş Makineleri Derneği Başkanı Cüneyit Divriş, Takım Tezgahları Sanayici ve İşadamları Başkanı Dr. Erdal Gamsız ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin yakın zamanda böyle bir kurs hazırlıkları içinde olduklarını söyledi. Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci'de konuya ilişkin çözümü endüstri meslek liseleri açarak bulduklarını dile getirdi.
Meslek danışmanları martta işbaşı yapıyor
BUGÜN'e açıklamalar yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de, bu yıl aktif işgücü programlarına yaklaşık 1,5 milyar lira kaynak ayırdıklarını belirterek, şunları söyledi: "Toplum Yararına Çalışma Projesi'yle son 3 yılda 147 bin kişiye istihdam sağladık. İş arayanla işçi arayan arasında köprü vazifesi görecek olan 2 bin iş ve meslek danışmanı mart ayında göreve başlayacak. İş dünyasının aktörleriyle birlikte 651 meslek standardı belirlendi ve 225 tanesi yürürlüğe girdi. Eylem Planı çerçevesinde 38 tedbirden 24'ünü devreye soktuk diğerlerini de devreye alacağız."
Emine ACAR
Bugün
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Devlet, İşkur kanalı ile 42 ayrı meslek dalında 90 kurs düzenleyerek, bu yıl 10 bin kişiyi iş sahibi yapacak.
Teorik eğitimler fabrika ve atölyelerde yapılacak. Tüm dünya işsizlik sorunu ile uğraşırken, Türkiye'de, bu alanda önemli çalışmalar yapılıyor. Bu kapsamda, İşkur bünyesinde doğrudan ihtiyaca yönelik kurslar açılacak ve yapılacak eğitimler uzman kişiler tarafından verilecek. İhtiyaca yönelik açılan kurslarda pratik eğitimler fabrika, atölye, hastane, okul, çağrı merkezleri ve lokanta gibi doğrudan eğitimi alınan işkolunun tesislerinde yapılacak.
Çeşitlilik artacak
Yıl içinde açılan kurslarda iş dünyasının istihdam ihtiyacı esas olacak. Bu yılın ilk kursları arasında CNC freze tezgahı operatörü, çağrı merkezi görevlisi, dikiş makinesi operatörü, hasta kabul görevlisi gibi meslek dalları bulunuyor. Meslek sayısının ise yıl içinde ihtiyaca yönelik olarak artırılması öngörülüyor. Bu yılın ilk kursları 13 ilde 40 ayrı dalda açılacak. İstihdam garantili kursların sayısı şimdilik 90 civarında. En çok kursun açılacağı il İstanbul olarak görünüyor. İstanbul'u Adana, Gaziantep ve Samsun izliyor. Kurslara katılanların günlük ihtiyaçlarını gidermeleri için günlük 15 lira para veriliyor. Eğitimlerin süresi ise en az 60 en çok 600 saat olarak değişiyor.
Maaş 2 bine çıkıyor
2011 yılı içinde toplam 191 kurs düzenlendi. Bu kurslarda 8 bin 703 kişiye eğitim verildi. Bu yıl içinde düzenlenecek kurslar sonucunda en az 10 bin kişinin eğitileceği hesaplanıyor. Geçen yıl eğitim alan kursiyerlerin şu an yüzde 50'si istihdama katılmış durumda. Bu yıl eğitilecek kursiyerlerin ise yüzde 70'inin istihdama katılması bekleniyor. Eğitim alan kişilerin 700- 2 bin lira arası maaşla işe başlaması bekleniyor.
İşverene prim desteği
İşsizlikle mücadelede atılan adımların devamlılığını sağlamak için iş dünyasına sigorta isveren payı desteği de veriliyor. İşkur eğitimlerinden birini tamamlayan kursiyeri işe alan işyeri, kursiyer için ödenecek sigorta işveren payını 42 ay boyunca ödemiyor. Ödemeyi işveren adına İşkur yapıyor.
İşverenler destekliyor
Bu tür kursları iş dünyası da destekliyor. Türkiye İş Makineleri Derneği Başkanı Cüneyit Divriş, Takım Tezgahları Sanayici ve İşadamları Başkanı Dr. Erdal Gamsız ve Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin yakın zamanda böyle bir kurs hazırlıkları içinde olduklarını söyledi. Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci'de konuya ilişkin çözümü endüstri meslek liseleri açarak bulduklarını dile getirdi.
Meslek danışmanları martta işbaşı yapıyor
BUGÜN'e açıklamalar yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de, bu yıl aktif işgücü programlarına yaklaşık 1,5 milyar lira kaynak ayırdıklarını belirterek, şunları söyledi: "Toplum Yararına Çalışma Projesi'yle son 3 yılda 147 bin kişiye istihdam sağladık. İş arayanla işçi arayan arasında köprü vazifesi görecek olan 2 bin iş ve meslek danışmanı mart ayında göreve başlayacak. İş dünyasının aktörleriyle birlikte 651 meslek standardı belirlendi ve 225 tanesi yürürlüğe girdi. Eylem Planı çerçevesinde 38 tedbirden 24'ünü devreye soktuk diğerlerini de devreye alacağız."
Emine ACAR
Bugün
Son Güncelleme: Pazar, 26 Şubat 2012 14:02
Gösterim: 5418
NEDİR BU 4 + 4 + 4 ?
Padişahın biri, bilgeliğine çok güvendiği için;
- Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim! Demiş.
Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü!
- Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, Arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii…
- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!
- Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii…
- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir…
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün Keloğlan gelmiş;
- Padişahım, sen benim babamdan bir küp dolusu altını borç almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde..!
***
Bu kesintili-kesintisiz eğitim meselesi öyle bir yalan ve işi öyle noktaya getirdiler ki, bu iş doğrudur dersen, eğitim sisteminin felç olmasına çanak tutup “cehalete yandaş” olursun. Yanlıştır dersen “imam hatiplere karşı bir gavur” damgası yersin.
Keloğlan hikâyesi gibi… Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık pozisyonuna getiriyorlar milleti.
Aslında 4+4+4 garabetini ortaya atanlar da bunun saçma ve uygulanamayacak bir sistem olduğunu biliyorlar. Fakat işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk gibi milletin gerçek gündemi yerine kendilerinin yarattığı suni gündemle milleti oyalayıp, üstüne bir de “Biz aslında imam hatiplerin önünü açacaktık ama AKP karşıtları engel oldu” mağduriyetiyle siyasi rant elde etmek söz konusu ise, bunun gibi saçmalıkları gündeme getirmek katmerli keyif olsa gerek.
Bu 4+4+4 için kamuoyuna sunulan gerekçeler kısaca şunlardır.
-8 yıllık kesintisiz eğitim çok uzundur.
-İlkokul öğrencileriyle ortaokul öğrencilerinin aynı ortamda ders yapması sorunlar yaratmaktadır.
-8 yıllık kesintisiz eğitimle çocukların mesleğe yöneltilmesinde geç kalınmaktadır.
Bu gerekçeler sunulurken, ortaya çıkartacağı sonuçlar ise doğru dürüst irdelenmemekte, kamuoyuna sunulmamaktadır.
Sonuçları da biz irdeleyelim…
Bu yasayla zorunlu örgün eğitim pratikte sadece 4 yıla iniyor. Yasada 12 yıllık zorunlu eğitim için bir başlangıç tarihi öngörülmüyor, Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılıyor.
Bütün dünyanın tersine okulöncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamından çıkartılıyor. Bu da gariban çocuklarının “Anasınıfı” denilen okul öncesi eğitimden mahrum kalmasının önünü açıyor. İlköğretim 4+4 şeklide ikiye bölünüyor ama ikinci 4 yıllık sürede aslında fiili olarak okula devam mecburiyeti ortadan kaldırılıyor. İkinci 4 yıl için “Açık Öğretim” gibi, bu işi savunanların da ne olduğunu bilmeyip ağızlarında geveledikleri anlaşılmaz muğlak bir kavram devreye giriyor. Sözün satır arası, işin özü, ikinci dört yılda mecburi eğitimi fiili olarak ortadan kaldırıyoruz demeye getiriyorlar.
İşte bunun sonucu olarak da birçok kız çocuğumuzun ilk 4 yıldan sonra okula gönderilmemesi durumu ortaya çıkacaktır. Böylece, kız çocuklarını okula kazandıralım kampanyalarının da aslında yalan olduğu gerçeğiyle yüzleşmiş olacağız.
Başka bir konu da, ikinci 4 yılın muğlak bırakılmasının amacının “imam hatip” meselesi olduğunu kimse söylemek istemiyor. Bu amacı gizlemek için, ilk 4 yıldan sonra çocukların mesleklere yönlendirileceği söyleniyor. 10 yaşında çocukların hangi verilere göre mesleğe yönlendirilebileceğini, bunun doğru mu ve her şeyden öte 10 yaşındaki çocuğun, belki de hiç sevmeyeceği bir mesleğe yönlendirilmesinin ahlaki mi olduğunu söyleyemiyorlar. Aslında bu şekilde, Çocuk Hakları, İnsan Hakları, ILO gibi uluslararası anlaşmalara aykırı olarak çıraklığa başlama yaşının fiilen 11’e düşürüldüğü kamuoyundan gizleniyor.
Yedinci ve Sekizinci Milli Eğitim Şuralarının önerileri üzerine 1973 tarihli Temel Eğitim Kanunu’nda yasalaşan, ancak 1997′de Temel Eğitim Reformu’yla uygulamaya geçebilen zorunlu sekiz yıllık temel eğitim, Türkiye’nin gelişimine çok büyük katkıda bulundu. 6-13 yaş grubu için okullaşma oranı, 1997-98′de % 85 iken 2010-2011′de % 99′a çıktı. AKP iktidarında Milli Eğitim Bakanlığı, başta öğretim programları reformu olmak üzere sekiz yıllık temel eğitimin başarıyla hayata geçmesine dönük önemli adımlar attı. Söz konusu yasa teklifi, hem bu kazanımları riske atıyor hem de eğitim sisteminde katılımcı ve bilimsel bulgulara dayalı karar alma süreçlerinin önünü kesiyor.
Bunları görünce “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyor insan.
Bunlar bir yana, ortaya çıkacak yapısal sorunlar ise eğitimi felç edecektir. Birinci kademe eğitiminin 5 yıldan 4 yıla indirilmesi ve ikinci kademe eğitimin ise 3 yıldan 4 yıla çıkarılması öğretmen ihtiyacı konusunda iktidarın boyunu aşacak, hem öğretmenleri hem öğrencileri mağdur edecek sorunlar ortaya çıkaracaktır.
5 yılken 4 yıla indirilen ilk kademede 50.000 civarında öğretmen ve idareci boşa çıkacaktır. Bunlar, branşları ve aldıkları eğitim itibariyle sınıf öğretmeni olduklarından ikinci kademe eğitimde görevlendirilmeleri mümkün değildir. 3 yıldan 4 yıla çıkarılacak ikinci kademe eğitimde ise 50.000 civarında branş öğretmeni açığı ortaya çıkacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığının kendi verilerine göre şu anda 126.000 öğretmen açığı vardır. (Aslında gerçek rakam çok daha fazladır) Şimdi, 4+4+4 sitemi uygulamaya konulduğu gün kullanılamayacak 50.000 ilköğretim öğretmeni ve idarecisi ortaya çıkarken, acil ihtiyaç olarak da 160.000 civarında branş öğretmeni açığıyla karşı karşıya kalınacaktır. Oysa iktidar, ihtiyaç olduğu halde, yıllardır atama bekleyen öğretmenleri bile atayamamaktadır.
Birinci ve ikinci kademe öğrencilerinin aynı ortamda eğitim görmelerinin sorun yarattığını söyleyen yetkililerin, hâlihazırda yüzbinlerce derslik ve okul ihtiyacı varken, kademeleri nasıl ayrı mekânlara alacaklarını, bunu nasıl çözeceklerini düşünmek ise “delinin pösteki sayması” gibi bir şeydir.
Bütün bunlara rağmen, eğitim mutlaka kademeli hale getirilecekse, 5. sınıftan sonra Açık Öğretim gibi bir saçmalığın olmaması kaydıyla, 1+5+3+4 şeklinde, okul öncesi de dâhil 13 yıllık zorunlu eğitim olması, hem mevcut alt yapıya, hem de yıllardır geliştirilen Türk milli eğitiminin tecrübelerine, birikimine uygun olacaktır.
Mustafa KIZIKLI
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
NEDİR BU 4 + 4 + 4 ?
Padişahın biri, bilgeliğine çok güvendiği için;
- Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim! Demiş.
Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü!
- Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, Arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii…
- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!
- Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii…
- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir…
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün Keloğlan gelmiş;
- Padişahım, sen benim babamdan bir küp dolusu altını borç almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde..!
***
Bu kesintili-kesintisiz eğitim meselesi öyle bir yalan ve işi öyle noktaya getirdiler ki, bu iş doğrudur dersen, eğitim sisteminin felç olmasına çanak tutup “cehalete yandaş” olursun. Yanlıştır dersen “imam hatiplere karşı bir gavur” damgası yersin.
Keloğlan hikâyesi gibi… Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık pozisyonuna getiriyorlar milleti.
Aslında 4+4+4 garabetini ortaya atanlar da bunun saçma ve uygulanamayacak bir sistem olduğunu biliyorlar. Fakat işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk gibi milletin gerçek gündemi yerine kendilerinin yarattığı suni gündemle milleti oyalayıp, üstüne bir de “Biz aslında imam hatiplerin önünü açacaktık ama AKP karşıtları engel oldu” mağduriyetiyle siyasi rant elde etmek söz konusu ise, bunun gibi saçmalıkları gündeme getirmek katmerli keyif olsa gerek.
Bu 4+4+4 için kamuoyuna sunulan gerekçeler kısaca şunlardır.
-8 yıllık kesintisiz eğitim çok uzundur.
-İlkokul öğrencileriyle ortaokul öğrencilerinin aynı ortamda ders yapması sorunlar yaratmaktadır.
-8 yıllık kesintisiz eğitimle çocukların mesleğe yöneltilmesinde geç kalınmaktadır.
Bu gerekçeler sunulurken, ortaya çıkartacağı sonuçlar ise doğru dürüst irdelenmemekte, kamuoyuna sunulmamaktadır.
Sonuçları da biz irdeleyelim…
Bu yasayla zorunlu örgün eğitim pratikte sadece 4 yıla iniyor. Yasada 12 yıllık zorunlu eğitim için bir başlangıç tarihi öngörülmüyor, Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılıyor.
Bütün dünyanın tersine okulöncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamından çıkartılıyor. Bu da gariban çocuklarının “Anasınıfı” denilen okul öncesi eğitimden mahrum kalmasının önünü açıyor. İlköğretim 4+4 şeklide ikiye bölünüyor ama ikinci 4 yıllık sürede aslında fiili olarak okula devam mecburiyeti ortadan kaldırılıyor. İkinci 4 yıl için “Açık Öğretim” gibi, bu işi savunanların da ne olduğunu bilmeyip ağızlarında geveledikleri anlaşılmaz muğlak bir kavram devreye giriyor. Sözün satır arası, işin özü, ikinci dört yılda mecburi eğitimi fiili olarak ortadan kaldırıyoruz demeye getiriyorlar.
İşte bunun sonucu olarak da birçok kız çocuğumuzun ilk 4 yıldan sonra okula gönderilmemesi durumu ortaya çıkacaktır. Böylece, kız çocuklarını okula kazandıralım kampanyalarının da aslında yalan olduğu gerçeğiyle yüzleşmiş olacağız.
Başka bir konu da, ikinci 4 yılın muğlak bırakılmasının amacının “imam hatip” meselesi olduğunu kimse söylemek istemiyor. Bu amacı gizlemek için, ilk 4 yıldan sonra çocukların mesleklere yönlendirileceği söyleniyor. 10 yaşında çocukların hangi verilere göre mesleğe yönlendirilebileceğini, bunun doğru mu ve her şeyden öte 10 yaşındaki çocuğun, belki de hiç sevmeyeceği bir mesleğe yönlendirilmesinin ahlaki mi olduğunu söyleyemiyorlar. Aslında bu şekilde, Çocuk Hakları, İnsan Hakları, ILO gibi uluslararası anlaşmalara aykırı olarak çıraklığa başlama yaşının fiilen 11’e düşürüldüğü kamuoyundan gizleniyor.
Yedinci ve Sekizinci Milli Eğitim Şuralarının önerileri üzerine 1973 tarihli Temel Eğitim Kanunu’nda yasalaşan, ancak 1997′de Temel Eğitim Reformu’yla uygulamaya geçebilen zorunlu sekiz yıllık temel eğitim, Türkiye’nin gelişimine çok büyük katkıda bulundu. 6-13 yaş grubu için okullaşma oranı, 1997-98′de % 85 iken 2010-2011′de % 99′a çıktı. AKP iktidarında Milli Eğitim Bakanlığı, başta öğretim programları reformu olmak üzere sekiz yıllık temel eğitimin başarıyla hayata geçmesine dönük önemli adımlar attı. Söz konusu yasa teklifi, hem bu kazanımları riske atıyor hem de eğitim sisteminde katılımcı ve bilimsel bulgulara dayalı karar alma süreçlerinin önünü kesiyor.
Bunları görünce “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyor insan.
Bunlar bir yana, ortaya çıkacak yapısal sorunlar ise eğitimi felç edecektir. Birinci kademe eğitiminin 5 yıldan 4 yıla indirilmesi ve ikinci kademe eğitimin ise 3 yıldan 4 yıla çıkarılması öğretmen ihtiyacı konusunda iktidarın boyunu aşacak, hem öğretmenleri hem öğrencileri mağdur edecek sorunlar ortaya çıkaracaktır.
5 yılken 4 yıla indirilen ilk kademede 50.000 civarında öğretmen ve idareci boşa çıkacaktır. Bunlar, branşları ve aldıkları eğitim itibariyle sınıf öğretmeni olduklarından ikinci kademe eğitimde görevlendirilmeleri mümkün değildir. 3 yıldan 4 yıla çıkarılacak ikinci kademe eğitimde ise 50.000 civarında branş öğretmeni açığı ortaya çıkacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığının kendi verilerine göre şu anda 126.000 öğretmen açığı vardır. (Aslında gerçek rakam çok daha fazladır) Şimdi, 4+4+4 sitemi uygulamaya konulduğu gün kullanılamayacak 50.000 ilköğretim öğretmeni ve idarecisi ortaya çıkarken, acil ihtiyaç olarak da 160.000 civarında branş öğretmeni açığıyla karşı karşıya kalınacaktır. Oysa iktidar, ihtiyaç olduğu halde, yıllardır atama bekleyen öğretmenleri bile atayamamaktadır.
Birinci ve ikinci kademe öğrencilerinin aynı ortamda eğitim görmelerinin sorun yarattığını söyleyen yetkililerin, hâlihazırda yüzbinlerce derslik ve okul ihtiyacı varken, kademeleri nasıl ayrı mekânlara alacaklarını, bunu nasıl çözeceklerini düşünmek ise “delinin pösteki sayması” gibi bir şeydir.
Bütün bunlara rağmen, eğitim mutlaka kademeli hale getirilecekse, 5. sınıftan sonra Açık Öğretim gibi bir saçmalığın olmaması kaydıyla, 1+5+3+4 şeklinde, okul öncesi de dâhil 13 yıllık zorunlu eğitim olması, hem mevcut alt yapıya, hem de yıllardır geliştirilen Türk milli eğitiminin tecrübelerine, birikimine uygun olacaktır.
Mustafa KIZIKLI
Son Güncelleme: Pazar, 26 Şubat 2012 14:19
Gösterim: 3841
Zorunlu eğitimin 4+4+4 yıl olarak kademelendirilmesiyle ilgili kanun teklifine sürpriz bir madde daha eklenecek. Buna göre MEB, mesleki eğitimi teşvik için işadamlarının açacağı özel meslek liselerine öğrenci başına 1000 TL teşvik verecek.
MİLLİ Eğitim Bakanlığı (MEB), tartışmalı 12 yıllık kesintili zorunlu eğitim yasa teklifine, mesleki eğitimin teşvikiyle ilgili madde ekleyecek. Mesleki eğitimi teşvik için organize sanayi bölgelerinde işadamları tarafından açılacak özel meslek liselerine öğrenci başına 1000 TL verilecek. Organize sanayi bölgelerinde kurulacak okullar, reel sektörün ihtiyacı olan ara elamanları yetiştirecek. Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Zorunlu eğitimin 4+4+4 yıl olarak kademelendirilmesiyle ilgili kanun teklifine sürpriz bir madde daha eklenecek. Buna göre MEB, mesleki eğitimi teşvik için işadamlarının açacağı özel meslek liselerine öğrenci başına 1000 TL teşvik verecek.
MİLLİ Eğitim Bakanlığı (MEB), tartışmalı 12 yıllık kesintili zorunlu eğitim yasa teklifine, mesleki eğitimin teşvikiyle ilgili madde ekleyecek. Mesleki eğitimi teşvik için organize sanayi bölgelerinde işadamları tarafından açılacak özel meslek liselerine öğrenci başına 1000 TL verilecek. Organize sanayi bölgelerinde kurulacak okullar, reel sektörün ihtiyacı olan ara elamanları yetiştirecek. Son Güncelleme: Pazar, 26 Şubat 2012 13:51
Gösterim: 2210


