Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Milli Eğitim Bakanı Avcı, AİHM'in zorunlu din dersi kararına ilişkin, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün karar üzerine çalışmasının bulunduğunu, bir savunma metni hazırlandığını belirtti.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, AA muhabirlerinin 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlara ve "zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi" dersine ilişkin sorularını yanıtladı.
Bakan Avcı, MEB’in Hristiyanlık, Musevilik derslerinin seçmeli olarak verilmesi şeklinde bir önerisinin bulunup bulunmadığının sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Öneri yapılmadı çünkü zaten Talim Terbiye Kurulunda onaylanmış bir seçmeli Hristiyanlık dersi programı var. Musevi vatandaşlarımız da azınlık okullarında okutulmak üzere, bir ders programı hazırlamaları halinde onu da Talim Terbiye Kurulunda görüşeceğimizi biliyorlar. Bu Ermeni vatandaşlarımız için de Musevi vatandaşlarımız için de söz konusu. Mesela biz tavsiye kararı olmamasına rağmen geçen yıl İstanbul’da Süryanice eğitim gören okulumuzu açtık. Süryaniler, Lozan’da sanki azınlık statüsünde unutulmuş gibi. Onların bu taleplerini karşıladık."
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) din kültürü ve ahlak bilgisi dersine mevcut uygulamada farklı inanç gruplarının yeterli temsil edilmediği ve dersin zorunlu olmasına yönelik bir eleştirilerinin de şura gündemine geldiğinin hatırlatılması üzerine Avcı, tüm bu konuların Türkiye koşullarında bir arada düşünülmesi gerektiğini belirtti.
Alevi-Bektaşi inancı ve kültürüne dair pek çok konunun programlarda, kitaplarda ve ünitelerde yer aldığını belirten Avcı, şunları kaydetti:
"Bu yine de bazı kesimlerin az bulduğu bir uygulama olabilir. Şurada da diğer uygulamalarda da yüzde yüz herkesi memnun edecek kararlar üretmeniz çok zor. Tabii biz de olabildiğince çok kesimi ve mümkün olduğu kadar yüksek düzeyde tatmin edici kararlar almayı ve uygulamayı isteriz. Ama her zaman bunu sağlayamıyoruz. Bu tartışma, bizim ortaokul ve liselerdeki Anayasa gereği zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, bir anayasa konusu. Ben bu konunun önümüzdeki dönemde Anayasa değişikliği bağlamında yeniden düşünüleceğini, tartışılacağını ve belki Avrupa’daki uygulamalarında göz önüne alınacağı bir düzenlemeyle, olabildiğince değişik kesimleri bir asgari müşterekte buluşturacak bir çözümün üretileceğini düşünüyorum. Din Öğretimi Genel Müdürlüğümüzün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı üzerine yaptığı bir çalışma var. Ona yönelik bir savunma metni de hazırlanmıştı. Bunlar zaten, İçişleri ve Adalet Bakanlığı üzerinden, Hükümet gündemine de alınabiliyor. Bu müşterek yürüyen bir çalışma. Tek başına Milli Eğitim Bakanlığı'nın değil Adalet Bakanlığını, Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Birliği Bakanlığımızın ortaklaşa yürüttüğü bir çalışma. Mevcut durumu, uygulamayı anlatıyoruz."
AİHM’in pek çok kararında Türkiye’deki uygulamanın gerçek niteliği konusunda yeterince bilgilendirilmediğinin görüldüğünü ifade eden Bakan Avcı, geçmişte başörtüsüne ilişkin "laik bir okula giden bu koşulları kabul etmiş sayılır" şeklinde alınan kararında da bunun görüldüğünü belirtti.
"İmam hatipleri anlatmakta zorlandık"
Bu kararın, Türkiye’de laik okullarının yanı sıra Avrupa’da olduğu gibi din kurumlarının yönetiminde laik olmayan eğitim kurumlarının bulunduğu şeklinde yanlış bir bilgiden kaynaklandığını anlatan Avcı, Fransa’da devletin açtığı laik liselere olduğu gibi Katolik kilisesinin açtığı kendi müfredatını, kurallarını belirleyen okullar bulunduğunu anlattı.
Bu nedenle Türkiye’de de okulların aynı şekilde yapılandığının düşünüldüğünü aktaran Avcı, "Hatta biz bu yüzden imam hatip okullarının sadece dini eğitimi veren okullar olmadığını anlatmakta her zaman zorlanmışızdır. Hala buraları sadece imam ve hatip yetiştiren okullar zanneden, içeride de dışarıda da kesimler var. Oysa buraların normal lise müfredatı uygulayan diğer liselerde okutulan her türlü sosyal ve fen bilgisi dersinin okutulduğu artı bazı dini bilgilerin de okutulduğunu okullar olduğunu hala anlatmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
"Şura kararlarının hayata geçirildiğini inşallah hep birlikte görürüz"
Avcı, "Daha önceki şuralarda alınan kararların yüzde 2’sinin uygulandığı ifade edildi. Bu konudaki yorumunuz nedir?" şeklindeki soru üzerine, kararların pek azının hayata geçirilebilmiş olmasının birkaç şekilde izah edilebileceğini ifade etti.
Kararlarının çok ütopik olması dolayısıyla reel şartlarda gerçekleştirilmesinin güçlüğü nedeniyle uygulanamamış olabileceğini dile getiren Avcı, bu yüzde 2 oranının Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren maarif şuralarında alınan kararların tümüyle ilgili bir oranlama olduğunu söyledi.
AK Parti döneminden önceki Milli Eğitim Bakanlarının bakanlık süresi 11 ayla sınırlı olduğunu, ancak hükümetleri dönemindeki bu sürenin Cumhuriyet tarihindeki ortalamaların üzerinde olduğunu kaydeden Avcı, "Dolayısıyla burada bir istikrar söz konusudur. Karşı söylemlere rağmen, bakan değişiklikleri nedeniyle milli eğitimde çok sık değişim yaşandığı söylemleri doğru değil. Çünkü değişen bakanlar, aynı hükümetin bakanlarıdır. Aynı hükümet ve aynı kalkınma programı doğrultusunda ve aynı strateji planları doğrultusunda hizmet vermiş bakanlardır" dedi.
Bakan Avcı, yürüttükleri pek çok programın ve projenin aslında kendisinden önceki bakanların bir şekilde başlatıp yürüttükleri projeler olduğunu vurguladı.
Bu sebeple Cumhuriyet tarihi boyunca görülmeyen anlamlı bir sürekliliğin bulunduğuna işaret eden Avcı, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla bu şurada alınan kararların da pek çoğunun inşallah hayata geçirildiğini hep birlikte görürüz. Tabii zamanlama önemli. Bu tavsiye kararlarının büyük bir bölümü bütçe olanaklarıyla sınırlı olan öneriler. Yani imkanlarımız genişledikçe Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan pay arttıkça bunların gerçekleşme olasılığı daha da yükseliyor. Son 12 yıldır, Milli Eğitim Bakanlığı, bütçeden en yüksek payı alan kamu kurumu haline geldi. Bu bize maddi şartlar gerektiren önerilerin de zaman içinde daha çok uygulanma imkanı bulacağına dair bir ümit veriyor."
Şurada alınan bazı teklif ve önerilerin bir arada yürümesinin mümkün olmadığına dikkati çeken Avcı, genel kurulda bazılarının ders saatinin azaltılması, bazılarının teneffüslerin uzatılması bazılarının da yeni derslerin programa eklenmesi önerileri getirdiğini ifade etti.
"Ücretlerde bizim gönlümüzden geçen çok daha fazla"
Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi yönündeki kararı değerlendirilmesi istenmesi üzerine Avcı, teklifin şurada sadece öğretmenlerle ilgili bir teklif gibi konuşulduğunu söyledi.
Ancak bir kesime verilen imkanın diğer kesimleri de harekete geçirdiğini, dolayısıyla bunun sadece öğretmenlerle sınırlı düşünülemeyeceğini ifade eden Avcı, "Maliye bunun hesabını yaparken; gelebilecek başka talepleri de toparladıktan sonra ortaya bir rakam çıkar. Bu rakamın gerçekçi olup olmadığı, bütçe imkanları ve bütçe dengeleri açısından karşılanabilir nitelikte olup olmadığı o zaman görülür ve dolayısıyla bizi çok zorlayacak tekliflerdir" dedi.
"Öğretmen ücretleri konusunda gönlünüzden ne geçiyor" sözleri üzerine Avcı, "Bizim gönlümüzden geçen çok daha fazla ama 'olsa dükkan senin tabiri' tam buraya oturuyor. Tabii ki öğretmenlerimizin de okul yöneticilerimizin de sadece onların da değil, bütün çalışanların da gelirlerinin artmasını çok daha mesleklerinin taleplerine uygun bir hayat standardı oluşturmasını biz de çok isteriz. Ama yapılabilecekler, zaman içinde yapılabilecekler, uzun vadede yapılabilecekler var. Bunların bir denge içerisinde kararlaştırılması konuşulması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"Karma eğitim zaten zorunlu değil"
Bakan Avcı, "Bir önceki şurada 4+4+4 sistemine ilişkin öneri kabul edildi. Dolayısıyla bu yıl karma eğitim konusundaki önerinin de genel kuruldan geçeceği düşünüldü. Bu konudaki yorumunuz nedir?" şeklindeki soruya karşılık, konuya ilişkin pek çok yanlış anlamanın üst üste geldiğini vurguladı.
Avcı, şurada bir sendikanın karma eğitimin bütünüyle sonlandırılması ve bütün okullarda ayrı ayrı eğitim yapılması yönünde bir teklif getirdiği şeklinde algı oluşturulduğunu, ancak daha sonra sendika yöneticilerinin o yanlış algıyı düzeltmek için bütün okullarda karma eğitimin sonlandırılması tekliflerinin bulunmadığı, özellikle kız okullarının önünün açılmasına dair bir tekliflerinin bulunduğunu açıkladığını anımsattı.
Bakan Avcı, "Karma eğitim, bütün kurumlarda zorunlu bir eğitim türü değil. Bugün de bizim pek çok okulumuzda kız öğrencilerimiz için ayrı okullarımız var zaten. Kız meslek liselerimiz var, kız anadolu imam hatip liselerimiz var, kız anadolu liselerimiz var. Dolayısıyla bunların sayısının artması, farklı bölgelerde bu konudaki taleplerin daha çok karşılanması gibi talepler de var" şeklinde konuştu.
Karma eğitim konusunun şurada tartışılmasına karşı çıkmalarının nedeninin şura gündeminde yer almaması olduğunu vurgulayan Avcı, gündem dışında başka önerilerin de geldiğini ancak yönetmelik gereği bu konularda karar alamadıklarını söyledi. Avcı, "Başka bir şurada başka bir çalıştayda bunlar yine konuşulur, tartışılır, artılarıyla, eksileriyle değerlendirilir" dedi.
Yeter ki hayırseverlerimiz eğitime destek olsun
Şuraya ilişkin açıklamalarında özel sektörden kız liseleri ya da erkek liselerinin açılması yönünde gelecek bir teklife memnun olacağına yönelik sözleri anımsatılan Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eskişehir’de Hacı Süleyman Çakır Kız Lisesi hayırseverin vasiyeti doğrultusunda kız lisesi olarak öğretimine devam edecek. Bunda hiçbir sakınca yok. İster kız lisesi, ister erkek lisesi açsınlar, yeter ki hayırseverlerimiz, eğitime destek olsunlar. Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilmiş arsalarımızı da onlara tahsis ederiz, yani hayırseverlerimizin yapacağı her türlü katkıya, okul türü farkı gözetmeksizin ister meslek lisesi açsınlar, ister imam hatip lisesi, ister anadolu lisesi, ister fen lisesi ister sosyal bilimler lisesi açsınlar."
Değerler eğitimi tek bir dersin konusu olmaz
Şurada değerler eğitiminin okul öncesinde verilmesine ilişkin kararlar alındığının anımsatılması üzerine Bakan Avcı, ortak yaşam bilgisinin, toplumun önem ve öncelik verdiği her türlü hayat kuralını, birlikte yaşamanın incelikleri ve bunların nasıl içselleştirileceğinin değerler eğitiminin konusu olduğunu anlattı.
Avcı, "Bu tek bir dersin konusu olmaz. Onun için zaten farklı farklı derslerde de bunun tezahürleri, öğretmenlerimiz tarafından öğrencilerle paylaşılıyor ama değerler eğiminin temeli bunun biraz daha çerçevelenmiş, netleşmiş ve eğitimi verilmiş olarak öğretmenlerimiz tarafından öğrencilerimize aktarılmasıdır" dedi.
MEB kadınlara yöneticilikte pozitif ayrımcılık yapacak
Şura genel kurulunda okul ve kurumlarda, yönetici pozisyonlarına atamalarda, kadın yöneticiler lehine pozitif ayrımcılık getirilmesi önerisinin kabul edildiğinin hatırlatılması üzerine Bakan Avcı, "Bunu çok olumlu bir teklif olarak değerlendiriyorum. Milli Eğitim Bakanı olarak şurada böyle bir karar alınmasından ayrıca memnun oldum" diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığının çalışanları ve öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu aktaran Avcı, buna rağmen idarecilik aşamasında kadın eğitimcilerin yeteri kadar temsil şansı bulamadığına dikkati çekti.
Genel müdürler içerisinde de il milli eğitim müdürleri arasında da sadece birer kişinin kadın olduğunu belirten Avcı, "Karar, elimizi rahatlatan önümüzü açan bir tavsiye kararı oldu" ifadesini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Avcı, AİHM'in zorunlu din dersi kararına ilişkin, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü'nün karar üzerine çalışmasının bulunduğunu, bir savunma metni hazırlandığını belirtti.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, AA muhabirlerinin 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlara ve "zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi" dersine ilişkin sorularını yanıtladı.
Bakan Avcı, MEB’in Hristiyanlık, Musevilik derslerinin seçmeli olarak verilmesi şeklinde bir önerisinin bulunup bulunmadığının sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Öneri yapılmadı çünkü zaten Talim Terbiye Kurulunda onaylanmış bir seçmeli Hristiyanlık dersi programı var. Musevi vatandaşlarımız da azınlık okullarında okutulmak üzere, bir ders programı hazırlamaları halinde onu da Talim Terbiye Kurulunda görüşeceğimizi biliyorlar. Bu Ermeni vatandaşlarımız için de Musevi vatandaşlarımız için de söz konusu. Mesela biz tavsiye kararı olmamasına rağmen geçen yıl İstanbul’da Süryanice eğitim gören okulumuzu açtık. Süryaniler, Lozan’da sanki azınlık statüsünde unutulmuş gibi. Onların bu taleplerini karşıladık."
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) din kültürü ve ahlak bilgisi dersine mevcut uygulamada farklı inanç gruplarının yeterli temsil edilmediği ve dersin zorunlu olmasına yönelik bir eleştirilerinin de şura gündemine geldiğinin hatırlatılması üzerine Avcı, tüm bu konuların Türkiye koşullarında bir arada düşünülmesi gerektiğini belirtti.
Alevi-Bektaşi inancı ve kültürüne dair pek çok konunun programlarda, kitaplarda ve ünitelerde yer aldığını belirten Avcı, şunları kaydetti:
"Bu yine de bazı kesimlerin az bulduğu bir uygulama olabilir. Şurada da diğer uygulamalarda da yüzde yüz herkesi memnun edecek kararlar üretmeniz çok zor. Tabii biz de olabildiğince çok kesimi ve mümkün olduğu kadar yüksek düzeyde tatmin edici kararlar almayı ve uygulamayı isteriz. Ama her zaman bunu sağlayamıyoruz. Bu tartışma, bizim ortaokul ve liselerdeki Anayasa gereği zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersi, bir anayasa konusu. Ben bu konunun önümüzdeki dönemde Anayasa değişikliği bağlamında yeniden düşünüleceğini, tartışılacağını ve belki Avrupa’daki uygulamalarında göz önüne alınacağı bir düzenlemeyle, olabildiğince değişik kesimleri bir asgari müşterekte buluşturacak bir çözümün üretileceğini düşünüyorum. Din Öğretimi Genel Müdürlüğümüzün, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı üzerine yaptığı bir çalışma var. Ona yönelik bir savunma metni de hazırlanmıştı. Bunlar zaten, İçişleri ve Adalet Bakanlığı üzerinden, Hükümet gündemine de alınabiliyor. Bu müşterek yürüyen bir çalışma. Tek başına Milli Eğitim Bakanlığı'nın değil Adalet Bakanlığını, Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Birliği Bakanlığımızın ortaklaşa yürüttüğü bir çalışma. Mevcut durumu, uygulamayı anlatıyoruz."
AİHM’in pek çok kararında Türkiye’deki uygulamanın gerçek niteliği konusunda yeterince bilgilendirilmediğinin görüldüğünü ifade eden Bakan Avcı, geçmişte başörtüsüne ilişkin "laik bir okula giden bu koşulları kabul etmiş sayılır" şeklinde alınan kararında da bunun görüldüğünü belirtti.
"İmam hatipleri anlatmakta zorlandık"
Bu kararın, Türkiye’de laik okullarının yanı sıra Avrupa’da olduğu gibi din kurumlarının yönetiminde laik olmayan eğitim kurumlarının bulunduğu şeklinde yanlış bir bilgiden kaynaklandığını anlatan Avcı, Fransa’da devletin açtığı laik liselere olduğu gibi Katolik kilisesinin açtığı kendi müfredatını, kurallarını belirleyen okullar bulunduğunu anlattı.
Bu nedenle Türkiye’de de okulların aynı şekilde yapılandığının düşünüldüğünü aktaran Avcı, "Hatta biz bu yüzden imam hatip okullarının sadece dini eğitimi veren okullar olmadığını anlatmakta her zaman zorlanmışızdır. Hala buraları sadece imam ve hatip yetiştiren okullar zanneden, içeride de dışarıda da kesimler var. Oysa buraların normal lise müfredatı uygulayan diğer liselerde okutulan her türlü sosyal ve fen bilgisi dersinin okutulduğu artı bazı dini bilgilerin de okutulduğunu okullar olduğunu hala anlatmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.
"Şura kararlarının hayata geçirildiğini inşallah hep birlikte görürüz"
Avcı, "Daha önceki şuralarda alınan kararların yüzde 2’sinin uygulandığı ifade edildi. Bu konudaki yorumunuz nedir?" şeklindeki soru üzerine, kararların pek azının hayata geçirilebilmiş olmasının birkaç şekilde izah edilebileceğini ifade etti.
Kararlarının çok ütopik olması dolayısıyla reel şartlarda gerçekleştirilmesinin güçlüğü nedeniyle uygulanamamış olabileceğini dile getiren Avcı, bu yüzde 2 oranının Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren maarif şuralarında alınan kararların tümüyle ilgili bir oranlama olduğunu söyledi.
AK Parti döneminden önceki Milli Eğitim Bakanlarının bakanlık süresi 11 ayla sınırlı olduğunu, ancak hükümetleri dönemindeki bu sürenin Cumhuriyet tarihindeki ortalamaların üzerinde olduğunu kaydeden Avcı, "Dolayısıyla burada bir istikrar söz konusudur. Karşı söylemlere rağmen, bakan değişiklikleri nedeniyle milli eğitimde çok sık değişim yaşandığı söylemleri doğru değil. Çünkü değişen bakanlar, aynı hükümetin bakanlarıdır. Aynı hükümet ve aynı kalkınma programı doğrultusunda ve aynı strateji planları doğrultusunda hizmet vermiş bakanlardır" dedi.
Bakan Avcı, yürüttükleri pek çok programın ve projenin aslında kendisinden önceki bakanların bir şekilde başlatıp yürüttükleri projeler olduğunu vurguladı.
Bu sebeple Cumhuriyet tarihi boyunca görülmeyen anlamlı bir sürekliliğin bulunduğuna işaret eden Avcı, şöyle devam etti:
"Dolayısıyla bu şurada alınan kararların da pek çoğunun inşallah hayata geçirildiğini hep birlikte görürüz. Tabii zamanlama önemli. Bu tavsiye kararlarının büyük bir bölümü bütçe olanaklarıyla sınırlı olan öneriler. Yani imkanlarımız genişledikçe Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan pay arttıkça bunların gerçekleşme olasılığı daha da yükseliyor. Son 12 yıldır, Milli Eğitim Bakanlığı, bütçeden en yüksek payı alan kamu kurumu haline geldi. Bu bize maddi şartlar gerektiren önerilerin de zaman içinde daha çok uygulanma imkanı bulacağına dair bir ümit veriyor."
Şurada alınan bazı teklif ve önerilerin bir arada yürümesinin mümkün olmadığına dikkati çeken Avcı, genel kurulda bazılarının ders saatinin azaltılması, bazılarının teneffüslerin uzatılması bazılarının da yeni derslerin programa eklenmesi önerileri getirdiğini ifade etti.
"Ücretlerde bizim gönlümüzden geçen çok daha fazla"
Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi yönündeki kararı değerlendirilmesi istenmesi üzerine Avcı, teklifin şurada sadece öğretmenlerle ilgili bir teklif gibi konuşulduğunu söyledi.
Ancak bir kesime verilen imkanın diğer kesimleri de harekete geçirdiğini, dolayısıyla bunun sadece öğretmenlerle sınırlı düşünülemeyeceğini ifade eden Avcı, "Maliye bunun hesabını yaparken; gelebilecek başka talepleri de toparladıktan sonra ortaya bir rakam çıkar. Bu rakamın gerçekçi olup olmadığı, bütçe imkanları ve bütçe dengeleri açısından karşılanabilir nitelikte olup olmadığı o zaman görülür ve dolayısıyla bizi çok zorlayacak tekliflerdir" dedi.
"Öğretmen ücretleri konusunda gönlünüzden ne geçiyor" sözleri üzerine Avcı, "Bizim gönlümüzden geçen çok daha fazla ama 'olsa dükkan senin tabiri' tam buraya oturuyor. Tabii ki öğretmenlerimizin de okul yöneticilerimizin de sadece onların da değil, bütün çalışanların da gelirlerinin artmasını çok daha mesleklerinin taleplerine uygun bir hayat standardı oluşturmasını biz de çok isteriz. Ama yapılabilecekler, zaman içinde yapılabilecekler, uzun vadede yapılabilecekler var. Bunların bir denge içerisinde kararlaştırılması konuşulması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"Karma eğitim zaten zorunlu değil"
Bakan Avcı, "Bir önceki şurada 4+4+4 sistemine ilişkin öneri kabul edildi. Dolayısıyla bu yıl karma eğitim konusundaki önerinin de genel kuruldan geçeceği düşünüldü. Bu konudaki yorumunuz nedir?" şeklindeki soruya karşılık, konuya ilişkin pek çok yanlış anlamanın üst üste geldiğini vurguladı.
Avcı, şurada bir sendikanın karma eğitimin bütünüyle sonlandırılması ve bütün okullarda ayrı ayrı eğitim yapılması yönünde bir teklif getirdiği şeklinde algı oluşturulduğunu, ancak daha sonra sendika yöneticilerinin o yanlış algıyı düzeltmek için bütün okullarda karma eğitimin sonlandırılması tekliflerinin bulunmadığı, özellikle kız okullarının önünün açılmasına dair bir tekliflerinin bulunduğunu açıkladığını anımsattı.
Bakan Avcı, "Karma eğitim, bütün kurumlarda zorunlu bir eğitim türü değil. Bugün de bizim pek çok okulumuzda kız öğrencilerimiz için ayrı okullarımız var zaten. Kız meslek liselerimiz var, kız anadolu imam hatip liselerimiz var, kız anadolu liselerimiz var. Dolayısıyla bunların sayısının artması, farklı bölgelerde bu konudaki taleplerin daha çok karşılanması gibi talepler de var" şeklinde konuştu.
Karma eğitim konusunun şurada tartışılmasına karşı çıkmalarının nedeninin şura gündeminde yer almaması olduğunu vurgulayan Avcı, gündem dışında başka önerilerin de geldiğini ancak yönetmelik gereği bu konularda karar alamadıklarını söyledi. Avcı, "Başka bir şurada başka bir çalıştayda bunlar yine konuşulur, tartışılır, artılarıyla, eksileriyle değerlendirilir" dedi.
Yeter ki hayırseverlerimiz eğitime destek olsun
Şuraya ilişkin açıklamalarında özel sektörden kız liseleri ya da erkek liselerinin açılması yönünde gelecek bir teklife memnun olacağına yönelik sözleri anımsatılan Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eskişehir’de Hacı Süleyman Çakır Kız Lisesi hayırseverin vasiyeti doğrultusunda kız lisesi olarak öğretimine devam edecek. Bunda hiçbir sakınca yok. İster kız lisesi, ister erkek lisesi açsınlar, yeter ki hayırseverlerimiz, eğitime destek olsunlar. Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilmiş arsalarımızı da onlara tahsis ederiz, yani hayırseverlerimizin yapacağı her türlü katkıya, okul türü farkı gözetmeksizin ister meslek lisesi açsınlar, ister imam hatip lisesi, ister anadolu lisesi, ister fen lisesi ister sosyal bilimler lisesi açsınlar."
Değerler eğitimi tek bir dersin konusu olmaz
Şurada değerler eğitiminin okul öncesinde verilmesine ilişkin kararlar alındığının anımsatılması üzerine Bakan Avcı, ortak yaşam bilgisinin, toplumun önem ve öncelik verdiği her türlü hayat kuralını, birlikte yaşamanın incelikleri ve bunların nasıl içselleştirileceğinin değerler eğitiminin konusu olduğunu anlattı.
Avcı, "Bu tek bir dersin konusu olmaz. Onun için zaten farklı farklı derslerde de bunun tezahürleri, öğretmenlerimiz tarafından öğrencilerle paylaşılıyor ama değerler eğiminin temeli bunun biraz daha çerçevelenmiş, netleşmiş ve eğitimi verilmiş olarak öğretmenlerimiz tarafından öğrencilerimize aktarılmasıdır" dedi.
MEB kadınlara yöneticilikte pozitif ayrımcılık yapacak
Şura genel kurulunda okul ve kurumlarda, yönetici pozisyonlarına atamalarda, kadın yöneticiler lehine pozitif ayrımcılık getirilmesi önerisinin kabul edildiğinin hatırlatılması üzerine Bakan Avcı, "Bunu çok olumlu bir teklif olarak değerlendiriyorum. Milli Eğitim Bakanı olarak şurada böyle bir karar alınmasından ayrıca memnun oldum" diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığının çalışanları ve öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu aktaran Avcı, buna rağmen idarecilik aşamasında kadın eğitimcilerin yeteri kadar temsil şansı bulamadığına dikkati çekti.
Genel müdürler içerisinde de il milli eğitim müdürleri arasında da sadece birer kişinin kadın olduğunu belirten Avcı, "Karar, elimizi rahatlatan önümüzü açan bir tavsiye kararı oldu" ifadesini kullandı.
Son Güncelleme: Pazar, 07 Aralık 2014 17:50
Gösterim: 1292
Milli Eğitim Bakanı Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası'nda eğitim sisteminin bundan sonraki rotasını belirleyecek çok önemli tavsiye kararları alındığını söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası'nda el ve gönül birliği içeriside eğitim sisteminin bundan sonraki rotasını belirleyecek, gelecekte alınacak kararlara ışık tutacak çok önemli tavsiye kararları alındığını söyledi.
Bakan Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gerçekleştirdiği Şura'nın uzun bir çalışma ve istişarenin ardından sona erdiğini belirtti.
Şura'nın çok canlı ve verimli tartışmalara sahne olduğunu ifade eden Avcı, tartışmaların katılımcıların eğitim dünyasındaki sorunlara ne kadar hassas olduğunu bir kez daha gösterdiğini dile getirdi.
Bakan Avcı, "Burada elbirliğiyle ve gönül birliği içeriside eğitim sistemimizin, bundan sonraki rotasını belirleyecek, gelecekte alacağımız kararlara ışık tutacak çok önemli tavsiye kararları aldınız" diye konuştu.
Gönüllü katılımlarından dolayı üyerele teşekkür eden Avcı, bu Şura'nın diğerlerinden en önemli farklarından birinin gündemde olmayan ve hazırlık raporlarında belirtilmeyen konuların çok fazla görüşülmemesi olduğunu dile getirdi.
Görüşmelerin büyük ölçüde gündem konularına yönelik olduğunu dile getiren Avcı, "Bu yöntemin, kabul edilen tavsiye kararlarının isabetini ve önemini artırdığını düşünüyorum. Türkiye'de her problemin çözümü eğitimden bekleniyor. Trafikte hareketsiz kalan sürücü de daha yüksek ekonomik performans hayal eden iktisatçı da futbol seyircisinden şikayet eden futbol adamı da çözümü eğitimden bekliyor" dedi.
Avcı, Milli Eğitim Bakanı olarak beklentinin yüksekliğinden şikayetçi olmadığını aksine her çözümün bakanlıklarından beklenmesinden memmun olduğunu söyledi.
Her çareyi eğitimden beklemenin toplumun, nadir ortak müştereklerinden biri olduğuna işaret eden Avcı, eğitim konusunda mutabık olmanın toplumun iyimserliğinin göstergesi olduğunu belirtti. Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Problemlerimizi, dövüşerek çözmek konusunda da mutabık olabilirdik, öyle değiliz. Her problemi, eğitim gibi bir enstürümanla çözmek isitiyoruz, bu iyi bir şey. Ama eğitime bu kadar büyük görevleri biçiyorsak onu okulla sınırlandırmamamız da gerekiyor. Eğitime daha yaygın daha işlek daha güçlü enstürümanlar sağlamalıyız. Eğitimi sadece okulla okul yıllarıyla sınırlandırmamalıyız. Mustafa Kemal'in Sakarya Muhaberebesi sırasında dediğinden ilham alarak söyleyecek olursak 'hattı eğitim olmamalı, sathı eğitim olmalı'. Yani hayatın bütün alanları, günün bütün zamanları eğitim amacıyla değerlendirilebilmeli. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı olarak çok çaba harcıyoruz. Ama alacağımız daha çok yol var. Şuramızda bize bu konularda gerçekten büyük destek sağladı."
"Bunların içerisinde sizin içinize sinenler olabilir, sinmeyenler olabilir"
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Avcı, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Şura ile ilgili sözlerinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
"Şura kararları Milli Eğitim Bakanlığına tavsiye kararı olarak alınıyor, Sayın Kılıçdaroğlu'na tavsiye kararı değil. Şura'da alınan tavsiye kararlarına Sayın Kılıçdaroğlu'nun tabii ki bir anamuhalefet partisi lideri olarak lehinde, aleyhinde görüşleri olabilir. Onların ne olduğunu tek tek kararlar üzerinden bilirsek ona göre biz de değerlendiririz. Çünkü Şura'da 176 idi, daha sonra önergelerle birlikte 200'e yakın karar alındı. Bunların içinde dediğim gibi, bunların tümüne herkesin gönül rahatlığı ile 'evet çok doğru' demesi çok zordur ama 'hepsi yanlı' demek de aynı şekilde yanlış olur. Bunların içerisinde sizin içinize sinenler olabilir, sinmeyenler olabilir. Sizin doğru bulduklarınız olabilir, yanlış bulduklarınız olabilir, önemli olan değişik kesimlerden eğitim paydaşlarının bu Şura'da, bu konuları gündeme getirmiş olmaları, tavsiye kararına dönüştürmüş olmalarıdır. Şunu da söyleyeyim, komisyonlarda tartışılan ama komisyonlarda karar alınamayan bazı konular da var. Niye karar alınamamıştır o konularda? Ya komisyon benimsememiştir veya benim başta yaptığım uyarı gereğince gündem dışı olduğu için. Yani burada Şura Yönetmeliği'nin 15. maddesi, önceden ilan edilmiş Şura gündeminde olmayan konular müzekere edilmez, karar alınmaz. Dolayısıyla çok olumlu görüşler, çok olumlu öneriler olsa bile bazı konular, bu Şura gündeminde olmadığı için burada görüşülmemiştir. Bunlar yanlış olduğu için değil gündemle sınırlı olduğumuz için görüşülememiştir."
"Bunu sevdim, bunu sevmedim diye bir şeyler yapmam"
Eğitime ilişkin pek çok sorun ve konuşulacak konu olduğunu ama bu Şura'nın 4 konu üzerinde odaklanmak üzere tasarlandığını anlatan Avcı, ''Sayın Kılıçdaroğlu'nun Şura'nın hangi kararlarına neden muhalefet ettiğini, neden onları yanlış bulduğunu bilmiyorum. Onları ileride açıklar. Biz de ona göre doğruysa, yanlışsa tartışırız'' dedi.
Bakan Avcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Tek tek Şura kararları üzerinde benim Bakan olarak, 'Şunu seçtim, bunu seçmedim, bunu sevdim, bunu sevmedim' diye bir şeyler yapmam Genel Kurul'a karşı da şık olmaz. Genel Kurul bu kararların tümünü oyladı ve kabul etti, Bakanlığa da tavsiye karar olarak iletiyor. Şimdi Bakanlık olarak biz oturacağız, bu tavsiye kararlarının hangilerine uymak için neler yapmamız lazım onların çalışmaların yapacağız. Bunların büyük kısmı yaptığımız çalışmalardı. Bir kısmı hiç aklımızda olmayabilir. Onlar da tekrar oturup sıfırdan görüşülür.
Burada dört konuda 200'e yakın düzenleme önerisinin, tavsiye kararının çıkmış olması şunu gösteriyor, eğitim dinamik bir süreç, evet sürekli değişim talebi var. Dolayısıyla bazılarının artık klişe haline getirdikleri 'Eğitim yap boz tahtası oldu' söyleminin de ne kadar temelsiz bir söylem olduğunu toplumsal bir cevapla gösteriyor. Toplum, eğitimde pek çok alanda düzenlemeler yapılmasını istiyor. Bunların bir kısmını siz beğenirsiniz, bir kısmını başkaları beğenir ama neticede toplumda bu tür talepler var. Bu şura toplumdaki taleplerin ortaya çıkması bakımından çok anlamlı oldu, güzel oldu ve verimli oldu.''
''Öğrenci ve veliler de oy kullandı''
Bu şurada ilk defa, daha önce sadece müşahit üye olarak katılan öğrenci ve velilerin oy hakkıyla katıldıklarını belirten Avcı, ''Eğitimin gerçek muhatapları, Milli Eğitim Bakanlığının en önde gelen hedef kitlesi olan öğrenciler ve velilerimiz sadece temsil imkanı bulmadılar, oylamalara da katıldılar. Komisyonlara da, Genel Kurul'a da katıldılar. O bakımdan bence çok verimli, demokratik, sağlıklı bir şura oldu'' diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı olarak başka tavsiyeleri, değerlendirmeleri olanları da açık yüreklilikle, ön yargısız biçimde dinleyeceklerini belirten Avcı, ''Zaten uzun zamandır sizlerin de yakından izlediği gibi bir uygulama başlattık. Düşündüğümüz bütün düzenlemeleri internet sitesinde ilan ediyoruz. Yönetmelik taslaklarını, program taslaklarını açıklıyoruz. Talim Terbiye Kurulumuzun çalışmalarını gayet şeffaf biçimde yürütüyoruz. Bütün ilgili paydaşlardan görüşlerini alıp ona göre değerlendiriyoruz'' dedi.
Genel kurul sonrası üyelere söz verildi
Genel Kurul Toplantısı oylamaların ardından sona erdi. Genel Kurul'a Başkanlık eden Avcı, Şura'ya ilişkin söz almak isteyenlere söz verdi.
Eğitim-İş Eğitim Sekreteri Önder Yılmaz, Şura'nın belirli bir sendikanın gölgesinde geçtiğini savunarak, yetkili sendikaya üye kaç kişinin burada bulunduğunun açıklanmasını istedi. Şura'nın ilk gününden itibaren, ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün adının hiç anılmadığını ifade eden Yılmaz, bunu milli eğitim şuralarının itibarının zedelenmesi olarak değerlendirdiğini söyledi.
DES Genel Başkanı Gürkan Avcı da bu Şura'nın bugüne kadar katıldığı 4 şura içinde en demokratik olduğunu belirterek, bugüne kadar şuralarda alınan kararların yüzde 2'sinin uygulandığını savundu.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, karma eğitim uygulamasına ilişkin önerilerini alt komisyonda kabul edilmediği için Genel Kurul'a taşımadıklarını dile getirdi.
Şura'dan notlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla geçen salı günü açılışı yapılan Şura'da, alınan 179 tavsiye kararı, Bakan Nabi Avcı başkanlığında, bugün gerçekleştirilen Genel Kurul'da oylandı.
Toplantıya, eğitim çevrelerinden akademisyenler, okul müdürleri, öğretmenler, öğrenciler, Bakanlık bürokratları olmak üzere yaklaşık 600 kişi katıldı.
Şura'da bu yıl ilk defa öğrencilere oy kullanma hakkı verildi. Öğrencilerin komisyonlara katılarak, görüşlerini sunması Şura'nın en renkli anlarından oldu.
Şura kararları tavsiye niteliğinde olup, eğitim politikaları hazırlanırken göz önünde bulunduruluyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası'nda eğitim sisteminin bundan sonraki rotasını belirleyecek çok önemli tavsiye kararları alındığını söyledi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası'nda el ve gönül birliği içeriside eğitim sisteminin bundan sonraki rotasını belirleyecek, gelecekte alınacak kararlara ışık tutacak çok önemli tavsiye kararları alındığını söyledi.
Bakan Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, açılışını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gerçekleştirdiği Şura'nın uzun bir çalışma ve istişarenin ardından sona erdiğini belirtti.
Şura'nın çok canlı ve verimli tartışmalara sahne olduğunu ifade eden Avcı, tartışmaların katılımcıların eğitim dünyasındaki sorunlara ne kadar hassas olduğunu bir kez daha gösterdiğini dile getirdi.
Bakan Avcı, "Burada elbirliğiyle ve gönül birliği içeriside eğitim sistemimizin, bundan sonraki rotasını belirleyecek, gelecekte alacağımız kararlara ışık tutacak çok önemli tavsiye kararları aldınız" diye konuştu.
Gönüllü katılımlarından dolayı üyerele teşekkür eden Avcı, bu Şura'nın diğerlerinden en önemli farklarından birinin gündemde olmayan ve hazırlık raporlarında belirtilmeyen konuların çok fazla görüşülmemesi olduğunu dile getirdi.
Görüşmelerin büyük ölçüde gündem konularına yönelik olduğunu dile getiren Avcı, "Bu yöntemin, kabul edilen tavsiye kararlarının isabetini ve önemini artırdığını düşünüyorum. Türkiye'de her problemin çözümü eğitimden bekleniyor. Trafikte hareketsiz kalan sürücü de daha yüksek ekonomik performans hayal eden iktisatçı da futbol seyircisinden şikayet eden futbol adamı da çözümü eğitimden bekliyor" dedi.
Avcı, Milli Eğitim Bakanı olarak beklentinin yüksekliğinden şikayetçi olmadığını aksine her çözümün bakanlıklarından beklenmesinden memmun olduğunu söyledi.
Her çareyi eğitimden beklemenin toplumun, nadir ortak müştereklerinden biri olduğuna işaret eden Avcı, eğitim konusunda mutabık olmanın toplumun iyimserliğinin göstergesi olduğunu belirtti. Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Problemlerimizi, dövüşerek çözmek konusunda da mutabık olabilirdik, öyle değiliz. Her problemi, eğitim gibi bir enstürümanla çözmek isitiyoruz, bu iyi bir şey. Ama eğitime bu kadar büyük görevleri biçiyorsak onu okulla sınırlandırmamamız da gerekiyor. Eğitime daha yaygın daha işlek daha güçlü enstürümanlar sağlamalıyız. Eğitimi sadece okulla okul yıllarıyla sınırlandırmamalıyız. Mustafa Kemal'in Sakarya Muhaberebesi sırasında dediğinden ilham alarak söyleyecek olursak 'hattı eğitim olmamalı, sathı eğitim olmalı'. Yani hayatın bütün alanları, günün bütün zamanları eğitim amacıyla değerlendirilebilmeli. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı olarak çok çaba harcıyoruz. Ama alacağımız daha çok yol var. Şuramızda bize bu konularda gerçekten büyük destek sağladı."
"Bunların içerisinde sizin içinize sinenler olabilir, sinmeyenler olabilir"
Daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Avcı, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun Şura ile ilgili sözlerinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
"Şura kararları Milli Eğitim Bakanlığına tavsiye kararı olarak alınıyor, Sayın Kılıçdaroğlu'na tavsiye kararı değil. Şura'da alınan tavsiye kararlarına Sayın Kılıçdaroğlu'nun tabii ki bir anamuhalefet partisi lideri olarak lehinde, aleyhinde görüşleri olabilir. Onların ne olduğunu tek tek kararlar üzerinden bilirsek ona göre biz de değerlendiririz. Çünkü Şura'da 176 idi, daha sonra önergelerle birlikte 200'e yakın karar alındı. Bunların içinde dediğim gibi, bunların tümüne herkesin gönül rahatlığı ile 'evet çok doğru' demesi çok zordur ama 'hepsi yanlı' demek de aynı şekilde yanlış olur. Bunların içerisinde sizin içinize sinenler olabilir, sinmeyenler olabilir. Sizin doğru bulduklarınız olabilir, yanlış bulduklarınız olabilir, önemli olan değişik kesimlerden eğitim paydaşlarının bu Şura'da, bu konuları gündeme getirmiş olmaları, tavsiye kararına dönüştürmüş olmalarıdır. Şunu da söyleyeyim, komisyonlarda tartışılan ama komisyonlarda karar alınamayan bazı konular da var. Niye karar alınamamıştır o konularda? Ya komisyon benimsememiştir veya benim başta yaptığım uyarı gereğince gündem dışı olduğu için. Yani burada Şura Yönetmeliği'nin 15. maddesi, önceden ilan edilmiş Şura gündeminde olmayan konular müzekere edilmez, karar alınmaz. Dolayısıyla çok olumlu görüşler, çok olumlu öneriler olsa bile bazı konular, bu Şura gündeminde olmadığı için burada görüşülmemiştir. Bunlar yanlış olduğu için değil gündemle sınırlı olduğumuz için görüşülememiştir."
"Bunu sevdim, bunu sevmedim diye bir şeyler yapmam"
Eğitime ilişkin pek çok sorun ve konuşulacak konu olduğunu ama bu Şura'nın 4 konu üzerinde odaklanmak üzere tasarlandığını anlatan Avcı, ''Sayın Kılıçdaroğlu'nun Şura'nın hangi kararlarına neden muhalefet ettiğini, neden onları yanlış bulduğunu bilmiyorum. Onları ileride açıklar. Biz de ona göre doğruysa, yanlışsa tartışırız'' dedi.
Bakan Avcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Tek tek Şura kararları üzerinde benim Bakan olarak, 'Şunu seçtim, bunu seçmedim, bunu sevdim, bunu sevmedim' diye bir şeyler yapmam Genel Kurul'a karşı da şık olmaz. Genel Kurul bu kararların tümünü oyladı ve kabul etti, Bakanlığa da tavsiye karar olarak iletiyor. Şimdi Bakanlık olarak biz oturacağız, bu tavsiye kararlarının hangilerine uymak için neler yapmamız lazım onların çalışmaların yapacağız. Bunların büyük kısmı yaptığımız çalışmalardı. Bir kısmı hiç aklımızda olmayabilir. Onlar da tekrar oturup sıfırdan görüşülür.
Burada dört konuda 200'e yakın düzenleme önerisinin, tavsiye kararının çıkmış olması şunu gösteriyor, eğitim dinamik bir süreç, evet sürekli değişim talebi var. Dolayısıyla bazılarının artık klişe haline getirdikleri 'Eğitim yap boz tahtası oldu' söyleminin de ne kadar temelsiz bir söylem olduğunu toplumsal bir cevapla gösteriyor. Toplum, eğitimde pek çok alanda düzenlemeler yapılmasını istiyor. Bunların bir kısmını siz beğenirsiniz, bir kısmını başkaları beğenir ama neticede toplumda bu tür talepler var. Bu şura toplumdaki taleplerin ortaya çıkması bakımından çok anlamlı oldu, güzel oldu ve verimli oldu.''
''Öğrenci ve veliler de oy kullandı''
Bu şurada ilk defa, daha önce sadece müşahit üye olarak katılan öğrenci ve velilerin oy hakkıyla katıldıklarını belirten Avcı, ''Eğitimin gerçek muhatapları, Milli Eğitim Bakanlığının en önde gelen hedef kitlesi olan öğrenciler ve velilerimiz sadece temsil imkanı bulmadılar, oylamalara da katıldılar. Komisyonlara da, Genel Kurul'a da katıldılar. O bakımdan bence çok verimli, demokratik, sağlıklı bir şura oldu'' diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanlığı olarak başka tavsiyeleri, değerlendirmeleri olanları da açık yüreklilikle, ön yargısız biçimde dinleyeceklerini belirten Avcı, ''Zaten uzun zamandır sizlerin de yakından izlediği gibi bir uygulama başlattık. Düşündüğümüz bütün düzenlemeleri internet sitesinde ilan ediyoruz. Yönetmelik taslaklarını, program taslaklarını açıklıyoruz. Talim Terbiye Kurulumuzun çalışmalarını gayet şeffaf biçimde yürütüyoruz. Bütün ilgili paydaşlardan görüşlerini alıp ona göre değerlendiriyoruz'' dedi.
Genel kurul sonrası üyelere söz verildi
Genel Kurul Toplantısı oylamaların ardından sona erdi. Genel Kurul'a Başkanlık eden Avcı, Şura'ya ilişkin söz almak isteyenlere söz verdi.
Eğitim-İş Eğitim Sekreteri Önder Yılmaz, Şura'nın belirli bir sendikanın gölgesinde geçtiğini savunarak, yetkili sendikaya üye kaç kişinin burada bulunduğunun açıklanmasını istedi. Şura'nın ilk gününden itibaren, ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün adının hiç anılmadığını ifade eden Yılmaz, bunu milli eğitim şuralarının itibarının zedelenmesi olarak değerlendirdiğini söyledi.
DES Genel Başkanı Gürkan Avcı da bu Şura'nın bugüne kadar katıldığı 4 şura içinde en demokratik olduğunu belirterek, bugüne kadar şuralarda alınan kararların yüzde 2'sinin uygulandığını savundu.
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, karma eğitim uygulamasına ilişkin önerilerini alt komisyonda kabul edilmediği için Genel Kurul'a taşımadıklarını dile getirdi.
Şura'dan notlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla geçen salı günü açılışı yapılan Şura'da, alınan 179 tavsiye kararı, Bakan Nabi Avcı başkanlığında, bugün gerçekleştirilen Genel Kurul'da oylandı.
Toplantıya, eğitim çevrelerinden akademisyenler, okul müdürleri, öğretmenler, öğrenciler, Bakanlık bürokratları olmak üzere yaklaşık 600 kişi katıldı.
Şura'da bu yıl ilk defa öğrencilere oy kullanma hakkı verildi. Öğrencilerin komisyonlara katılarak, görüşlerini sunması Şura'nın en renkli anlarından oldu.
Şura kararları tavsiye niteliğinde olup, eğitim politikaları hazırlanırken göz önünde bulunduruluyor.
Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Aralık 2014 17:19
Gösterim: 1200
Anayasa Mahkemesi, ÖSYM Başkanlığı tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında bırakılmasını öngören kanun hükmünü iptal ederek, yürürlüğünü durdurdu.
Anayasa Mahkemesi, ÖSYM Başkanlığı tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında bırakılmasını öngören kanun hükmünü iptal ederek, yürürlüğünü durdurdu.
Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen, 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı hükümlerini iptal etti.
CHP, söz konusu düzenlemenin bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu.
Başvuruyu esastan görüşen Yüksek Mahkeme, Kanun'un ÖSYM Başkanlığı tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında bırakılmasını öngören kanun hükmünü Anayasa'ya aykırı buldu.
Torba Yasa ile getirilen, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşların, bütün kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlık hizmeti alanların, bu kuruluşlara vermek zorunda oldukları kişisel bilgilerle bu kimselere verilen hizmete ilişkin bilgileri, diğer kuruluşlardan istemesi, toplaması, işlemesi ve paylaşmasını öngören düzenleme de iptal edildi.
Mera, yaylak ve kışlakların, tespiti, tescili, belediyelere, il özel idarelerine veya ilgili idarelere tahsisi, bu yerlerdeki yapıların alanlarına ilişkin 3194 sayılı Kanun'un ek 4. maddesi de Anayasa'ya aykırı bulundu.
Düzenlemenin yürürlüğü, kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasına kadar durduruldu.
Mimari projelerin, özgün fikir ifade edip etmediğine karar vermeye yetkili mimari estetik komisyonunun, özgün fikir ifade eden mimarlık eser ve projelerinde "eser sözleşmesinde işleme izni verilenler" ile ilgili zorunlu olduğuna karar verilen değişikliklerin izin alınmadan yapılabilmesine ilişkin hüküm de iptal edildi.
Sayıştay denetimi
Sayıştayın, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını, mahalli idareleri, sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 50'den fazla olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıkları, diğer kamu idarelerini denetlemesini düzenleyen hükümdeki "yüzde 50'den fazla olan" ibaresi Anayasa'ya aykırı bulundu.
Sayıştayın, kamu payı yüzde 50'den az olmamak kaydıyla ilgili yasada sayılan idarelere bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları her çeşit idare, kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketleri denetlemesine yönelik düzenlemenin de "yüzde 50'den az olmamak kaydıyla ibaresi iptal edildi.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının "Adres bilgi kayıt sistemi: 25 Nisan 2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve ilgili mevzuatı saklı kalmak kaydıyla, 'gerçek' kişilerin rızası alınarak gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait fiziki ve elektronik adreslerin, reklam ve tanıtım amacıyla PTT hizmetlerinden yararlananlara ücret karşılığı kullandırılmasına yönelik olarak oluşturulan PTT'ye ait veri tabanını" şeklindeki bendinde "ilgili mevzuatı saklı kalmak kaydıyla" ifadesinden sonra gelen "gerçek" ibaresini iptal etti.
Sicil affına iptal istemine ret
Anayasa Mahkemesi ayrıca, kamuoyunda "28 Şubat mağdurlarına sicil affı" olarak bilinen düzenlemeye ilişkin iptal istemini reddetti.
Bu arada, Yüksek Mahkeme, özel hastanelerde biometrik tarama getiren düzenlemenin iptal isteminin ilk incelemesini tamamlayarak, dosyayı daha sonra belirlenecek bir tarihte esastan görüşmeyi kararlaştırdı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Anayasa Mahkemesi, ÖSYM Başkanlığı tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında bırakılmasını öngören kanun hükmünü iptal ederek, yürürlüğünü durdurdu.
Anayasa Mahkemesi, ÖSYM Başkanlığı tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında bırakılmasını öngören kanun hükmünü iptal ederek, yürürlüğünü durdurdu.
Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda Torba Yasa olarak bilinen, 6495 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı hükümlerini iptal etti.
CHP, söz konusu düzenlemenin bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu.
Başvuruyu esastan görüşen Yüksek Mahkeme, Kanun'un ÖSYM Başkanlığı tarafından uygulanan sınavlara ait soru ve cevapların, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında bırakılmasını öngören kanun hükmünü Anayasa'ya aykırı buldu.
Torba Yasa ile getirilen, Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşların, bütün kamu ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarından sağlık hizmeti alanların, bu kuruluşlara vermek zorunda oldukları kişisel bilgilerle bu kimselere verilen hizmete ilişkin bilgileri, diğer kuruluşlardan istemesi, toplaması, işlemesi ve paylaşmasını öngören düzenleme de iptal edildi.
Mera, yaylak ve kışlakların, tespiti, tescili, belediyelere, il özel idarelerine veya ilgili idarelere tahsisi, bu yerlerdeki yapıların alanlarına ilişkin 3194 sayılı Kanun'un ek 4. maddesi de Anayasa'ya aykırı bulundu.
Düzenlemenin yürürlüğü, kararın Resmi Gazete'de yayınlanmasına kadar durduruldu.
Mimari projelerin, özgün fikir ifade edip etmediğine karar vermeye yetkili mimari estetik komisyonunun, özgün fikir ifade eden mimarlık eser ve projelerinde "eser sözleşmesinde işleme izni verilenler" ile ilgili zorunlu olduğuna karar verilen değişikliklerin izin alınmadan yapılabilmesine ilişkin hüküm de iptal edildi.
Sayıştay denetimi
Sayıştayın, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarını, mahalli idareleri, sermayesindeki kamu payı doğrudan veya dolaylı olarak yüzde 50'den fazla olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıkları, diğer kamu idarelerini denetlemesini düzenleyen hükümdeki "yüzde 50'den fazla olan" ibaresi Anayasa'ya aykırı bulundu.
Sayıştayın, kamu payı yüzde 50'den az olmamak kaydıyla ilgili yasada sayılan idarelere bağlı veya bu idarelerin kurdukları veya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak ortak oldukları her çeşit idare, kuruluş, müessese, birlik, işletme ve şirketleri denetlemesine yönelik düzenlemenin de "yüzde 50'den az olmamak kaydıyla ibaresi iptal edildi.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi, 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu'nun 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının "Adres bilgi kayıt sistemi: 25 Nisan 2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve ilgili mevzuatı saklı kalmak kaydıyla, 'gerçek' kişilerin rızası alınarak gerçek ve tüzel kişiler ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait fiziki ve elektronik adreslerin, reklam ve tanıtım amacıyla PTT hizmetlerinden yararlananlara ücret karşılığı kullandırılmasına yönelik olarak oluşturulan PTT'ye ait veri tabanını" şeklindeki bendinde "ilgili mevzuatı saklı kalmak kaydıyla" ifadesinden sonra gelen "gerçek" ibaresini iptal etti.
Sicil affına iptal istemine ret
Anayasa Mahkemesi ayrıca, kamuoyunda "28 Şubat mağdurlarına sicil affı" olarak bilinen düzenlemeye ilişkin iptal istemini reddetti.
Bu arada, Yüksek Mahkeme, özel hastanelerde biometrik tarama getiren düzenlemenin iptal isteminin ilk incelemesini tamamlayarak, dosyayı daha sonra belirlenecek bir tarihte esastan görüşmeyi kararlaştırdı.
Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Aralık 2014 11:09
Gösterim: 1751
Türkiye Üstün Zekalı ve Dahi Çocuklar Eğitim Vakfı (TÜZDEV) Genel Başkanı Kemal Tekden, tüm toplumlarda deha çaplı çocukların binde bir, üstün zekalı çocukların ise yüzde 2 görüldüğünü söyledi.
Tekden, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail başta olmak üzere ABD, Hollanda, Güney Kore, Rusya ve Çin'in deha çaplı çocukları keşfetmede önde geldiğini ifade etti.
Tekden, gelişmiş ülkelerin deha çaplı çocukların eğitimine büyük yatırım yaptığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ülkemizde de dünyada olduğu gibi Allah'ın ihsanı olarak verilen yüksek zeka seviyesinde çocuklarımız var. Bu çocukları değerlendirebildiğimiz takdirde Türkiye, gelecekte layık olduğu yere ulaşacaktır. Zeka seviyesi üstün olan çocuklar sadece bazı ülkelerde bulunmuyor. Tüm toplumlarda deha çaplı çocuklara binde bir, üstün zekalı çocuklara ise yaklaşık yüzde 2 rastlanır."
Çocukların, eğitim amacıyla yurt dışına göndermeden ülkesinin değerleriyle donatılması gerektiğine dikkati çeken Tekden, bu sayede ülkesine hizmet etmesinin de sağlanabileceğini vurguladı.
Türkiye'de tespit edilen deha çaplı çocuk sayısının az olduğunu belirten Tekden, "Bunları keşfedebilecek sisteme ve eğitimcilere ihtiyacımız var. Üstün zekalı ve deha çaplı çocuklar sadece bazı milletlere verilmez. Allah, adil olarak tüm toplumlara gönderir ama bunu keşfedip kullanan ülkeler var, kullanamayan var" dedi.
Türkiye'nin, elindeki deha çaplı çocukları başka ülkelere kaptırmaması için bu çocukları eğitmesi gerektiğini ifade eden Tekden, Enderun'un, Osmanlı Devleti'nin "insan yetiştirme üssü" olduğunu ve o sistemin bugün dünyanın başka ülkelerinde uygulandığını sözlerine ekledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türkiye Üstün Zekalı ve Dahi Çocuklar Eğitim Vakfı (TÜZDEV) Genel Başkanı Kemal Tekden, tüm toplumlarda deha çaplı çocukların binde bir, üstün zekalı çocukların ise yüzde 2 görüldüğünü söyledi.
Tekden, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail başta olmak üzere ABD, Hollanda, Güney Kore, Rusya ve Çin'in deha çaplı çocukları keşfetmede önde geldiğini ifade etti.
Tekden, gelişmiş ülkelerin deha çaplı çocukların eğitimine büyük yatırım yaptığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Ülkemizde de dünyada olduğu gibi Allah'ın ihsanı olarak verilen yüksek zeka seviyesinde çocuklarımız var. Bu çocukları değerlendirebildiğimiz takdirde Türkiye, gelecekte layık olduğu yere ulaşacaktır. Zeka seviyesi üstün olan çocuklar sadece bazı ülkelerde bulunmuyor. Tüm toplumlarda deha çaplı çocuklara binde bir, üstün zekalı çocuklara ise yaklaşık yüzde 2 rastlanır."
Çocukların, eğitim amacıyla yurt dışına göndermeden ülkesinin değerleriyle donatılması gerektiğine dikkati çeken Tekden, bu sayede ülkesine hizmet etmesinin de sağlanabileceğini vurguladı.
Türkiye'de tespit edilen deha çaplı çocuk sayısının az olduğunu belirten Tekden, "Bunları keşfedebilecek sisteme ve eğitimcilere ihtiyacımız var. Üstün zekalı ve deha çaplı çocuklar sadece bazı milletlere verilmez. Allah, adil olarak tüm toplumlara gönderir ama bunu keşfedip kullanan ülkeler var, kullanamayan var" dedi.
Türkiye'nin, elindeki deha çaplı çocukları başka ülkelere kaptırmaması için bu çocukları eğitmesi gerektiğini ifade eden Tekden, Enderun'un, Osmanlı Devleti'nin "insan yetiştirme üssü" olduğunu ve o sistemin bugün dünyanın başka ülkelerinde uygulandığını sözlerine ekledi.
Son Güncelleme: Cumartesi, 06 Aralık 2014 11:12
Gösterim: 1110
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası’nda din dersinden, Osmanlıca’ya, alkollü içki hazırlama dersinden, eğitim fakültelerine mülakatla öğrenci alınmasına yönelik önerileri ve alınan kararları değerlendirdi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Habertürk’te katıldığı televizyon programında 19’uncu Milli Eğitim Şurasında tartışılan konularla ilgili açıklamalarda bulundu. Bakan Avcı “Burada alınan kararlar tavsiye kararı niteliğindedir, bunların bazıları uygulanır, bazıları uygulanmaz veya hiç dikkate alınmak durumunda değil” dedi.
Bakan Avcı şunları söyledi:
Okullarda “alkollü içki ve kokteyl hazırlama” dersi, risk olabilir: Önce sabah bir oylama yapıldı reddedildi, sonra bir oylama daha yapıldı ve kabul edildi. Komisyonlarda tartışmaların yenilenmesi kararı alınabilir. Genel kurulda tartışacağız. Yasa gereği 18 yaş altı gençler içkilerin sunumunda, satışında vs. görevlendirilemez. Aynı yasa diyor ki, bunların sunumu ile ilgili nasıl bir eğitim verileceği yasa ile belirlenir. O yasa ile belirleme işi bugüne kadar yapılmamış. Almamaları konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’na tavsiye kararı alınabilir. Biz de yasaları önümüze koyar, inceleriz ve alıp alamayacaklarını inceleriz ona göre karar veririz. Bu dersler vesilesiyle gençler alkolle tanışırsa alkole eğilim olur endişesiyle böyle bir teklif getiriliyor. Böyle bir risk olabilir, bizim okullarda nasıl yapıldığını sordum, renkli materyaller içki sunumunda turizm işletmelerinde karşılaşacakları hizmet türlerini sanal bir şekilde gördükleri söylendi.
Osmanlıca dersine önerim seçmeli şekilde devam etmesi: Bazıları Osmanlıca dersinin zorunlu olmasını doğru, bazıları yanlış buluyor. Sosyal bilimler liselerimizde Osmanlıca dersi 10, 11 ve 12. sınıflarda zorunlu ders olarak okutuluyor. Diğer Anadolu, imam hatip veya çok programlı liselerde isteğe bağlı seçmeli ders olarak yine sunuluyor. Osmanlı Türkçesi zaten var. Getirilen öneri, zaten seçmeli olarak okutulan bir dersin zorunluya dönüştürülmesini öneriyorlar. Bizim buna gücümüz yeter mi, yeterli öğretmen, sınıf, altyapı bulabilir miyiz? Benim önerim diğer okullardaki seçmeli şeklinde devam etmesi. Ama böyle bir tavsiye kararı alınırsa, ileride imkanlarımız olduğunda uygulamaya koyabiliriz. İki yıldır biz hafta sonlarında Osmanlı Türkçesi dersleri veriyoruz ve 150 bin öğrenci bugüne kadar bu kurslara katıldı.
Mevzuata göre kız veya erkek okulu açmaya engel yok: Bugünkü mevzuatımıza göre, kız veya erkek okulu açmaya engel bir durum yok. Bizim eğitim şuramızın gündeminde karma eğitimin kaldırılması ile ilgili bir gündem maddesi yok. Ama gündeme geldi. Şu anda karma eğitim zorunluluğu diye bir şey söz konusu değil. Çünkü bizim kız meslek liselerimiz zaten var. Mevcut da vardı, biz de ilave ettik. Kız anadolu liselerimiz de var. Anadolu kız imam hatip liseleri var. Karma eğitim zaten zorunlu değil. Çocuğunu imam hatiplere veya kız liselerine göndermek isteyen aileler gönderiyor ama bunların sayısı yetmiyor, artmasını isteyebilirsiniz. Bazen geçici olarak bir okulun binası yapılıyor, bazı okulların içinde o okula yer ayırıyoruz ve binası yapıldığında taşınıyor. Bizim kız meslek, imam hatip liselerimiz vs. var. Sayısının artmasını isteyen veliler de var. Aslında karma eğitim konusunu gündeme getiren arkadaşlar da tamamen kızlar ve erkekler ayrılsın demiyorlar. Bu konuda bazı dayatmalar var, bundan 15-20 sene önce çıkarılan bir genelgeyle sanırım, bu kurslara mutlaka erkekler de getirilsin denmiş. Yoksa onlar da karma eğitim büsbütün ortadan kalksın denmiyor. .
İlkokula zorunlu din dersini taşımak doğru gelmiyor: Bu konu ortaokul ve liseler için de tartışılıyor zaten. Azınlıklar için kendi inanç sistemlerinin bu derslere yeterince yansımadığı da söyleniyor. Bu tartışmaları ilkokul düzeyine de tartışmak, ilkokul 1 , 2 ve 3. sınıflara taşımak bana da doğru gelmiyor.
Alevilik konusunu revize etmek istediğimizde farklı öneriler geliyor: Alevi bektaşi çalıştaylarında söylenen görüşlerden biri de bu dersin genişletilmesi. Hüseyin Çelik döneminde başlayan genişletilme çalışmaları sürdü. Bazı kesimler halen yeterli olmadığı veya Alevi inancı tanıtılırken Sünnilerin gözüyle tanıtıldığı iddiaları da var. Ama biz Alevilerin gözüyle ders kitaplarını revize edelim dediğimizde çok farklı öneriler geliyor, bu işin sonu yok. Sadece Aleviler açısından değil, Sünniler açısından da siz de kendi mezhebinizle ilgili konuların en kadar yetersiz olduğunu iddia edebilirsiniz.
Değerler eğitimi ilkokul düzeyinde olmalı: Eskilerin adab-ı muaşeret dediği, görgü kuralları, birlikte yaşarken birbirimizin hukukuna nasıl riyaet ederiz, gibi konuları içerir. Bu ders içinde nasıl bir toplumda yaşadığımızın bilgisinin de çocuğumuzda olması lazım. Camiye ayakkabı ile girilmeyeceğini çocuğumuza öğretirsek bu din dersi olmaz, din kültürü dersi olur. İlkokul düzeyinde zaten budur.
Öğretmen atamalarını eksiğimize göre yapıyoruz: Hangi branşta ne kadar eksiğimiz olduğunu sıralamaya koyuyoruz. En çok ihtiyaç duyduğumuz branşta yüzde oranlarına göre elimizdeki kadroyu dağıtıyoruz. Bir branşta yüzde 40 ise, elimizdeki kadronun yüzde 40’ını ona veriyoruz. Hangi branşlarda en çok ihtiyaç olduğunu öğretmen adayları biliyor. Onlara göre oranlanacak, orada kesinlikle adil davranıyoruz. İngilizce’de ne kadar eksik varsa oransal olarak 15 bin öğretmenin gereken miktarını oraya veriyouz.
Memur öğretmen: Dönüştürülecek dershanelerden öğretmen alımı henüz başlamadı. Öğretmen niteliğinin arttırılması komisoynunda alınan tavsiye kararlarından bir tanesi bir öğretmenlik meslek kanunu çıkarılması tavsiye kararı alıyor. Bu komisyonda alınan 37 maddelik bir karar var.
Hafızlık eğitimi: Hafızlık eğitimini tamamladıktan sonra, eğitimlerine devam edebilsinler diye öteden beri devam eden öneriler 1 yıldan iki yıla çıkarılmasıydı. Ama bütün bunların bakanlığın imkanlarına uygunluğu ile düşünülmeli.
Kaynak Hürriyet
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 19. Milli Eğitim Şurası’nda din dersinden, Osmanlıca’ya, alkollü içki hazırlama dersinden, eğitim fakültelerine mülakatla öğrenci alınmasına yönelik önerileri ve alınan kararları değerlendirdi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Habertürk’te katıldığı televizyon programında 19’uncu Milli Eğitim Şurasında tartışılan konularla ilgili açıklamalarda bulundu. Bakan Avcı “Burada alınan kararlar tavsiye kararı niteliğindedir, bunların bazıları uygulanır, bazıları uygulanmaz veya hiç dikkate alınmak durumunda değil” dedi.
Bakan Avcı şunları söyledi:
Okullarda “alkollü içki ve kokteyl hazırlama” dersi, risk olabilir: Önce sabah bir oylama yapıldı reddedildi, sonra bir oylama daha yapıldı ve kabul edildi. Komisyonlarda tartışmaların yenilenmesi kararı alınabilir. Genel kurulda tartışacağız. Yasa gereği 18 yaş altı gençler içkilerin sunumunda, satışında vs. görevlendirilemez. Aynı yasa diyor ki, bunların sunumu ile ilgili nasıl bir eğitim verileceği yasa ile belirlenir. O yasa ile belirleme işi bugüne kadar yapılmamış. Almamaları konusunda Milli Eğitim Bakanlığı’na tavsiye kararı alınabilir. Biz de yasaları önümüze koyar, inceleriz ve alıp alamayacaklarını inceleriz ona göre karar veririz. Bu dersler vesilesiyle gençler alkolle tanışırsa alkole eğilim olur endişesiyle böyle bir teklif getiriliyor. Böyle bir risk olabilir, bizim okullarda nasıl yapıldığını sordum, renkli materyaller içki sunumunda turizm işletmelerinde karşılaşacakları hizmet türlerini sanal bir şekilde gördükleri söylendi.
Osmanlıca dersine önerim seçmeli şekilde devam etmesi: Bazıları Osmanlıca dersinin zorunlu olmasını doğru, bazıları yanlış buluyor. Sosyal bilimler liselerimizde Osmanlıca dersi 10, 11 ve 12. sınıflarda zorunlu ders olarak okutuluyor. Diğer Anadolu, imam hatip veya çok programlı liselerde isteğe bağlı seçmeli ders olarak yine sunuluyor. Osmanlı Türkçesi zaten var. Getirilen öneri, zaten seçmeli olarak okutulan bir dersin zorunluya dönüştürülmesini öneriyorlar. Bizim buna gücümüz yeter mi, yeterli öğretmen, sınıf, altyapı bulabilir miyiz? Benim önerim diğer okullardaki seçmeli şeklinde devam etmesi. Ama böyle bir tavsiye kararı alınırsa, ileride imkanlarımız olduğunda uygulamaya koyabiliriz. İki yıldır biz hafta sonlarında Osmanlı Türkçesi dersleri veriyoruz ve 150 bin öğrenci bugüne kadar bu kurslara katıldı.
Mevzuata göre kız veya erkek okulu açmaya engel yok: Bugünkü mevzuatımıza göre, kız veya erkek okulu açmaya engel bir durum yok. Bizim eğitim şuramızın gündeminde karma eğitimin kaldırılması ile ilgili bir gündem maddesi yok. Ama gündeme geldi. Şu anda karma eğitim zorunluluğu diye bir şey söz konusu değil. Çünkü bizim kız meslek liselerimiz zaten var. Mevcut da vardı, biz de ilave ettik. Kız anadolu liselerimiz de var. Anadolu kız imam hatip liseleri var. Karma eğitim zaten zorunlu değil. Çocuğunu imam hatiplere veya kız liselerine göndermek isteyen aileler gönderiyor ama bunların sayısı yetmiyor, artmasını isteyebilirsiniz. Bazen geçici olarak bir okulun binası yapılıyor, bazı okulların içinde o okula yer ayırıyoruz ve binası yapıldığında taşınıyor. Bizim kız meslek, imam hatip liselerimiz vs. var. Sayısının artmasını isteyen veliler de var. Aslında karma eğitim konusunu gündeme getiren arkadaşlar da tamamen kızlar ve erkekler ayrılsın demiyorlar. Bu konuda bazı dayatmalar var, bundan 15-20 sene önce çıkarılan bir genelgeyle sanırım, bu kurslara mutlaka erkekler de getirilsin denmiş. Yoksa onlar da karma eğitim büsbütün ortadan kalksın denmiyor. .
İlkokula zorunlu din dersini taşımak doğru gelmiyor: Bu konu ortaokul ve liseler için de tartışılıyor zaten. Azınlıklar için kendi inanç sistemlerinin bu derslere yeterince yansımadığı da söyleniyor. Bu tartışmaları ilkokul düzeyine de tartışmak, ilkokul 1 , 2 ve 3. sınıflara taşımak bana da doğru gelmiyor.
Alevilik konusunu revize etmek istediğimizde farklı öneriler geliyor: Alevi bektaşi çalıştaylarında söylenen görüşlerden biri de bu dersin genişletilmesi. Hüseyin Çelik döneminde başlayan genişletilme çalışmaları sürdü. Bazı kesimler halen yeterli olmadığı veya Alevi inancı tanıtılırken Sünnilerin gözüyle tanıtıldığı iddiaları da var. Ama biz Alevilerin gözüyle ders kitaplarını revize edelim dediğimizde çok farklı öneriler geliyor, bu işin sonu yok. Sadece Aleviler açısından değil, Sünniler açısından da siz de kendi mezhebinizle ilgili konuların en kadar yetersiz olduğunu iddia edebilirsiniz.
Değerler eğitimi ilkokul düzeyinde olmalı: Eskilerin adab-ı muaşeret dediği, görgü kuralları, birlikte yaşarken birbirimizin hukukuna nasıl riyaet ederiz, gibi konuları içerir. Bu ders içinde nasıl bir toplumda yaşadığımızın bilgisinin de çocuğumuzda olması lazım. Camiye ayakkabı ile girilmeyeceğini çocuğumuza öğretirsek bu din dersi olmaz, din kültürü dersi olur. İlkokul düzeyinde zaten budur.
Öğretmen atamalarını eksiğimize göre yapıyoruz: Hangi branşta ne kadar eksiğimiz olduğunu sıralamaya koyuyoruz. En çok ihtiyaç duyduğumuz branşta yüzde oranlarına göre elimizdeki kadroyu dağıtıyoruz. Bir branşta yüzde 40 ise, elimizdeki kadronun yüzde 40’ını ona veriyoruz. Hangi branşlarda en çok ihtiyaç olduğunu öğretmen adayları biliyor. Onlara göre oranlanacak, orada kesinlikle adil davranıyoruz. İngilizce’de ne kadar eksik varsa oransal olarak 15 bin öğretmenin gereken miktarını oraya veriyouz.
Memur öğretmen: Dönüştürülecek dershanelerden öğretmen alımı henüz başlamadı. Öğretmen niteliğinin arttırılması komisoynunda alınan tavsiye kararlarından bir tanesi bir öğretmenlik meslek kanunu çıkarılması tavsiye kararı alıyor. Bu komisyonda alınan 37 maddelik bir karar var.
Hafızlık eğitimi: Hafızlık eğitimini tamamladıktan sonra, eğitimlerine devam edebilsinler diye öteden beri devam eden öneriler 1 yıldan iki yıla çıkarılmasıydı. Ama bütün bunların bakanlığın imkanlarına uygunluğu ile düşünülmeli.
Kaynak Hürriyet
Son Güncelleme: Cuma, 05 Aralık 2014 19:20
Gösterim: 1742

