Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlattı.

Okul öncesi eğitime yönelik bilinçlenmenin giderek arttığı Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı da bu alanda önemli yol kat etti. Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlatıyor. Bakanlık olarak hedeflerinin yüzde 100 okullaşma oranına ulaşmak olduğunu belirten Kocabıyık ile bu alanda yapılan çalışmaları, 4+4+4 uygulamasının okul öncesine etkilerini ve okul öncesinde yapılması planlananları konuştuk.

Bu dönem uygulanmaya başlayan 4+4+4 sistemi okul öncesi eğitimi nasıl etkilemiştir?   Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Öğrencilerimize farklı programlar arasında geçiş hakkı tanıyan ve onların kişisel ilgi ve isteklerini ön planda tutan 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sistemi, 2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya konulmuştur.

12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sisteminin (4+4+4) uygulamaya geçmesiyle başlayan okula başlama yaşı tartışmaları, en çok okul öncesi dönem üzerine yoğunlaşmıştır. Çocukların okul öncesi eğitimi almadan ya da alarak ilkokula başlamaları konusu kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Okul öncesi eğitimin göz ardı edildiğine dair basınımızda yer alan iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.

Bilindiği gibi yeni eğitim sistemine geçilmeden önce okul öncesi çağ nüfusu 36-72 aylık çocukları kapsamakta idi. Ayrıca 72 ayını doldurmakla birlikte ilköğretime başlamayan çocuklar da okul öncesi eğitim çağında kabul ediliyordu. Yeni eğitim sistemi ile birlikte ilköğretim çağı 6-13 yaş grubu olarak tanımlandığından okul öncesi çağda 36-60 aylık çocukları kapsama almıştır. Ancak, yapılan bir düzenleme ile 66 ayını tamamlayan çocukların ilkokullara kaydı zorunlu tutulmuş, 60-65 aylık çocuklar için ise hazır bulunuşluklarına göre isterlerse ilkokula, isterlerse okul öncesi eğitim kurumlarına kayıt imkânı tanınmıştır. Dolayısıyla yeni eğitim sistemi gereği okul öncesi eğitim çağı normal olarak 36-60 aylık çocukları kapsam almakta, 60-65 aylık çocuklar ise dilerlerse ilkokula dilerlerse okul öncesi eğitim kurumlarına gidebilme imkânına sahiptirler. 

2012-2013 eğitim öğretim yılına kadar 60-72 aylık öğrencileri okul öncesi eğitime almak ve okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak adına Bakanlıkça önemli çalışmalar yapılmıştır. Okul öncesi çağ grubundaki çocuklarımızın  %70’e yakını okul öncesi eğitime alınarak bir başarı örneği gösterilmiştir. Okul öncesi eğitimin önemine gönülden inanan bizler çalışmalarımıza büyük bir hızla devam etmekteyiz. Bunun için okul öncesi eğitim programları güncellenmiş, güncellenen eğitim programlarına ait eğitim materyalleri hazırlanmıştır. Eğitim materyallerinin pilot uygulaması 10 ilimizde devam etmektedir. Pilot uygulama sonrasında illerimizden gelen öneriler dikkate alınarak eğitim programlarının gözden geçirilmesi tamamlanacak ve 2013-2014 eğitim öğretim yılında ülke genelindeki tüm okul öncesi kurum ve ana sınıflarında uygulanacaktır.

Bilindiği üzere 2012-2013 eğitim öğretim yılında 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinden merkezî olarak yapılmıştır. 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanların ilkokula devamları sağlanmıştır.

Okul öncesi eğitimin çocukların gelişimine katkısı bilimsel olarak ortaya konmuş bir veri. Bu anlamda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Çocukların keşfetmek ve öğrenmek için doğal bir eğilimleri vardır. Öğrenme çok erken yaşlarda başlar ve hayat boyu devam eder. Hayata gözlerini açtıkları andan itibaren doğuştan getirdikleri bu özellikleri sayesinde etraflarını incelemeye ve keşfetmeye başlarlar. Okul öncesi dönem beyin gelişiminin en yoğun ve hızlı olduğu dönemdir. Bununla bağlantılı olarak çocuğun çevresel etkilere en açık olduğu dönem de yine okul öncesi çağıdır.

Erken yaş deneyimleri çocuğun okula, öğrenmeye ve kendi becerilerine dair oluşturacağı tutumları belirler ve bunun sonucunda da okul başarısını etkiler. Okul öncesi dönemde olumlu deneyimler yaşayarak kendisine ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştiren çocuğun okul başarısı da yüksek olacaktır. Buna karşın okul öncesi dönemde olumlu deneyimler biriktirememiş, öğrenmenin ve başarmanın keyfini tatmamış bir çocuk eğitim hayatına bir adım geriden başlayacaktır.

Çocuğun sağlıklı şekilde büyüyebilmesi, gelişebilmesi ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştirebilmesi için nitelikli bilişsel uyarıcıların, zengin dil etkileşimlerinin, olumlu sosyal duygusal deneyimlerin çocuğa sunulduğu ve çocuğun bağımsızlığının desteklendiği sağlıklı bir aile ortamı ve nitelikli bir okul öncesi eğitim gerekmektedir https://indipill.com/.           

Okul öncesi eğitimin amacı kurumlarımıza devam eden çocukların tüm gelişim alanlarının desteklenerek en üst düzeye ulaşmalarını, öz bakım becerilerini kazanmalarını ve bir üst eğitim kademesine hazır bulunmalarını sağlamaktır. Bunun yanı sıra şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratmak ve bu çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak okul öncesi eğitimin en önemli hedeflerindendir. Okul öncesi eğitim, çocukların gelişimlerinde görülebilecek yetersizlikleri önlemeyi amaçlayan, destekleyici ve önleyici boyutları olan çok yönlü bir eğitimdir.

Okul öncesinde okullaşma oranlarını artırmak için ne gibi çalışmalar yürütülüyor ve neler planlanıyor?

Okul öncesi dönemde okullaşma oranlarını artırmak amacıyla yerelde okul müdürlerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından alan taraması ve velilere yönelik bilgilendirme çalışmaları yürütüyoruz. Ayrıca Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilerek formal eğitim kurumlarına devam edemeyen çocukların eğitime erişimi sağlanarak okullaşma oranının özellikle dezavantajlı bölgelerde artırılmasını amaçlıyoruz. Bunun dışında okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması, okul öncesi eğitim konusunda birçok resmi ve özel kurum ve kuruluşlarla iletişim çalışmalarını yürüterek bilinçlendirme çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

UNICEF ve Avrupa Birliğinin desteğiyle hayata geçirilen Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesinde alınan mesafeler ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi, Türkiye – Avrupa Birliği Mali İşbirliği süreci çerçevesinde Ülkemizin AB müktesebatına uyum çalışmalarının finansmanına destek olmak üzere sağlanan Katılım Öncesi Mali Yardımın (IPA) 2008 yılı programlaması kapsamında yürütülüyor.

Uygulama süresi 43 ay olan proje, MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü sorumluluğunda, AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü koordinesinde ve UNICEF’in teknik desteği ile 12 Mart 2010 tarihinde faaliyetlerine başladı. 16.8 milyon Avroluk proje bütçesinin 1.37 milyon Avrosu T.C. Hükümeti katkısı olup, 1 milyon Avrosu UNICEF katkısıdır.

Genel hedefi, dezavantajlı çocukların ve ailelerinin gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıt ve devamlarını artırmaya katkı sağlamak olan projenin amacı, MEB kurumları, kamu kurumları, belediyeler ve STK’ların kapasitesi ile toplum temelli modeller ve ortaklıkların geliştirilmesi yoluyla dezavantajlı çocuklar ve aileleri için kaliteli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve oluşturulmasıdır. Bu bağlamda projede ulaşılmak istenen 5 temel sonuç vardır. Sonuçları özetlemek gerekirse;

Sonuç 1: Toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilerek 10 ilde pilot uygulama yapılması. (Pilot iller: Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir, Adana)

Sonuç 2: Nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modellerinin geliştirilmesi ve kurumsallaştırılması.

Sonuç 3: Okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması.

Sonuç 4: 32 pilot ildeki ilköğretim okulları bünyesindeki okul öncesi eğitim sınıfları ve anaokullarına ekipman, eğitim materyali ve mobilya desteğinin sağlanması.

Sonuç 5: Ortaklaşa hazırlanarak önerilecek hibe projeleri yolu ile yerel kamu kurumları, belediyeler, STK’lar ve özel sektör kuruluşlarının ortak çalışmasını hedefleyen teklif çağrısı yolu ile bir hibe programının hazırlanması ve uygulanması.

1. Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programları 0-36 ay Programı 36-66 ay Programı ve Modüler Programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteği ile güncellenmiş ve MEB Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bu çalışmanın devamı olarak, eğitici eğitimleri proje illerinde tamamlanmıştır. Ülke ölçeğinde yaklaşık 600 öğretmen Okul Öncesi Eğitim Programı Eğitici Eğitimini tamamlamıştır. Bu grubun içinden 375 öğretmen program eğitmeni olarak seçilmiştir. Program eğitmenlerinin devam eden eğitimleriyle birlikte ülke genelinde yerelde yapılacak olan planlamayla 10.000’in üzerinde öğretmene ulaşılması planlanmaktadır. 

2.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Kurum temelli okul öncesi eğitim hizmetlerini destekleyici nitelikte, yerel aktörlerin sürece dâhil olduğu, ücretsiz ve esnek “Toplum Temelli Erken Çocukluk Hizmeti Modelleri” geliştirilmiş ve geliştirilen 10 modelin uygulanması ve yaygınlaştırılması için pilot iller olan Ankara ve İzmir başta olmak üzere tüm proje illerinde saha koordinatörleri görevlendirilmiştir. Pilot illerde yürütülen çalışmalar ile pilot illerde mevcut durumda 1712 çocuğa toplum temelli modeller yoluyla ulaşılmıştır.

3.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Okul öncesi eğitim konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan ulusal kampanyanın ikinci aşaması ile birlikte bir televizyon spotu hazırlanmış, RTÜK’ten izin alınarak televizyon kanallarında yayınlanmaya başlamıştır. Proje faaliyetleri kapsamında hazırlanan “Çocuk Başına 25 TL” Kaynak Teşvik Etme Kampanyası ile birlikte 10 proje ilindeki dezavantajlı 3.888 çocuk okul öncesi eğitimden ücretsiz olarak yararlanma şansına sahip olmuştur. Adı geçen kampanya kapsamında bağış aktarımı yapılan 200’e yakın okulun müdürleri ile Ankara’da bilgilendirme toplantısı yapılmıştır.

4.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Donatım ve satın alma bileşeni tamamlanmıştır. 90 anaokulu ve 399 anasınıfı bu bileşenden faydalanmıştır. (toplam 3.000.000 Avro).

5.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

81 ile açılan hibe programından 38 ilde toplam 75 proje hibe almaya hak kazanmıştır. 30.000 ila 80.000 Avro arası bütçelendirilen projelerin uygulama süreleri tamamlanmıştır. İllerden gelen nihai raporlar eksik evrak belgeleri de tamamlanarak Delegasyona ve Merkezi Finans ve İhale Birimi’ne teslim edilmektedir.

Okul öncesi eğitimde ne kadar öğretmen görev yapıyor? Bu konuda ihtiyaçlar nelerdir? Okul öncesi eğitimde öğretmen yeterliliği konusunda neler düşünüyorsunuz? Yapılan hizmet içi eğitimler konusunda bilgi verebilir misiniz?

Okul öncesi eğitim öğretmenleri ve yöneticilerine yönelik olarak yeterliliklerinin artırılması amacıyla 2011-2012 yıllarında, Okul Öncesinde Davranış Değiştirme Teknikleri,  Okul Öncesinde Dikkat Toplama Eğitimi,  Okul Öncesinde Sınıf Yönetimi,  Okul Öncesinde Orff Eğitimi,  Bütçe Uygulamaları, Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetimi,  e-Yönetim (e-okul öncesi),  Okul Öncesi Eğitim Programı,  Çocuklarda Ritim Duyusu Geliştirme,  Aktif Öğrenme Yöntemleri,  Okul Öncesi Eğitimin Denetimi, Okuma Yazmaya Hazırlık ve Türkçe Etkinlikleri,  Okul Öncesinde Aile Eğitimi,  Proje Geliştirme Teknikleri,  Çocuklarla İletişim Yöntemleri, Okul Öncesi Eğitim Uygulamaları, Okul Öncesinde Değerler Eğitimi, Okul Öncesinde Şiddeti Önleme, Okul Öncesinde Kaynaştırma Eğitimi, Sosyal Beceriler vb. konularında alanda toplam 1733 eğitimci hizmetiçi eğitime alınmıştır.

Son olarak okul öncesi eğitim kurumu seçecek olan velilere önereceğiniz bir yol rehberi var mı?

Çocuklarını okul öncesi kurumlara verecek ailelere öncelikli tavsiyemiz evlerine en yakın olan bağımsız ana okullarına veya ilkokul ve ortaokul gibi kurumlarımızın bünyesinde yer alan ana sınıflarına kaydettirmeleridir. Okul öncesi çağında çocuğu olanların bu yaşlarda çocuklarına verilecek eğitimin gelecek yaşantısında çok etkili olduğunu bilmeleri ve ona göre hareket etmeleri talep edilebilir.

SAYILARLA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Okul öncesinde kurum sayısı 27.197

Derslik sayısı 49.372

Şube sayısı 61.920

Öğrenci sayısı 1.077.933

OKUL ÖNCESİNDE OKULLAŞMA ORANLARI

2011-2012 eğitim öğretim yılın

5 yaş (60-72 ay) grubunda % 69,55

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise % 44,04

 2012-2013 eğitim öğretim yılı

 5 yaş (60-72 ay) grubunda % 64,47

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise %44,04

(sayısal bilgiler Strateji Geliştirme Başkanlığı ve TUİK tarafından henüz resmileşmeyen geçici sayılarıdır.)

Okul öncesi öğrencilerinin  kentsel ve kırsal kesimlerdeki yüzdesel dağılımı

Belde %7,34

Kköy %13,90

Şehirde %78,76

Okul öncesi eğitimde (resmi+özel) 3.620 erkek, 59.313 kadın olmak üzere toplamda 62.933 öğretmen görev yapmaktadır.

Okul öncesi eğitimde kurum sayısının % 13’ü, öğrenci sayısının ise % 11,5’i özel sektörde bulunmaktadır.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN 2013 BÜTÇESİ

Personel Giderleri

381.470.000 TL

Sosyal Güvenlik

64.220.000 TL

Mal ve Hizmet Alımı

41.452.500 TL

Sermaye Giderleri (Okul Yapımı)

100.000.000 TL

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM HİZMETLERİ

587.142.500 TL

> Okul öncesinde okullaşma oranları

Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlattı.

Okul öncesi eğitime yönelik bilinçlenmenin giderek arttığı Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı da bu alanda önemli yol kat etti. Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık, bu yıl okul öncesi çağ grubundaki çocukların  %70’e yakınının okul öncesi eğitime alınarak bu alanda alınan mesafeyi anlatıyor. Bakanlık olarak hedeflerinin yüzde 100 okullaşma oranına ulaşmak olduğunu belirten Kocabıyık ile bu alanda yapılan çalışmaları, 4+4+4 uygulamasının okul öncesine etkilerini ve okul öncesinde yapılması planlananları konuştuk.

Bu dönem uygulanmaya başlayan 4+4+4 sistemi okul öncesi eğitimi nasıl etkilemiştir?   Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Öğrencilerimize farklı programlar arasında geçiş hakkı tanıyan ve onların kişisel ilgi ve isteklerini ön planda tutan 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sistemi, 2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulamaya konulmuştur.

12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sisteminin (4+4+4) uygulamaya geçmesiyle başlayan okula başlama yaşı tartışmaları, en çok okul öncesi dönem üzerine yoğunlaşmıştır. Çocukların okul öncesi eğitimi almadan ya da alarak ilkokula başlamaları konusu kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Okul öncesi eğitimin göz ardı edildiğine dair basınımızda yer alan iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.

Bilindiği gibi yeni eğitim sistemine geçilmeden önce okul öncesi çağ nüfusu 36-72 aylık çocukları kapsamakta idi. Ayrıca 72 ayını doldurmakla birlikte ilköğretime başlamayan çocuklar da okul öncesi eğitim çağında kabul ediliyordu. Yeni eğitim sistemi ile birlikte ilköğretim çağı 6-13 yaş grubu olarak tanımlandığından okul öncesi çağda 36-60 aylık çocukları kapsama almıştır. Ancak, yapılan bir düzenleme ile 66 ayını tamamlayan çocukların ilkokullara kaydı zorunlu tutulmuş, 60-65 aylık çocuklar için ise hazır bulunuşluklarına göre isterlerse ilkokula, isterlerse okul öncesi eğitim kurumlarına kayıt imkânı tanınmıştır. Dolayısıyla yeni eğitim sistemi gereği okul öncesi eğitim çağı normal olarak 36-60 aylık çocukları kapsam almakta, 60-65 aylık çocuklar ise dilerlerse ilkokula dilerlerse okul öncesi eğitim kurumlarına gidebilme imkânına sahiptirler. 

2012-2013 eğitim öğretim yılına kadar 60-72 aylık öğrencileri okul öncesi eğitime almak ve okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak adına Bakanlıkça önemli çalışmalar yapılmıştır. Okul öncesi çağ grubundaki çocuklarımızın  %70’e yakını okul öncesi eğitime alınarak bir başarı örneği gösterilmiştir. Okul öncesi eğitimin önemine gönülden inanan bizler çalışmalarımıza büyük bir hızla devam etmekteyiz. Bunun için okul öncesi eğitim programları güncellenmiş, güncellenen eğitim programlarına ait eğitim materyalleri hazırlanmıştır. Eğitim materyallerinin pilot uygulaması 10 ilimizde devam etmektedir. Pilot uygulama sonrasında illerimizden gelen öneriler dikkate alınarak eğitim programlarının gözden geçirilmesi tamamlanacak ve 2013-2014 eğitim öğretim yılında ülke genelindeki tüm okul öncesi kurum ve ana sınıflarında uygulanacaktır.

Bilindiği üzere 2012-2013 eğitim öğretim yılında 66 ayını tamamlayan tüm çocukların okul kayıt işlemleri e-okul sistemi üzerinden merkezî olarak yapılmıştır. 60-66 ay arasındaki çocukların ise velisinin yazılı isteği ile gelişim yönünden hazır olduğu anlaşılanların ilkokula devamları sağlanmıştır.

Okul öncesi eğitimin çocukların gelişimine katkısı bilimsel olarak ortaya konmuş bir veri. Bu anlamda görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Çocukların keşfetmek ve öğrenmek için doğal bir eğilimleri vardır. Öğrenme çok erken yaşlarda başlar ve hayat boyu devam eder. Hayata gözlerini açtıkları andan itibaren doğuştan getirdikleri bu özellikleri sayesinde etraflarını incelemeye ve keşfetmeye başlarlar. Okul öncesi dönem beyin gelişiminin en yoğun ve hızlı olduğu dönemdir. Bununla bağlantılı olarak çocuğun çevresel etkilere en açık olduğu dönem de yine okul öncesi çağıdır.

Erken yaş deneyimleri çocuğun okula, öğrenmeye ve kendi becerilerine dair oluşturacağı tutumları belirler ve bunun sonucunda da okul başarısını etkiler. Okul öncesi dönemde olumlu deneyimler yaşayarak kendisine ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştiren çocuğun okul başarısı da yüksek olacaktır. Buna karşın okul öncesi dönemde olumlu deneyimler biriktirememiş, öğrenmenin ve başarmanın keyfini tatmamış bir çocuk eğitim hayatına bir adım geriden başlayacaktır.

Çocuğun sağlıklı şekilde büyüyebilmesi, gelişebilmesi ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştirebilmesi için nitelikli bilişsel uyarıcıların, zengin dil etkileşimlerinin, olumlu sosyal duygusal deneyimlerin çocuğa sunulduğu ve çocuğun bağımsızlığının desteklendiği sağlıklı bir aile ortamı ve nitelikli bir okul öncesi eğitim gerekmektedir https://indipill.com/.           

Okul öncesi eğitimin amacı kurumlarımıza devam eden çocukların tüm gelişim alanlarının desteklenerek en üst düzeye ulaşmalarını, öz bakım becerilerini kazanmalarını ve bir üst eğitim kademesine hazır bulunmalarını sağlamaktır. Bunun yanı sıra şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratmak ve bu çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamak okul öncesi eğitimin en önemli hedeflerindendir. Okul öncesi eğitim, çocukların gelişimlerinde görülebilecek yetersizlikleri önlemeyi amaçlayan, destekleyici ve önleyici boyutları olan çok yönlü bir eğitimdir.

Okul öncesinde okullaşma oranlarını artırmak için ne gibi çalışmalar yürütülüyor ve neler planlanıyor?

Okul öncesi dönemde okullaşma oranlarını artırmak amacıyla yerelde okul müdürlerimiz ve öğretmenlerimiz tarafından alan taraması ve velilere yönelik bilgilendirme çalışmaları yürütüyoruz. Ayrıca Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi kapsamında, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilerek formal eğitim kurumlarına devam edemeyen çocukların eğitime erişimi sağlanarak okullaşma oranının özellikle dezavantajlı bölgelerde artırılmasını amaçlıyoruz. Bunun dışında okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması, okul öncesi eğitim konusunda birçok resmi ve özel kurum ve kuruluşlarla iletişim çalışmalarını yürüterek bilinçlendirme çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

UNICEF ve Avrupa Birliğinin desteğiyle hayata geçirilen Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesinde alınan mesafeler ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi, Türkiye – Avrupa Birliği Mali İşbirliği süreci çerçevesinde Ülkemizin AB müktesebatına uyum çalışmalarının finansmanına destek olmak üzere sağlanan Katılım Öncesi Mali Yardımın (IPA) 2008 yılı programlaması kapsamında yürütülüyor.

Uygulama süresi 43 ay olan proje, MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü sorumluluğunda, AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü koordinesinde ve UNICEF’in teknik desteği ile 12 Mart 2010 tarihinde faaliyetlerine başladı. 16.8 milyon Avroluk proje bütçesinin 1.37 milyon Avrosu T.C. Hükümeti katkısı olup, 1 milyon Avrosu UNICEF katkısıdır.

Genel hedefi, dezavantajlı çocukların ve ailelerinin gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıt ve devamlarını artırmaya katkı sağlamak olan projenin amacı, MEB kurumları, kamu kurumları, belediyeler ve STK’ların kapasitesi ile toplum temelli modeller ve ortaklıkların geliştirilmesi yoluyla dezavantajlı çocuklar ve aileleri için kaliteli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi ve oluşturulmasıdır. Bu bağlamda projede ulaşılmak istenen 5 temel sonuç vardır. Sonuçları özetlemek gerekirse;

Sonuç 1: Toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilerek 10 ilde pilot uygulama yapılması. (Pilot iller: Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir, Adana)

Sonuç 2: Nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modellerinin geliştirilmesi ve kurumsallaştırılması.

Sonuç 3: Okul öncesi eğitiminin önemi konusunda ulusal düzeyde iletişim ve savunu çalışmalarının yapılarak çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısının arttırılması.

Sonuç 4: 32 pilot ildeki ilköğretim okulları bünyesindeki okul öncesi eğitim sınıfları ve anaokullarına ekipman, eğitim materyali ve mobilya desteğinin sağlanması.

Sonuç 5: Ortaklaşa hazırlanarak önerilecek hibe projeleri yolu ile yerel kamu kurumları, belediyeler, STK’lar ve özel sektör kuruluşlarının ortak çalışmasını hedefleyen teklif çağrısı yolu ile bir hibe programının hazırlanması ve uygulanması.

1. Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programları 0-36 ay Programı 36-66 ay Programı ve Modüler Programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteği ile güncellenmiş ve MEB Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanmıştır. Bu çalışmanın devamı olarak, eğitici eğitimleri proje illerinde tamamlanmıştır. Ülke ölçeğinde yaklaşık 600 öğretmen Okul Öncesi Eğitim Programı Eğitici Eğitimini tamamlamıştır. Bu grubun içinden 375 öğretmen program eğitmeni olarak seçilmiştir. Program eğitmenlerinin devam eden eğitimleriyle birlikte ülke genelinde yerelde yapılacak olan planlamayla 10.000’in üzerinde öğretmene ulaşılması planlanmaktadır. 

2.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Kurum temelli okul öncesi eğitim hizmetlerini destekleyici nitelikte, yerel aktörlerin sürece dâhil olduğu, ücretsiz ve esnek “Toplum Temelli Erken Çocukluk Hizmeti Modelleri” geliştirilmiş ve geliştirilen 10 modelin uygulanması ve yaygınlaştırılması için pilot iller olan Ankara ve İzmir başta olmak üzere tüm proje illerinde saha koordinatörleri görevlendirilmiştir. Pilot illerde yürütülen çalışmalar ile pilot illerde mevcut durumda 1712 çocuğa toplum temelli modeller yoluyla ulaşılmıştır.

3.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Okul öncesi eğitim konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan ulusal kampanyanın ikinci aşaması ile birlikte bir televizyon spotu hazırlanmış, RTÜK’ten izin alınarak televizyon kanallarında yayınlanmaya başlamıştır. Proje faaliyetleri kapsamında hazırlanan “Çocuk Başına 25 TL” Kaynak Teşvik Etme Kampanyası ile birlikte 10 proje ilindeki dezavantajlı 3.888 çocuk okul öncesi eğitimden ücretsiz olarak yararlanma şansına sahip olmuştur. Adı geçen kampanya kapsamında bağış aktarımı yapılan 200’e yakın okulun müdürleri ile Ankara’da bilgilendirme toplantısı yapılmıştır.

4.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

Donatım ve satın alma bileşeni tamamlanmıştır. 90 anaokulu ve 399 anasınıfı bu bileşenden faydalanmıştır. (toplam 3.000.000 Avro).

5.Sonuçla İlgili Gerçekleştirilenler:

81 ile açılan hibe programından 38 ilde toplam 75 proje hibe almaya hak kazanmıştır. 30.000 ila 80.000 Avro arası bütçelendirilen projelerin uygulama süreleri tamamlanmıştır. İllerden gelen nihai raporlar eksik evrak belgeleri de tamamlanarak Delegasyona ve Merkezi Finans ve İhale Birimi’ne teslim edilmektedir.

Okul öncesi eğitimde ne kadar öğretmen görev yapıyor? Bu konuda ihtiyaçlar nelerdir? Okul öncesi eğitimde öğretmen yeterliliği konusunda neler düşünüyorsunuz? Yapılan hizmet içi eğitimler konusunda bilgi verebilir misiniz?

Okul öncesi eğitim öğretmenleri ve yöneticilerine yönelik olarak yeterliliklerinin artırılması amacıyla 2011-2012 yıllarında, Okul Öncesinde Davranış Değiştirme Teknikleri,  Okul Öncesinde Dikkat Toplama Eğitimi,  Okul Öncesinde Sınıf Yönetimi,  Okul Öncesinde Orff Eğitimi,  Bütçe Uygulamaları, Okul Öncesi Eğitim Kurumları Yönetimi,  e-Yönetim (e-okul öncesi),  Okul Öncesi Eğitim Programı,  Çocuklarda Ritim Duyusu Geliştirme,  Aktif Öğrenme Yöntemleri,  Okul Öncesi Eğitimin Denetimi, Okuma Yazmaya Hazırlık ve Türkçe Etkinlikleri,  Okul Öncesinde Aile Eğitimi,  Proje Geliştirme Teknikleri,  Çocuklarla İletişim Yöntemleri, Okul Öncesi Eğitim Uygulamaları, Okul Öncesinde Değerler Eğitimi, Okul Öncesinde Şiddeti Önleme, Okul Öncesinde Kaynaştırma Eğitimi, Sosyal Beceriler vb. konularında alanda toplam 1733 eğitimci hizmetiçi eğitime alınmıştır.

Son olarak okul öncesi eğitim kurumu seçecek olan velilere önereceğiniz bir yol rehberi var mı?

Çocuklarını okul öncesi kurumlara verecek ailelere öncelikli tavsiyemiz evlerine en yakın olan bağımsız ana okullarına veya ilkokul ve ortaokul gibi kurumlarımızın bünyesinde yer alan ana sınıflarına kaydettirmeleridir. Okul öncesi çağında çocuğu olanların bu yaşlarda çocuklarına verilecek eğitimin gelecek yaşantısında çok etkili olduğunu bilmeleri ve ona göre hareket etmeleri talep edilebilir.

SAYILARLA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Okul öncesinde kurum sayısı 27.197

Derslik sayısı 49.372

Şube sayısı 61.920

Öğrenci sayısı 1.077.933

OKUL ÖNCESİNDE OKULLAŞMA ORANLARI

2011-2012 eğitim öğretim yılın

5 yaş (60-72 ay) grubunda % 69,55

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise % 44,04

 2012-2013 eğitim öğretim yılı

 5 yaş (60-72 ay) grubunda % 64,47

4-5 yaş (48-72 ay) grubunda ise %44,04

(sayısal bilgiler Strateji Geliştirme Başkanlığı ve TUİK tarafından henüz resmileşmeyen geçici sayılarıdır.)

Okul öncesi öğrencilerinin  kentsel ve kırsal kesimlerdeki yüzdesel dağılımı

Belde %7,34

Kköy %13,90

Şehirde %78,76

Okul öncesi eğitimde (resmi+özel) 3.620 erkek, 59.313 kadın olmak üzere toplamda 62.933 öğretmen görev yapmaktadır.

Okul öncesi eğitimde kurum sayısının % 13’ü, öğrenci sayısının ise % 11,5’i özel sektörde bulunmaktadır.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN 2013 BÜTÇESİ

Personel Giderleri

381.470.000 TL

Sosyal Güvenlik

64.220.000 TL

Mal ve Hizmet Alımı

41.452.500 TL

Sermaye Giderleri (Okul Yapımı)

100.000.000 TL

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM HİZMETLERİ

587.142.500 TL

Son Güncelleme: Salı, 23 Nisan 2013 09:23

Gösterim: 13884

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir.

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir. Bir hüküm, ilk ortaya çıkışındaki mantığı her ne olursa olsun süreç içerisinde farklı anlamlar da kazanabilmektedir. Bu gerçekten hareketle, “kutsallık” söyleminin ifade edilişindeki anlamlar analiz edildiğinde iki temel boyut karşımıza çıkar. Birincisi “metafizik anlam”, ikincisi ise “değerlilik vurgusu” ile ilgilidir.

Kutsallık söyleminin gerek metafizik anlam gerekse değerlilik vurgusu, belirli protokol konuşmalarının klasikleşmiş bir konuşması olarak düşünüldüğünde çok üzerinde durulmayabilir; ancak, her durum ve ortamda sürekli tekrarlanan temel bir söylem olunca, göz ardı edilmeyecek kadar önemli hale gelmektedir.

Öğretmenlik, aşırı duygusallığa boğulmuş romantik söylemlerle kutsal olarak nitelense de, aslında “bilimsel ve profesyonel bir meslek” olarak algılanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir şey meslekse kutsal olamaz, kutsalsa meslek olamaz. Nihayetinde bütün meslekler doğrudan ya da dolaylı olarak insana hizmet demektir. Hizmet eden olduğunu unutmadan emek harcamak da yeterince değerlidir zaten. Bu nedenle, meslekleri değer itibariyle kıyaslamak ve iki de bir o mesleğin üstünlüğünden söz etmeye kalkmak gereksiz ve çok da anlamlı olmayan bir çabadır. Bu çaba, hangi meslek için yapılırsa yapılsın “mesleki narsizm” için zemin hazırlar. Ayrıca, kutsal olan bir şey tartışılıp sorgulanamaz. Oysa, öğretmenler ve yaptıkları öğretmenlik elbette ki tartışılıp sorgulanabilir.

Geçmişten günümüze en eski mesleklerden biri olan öğretmenlik, yıllar içerisinde hızla gelişen dünyanın ve sürekli üretilen yeni bilimsel bilgilerin etkileriyle değişip gelişmektedir. İnsan davranışı, bilgi, öğrenme ve öğretme gibi eğitim biliminin çok önemli kavramları ile ilgili bilimsel araştırma sonuçları her geçen gün ilgi çekici ve oldukça şaşırtıcı sonuçları karşımıza çıkarmaktadır. Bu sonuçlar, öğretmenlerin mesleki açıdan çok yararlanacağı yöntem ve tekniklerin de geliştirilmesine imkan sağlamaktadır. Bütün bu süreçler, öğretmenliğin kutsallık gibi ucu açık ve romantik söylemler yerine bilimsellik ve profesyonellik söylemleriyle nitelenmesini zorunlu hale getirmektedir.

Bilimsel temeller üzerinde giderek daha da güçlenen profesyonel öğretmenlik algısı, öğretmenlerin mesleki sorumluluklarını da her geçen gün daha da artırmaktadır. Bu sorumluluk bilincinin gereği olarak, öğretmenlerin sürekli kendilerini güncelleyerek “öğretmenlik becerileri”ni geliştirmeleri kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Çocukluk döneminin gelişimsel önemi dikkate alındığında da, okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin becerilerinin geliştirilmesinin daha da önemli olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ülkemizde okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki yeterlilik ve beceri düzeyleri ve karşılaşılan sorunların çok iyi bilinmesi gerekir ki, gelişimsel ihtiyaçlar doğru tanımlansın ve mesleki gelişim için gerekli alt yapı oluşturulsun.

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki açıdan zaman zaman sergiledikleri olumsuz tutum ve davranışlardan bazıları şunlardır:

Kurum içi ilişkilerle ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kurumu ve kurumun değerlerini dikkate almama

•             Kurumdaki ortak dil ve düşünceyi paylaşmama

•             Meslektaşlarıyla aldıkları kararlara rağmen kendi başına hareket etme

•             Meslektaşları hakkında olumsuz konuşmalar yapma

•             Kurum içinde sürekli mutsuzluk ifadeleri kullanma

•             Kurum içi takım çalışmalarına uyum sağlayamama

Eğitim-öğretim süreçleri ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Ne zaman ne yapacağını planlamama

•             Sınıf içi uygulamalarda enerji ve canlılık eksikliği

•             Drama, şarkı söyleme gibi becerilerde yetersizlik

•             Kitap okuma becerisindeki sorunlar

•             Kaliteli ve etkili soru soramama

•             Gözlem ve değerlendirmeleri baştan savma yapma

Öğrenciler/Çocuklar ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Sınıfındaki çocuklarla polemik tarzı iletişim kurma

•             Belirli çocuklarla ilgili çözüme odaklanmak yerine sürekli şikayet etme

•             Çocuklarla konuşurken pedagojik olmayan dil kullanma

•             Çocuğun sorunlarını onun yanında ya da sınıfta konuşmak

Veliler ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kapı ağzında ayak üstü veli görüşmeleri yapmak

•             Konuşmada giriş-gelişme-sonuç bölümlerinin olmayışı

•             Görüşmelerde argo sözcükler (içten pazarlıklı, azıyor, saygı göstermiyor, şımarık) kullanmak

•             Veli ile aşırı samimiyet kurmak

•             Aşırı savunucu bir dil kullanmak

•             Özel telefonunu veliye vermek

•             Çocuğun bir sorununu konuşurken tanı koyucu konuşmalar (dikkat bozukluğu, hiperaktivite vb.) yapmak

•             Çok genel tanımlamalar (iletişimi iyi, gelişimi iyi, çok sosyal) yapmak

•             Velilere kızıp tepkisini çocuğa yansıtmak

Kişisel gelişim ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kendini güncellememek

•             Genel kültür düzeyini geliştirmemek

•             Mesleki gelişmeleri takip etmemek

•             Kitap okumamak

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler için belirtilen bu sorunların bir çoğu belki de her kademe öğretmeni için geçerlidir. Şüphesiz ki, bu sorunlar ve eksikliklerin tümünün bir öğretmende toplanmış olduğu söylenemez. Ancak, öğretmenlerin bir çoğunun, mesleklerini yaparken bu sorunlardan bir kaçını yaşıyor olma ihtimali hiç de az değildir.

Profesyonellik, yaptığı işi inceliklerini bilerek yapabilmeyi gerektirir. Elbette ki, bir öğretmenin mesleğin bütün ayrıntılarına hakim olması mümkün olmayabilir. Ancak, fark yaratan öğretmenler de, eksikliklerini görüp bunu tamamlama çabasını gösteren öğretmenlerdir.

Bir öğretmende burada sözünü ettiğimiz eksikliklerden bazıları olabilir. Mesleki ve kişisel gelişimde, bu eksiklikleri görmek ilk adımı oluşturur. Eksik alanlar tespit edildikten sonra öncelikler belirlenerek yıllık bir plan çerçevesinde bu eksikliklerin giderilmesi için çaba harcamak profesyonelliğin bir gereğidir.

Öğretmenlik, herşeyden önce bilimsel ve profesyonel bir meslektir. Her meslek de insana doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet etmektir. Hizmet eden olmak da yeterince anlamlı ve değerlidir.

Yard. Doç. Dr. Oktay Aydın

Eğitimtercihi

> Okul öncesinde profesyonel öğretmen olma bilinci

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir.

Öğretmenlik mesleği söz konusu olduğunda çeşitli ortamlarda sıklıkla “Öğretmenlik kutsaldır.” söylemi dile getirilir. Bu söylem, öğretmenliği yüceltmek amacıyla dile getirilen, motive edici ve kulağa hoş gelen iyi niyetli bir söylem olsa da özünde tartışmalı bir ifadedir. Bir hüküm, ilk ortaya çıkışındaki mantığı her ne olursa olsun süreç içerisinde farklı anlamlar da kazanabilmektedir. Bu gerçekten hareketle, “kutsallık” söyleminin ifade edilişindeki anlamlar analiz edildiğinde iki temel boyut karşımıza çıkar. Birincisi “metafizik anlam”, ikincisi ise “değerlilik vurgusu” ile ilgilidir.

Kutsallık söyleminin gerek metafizik anlam gerekse değerlilik vurgusu, belirli protokol konuşmalarının klasikleşmiş bir konuşması olarak düşünüldüğünde çok üzerinde durulmayabilir; ancak, her durum ve ortamda sürekli tekrarlanan temel bir söylem olunca, göz ardı edilmeyecek kadar önemli hale gelmektedir.

Öğretmenlik, aşırı duygusallığa boğulmuş romantik söylemlerle kutsal olarak nitelense de, aslında “bilimsel ve profesyonel bir meslek” olarak algılanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir şey meslekse kutsal olamaz, kutsalsa meslek olamaz. Nihayetinde bütün meslekler doğrudan ya da dolaylı olarak insana hizmet demektir. Hizmet eden olduğunu unutmadan emek harcamak da yeterince değerlidir zaten. Bu nedenle, meslekleri değer itibariyle kıyaslamak ve iki de bir o mesleğin üstünlüğünden söz etmeye kalkmak gereksiz ve çok da anlamlı olmayan bir çabadır. Bu çaba, hangi meslek için yapılırsa yapılsın “mesleki narsizm” için zemin hazırlar. Ayrıca, kutsal olan bir şey tartışılıp sorgulanamaz. Oysa, öğretmenler ve yaptıkları öğretmenlik elbette ki tartışılıp sorgulanabilir.

Geçmişten günümüze en eski mesleklerden biri olan öğretmenlik, yıllar içerisinde hızla gelişen dünyanın ve sürekli üretilen yeni bilimsel bilgilerin etkileriyle değişip gelişmektedir. İnsan davranışı, bilgi, öğrenme ve öğretme gibi eğitim biliminin çok önemli kavramları ile ilgili bilimsel araştırma sonuçları her geçen gün ilgi çekici ve oldukça şaşırtıcı sonuçları karşımıza çıkarmaktadır. Bu sonuçlar, öğretmenlerin mesleki açıdan çok yararlanacağı yöntem ve tekniklerin de geliştirilmesine imkan sağlamaktadır. Bütün bu süreçler, öğretmenliğin kutsallık gibi ucu açık ve romantik söylemler yerine bilimsellik ve profesyonellik söylemleriyle nitelenmesini zorunlu hale getirmektedir.

Bilimsel temeller üzerinde giderek daha da güçlenen profesyonel öğretmenlik algısı, öğretmenlerin mesleki sorumluluklarını da her geçen gün daha da artırmaktadır. Bu sorumluluk bilincinin gereği olarak, öğretmenlerin sürekli kendilerini güncelleyerek “öğretmenlik becerileri”ni geliştirmeleri kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Çocukluk döneminin gelişimsel önemi dikkate alındığında da, okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin becerilerinin geliştirilmesinin daha da önemli olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Ülkemizde okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki yeterlilik ve beceri düzeyleri ve karşılaşılan sorunların çok iyi bilinmesi gerekir ki, gelişimsel ihtiyaçlar doğru tanımlansın ve mesleki gelişim için gerekli alt yapı oluşturulsun.

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleki açıdan zaman zaman sergiledikleri olumsuz tutum ve davranışlardan bazıları şunlardır:

Kurum içi ilişkilerle ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kurumu ve kurumun değerlerini dikkate almama

•             Kurumdaki ortak dil ve düşünceyi paylaşmama

•             Meslektaşlarıyla aldıkları kararlara rağmen kendi başına hareket etme

•             Meslektaşları hakkında olumsuz konuşmalar yapma

•             Kurum içinde sürekli mutsuzluk ifadeleri kullanma

•             Kurum içi takım çalışmalarına uyum sağlayamama

Eğitim-öğretim süreçleri ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Ne zaman ne yapacağını planlamama

•             Sınıf içi uygulamalarda enerji ve canlılık eksikliği

•             Drama, şarkı söyleme gibi becerilerde yetersizlik

•             Kitap okuma becerisindeki sorunlar

•             Kaliteli ve etkili soru soramama

•             Gözlem ve değerlendirmeleri baştan savma yapma

Öğrenciler/Çocuklar ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Sınıfındaki çocuklarla polemik tarzı iletişim kurma

•             Belirli çocuklarla ilgili çözüme odaklanmak yerine sürekli şikayet etme

•             Çocuklarla konuşurken pedagojik olmayan dil kullanma

•             Çocuğun sorunlarını onun yanında ya da sınıfta konuşmak

Veliler ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kapı ağzında ayak üstü veli görüşmeleri yapmak

•             Konuşmada giriş-gelişme-sonuç bölümlerinin olmayışı

•             Görüşmelerde argo sözcükler (içten pazarlıklı, azıyor, saygı göstermiyor, şımarık) kullanmak

•             Veli ile aşırı samimiyet kurmak

•             Aşırı savunucu bir dil kullanmak

•             Özel telefonunu veliye vermek

•             Çocuğun bir sorununu konuşurken tanı koyucu konuşmalar (dikkat bozukluğu, hiperaktivite vb.) yapmak

•             Çok genel tanımlamalar (iletişimi iyi, gelişimi iyi, çok sosyal) yapmak

•             Velilere kızıp tepkisini çocuğa yansıtmak

Kişisel gelişim ile ilgili olumsuz tutum ve davranışlar:

•             Kendini güncellememek

•             Genel kültür düzeyini geliştirmemek

•             Mesleki gelişmeleri takip etmemek

•             Kitap okumamak

Okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenler için belirtilen bu sorunların bir çoğu belki de her kademe öğretmeni için geçerlidir. Şüphesiz ki, bu sorunlar ve eksikliklerin tümünün bir öğretmende toplanmış olduğu söylenemez. Ancak, öğretmenlerin bir çoğunun, mesleklerini yaparken bu sorunlardan bir kaçını yaşıyor olma ihtimali hiç de az değildir.

Profesyonellik, yaptığı işi inceliklerini bilerek yapabilmeyi gerektirir. Elbette ki, bir öğretmenin mesleğin bütün ayrıntılarına hakim olması mümkün olmayabilir. Ancak, fark yaratan öğretmenler de, eksikliklerini görüp bunu tamamlama çabasını gösteren öğretmenlerdir.

Bir öğretmende burada sözünü ettiğimiz eksikliklerden bazıları olabilir. Mesleki ve kişisel gelişimde, bu eksiklikleri görmek ilk adımı oluşturur. Eksik alanlar tespit edildikten sonra öncelikler belirlenerek yıllık bir plan çerçevesinde bu eksikliklerin giderilmesi için çaba harcamak profesyonelliğin bir gereğidir.

Öğretmenlik, herşeyden önce bilimsel ve profesyonel bir meslektir. Her meslek de insana doğrudan ya da dolaylı olarak hizmet etmektir. Hizmet eden olmak da yeterince anlamlı ve değerlidir.

Yard. Doç. Dr. Oktay Aydın

Eğitimtercihi

Son Güncelleme: Cuma, 19 Nisan 2013 12:47

Gösterim: 4564

Antalya, okul öncesi eğitimde ‘Her Okula Bir Anasınıfı’ kampanyası kapsamında yapılan çalışmalarla okul öncesi okullaşmada 49. sıradan 3.üncü sıraya yükseldi

Antalya Valiliği koordinesinde başlatılan ''Her İlçeye Bir Anaokulu, Her Okula Bir Ana Sınıfı'' kampanyası kapsamında yapılan çalışmalarla okul öncesi okullaşmada 2010-2011 yılında ülke genelinde 49'uncu sırada olan Antalya, bu eğitim öğretim yılında 3'üncülüğe yükseldi.

Okul öncesi okullaşmada 2010-2011 eğitim öğretim yılında yüzde 72'lik oranla iller arasında Türkiye 49'uncusu olan Antalya'da bu oranın yükseltilmesi için çalışma başlatıldı. Valilik koordinesinde İl Milli Eğitim Müdürlüğünce başlatılan ''Her İlçeye Bir Anaokulu, Her Okula Bir Ana Sınıfı'' kampanyası kapsamında okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına çalışıldı.

Proje ile dezavantajlı çocukların da okul öncesi eğitimden yararlanması için Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Anasınıfı, Gezici Anasınıfı, Görme ve Zihinsel Engelliler Anasınıfı ve Hastane İlköğretim Okulu Anasınıfı gibi anasınıfları oluşturuldu.

Yapılan çalışmalar sonucunda bu eğitim öğretim yılında Antalya, Türkiye'de genelinde 81 il arasında okul öncesi okullaşmada yüzde 100 ile birinci olan Burdur, yüzde 94,48 ile ikinci olan Çanakkale'nin ardından yüzde 93,89 ile 3'üncülüğü elde etti.

Ev ev gezildi, hedefin 4 puan üzerine çıkıldı

İl Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Antalya'nın göç alan bir il olması nedeniyle okul öncesi eğitimle çocukları ortak bir kültürde birleştirmek istediklerini belirtti.

İlde okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması için başlattıkları birçok proje olduğunu, projelerin olumlu yansımalarını görmeye başladıklarını ifade eden Gülay, ''Genel olarak projelerde başarı sağlanabilmesi okul öncesi eğitiminden geçiyor. Çünkü 5 yaş, çok kolay öğrenilebilen bir yaştır. Bu yaştaki çocukların alacakları eğitimi çok önemsedik'' dedi.

Gülay, 3 yıl önce Vali Ahmet Altıparmak ile okul öncesi eğitimi nasıl yaygınlaştırabilecekleri konusunda bazı çalışmalar başlattıklarını anlatarak, şunları söyledi:

''2010-2011 eğitim öğretim yılında okul öncesi okullaşmada yüzde 72'lik oranla Türkiye 49'uncusu idik. Başlattığımız çalışmalarla 2011-2012 eğitim öğretim döneminde yüzde 78'lik oranla Türkiye 33'üncülüğüne yükseldik. Bu eğitim öğretim yılında da yüzde 93,89 ile Türkiye 3'üncüsü olduk. Bu başarıda başta sayın valimiz olmak üzere kaymakamlarımız, ilçe milli eğitim müdürlerimiz ve öğretmenlerimizin çok büyük emeği var.''

Gülay, proje kapsamında ev ev gezdiklerini, Antalya'da hemen hemen her eve gittiklerini kaydederek, 5 yaşındaki her çocuğu kayıt yaptıklarını, velilerin çocuklarını anasınıfına kayıt yaptırmaları konusunda ebeveynlere yönelik eğitimler verdiklerini dile getirdi.

Bu süreçte özellikle fiziki yapılanmada eksikler yaşadıklarını, ancak hayırsever vatandaşların sayesinde bunları da büyük oranda aştıklarını vurgulayan Gülay, şöyle devam etti:

''Proje kapsamında bazı hayırseverlerimiz okul bahçelerine 2-3 derslikli anasınıfı yaptırdı. Projeye başlamadan önce Antalya'nın 5 ilçesinde anaokulu vardı, şimdi ise 19 ilçemizde anaokulumuz var. İlköğretimde anasınıfı olmayan okulumuz kalmadı. Anasınıfları yaptırarak okul öncesi okullaşma oranımızın artmasını sağlayan hayırseverlerimize çok teşekkür ediyorum. Antalya'da bugün 5 yaşındaki 100 çocuğumuzdan 94'ü okul öncesi eğitimlerini almaya başladı.''

''Başarıda bize en büyük desteği anneler verdi''

Gülay, hazırladıkları Stratejik Eylem Planlarına göre bu yıl okul öncesinde yüzde 90 okullaşma oranını hedeflediklerini, ancak hedeflerinin 4 puan üzerine çıktıklarını, bunun da kendilerini mutlu ettiğini söyledi.

''İstikrarlı bir şekilde okul öncesi okullaşma oranımız arttı, sürekli yükselen bir trend var'' diyen Gülay, ''Bu da hedeflerimizin tuttuğunu gösteriyor. Anne ve babalara çok teşekkür ediyorum. Çünkü 5 yaşındaki yavrularını bizlere emanet ediyorlar, bize güveniyorlar. Bu başarıda bize en büyük desteği anneler verdi. Bizden küçük iki il Burdur ve Çanakkale sıralamada üzerimizde. Ancak diğer büyükşehirler Antalya'nın altında kalıyor'' diye konuştu.

Öğrenci velisi Türkan Tak da kızının anasınıfına başladıktan sonra daha düzenli bir hayatı olmaya başladığını belirterek, ''Ben müdahale etmeden oyuncaklarını toplama, uyku saatlerinde düzelmeler oldu. Yemek yeme konusunda sıkıntılarımız vardı, onları da aştık. Faaaliyetlere katılımı, el becerileri çok gelişti, özellikle parmak kasları gelişti. Okul öncesi eğitimin faydasını biz çocuğumuzda gördük'' dedi.

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. 

> Okul öncesinde bu il diğerlerine fark attı!

Antalya, okul öncesi eğitimde ‘Her Okula Bir Anasınıfı’ kampanyası kapsamında yapılan çalışmalarla okul öncesi okullaşmada 49. sıradan 3.üncü sıraya yükseldi

Antalya Valiliği koordinesinde başlatılan ''Her İlçeye Bir Anaokulu, Her Okula Bir Ana Sınıfı'' kampanyası kapsamında yapılan çalışmalarla okul öncesi okullaşmada 2010-2011 yılında ülke genelinde 49'uncu sırada olan Antalya, bu eğitim öğretim yılında 3'üncülüğe yükseldi.

Okul öncesi okullaşmada 2010-2011 eğitim öğretim yılında yüzde 72'lik oranla iller arasında Türkiye 49'uncusu olan Antalya'da bu oranın yükseltilmesi için çalışma başlatıldı. Valilik koordinesinde İl Milli Eğitim Müdürlüğünce başlatılan ''Her İlçeye Bir Anaokulu, Her Okula Bir Ana Sınıfı'' kampanyası kapsamında okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasına çalışıldı.

Proje ile dezavantajlı çocukların da okul öncesi eğitimden yararlanması için Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Anasınıfı, Gezici Anasınıfı, Görme ve Zihinsel Engelliler Anasınıfı ve Hastane İlköğretim Okulu Anasınıfı gibi anasınıfları oluşturuldu.

Yapılan çalışmalar sonucunda bu eğitim öğretim yılında Antalya, Türkiye'de genelinde 81 il arasında okul öncesi okullaşmada yüzde 100 ile birinci olan Burdur, yüzde 94,48 ile ikinci olan Çanakkale'nin ardından yüzde 93,89 ile 3'üncülüğü elde etti.

Ev ev gezildi, hedefin 4 puan üzerine çıkıldı

İl Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Antalya'nın göç alan bir il olması nedeniyle okul öncesi eğitimle çocukları ortak bir kültürde birleştirmek istediklerini belirtti.

İlde okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması için başlattıkları birçok proje olduğunu, projelerin olumlu yansımalarını görmeye başladıklarını ifade eden Gülay, ''Genel olarak projelerde başarı sağlanabilmesi okul öncesi eğitiminden geçiyor. Çünkü 5 yaş, çok kolay öğrenilebilen bir yaştır. Bu yaştaki çocukların alacakları eğitimi çok önemsedik'' dedi.

Gülay, 3 yıl önce Vali Ahmet Altıparmak ile okul öncesi eğitimi nasıl yaygınlaştırabilecekleri konusunda bazı çalışmalar başlattıklarını anlatarak, şunları söyledi:

''2010-2011 eğitim öğretim yılında okul öncesi okullaşmada yüzde 72'lik oranla Türkiye 49'uncusu idik. Başlattığımız çalışmalarla 2011-2012 eğitim öğretim döneminde yüzde 78'lik oranla Türkiye 33'üncülüğüne yükseldik. Bu eğitim öğretim yılında da yüzde 93,89 ile Türkiye 3'üncüsü olduk. Bu başarıda başta sayın valimiz olmak üzere kaymakamlarımız, ilçe milli eğitim müdürlerimiz ve öğretmenlerimizin çok büyük emeği var.''

Gülay, proje kapsamında ev ev gezdiklerini, Antalya'da hemen hemen her eve gittiklerini kaydederek, 5 yaşındaki her çocuğu kayıt yaptıklarını, velilerin çocuklarını anasınıfına kayıt yaptırmaları konusunda ebeveynlere yönelik eğitimler verdiklerini dile getirdi.

Bu süreçte özellikle fiziki yapılanmada eksikler yaşadıklarını, ancak hayırsever vatandaşların sayesinde bunları da büyük oranda aştıklarını vurgulayan Gülay, şöyle devam etti:

''Proje kapsamında bazı hayırseverlerimiz okul bahçelerine 2-3 derslikli anasınıfı yaptırdı. Projeye başlamadan önce Antalya'nın 5 ilçesinde anaokulu vardı, şimdi ise 19 ilçemizde anaokulumuz var. İlköğretimde anasınıfı olmayan okulumuz kalmadı. Anasınıfları yaptırarak okul öncesi okullaşma oranımızın artmasını sağlayan hayırseverlerimize çok teşekkür ediyorum. Antalya'da bugün 5 yaşındaki 100 çocuğumuzdan 94'ü okul öncesi eğitimlerini almaya başladı.''

''Başarıda bize en büyük desteği anneler verdi''

Gülay, hazırladıkları Stratejik Eylem Planlarına göre bu yıl okul öncesinde yüzde 90 okullaşma oranını hedeflediklerini, ancak hedeflerinin 4 puan üzerine çıktıklarını, bunun da kendilerini mutlu ettiğini söyledi.

''İstikrarlı bir şekilde okul öncesi okullaşma oranımız arttı, sürekli yükselen bir trend var'' diyen Gülay, ''Bu da hedeflerimizin tuttuğunu gösteriyor. Anne ve babalara çok teşekkür ediyorum. Çünkü 5 yaşındaki yavrularını bizlere emanet ediyorlar, bize güveniyorlar. Bu başarıda bize en büyük desteği anneler verdi. Bizden küçük iki il Burdur ve Çanakkale sıralamada üzerimizde. Ancak diğer büyükşehirler Antalya'nın altında kalıyor'' diye konuştu.

Öğrenci velisi Türkan Tak da kızının anasınıfına başladıktan sonra daha düzenli bir hayatı olmaya başladığını belirterek, ''Ben müdahale etmeden oyuncaklarını toplama, uyku saatlerinde düzelmeler oldu. Yemek yeme konusunda sıkıntılarımız vardı, onları da aştık. Faaaliyetlere katılımı, el becerileri çok gelişti, özellikle parmak kasları gelişti. Okul öncesi eğitimin faydasını biz çocuğumuzda gördük'' dedi.

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. 

Son Güncelleme: Cuma, 15 Mart 2013 11:50

Gösterim: 4239

Milli Eğitim Bakanlığı, “Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi” ile 2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verecek ve bu eğitimler sonunda  kursa katılanlar istihdam edilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK), okul öncesi eğitimin niteliğini ve kalitesini artırmak için üniversitelerin ilgili fakültelerinin programlarını inceleyecek.

MEB, 2010 yılından itibaren uygulamaya koyduğu "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi" kapsamında çalışmalarını sürdürüyor.

Projeyle dezavantajlı çocukların gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıtla devamlarının artırılması, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilecek. Proje kapsamında, çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısı artırılması ile okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi de amaçlanıyor.

Yaklaşık 17 milyon avro bütçesi olan projede, toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilmesi amacıyla Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir ile Adana'da devam eden pilot uygulamalar yapıldı.

Proje kapsamında, ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programlarının 0-36 ay programı, 36-66 ay programı ve modüler programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteğiyle güncellendi ve Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylandı.

Proje kapsamında 0-36 aylık çocuklar için eğitim programı, eğitim programıyla bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, 0-36 aylık çocuklara yönelik etkinlikler, okul öncesi eğitim programlarıyla okul öncesi eğitiminde etkinlikler, okul öncesi eğitim programı ile bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, okul öncesi eğitimde rehberlik programı ve 0-18 yaş aile eğitim programı geliştirildi. Bununla birlikte sağlık, beslenme, bakım el kitabı ve çocuklara yönelik 2 kavram kitabı hazırlandı.

Güncellenen okul öncesi programların üniversitelerin ilgili fakültelerinin de programında yer alması için YÖK ile yapılan istişare toplantıları sonucu temmuz ayında kurulacak komisyon aracılığıyla üniversite programlarının gözden geçirilmesine karar verildi.

Programlar için yaklaşık 600 öğretmene ''okul öncesi eğitim programı eğitici eğitimi'' verildi. Bu kapsamda 10 binin üzerinde öğretmene ulaşılması ve eğitim verilmesi amaçlanıyor.

2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verilecek

Ayrıca, 2 bin 100 kadının ''evde çocuk bakımı'' kursuna katılarak, istihdam edilme olasılıklarının artırılmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.

Proje, ölçme değerlendirme etkinliklerinin tamamlanmasından sonra pilot uygulamalardan alınan geri dönüşler programa yansıtılarak, 2013-2014 eğitim öğretim yılı itibarıyla ülke genelinde uygulamaya geçilecek.

> Ev kadınlarına okul öncesi öğretmenliği

Milli Eğitim Bakanlığı, “Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi” ile 2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verecek ve bu eğitimler sonunda  kursa katılanlar istihdam edilecek.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK), okul öncesi eğitimin niteliğini ve kalitesini artırmak için üniversitelerin ilgili fakültelerinin programlarını inceleyecek.

MEB, 2010 yılından itibaren uygulamaya koyduğu "Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi" kapsamında çalışmalarını sürdürüyor.

Projeyle dezavantajlı çocukların gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitime kayıtla devamlarının artırılması, nitelikli toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim hizmet modelleri geliştirilecek. Proje kapsamında, çocuklarını okul öncesine ve ilköğretime zamanında kayıt ettirmeyi isteyen ailelerin sayısı artırılması ile okul öncesi eğitim hizmetlerinin geliştirilmesi de amaçlanıyor.

Yaklaşık 17 milyon avro bütçesi olan projede, toplum temelli gündüz çocuk bakım ve okul öncesi eğitim konusunda MEB kurumlarının kapasite ve programlarının geliştirilmesi amacıyla Van, Erzurum, Ağrı, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hatay, Mersin, Ankara, İzmir ile Adana'da devam eden pilot uygulamalar yapıldı.

Proje kapsamında, ulusal ölçekte uygulanan tüm okul öncesi eğitim programlarının 0-36 ay programı, 36-66 ay programı ve modüler programlar, 40 akademisyen ve 28 uygulayıcının desteğiyle güncellendi ve Talim Terbiye Kurulu tarafından onaylandı.

Proje kapsamında 0-36 aylık çocuklar için eğitim programı, eğitim programıyla bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, 0-36 aylık çocuklara yönelik etkinlikler, okul öncesi eğitim programlarıyla okul öncesi eğitiminde etkinlikler, okul öncesi eğitim programı ile bütünleştirilmiş aile destek eğitimi, okul öncesi eğitimde rehberlik programı ve 0-18 yaş aile eğitim programı geliştirildi. Bununla birlikte sağlık, beslenme, bakım el kitabı ve çocuklara yönelik 2 kavram kitabı hazırlandı.

Güncellenen okul öncesi programların üniversitelerin ilgili fakültelerinin de programında yer alması için YÖK ile yapılan istişare toplantıları sonucu temmuz ayında kurulacak komisyon aracılığıyla üniversite programlarının gözden geçirilmesine karar verildi.

Programlar için yaklaşık 600 öğretmene ''okul öncesi eğitim programı eğitici eğitimi'' verildi. Bu kapsamda 10 binin üzerinde öğretmene ulaşılması ve eğitim verilmesi amaçlanıyor.

2 bin 100 kadına evde çocuk bakımı eğitimi verilecek

Ayrıca, 2 bin 100 kadının ''evde çocuk bakımı'' kursuna katılarak, istihdam edilme olasılıklarının artırılmasına yönelik çalışmalar devam ediyor.

Proje, ölçme değerlendirme etkinliklerinin tamamlanmasından sonra pilot uygulamalardan alınan geri dönüşler programa yansıtılarak, 2013-2014 eğitim öğretim yılı itibarıyla ülke genelinde uygulamaya geçilecek.

Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Nisan 2013 13:05

Gösterim: 4794

Türkiye'nin spor müsabakalarında daha başarılı sonuçlar elde etmesi için çocuklar, okul öncesinden başlayarak yetenek taramasından geçirilecek, yetenekli olanlar uygun spor dallarına yönlendirilecek ve yeterli düzeyde spor eğitimi almaları sağlanacak.

Hükümetin 2013 yılı programına göre, aktif spor yapan kişi sayısının artması, farklı spor dallarının yaygınlaştırılması teşvik edilecek ve spor müsabakalarında Türkiye'nin daha fazla derece elde etmesine öncelik verilecek.

Bu kapsamda, ilk ve orta öğretimdeki spor eğitiminin okul öncesinden başlanarak iyileştirilmesine yönelik tedbirler alınacak.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın sorumluluğunda yürütülecek çalışmalara Gençlik ve Spor Bakanlığı, federasyonlar, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları da destek verecek.

Spor eğitimi okul öncesinden başlanarak eğitimin tüm kademelerinde yaygınlaştıracak, çocukların farklı spor branşlarıyla ilgilenmesi sağlanacak. Okullara antrenör desteği verilecek ve mevcut spor liselerinin branşlaşması sağlanacak.

Başarılı sporculara sağlanan burslar artırılacak

Spor alanında yetenekli bireylerin erken yaşta tespit edilmesine yönelik düzenlemeler de hayata geçirilecek. Çocuklar, okul öncesinden başlayarak yetenek taramasından geçirilecek, yetenekli olanlar uygun spor dallarına yönlendirilecek ve yeterli düzeyde spor eğitimi almaları sağlanacak.

Halkın spora olan ilgisini artıracak proje ve kampanyalar desteklenecek ve geliştirilecek. Medyada, popüler spor branşları dışındaki spor dallarına daha fazla yer verilmesi sağlanacak.

Dezavantajlı grupların katılımı için projeler geliştirilecek

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kontrolünde, dezavantajlı kesimlerin sportif faaliyetlere katılımlarını teşvik edecek özel projeler geliştirilecek.

Bu kişilerin spor tesislerine erişimleri sağlanacak ve bu tesislerde uzman antrenör istihdam edilecek. Çalışmalara yerel yönetimler de katkı sunacak.

Başarılı sporculara sağlanan burslar artırılacak, kendilerine uygun antrenman ortamlarının ve kalifiye antrenörlerin tahsis edilmesi sağlanacak, üniversiteye yerleşme süreçlerinde iyileştirmeler yapılacak.

Sporcu eğitim merkezleri altyapı ve eğitimci açısından desteklenecek, yeterli sayı ve kalitede olimpiyat hazırlık merkezi oluşturulacak. Spor eğitmenlerinin eğitimi bir sistem dahilinde yeniden düzenlenecek.

> Geleceğin şampiyonları okul öncesinde keşfedilecek

Türkiye'nin spor müsabakalarında daha başarılı sonuçlar elde etmesi için çocuklar, okul öncesinden başlayarak yetenek taramasından geçirilecek, yetenekli olanlar uygun spor dallarına yönlendirilecek ve yeterli düzeyde spor eğitimi almaları sağlanacak.

Hükümetin 2013 yılı programına göre, aktif spor yapan kişi sayısının artması, farklı spor dallarının yaygınlaştırılması teşvik edilecek ve spor müsabakalarında Türkiye'nin daha fazla derece elde etmesine öncelik verilecek.

Bu kapsamda, ilk ve orta öğretimdeki spor eğitiminin okul öncesinden başlanarak iyileştirilmesine yönelik tedbirler alınacak.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın sorumluluğunda yürütülecek çalışmalara Gençlik ve Spor Bakanlığı, federasyonlar, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları da destek verecek.

Spor eğitimi okul öncesinden başlanarak eğitimin tüm kademelerinde yaygınlaştıracak, çocukların farklı spor branşlarıyla ilgilenmesi sağlanacak. Okullara antrenör desteği verilecek ve mevcut spor liselerinin branşlaşması sağlanacak.

Başarılı sporculara sağlanan burslar artırılacak

Spor alanında yetenekli bireylerin erken yaşta tespit edilmesine yönelik düzenlemeler de hayata geçirilecek. Çocuklar, okul öncesinden başlayarak yetenek taramasından geçirilecek, yetenekli olanlar uygun spor dallarına yönlendirilecek ve yeterli düzeyde spor eğitimi almaları sağlanacak.

Halkın spora olan ilgisini artıracak proje ve kampanyalar desteklenecek ve geliştirilecek. Medyada, popüler spor branşları dışındaki spor dallarına daha fazla yer verilmesi sağlanacak.

Dezavantajlı grupların katılımı için projeler geliştirilecek

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kontrolünde, dezavantajlı kesimlerin sportif faaliyetlere katılımlarını teşvik edecek özel projeler geliştirilecek.

Bu kişilerin spor tesislerine erişimleri sağlanacak ve bu tesislerde uzman antrenör istihdam edilecek. Çalışmalara yerel yönetimler de katkı sunacak.

Başarılı sporculara sağlanan burslar artırılacak, kendilerine uygun antrenman ortamlarının ve kalifiye antrenörlerin tahsis edilmesi sağlanacak, üniversiteye yerleşme süreçlerinde iyileştirmeler yapılacak.

Sporcu eğitim merkezleri altyapı ve eğitimci açısından desteklenecek, yeterli sayı ve kalitede olimpiyat hazırlık merkezi oluşturulacak. Spor eğitmenlerinin eğitimi bir sistem dahilinde yeniden düzenlenecek.

Son Güncelleme: Pazar, 04 Kasım 2012 12:07

Gösterim: 4081


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.