Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Hacker Grubu RedHack, Gaziantep Üniversitesi’yle ilgili Twitter’da torpil belgesi yayınladı

Hacker Grubu RedHack, Gaziantep Üniversitesi’yle ilgili 2010 yılına ait torpil belgesi yayınladı.

Redhack, Twitter hesabından Gaziantep Üniversitesi’nde Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’nda görevli ... ile Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde görevli Yrd. Doç. Dr. ...’nin mail hesabındaki yazışmaları hackleyerek yayınladı. Yazışmalarda

mail hesabında şu ifadeler yer aldı;

“... adında bir arkadaşım RPD bölümünden Cuma günü mülakata girecek. Sıralamada 10 sıradadır. Yardımcı olursanız çok sevinirim hocam” ifadeleri yer alırken,

Cevap olarak da “merhaba ... elimden geleni yaparım sevgilerimle” cavabı yer aldı.

e-posta aracılığıyla yapılan yazışmanın 2 Eylül 2010 tarihinde yapıldığı ortaya çıktı.

Redhack, bu eylemini Reyhanlı katliamına ilişkin jandarma istihbarat belgelerini Redhack grubuna sızdırmakla suçlanarak tutuklanan er Utku Kalı için yaptığını açıkladı.

> Gaziantep Üniversitesi’nde torpil iddiası

Hacker Grubu RedHack, Gaziantep Üniversitesi’yle ilgili Twitter’da torpil belgesi yayınladı

Hacker Grubu RedHack, Gaziantep Üniversitesi’yle ilgili 2010 yılına ait torpil belgesi yayınladı.

Redhack, Twitter hesabından Gaziantep Üniversitesi’nde Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’nda görevli ... ile Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde görevli Yrd. Doç. Dr. ...’nin mail hesabındaki yazışmaları hackleyerek yayınladı. Yazışmalarda

mail hesabında şu ifadeler yer aldı;

“... adında bir arkadaşım RPD bölümünden Cuma günü mülakata girecek. Sıralamada 10 sıradadır. Yardımcı olursanız çok sevinirim hocam” ifadeleri yer alırken,

Cevap olarak da “merhaba ... elimden geleni yaparım sevgilerimle” cavabı yer aldı.

e-posta aracılığıyla yapılan yazışmanın 2 Eylül 2010 tarihinde yapıldığı ortaya çıktı.

Redhack, bu eylemini Reyhanlı katliamına ilişkin jandarma istihbarat belgelerini Redhack grubuna sızdırmakla suçlanarak tutuklanan er Utku Kalı için yaptığını açıkladı.

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ağustos 2013 16:30

Gösterim: 1614

Fatih Projesi, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın talimatıyla soruşturuluyor. İddialar arasında hedeflerini tutturamayan projenin tanıtımı için 33 milyon lira para harcanması, proje kapsamında tutulan 4 avukata 1 milyon liraya yakın ödeme yapılması gibi nedenler yer alıyor

Eğitim alanında Türkiye ’nin en iddialı projelerinden biri olarak kamuoyuna duyurulan FATİH Projesi (Fırsatları Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın talimatıyla soruşturuluyor. İddialar arasında hedeflerini tutturamayan projenin tanıtımı için 33 milyon lira para harcanması, proje kapsamında tutulan 4 avukata 1 milyon liraya yakın ödeme yapılması, kurumdaki öğretmenler yollanarak yerlerine alınan personele, öğretmenlerin 2-3 katı maaş ödenmesi gibi iddialar yer alıyor.

Dersler tablet ve akıllı tahtayla işlenecekti

Radikal'den Can Güleryüz'ün haberine göre akıllı tahta, tablet bilgisayar ve bilişim teknolojilerinin Türkiye’deki tüm okullara yayılmasını içeren FATİH, 2011 Genel Seçimleri döneminde ortaya çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından meydanlardan halka duyurulan proje, büyük umutlarla başladı. Ancak bir türlü ilerlemeyen projenin geleceği konusunda kuşkular ortaya çıkarken projenin Milli Eğitim Bakanlığı ayağından sorumlu genel müdürlüğü Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’ndeki (YEĞİTEK) harcamalar dikkat çekti.

Parasal harcamalar konusunda şu iddialar ortaya atıldı:

Bakanlığa bağlı Hukuk Müşavirliği’nde 21 avukat varken 2013 yılının ilk 6 ayında FATİH kapsamında kurum dışından tutulan 4 avukata 955 bin TL ödeme yapıldı.

2013’ün ilk 6 ayında FATİH’in tanıtımı için yapılan fuar organizasyonları ve diğer alımlar dahil toplam 33.572.489,16 TL harcama yapıldı.

Genel Müdürlük binası, proje kapsamında akıllı binaya çevrilmekte ve çatısı uzay çatı şekline dönüştürülmekte. Genel Müdürlük’te 2 milyon TL’ye 4 toplantı odası yapıldı.

Genel Müdürlük bünyesinde stüdyolara küçük birkaç değişiklik yapılarak yeniymiş gibi lanse edildi. Bu stüdyolar, uzman kadroların görevlerine son verilmesi nedeniyle atıl vaziyette bulunmakta.

13.02.2013 tarihinde 142 öğretmenin Genel Müdürlük’teki görevlerine son verildi. Kalan 147 öğretmenin görev süresi 30.06.2013 tarihinde doldu. Gönderilen 142 öğretmenin yerine TÜRKSAT tan 36, TÜBİTAK’tan 20 personel görevlendirildi. Öğretmenlere 2000-2500 TL ücret ödenirken kurum dışı görevlendirilen personele 4000-6000 TL ücret ödenmeye başlandı. İddialar üzerine Bakan Avcı’nın talimatıyla MEB Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’ndan Başdenetçi Erdem Doğruer ile Denetçi Faruk Okumuş’un iddiaları soruşturmaya başladığı öğrenildi. YEĞİTEK’te yaşanan sorunlar sadece FATİH Projesi ile sınırlı değil. SBS başta olmak üzere MEB bünyesinde organize edilen sınavların tümünü gerçekleştiren Genel Müdürlük, sınavlardaki hataları nedeniyle de eleştiri konusu oldu.

Fransızca testine İngilizce cevap anahtarı

Geçen yıl da SBS ek yerleştirmede ‘hata’ yapan Ölçme, Değerlendirme ve Yerleştirme Grup Başkanlığı bu yıl da Fransızca ve Almanca sorularını yanıtlayan adayların yanıtlarını İngilizce cevap anahtarıyla karşılaştırarak puan hesaplamasına giderek bir skandala imza attı. Bu konulara ilişkin de inceleme ve soruşturma yürütülüyor.

Sadece 154 okulun internet altyapısı değiştirildi

FATİH Projesi’nde yaşanan aksaklıklar bakanlığın resmi belgelerine yansıdı. Bakanlığın yıllık hazırladığı ‘Faaliyet Raporu’na göre, proje kapsamında 2012 yılında konulan 5 hedeften sadece birine ulaşılabildi.

Projeyle 21 bin 689 okulun internet altyapısının yenilenmesi hedeflenmişti. Sadece 154 okulun internet altyapısı yenilendi.

21 bin 689 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilmesi hedeflendi. 3 bin 657 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilebildi.

Aynı sayıda okulda sunucu ve bilgisayar yenilenmesi hedeflendi ancak 216 okulda kalındı.

295 bin akıllı sınıf oluşturulması hedeflenmişken 84 bin 921 akıllı sınıf oluşturulabildi.

Bakanlığın ulaşabildiği tek hedef ise 110 uzaktan eğitim merkezi kurulumunun tamamlanması oldu.

> Fatih Projesi soruşturmalık oldu

Fatih Projesi, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın talimatıyla soruşturuluyor. İddialar arasında hedeflerini tutturamayan projenin tanıtımı için 33 milyon lira para harcanması, proje kapsamında tutulan 4 avukata 1 milyon liraya yakın ödeme yapılması gibi nedenler yer alıyor

Eğitim alanında Türkiye ’nin en iddialı projelerinden biri olarak kamuoyuna duyurulan FATİH Projesi (Fırsatları Arttırma Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın talimatıyla soruşturuluyor. İddialar arasında hedeflerini tutturamayan projenin tanıtımı için 33 milyon lira para harcanması, proje kapsamında tutulan 4 avukata 1 milyon liraya yakın ödeme yapılması, kurumdaki öğretmenler yollanarak yerlerine alınan personele, öğretmenlerin 2-3 katı maaş ödenmesi gibi iddialar yer alıyor.

Dersler tablet ve akıllı tahtayla işlenecekti

Radikal'den Can Güleryüz'ün haberine göre akıllı tahta, tablet bilgisayar ve bilişim teknolojilerinin Türkiye’deki tüm okullara yayılmasını içeren FATİH, 2011 Genel Seçimleri döneminde ortaya çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından meydanlardan halka duyurulan proje, büyük umutlarla başladı. Ancak bir türlü ilerlemeyen projenin geleceği konusunda kuşkular ortaya çıkarken projenin Milli Eğitim Bakanlığı ayağından sorumlu genel müdürlüğü Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’ndeki (YEĞİTEK) harcamalar dikkat çekti.

Parasal harcamalar konusunda şu iddialar ortaya atıldı:

Bakanlığa bağlı Hukuk Müşavirliği’nde 21 avukat varken 2013 yılının ilk 6 ayında FATİH kapsamında kurum dışından tutulan 4 avukata 955 bin TL ödeme yapıldı.

2013’ün ilk 6 ayında FATİH’in tanıtımı için yapılan fuar organizasyonları ve diğer alımlar dahil toplam 33.572.489,16 TL harcama yapıldı.

Genel Müdürlük binası, proje kapsamında akıllı binaya çevrilmekte ve çatısı uzay çatı şekline dönüştürülmekte. Genel Müdürlük’te 2 milyon TL’ye 4 toplantı odası yapıldı.

Genel Müdürlük bünyesinde stüdyolara küçük birkaç değişiklik yapılarak yeniymiş gibi lanse edildi. Bu stüdyolar, uzman kadroların görevlerine son verilmesi nedeniyle atıl vaziyette bulunmakta.

13.02.2013 tarihinde 142 öğretmenin Genel Müdürlük’teki görevlerine son verildi. Kalan 147 öğretmenin görev süresi 30.06.2013 tarihinde doldu. Gönderilen 142 öğretmenin yerine TÜRKSAT tan 36, TÜBİTAK’tan 20 personel görevlendirildi. Öğretmenlere 2000-2500 TL ücret ödenirken kurum dışı görevlendirilen personele 4000-6000 TL ücret ödenmeye başlandı. İddialar üzerine Bakan Avcı’nın talimatıyla MEB Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’ndan Başdenetçi Erdem Doğruer ile Denetçi Faruk Okumuş’un iddiaları soruşturmaya başladığı öğrenildi. YEĞİTEK’te yaşanan sorunlar sadece FATİH Projesi ile sınırlı değil. SBS başta olmak üzere MEB bünyesinde organize edilen sınavların tümünü gerçekleştiren Genel Müdürlük, sınavlardaki hataları nedeniyle de eleştiri konusu oldu.

Fransızca testine İngilizce cevap anahtarı

Geçen yıl da SBS ek yerleştirmede ‘hata’ yapan Ölçme, Değerlendirme ve Yerleştirme Grup Başkanlığı bu yıl da Fransızca ve Almanca sorularını yanıtlayan adayların yanıtlarını İngilizce cevap anahtarıyla karşılaştırarak puan hesaplamasına giderek bir skandala imza attı. Bu konulara ilişkin de inceleme ve soruşturma yürütülüyor.

Sadece 154 okulun internet altyapısı değiştirildi

FATİH Projesi’nde yaşanan aksaklıklar bakanlığın resmi belgelerine yansıdı. Bakanlığın yıllık hazırladığı ‘Faaliyet Raporu’na göre, proje kapsamında 2012 yılında konulan 5 hedeften sadece birine ulaşılabildi.

Projeyle 21 bin 689 okulun internet altyapısının yenilenmesi hedeflenmişti. Sadece 154 okulun internet altyapısı yenilendi.

21 bin 689 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilmesi hedeflendi. 3 bin 657 okulda akıllı tahta uygulamasına geçilebildi.

Aynı sayıda okulda sunucu ve bilgisayar yenilenmesi hedeflendi ancak 216 okulda kalındı.

295 bin akıllı sınıf oluşturulması hedeflenmişken 84 bin 921 akıllı sınıf oluşturulabildi.

Bakanlığın ulaşabildiği tek hedef ise 110 uzaktan eğitim merkezi kurulumunun tamamlanması oldu.

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ağustos 2013 15:17

Gösterim: 1513

Üniversitelerarası Kurulun (ÜAK) hazırladığı rapora göre, 2001'de doçent maaşıyla 14 cumhuriyet altını alınırken, 2013'te yaklaşık 4, 2001'de profesör maaşıyla 17 cumhuriyet altını alınırken, 2013'te ise yaklaşık 6 cumhuriyet altını alınabiliyor.

Raporda, ''Tüm akademisyenlerin hayat standartlarının düştüğü ve bu düşüşün özellikle yardımcı doçentler, doçentler ve profesörler için daha çarpıcı olduğu görülmektedir'' değerlendirmesi yapıldı.

ÜAK, ''Türkiye'de Akademisyenlerin Özlük Haklarının Mevcut Durumu ve İyileştirilmesi'' raporu hazırladı.

Kurul tarafından belirlenen grubun çalıştığı raporu, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı kaleme aldı.

Raporda, üniversitelerin önemli problemlerinden birisinin nitelikli öğretim elemanı temini olduğu ve bu konunun irdelenmesi gerektiği belirtildi.

Üniversitelerden mezun olan başarılı öğrencilerin akademik kariyer yapmaktan kaçınmaları ya da akademik kariyerlerine devam etmemelerinin önemli sebeplerinden birinin farklı kurum   ve kuruluşlarda elde edecekleri   gelirlerin, akademik personel olarak elde edecekleri gelirlerden çok daha yüksek olması gösterildi.

Bu nedenle üniversitelerin nitelikli akademik personel temininde güçlük çektiğini ve var olan personellerini de   kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ifade edilerek, bilim toplumu olmanın önemini kavramış bir ülkede   

öğretim elemanlarına ekonomik durumlarını düzeltmeleri için daha fazla derse girmenin, çözüm olarak  sunulmaması gerektiği belirtildi.

Öğretim elemanlarının maaşlarında meydana gelen artışların diğer memur maaş artışlarına göre daha az olduğunun ifade edildiği raporda, 2001-2013  dönemine ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapanlar içerisinde en fazla maaş artışının, yüzde bin 100 oranıyla ''memur'' maaşlarında, en düşük maaş artışının ise yüzde 421 oranıyla ''doçent'' maaşlarında gerçekleştiği kaydedildi.

Maaşlardaki değişim

Raporda 2001-2013 dönemi akademisyen maaşlarındaki değişimlere ilişkin sayısal bilgiler de yer aldı. Buna göre, artış oranları araştırma görevlisi için yüzde 633, yardımcı doçent için yüzde 524, doçent için yüzde 421 ve profesör için yüzde 509 olarak gerçekleşti.

Raporda belirtilen yıllar aralığında cumhuriyet altınındaki fiyat artışının yüzde bin 503 ve Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'daki (GSYİH) artışın ise yüzde 720 olduğu bilgisi verilerek, ''Akademisyen maaşlarındaki değişim ile Cumhuriyet altını ve GSYİH değişimi karşılaştırıldığında arada büyük bir farkın olduğu açıktır'' değerlendirmesi yapıldı.

2001- 2013 dönemi verilerine göre en düşük artış oranlarının doçent ve profesör maaşlarında gerçekleştiği belirtilerek, 2001'de doçent maaşıyla 14 cumhuriyet altını alınırken, 2013'te yaklaşık 4 cumhuriyet altını alınabildiği ifade edildi. 2001'e göre altın fiyatlarındaki değişim dikkate alındığında doçentlerin 2013 yılı maaşının  9 bin TL civarında olması gerektiği kaydedildi.

Profesör maaşıyla 2001'de 17 cumhuriyet altını, 2013'te ise yaklaşık 6 cumhuriyet altını alınabildiği belirtilerek, 2001'e göre altın fiyatlarındaki değişim dikkate alındığında, profesörün 2013 yılı maaşının ise 11 bin TL civarında olması gerektiği ifade edildi.

''Doçent maaşları düşüşte"

2001 ve 2013'te akademisyen maaşlarının profesör maaşı oranına da yer verilen raporda, şu bilgiler aktarıldı:

''2001'de doçentler, profesörlerin maaşlarının yüzde 81,54’ü kadar maaş alıyorken, bu oran 2013'te yüzde 69,74’e düşmüştür. Yardımcı doçentler 2001'de, profesör maaşının yüzde 64,70’i kadar maaş alıyorken, 2013'te yüzde 66,22’si kadar maaş almaktadırlar. Araştırma görevlileri ise 2001'de profesörlerin yüzde 47,86’sı kadar maaş alıyorken, 2013'de yüzde 57,61’e yükselmiştir.

Doçentlerin maaşının profesörlerin maaşlarına göre düştüğü anlaşılmaktadır. Akademisyen maaşlarında meydana gelen artışlar genel olarak incelendiğinde; tüm akademisyenlerin hayat standartlarının düştüğü ve bu düşüşün özellikle yardımcı doçentler, doçentler ve profesörler için daha çarpıcı olduğu görülmektedir.''

''En düşük maaş araştırma görevlisi kadrosunun''

Üniversitelerin karşılaştığı önemli güçlüklerden birinin nitelikli araştırma görevlisi temini olduğu vurgulanarak, araştırma görevlisi kadrosunun, lisans düzeyinde eğitim aldıktan sonra müracaat edilebilecek önemli bazı iş kolları arasında en düşük maaşa sahip olduğuna işaret edildi.

Raporda, ''Özellikle başarılı lisans mezunlarının iş seçiminde maaş faktörünü dikkate alarak diğer alanları daha fazla tercih etmeleri nedeniyle araştırma görevlisi kadrolarına yapılan nitelikli başvurular azalmakta ve dolayısıyla sayıları 170 civarında olan üniversitelerde nitelikli araştırma görevlisi ihtiyacı her geçen gün artmaktadır'' tespitine yer verildi.

Üniversitelerde en düşük maaşı öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin aldığı, üniversitelerin en önemli ayağını oluşturan akademisyenlerin maaşlarının genel memur maaşları karşısında çok düşük olduğu ifade edildi.

Üniversitelerin temel işlevi olan bilimsel aktivitelerini yerine getiren akademisyenlerin üniversite bünyesinde faaliyet gösteren diğer memurlara göre düşük maaşlarla istihdam edilmesinin, iş verimliliklerini ve motivasyonlarını da olumsuz yönde etkilediği değerlendirilmesi yapıldı.

Diğer bazı ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'deki akademisyenlerin ücretlerinin düşük olduğu belirtilerek, bir profesörün ABD'de 9 bin 729 TL, Avustralya’da 13 bin 499 TL, Kanada’da 13 bin 605 TL, Japonya’da 12 bin 195 TL ve Almanya’da ise 6 bin 475 TL maaş aldığı bildirildi.

Raporda, ''eşit işe eşit maaş'' uygulamasında gerçekleştirilen ek ödeme zamlarının akademisyen maaşlarına gerçekleştirilmediği kaydedildi.

''Akademisyenler GSYİH'de rol oynuyor''

Çalışmada akademisyenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik önerilerde de bulunuldu. Öğretim üyelerinin maaş ve özlük haklarında GSYİH artış oranına paralel bir iyileştirme yapılması gerektiği belirtilerek, ''GSYİH'nin bir ölçü birimi olarak alınmasının temel sebebi, akademik personelin bir hizmet üreticisi olarak GSYİH içerisinde bir paya sahip olması ve sağladığı hizmetlerle GSYİH artışlarında rolünün olmasıdır'' ifadesi kullanıldı.

Öğretim elemanlarının gelir vergisine tabi maaş veya diğer kazançlarında, gelir vergisi oranının yüzde 15 olarak sabit tutulması gerektiği belirtilerek, şunlar kaydedildi:

''Öğretim Üyesi Yerleştirme Programlı (ÖYP) araştırma görevlilerine tanınan yabancı dil öğrenimi için verilen destekler, kitap ve konferans destekleri gibi tüm haklardan diğer araştırma görevlileri de yararlandırılmalıdır. Öğretim elemanlarının araştırma yapmasını, lisansüstü öğrenci yetiştirmesini teşvik eden ve araştırma projelerinden ek gelir almalarını sağlayan Proje Teşvik İkramiyesi (PTI) ödemesi gibi uygulamalar Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) ve diğer proje bazlı çalışmalarda da uygulanmalıdır.''

> Akademisyenlerin hayat standartları düştü

Üniversitelerarası Kurulun (ÜAK) hazırladığı rapora göre, 2001'de doçent maaşıyla 14 cumhuriyet altını alınırken, 2013'te yaklaşık 4, 2001'de profesör maaşıyla 17 cumhuriyet altını alınırken, 2013'te ise yaklaşık 6 cumhuriyet altını alınabiliyor.

Raporda, ''Tüm akademisyenlerin hayat standartlarının düştüğü ve bu düşüşün özellikle yardımcı doçentler, doçentler ve profesörler için daha çarpıcı olduğu görülmektedir'' değerlendirmesi yapıldı.

ÜAK, ''Türkiye'de Akademisyenlerin Özlük Haklarının Mevcut Durumu ve İyileştirilmesi'' raporu hazırladı.

Kurul tarafından belirlenen grubun çalıştığı raporu, Erzurum Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muammer Yaylalı kaleme aldı.

Raporda, üniversitelerin önemli problemlerinden birisinin nitelikli öğretim elemanı temini olduğu ve bu konunun irdelenmesi gerektiği belirtildi.

Üniversitelerden mezun olan başarılı öğrencilerin akademik kariyer yapmaktan kaçınmaları ya da akademik kariyerlerine devam etmemelerinin önemli sebeplerinden birinin farklı kurum   ve kuruluşlarda elde edecekleri   gelirlerin, akademik personel olarak elde edecekleri gelirlerden çok daha yüksek olması gösterildi.

Bu nedenle üniversitelerin nitelikli akademik personel temininde güçlük çektiğini ve var olan personellerini de   kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ifade edilerek, bilim toplumu olmanın önemini kavramış bir ülkede   

öğretim elemanlarına ekonomik durumlarını düzeltmeleri için daha fazla derse girmenin, çözüm olarak  sunulmaması gerektiği belirtildi.

Öğretim elemanlarının maaşlarında meydana gelen artışların diğer memur maaş artışlarına göre daha az olduğunun ifade edildiği raporda, 2001-2013  dönemine ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapanlar içerisinde en fazla maaş artışının, yüzde bin 100 oranıyla ''memur'' maaşlarında, en düşük maaş artışının ise yüzde 421 oranıyla ''doçent'' maaşlarında gerçekleştiği kaydedildi.

Maaşlardaki değişim

Raporda 2001-2013 dönemi akademisyen maaşlarındaki değişimlere ilişkin sayısal bilgiler de yer aldı. Buna göre, artış oranları araştırma görevlisi için yüzde 633, yardımcı doçent için yüzde 524, doçent için yüzde 421 ve profesör için yüzde 509 olarak gerçekleşti.

Raporda belirtilen yıllar aralığında cumhuriyet altınındaki fiyat artışının yüzde bin 503 ve Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'daki (GSYİH) artışın ise yüzde 720 olduğu bilgisi verilerek, ''Akademisyen maaşlarındaki değişim ile Cumhuriyet altını ve GSYİH değişimi karşılaştırıldığında arada büyük bir farkın olduğu açıktır'' değerlendirmesi yapıldı.

2001- 2013 dönemi verilerine göre en düşük artış oranlarının doçent ve profesör maaşlarında gerçekleştiği belirtilerek, 2001'de doçent maaşıyla 14 cumhuriyet altını alınırken, 2013'te yaklaşık 4 cumhuriyet altını alınabildiği ifade edildi. 2001'e göre altın fiyatlarındaki değişim dikkate alındığında doçentlerin 2013 yılı maaşının  9 bin TL civarında olması gerektiği kaydedildi.

Profesör maaşıyla 2001'de 17 cumhuriyet altını, 2013'te ise yaklaşık 6 cumhuriyet altını alınabildiği belirtilerek, 2001'e göre altın fiyatlarındaki değişim dikkate alındığında, profesörün 2013 yılı maaşının ise 11 bin TL civarında olması gerektiği ifade edildi.

''Doçent maaşları düşüşte"

2001 ve 2013'te akademisyen maaşlarının profesör maaşı oranına da yer verilen raporda, şu bilgiler aktarıldı:

''2001'de doçentler, profesörlerin maaşlarının yüzde 81,54’ü kadar maaş alıyorken, bu oran 2013'te yüzde 69,74’e düşmüştür. Yardımcı doçentler 2001'de, profesör maaşının yüzde 64,70’i kadar maaş alıyorken, 2013'te yüzde 66,22’si kadar maaş almaktadırlar. Araştırma görevlileri ise 2001'de profesörlerin yüzde 47,86’sı kadar maaş alıyorken, 2013'de yüzde 57,61’e yükselmiştir.

Doçentlerin maaşının profesörlerin maaşlarına göre düştüğü anlaşılmaktadır. Akademisyen maaşlarında meydana gelen artışlar genel olarak incelendiğinde; tüm akademisyenlerin hayat standartlarının düştüğü ve bu düşüşün özellikle yardımcı doçentler, doçentler ve profesörler için daha çarpıcı olduğu görülmektedir.''

''En düşük maaş araştırma görevlisi kadrosunun''

Üniversitelerin karşılaştığı önemli güçlüklerden birinin nitelikli araştırma görevlisi temini olduğu vurgulanarak, araştırma görevlisi kadrosunun, lisans düzeyinde eğitim aldıktan sonra müracaat edilebilecek önemli bazı iş kolları arasında en düşük maaşa sahip olduğuna işaret edildi.

Raporda, ''Özellikle başarılı lisans mezunlarının iş seçiminde maaş faktörünü dikkate alarak diğer alanları daha fazla tercih etmeleri nedeniyle araştırma görevlisi kadrolarına yapılan nitelikli başvurular azalmakta ve dolayısıyla sayıları 170 civarında olan üniversitelerde nitelikli araştırma görevlisi ihtiyacı her geçen gün artmaktadır'' tespitine yer verildi.

Üniversitelerde en düşük maaşı öğretim görevlileri ve araştırma görevlilerinin aldığı, üniversitelerin en önemli ayağını oluşturan akademisyenlerin maaşlarının genel memur maaşları karşısında çok düşük olduğu ifade edildi.

Üniversitelerin temel işlevi olan bilimsel aktivitelerini yerine getiren akademisyenlerin üniversite bünyesinde faaliyet gösteren diğer memurlara göre düşük maaşlarla istihdam edilmesinin, iş verimliliklerini ve motivasyonlarını da olumsuz yönde etkilediği değerlendirilmesi yapıldı.

Diğer bazı ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'deki akademisyenlerin ücretlerinin düşük olduğu belirtilerek, bir profesörün ABD'de 9 bin 729 TL, Avustralya’da 13 bin 499 TL, Kanada’da 13 bin 605 TL, Japonya’da 12 bin 195 TL ve Almanya’da ise 6 bin 475 TL maaş aldığı bildirildi.

Raporda, ''eşit işe eşit maaş'' uygulamasında gerçekleştirilen ek ödeme zamlarının akademisyen maaşlarına gerçekleştirilmediği kaydedildi.

''Akademisyenler GSYİH'de rol oynuyor''

Çalışmada akademisyenlerin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik önerilerde de bulunuldu. Öğretim üyelerinin maaş ve özlük haklarında GSYİH artış oranına paralel bir iyileştirme yapılması gerektiği belirtilerek, ''GSYİH'nin bir ölçü birimi olarak alınmasının temel sebebi, akademik personelin bir hizmet üreticisi olarak GSYİH içerisinde bir paya sahip olması ve sağladığı hizmetlerle GSYİH artışlarında rolünün olmasıdır'' ifadesi kullanıldı.

Öğretim elemanlarının gelir vergisine tabi maaş veya diğer kazançlarında, gelir vergisi oranının yüzde 15 olarak sabit tutulması gerektiği belirtilerek, şunlar kaydedildi:

''Öğretim Üyesi Yerleştirme Programlı (ÖYP) araştırma görevlilerine tanınan yabancı dil öğrenimi için verilen destekler, kitap ve konferans destekleri gibi tüm haklardan diğer araştırma görevlileri de yararlandırılmalıdır. Öğretim elemanlarının araştırma yapmasını, lisansüstü öğrenci yetiştirmesini teşvik eden ve araştırma projelerinden ek gelir almalarını sağlayan Proje Teşvik İkramiyesi (PTI) ödemesi gibi uygulamalar Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) ve diğer proje bazlı çalışmalarda da uygulanmalıdır.''

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ağustos 2013 11:47

Gösterim: 1689

Hollanda, uzun bir süredir planlanan, okula başlama yaşının 2.5'a çekilmesi projesini hayata geçiriyor. Proje, özellikle yabancı kökenli çocukların dil sorununu ortadan kaldırmayı hedefliyor.

hollanda'da okula başlama yaşı 2.5BBC Türkçe’de yer alan habere göre, pilot uygulama için Amsterdam'da 10 okul belirlendi. Yeni proje kapsamında 1-4 yaş arası oyun grubu ile çocuk bakımı birleştirilecek.

İlk aşamada haftada 4 yarım gün olarak belirlenen proje kapsamında çocuklara "okula hazırlık" eğitimi verilecek.

Hollanda'da 4 yaşın altındaki çocuklar için kreşler ücretli. Ancak bu projeyle 2,5 aşındaki çocuklar bakım ve eğitim olanaklarından ücretsiz yararlanacak. Proje verimli bulunursa kısa sürede bütün ülke genelinde uygulanacak.

Proje konusunda veliler bekleyişte. Birçok aile, önce uygulamayı görmek istediğini söylüyor. Ancak kreşler tepkili. Bazı kreş yöneticilerine göre "ilkokula geçiş için en uygun ortamı sağlayan kreşlerin sunduğu kalite gözardı ediliyor."

Devletin ailelere kreş ücretleri için verdiği yardımı önemli ölçüde azaltılması, yeni projenin önemini artırıyor. Özellikle çalışan aileler, projenin yaygınlaşması halinde kreş parası yükünden kurtulma umudu taşıyor.

"1-4 yaş arası çocuklar dilde geri"

Eğitim müfettişlerince hazırlanan kapsamlı bir rapor da Hollanda'da 1-4 yaş arası çocukların özellikle dil konusunda "geri" olduklarına işaret ediyor.

Müfettişler, çocukların "eğitim kalitesinin iyileştirilmesi" uyarısında bulundu. Raporda, eğitimden sorumlu olan belediyelerin, özellikle dil eğitimi konusunda "yükümlülüklerini yerine getirmedikleri" belirtildi.

Hollanda'da zorunlu eğitime başlama yaşı şu anda ise dört.

> Hollanda'da okula başlama yaşı 2.5 oluyor

Hollanda, uzun bir süredir planlanan, okula başlama yaşının 2.5'a çekilmesi projesini hayata geçiriyor. Proje, özellikle yabancı kökenli çocukların dil sorununu ortadan kaldırmayı hedefliyor.

hollanda'da okula başlama yaşı 2.5BBC Türkçe’de yer alan habere göre, pilot uygulama için Amsterdam'da 10 okul belirlendi. Yeni proje kapsamında 1-4 yaş arası oyun grubu ile çocuk bakımı birleştirilecek.

İlk aşamada haftada 4 yarım gün olarak belirlenen proje kapsamında çocuklara "okula hazırlık" eğitimi verilecek.

Hollanda'da 4 yaşın altındaki çocuklar için kreşler ücretli. Ancak bu projeyle 2,5 aşındaki çocuklar bakım ve eğitim olanaklarından ücretsiz yararlanacak. Proje verimli bulunursa kısa sürede bütün ülke genelinde uygulanacak.

Proje konusunda veliler bekleyişte. Birçok aile, önce uygulamayı görmek istediğini söylüyor. Ancak kreşler tepkili. Bazı kreş yöneticilerine göre "ilkokula geçiş için en uygun ortamı sağlayan kreşlerin sunduğu kalite gözardı ediliyor."

Devletin ailelere kreş ücretleri için verdiği yardımı önemli ölçüde azaltılması, yeni projenin önemini artırıyor. Özellikle çalışan aileler, projenin yaygınlaşması halinde kreş parası yükünden kurtulma umudu taşıyor.

"1-4 yaş arası çocuklar dilde geri"

Eğitim müfettişlerince hazırlanan kapsamlı bir rapor da Hollanda'da 1-4 yaş arası çocukların özellikle dil konusunda "geri" olduklarına işaret ediyor.

Müfettişler, çocukların "eğitim kalitesinin iyileştirilmesi" uyarısında bulundu. Raporda, eğitimden sorumlu olan belediyelerin, özellikle dil eğitimi konusunda "yükümlülüklerini yerine getirmedikleri" belirtildi.

Hollanda'da zorunlu eğitime başlama yaşı şu anda ise dört.

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ağustos 2013 12:30

Gösterim: 2892

Öğretmenler, dersleri televizyon dizisi gibi kurgulayabilir mi? Bu ne kadar mümkün? Özgür Bolat, Hürriyet’te bu konuyu değerlendirdi.

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde öğretmenlerin dersleri televizyon dizisi mantığıyla kurgulaması gerektiğini belirtti. Dizilerde her bölümün bir hikayesi olduğunu ve bütün bu küçük hikayelerin bir araya gelerek dizinin genel hikayesini beslediğini belirterek ders anlatımının da bu bağlamda ele alınabileceğini ifade etti. Bolat, 

"Örneğin, 'The Mentalist' dizisinde ana karakter ailesinin katilini arıyor ama her bölümde de ayrı bir cinayet çözüyor.

Derslerde bu şekilde kurgulanmalı. Her dersin genel ana bir hedefi olmalı ve her ünitenin de özel bir hedefi olmalı. Her ünite kendi içinde bütün olmalı ve aynı zamanda dersin genel hedefine hizmet etmeli."

İşte Bolat’ın yazısı;

Bazı diziler tutuyor, bazıları hemen televizyondan kaldırılıyor.

Tutan dizileri analiz ettiğimizde görüyoruz ki her bölümün bir hikayesi var ve bütün bu küçük hikayeler tüm dizinin genel hikayesini besliyor.

Yani, altta temel bir hikaye var ve her bölümdeki küçük hikayeler bu ana hikayenin bir parçasını oluşturuyor.

Örneğin, “The Mentalist” dizisinde ana karakter ailesinin katilini arıyor ama her bölümde de ayrı bir cinayet çözüyor.

Derslerde bu şekilde kurgulanmalı. Her dersin genel ana bir hedefi olmalı ve her ünitenin de özel bir hedefi olmalı. Her ünite kendi içinde bütün olmalı ve aynı zamanda dersin genel hedefine hizmet etmeli.

Örneğin, tarih dersinin genel hedeflerinden bir tanesi “Tarih belirli bir bakış açısı ile yazılır.” olmalı ve öğretmen 1. Dünya savaşını işlerken, hem İngiltere’nin (kazanan), hem de Almanya’nın (kaybeden) bakış açısını irdelemeli.

Yazının devamı için Tıklayın

> Eğitimciler dizilerden ne öğrenebilir?

Öğretmenler, dersleri televizyon dizisi gibi kurgulayabilir mi? Bu ne kadar mümkün? Özgür Bolat, Hürriyet’te bu konuyu değerlendirdi.

Özgür Bolat, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde öğretmenlerin dersleri televizyon dizisi mantığıyla kurgulaması gerektiğini belirtti. Dizilerde her bölümün bir hikayesi olduğunu ve bütün bu küçük hikayelerin bir araya gelerek dizinin genel hikayesini beslediğini belirterek ders anlatımının da bu bağlamda ele alınabileceğini ifade etti. Bolat, 

"Örneğin, 'The Mentalist' dizisinde ana karakter ailesinin katilini arıyor ama her bölümde de ayrı bir cinayet çözüyor.

Derslerde bu şekilde kurgulanmalı. Her dersin genel ana bir hedefi olmalı ve her ünitenin de özel bir hedefi olmalı. Her ünite kendi içinde bütün olmalı ve aynı zamanda dersin genel hedefine hizmet etmeli."

İşte Bolat’ın yazısı;

Bazı diziler tutuyor, bazıları hemen televizyondan kaldırılıyor.

Tutan dizileri analiz ettiğimizde görüyoruz ki her bölümün bir hikayesi var ve bütün bu küçük hikayeler tüm dizinin genel hikayesini besliyor.

Yani, altta temel bir hikaye var ve her bölümdeki küçük hikayeler bu ana hikayenin bir parçasını oluşturuyor.

Örneğin, “The Mentalist” dizisinde ana karakter ailesinin katilini arıyor ama her bölümde de ayrı bir cinayet çözüyor.

Derslerde bu şekilde kurgulanmalı. Her dersin genel ana bir hedefi olmalı ve her ünitenin de özel bir hedefi olmalı. Her ünite kendi içinde bütün olmalı ve aynı zamanda dersin genel hedefine hizmet etmeli.

Örneğin, tarih dersinin genel hedeflerinden bir tanesi “Tarih belirli bir bakış açısı ile yazılır.” olmalı ve öğretmen 1. Dünya savaşını işlerken, hem İngiltere’nin (kazanan), hem de Almanya’nın (kaybeden) bakış açısını irdelemeli.

Yazının devamı için Tıklayın

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Ağustos 2013 09:24

Gösterim: 1465


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.