Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
2 ile 8 yaş arası çocukların gelişimlerini, duygusal ihtiyaçlarını ve ebeveyn olmanın zorluklarını inceleyen Aletha J.Solter, bunları ‘Çocuğunuza Kulak Verin’ isimli kitabında değerlendirdi. Doğal ebeveynlik konusunda dünyaca tanınmış biri olan Solter, kitabında ailelerin en çok merak ettiği “Çocuklar niçin yanlış davranırlar” sorusuna yanıt arıyor.
Doğal ebeveynlik konusunda dünya çapında tanınmış Aletha J.Solter, çocukların 2 ile 8 yaş arası dönemdeki gelişimlerini, duygusal ihtiyaçlarını ve ebeveyn olmanın zorluklarını inceledi. Çocuklarınızı daha iyi anlamak, kişisel becerilerini dikkate alarak yönlendirmek ve onlarla ilişkinizi geliştirmek için yenilikçi bir bakış açısını Doğan Kitap’tan yayınlanan “Çocuğunuza Kulak Verin” kitabında aktarıyor. “Çocuklarınızı mutlu büyütmek için kendi kurallarınıza değil, önce onlara kulak verin “ diyen Solter, ailelerin en çok merak ettiği “Çocuklar niçin yanlış davranırlar” sorusuna yanıt arıyor. İşte Solter’e göre çocukların yanlış davranma nedenleri:
Doğuştan kötü değiller
◊ Çocuklar doğuştan kötü değildirler, ama bazen işbirliği yapmazlar ya da davranışları rahatsız edici, acı verici, yıkıcı ve tehlikeli olabilir. Çocuğun böyle davranması yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun göstergesidir.
◊ Çocukların fark edilmeyen ya da karşılanmayan ihtiyaçları başkaları tarafından kabul edilemeyecek davranışlarda bulunmalarına yol açabilir. Örneğin, karnı acıkan küçük kız gazetesine gömülmüş babasının dikkatini çekmek için yaptığı birkaç başarısız denemeden sonra erkek kardeşine sataşıp onu ağlatabilir. Küçük çocuklar açlık gibi fiziksel ihtiyaçlarını kolay kolay erteleyemezler.
Kabul edilemez davranışlar
◊ İlgi ihtiyacı da başka bir haklı ihtiyaçtır ve yeterince ilgi görmeyen çocuklar kendilerini fark ettirmenin yollarını bulurlar. Davranışları anne baba açısından kabul edilmez olsa da gördükleri ilginin artmasını sağlıyorsa amacına ulaşmış demektir.
◊ Çocukların müthiş merakları, keşfetme, dokunma ve nesneleri eline alma istekleri vardır. Dokunmanın ya da keşfetmenin yasak olduğu yerlere götürülen çocuklar bu ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için tekrar tekrar hayal kırıklığına uğrarlarsa muhtemelen kabul edilemez davranışlar sergilemeye başlarlar.
◊ Maalesef kamuya açık olan yerlerin çoğunda çocukların bu ihtiyaçları dikkate alınmaz ve lokantalarda, dükkanlarda, postanelerde ya da bankalarda küçük çocuklarıyla bekleyen anne babalar pek yardım ya da destek görmezler. Çocuklar sıkılırlar ve etrafında buldukları şeylerle kendilerini uyarmaya başlarlar.
Yeterli bilgiye sahip değilse
“Çatışmaların nedeni genellikle çocukların davranışlarının sonuçlarına ilişkin yeterince bilgi sahibi olmamalarıdır. Küçük bir çocuğun eve çamurlu ayakkabılarla girmesinin nedeni, muhtemelen çamurun halıya nasıl yapıştığını ve bunu temizlemenin
ne kadar güç olduğunu bilmemesidir. Belki ayakkabılarının çamurlu olduğunun bile farkında değildir. Çocuğun “yaramazlık” yaptığını düşünmeden önce bir yanlış anlama olup olmadığını ya da çocuğun bilgisinin tam olup olmadığını kontrol etmek önemli.”
Birikmiş, acı veren duyguları varsa
“ Çocuk, başkalarına acı vermek amacıyla vuruyor ya da onları ısırıyorsa, üçüncü tür davranışla karşı karşıyayız demektir. Kötü, kindar, yıkıcı ya da şiddet içeren davranışları olan ya da işbirliği yapmayan çocuklar kendilerini kötü hissederler. Daha önce yaşadığı rahatsız edici deneyimler nedeniyle birikmiş öfkeleri, korkuları ya da üzüntüleri vardır.
Çocuklar en sevgi dolu ortamlarda bile incinir, korkar ve hayal kırıklıkları yaşar. Acı veren duyguları bastırılan çocukların davranışları kolayca bozulabilir. Bu duyguları boşaltmak için zararsız bir çıkış yolu gerekir. Çocukların birikmiş gerginliklerini ağlayıp öfkelenerek boşaltabilmeleri için ilgiye ihtiyaçları var. Hiçbir ceza, nasihat bu davranışların altında yatan nedeni iyileştirmek için yeterli değil. “
Kabul edilmez davranışlar engellenebilir mi?
◊ Çocuğunuza olabildiğince yakın olun ve ilgi gösterin. Çocukların bu hayati ihtiyaçları düzenli olarak karşılandığında çok daha az talepkar ve yıkıcı olurlar.
◊ Çocuğunuzun düzenli olarak ağlayıp öfkelenerek duygularını boşaltmasını teşvik edin. Acı veren duygular için sık sık çıkış yolu sağlanırsa kabul edilemez davranışların çoğu hiç ortaya çıkmaz.
◊ Çocuğunuz için güvenli ve çekici bir ortam yaratın. Süt çocukları ve oyun çocukları için ortamın güvenli hale getirilmesi önemlidir, okul öncesi yıllarda da güvenliğe özen göstermek yararlı ve gereklidir. Zehirli kimyasallar ve temizlik malzemeleri de değerli ve kırılabilir nesneler de çocuğun ulaşabileceği yerlerde bulunmamalı.
◊ Çocuğunuzu bir süre sonra yaşayacağı şeylere hazırlayın. Akşama bir yemek daveti verecekseniz, çocuğunuzun önceden neler olacağını ve ondan ne beklediğinizi öğrenmesini sağlayın.
◊ Emir vermeyi azaltın.
◊ Seçenekler sunun.
(hürriyeteğitim)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
2 ile 8 yaş arası çocukların gelişimlerini, duygusal ihtiyaçlarını ve ebeveyn olmanın zorluklarını inceleyen Aletha J.Solter, bunları ‘Çocuğunuza Kulak Verin’ isimli kitabında değerlendirdi. Doğal ebeveynlik konusunda dünyaca tanınmış biri olan Solter, kitabında ailelerin en çok merak ettiği “Çocuklar niçin yanlış davranırlar” sorusuna yanıt arıyor.
Doğal ebeveynlik konusunda dünya çapında tanınmış Aletha J.Solter, çocukların 2 ile 8 yaş arası dönemdeki gelişimlerini, duygusal ihtiyaçlarını ve ebeveyn olmanın zorluklarını inceledi. Çocuklarınızı daha iyi anlamak, kişisel becerilerini dikkate alarak yönlendirmek ve onlarla ilişkinizi geliştirmek için yenilikçi bir bakış açısını Doğan Kitap’tan yayınlanan “Çocuğunuza Kulak Verin” kitabında aktarıyor. “Çocuklarınızı mutlu büyütmek için kendi kurallarınıza değil, önce onlara kulak verin “ diyen Solter, ailelerin en çok merak ettiği “Çocuklar niçin yanlış davranırlar” sorusuna yanıt arıyor. İşte Solter’e göre çocukların yanlış davranma nedenleri:
Doğuştan kötü değiller
◊ Çocuklar doğuştan kötü değildirler, ama bazen işbirliği yapmazlar ya da davranışları rahatsız edici, acı verici, yıkıcı ve tehlikeli olabilir. Çocuğun böyle davranması yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun göstergesidir.
◊ Çocukların fark edilmeyen ya da karşılanmayan ihtiyaçları başkaları tarafından kabul edilemeyecek davranışlarda bulunmalarına yol açabilir. Örneğin, karnı acıkan küçük kız gazetesine gömülmüş babasının dikkatini çekmek için yaptığı birkaç başarısız denemeden sonra erkek kardeşine sataşıp onu ağlatabilir. Küçük çocuklar açlık gibi fiziksel ihtiyaçlarını kolay kolay erteleyemezler.
Kabul edilemez davranışlar
◊ İlgi ihtiyacı da başka bir haklı ihtiyaçtır ve yeterince ilgi görmeyen çocuklar kendilerini fark ettirmenin yollarını bulurlar. Davranışları anne baba açısından kabul edilmez olsa da gördükleri ilginin artmasını sağlıyorsa amacına ulaşmış demektir.
◊ Çocukların müthiş merakları, keşfetme, dokunma ve nesneleri eline alma istekleri vardır. Dokunmanın ya da keşfetmenin yasak olduğu yerlere götürülen çocuklar bu ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için tekrar tekrar hayal kırıklığına uğrarlarsa muhtemelen kabul edilemez davranışlar sergilemeye başlarlar.
◊ Maalesef kamuya açık olan yerlerin çoğunda çocukların bu ihtiyaçları dikkate alınmaz ve lokantalarda, dükkanlarda, postanelerde ya da bankalarda küçük çocuklarıyla bekleyen anne babalar pek yardım ya da destek görmezler. Çocuklar sıkılırlar ve etrafında buldukları şeylerle kendilerini uyarmaya başlarlar.
Yeterli bilgiye sahip değilse
“Çatışmaların nedeni genellikle çocukların davranışlarının sonuçlarına ilişkin yeterince bilgi sahibi olmamalarıdır. Küçük bir çocuğun eve çamurlu ayakkabılarla girmesinin nedeni, muhtemelen çamurun halıya nasıl yapıştığını ve bunu temizlemenin
ne kadar güç olduğunu bilmemesidir. Belki ayakkabılarının çamurlu olduğunun bile farkında değildir. Çocuğun “yaramazlık” yaptığını düşünmeden önce bir yanlış anlama olup olmadığını ya da çocuğun bilgisinin tam olup olmadığını kontrol etmek önemli.”
Birikmiş, acı veren duyguları varsa
“ Çocuk, başkalarına acı vermek amacıyla vuruyor ya da onları ısırıyorsa, üçüncü tür davranışla karşı karşıyayız demektir. Kötü, kindar, yıkıcı ya da şiddet içeren davranışları olan ya da işbirliği yapmayan çocuklar kendilerini kötü hissederler. Daha önce yaşadığı rahatsız edici deneyimler nedeniyle birikmiş öfkeleri, korkuları ya da üzüntüleri vardır.
Çocuklar en sevgi dolu ortamlarda bile incinir, korkar ve hayal kırıklıkları yaşar. Acı veren duyguları bastırılan çocukların davranışları kolayca bozulabilir. Bu duyguları boşaltmak için zararsız bir çıkış yolu gerekir. Çocukların birikmiş gerginliklerini ağlayıp öfkelenerek boşaltabilmeleri için ilgiye ihtiyaçları var. Hiçbir ceza, nasihat bu davranışların altında yatan nedeni iyileştirmek için yeterli değil. “
Kabul edilmez davranışlar engellenebilir mi?
◊ Çocuğunuza olabildiğince yakın olun ve ilgi gösterin. Çocukların bu hayati ihtiyaçları düzenli olarak karşılandığında çok daha az talepkar ve yıkıcı olurlar.
◊ Çocuğunuzun düzenli olarak ağlayıp öfkelenerek duygularını boşaltmasını teşvik edin. Acı veren duygular için sık sık çıkış yolu sağlanırsa kabul edilemez davranışların çoğu hiç ortaya çıkmaz.
◊ Çocuğunuz için güvenli ve çekici bir ortam yaratın. Süt çocukları ve oyun çocukları için ortamın güvenli hale getirilmesi önemlidir, okul öncesi yıllarda da güvenliğe özen göstermek yararlı ve gereklidir. Zehirli kimyasallar ve temizlik malzemeleri de değerli ve kırılabilir nesneler de çocuğun ulaşabileceği yerlerde bulunmamalı.
◊ Çocuğunuzu bir süre sonra yaşayacağı şeylere hazırlayın. Akşama bir yemek daveti verecekseniz, çocuğunuzun önceden neler olacağını ve ondan ne beklediğinizi öğrenmesini sağlayın.
◊ Emir vermeyi azaltın.
◊ Seçenekler sunun.
(hürriyeteğitim)
Son Güncelleme: Salı, 25 Eylül 2012 09:06
Gösterim: 1999
13 yılda 185 ülkeye yayılan ve dünyanın en önemli eğitim platformlarından biri haline gelen It’s Learning, eğitimde çağı yakalamak isteyen kurumların ilk tercihlerinden biri.
Norveçli iki teknik üniversite öğrencisinin okul projesi olarak oluşturduğu platform, eski öğrenme metotlarına göre oldukça basit ve eğlenceli bir alternatif sunuyor. Son dönemlerde Türk eğitim kurumları tarafından da kullanılmaya başlanan İt’s Learning’in lansmanı için Türkiye’ye gelen programın CEO’su Arne Bergby ile platformun Türkiye’ye kazandıracaklarını ve Norveç modelini konuştuk.
Norveç’ten dünyaya yayılan dijital eğitim platformu
It’s Learning
Bilgisayar teknolojileri, cep telefonlarından televizyonlara, otomobillerden aklınıza gelebilecek tüm araç-gereçlere doğru yayılıyor. Bilgisayarlar sayesinde uçaklar daha hızlı, mutfak aletleri daha etkili, silahlar daha korkunç olabiliyor. Ancak bilgisayar ürünleri sadece teknolojiyi değil, sosyal hayatlarımızı da etkiliyor. Dijital dünyaya entegre olmaya çalışan en önemli mecraların başında ise eğitim geliyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde eğitim, neredeyse tamamen teknolojiye adapte edilmiş durumda. Türkiye’de de bu alanda hızlı bir değişim söz konusu. FATİH Projesi, akıllı tahtalar, tablet bilgisayarlar, uzaktan eğitimde yapılan revizyonlar, bu değişimde Türkiye’nin ne kadar iddialı olduğunu da ortaya koyuyor. Eğitimde dijitalleşme denildiğinde Türkiye’de ilk akla gelen programlardan biri olan It’s Learning, yaygın olarak kullanıldığı ülkeler arasına Türkiye’yi de eklemek istiyor.
It’s Learning’in ana çıkış noktası nedir? Bugün, ağırlıklı olarak hangi ülkelerde kullanılıyor?
İt’s Learning, 1999 yılında Norveçli iki teknik üniversite öğrencisi tarafından tasarlanmış olan bir eğitim programı. Sonrasında eğitmenlerinin talep ve teşvikleri ile programı geliştirerek, bugünkü kullanımına yakın bir hale getirdiler. 2004 yılında ise dijital eğitimin Norveç Hükümeti tarafından zorunlu hale getirilmesiyle programın yaygınlığını ve bilinirliği arttı. Bu eğitim platformu, bugün tüm Norveç’te ilkokuldan üniversiteye kadar yüzde 63 oranında kullanılıyor. Dünyada ise 184 ülkede varız. Dünya genelindeki ülke sayısına baktığımız zaman, bu yüzde 90 oranında bir başarı demek. Platformun yaygın olarak kullanıldığı ülkeler Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere gibi Avrupa ülkeleri ile ABD.
Türkiye’ye gelecek olursak, Çağlayan Kitabevi tarafından ülkemizdeki okulların kullanımı için getirilen programın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Norveç, 1950’li yıllarda ekonomik anlamda fakir bir ülkeydi. Biz bu fakirliği aşabilmek, daha iyi şartlarda yaşayabilmek adına ağırlıklı olarak teknoloji ve eğitime yatırım yapmaya karar verdik. Yaptığımız bu yatırımlar sayesinde Norveç, bugün dünyada refah seviyesi en yüksek ülkelerden biri haline geldi. Norveç yurttaşlarının büyük çoğunluğu üniversite ve yüksek lisans mezunu, doktora eğitimi alan insan sayısı da azımsanamayacak oranlarda. Türkiye ise ekonomik anlamda gelişen, hızla büyüyen ve gelecek vaat eden bir ülke. Biz It’s Learning olarak, Türkiye’deki bu değişim ve gelişimi önemsiyoruz, gözbebeği ülkelerimizden biri Türkiye. Buradaki öğretmen ve öğrencileri, dijital eğitim platformları ile entegre hale getirmek ve bu sayede Türkiye’deki eğitimin kalitesini yükseltmek istiyoruz. Çünkü kendi yaşadığımız gelişimden hareket ederek şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki, bir ülkenin gelişimi, ancak eğitim ve teknolojiye yapılan yatırımlar ile sağlanabiliyor. Türkiye’de bugün eğitim alanında ciddi reformlar yaşanıyor ve yavaş yavaş okullar da dijital platformlara geçiyorlar. Önümüzdeki süreçte dijital eğitimin daha da yaygınlaşacağına inanıyoruz. Türkçe, It’s Learning’de kullanılan diller arasında 12. sırada. Bu da Türkiye’nin programa ne kadar ilgi duyduğunun ve eğitimde değişimi, çağı yakalamak için çabaladığının bir göstergesi.
PROGRAM, YENİ JENERASYONA HİTAP EDİYOR
Bu program yaygın metotlara göre öğrenmede ne gibi kolaylıklar sağlıyor? Öğrenci ve öğretmenler tarafından tercih edilmesinin nedenleri neler?
It’s Learning’in kullanımı çok kolay ve basit bir program. Eski öğrenme metotlarına göre oldukça fazla artısı olduğunu söyleyebilirim var. Öncelikli olarak öğretmen ve öğrenciyi, kilolarca kitap taşıma zahmetinden kurtarıyor. Öğrencinin bir konuyu daha iyi öğrenmesini ve kavramasını sağlıyor ve mezuniyet notlarının artışında son derece etkili. Kendi hayatımdan örnek vermem gerekirse benim kızım tıp eğitimi almak istiyordu ve bundan üç yıl önce matematik ile ilgili ciddi sorunları vardı. It’s Learning sayesinde 6 aylık kısa bir sürede bu problemini çözdü ve şu an üniversitede öğrenim görüyor. It’s Learning’in bir başka özelliği ise müfredat yolu ile yaratıcılığı geliştirmesi ve öğrencilerin ilgisini çekecek bir yapıya sahip olması. Her zaman ve her yerde öğrenimi desteklemesi bir başka olumlu özelliği… Ayrıca tamamıyla yeni jenerasyona hitap eden bir program.
Programı kullananlardan aldığınız geri dönüşler nasıl? Programın geliştirilmesi için atacağınız yeni adımlar var mı?
Öğretmenler ve öğrenciler bu programı kullanmaya başladıktan, sonra eski eğitim metotlarını yıllarca nasıl kullanmış olduklarına şaşırıyorlar. Biz şu an 70-80 kişilik, konusunda son derece uzman bir mühendis kadrosu ile programı daha da geliştirmek üzere sürekli çalışıyoruz. Teknolojideki yeni trendleri, gelişmeleri sürekli takip ediyoruz. Bizim bütün çabamız, öğretmen ve öğrencilere daha iyi eğitim araçları sunabilmek. Somut olarak üzerinde çalıştığımız üç nokta var. Bunlardan biri, Microsoft ile aramızdaki ilişkiyi daha sağlam bir noktaya taşımak. İkincisi, mobil cihazlara daha iyi entegre olmak. Şu anda mobil cihazlar için aplikasyonlarımız var ancak bu aplikasyonları daha da geliştirmek istiyoruz. Üçüncü ve en önemlisi ise dijital kaynakları tek bir platformda tutmak ve her şeyi birbiri ile uyumlu hale getirmek. Şu anda dijital kaynakların dağınık olduğunun farkındayız, tek bir platform üzerinden her şeyi kontrol edebilecek bir yapı sağlamak istiyoruz ve bunun üzerine çalışıyoruz.
Türkiye ve Norveç’i değerlendirdiğimizde Türkiye’nin son dönemde eğitim alanında yaşadığı değişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Az önce de bahsettiğim gibi Türkiye bizim umutlu olduğumuz ve gelişmelerini yakından takip ettiğimiz ülkelerden biri. Türkiye ve Norveç halkları arasında yıllardan beri süregelen bir dostluk var. Biz Norveç olarak eğitime son derece önem veriyoruz. Yöneticiler, dünyanın 30 yıl öncesi gibi kalmasını istiyor olabilirler, ancak dünya hızla değişiyor ve bu değişime ayak uydurmak durumundayız. Biz, çocuklarımızın daha iyi eğitim alması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Türkiye’de de ciddi anlamda iyileşme söz konusu.
IT’S LEARNİNG’İN LANSMANINDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ VURGUSU YAPILDI
It’s Learning’in Türkiye lansmanı, 12 Eylül 2012 tarihinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde yapıldı. Tanıtıma Norveç’in Türkiye Büyükelçisi Janis Bjørn Kanavin, It’s Learning CEO’su Arne Bergby, Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Şimşek ile Çağlayan Kitabevi’nin ikinci kuşak yöneticileri Tan Çağlayan ve Ayşe Aközden katıldılar. Prof. Dr. Şimşek, Bahçeşehir Üniversitesi olarak It’s Learning ile çalışmaktan son derece memnun olduklarını belirtirken, uzaktan eğitim alanında bu sayede ivme kazanacaklarını söyledi. Şimşek, uluslararası bir üniversite olmanın ön koşulunun da bu tarz işbirlikleri olduğunu ifade etti. Büyükelçi Janis Bjørn Kanavin ise yaptığı konuşmada, Türkiye ve Norveç arasında yıllardır süren dostluğun, eğitim alanında da yaşanmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirirken, eğitime yapılan bu yatırımların, Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Lansmanın sonunda It’s Learning’i uygulamalı olarak tanıtan Ayşe Aközden, kendisinin de bir öğretmen olduğunu belirterek, bu programın yaygınlaşması halinde öğretmenlerin son derece rahat edeceğine işaret etti.
Dijital nesil olarak tarif ettiğimiz yeni nesil, yaşam pratiği nedeniyle çabucak sonuca varmak istiyor. Bu programda sınav olan bir öğrenci, eski metotlara göre 2 haftada alacağı sınav sonucunu anında öğrenip eksiklerini tamamlamak üzere hareket edebiliyor. Kısacası It’s Learning, öğrencinin ihtiyaçlarını karşılıyor.
Eğitimtercihi
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
13 yılda 185 ülkeye yayılan ve dünyanın en önemli eğitim platformlarından biri haline gelen It’s Learning, eğitimde çağı yakalamak isteyen kurumların ilk tercihlerinden biri.
Norveçli iki teknik üniversite öğrencisinin okul projesi olarak oluşturduğu platform, eski öğrenme metotlarına göre oldukça basit ve eğlenceli bir alternatif sunuyor. Son dönemlerde Türk eğitim kurumları tarafından da kullanılmaya başlanan İt’s Learning’in lansmanı için Türkiye’ye gelen programın CEO’su Arne Bergby ile platformun Türkiye’ye kazandıracaklarını ve Norveç modelini konuştuk.
Norveç’ten dünyaya yayılan dijital eğitim platformu
It’s Learning
Bilgisayar teknolojileri, cep telefonlarından televizyonlara, otomobillerden aklınıza gelebilecek tüm araç-gereçlere doğru yayılıyor. Bilgisayarlar sayesinde uçaklar daha hızlı, mutfak aletleri daha etkili, silahlar daha korkunç olabiliyor. Ancak bilgisayar ürünleri sadece teknolojiyi değil, sosyal hayatlarımızı da etkiliyor. Dijital dünyaya entegre olmaya çalışan en önemli mecraların başında ise eğitim geliyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde eğitim, neredeyse tamamen teknolojiye adapte edilmiş durumda. Türkiye’de de bu alanda hızlı bir değişim söz konusu. FATİH Projesi, akıllı tahtalar, tablet bilgisayarlar, uzaktan eğitimde yapılan revizyonlar, bu değişimde Türkiye’nin ne kadar iddialı olduğunu da ortaya koyuyor. Eğitimde dijitalleşme denildiğinde Türkiye’de ilk akla gelen programlardan biri olan It’s Learning, yaygın olarak kullanıldığı ülkeler arasına Türkiye’yi de eklemek istiyor.
It’s Learning’in ana çıkış noktası nedir? Bugün, ağırlıklı olarak hangi ülkelerde kullanılıyor?
İt’s Learning, 1999 yılında Norveçli iki teknik üniversite öğrencisi tarafından tasarlanmış olan bir eğitim programı. Sonrasında eğitmenlerinin talep ve teşvikleri ile programı geliştirerek, bugünkü kullanımına yakın bir hale getirdiler. 2004 yılında ise dijital eğitimin Norveç Hükümeti tarafından zorunlu hale getirilmesiyle programın yaygınlığını ve bilinirliği arttı. Bu eğitim platformu, bugün tüm Norveç’te ilkokuldan üniversiteye kadar yüzde 63 oranında kullanılıyor. Dünyada ise 184 ülkede varız. Dünya genelindeki ülke sayısına baktığımız zaman, bu yüzde 90 oranında bir başarı demek. Platformun yaygın olarak kullanıldığı ülkeler Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya, Almanya, Fransa, Hollanda, İngiltere gibi Avrupa ülkeleri ile ABD.
Türkiye’ye gelecek olursak, Çağlayan Kitabevi tarafından ülkemizdeki okulların kullanımı için getirilen programın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Norveç, 1950’li yıllarda ekonomik anlamda fakir bir ülkeydi. Biz bu fakirliği aşabilmek, daha iyi şartlarda yaşayabilmek adına ağırlıklı olarak teknoloji ve eğitime yatırım yapmaya karar verdik. Yaptığımız bu yatırımlar sayesinde Norveç, bugün dünyada refah seviyesi en yüksek ülkelerden biri haline geldi. Norveç yurttaşlarının büyük çoğunluğu üniversite ve yüksek lisans mezunu, doktora eğitimi alan insan sayısı da azımsanamayacak oranlarda. Türkiye ise ekonomik anlamda gelişen, hızla büyüyen ve gelecek vaat eden bir ülke. Biz It’s Learning olarak, Türkiye’deki bu değişim ve gelişimi önemsiyoruz, gözbebeği ülkelerimizden biri Türkiye. Buradaki öğretmen ve öğrencileri, dijital eğitim platformları ile entegre hale getirmek ve bu sayede Türkiye’deki eğitimin kalitesini yükseltmek istiyoruz. Çünkü kendi yaşadığımız gelişimden hareket ederek şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki, bir ülkenin gelişimi, ancak eğitim ve teknolojiye yapılan yatırımlar ile sağlanabiliyor. Türkiye’de bugün eğitim alanında ciddi reformlar yaşanıyor ve yavaş yavaş okullar da dijital platformlara geçiyorlar. Önümüzdeki süreçte dijital eğitimin daha da yaygınlaşacağına inanıyoruz. Türkçe, It’s Learning’de kullanılan diller arasında 12. sırada. Bu da Türkiye’nin programa ne kadar ilgi duyduğunun ve eğitimde değişimi, çağı yakalamak için çabaladığının bir göstergesi.
PROGRAM, YENİ JENERASYONA HİTAP EDİYOR
Bu program yaygın metotlara göre öğrenmede ne gibi kolaylıklar sağlıyor? Öğrenci ve öğretmenler tarafından tercih edilmesinin nedenleri neler?
It’s Learning’in kullanımı çok kolay ve basit bir program. Eski öğrenme metotlarına göre oldukça fazla artısı olduğunu söyleyebilirim var. Öncelikli olarak öğretmen ve öğrenciyi, kilolarca kitap taşıma zahmetinden kurtarıyor. Öğrencinin bir konuyu daha iyi öğrenmesini ve kavramasını sağlıyor ve mezuniyet notlarının artışında son derece etkili. Kendi hayatımdan örnek vermem gerekirse benim kızım tıp eğitimi almak istiyordu ve bundan üç yıl önce matematik ile ilgili ciddi sorunları vardı. It’s Learning sayesinde 6 aylık kısa bir sürede bu problemini çözdü ve şu an üniversitede öğrenim görüyor. It’s Learning’in bir başka özelliği ise müfredat yolu ile yaratıcılığı geliştirmesi ve öğrencilerin ilgisini çekecek bir yapıya sahip olması. Her zaman ve her yerde öğrenimi desteklemesi bir başka olumlu özelliği… Ayrıca tamamıyla yeni jenerasyona hitap eden bir program.
Programı kullananlardan aldığınız geri dönüşler nasıl? Programın geliştirilmesi için atacağınız yeni adımlar var mı?
Öğretmenler ve öğrenciler bu programı kullanmaya başladıktan, sonra eski eğitim metotlarını yıllarca nasıl kullanmış olduklarına şaşırıyorlar. Biz şu an 70-80 kişilik, konusunda son derece uzman bir mühendis kadrosu ile programı daha da geliştirmek üzere sürekli çalışıyoruz. Teknolojideki yeni trendleri, gelişmeleri sürekli takip ediyoruz. Bizim bütün çabamız, öğretmen ve öğrencilere daha iyi eğitim araçları sunabilmek. Somut olarak üzerinde çalıştığımız üç nokta var. Bunlardan biri, Microsoft ile aramızdaki ilişkiyi daha sağlam bir noktaya taşımak. İkincisi, mobil cihazlara daha iyi entegre olmak. Şu anda mobil cihazlar için aplikasyonlarımız var ancak bu aplikasyonları daha da geliştirmek istiyoruz. Üçüncü ve en önemlisi ise dijital kaynakları tek bir platformda tutmak ve her şeyi birbiri ile uyumlu hale getirmek. Şu anda dijital kaynakların dağınık olduğunun farkındayız, tek bir platform üzerinden her şeyi kontrol edebilecek bir yapı sağlamak istiyoruz ve bunun üzerine çalışıyoruz.
Türkiye ve Norveç’i değerlendirdiğimizde Türkiye’nin son dönemde eğitim alanında yaşadığı değişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Az önce de bahsettiğim gibi Türkiye bizim umutlu olduğumuz ve gelişmelerini yakından takip ettiğimiz ülkelerden biri. Türkiye ve Norveç halkları arasında yıllardan beri süregelen bir dostluk var. Biz Norveç olarak eğitime son derece önem veriyoruz. Yöneticiler, dünyanın 30 yıl öncesi gibi kalmasını istiyor olabilirler, ancak dünya hızla değişiyor ve bu değişime ayak uydurmak durumundayız. Biz, çocuklarımızın daha iyi eğitim alması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Türkiye’de de ciddi anlamda iyileşme söz konusu.
IT’S LEARNİNG’İN LANSMANINDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ VURGUSU YAPILDI
It’s Learning’in Türkiye lansmanı, 12 Eylül 2012 tarihinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde yapıldı. Tanıtıma Norveç’in Türkiye Büyükelçisi Janis Bjørn Kanavin, It’s Learning CEO’su Arne Bergby, Bahçeşehir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Şimşek ile Çağlayan Kitabevi’nin ikinci kuşak yöneticileri Tan Çağlayan ve Ayşe Aközden katıldılar. Prof. Dr. Şimşek, Bahçeşehir Üniversitesi olarak It’s Learning ile çalışmaktan son derece memnun olduklarını belirtirken, uzaktan eğitim alanında bu sayede ivme kazanacaklarını söyledi. Şimşek, uluslararası bir üniversite olmanın ön koşulunun da bu tarz işbirlikleri olduğunu ifade etti. Büyükelçi Janis Bjørn Kanavin ise yaptığı konuşmada, Türkiye ve Norveç arasında yıllardır süren dostluğun, eğitim alanında da yaşanmasından dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirirken, eğitime yapılan bu yatırımların, Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Lansmanın sonunda It’s Learning’i uygulamalı olarak tanıtan Ayşe Aközden, kendisinin de bir öğretmen olduğunu belirterek, bu programın yaygınlaşması halinde öğretmenlerin son derece rahat edeceğine işaret etti.
Dijital nesil olarak tarif ettiğimiz yeni nesil, yaşam pratiği nedeniyle çabucak sonuca varmak istiyor. Bu programda sınav olan bir öğrenci, eski metotlara göre 2 haftada alacağı sınav sonucunu anında öğrenip eksiklerini tamamlamak üzere hareket edebiliyor. Kısacası It’s Learning, öğrencinin ihtiyaçlarını karşılıyor.
Eğitimtercihi
Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 13:34
Gösterim: 12312
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı ve günümüzde kapsamı giderek genişleyen taşımalı eğitimden, geçen yıl 742 bin 924 ilköğretim öğrencisi yararlandı. Bu yıldan itibaren ortaöğretim 11. ve 12. sınıf öğrencileri de taşınacak.
MEB, çeşitli nedenlerle okula erişimde sorunları yaşayan ilköğretim, ortaöğretim öğrencileriyle özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri belirlenen okullara günübirlik taşıyor.
Türkiye'de 23 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece 2 ilde başlayan taşımalı ilköğretim serüveni, günümüzde Türkiye'nin neredeyse bütün illerinde uygulanıyor.
Kırklareli'nde 3 ve Kocaeli'nde 2 merkez okulda pilot uygulama olarak başlatılan taşımalı ilköğretim uygulaması, yararlı olduğunun tespit edilmesiyle ülke geneline yaygınlaştırıldı. Taşımalı ilköğretim uygulamasında, 1989 yılından 2011'e kadar uygulamanın yapıldığı il, okul sayısı, taşınan öğrenci sayısı ile gönderilen ödenekte artış yaşandı.
Bakanlık, geçen yıl ülke genelinde 872 ilçede 5 bin 968 okula 37 bin 706 köy ve köy altı yerleşim birimlerinden, 55 bin 785 araçla 742 bin 924 ilköğretim öğrencisini taşıdı. 2011-2012 eğitim-öğretim yılında ilköğretim öğrencilerinin taşınma gideri 601 milyon 761 bin 612 lira, yemek gideri ise 245 milyon 539 bin 972 lira olarak belirlendi.
Öğle yemeğinin de verildiği taşımalı ilköğretim kapsamında, bir öğrencinin taşıma ve yemek olmak üzere günlük toplam maliyeti 2011-2012 eğitim öğretim yılında 7 lira 41 kuruş olarak hesaplandı.
Bu yıl 11 ve 12. sınıflar da taşınacak
2010-2011 eğitim-öğretim yılında, 9. sınıflarda öğrenim gören kız ve erkek öğrenciler için taşımalı ortaöğretim uygulanmasına başlandı.
Bakanlık bu şekilde, ilköğretimden mezun olup çeşitli nedenlerle ortaöğretime erişimde sorunlar yaşayan öğrencilerin okullara gelmesini sağlamayı amaçladı.
Ortaöğretimde başlayan taşımalı eğitim iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşamada 28 bin 235'i kız, 41 bin 130'u erkek olmak üzere toplam 69 bin 365 dokuzuncu sınıf öğrencisine taşıma hizmetinin yanı sıra öğle yemeği hizmeti de verildi. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan toplam 22 milyon 600 bin 152 lira ödenek sağlandı.Türkiye genelinde yoğun ilgiyle karşılanan bu uygulama, Edirne, Erzincan, Eskişehir, Muş, Tunceli, Uşak ve Kırklareli dışında 75 ilde yapıldı.
İkinci aşamada ise 27 bin 973'ü kız, 40 bin 806'sı erkek olmak üzere toplam 68 bin 779 öğrenci taşındı. Taşımalı ortaöğretim uygulamasına 2011 Mali Yılı Bütçesi'nden ise 85 milyon lira ödenek ayrıldı. Bu dönemde, taşımalı eğitim uygulaması Erzincan, Edirne, Tunceli, Uşak ve Muş illeri dışında 76 ilde gerçekleştirildi.
2011-2012 eğitim-öğretim yılında; ortaöğretimdeki taşımalı eğitime 9. sınıflara ek olarak 10. sınıflar da dahil edildi. Ayrıca, Van ilinde yaşanan depremden dolayı misafir öğrenci olarak veya nakil yoluyla diğer illerde eğitim-öğretimlerine devam eden öğrenciler de sınıf ayırımı olmaksızın taşımalı ortaöğretim uygulaması kapsamına alındı.
Geçen eğitim-öğretim yılında 159 bin 804 ortaöğretim öğrencisi taşımalı eğitimden faydalandı. Tüm taşıma ve yemek giderlerinde toplam 190 milyon 717 bin 524 lira kullanıldı.
MEB, 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise zorunlu eğitim süresinin 8 yıldan 12 yıla çıkmasından ortaöğretimdeki taşımalı eğitim kapsamına 11 ve 12. sınıfları da dahil etti. Ortaöğretimde taşınacak öğrenci sayısının yaklaşık 400 bin civarında olması planlanıyor.
Bugüne kadar 205 bin 659 engelli öğrenci taşındı
Özel eğitim gerektiren öğrencilerin de okullarına devamını teşvik amacıyla yürütülen uygulama, 2004-2005 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde zihinsel engelli öğrenciler ve otistik öğrencilerin okullarına taşınmasıyla başladı.
2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren ise özel eğitime ihtiyacı olan görme, işitme ve ortopedik engelli öğrenciler ile özel eğitim sınıflarına devam eden öğrenciler de dahil edilerek taşımalı eğitim uygulaması yaygınlaştırıldı.
Özel eğitime ihtiyacı olan öğrenciler için 2004-2005'te başlatılan taşımalı eğitimle 6 bin 901 öğrenci evinden-okuluna taşındı, bu dönemdeki taşıma gideri ise 1 milyon 929 bin lira hesaplandı.
2011-2012 eğitim öğretim yılında ise özel eğitime ihtiyacı olan 41 bin 88 öğrencinin taşınması amacıyla 70 milyon 53 bin lira ödenek kullanıldı.
Bu uygulamanın başlamasından bugüne toplam 205 bin 659 engelli öğrenci taşımalı eğitimden yararlandı. 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise yaklaşık 45 bin engelli öğrencinin taşınması planlanıyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB), 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı ve günümüzde kapsamı giderek genişleyen taşımalı eğitimden, geçen yıl 742 bin 924 ilköğretim öğrencisi yararlandı. Bu yıldan itibaren ortaöğretim 11. ve 12. sınıf öğrencileri de taşınacak.
MEB, çeşitli nedenlerle okula erişimde sorunları yaşayan ilköğretim, ortaöğretim öğrencileriyle özel eğitime ihtiyacı olan öğrencileri belirlenen okullara günübirlik taşıyor.
Türkiye'de 23 yıl önce, 1989-1990 eğitim öğretim yılında sadece 2 ilde başlayan taşımalı ilköğretim serüveni, günümüzde Türkiye'nin neredeyse bütün illerinde uygulanıyor.
Kırklareli'nde 3 ve Kocaeli'nde 2 merkez okulda pilot uygulama olarak başlatılan taşımalı ilköğretim uygulaması, yararlı olduğunun tespit edilmesiyle ülke geneline yaygınlaştırıldı. Taşımalı ilköğretim uygulamasında, 1989 yılından 2011'e kadar uygulamanın yapıldığı il, okul sayısı, taşınan öğrenci sayısı ile gönderilen ödenekte artış yaşandı.
Bakanlık, geçen yıl ülke genelinde 872 ilçede 5 bin 968 okula 37 bin 706 köy ve köy altı yerleşim birimlerinden, 55 bin 785 araçla 742 bin 924 ilköğretim öğrencisini taşıdı. 2011-2012 eğitim-öğretim yılında ilköğretim öğrencilerinin taşınma gideri 601 milyon 761 bin 612 lira, yemek gideri ise 245 milyon 539 bin 972 lira olarak belirlendi.
Öğle yemeğinin de verildiği taşımalı ilköğretim kapsamında, bir öğrencinin taşıma ve yemek olmak üzere günlük toplam maliyeti 2011-2012 eğitim öğretim yılında 7 lira 41 kuruş olarak hesaplandı.
Bu yıl 11 ve 12. sınıflar da taşınacak
2010-2011 eğitim-öğretim yılında, 9. sınıflarda öğrenim gören kız ve erkek öğrenciler için taşımalı ortaöğretim uygulanmasına başlandı.
Bakanlık bu şekilde, ilköğretimden mezun olup çeşitli nedenlerle ortaöğretime erişimde sorunlar yaşayan öğrencilerin okullara gelmesini sağlamayı amaçladı.
Ortaöğretimde başlayan taşımalı eğitim iki aşamada gerçekleşti. Birinci aşamada 28 bin 235'i kız, 41 bin 130'u erkek olmak üzere toplam 69 bin 365 dokuzuncu sınıf öğrencisine taşıma hizmetinin yanı sıra öğle yemeği hizmeti de verildi. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan toplam 22 milyon 600 bin 152 lira ödenek sağlandı.Türkiye genelinde yoğun ilgiyle karşılanan bu uygulama, Edirne, Erzincan, Eskişehir, Muş, Tunceli, Uşak ve Kırklareli dışında 75 ilde yapıldı.
İkinci aşamada ise 27 bin 973'ü kız, 40 bin 806'sı erkek olmak üzere toplam 68 bin 779 öğrenci taşındı. Taşımalı ortaöğretim uygulamasına 2011 Mali Yılı Bütçesi'nden ise 85 milyon lira ödenek ayrıldı. Bu dönemde, taşımalı eğitim uygulaması Erzincan, Edirne, Tunceli, Uşak ve Muş illeri dışında 76 ilde gerçekleştirildi.
2011-2012 eğitim-öğretim yılında; ortaöğretimdeki taşımalı eğitime 9. sınıflara ek olarak 10. sınıflar da dahil edildi. Ayrıca, Van ilinde yaşanan depremden dolayı misafir öğrenci olarak veya nakil yoluyla diğer illerde eğitim-öğretimlerine devam eden öğrenciler de sınıf ayırımı olmaksızın taşımalı ortaöğretim uygulaması kapsamına alındı.
Geçen eğitim-öğretim yılında 159 bin 804 ortaöğretim öğrencisi taşımalı eğitimden faydalandı. Tüm taşıma ve yemek giderlerinde toplam 190 milyon 717 bin 524 lira kullanıldı.
MEB, 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise zorunlu eğitim süresinin 8 yıldan 12 yıla çıkmasından ortaöğretimdeki taşımalı eğitim kapsamına 11 ve 12. sınıfları da dahil etti. Ortaöğretimde taşınacak öğrenci sayısının yaklaşık 400 bin civarında olması planlanıyor.
Bugüne kadar 205 bin 659 engelli öğrenci taşındı
Özel eğitim gerektiren öğrencilerin de okullarına devamını teşvik amacıyla yürütülen uygulama, 2004-2005 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde zihinsel engelli öğrenciler ve otistik öğrencilerin okullarına taşınmasıyla başladı.
2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren ise özel eğitime ihtiyacı olan görme, işitme ve ortopedik engelli öğrenciler ile özel eğitim sınıflarına devam eden öğrenciler de dahil edilerek taşımalı eğitim uygulaması yaygınlaştırıldı.
Özel eğitime ihtiyacı olan öğrenciler için 2004-2005'te başlatılan taşımalı eğitimle 6 bin 901 öğrenci evinden-okuluna taşındı, bu dönemdeki taşıma gideri ise 1 milyon 929 bin lira hesaplandı.
2011-2012 eğitim öğretim yılında ise özel eğitime ihtiyacı olan 41 bin 88 öğrencinin taşınması amacıyla 70 milyon 53 bin lira ödenek kullanıldı.
Bu uygulamanın başlamasından bugüne toplam 205 bin 659 engelli öğrenci taşımalı eğitimden yararlandı. 2012-2013 eğitim öğretim yılında ise yaklaşık 45 bin engelli öğrencinin taşınması planlanıyor.
Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 11:52
Gösterim: 2165
Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, öğrencilerin kılık kıyafetinde serbest uygulamalara gidilebileceğinin sinyalini vermesinin okullarda uzun saç ve kıyafet krizine neden olduğunu söyledi.
Uzun saçla, önlük ve forma dışında kıyafetlerle okula gelen öğrencilerle okul yönetimi arasında sorunlar yaşandığını belirten DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’den, kıyafet yönetmeliğini değiştirerek, öğrencileri önlük ve okul formasına, öğretmenleri de takım elbise, kravat ve gömleğe mahkum eden darbe mirası kıyafet yönetmeliğinden kurtarmasını istedi. Her okula göre farklılık gösteren okul önlüğü, forma ve resmi kıyafetlerin ailelerin bütçesine önemli bir yük ve gereksiz masraf getirdiğini anlatan Avcı, "Kısa saç, okul önlüğü, forma ve takım elbiseden oluşan okul kıyafetlerinden çocuklarımız sıkıldı. Kaldı ki kıyafet yönetmeliği tek tip öğrenci ve tek tip öğretmen profili oluşturuyor ve bu da eğitim psikolojisiyle ve pedagojik anlayışla uyuşmuyor" dedi. Eğitim ve bilimin, özgür ortamlarda ve özgür bireylerin kafalarında yeşereceğini söyleyen Avcı, "40 derece havada kravat, ceket, gömlek ve önlük gibi giysileri bugün dahi zorunlu kılmak demokrasiyle ve özgürlüklerde bağdaştırılamaz. 30 yıl önce cunta gölgesinde çıkarılan kıyafet yönetmeliğini toptan kaldırmasını istiyoruz. Öğrenci ve öğretmenlerin serbest kıyafetlerle ve rengarenk giysilerle okullara gelerek, okullarımızı çiçek bahçesine çevirmesini istiyoruz. Özgür okul istiyoruz. Demokratik bir eğitim sistemi istiyoruz" dedi.
Avcı, şöyle devam etti: "Okulların huzur ve disiplinini tehdit eden unsurları kılık kıyafette aramak, kot pantolonu, uzun saçı ve serbest kıyafeti tehlike olarak görmek en masum ifadeyle statükoculuktur. Adaletli, aydınlanmacı, halkçı, nitelikli, bilimsel, özgür ve demokratik bir eğitim sistemini bu kıyafet yönetmeliğiyle yakalamamız mümkün değil. Eğitim sistemini çağdaş, eşitlikçi, demokratik ve bilimsel bir forma sokmak için ezber bozan reformlara imza atan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i yeni ve cesur bir adım atarak Türk Eğitim tarihine geçmeye çağırıyoruz."(hürriyeteğitim)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in, öğrencilerin kılık kıyafetinde serbest uygulamalara gidilebileceğinin sinyalini vermesinin okullarda uzun saç ve kıyafet krizine neden olduğunu söyledi.
Uzun saçla, önlük ve forma dışında kıyafetlerle okula gelen öğrencilerle okul yönetimi arasında sorunlar yaşandığını belirten DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’den, kıyafet yönetmeliğini değiştirerek, öğrencileri önlük ve okul formasına, öğretmenleri de takım elbise, kravat ve gömleğe mahkum eden darbe mirası kıyafet yönetmeliğinden kurtarmasını istedi. Her okula göre farklılık gösteren okul önlüğü, forma ve resmi kıyafetlerin ailelerin bütçesine önemli bir yük ve gereksiz masraf getirdiğini anlatan Avcı, "Kısa saç, okul önlüğü, forma ve takım elbiseden oluşan okul kıyafetlerinden çocuklarımız sıkıldı. Kaldı ki kıyafet yönetmeliği tek tip öğrenci ve tek tip öğretmen profili oluşturuyor ve bu da eğitim psikolojisiyle ve pedagojik anlayışla uyuşmuyor" dedi. Eğitim ve bilimin, özgür ortamlarda ve özgür bireylerin kafalarında yeşereceğini söyleyen Avcı, "40 derece havada kravat, ceket, gömlek ve önlük gibi giysileri bugün dahi zorunlu kılmak demokrasiyle ve özgürlüklerde bağdaştırılamaz. 30 yıl önce cunta gölgesinde çıkarılan kıyafet yönetmeliğini toptan kaldırmasını istiyoruz. Öğrenci ve öğretmenlerin serbest kıyafetlerle ve rengarenk giysilerle okullara gelerek, okullarımızı çiçek bahçesine çevirmesini istiyoruz. Özgür okul istiyoruz. Demokratik bir eğitim sistemi istiyoruz" dedi.
Avcı, şöyle devam etti: "Okulların huzur ve disiplinini tehdit eden unsurları kılık kıyafette aramak, kot pantolonu, uzun saçı ve serbest kıyafeti tehlike olarak görmek en masum ifadeyle statükoculuktur. Adaletli, aydınlanmacı, halkçı, nitelikli, bilimsel, özgür ve demokratik bir eğitim sistemini bu kıyafet yönetmeliğiyle yakalamamız mümkün değil. Eğitim sistemini çağdaş, eşitlikçi, demokratik ve bilimsel bir forma sokmak için ezber bozan reformlara imza atan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i yeni ve cesur bir adım atarak Türk Eğitim tarihine geçmeye çağırıyoruz."(hürriyeteğitim)
Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 12:46
Gösterim: 1924
Burnundaki metal takıyı çıkarınca KPSS'ye girebildi
KIRIKKALE’de yapılan KPSS’ye 11 bin 200 kişi girerken, burnunda metal takılı bir kız aday sınava alınmadı. Metali güçlükle çıkartan kız, daha sonra salona alındı.
Sabahın erken saatlerinden itibaren sınava girecekleri okullara gelen adaylar, polis kontrolünde içeri alınmaya başlandı. Burnunda metal takılı bulunan bir kız aday kadın polis tarafından içeri alınmadı. Bir kenara çekilerek burnundaki metali güçlükle çıkartan kız, üst araması yapıldıktan sonra sınava girebildi.
Devlet memuru olma umudu ile sınava giren ve adını açıklamayan kız aday, "Metal şeyler yasakmış, daha önce başıma gelmemişti. Mecburen canım acıyacak, ancak sınava girebilmek için çıkarmak durumundayım" dedi.
Adaylar içeride sınavda ter dökerken, bazılarının aileleri de okul dışında çocukları için dua etti.
OTOMOBİL ANAHTARLARI SINIFA ALINMAYAN 20 KİŞİ SINAVA GİRMEDİ
TEKİRDAĞ’ın Çorlu İlçesi’nde, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) katılan 20 kişi, otomobil anahtarları sınıflara alınmadığı için sınava girmedi.
Çorlu’da 16 bin 280 kişinin başvurduğu bugünkü orta öğretim düzeyindeki KPSS, 45 okulda gerçekleşti. Saat 09.30’da başlayan sınava gelen memur adaylarını, polis ekipleri didik didik arayarak içeriye aldı. Metal eşyaların alınmadığı sınava gelen 20 kişi, otomobil anahtarları içeriye alınmayınca, bırakacak yer bulamadıkları gerekçesiyle sınava girmekten vazgeçtiği öğrenildi.
Dün ve bugün orta öğretim, ön lisans düzeyindeki KPSS’ye Çorlu’dan 22 bin 650 kişinin başvurusunun bulunduğu belirtildi. Mehmet YİRUN/ÇORLU (Tekirdağ), (DHA)
KPSS’YE EHLİYETLE GİREN 2 KİŞİ SALONDAN ATILDI
ADANA’nın Ceyhan İlçesi’nde 24 yaşındaki Serkan Onur ve 27 yaşındaki Salih Boztekin, surucü belgelerini göstererek alındıkları Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) soruları çözerken, görevliler tarafından ’Sınavda kimlik olarak ehliyet geçersiz’ gerekçesiyle salondan çıkarıldıklarını öne sürdü.
Haydar Aliyev Endüstri Meslek Lisesi’nde yaşanan olayda, Namık Kemal Mahallesi’nde oturan Serkan Onur ve Şanlıurfa’dan sınava girmek üzere Ceyhan’a gelen Salih Boztekin, sürücü belgelerini gösterip okula alındı. İddiaya göre Serkan Onur ve Salih Öztekin sınav başlayıp soruları çözerken, salon görevlileri tekrar kimlik kontrolü yaptı. Serkan Onur ve Salih Öztekin, sınav giriş belgesi ve ehliyetlerini gösterdi. Görevliler, ehliyetin kimlik olarak kabul edilmediğini gerekçe gösterip, bu iki kişiyi salondan çıkardı. Şahin ÖZER/CEYHAN(Adana), (DHA)
’BAŞTAN UYARSALARDI, EVE GİDİP NÜFUS CUZDANIMI ALIRDIM’
Okul önünde yaşananlara tepki gösteren Serkan Onar, daha önce dört kez üniversite sınavına, geçen yıl da KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini ve bir sorun yaşamadığını belirterek şunlarısöyledi:
"Sınav giriş belgem ve ehliyetimle sınava gireceğim okula geldim. Görevliler kontrol etti ve sınavın yapılacağı salona girdik. Sınavın ortasında görevliler, tekrar kontrol yaptılar. Ehliyetle sınava giremeyeceğimi söyleyerek, dışarı çıkmamı istediler. Daha önce de ehliyetimle sınava girdiğim için itiraz ettim. Görevlilere ’ehliyet geçerli değilse, beni niye sınava aldınız, niye uyarmadınız’ dememe rağmen kimse aldırış etmedi. Beni baştan uyarsalardı evden gidip nüfus cüzdanımı alabilirdim. ÖSYM’yi aradığımda ise şu an yardımcı olamayacaklarını daha sonra aramamamı istediler."
’DAHA ÖCE EHLİYETLE 2 KEZ SINAVA GİRDİM’
Salih Boztekin de daha önce 2 kez KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini savunarak şunları anlattı:
"Ehliyetin yeterli olduğunu bildiğim için nüfus cüzdanımı getirmedim. Sınava girerken de bir şey söylemediler. Soruları çözerken, görevli öğretmen ehliyetin geçerli olmadığını ve sınavımın iptal olduğunu söyleyince şaşkına döndüm. Ne söylediysem, ne yaptıysam bir şey yapmadılar. Beni daha önceden uyarabilirlerdi, ben de çaresine bakardım. Bir yıl boyunca verdiğim emekler boşuna gitti."
Okuldaki sınav sorumluları ise konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı.(hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Burnundaki metal takıyı çıkarınca KPSS'ye girebildi
KIRIKKALE’de yapılan KPSS’ye 11 bin 200 kişi girerken, burnunda metal takılı bir kız aday sınava alınmadı. Metali güçlükle çıkartan kız, daha sonra salona alındı.
Sabahın erken saatlerinden itibaren sınava girecekleri okullara gelen adaylar, polis kontrolünde içeri alınmaya başlandı. Burnunda metal takılı bulunan bir kız aday kadın polis tarafından içeri alınmadı. Bir kenara çekilerek burnundaki metali güçlükle çıkartan kız, üst araması yapıldıktan sonra sınava girebildi.
Devlet memuru olma umudu ile sınava giren ve adını açıklamayan kız aday, "Metal şeyler yasakmış, daha önce başıma gelmemişti. Mecburen canım acıyacak, ancak sınava girebilmek için çıkarmak durumundayım" dedi.
Adaylar içeride sınavda ter dökerken, bazılarının aileleri de okul dışında çocukları için dua etti.
OTOMOBİL ANAHTARLARI SINIFA ALINMAYAN 20 KİŞİ SINAVA GİRMEDİ
TEKİRDAĞ’ın Çorlu İlçesi’nde, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) katılan 20 kişi, otomobil anahtarları sınıflara alınmadığı için sınava girmedi.
Çorlu’da 16 bin 280 kişinin başvurduğu bugünkü orta öğretim düzeyindeki KPSS, 45 okulda gerçekleşti. Saat 09.30’da başlayan sınava gelen memur adaylarını, polis ekipleri didik didik arayarak içeriye aldı. Metal eşyaların alınmadığı sınava gelen 20 kişi, otomobil anahtarları içeriye alınmayınca, bırakacak yer bulamadıkları gerekçesiyle sınava girmekten vazgeçtiği öğrenildi.
Dün ve bugün orta öğretim, ön lisans düzeyindeki KPSS’ye Çorlu’dan 22 bin 650 kişinin başvurusunun bulunduğu belirtildi. Mehmet YİRUN/ÇORLU (Tekirdağ), (DHA)
KPSS’YE EHLİYETLE GİREN 2 KİŞİ SALONDAN ATILDI
ADANA’nın Ceyhan İlçesi’nde 24 yaşındaki Serkan Onur ve 27 yaşındaki Salih Boztekin, surucü belgelerini göstererek alındıkları Kamu Personel Seçme Sınavı’nda (KPSS) soruları çözerken, görevliler tarafından ’Sınavda kimlik olarak ehliyet geçersiz’ gerekçesiyle salondan çıkarıldıklarını öne sürdü.
Haydar Aliyev Endüstri Meslek Lisesi’nde yaşanan olayda, Namık Kemal Mahallesi’nde oturan Serkan Onur ve Şanlıurfa’dan sınava girmek üzere Ceyhan’a gelen Salih Boztekin, sürücü belgelerini gösterip okula alındı. İddiaya göre Serkan Onur ve Salih Öztekin sınav başlayıp soruları çözerken, salon görevlileri tekrar kimlik kontrolü yaptı. Serkan Onur ve Salih Öztekin, sınav giriş belgesi ve ehliyetlerini gösterdi. Görevliler, ehliyetin kimlik olarak kabul edilmediğini gerekçe gösterip, bu iki kişiyi salondan çıkardı. Şahin ÖZER/CEYHAN(Adana), (DHA)
’BAŞTAN UYARSALARDI, EVE GİDİP NÜFUS CUZDANIMI ALIRDIM’
Okul önünde yaşananlara tepki gösteren Serkan Onar, daha önce dört kez üniversite sınavına, geçen yıl da KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini ve bir sorun yaşamadığını belirterek şunlarısöyledi:
"Sınav giriş belgem ve ehliyetimle sınava gireceğim okula geldim. Görevliler kontrol etti ve sınavın yapılacağı salona girdik. Sınavın ortasında görevliler, tekrar kontrol yaptılar. Ehliyetle sınava giremeyeceğimi söyleyerek, dışarı çıkmamı istediler. Daha önce de ehliyetimle sınava girdiğim için itiraz ettim. Görevlilere ’ehliyet geçerli değilse, beni niye sınava aldınız, niye uyarmadınız’ dememe rağmen kimse aldırış etmedi. Beni baştan uyarsalardı evden gidip nüfus cüzdanımı alabilirdim. ÖSYM’yi aradığımda ise şu an yardımcı olamayacaklarını daha sonra aramamamı istediler."
’DAHA ÖCE EHLİYETLE 2 KEZ SINAVA GİRDİM’
Salih Boztekin de daha önce 2 kez KPSS’ye ehliyetiyle girdiğini savunarak şunları anlattı:
"Ehliyetin yeterli olduğunu bildiğim için nüfus cüzdanımı getirmedim. Sınava girerken de bir şey söylemediler. Soruları çözerken, görevli öğretmen ehliyetin geçerli olmadığını ve sınavımın iptal olduğunu söyleyince şaşkına döndüm. Ne söylediysem, ne yaptıysam bir şey yapmadılar. Beni daha önceden uyarabilirlerdi, ben de çaresine bakardım. Bir yıl boyunca verdiğim emekler boşuna gitti."
Okuldaki sınav sorumluları ise konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı.(hürriyet)
Son Güncelleme: Pazartesi, 24 Eylül 2012 10:09
Gösterim: 2196