Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, "çapulcu" ve "darbe" kelimelerinin anlamının, "ülke gündeminin etkisinde kalınarak ani kararlarla değiştirildiği" yönündeki iddiaların ardından 5 milletvekilinin "baskın yaparak" görüşmek istediğini bildirdi.

tdkKaçalin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TDK'nın "çapulcu" ve "darbe" kelimeleri dolayısıyla arandığını, rahatsız edildiğini ve hadiselerin içine çekilmeye çalışıldığını söyledi. Haksız tepkilere serinkanlılıkla cevap vermeye çalıştıklarını belirten Kaçalin, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir şey söyledi ve onun peşinden TDK hemen bir şeylere müdahale etti" denilerek kurumun itham edildiğine işaret etti. Böyle bir durumun asla söz konusu olmadığını ifade eden Kaçalin, "Bizim internete verdiğimiz bilgiler 2011'de basılan son baskı sözlüğümüzün bilgileridir. Halkımızın elinde bulunan 2009'da ve 2005'de basılan sözlüğümüz ise 2003'te hazırlanan bilgilerin matbaaya gitmiş halidir. Hepimiz doğal olarak bir kitabın bütün baskılarını elimizde tutamayız. Bir tanesi olunca ihtiyacımızı karşılıyor deriz. Tabii olarak sözlüğe bakınca başka gördüler, internete bakınca başka gördüler" diye konuştu.

"Küfredenler de oldu" İki sözlük arasındaki farkın tamamen baskı yıllarından kaynaklandığını anlatan Kaçalin, şunları söyledi: "Bu baskı farkı dolayısıyla 'işte benim elimde böyle yazıyor internette ise farklı' dediler, doğru farklı. 'Demek ki Başbakanın günlük hamlesiyle hemen değiştirildi' gibi bir hesap yapılmış. Biz böyle değil diye bilgilendirdikten sonra teşekkür ederiz bilgilenmiş olduk diyenler de oldu, bunu bir fırsat bilip üstüne giden, hayır deyip sansasyon yapanlar da oldu, onlar daha çoktur. Küfredenler de oldu. Bunlar hoş değil. Sporda küfrü duyduk da ilimde de böyle küfürle ilk defa karşılaşmış olduk."

"250 dilekçe geldi"

Çapulcu ve darbe kelimeleri nedeniyle kendilerine 250 civarında mektup geldiğini belirten Kaçalin, şöyle konuştu: "Yazılı küfür var mektuplarda. Çoğunu bana yansıtmıyor arkadaşlar. Enteresan olanları veya haberiniz olsun diye içinden bana bir örnek yansıyor, çoğunu yansıtmadılar sinir bozucu şeyler tabii. 250 kadar bu hususta münferiden böyle soru soruldu, rahatsız edildik. Tabii ki merak ettilerse cevap vermek vazifemiz, soru sormak da onların hakkı da." -"Kurumumuzu bastılar" İddiaların ardından bazı milletvekillerinin kuruma geldiğini bildiren Kaçalin, şunları kaydetti: "Kurumumuzu bastılar da. Biz geleceğiz deyip randevu istiyorlar ve ondan sonra hemen arkasından geliyorlar. 02.00'de telefon açıyor, 03.00'te geliyorlar. Benim zaten o gün randevum var müsait değilim deyince 'biz o atlatmaları çok duyduk, müsait de almıyor bizi' böyle itham gördük. Kim geliyor adınızı kaydedin, ne iş için geliyorsunuz deyince 'biz parlamenteriz, 5 parlamenter geliyoruz, iş çok mühim bugün gelmeliyiz'. Suriye sınırından Türkiye'ye uçak girdi de Genelkurmayın kapısını mı çalıyorsunuz? Bu kadar mı mühim yani. O gün sorulan iş 4 saat sonra da 1 gün sonra da sorulabilir. Bu baskın değil de nedir?" Misafirine karşı nezaketsizlik yapmak istemediği için görüşmenin gerçekleşmediğini aktaranKaçalin, bir aydır "öyle değille" uğraştıklarını ancak kimsenin bunu dinlemediğini dile getirdi. Kaçalin, "Kendileri bir hayal dünyası içinde. Hedef tahtasına koymuşlar yaylım ateşi yapıyorlar. Biz bunun muhatabı değiliz ki. Onların amacı soru sormak değil, gündemde olmak mesele buydu. Ama ilk defa ilimde bu kadar seviyesizliği müşahede ettim bundan üzüntü duydum" ifadesini kullandı. 

> ‘Çapulcu ve darbe’ sözcükleri TDK’nın başına iş açtı

Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, "çapulcu" ve "darbe" kelimelerinin anlamının, "ülke gündeminin etkisinde kalınarak ani kararlarla değiştirildiği" yönündeki iddiaların ardından 5 milletvekilinin "baskın yaparak" görüşmek istediğini bildirdi.

tdkKaçalin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TDK'nın "çapulcu" ve "darbe" kelimeleri dolayısıyla arandığını, rahatsız edildiğini ve hadiselerin içine çekilmeye çalışıldığını söyledi. Haksız tepkilere serinkanlılıkla cevap vermeye çalıştıklarını belirten Kaçalin, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir şey söyledi ve onun peşinden TDK hemen bir şeylere müdahale etti" denilerek kurumun itham edildiğine işaret etti. Böyle bir durumun asla söz konusu olmadığını ifade eden Kaçalin, "Bizim internete verdiğimiz bilgiler 2011'de basılan son baskı sözlüğümüzün bilgileridir. Halkımızın elinde bulunan 2009'da ve 2005'de basılan sözlüğümüz ise 2003'te hazırlanan bilgilerin matbaaya gitmiş halidir. Hepimiz doğal olarak bir kitabın bütün baskılarını elimizde tutamayız. Bir tanesi olunca ihtiyacımızı karşılıyor deriz. Tabii olarak sözlüğe bakınca başka gördüler, internete bakınca başka gördüler" diye konuştu.

"Küfredenler de oldu" İki sözlük arasındaki farkın tamamen baskı yıllarından kaynaklandığını anlatan Kaçalin, şunları söyledi: "Bu baskı farkı dolayısıyla 'işte benim elimde böyle yazıyor internette ise farklı' dediler, doğru farklı. 'Demek ki Başbakanın günlük hamlesiyle hemen değiştirildi' gibi bir hesap yapılmış. Biz böyle değil diye bilgilendirdikten sonra teşekkür ederiz bilgilenmiş olduk diyenler de oldu, bunu bir fırsat bilip üstüne giden, hayır deyip sansasyon yapanlar da oldu, onlar daha çoktur. Küfredenler de oldu. Bunlar hoş değil. Sporda küfrü duyduk da ilimde de böyle küfürle ilk defa karşılaşmış olduk."

"250 dilekçe geldi"

Çapulcu ve darbe kelimeleri nedeniyle kendilerine 250 civarında mektup geldiğini belirten Kaçalin, şöyle konuştu: "Yazılı küfür var mektuplarda. Çoğunu bana yansıtmıyor arkadaşlar. Enteresan olanları veya haberiniz olsun diye içinden bana bir örnek yansıyor, çoğunu yansıtmadılar sinir bozucu şeyler tabii. 250 kadar bu hususta münferiden böyle soru soruldu, rahatsız edildik. Tabii ki merak ettilerse cevap vermek vazifemiz, soru sormak da onların hakkı da." -"Kurumumuzu bastılar" İddiaların ardından bazı milletvekillerinin kuruma geldiğini bildiren Kaçalin, şunları kaydetti: "Kurumumuzu bastılar da. Biz geleceğiz deyip randevu istiyorlar ve ondan sonra hemen arkasından geliyorlar. 02.00'de telefon açıyor, 03.00'te geliyorlar. Benim zaten o gün randevum var müsait değilim deyince 'biz o atlatmaları çok duyduk, müsait de almıyor bizi' böyle itham gördük. Kim geliyor adınızı kaydedin, ne iş için geliyorsunuz deyince 'biz parlamenteriz, 5 parlamenter geliyoruz, iş çok mühim bugün gelmeliyiz'. Suriye sınırından Türkiye'ye uçak girdi de Genelkurmayın kapısını mı çalıyorsunuz? Bu kadar mı mühim yani. O gün sorulan iş 4 saat sonra da 1 gün sonra da sorulabilir. Bu baskın değil de nedir?" Misafirine karşı nezaketsizlik yapmak istemediği için görüşmenin gerçekleşmediğini aktaranKaçalin, bir aydır "öyle değille" uğraştıklarını ancak kimsenin bunu dinlemediğini dile getirdi. Kaçalin, "Kendileri bir hayal dünyası içinde. Hedef tahtasına koymuşlar yaylım ateşi yapıyorlar. Biz bunun muhatabı değiliz ki. Onların amacı soru sormak değil, gündemde olmak mesele buydu. Ama ilk defa ilimde bu kadar seviyesizliği müşahede ettim bundan üzüntü duydum" ifadesini kullandı. 

Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Temmuz 2013 11:57

Gösterim: 1410

Türkiye'de eğitim gören tüm yabancı öğrenciler talep etmeleri durumunda genel sağlık sigortalısı olabilecek. Yabancı öğrencilerin bu imkandan yararlanmaları için Sosyal Sigortalar Güvenlik Kurumuna başvurmaları gerekiyor.

yabanci_ogrenciTürkiye'de eğitim gören tüm yabancı öğrencilere, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun ilgili maddelerinde yapılan değişikliğin ardından  talep etmeleri durumunda genel sağlık sigortalısı olma imkanı tanındı. Yabancı öğrenciler burslu-burssuz ayrımı yapılmaksızın bu imkandan yararlanabilecek. Söz konusu yasal değişikliklerin Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte ilk kaydını yaptırmış olup Türkiye'de eğitim görmeye devam eden öğrenciler, 29 Mayıs'tan itibaren altı ay içinde Sosyal Sigortalar Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmaları durumunda genel sağlık sigortalı olmaları sağlanacak. Söz konusu sürede başvurmayanlar ise genel sağlık sigortasından yararlanamayacak. Yeni kayıt yaptıran öğrenciler ise kayıt tarihinden itibaren 3 ay içinde başvurmaları halinde sağlık sigortasına dahil olabilecekler. Türkiye burslusu öğrencilerin sigorta tescil işlemleri Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığınca tek elden yürütülecek. Kendi hesabına öğrenim gören yabancı öğrencilerin sigorta tescil işlemleri ise öğrencilerce  gerçekleştirilecek. Yabancı öğrenciler konuyla ilgili detaylı bilgiyi Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığından alabilecek.

> Yabancı öğrencilere de sigorta geliyor

Türkiye'de eğitim gören tüm yabancı öğrenciler talep etmeleri durumunda genel sağlık sigortalısı olabilecek. Yabancı öğrencilerin bu imkandan yararlanmaları için Sosyal Sigortalar Güvenlik Kurumuna başvurmaları gerekiyor.

yabanci_ogrenciTürkiye'de eğitim gören tüm yabancı öğrencilere, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun ilgili maddelerinde yapılan değişikliğin ardından  talep etmeleri durumunda genel sağlık sigortalısı olma imkanı tanındı. Yabancı öğrenciler burslu-burssuz ayrımı yapılmaksızın bu imkandan yararlanabilecek. Söz konusu yasal değişikliklerin Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte ilk kaydını yaptırmış olup Türkiye'de eğitim görmeye devam eden öğrenciler, 29 Mayıs'tan itibaren altı ay içinde Sosyal Sigortalar Güvenlik Kurumuna (SGK) başvurmaları durumunda genel sağlık sigortalı olmaları sağlanacak. Söz konusu sürede başvurmayanlar ise genel sağlık sigortasından yararlanamayacak. Yeni kayıt yaptıran öğrenciler ise kayıt tarihinden itibaren 3 ay içinde başvurmaları halinde sağlık sigortasına dahil olabilecekler. Türkiye burslusu öğrencilerin sigorta tescil işlemleri Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığınca tek elden yürütülecek. Kendi hesabına öğrenim gören yabancı öğrencilerin sigorta tescil işlemleri ise öğrencilerce  gerçekleştirilecek. Yabancı öğrenciler konuyla ilgili detaylı bilgiyi Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığından alabilecek.

Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Temmuz 2013 11:46

Gösterim: 1203

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği'nin (ÖNDER) Sepetçiler Kasrı'nda verdiği iftara katıldı.
Başbakan Erdoğan, imam hatiplerin sadece bir okul olmadığını belirterek, "İmam hatipler bu ülkeye istikamet çizen, bu ülkenin ufkunu aydınlatan en önemlisi de bu ülkenin öz değerlerine sahip çıkıp, onları muhafaza eden nesillerin yetiştiği eğitim kurumlarıdır. Zulmün ve baskının en ağır olduğu günlerde ağabeylerimiz, o büyüklerimiz, o gönül erleri umutsuzluğa, hüzne kapılsalardı, belki biz bugün burada olmayacak, belki bugün bu iftar sofrasının etrafında muhabbet edemeyecektik. Biz onlara çok şey borçluyuz" diye konuştu.

> İmam hatipler sadece bir okul değildi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği'nin (ÖNDER) Sepetçiler Kasrı'nda verdiği iftara katıldı.
Başbakan Erdoğan, imam hatiplerin sadece bir okul olmadığını belirterek, "İmam hatipler bu ülkeye istikamet çizen, bu ülkenin ufkunu aydınlatan en önemlisi de bu ülkenin öz değerlerine sahip çıkıp, onları muhafaza eden nesillerin yetiştiği eğitim kurumlarıdır. Zulmün ve baskının en ağır olduğu günlerde ağabeylerimiz, o büyüklerimiz, o gönül erleri umutsuzluğa, hüzne kapılsalardı, belki biz bugün burada olmayacak, belki bugün bu iftar sofrasının etrafında muhabbet edemeyecektik. Biz onlara çok şey borçluyuz" diye konuştu.

Son Güncelleme: Pazar, 21 Temmuz 2013 13:13

Gösterim: 1216

Milliyet Gazetesi’nden Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre MEB’de avukatlık yapan Halil Atlı, Hakim Savcnavlarının birinde 5. diğerinde 17. olmasına rağmen mülakatları aşamıyor.

hakim_savciMilli Eğitim Bakanlığı bünyesinde, Bursa’da avukatlık yapan Halil Atlı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduğundan bu yana 8 kez hâkimlik ve savcılık yazılı sınavını kazanmasına rağmen her defasında mülakatta elendi. Yazılı sınavların birinde 5., bir başkasında 17. olan Atlı, bu başarılarına rağmen mülakatlarda, “İfade kabiliyetinin iyi, algılama kabiliyetinin kötü olduğu”, “Genel kültür sorularını bilemediği” gibi gerekçelerle seçilmedi. Atlı’ya bu mülakatlarda, “Künde sanatını anlatınız?”, “Noel babanın yaşadığı antik kent?”, “Pritzker Mimarlık ödülünü alan ilk kadın mimar kimdir?” gibi soruların yöneltildiği öğrenildi. 8 kez mülakata girdi ama... Yakın zamanda, belirli kurum ve partilerde görev yapan eşlerin benzer puanlarla sınavı kazanması, şaibe ve kopya iddialarıyla gündeme gelen hakimlik ve savcılık sınavlarıyla ilgili trajikomik bir insan hikayesi ortaya çıktı.

2004’te Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Diyarbakır Ergani doğumlu Atlı, “Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı” yazılı sınavında 8 kez başarılı olmasına rağmen mülakat sınavlarının tamamında başarısız sayılarak elendi. Atlı’ya elendiği sınavlarda, “Künde sanatı nedir?”, “Noel babanın yaşadığı antik kentin ismi nedir?”, “Pritzker Mimarlık ödülünü alan ilk kadın mimar kimdir?” gibi genel kültür soruları yöneltildi. 2010’da yazılı sınavı kazanmasının ardından tekrar mülakata çağrılan Atlı, yine başarısız sayılması üzerine sınavın iptali için Ankara 12. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, 11 Ağustos 2010’da verdiği kararında, mülakat sınavında verilen yanıtların ses ve görüntülü kayıt altına alınmaması nedeniyle, “mülakat sınavında başarısız sayılması” işleminin iptaline karar verdi. Bunun üzerine, mülakat yenilendi. Ancak sonuç değişmedi. Bunun üzerine yeniden dava açan Atlı’nın iptal talebi mülakatın görüntüleri izlenmeden reddedildi. Kararda, “Komisyon üyelerinin takdir yetkilerini kullandıkları anlaşılmıştır” denildi. Atlı, 8. mülakatında, sorulara yanıt vermeyerek, jüriye, “Soracağınız soruları bilsem dahi alınmayacağım, biliyorum” dedi. Bunun üzerine jüri üyeleri Atlı’yı ön yargılı olmakla suçladı. Atlı, buna rağmen protesto ederek sorulara, “bilmiyorum” yanıtını verdi. Artık umudu kalmamasına rağmen sınavlara girmeye devam ettiğini söyleyen Atlı, geçen yıl yapılan yazılı sınavı yine kazandı. Atlı, bu sınavın mülakatında da başarısız bulundu.  Atlı, sınavda yaşananları şöyle anlattı: “Kendimi tanıttıktan sonra bunun 9. mülakatım olduğunu, ne yapsam da beni almayacaklarını bildiğimi söyledim. Bunun üzerine komisyon başkanı ‘o eskidendi, artık öyle değil’ dedi. Ben de kendisine ‘eskiden olan bir şey değil, Aralık ve Şubat aylarında iki ayrı mülakata girdiğim, iki mülakatım da iyi geçmesine rağmen başarısız sayıldım, mülakattan ağlayarak çıkan adayların mülakat sonuçları açıklanınca başarılı olduklarını gördüm’ dedim. Bunun üzerine komisyon başkanı, kimi insanların sevinçten, kimilerinin ise üzüntüden ağladıklarını o kişilerin mülakatı iyi geçtiği için ağladığını söyledi.”

> Sınavlarda derece yapıyor, sözlü de geçemiyor!

Milliyet Gazetesi’nden Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre MEB’de avukatlık yapan Halil Atlı, Hakim Savcnavlarının birinde 5. diğerinde 17. olmasına rağmen mülakatları aşamıyor.

hakim_savciMilli Eğitim Bakanlığı bünyesinde, Bursa’da avukatlık yapan Halil Atlı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduğundan bu yana 8 kez hâkimlik ve savcılık yazılı sınavını kazanmasına rağmen her defasında mülakatta elendi. Yazılı sınavların birinde 5., bir başkasında 17. olan Atlı, bu başarılarına rağmen mülakatlarda, “İfade kabiliyetinin iyi, algılama kabiliyetinin kötü olduğu”, “Genel kültür sorularını bilemediği” gibi gerekçelerle seçilmedi. Atlı’ya bu mülakatlarda, “Künde sanatını anlatınız?”, “Noel babanın yaşadığı antik kent?”, “Pritzker Mimarlık ödülünü alan ilk kadın mimar kimdir?” gibi soruların yöneltildiği öğrenildi. 8 kez mülakata girdi ama... Yakın zamanda, belirli kurum ve partilerde görev yapan eşlerin benzer puanlarla sınavı kazanması, şaibe ve kopya iddialarıyla gündeme gelen hakimlik ve savcılık sınavlarıyla ilgili trajikomik bir insan hikayesi ortaya çıktı.

2004’te Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Diyarbakır Ergani doğumlu Atlı, “Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı” yazılı sınavında 8 kez başarılı olmasına rağmen mülakat sınavlarının tamamında başarısız sayılarak elendi. Atlı’ya elendiği sınavlarda, “Künde sanatı nedir?”, “Noel babanın yaşadığı antik kentin ismi nedir?”, “Pritzker Mimarlık ödülünü alan ilk kadın mimar kimdir?” gibi genel kültür soruları yöneltildi. 2010’da yazılı sınavı kazanmasının ardından tekrar mülakata çağrılan Atlı, yine başarısız sayılması üzerine sınavın iptali için Ankara 12. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, 11 Ağustos 2010’da verdiği kararında, mülakat sınavında verilen yanıtların ses ve görüntülü kayıt altına alınmaması nedeniyle, “mülakat sınavında başarısız sayılması” işleminin iptaline karar verdi. Bunun üzerine, mülakat yenilendi. Ancak sonuç değişmedi. Bunun üzerine yeniden dava açan Atlı’nın iptal talebi mülakatın görüntüleri izlenmeden reddedildi. Kararda, “Komisyon üyelerinin takdir yetkilerini kullandıkları anlaşılmıştır” denildi. Atlı, 8. mülakatında, sorulara yanıt vermeyerek, jüriye, “Soracağınız soruları bilsem dahi alınmayacağım, biliyorum” dedi. Bunun üzerine jüri üyeleri Atlı’yı ön yargılı olmakla suçladı. Atlı, buna rağmen protesto ederek sorulara, “bilmiyorum” yanıtını verdi. Artık umudu kalmamasına rağmen sınavlara girmeye devam ettiğini söyleyen Atlı, geçen yıl yapılan yazılı sınavı yine kazandı. Atlı, bu sınavın mülakatında da başarısız bulundu.  Atlı, sınavda yaşananları şöyle anlattı: “Kendimi tanıttıktan sonra bunun 9. mülakatım olduğunu, ne yapsam da beni almayacaklarını bildiğimi söyledim. Bunun üzerine komisyon başkanı ‘o eskidendi, artık öyle değil’ dedi. Ben de kendisine ‘eskiden olan bir şey değil, Aralık ve Şubat aylarında iki ayrı mülakata girdiğim, iki mülakatım da iyi geçmesine rağmen başarısız sayıldım, mülakattan ağlayarak çıkan adayların mülakat sonuçları açıklanınca başarılı olduklarını gördüm’ dedim. Bunun üzerine komisyon başkanı, kimi insanların sevinçten, kimilerinin ise üzüntüden ağladıklarını o kişilerin mülakatı iyi geçtiği için ağladığını söyledi.”

Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Temmuz 2013 11:11

Gösterim: 1724

Psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü mezunları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın felsefe ve sosyoloji bölümü mezunlarına 220 saatlik eğitimle psikolojik danışman ve rehber öğretmen olma yolunu açan kursu için imza kampanyası başlattı. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, 220 saatlik rehberlik kursuna karşı psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü mezunları imza kampanyası başlattı. Kampanyaya şu ana kadar 3 bin 677 imza desteği geldi. Sosyal medyada da seslerini duyuran grup Twitter'da 

#MEBrehberlikKursunuDurdur #Kurslapsikolojikdanışmanolunmaz hashtaglarıyla tepkilerini dile getirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), felsefe ve sosyoloji bölümü mezunlarına 220 saatlik eğitimle psikolojik danışman ve rehber öğretmen olma yolunun açan rehberlik kursuna psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü mezunlarından tepki geldi. İnternette change.org sitesinde başlattıkları “Milli Eğitim Bakanlığı: MEB 2013 Rehberlik Kursu Durdurulsun”  kampanyasında imza sayısı 3 bin 677’ye ulaştı. Eğitimin 220 saatte verilemeyeceğini anlatan mezunlar mağdur olduklarını ifade etti.

PDR mezunları şu açıklamayı yaptı;

“Dünyada henüz 4 yıllık bir lisans eğitiminin verdiği beceri ve kalifiye eleman ihtiyacının ki özellikle psikoloji gibi çok önemli ve bıçak sırtı bir alanın eğitiminin 220 saatte verilmesinin mümkün olmayacağı ve "Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik" bölümü mezunlarının mağdur edilmemesi için MEB'in felsefe ve sosyoloji bölümü mezunlarına 220 saatlik bir kursla psikolojik danışman ve rehber öğretmen olma yolunun "PDR" alanı mensupları olarak kapatılmasını istiyoruz.”

> 220 saatle rehber öğretmen olunmaz!

Psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü mezunları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın felsefe ve sosyoloji bölümü mezunlarına 220 saatlik eğitimle psikolojik danışman ve rehber öğretmen olma yolunu açan kursu için imza kampanyası başlattı. 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın, 220 saatlik rehberlik kursuna karşı psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü mezunları imza kampanyası başlattı. Kampanyaya şu ana kadar 3 bin 677 imza desteği geldi. Sosyal medyada da seslerini duyuran grup Twitter'da 

#MEBrehberlikKursunuDurdur #Kurslapsikolojikdanışmanolunmaz hashtaglarıyla tepkilerini dile getirdi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), felsefe ve sosyoloji bölümü mezunlarına 220 saatlik eğitimle psikolojik danışman ve rehber öğretmen olma yolunun açan rehberlik kursuna psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü mezunlarından tepki geldi. İnternette change.org sitesinde başlattıkları “Milli Eğitim Bakanlığı: MEB 2013 Rehberlik Kursu Durdurulsun”  kampanyasında imza sayısı 3 bin 677’ye ulaştı. Eğitimin 220 saatte verilemeyeceğini anlatan mezunlar mağdur olduklarını ifade etti.

PDR mezunları şu açıklamayı yaptı;

“Dünyada henüz 4 yıllık bir lisans eğitiminin verdiği beceri ve kalifiye eleman ihtiyacının ki özellikle psikoloji gibi çok önemli ve bıçak sırtı bir alanın eğitiminin 220 saatte verilmesinin mümkün olmayacağı ve "Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik" bölümü mezunlarının mağdur edilmemesi için MEB'in felsefe ve sosyoloji bölümü mezunlarına 220 saatlik bir kursla psikolojik danışman ve rehber öğretmen olma yolunun "PDR" alanı mensupları olarak kapatılmasını istiyoruz.”

Son Güncelleme: Cumartesi, 20 Temmuz 2013 11:22

Gösterim: 2562


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.