Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

TBMM Siyasi Etik Komisyonu toplantısında, milletvekillerinin maaşlarının onda biri kadar (1200 TL) hediye almalarında mutabakata varıldı.

TBMM Siyasi Etik Komisyonu, AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan'ın başkanlığında toplandı. Toplantıya CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, MHP Manisa Milletvekili Sümer Oral ve BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt katıldı.

Toplantıda Siyasi Etik Kanunu Teklifi Taslağı ele alındı.

Toplantının ardından AA muhabirinin sorularını cevaplandıran AK Parti'li Toptan, komisyonun yaptığı çalışmalarla ilgili değerlendirmelerde zaman zaman eksiklik ve haksızlıklar bulunduğunu söyledi.

Bunlara örnek olarak milletvekillerinin hediye almasını gösteren Toptan, şöyle konuştu:

''Milletvekillerinin yurt içinde hediye alması ile ilgili şu anda mevzuatımızda herhangi bir sınırlama ve hiçbir limit yok. Biz, daha önce maaşı kadar hediye alma imkanı getirmiştik. Bu çok eleştiri aldı. Kamuoyunun hassasiyeti dikkate alınarak bunun maaşın onda birine indirilmesi kararı alındı.

İkincisi, yine yanlış değerlendiriliyor. Zirai faaliyetler, faiz ve kira gelirlerinin yıllık tutarının milletvekilinin 10 katını aşarsa beyan zorunluluğu getirdik. Orada da eksiklik ve yanlışlıklar değerlendirildi. Çünkü sanki milletvekili mal kaçırıyor gibi değerlendirildi. Öyle değil. Şu anda yine hediyede olduğu gibi orada da bir sınırlama yok. Biz sınır getiriyoruz, maaşın 10 katı olan miktarı da beş katına indiriyoruz.''

> Milletvekillerine yeni hediye sınırı

TBMM Siyasi Etik Komisyonu toplantısında, milletvekillerinin maaşlarının onda biri kadar (1200 TL) hediye almalarında mutabakata varıldı.

TBMM Siyasi Etik Komisyonu, AK Parti Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan'ın başkanlığında toplandı. Toplantıya CHP İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi, MHP Manisa Milletvekili Sümer Oral ve BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt katıldı.

Toplantıda Siyasi Etik Kanunu Teklifi Taslağı ele alındı.

Toplantının ardından AA muhabirinin sorularını cevaplandıran AK Parti'li Toptan, komisyonun yaptığı çalışmalarla ilgili değerlendirmelerde zaman zaman eksiklik ve haksızlıklar bulunduğunu söyledi.

Bunlara örnek olarak milletvekillerinin hediye almasını gösteren Toptan, şöyle konuştu:

''Milletvekillerinin yurt içinde hediye alması ile ilgili şu anda mevzuatımızda herhangi bir sınırlama ve hiçbir limit yok. Biz, daha önce maaşı kadar hediye alma imkanı getirmiştik. Bu çok eleştiri aldı. Kamuoyunun hassasiyeti dikkate alınarak bunun maaşın onda birine indirilmesi kararı alındı.

İkincisi, yine yanlış değerlendiriliyor. Zirai faaliyetler, faiz ve kira gelirlerinin yıllık tutarının milletvekilinin 10 katını aşarsa beyan zorunluluğu getirdik. Orada da eksiklik ve yanlışlıklar değerlendirildi. Çünkü sanki milletvekili mal kaçırıyor gibi değerlendirildi. Öyle değil. Şu anda yine hediyede olduğu gibi orada da bir sınırlama yok. Biz sınır getiriyoruz, maaşın 10 katı olan miktarı da beş katına indiriyoruz.''

Son Güncelleme: Çarşamba, 12 Aralık 2012 09:05

Gösterim: 1408

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği soru önergesinde, Gaziantep Üniversitesi2nin milletvekili öğrencilerinin kim olduğunu sordu ve onlara özel muamele uygulanıp uygulanmadığının cevaplanmasını istedi

muharrem_ince_tbmmİnce, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, Gaziantep Üniversitesi'nin internet sitesinde 2012 yılı senato kararlarının bulunmasına rağmen 11 Eylül 2012 tarihli senato tutanağının neden duyurulmadığını öğrenmek istedi.

Nasıl ve ne zaman öğrenci oldular?

Gaziantep Üniversitesi'nin milletvekili öğrencilerini ve bu öğrencilerin hangi tarihte, hangi sınav sonucuyla öğrenci olduğunu soran İnce, önergesinde şu sorulara yer verdi: “Üniversite tarafından hangi milletvekillerine, hangi tarihlerde fahri doktora unvanı verildi? Bu unvan verilen milletvekilleri arasında, fahri doktora unvanı aldıkları tarihte üniversitenin kayıtlı öğrencisi olan var mı? Üniversite Senatosu tarafından 11 Eylül 2012 tarihinde 'milletvekili öğrencilerimizin çalışma ofislerinin Ankara'da Meclis binasında bulunması, ifa ettikleri yasama faaliyetleri ve yoğun iş yükleri nedeniyle 2011-2012 eğitim-öğretim yılından itibaren derslere devam zorunluluklarının bulunmaması, ara sınavlara katılmamaları halinde muaf olmaları ve final sınavlarının ilgili fakülte/yüksekokul/meslek yüksekokulu yönetiminin gözetiminde bir güne yerleştirilerek yapılması ve değerlendirilmesi, ayrıca bu öğrencilerimize dönemsel kayıtlarda ders yükü limiti uygulanmaması ve bütünleme sınavlarında da yukarıda belirtilen şartlar doğrultusunda uygulama yapılmasının kabulüne' şeklinde aldığı karar yürürlükte mi?”

İhale yapıldı mı?

İnce, Dinçer'e yönelttiği başka bir soru önergesinde ise Gaziantep Üniversitesi Rektörlük binası ile yemekhane arasında bulunan Tomruk Kantin/Cafe yapılmasının hangi tarihte kararlaştırıldığını, kantin yeriyle ilgili ihale yapılıp yapılmadığını öğrenmek istedi.

Muharrem İnce, “Kantin yerinin belirlenmesi sürecinde üniversite rektörü ile yeri inceleyen AKP milletvekili var mı?” dedi. (aa)

> Üniversitede milletvekiline ‘torpil’ mi var sorusu

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği soru önergesinde, Gaziantep Üniversitesi2nin milletvekili öğrencilerinin kim olduğunu sordu ve onlara özel muamele uygulanıp uygulanmadığının cevaplanmasını istedi

muharrem_ince_tbmmİnce, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, Gaziantep Üniversitesi'nin internet sitesinde 2012 yılı senato kararlarının bulunmasına rağmen 11 Eylül 2012 tarihli senato tutanağının neden duyurulmadığını öğrenmek istedi.

Nasıl ve ne zaman öğrenci oldular?

Gaziantep Üniversitesi'nin milletvekili öğrencilerini ve bu öğrencilerin hangi tarihte, hangi sınav sonucuyla öğrenci olduğunu soran İnce, önergesinde şu sorulara yer verdi: “Üniversite tarafından hangi milletvekillerine, hangi tarihlerde fahri doktora unvanı verildi? Bu unvan verilen milletvekilleri arasında, fahri doktora unvanı aldıkları tarihte üniversitenin kayıtlı öğrencisi olan var mı? Üniversite Senatosu tarafından 11 Eylül 2012 tarihinde 'milletvekili öğrencilerimizin çalışma ofislerinin Ankara'da Meclis binasında bulunması, ifa ettikleri yasama faaliyetleri ve yoğun iş yükleri nedeniyle 2011-2012 eğitim-öğretim yılından itibaren derslere devam zorunluluklarının bulunmaması, ara sınavlara katılmamaları halinde muaf olmaları ve final sınavlarının ilgili fakülte/yüksekokul/meslek yüksekokulu yönetiminin gözetiminde bir güne yerleştirilerek yapılması ve değerlendirilmesi, ayrıca bu öğrencilerimize dönemsel kayıtlarda ders yükü limiti uygulanmaması ve bütünleme sınavlarında da yukarıda belirtilen şartlar doğrultusunda uygulama yapılmasının kabulüne' şeklinde aldığı karar yürürlükte mi?”

İhale yapıldı mı?

İnce, Dinçer'e yönelttiği başka bir soru önergesinde ise Gaziantep Üniversitesi Rektörlük binası ile yemekhane arasında bulunan Tomruk Kantin/Cafe yapılmasının hangi tarihte kararlaştırıldığını, kantin yeriyle ilgili ihale yapılıp yapılmadığını öğrenmek istedi.

Muharrem İnce, “Kantin yerinin belirlenmesi sürecinde üniversite rektörü ile yeri inceleyen AKP milletvekili var mı?” dedi. (aa)

Son Güncelleme: Salı, 11 Aralık 2012 16:31

Gösterim: 2047

Bulgaristan’da eğitim gören Türk öğrencilere kötü haber! Yükseköğrenim için Bulgaristan’a giden Türk öğrencilerin, bu ülkedeki çeşitli üniversitelerden aldığı 8 bin doktor ve mühendislik diploması ‘sahtecilik’ yapıldığı iddiasıyla incelemeye alındı.

diploma_sahteTÜRKİYE'nin Sofya Büyükelçiliği'nin yaklaşık 10 ay önce Dışişleri Bakanlığı'na yaptığı uyarıyla başlatılan soruşturma kapsamında, bu ülkeden diploma alanların Bulgaristan'a eğitim için gidip gitmedikleri araştırılmaya başlandı. Dışişleri Bakanlığı'nın yanı sıra İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Soyfa Büyükelçiliği'nin ortak yürüttüğü çalışma kapsamında, Bulgaristan'da eğitim gören Türk üniversite öğrencilerinin en çok tıp ve mühendislik diploması aldığı belirlendi.

Türkiye'deki üniversitelere yüksek notla yapılan yatay geçişlerin de incelendiği araştırmada Bulgaristan'daki üniversitelerden alınan 8 bin doktor ve mühendislik diploması üzerinde 'sahtecilik' incelemesi başlatıldı. Çoğu Bulgaristan'daki üniversitelerden mezun olan Türk öğrenciler tarafından açılan danışmanlık şirketlerinin de mercek altına alındığı öğrenildi.

Rapordan başlıklar

* Öğrenciler bazen öğretmenlerine gönüllü bazen de zorunlu rüşvet vererek derslerden geçer not alıyor. Kayıt yaptırdıktan sonra 2 yıl okula gitmeden mezun olabiliyor. Bu bilgi, öğrencilerle yapılan görüşmelerle saptandı.

* Ağırlıklı olarak mühendislik ve tıp fakültelerine kayıtlarını yaptıran ve çoğunlukla Güneydoğu illerimizden giden öğrencilerin ailelerinin, üniversitelerin eğitim düzeyinin düşüklüğünden haberdar olmadıkları ve maddi açıdan özveriyle çocuklarını okutmaya çalıştıkları anlaşıldı.

* Okul harçları ve diğer giderlerle bir öğrencinin yılda 10 bin Euro (23 bin TL) harcadığı hesaplandığında Bulgaristan'da okuyan 8 bin Türk öğrencinin Bulgar ekonomisine yılda 80 milyon Euro (184 milyon TL) kaynak sağladığı tahmin ediliyor.

(habertürk)

> 8 bin diploma mercek altında

Bulgaristan’da eğitim gören Türk öğrencilere kötü haber! Yükseköğrenim için Bulgaristan’a giden Türk öğrencilerin, bu ülkedeki çeşitli üniversitelerden aldığı 8 bin doktor ve mühendislik diploması ‘sahtecilik’ yapıldığı iddiasıyla incelemeye alındı.

diploma_sahteTÜRKİYE'nin Sofya Büyükelçiliği'nin yaklaşık 10 ay önce Dışişleri Bakanlığı'na yaptığı uyarıyla başlatılan soruşturma kapsamında, bu ülkeden diploma alanların Bulgaristan'a eğitim için gidip gitmedikleri araştırılmaya başlandı. Dışişleri Bakanlığı'nın yanı sıra İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Soyfa Büyükelçiliği'nin ortak yürüttüğü çalışma kapsamında, Bulgaristan'da eğitim gören Türk üniversite öğrencilerinin en çok tıp ve mühendislik diploması aldığı belirlendi.

Türkiye'deki üniversitelere yüksek notla yapılan yatay geçişlerin de incelendiği araştırmada Bulgaristan'daki üniversitelerden alınan 8 bin doktor ve mühendislik diploması üzerinde 'sahtecilik' incelemesi başlatıldı. Çoğu Bulgaristan'daki üniversitelerden mezun olan Türk öğrenciler tarafından açılan danışmanlık şirketlerinin de mercek altına alındığı öğrenildi.

Rapordan başlıklar

* Öğrenciler bazen öğretmenlerine gönüllü bazen de zorunlu rüşvet vererek derslerden geçer not alıyor. Kayıt yaptırdıktan sonra 2 yıl okula gitmeden mezun olabiliyor. Bu bilgi, öğrencilerle yapılan görüşmelerle saptandı.

* Ağırlıklı olarak mühendislik ve tıp fakültelerine kayıtlarını yaptıran ve çoğunlukla Güneydoğu illerimizden giden öğrencilerin ailelerinin, üniversitelerin eğitim düzeyinin düşüklüğünden haberdar olmadıkları ve maddi açıdan özveriyle çocuklarını okutmaya çalıştıkları anlaşıldı.

* Okul harçları ve diğer giderlerle bir öğrencinin yılda 10 bin Euro (23 bin TL) harcadığı hesaplandığında Bulgaristan'da okuyan 8 bin Türk öğrencinin Bulgar ekonomisine yılda 80 milyon Euro (184 milyon TL) kaynak sağladığı tahmin ediliyor.

(habertürk)

Son Güncelleme: Salı, 11 Aralık 2012 09:25

Gösterim: 2567

Ege Üniversitesi (EÜ) Fen Fakültesi'nde, mahkeme kararı olmasına rağmen öğretim üyesini, anabilim dalı başkanlığına atamayan EÜ Dekanı Prof. Dr. Nadide Kazancı, 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.

EÜ Matematik Bölümü Analiz ve Fonksiyonlar Teorisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlkay Karaca'nın, '''anabilim dalı başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından atamasının yapılmasına ilişkin idare mahkemesince alınan kararı uygulamadığı'' iddiasıyla EÜ Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nadide Kazancı hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine açılan dava sonuçlandı.

İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, müdahil Doç. Dr. İlkay Karaca, anabilim dalı başkanlığı seçimlerinde 4 oyun 3'ünü almasına rağmen, başkanlığa kendisinin değil, dışarıdan başka birinin getirildiğini belirtti.

Bunun üzerine göreve kendisinin atanması gerektiğine ilişkin dekanlık ile rektörlüğe dilekçe gönderdiğini anlatan Karaca, daha sonra ilgililerle görüşme talebinin de kabul edilmediğini vurguladı.

''Atamasının yapılmaması'' üzerine İzmir 4. İdare Mahkemesi'nde dava açtığını ve mahkemenin talebini yerinde bulduğunu anlatan Karaca, mahkeme kararını dekanlığa ve rektörlüğe sunduğunu ancak yine atamasının yapılmadığını söyledi.

Karaca, davalı sanığın, yıllardır dekanlık görevinde bulunduğunu ve idare mahkemesince alınmış kararı uygulaması gerektiğini bilmesi gerektiğini dile getirerek, Prof. Dr. Kazancı'nın kasıtla görevini kötüye kullandığını düşündüğünü ileri sürdü.

''Suç kastı yok'' savunması

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nadide KazancıKazancı'nın avukatı Ahmet Kul ise müvekkilinin 34 yıldır görev yaptığını, işlerinin yoğunluğu ve hukuki bilgisinin yetersizliği nedeniyle bir gecikme yaşanmış olabileceğini belirtti.

Söz konusu idare mahkemesi kararının da sadece yürütmenin durdurulmasına yönelik bir karar olduğunu, ''müdahilin göreve atanacağı'' hususunda verilmiş bir karar olmadığını iddia eden Kul, suç işleme kastı olmayan müvekkilinin beraatine karar verilmesini talep etti.

Davalı sanık Prof. Dr. Nadide Kazancı ise 2008 yılında dekan olarak atandığını, 6 bin öğrenci, 164 öğretim görevlisinin bulunduğu fakültede, aynı zamanda bölüm başkanlığı yaptığını ve derslere girdiğini, dolayısıyla yoğun bir iş temposuyla çalıştığını anlattı.

Dava konusu hakkında daha önce rektörlüğün avukatından görüş istediğini, ancak kendisine bir cevap verilmediğini savunarak, ''Dekanlığımızda tüm öğretim görevlilerinin özlük haklarına saygı duyulmaktadır. Kasıtlı olarak bir geciktirilme olmamıştır. 12 Ağustos 2010'da mahkeme kararı hakkında işlem yapıldı, 21 Eylül'de müdahilin beni YÖK'e şikayet ettiğini öğrendim. Ben mi kasıtlı davranıyorum, o mu kasıtlı davranıyor, halen anlamış değilim'' ifadelerini kullandı.

Ceza ertelendi

Mahkeme hakimi Sevgi Türer, ifadelerin dinlenmesinin ardından Nadide Kazancı hakkında Türk Ceza Kanunu'nun ''Görevi kötüye kullanmak'' suçunu düzenleyen 257. Maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası verdi.

Kazancı'nın cezası, daha önce suç işlememiş olması nedeniyle ertelendi. Kazancı'nın avukatı Ahmet Kul, kararı temyiz edeceklerini bildirdi.

> Mahkeme kararına rağmen atama yapmayan dekana hapis

Ege Üniversitesi (EÜ) Fen Fakültesi'nde, mahkeme kararı olmasına rağmen öğretim üyesini, anabilim dalı başkanlığına atamayan EÜ Dekanı Prof. Dr. Nadide Kazancı, 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.

EÜ Matematik Bölümü Analiz ve Fonksiyonlar Teorisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlkay Karaca'nın, '''anabilim dalı başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından atamasının yapılmasına ilişkin idare mahkemesince alınan kararı uygulamadığı'' iddiasıyla EÜ Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nadide Kazancı hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine açılan dava sonuçlandı.

İzmir 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, müdahil Doç. Dr. İlkay Karaca, anabilim dalı başkanlığı seçimlerinde 4 oyun 3'ünü almasına rağmen, başkanlığa kendisinin değil, dışarıdan başka birinin getirildiğini belirtti.

Bunun üzerine göreve kendisinin atanması gerektiğine ilişkin dekanlık ile rektörlüğe dilekçe gönderdiğini anlatan Karaca, daha sonra ilgililerle görüşme talebinin de kabul edilmediğini vurguladı.

''Atamasının yapılmaması'' üzerine İzmir 4. İdare Mahkemesi'nde dava açtığını ve mahkemenin talebini yerinde bulduğunu anlatan Karaca, mahkeme kararını dekanlığa ve rektörlüğe sunduğunu ancak yine atamasının yapılmadığını söyledi.

Karaca, davalı sanığın, yıllardır dekanlık görevinde bulunduğunu ve idare mahkemesince alınmış kararı uygulaması gerektiğini bilmesi gerektiğini dile getirerek, Prof. Dr. Kazancı'nın kasıtla görevini kötüye kullandığını düşündüğünü ileri sürdü.

''Suç kastı yok'' savunması

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nadide KazancıKazancı'nın avukatı Ahmet Kul ise müvekkilinin 34 yıldır görev yaptığını, işlerinin yoğunluğu ve hukuki bilgisinin yetersizliği nedeniyle bir gecikme yaşanmış olabileceğini belirtti.

Söz konusu idare mahkemesi kararının da sadece yürütmenin durdurulmasına yönelik bir karar olduğunu, ''müdahilin göreve atanacağı'' hususunda verilmiş bir karar olmadığını iddia eden Kul, suç işleme kastı olmayan müvekkilinin beraatine karar verilmesini talep etti.

Davalı sanık Prof. Dr. Nadide Kazancı ise 2008 yılında dekan olarak atandığını, 6 bin öğrenci, 164 öğretim görevlisinin bulunduğu fakültede, aynı zamanda bölüm başkanlığı yaptığını ve derslere girdiğini, dolayısıyla yoğun bir iş temposuyla çalıştığını anlattı.

Dava konusu hakkında daha önce rektörlüğün avukatından görüş istediğini, ancak kendisine bir cevap verilmediğini savunarak, ''Dekanlığımızda tüm öğretim görevlilerinin özlük haklarına saygı duyulmaktadır. Kasıtlı olarak bir geciktirilme olmamıştır. 12 Ağustos 2010'da mahkeme kararı hakkında işlem yapıldı, 21 Eylül'de müdahilin beni YÖK'e şikayet ettiğini öğrendim. Ben mi kasıtlı davranıyorum, o mu kasıtlı davranıyor, halen anlamış değilim'' ifadelerini kullandı.

Ceza ertelendi

Mahkeme hakimi Sevgi Türer, ifadelerin dinlenmesinin ardından Nadide Kazancı hakkında Türk Ceza Kanunu'nun ''Görevi kötüye kullanmak'' suçunu düzenleyen 257. Maddesi uyarınca 5 ay hapis cezası verdi.

Kazancı'nın cezası, daha önce suç işlememiş olması nedeniyle ertelendi. Kazancı'nın avukatı Ahmet Kul, kararı temyiz edeceklerini bildirdi.

Son Güncelleme: Salı, 11 Aralık 2012 12:45

Gösterim: 2370

Milliyet Yazarı Can Dündar’ın bugünkü yazısı

Geçen ay bir anaokulunu ziyaret ettim. Sınıf öğretmenleri, çocukların bir yazarla tanışmasını istiyordu.

5 yaşındakilere “Yazar ne iş yapar” diye sordu.

Birkaçı el kaldırıp “Yazı yazar” dedi.

“Peki şarkıcı ne iş yapar” diye sorunca tüm eller kalktı.

Çocuk dünyasında yazarın yeri, şarkıcınınkinden çok gerideydi.

* * *

Yetişkinlerde de durum farklı değil.

Bir Türk bilim adamının Nobel’e yürüyüşü, bir Türk popçunun Eurovision derecesi kadar önemsemiyor.

Önceki gün bu sütunda yer verdiğim Ordinasyus Profesör Onur Güntürkün’ün “Almanya’nın Nobel’i”ni alması, Milliyet kadar diğer gazetelerin ilgisini çekmedi mesela...

Bir bilim adamının, beynin sırlarını çözmesi, yolsuzluk hükümlüsü bir işadamının evlenmesi kadar haber olamadı.

Yolsuzluk, bilimden çok prim yaparken, çocuklarımıza “Namuslu ol, ders çalış” dememiz işe yarar mı?

* * *

Kemal Yalçın, “Yaşama Gücü” kitabında Prof. Güntürkün’e “Neden Türkiye’den Einstein’lar yetişmiyor” diye sormuş. İki saptaması var, Türk bilim adamının:

İlki, bu “rol model” meselesi...

“Bir bilim insanı, kişiliğiyle, başarısıyla örnek alınır” diyor.

Türkiye’nin öne, ekrana, manşete çıkardıklarına bakın; rol modellerin kimler olduğunu anlayabilirsiniz.

* * *

İkinci saptama:

Eskiden Güntürkün de “Türkiye’nin araştırmaya verecek parası , bilim altyapısı, geleneği yok” diye düşünüyormuş.

Şimdi “Bunlar safsata” diyor.

İnternet çağında bilginin demokratikleştiğini, bilim yapmak için olağanüstü bütçe gerekmediğini, söylüyor.

2006’da Boğaziçi, İstanbul, Ankara, Gazi, 9 Eylül, Ege gibi üniversitelerde çalıştığında bilimsel altyapıdan ve akademisyenlerin düzeyinden etkilenmiş.

Ya gelenek?

“16. yüzyıla kadar Türklerden de bilginler çıktı” diyor:

“Ancak 18-19. asırlarda Avrupa’da Rönesans ve din reformu kiliseyi zayıflatırken, bilimin önünü açtı. Özgür düşünen, araştıran insan sayısı arttı. Osmanlı bu reformu yapamadıkça, bağnazlık yaygınlaştıkça, Batı’nın gerisinde kaldı. Cumhuriyet’le bilimin önü açıldıysa da 500 yılın açığı 50 yılda kapatılamadı.”

* * *

Yani bilim, paradan önce özgürlük istiyor.

“Üniversite binası yapmakla, bilim gelişmiyor. Düşüncenin hür olmadığı ülkeden bilim insanı yetişmiyor.”

Yine de Türkiye’nin giderek liberalleştiğini, bilimin önemini anlamaya başladığını söylüyor Güntürkün:

“Kısıtlı olanaklarla, özveriyle bilim yapmaya çalışan insanlar var. Bilime yatırım yapılırsa, rekabet artırılıp akademisyenlerin ders yükü azaltılırsa, hızlı bir ilerleme sağlanabilir. Batı’dan gelen iyi yetişmiş bilim insanları, özellikle Doğu Anadolu’da kurulan yeni üniversitelerde kadro bulabiliyor. Belki bugün adını duymadığımız bu üniversiteler, hızla gelişebilir.”

Biz de bilim insanlarının başarılarını sergileyip rol modeller yaratarak bu sürece destek olamaz mıyız?

Muhteşem Yılmaz

Sinemanın en önemli yönetmen ve oyuncularından biriydi Yılmaz Güney... Oysa hiçbir filmini TV’de göremiyoruz.

Neden?

104 filminin kopyaları yok edildi.

Bazı filmleri hâlâ kayıp ya da yasaklı...

Ali Eyüboğlu’nun röportajından öğrendik ki; eşi Fatoş Güney’in kurduğu “Yılmaz Güney Vakfı” ilgisizlikten kapanmış. Sansür aşılamadı. Müzesi kurulamadı.

Bizse gazetelerde “Hangi karısını daha çok severdi” tartışması okuyoruz habire...

Güney’i “ceddim” sayarak güncel deyişle söyleyeyim:

“Biz öyle bir Yılmaz Güney tanımadık. Onun ömrünün büyük bölümü hapiste ve eylemde geçti.”

Kadınları kadar, kültürel ve siyasal mirasıyla da ilgilensek?

> Neden Türkiye’den bir Einstein çıkmıyor?

Milliyet Yazarı Can Dündar’ın bugünkü yazısı

Geçen ay bir anaokulunu ziyaret ettim. Sınıf öğretmenleri, çocukların bir yazarla tanışmasını istiyordu.

5 yaşındakilere “Yazar ne iş yapar” diye sordu.

Birkaçı el kaldırıp “Yazı yazar” dedi.

“Peki şarkıcı ne iş yapar” diye sorunca tüm eller kalktı.

Çocuk dünyasında yazarın yeri, şarkıcınınkinden çok gerideydi.

* * *

Yetişkinlerde de durum farklı değil.

Bir Türk bilim adamının Nobel’e yürüyüşü, bir Türk popçunun Eurovision derecesi kadar önemsemiyor.

Önceki gün bu sütunda yer verdiğim Ordinasyus Profesör Onur Güntürkün’ün “Almanya’nın Nobel’i”ni alması, Milliyet kadar diğer gazetelerin ilgisini çekmedi mesela...

Bir bilim adamının, beynin sırlarını çözmesi, yolsuzluk hükümlüsü bir işadamının evlenmesi kadar haber olamadı.

Yolsuzluk, bilimden çok prim yaparken, çocuklarımıza “Namuslu ol, ders çalış” dememiz işe yarar mı?

* * *

Kemal Yalçın, “Yaşama Gücü” kitabında Prof. Güntürkün’e “Neden Türkiye’den Einstein’lar yetişmiyor” diye sormuş. İki saptaması var, Türk bilim adamının:

İlki, bu “rol model” meselesi...

“Bir bilim insanı, kişiliğiyle, başarısıyla örnek alınır” diyor.

Türkiye’nin öne, ekrana, manşete çıkardıklarına bakın; rol modellerin kimler olduğunu anlayabilirsiniz.

* * *

İkinci saptama:

Eskiden Güntürkün de “Türkiye’nin araştırmaya verecek parası , bilim altyapısı, geleneği yok” diye düşünüyormuş.

Şimdi “Bunlar safsata” diyor.

İnternet çağında bilginin demokratikleştiğini, bilim yapmak için olağanüstü bütçe gerekmediğini, söylüyor.

2006’da Boğaziçi, İstanbul, Ankara, Gazi, 9 Eylül, Ege gibi üniversitelerde çalıştığında bilimsel altyapıdan ve akademisyenlerin düzeyinden etkilenmiş.

Ya gelenek?

“16. yüzyıla kadar Türklerden de bilginler çıktı” diyor:

“Ancak 18-19. asırlarda Avrupa’da Rönesans ve din reformu kiliseyi zayıflatırken, bilimin önünü açtı. Özgür düşünen, araştıran insan sayısı arttı. Osmanlı bu reformu yapamadıkça, bağnazlık yaygınlaştıkça, Batı’nın gerisinde kaldı. Cumhuriyet’le bilimin önü açıldıysa da 500 yılın açığı 50 yılda kapatılamadı.”

* * *

Yani bilim, paradan önce özgürlük istiyor.

“Üniversite binası yapmakla, bilim gelişmiyor. Düşüncenin hür olmadığı ülkeden bilim insanı yetişmiyor.”

Yine de Türkiye’nin giderek liberalleştiğini, bilimin önemini anlamaya başladığını söylüyor Güntürkün:

“Kısıtlı olanaklarla, özveriyle bilim yapmaya çalışan insanlar var. Bilime yatırım yapılırsa, rekabet artırılıp akademisyenlerin ders yükü azaltılırsa, hızlı bir ilerleme sağlanabilir. Batı’dan gelen iyi yetişmiş bilim insanları, özellikle Doğu Anadolu’da kurulan yeni üniversitelerde kadro bulabiliyor. Belki bugün adını duymadığımız bu üniversiteler, hızla gelişebilir.”

Biz de bilim insanlarının başarılarını sergileyip rol modeller yaratarak bu sürece destek olamaz mıyız?

Muhteşem Yılmaz

Sinemanın en önemli yönetmen ve oyuncularından biriydi Yılmaz Güney... Oysa hiçbir filmini TV’de göremiyoruz.

Neden?

104 filminin kopyaları yok edildi.

Bazı filmleri hâlâ kayıp ya da yasaklı...

Ali Eyüboğlu’nun röportajından öğrendik ki; eşi Fatoş Güney’in kurduğu “Yılmaz Güney Vakfı” ilgisizlikten kapanmış. Sansür aşılamadı. Müzesi kurulamadı.

Bizse gazetelerde “Hangi karısını daha çok severdi” tartışması okuyoruz habire...

Güney’i “ceddim” sayarak güncel deyişle söyleyeyim:

“Biz öyle bir Yılmaz Güney tanımadık. Onun ömrünün büyük bölümü hapiste ve eylemde geçti.”

Kadınları kadar, kültürel ve siyasal mirasıyla da ilgilensek?

Son Güncelleme: Salı, 11 Aralık 2012 08:59

Gösterim: 1897


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.