Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
YÖK, gerekli güncellemeleri yapmadığı için 3.5 milyon öğrenciye sağlık hizmetlerinde SGK engeli çıktı
Üniversite öğrencilerinin anne ve babaları üzerinden sağlık hizmetlerinden otomatik olarak faydalanması, güncelleme problemine takıldı. 2009 yılında SGK ile YÖK arasında yapılan protokol, gerekli güncellemeler yapılmadığı için çalışmıyor. Öğrenci belgesi alıp bunu SGK’ya götürmeyen, sağlık hizmeti alamıyor.
Zaman Gazetesi’nin haberine göre, sosyal güvenlikte pek çok alanda online işlemlere geçilirken üniversite öğrencilerinin mağduriyeti sürüyor. Yaklaşık 3,5 milyon öğrenci sağlık hizmetinden yararlanabilmek için öğrenci belgesi götürmek zorunda. Bu sorunun önüne geçebilmek için SGK ile YÖK arasında bir protokol yapılarak her üniversite öğrencisinin SGK tarafından otomatik olarak görülmesi sağlanmıştı. Yükseköğretim Kurulu ile yapılan anlaşma çerçevesinde öğrenci bilgileri SGK tarafından elektronik ortamda görülebiliyordu. Böylece üniversite öğrencisi otomatik olarak, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sağlık hizmeti alabilecekti. Ancak aradan geçen sürede YÖK güncellemeleri yapmadığı için sistem işlemiyor. Her öğrenci, üniversiteye başlarken öğrenci belgesi götürmek zorunda kalıyor.
SGK ile YÖK arasındaki güncellemenin yapılmaması suistimallere de kapı aralıyor. SGK, anne-babaları vefat eden yaklaşık 1 milyon öğrenciye yetim maaşı ödüyor. Bu maaşın üniversite okumayan erkek çocuklarda 18, üniversiteye devam edenlerde ise 25 yaşında kesilmesi gerekiyor. Ancak online sistemde bu konuda suistimaller yaşanıyor. Bazıları mezun olduğu halde yetim maaşını kestirmiyor. YÖK ile yapılan anlaşma bu suistimalin de önüne geçiyordu. SGK bütün üniversite öğrencilerini online görerek mezun olanların maaşını kesip, haksız yere ödemelerin önüne geçme imkânına sahipti.
SGK bir süre önce yeni doğan bebekler dahil bütün vatandaşların sağlık aktivasyonlarını yapacak bir sistemi devreye soktu. Sağlık Provizyon ve Aktivasyon Sistemi ile emekli olan kişilerle bunların yükümlü oldukları kimselerin sağlık aktivasyonları, yol masrafına katlanıp sosyal güvenlik merkezlerine gelmelerine ve kuyruklarda beklemelerine gerek kalmadan otomatik olarak açılıyor. Aynı şekilde yeni doğan çocukların aktivasyonları, baba ya da annelerinin sağlık güvencelerine göre otomatik olarak yapılıyor. Uzmanlar, milyonlarca kişinin sağlık aktivasyonunu otomatik olarak yapan SGK’nın üniversite öğrencilerinden belge istemesinin büyük eksiklik olduğunu öne sürüyor. SGK ile YÖK arasındaki protokolün geçerlilik kazanması ya da yeni bir düzenleme yapılarak üniversite öğrencilerinin sağlık hizmetlerinden otomatik yararlanması gerektiği ifade ediliyor. Uzmanlar, üniversite öğrencilerinin bilgilerinin YÖK’ten elektronik ortamda alınmasını sağlayacak düzenlemeyle problemin çözüleceğini, sistemin devreye alınmasıyla yetim aylıklarının bağlanması veya kesilmesinde de bu sistemin kullanılabileceğini vurguluyor.
Kaynak Zaman
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
YÖK, gerekli güncellemeleri yapmadığı için 3.5 milyon öğrenciye sağlık hizmetlerinde SGK engeli çıktı
Üniversite öğrencilerinin anne ve babaları üzerinden sağlık hizmetlerinden otomatik olarak faydalanması, güncelleme problemine takıldı. 2009 yılında SGK ile YÖK arasında yapılan protokol, gerekli güncellemeler yapılmadığı için çalışmıyor. Öğrenci belgesi alıp bunu SGK’ya götürmeyen, sağlık hizmeti alamıyor.
Zaman Gazetesi’nin haberine göre, sosyal güvenlikte pek çok alanda online işlemlere geçilirken üniversite öğrencilerinin mağduriyeti sürüyor. Yaklaşık 3,5 milyon öğrenci sağlık hizmetinden yararlanabilmek için öğrenci belgesi götürmek zorunda. Bu sorunun önüne geçebilmek için SGK ile YÖK arasında bir protokol yapılarak her üniversite öğrencisinin SGK tarafından otomatik olarak görülmesi sağlanmıştı. Yükseköğretim Kurulu ile yapılan anlaşma çerçevesinde öğrenci bilgileri SGK tarafından elektronik ortamda görülebiliyordu. Böylece üniversite öğrencisi otomatik olarak, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sağlık hizmeti alabilecekti. Ancak aradan geçen sürede YÖK güncellemeleri yapmadığı için sistem işlemiyor. Her öğrenci, üniversiteye başlarken öğrenci belgesi götürmek zorunda kalıyor.
SGK ile YÖK arasındaki güncellemenin yapılmaması suistimallere de kapı aralıyor. SGK, anne-babaları vefat eden yaklaşık 1 milyon öğrenciye yetim maaşı ödüyor. Bu maaşın üniversite okumayan erkek çocuklarda 18, üniversiteye devam edenlerde ise 25 yaşında kesilmesi gerekiyor. Ancak online sistemde bu konuda suistimaller yaşanıyor. Bazıları mezun olduğu halde yetim maaşını kestirmiyor. YÖK ile yapılan anlaşma bu suistimalin de önüne geçiyordu. SGK bütün üniversite öğrencilerini online görerek mezun olanların maaşını kesip, haksız yere ödemelerin önüne geçme imkânına sahipti.
SGK bir süre önce yeni doğan bebekler dahil bütün vatandaşların sağlık aktivasyonlarını yapacak bir sistemi devreye soktu. Sağlık Provizyon ve Aktivasyon Sistemi ile emekli olan kişilerle bunların yükümlü oldukları kimselerin sağlık aktivasyonları, yol masrafına katlanıp sosyal güvenlik merkezlerine gelmelerine ve kuyruklarda beklemelerine gerek kalmadan otomatik olarak açılıyor. Aynı şekilde yeni doğan çocukların aktivasyonları, baba ya da annelerinin sağlık güvencelerine göre otomatik olarak yapılıyor. Uzmanlar, milyonlarca kişinin sağlık aktivasyonunu otomatik olarak yapan SGK’nın üniversite öğrencilerinden belge istemesinin büyük eksiklik olduğunu öne sürüyor. SGK ile YÖK arasındaki protokolün geçerlilik kazanması ya da yeni bir düzenleme yapılarak üniversite öğrencilerinin sağlık hizmetlerinden otomatik yararlanması gerektiği ifade ediliyor. Uzmanlar, üniversite öğrencilerinin bilgilerinin YÖK’ten elektronik ortamda alınmasını sağlayacak düzenlemeyle problemin çözüleceğini, sistemin devreye alınmasıyla yetim aylıklarının bağlanması veya kesilmesinde de bu sistemin kullanılabileceğini vurguluyor.
Kaynak Zaman
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Salı, 19 Mart 2013 08:40
Gösterim: 1597
Eğitimci Cihat Şener, 24 Mart’taki YGS’ye girecek adaylara önemli tavsiyelerde bulundu. Sınava hazırlanan adayların en çok yaptığı hatanın sınava bir hafta kala ders çalışmayı bırakmak olduğunu belirtti.
Antalya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen sınavlara hazırlık konusundaki programa Cihat Şener katıldı.
Gençlere ‘Hayatımız Sınav-Sınava Hazırlık' konulu seminer veren Şener, 24 Mart Pazar günü yapılacak YGS öncesinde, başarılı olmak için çeşitli yöntemler ve ipuçları verdi. Şener, puanlamalar ve sınav soruları gibi teknik konuların yanı sıra sınav kaygısı, ders çalışamama gibi duygusal konularda da gençlere destek oldu.
Sınava bir hafta kaldığını ve bu haftanın çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Şener, “Kimileri son bir hafta ders çalışılmaz diyor. Kesinlikle kulak asmayın. Bu bir haftada çok şey yapılabilir. Son bir hafta, sabah, öğlen veya akşam fark etmez. Yeter ki çalışın. Kafanızı karıştıran şeylere algılarınızı kapatın.” diye konuştu.
YGS de LYS kadar önemli
YGS'nin değil ikinci sınavın önemli olduğu anlayışının yanlış olduğunu aktaran Şener, şunları söyledi: “Bu çok büyük hata olur. İlk sınav puanının yüzde 40'ı yerleştirme puanınıza ekleniyor. Yani 100 puan fazla alan herkesin cebinde fazladan 40 puan olacak. İlk sınavı önemseyin. Çıkacak sorular önceki yılların sınavlarından farklı olmayacak ama siz yine de şok geçireceksiniz.”
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eğitimci Cihat Şener, 24 Mart’taki YGS’ye girecek adaylara önemli tavsiyelerde bulundu. Sınava hazırlanan adayların en çok yaptığı hatanın sınava bir hafta kala ders çalışmayı bırakmak olduğunu belirtti.
Antalya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen sınavlara hazırlık konusundaki programa Cihat Şener katıldı.
Gençlere ‘Hayatımız Sınav-Sınava Hazırlık' konulu seminer veren Şener, 24 Mart Pazar günü yapılacak YGS öncesinde, başarılı olmak için çeşitli yöntemler ve ipuçları verdi. Şener, puanlamalar ve sınav soruları gibi teknik konuların yanı sıra sınav kaygısı, ders çalışamama gibi duygusal konularda da gençlere destek oldu.
Sınava bir hafta kaldığını ve bu haftanın çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Şener, “Kimileri son bir hafta ders çalışılmaz diyor. Kesinlikle kulak asmayın. Bu bir haftada çok şey yapılabilir. Son bir hafta, sabah, öğlen veya akşam fark etmez. Yeter ki çalışın. Kafanızı karıştıran şeylere algılarınızı kapatın.” diye konuştu.
YGS de LYS kadar önemli
YGS'nin değil ikinci sınavın önemli olduğu anlayışının yanlış olduğunu aktaran Şener, şunları söyledi: “Bu çok büyük hata olur. İlk sınav puanının yüzde 40'ı yerleştirme puanınıza ekleniyor. Yani 100 puan fazla alan herkesin cebinde fazladan 40 puan olacak. İlk sınavı önemseyin. Çıkacak sorular önceki yılların sınavlarından farklı olmayacak ama siz yine de şok geçireceksiniz.”
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Mart 2013 16:10
Gösterim: 1887
Okul öncesi öğretmenleri, okul öncesi eğitiminin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl uygulamaya koyduğu 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamına alınması için imza kampanyası başlattı
Okul öncesi eğitiminin, 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamına alınması için İmza.la adlı internet sitesinde ‘Okul Öncesi Eğitim Zorunlu Olsun’ imza kampanyası başlatıldı.
Açıklamada, okul öncesi eğitimin insan yaşamında ne kadar önemli olduğu, dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde okul öncesinin zorunlu olduğu belirtilirken, bu eğitimden tüm çocukların yararlanmasının bir hak olduğu ve bu haktan yararlanabilmeleri içinde muhakkak zorunlu olması gerektiği vurgulandı.
Kampanya destek vermek için Tıklayın
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Okul öncesi öğretmenleri, okul öncesi eğitiminin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geçtiğimiz yıl uygulamaya koyduğu 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamına alınması için imza kampanyası başlattı
Okul öncesi eğitiminin, 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamına alınması için İmza.la adlı internet sitesinde ‘Okul Öncesi Eğitim Zorunlu Olsun’ imza kampanyası başlatıldı.
Açıklamada, okul öncesi eğitimin insan yaşamında ne kadar önemli olduğu, dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde okul öncesinin zorunlu olduğu belirtilirken, bu eğitimden tüm çocukların yararlanmasının bir hak olduğu ve bu haktan yararlanabilmeleri içinde muhakkak zorunlu olması gerektiği vurgulandı.
Kampanya destek vermek için Tıklayın
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Pazar, 17 Mart 2013 18:00
Gösterim: 3458
Diyarbakır'da kardeşlerine bakması, ağabeyinin izin vermemesi ya da aile ekonomisine destek için çalışması gibi nedenlerle liseye kayıt yaptırmayan 5 bin çocuk, yapılan çalışmalar sayesinde tekrar eğitime kazandırıldı.
Diyarbakır'da projeler ve çeşitli çalışmalarla kız ve erkek çocuklarının okula kazandırılması için çalışmalar sürüyor. Çalışmalar sayesinde kentte ilköğretim okullarında okullaşma oranı yüzde 99,3 ile Türkiye ortalamasının üstüne çıktı. Bir yandan çocukların okula kayıtları yapılırken, bir yandan da okuldan kopan çocuklar okula kazandırılıyor.
Milli Eğitim Müdürü Hadi Ağırbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kız Çocuklarının Okullaştırılmasının Artırılması Projesi'nde temel amacın kız çocuklarının okula erişimini sağlamak olduğunu söyledi.
İlde projenin başarıyla uygulandığına dikkati çeken Ağırbaş, ''Geçen yıl mezun olup çeşitli nedenlerle okula gidemeyen çocukların önemli bir kısmını proje ile okula kazandırdık. Proje kapsamında yapılan çalışmalarla vatandaşlar artık daha bilinçli oldu. Çocuklarının okula gitmesini en azından liseyi bitirmelerini arzuluyorlar. Çocukların iyi bir eğitim imkanına kavuşmalarını istiyoruz'' dedi.
Eğitimden uzak çocuklar
Milli Eğitim Şube Müdürü Hacı Nuri Bakır da Milli Eğitim Bakanlığı'nın Avrupa Birliği'nin desteğiyle yürüttüğü Kız Çocuklarının Okullaştırılmasının Artırılması Projesi'ni sürdürdüklerini, projenin 16 ilde uygulandığını belirtti.
Ana amacın her ne kadar kız çocuklarının okula kazandırılması olsa da eğitimden uzak duran bütün öğrencileri öncelikle örgün eğitime, bunun mümkün olmadığı durumlarda da yaygın eğitim kurumlarına kazandırmak olduğunu vurgulayan Bakır, daha önce liselerin zorunlu olmadığını, 12 yıl zorunlu eğitimle beraber liselerin de bu kapsama alındığını bildirdi.
Her yıl yaklaşık 35 bin öğrencinin ilköğretim okullarından mezun olduğunu, bu yıl yaptıkları alan çalışmaları ile eylül ayında 9 bin öğrencinin henüz liseye kayıt olmadığını tespit ettiklerini anlatan Bakır, ''Alan çalışmaları ile eylül ayında 9 bin öğrencimizin henüz liseye kayıt olmadığını tespit ettik. Çalışmalarla 5 binini tekrar okullu yaptık'' diye konuştu.
Liselere kayıt yaptırmayan 4 bin öğrenci için çalışmalarının sürdüğünü, ilköğretim okullarında da Türkiye ortalamasının üzerine çıktıklarını kaydeden Bakır, yüzde 99,3 oranında bir okullaşma oranının bulunduğunu vurguladı.
Özellikle devamsızlık yapan risk altındaki çocuklara yönelik çalışmalarının devam ettiğini dile getiren Bakır, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Projenin ana hedeflerinden biri de 8. sınıfı bitirip henüz 9. sınıfa kayıt yaptırmayan öğrencileri okula ve belli bir mesleğe yönlendirmeye yöneliktir. Bütün okullarımızda ikna ekiplerimiz var. Ekiplerimiz saha çalışmasında okula gelmeyen öğrencilerin evlerini ziyaret ediyor. Okula gelemeyen öğrencilerin engellerini kaldırmaya çalışıyorlar. Temel eğitimde yüzde 99,3 gibi bir oranla başarılı bir iliz. Ana hedef, 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamında tüm çocukları okula kazandırmaktır. Her yıl 35 bin öğrenci 8. sınıftan mezun olmasına rağmen bunlardan sadece 20-22 bin civarında öğrenci 9. sınıfa kayıt oluyordu. Liselerde yüzde 65 civarında bir okullaşma oranı vardı. Ama yasal düzenleme ve bu proje kapsamında 35 bin öğrencimizden yaklaşık 4 bine yakın bir öğrencimiz kaldı. Okula kazandırılan çocukların büyük çoğunluğu kızlar. Bölgemizde kızlar gerek ekonomik gerekse de geleneksel nedenlerle dolayı aileleri tarafından okula gönderilmiyor. Ama ikna ekiplerimiz çalışmaları sonucunda çocuklarımız orta öğretime kazandırılıyor.''
Seyrantepe Ortaokulu Müdürü Mehmet İkram Doğrul da okullarında bin 500 öğrencinin eğitim gördüğünü, daha çok sosyo ekonomik olarak geri planda olan ve eğitimi düşük olan velilerin çocuklarının okuduğu bir okul olduklarını, bunun sıkıntısını bütün kenar mahallelerde yaşayan okullar gibi kendilerinin de yaşadığını söyledi.
Okulların başladığı dönemde 81 öğrencinin okula devam etmediğini tespit ettiklerini, bu öğrenciler için komisyon kurduklarını aktaran Doğrul, çalışma ile 22 öğrencinin il dışına taşındığını belirlediklerini, kalan öğrenciler için yapılan yoğun çalışmalarla 13 öğrenciyi okula tekrar kazandırdıklarını bildirdi.
Ailede çocuk sayısı fazla
''Okula gelemeyen bazı kız çocuklarının annelerinin sağlık problemlerinden dolayı kardeşlerine baktıklarını, bazılarının aileye destek için çalıştıklarını tespit ettik. Veli ziyaretlerinde çocukların nasıl okumaya hevesli olduklarını gördük'' diyen Doğrul, okula kazandırılan her çocuk için büyük bir mutluluk yaşadıklarını belirtti.
Rehber öğretmen Özgül Gün de, kız çocuklarının okula gelmemesinin en büyük nedeninin, ailede çocuk sayısı fazla olduğu için küçük olan kardeşlerine bakmaları olduğunu, erkek çocuklarının da aile ekonomisine katkı sunmak için çalıştığını vurguladı.
''Geleneksel sorunlar çok var. Bir kısmında anne ve baba kız çocuğunu okula göndermek istiyor, fakat ağabey istemediği için gönderemiyor. Sorun çıkarıyorlar. Bir öğrencimiz de nişanlanmıştı. Kız öğrencilerin çoğu okula gelmek istiyor ancak anne, baba veya ağabeyleri göndermiyor'' diyen Gün, çocukların tekrar okula kazandırılması için çalışmalarının süreceğini kaydetti.
Polis olmak istiyorlar
Tekrar okula kazandırılan öğrencilerden Gül Çınar, Seyrantepe İlköğretim Okulu'nu okuduğu sırada küçük kardeşlerine bakmak için 6. sınıftan itibaren okulu bıraktığını, sonra öğretmenlerinin ailesini ikna etmesiyle okula kavuştuğunu söyledi.
Okula başladığı için çok mutlu olduğunu dile getiren Çınar, okuyarak polis olmak istediğini belirtti.
Annesinin hasta olması nedeniyle kendisinden küçük kardeşlerine baktığını anlatan Nebahat Kızıl ise, ''8 kardeşiz. Anneme yardımcı oluyorum. Kızların en büyüğü olduğum için küçük kardeşlerime ben bakıyorum. Bu nedenle okula gidemiyorum. Ama okuyup polis olmak istiyorum. Okuldaki öğretmenler bize geldi, annemi ikna ettiler. Tekrar okumak istiyorum'' şeklinde konuştu.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Diyarbakır'da kardeşlerine bakması, ağabeyinin izin vermemesi ya da aile ekonomisine destek için çalışması gibi nedenlerle liseye kayıt yaptırmayan 5 bin çocuk, yapılan çalışmalar sayesinde tekrar eğitime kazandırıldı.
Diyarbakır'da projeler ve çeşitli çalışmalarla kız ve erkek çocuklarının okula kazandırılması için çalışmalar sürüyor. Çalışmalar sayesinde kentte ilköğretim okullarında okullaşma oranı yüzde 99,3 ile Türkiye ortalamasının üstüne çıktı. Bir yandan çocukların okula kayıtları yapılırken, bir yandan da okuldan kopan çocuklar okula kazandırılıyor.
Milli Eğitim Müdürü Hadi Ağırbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kız Çocuklarının Okullaştırılmasının Artırılması Projesi'nde temel amacın kız çocuklarının okula erişimini sağlamak olduğunu söyledi.
İlde projenin başarıyla uygulandığına dikkati çeken Ağırbaş, ''Geçen yıl mezun olup çeşitli nedenlerle okula gidemeyen çocukların önemli bir kısmını proje ile okula kazandırdık. Proje kapsamında yapılan çalışmalarla vatandaşlar artık daha bilinçli oldu. Çocuklarının okula gitmesini en azından liseyi bitirmelerini arzuluyorlar. Çocukların iyi bir eğitim imkanına kavuşmalarını istiyoruz'' dedi.
Eğitimden uzak çocuklar
Milli Eğitim Şube Müdürü Hacı Nuri Bakır da Milli Eğitim Bakanlığı'nın Avrupa Birliği'nin desteğiyle yürüttüğü Kız Çocuklarının Okullaştırılmasının Artırılması Projesi'ni sürdürdüklerini, projenin 16 ilde uygulandığını belirtti.
Ana amacın her ne kadar kız çocuklarının okula kazandırılması olsa da eğitimden uzak duran bütün öğrencileri öncelikle örgün eğitime, bunun mümkün olmadığı durumlarda da yaygın eğitim kurumlarına kazandırmak olduğunu vurgulayan Bakır, daha önce liselerin zorunlu olmadığını, 12 yıl zorunlu eğitimle beraber liselerin de bu kapsama alındığını bildirdi.
Her yıl yaklaşık 35 bin öğrencinin ilköğretim okullarından mezun olduğunu, bu yıl yaptıkları alan çalışmaları ile eylül ayında 9 bin öğrencinin henüz liseye kayıt olmadığını tespit ettiklerini anlatan Bakır, ''Alan çalışmaları ile eylül ayında 9 bin öğrencimizin henüz liseye kayıt olmadığını tespit ettik. Çalışmalarla 5 binini tekrar okullu yaptık'' diye konuştu.
Liselere kayıt yaptırmayan 4 bin öğrenci için çalışmalarının sürdüğünü, ilköğretim okullarında da Türkiye ortalamasının üzerine çıktıklarını kaydeden Bakır, yüzde 99,3 oranında bir okullaşma oranının bulunduğunu vurguladı.
Özellikle devamsızlık yapan risk altındaki çocuklara yönelik çalışmalarının devam ettiğini dile getiren Bakır, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Projenin ana hedeflerinden biri de 8. sınıfı bitirip henüz 9. sınıfa kayıt yaptırmayan öğrencileri okula ve belli bir mesleğe yönlendirmeye yöneliktir. Bütün okullarımızda ikna ekiplerimiz var. Ekiplerimiz saha çalışmasında okula gelmeyen öğrencilerin evlerini ziyaret ediyor. Okula gelemeyen öğrencilerin engellerini kaldırmaya çalışıyorlar. Temel eğitimde yüzde 99,3 gibi bir oranla başarılı bir iliz. Ana hedef, 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamında tüm çocukları okula kazandırmaktır. Her yıl 35 bin öğrenci 8. sınıftan mezun olmasına rağmen bunlardan sadece 20-22 bin civarında öğrenci 9. sınıfa kayıt oluyordu. Liselerde yüzde 65 civarında bir okullaşma oranı vardı. Ama yasal düzenleme ve bu proje kapsamında 35 bin öğrencimizden yaklaşık 4 bine yakın bir öğrencimiz kaldı. Okula kazandırılan çocukların büyük çoğunluğu kızlar. Bölgemizde kızlar gerek ekonomik gerekse de geleneksel nedenlerle dolayı aileleri tarafından okula gönderilmiyor. Ama ikna ekiplerimiz çalışmaları sonucunda çocuklarımız orta öğretime kazandırılıyor.''
Seyrantepe Ortaokulu Müdürü Mehmet İkram Doğrul da okullarında bin 500 öğrencinin eğitim gördüğünü, daha çok sosyo ekonomik olarak geri planda olan ve eğitimi düşük olan velilerin çocuklarının okuduğu bir okul olduklarını, bunun sıkıntısını bütün kenar mahallelerde yaşayan okullar gibi kendilerinin de yaşadığını söyledi.
Okulların başladığı dönemde 81 öğrencinin okula devam etmediğini tespit ettiklerini, bu öğrenciler için komisyon kurduklarını aktaran Doğrul, çalışma ile 22 öğrencinin il dışına taşındığını belirlediklerini, kalan öğrenciler için yapılan yoğun çalışmalarla 13 öğrenciyi okula tekrar kazandırdıklarını bildirdi.
Ailede çocuk sayısı fazla
''Okula gelemeyen bazı kız çocuklarının annelerinin sağlık problemlerinden dolayı kardeşlerine baktıklarını, bazılarının aileye destek için çalıştıklarını tespit ettik. Veli ziyaretlerinde çocukların nasıl okumaya hevesli olduklarını gördük'' diyen Doğrul, okula kazandırılan her çocuk için büyük bir mutluluk yaşadıklarını belirtti.
Rehber öğretmen Özgül Gün de, kız çocuklarının okula gelmemesinin en büyük nedeninin, ailede çocuk sayısı fazla olduğu için küçük olan kardeşlerine bakmaları olduğunu, erkek çocuklarının da aile ekonomisine katkı sunmak için çalıştığını vurguladı.
''Geleneksel sorunlar çok var. Bir kısmında anne ve baba kız çocuğunu okula göndermek istiyor, fakat ağabey istemediği için gönderemiyor. Sorun çıkarıyorlar. Bir öğrencimiz de nişanlanmıştı. Kız öğrencilerin çoğu okula gelmek istiyor ancak anne, baba veya ağabeyleri göndermiyor'' diyen Gün, çocukların tekrar okula kazandırılması için çalışmalarının süreceğini kaydetti.
Polis olmak istiyorlar
Tekrar okula kazandırılan öğrencilerden Gül Çınar, Seyrantepe İlköğretim Okulu'nu okuduğu sırada küçük kardeşlerine bakmak için 6. sınıftan itibaren okulu bıraktığını, sonra öğretmenlerinin ailesini ikna etmesiyle okula kavuştuğunu söyledi.
Okula başladığı için çok mutlu olduğunu dile getiren Çınar, okuyarak polis olmak istediğini belirtti.
Annesinin hasta olması nedeniyle kendisinden küçük kardeşlerine baktığını anlatan Nebahat Kızıl ise, ''8 kardeşiz. Anneme yardımcı oluyorum. Kızların en büyüğü olduğum için küçük kardeşlerime ben bakıyorum. Bu nedenle okula gidemiyorum. Ama okuyup polis olmak istiyorum. Okuldaki öğretmenler bize geldi, annemi ikna ettiler. Tekrar okumak istiyorum'' şeklinde konuştu.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Mart 2013 13:39
Gösterim: 2114
Açıköğretim Fakültesi'nde, sınav ve sınıf geçme sisteminde ''koşullu geçme'' yöntemi uygulanmaya başlandı. Eğer öğrencinin genel ortalaması 2,00'nin ve ders notu FF'in üzerindeyse öğrenci mezun olabilecek
Yaklaşık 2 milyon öğrencisi bulunan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'nde uzun süren çalışmalar sonrasında yeni bir sisteme geçildi.
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, Açıköğretim Fakültesi'nde (AÖF) sınav ve sınıf geçme sisteminde ''koşullu geçme'' yönteminin uygulanmaya başlandığını belirterek, ''Sistem, çalışan öğrencimiz lehine oldu. Yıllarca bir dersimizde başarı oranımız yüzde 20'de iken şu anda yüzde 50'lere çıktı'' dedi.
Daha önce vize-final ya da vize-final-bütünleme sonuçlarına göre 100 üzerinden 50 ve üzeri puan alan öğrencilerin dersten geçtiğini, alamayanların da kaldığını hatırlatan Prof. Dr. Aydın, yeni sistemde bunun tamamen değiştiğini anlattı.
Prof. Dr. Aydın, bir dersin ortalaması esas alınıp öğrencilerin ortalamalarının hesaplandığını dile getirerek, şöyle konuştu:
''Bağıl değerlendirme sistemine bağlı olarak 'koşullu geçme' ya da 'şartlı geçme' dediğimiz sistem meydana geldi. Önceki yıllarda tek dersten, mesela Matematik veya İngilizce gibi derslerden kalan öğrencilerimiz, yıllarca mezun olabilmek için bu derslerden geçmeyi bekliyordu. Şu anda öğrencimizin genel ortalaması 2,00'nin ve ders notu FF'in üzerindeyse öğrencimiz mezun olabiliyor. Dolayısıyla yeni sistemle alakalı birçok öğrencimizden olumlu yanıtlar gelmeye başladı. Sistem, çalışan öğrencimiz lehine oldu. Örgün öğrencilerin, açıköğretimden ders alabilmesinin yolu açılırken, açıköğretim öğrencilerinin de örgün eğitime geçiş olanakları artırıldı.''
Bahar dönemi kayıtları
Bahar dönemi kayıtlarının 11 Mart'ta başladığını anımsatan Prof. Dr. Aydın, kayıt ve ders seçimlerinin internet aracılığıyla 21 Mart'a kadar gerçekleştirileceğini bildirdi.
Sistemin öğrenci merkezli hale geldiği için kayıt yenileme ve ders seçme işlemlerinde sorumluluğun tamamen öğrencilere ait olduğu uyarısında bulunan Prof. Dr. Aydın, şöyle devam etti:
''İntibakları yapılan tüm öğrencilerimizin alttan alması gereken dersleri varsa ve bu dersler öğrencinin üzerine yüklenmemiş dahi olsa bunları kendileri eklemeleri gerekiyor. Ders kaydı işlemi gerçekleştirildikten, sonra mayıs ayında ara sınavlar yapılacak. Ayrıca, nisan ayının başına kadar bütün öğrencilerimizin kitaplarını dağıtmış olacağız. Bu ay başından itibaren internet üzerinden kitaplara ulaşabiliyorlar. TRT Okul ekranlarından farklı formatlarda üretilen TV eğitim programlarımız öğrencilerimizin ders çalışmasına imkan sağlıyor ve bu programlara internet üzerinden her türlü platformdan ulaşılabiliyor. Öğrencimiz hangi dersi alacağını biliyorsa şu andan itibaren kitabını almamış dahi olsa buralardan derslerine çalışabilir. Öte yandan, bahar döneminden itibaren internet üzerinden eş zamanlı ve eş zamansız danışmanlık hizmeti başlayacak. Hocalarımız belli saatlerde danışmanlık hizmetini verecek ve ders anlatımı yapılacak. Dersleri izleyemeyen arkadaşlarımız, daha sonra sistemden izleyebilecek. Bir de çok hızlı bir şekilde bahar dönemi için elimizdeki kitapların e-öğrenme materyallerini hazırlıyoruz, büyük ihtimale nisan ayının ortalarında en azından ihtiyaç duyulan ünitelerin e-öğrenme materyalleri sisteme yüklenmiş olacak.''
e-öğrenme seferberliği
Prof. Dr. Aydın, dönemlik kredili sistemin gerekliliğinden başlayarak kısa bir süre önce Açıköğretim Sistemi'nde köklü düzenlemelere gidildiğini ve sistemin yeniden yapılandırıldığını vurguladı.
Bu süreçte yenilenen tüm programların yeterlilikleri ve derslerin öğrenme çıktıları belirlendiğini, tüm ders kitaplarının 5 bine yakın öğretim üyesi tarafından yeniden yazıldığını ifade eden Prof. Dr. Aydın, ''Üniversitemizin ve öğretim üyelerimizin donanım ve yazılım ihtiyaçları yenilenerek sistemin alt yapısı tamamlandı. Bu doğrultuda da her öğretim üyesinin öğretim tasarımcısı olması hem örgün sisteme de verdiği ders hem de açıköğretimde sorumlu olduğu ders internete dayalı olarak tasarımı, yapımı ve sunumu için 'e-öğrenme seferberliği' başlatıldı'' dedi.
Bu kapsamda Açıköğretim Sistemi'nde yer alan her program ve ders için yenilikçi yöntemleri kullanarak etkileşimli öğretim materyalleri üretileceği bilgisini veren Prof. Dr. Aydın, şunları kaydetti:
''Her dersin etkileşimli kitabı ve e-öğrenme bileşenlerinin üretimi, eş zamanlı danışmanlık sisteminin kurulması, farklı öğrenme biçimlerine ve ihtiyaçlarına uygun kişiye göre özelleştirilebilir etkileşimler ve arayüzler geliştirilmesi, özel eğitim ihtiyacı duyan bireylere yönelik eğitim ortamlarının tasarımı, akıllı öğrenci destek hizmetlerinin uygulanabilirliği, 3 boyutlu sanal gerçeklik ve laboratuvar uygulamaları, mobil öğrenme araçlarının kullanımı ve öğrenme imkanlarına erişimin fırsat eşitliği ilkesi ucuz, hızlı, her yerde ve istenilen zamanda ve güvenilir bir şekilde sağlanmasını hedefliyoruz.''
Transkript belgelerindeki "uyarı" yazısı ne anlama geliyor?
Prof. Dr. Aydın, güz dönemi notlarının açıklanmasının ardından bazı öğrencilerin transkript belgelerinde ''uyarı'' yazısı gördüğünü ve pek çok öğrencinin bunun ne olduğunu sorduğunu hatırlattı.
Ortalaması 2,00 altında olan öğrencilerin ''uyarı'' aldığı bilgisini veren Prof. Dr. Aydın, ''Güz dönemi sonunda not ortalaması 2,00'ın altındaysa bu öğrenci 'uyarı' alır. Yani öğrenciye diyoruz ki, 'bir sonraki dönem daha iyi çalış, ortalamanı 2,00'ın üzerine çıkar'. Mesela notlarından ikisinin FF, 3'ünün de CC'nin altında yani CD, DC, DD ise bu öğrenci çalışacak. Bahar dönemi sonunda genel not ortalamasını 2,00'ın üzerine çıkaracak. Bu olunca yıl sonu not çizelgesinde 'başarılı' yazacak. Bahar dönemi sonunda genel not ortalaması 2,00'ın altına düşerse bu sefer 'tekrar' durumuna düşecek ve bir sonraki yarıyılda CC'nin altındaki dersleri almak zorunda kalacak'' diye konuştu.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Açıköğretim Fakültesi'nde, sınav ve sınıf geçme sisteminde ''koşullu geçme'' yöntemi uygulanmaya başlandı. Eğer öğrencinin genel ortalaması 2,00'nin ve ders notu FF'in üzerindeyse öğrenci mezun olabilecek
Yaklaşık 2 milyon öğrencisi bulunan Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi'nde uzun süren çalışmalar sonrasında yeni bir sisteme geçildi.
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut Aydın, Açıköğretim Fakültesi'nde (AÖF) sınav ve sınıf geçme sisteminde ''koşullu geçme'' yönteminin uygulanmaya başlandığını belirterek, ''Sistem, çalışan öğrencimiz lehine oldu. Yıllarca bir dersimizde başarı oranımız yüzde 20'de iken şu anda yüzde 50'lere çıktı'' dedi.
Daha önce vize-final ya da vize-final-bütünleme sonuçlarına göre 100 üzerinden 50 ve üzeri puan alan öğrencilerin dersten geçtiğini, alamayanların da kaldığını hatırlatan Prof. Dr. Aydın, yeni sistemde bunun tamamen değiştiğini anlattı.
Prof. Dr. Aydın, bir dersin ortalaması esas alınıp öğrencilerin ortalamalarının hesaplandığını dile getirerek, şöyle konuştu:
''Bağıl değerlendirme sistemine bağlı olarak 'koşullu geçme' ya da 'şartlı geçme' dediğimiz sistem meydana geldi. Önceki yıllarda tek dersten, mesela Matematik veya İngilizce gibi derslerden kalan öğrencilerimiz, yıllarca mezun olabilmek için bu derslerden geçmeyi bekliyordu. Şu anda öğrencimizin genel ortalaması 2,00'nin ve ders notu FF'in üzerindeyse öğrencimiz mezun olabiliyor. Dolayısıyla yeni sistemle alakalı birçok öğrencimizden olumlu yanıtlar gelmeye başladı. Sistem, çalışan öğrencimiz lehine oldu. Örgün öğrencilerin, açıköğretimden ders alabilmesinin yolu açılırken, açıköğretim öğrencilerinin de örgün eğitime geçiş olanakları artırıldı.''
Bahar dönemi kayıtları
Bahar dönemi kayıtlarının 11 Mart'ta başladığını anımsatan Prof. Dr. Aydın, kayıt ve ders seçimlerinin internet aracılığıyla 21 Mart'a kadar gerçekleştirileceğini bildirdi.
Sistemin öğrenci merkezli hale geldiği için kayıt yenileme ve ders seçme işlemlerinde sorumluluğun tamamen öğrencilere ait olduğu uyarısında bulunan Prof. Dr. Aydın, şöyle devam etti:
''İntibakları yapılan tüm öğrencilerimizin alttan alması gereken dersleri varsa ve bu dersler öğrencinin üzerine yüklenmemiş dahi olsa bunları kendileri eklemeleri gerekiyor. Ders kaydı işlemi gerçekleştirildikten, sonra mayıs ayında ara sınavlar yapılacak. Ayrıca, nisan ayının başına kadar bütün öğrencilerimizin kitaplarını dağıtmış olacağız. Bu ay başından itibaren internet üzerinden kitaplara ulaşabiliyorlar. TRT Okul ekranlarından farklı formatlarda üretilen TV eğitim programlarımız öğrencilerimizin ders çalışmasına imkan sağlıyor ve bu programlara internet üzerinden her türlü platformdan ulaşılabiliyor. Öğrencimiz hangi dersi alacağını biliyorsa şu andan itibaren kitabını almamış dahi olsa buralardan derslerine çalışabilir. Öte yandan, bahar döneminden itibaren internet üzerinden eş zamanlı ve eş zamansız danışmanlık hizmeti başlayacak. Hocalarımız belli saatlerde danışmanlık hizmetini verecek ve ders anlatımı yapılacak. Dersleri izleyemeyen arkadaşlarımız, daha sonra sistemden izleyebilecek. Bir de çok hızlı bir şekilde bahar dönemi için elimizdeki kitapların e-öğrenme materyallerini hazırlıyoruz, büyük ihtimale nisan ayının ortalarında en azından ihtiyaç duyulan ünitelerin e-öğrenme materyalleri sisteme yüklenmiş olacak.''
e-öğrenme seferberliği
Prof. Dr. Aydın, dönemlik kredili sistemin gerekliliğinden başlayarak kısa bir süre önce Açıköğretim Sistemi'nde köklü düzenlemelere gidildiğini ve sistemin yeniden yapılandırıldığını vurguladı.
Bu süreçte yenilenen tüm programların yeterlilikleri ve derslerin öğrenme çıktıları belirlendiğini, tüm ders kitaplarının 5 bine yakın öğretim üyesi tarafından yeniden yazıldığını ifade eden Prof. Dr. Aydın, ''Üniversitemizin ve öğretim üyelerimizin donanım ve yazılım ihtiyaçları yenilenerek sistemin alt yapısı tamamlandı. Bu doğrultuda da her öğretim üyesinin öğretim tasarımcısı olması hem örgün sisteme de verdiği ders hem de açıköğretimde sorumlu olduğu ders internete dayalı olarak tasarımı, yapımı ve sunumu için 'e-öğrenme seferberliği' başlatıldı'' dedi.
Bu kapsamda Açıköğretim Sistemi'nde yer alan her program ve ders için yenilikçi yöntemleri kullanarak etkileşimli öğretim materyalleri üretileceği bilgisini veren Prof. Dr. Aydın, şunları kaydetti:
''Her dersin etkileşimli kitabı ve e-öğrenme bileşenlerinin üretimi, eş zamanlı danışmanlık sisteminin kurulması, farklı öğrenme biçimlerine ve ihtiyaçlarına uygun kişiye göre özelleştirilebilir etkileşimler ve arayüzler geliştirilmesi, özel eğitim ihtiyacı duyan bireylere yönelik eğitim ortamlarının tasarımı, akıllı öğrenci destek hizmetlerinin uygulanabilirliği, 3 boyutlu sanal gerçeklik ve laboratuvar uygulamaları, mobil öğrenme araçlarının kullanımı ve öğrenme imkanlarına erişimin fırsat eşitliği ilkesi ucuz, hızlı, her yerde ve istenilen zamanda ve güvenilir bir şekilde sağlanmasını hedefliyoruz.''
Transkript belgelerindeki "uyarı" yazısı ne anlama geliyor?
Prof. Dr. Aydın, güz dönemi notlarının açıklanmasının ardından bazı öğrencilerin transkript belgelerinde ''uyarı'' yazısı gördüğünü ve pek çok öğrencinin bunun ne olduğunu sorduğunu hatırlattı.
Ortalaması 2,00 altında olan öğrencilerin ''uyarı'' aldığı bilgisini veren Prof. Dr. Aydın, ''Güz dönemi sonunda not ortalaması 2,00'ın altındaysa bu öğrenci 'uyarı' alır. Yani öğrenciye diyoruz ki, 'bir sonraki dönem daha iyi çalış, ortalamanı 2,00'ın üzerine çıkar'. Mesela notlarından ikisinin FF, 3'ünün de CC'nin altında yani CD, DC, DD ise bu öğrenci çalışacak. Bahar dönemi sonunda genel not ortalamasını 2,00'ın üzerine çıkaracak. Bu olunca yıl sonu not çizelgesinde 'başarılı' yazacak. Bahar dönemi sonunda genel not ortalaması 2,00'ın altına düşerse bu sefer 'tekrar' durumuna düşecek ve bir sonraki yarıyılda CC'nin altındaki dersleri almak zorunda kalacak'' diye konuştu.
YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Son Güncelleme: Pazar, 17 Mart 2013 12:26
Gösterim: 2229

