Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

İtalya’da bir İsviçre Okulu'nda Türk kadınını aşağılayan ırkçı ifadelerin yer almasını Sabah Gazetesi gündeme getirmişti. Bunun üzerine başlatılan soruşturma çerçevesinde İtalyan hükümetine bağlı ırkçılıkla savaş kuruluşları da okula uyarı verdi ve ifadeler kaldırıldı.

İtalya'nın başkenti Roma'daki İsviçre okulunda, Türk kadınının eğitim düzeyini ve entelektüel kapasitesini aşağılayan ırkçı metinle ilgili, Sabah'ın öncülük ettiği kampanya sonuç verdi. Türk öğrenci Selin Ansaldo'nun okuduğu sınıfta Almanca dersinde dikte ettirilen ve Türk kadınını aşağılayan ırkçı metin için İtalyan hükümeti harekete geçti. Başbakanlığa bağlı Irkçı Ayrımcılıkla Mücadele Ulusal Ünitesi (UNAR), etnik kimlikler karşısında önyargılı materyallerin müfredattan kaldırılması ve öğretmenlerin daha sıkı denetlenmesi konusunda İsviçre okulunu uyardı.

RESMİ MAKAMLAR UYARDI

İsviçre ve İtalya'daki resmi kuruluşlar, Sabah muhabiri Yasemin Taşkın'ın kızı da olan Selin Ansaldo'nun okuduğu okulun 3'üncü sınıfında, Almanca öğretmeni Roger Schumacher tarafından dikte ettirilen metnin, yabancı düşmanlığını teşvik ettiğini kabul etti. UNAR, okul yönetiminden ayrımcı bir karaktere sahip bulduğu bu ırkçı metni müfredattan çıkarmasını istedi. İsviçre Okulu'nda Türk kadınlarını aşağılayan metinle ilgili İtalyan hükümeti de tavrını koydu. Almanca öğretmeni Schumacher'i savunan Okul Müdürü Edwin Züger ve Yönetim Kurulu Üyeleri, UNAR tarafından uyarıldı. UNAR'ın uyarısında, bu olayın hiçbir etnik, din ve milliyet farkı göstermeksizin hoşgörü ve barış içinde ortak yaşam değerlerini temel alması gereken bir eğitim kurumunda gerçekleşmesinin vahameti de vurgulandı. Okulun ayrıca bu seneden başlayarak İtalya Eğitim Bakanlığı'nın düzenlediği şiddet, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ile mücadele haftasına aktif bir şekilde katılması istendi.

HUKUKİ DESTEK...

UNAR, olay hakkında başlattığı soruşturma sonucunda okulu sert bir şekilde kınadı ve yabancı düşmanlığını körükleyen bu metni Almanca dersinde dikte etmek zorunda kalan Selin ve ailesine her türlü hukuki girişimde destek olma garantisi verdi. UNAR, İtalyan ve AB yasaları ile uluslararası konvansiyonlar çerçevesinde bu muameleye maruz kalan Taşkın- Ansaldo ailesinin hukuki haklarının saklı olduğunu da hatırlattı. Türk Dışişleri Bakanlığı Bern Büyükelçiliği'nin girişimleri ile hâlihazırda beş kantonda okutulan kitap, Kamu Eğitimi Kanton Müdürleri'nin federasyon toplantısında da gündeme geldi. İsviçre söz konusu kitabın müfredattan kaldırılmasını değerlendiriyor.

(sabah)

> O okul TÜRK KADINI’nı aşağılayan ırkçı ifadeleri kaldırdı

İtalya’da bir İsviçre Okulu'nda Türk kadınını aşağılayan ırkçı ifadelerin yer almasını Sabah Gazetesi gündeme getirmişti. Bunun üzerine başlatılan soruşturma çerçevesinde İtalyan hükümetine bağlı ırkçılıkla savaş kuruluşları da okula uyarı verdi ve ifadeler kaldırıldı.

İtalya'nın başkenti Roma'daki İsviçre okulunda, Türk kadınının eğitim düzeyini ve entelektüel kapasitesini aşağılayan ırkçı metinle ilgili, Sabah'ın öncülük ettiği kampanya sonuç verdi. Türk öğrenci Selin Ansaldo'nun okuduğu sınıfta Almanca dersinde dikte ettirilen ve Türk kadınını aşağılayan ırkçı metin için İtalyan hükümeti harekete geçti. Başbakanlığa bağlı Irkçı Ayrımcılıkla Mücadele Ulusal Ünitesi (UNAR), etnik kimlikler karşısında önyargılı materyallerin müfredattan kaldırılması ve öğretmenlerin daha sıkı denetlenmesi konusunda İsviçre okulunu uyardı.

RESMİ MAKAMLAR UYARDI

İsviçre ve İtalya'daki resmi kuruluşlar, Sabah muhabiri Yasemin Taşkın'ın kızı da olan Selin Ansaldo'nun okuduğu okulun 3'üncü sınıfında, Almanca öğretmeni Roger Schumacher tarafından dikte ettirilen metnin, yabancı düşmanlığını teşvik ettiğini kabul etti. UNAR, okul yönetiminden ayrımcı bir karaktere sahip bulduğu bu ırkçı metni müfredattan çıkarmasını istedi. İsviçre Okulu'nda Türk kadınlarını aşağılayan metinle ilgili İtalyan hükümeti de tavrını koydu. Almanca öğretmeni Schumacher'i savunan Okul Müdürü Edwin Züger ve Yönetim Kurulu Üyeleri, UNAR tarafından uyarıldı. UNAR'ın uyarısında, bu olayın hiçbir etnik, din ve milliyet farkı göstermeksizin hoşgörü ve barış içinde ortak yaşam değerlerini temel alması gereken bir eğitim kurumunda gerçekleşmesinin vahameti de vurgulandı. Okulun ayrıca bu seneden başlayarak İtalya Eğitim Bakanlığı'nın düzenlediği şiddet, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ile mücadele haftasına aktif bir şekilde katılması istendi.

HUKUKİ DESTEK...

UNAR, olay hakkında başlattığı soruşturma sonucunda okulu sert bir şekilde kınadı ve yabancı düşmanlığını körükleyen bu metni Almanca dersinde dikte etmek zorunda kalan Selin ve ailesine her türlü hukuki girişimde destek olma garantisi verdi. UNAR, İtalyan ve AB yasaları ile uluslararası konvansiyonlar çerçevesinde bu muameleye maruz kalan Taşkın- Ansaldo ailesinin hukuki haklarının saklı olduğunu da hatırlattı. Türk Dışişleri Bakanlığı Bern Büyükelçiliği'nin girişimleri ile hâlihazırda beş kantonda okutulan kitap, Kamu Eğitimi Kanton Müdürleri'nin federasyon toplantısında da gündeme geldi. İsviçre söz konusu kitabın müfredattan kaldırılmasını değerlendiriyor.

(sabah)

Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Mart 2012 10:24

Gösterim: 1895

4+4+4 eğitim sistemine karşı çıkan CHP  yarın Tandoğan'da büyük bir miting düzenliyor. Yapılacak mitingin, Cumhuriyet Mitingi gibi olması bekleniyor.

Kamuoyunda "4+4+4 kesintili zorunlu eğitim kanunu" olarak bilinen yasanın Meclis Genel Kurulu'na geleceği gün CHP grup toplantısını Tandoğan Meydanı'nda yapacak. Grup toplantısına katılım profili ve teklifle ilgili sivil toplum örgütlerinden gelen tepkiler, 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini protesto etmek amacıyla düzenlenen “Cumhuriyet Mitinglerini" akıllara getirdi. Ergenekon Davası'na konu olan mitinglere katılan derneklerin önemli bölümü, zorunlu eğitimi kesintili olarak 12 yıla çıkaran yasa teklifine karşı açıklama yaparken, bazıları CHP’nin Tandoğan’daki grup toplantısına katılım kararı da aldı.

ADD’DEN KATILIN ÇAĞRISI

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), il, ilçe ve belde şube başkanlıklarına yaptığı duyuruda, Türk bayrakları ile Tandoğan’a katılım çağrısı yaptı. ADD duyurusunda, “Geleceğimizi karartan, bağımsızlığımız ile cumhuriyetimizi ve onun ilkelerini tehlikeye atan birçok sorunun yaşandığı yetmezmiş gibi, şimdi bir de iktidar tarafından ortaya atılan 4+4+4=12 yıllık eğitim olarak belirtilen, özünde kesintili ortaçağ eğitimi olarak adlandırabileceğimiz dayatma, toplumu sürekli gerilim içinde yaşamaya zorlamaktadır. Bu bağlamda; 27 Mart 2012 Salı günü, öğle saatlerinde demokratik kitle örgütlerinin de katılımı ile bu kez etkinliğimiz Ankara Tandoğan Meydanında gerçekleştirilecektir" denildi.

EYLEMLER SÜRECEK

ADD, teklif geri çekilene kadar etkinliklerin süreceğini belirtirken; Genel Merkez ve tüm şubelerden Türk bayraklarıyla Salı günkü Tandoğan eylemine geniş katılım yapılması istendi. Cumhuriyet mitinglerinde yer alan Türkiye Gençlik Birliği de, web sayfasından, Eğitim-İş’in ortak eylem çağrısını duyurdu schweizer-apotheke.de. Çağrıda, çalışanlar “teklifin Genel Kurul’a geldiği gün iş bırakma eylemi"ne davet edildi. Cumhuriyet Kadınları Derneği, teklifin kanunlaşmaması için Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e faks çekerek çağrıda bulundu.

ÇYDD’DEN VEKİLLERE: YASAYA ENGEL OLUN

Cumhuriyet mitingleri ile simgeleşen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) de, milletvekillerine teklifin yasalaşmasına “engel olma" çağrısında bulundu. ÇYDD ve yurt genelindeki tüm şubelerinden milletvekillerine “yasa teklifini kabul ederseniz tarih sizi bağışlamaz" çağrısı yapıldı.

Cumhuriyet mitinglerine destek veren İstanbul Barosu’nun, 4+4+4 ile ilgili duyurusunda, 19 Mayıs törenleri ve Gençliğe Hitabe ile ilgili tartışmalara göndermede bulundu.

CHP’DEN STK’LARA ÇAĞRI

CHP yönetiminden vatandaşların yanı sıra tüm sivil toplum örgütlerine katılım çağrısı yapıldı. CHP Genel Başkan Yardımcıları Nihat Matkap ve Erdoğan Toprak, tüm vatandaşlara çağrı yaparken, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, bütün sivil toplum örgütlerini Tandoğan’a çağırdı.

(haner7)

> 4+4+4’e Cumhuriyet Mitingi

4+4+4 eğitim sistemine karşı çıkan CHP  yarın Tandoğan'da büyük bir miting düzenliyor. Yapılacak mitingin, Cumhuriyet Mitingi gibi olması bekleniyor.

Kamuoyunda "4+4+4 kesintili zorunlu eğitim kanunu" olarak bilinen yasanın Meclis Genel Kurulu'na geleceği gün CHP grup toplantısını Tandoğan Meydanı'nda yapacak. Grup toplantısına katılım profili ve teklifle ilgili sivil toplum örgütlerinden gelen tepkiler, 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini protesto etmek amacıyla düzenlenen “Cumhuriyet Mitinglerini" akıllara getirdi. Ergenekon Davası'na konu olan mitinglere katılan derneklerin önemli bölümü, zorunlu eğitimi kesintili olarak 12 yıla çıkaran yasa teklifine karşı açıklama yaparken, bazıları CHP’nin Tandoğan’daki grup toplantısına katılım kararı da aldı.

ADD’DEN KATILIN ÇAĞRISI

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), il, ilçe ve belde şube başkanlıklarına yaptığı duyuruda, Türk bayrakları ile Tandoğan’a katılım çağrısı yaptı. ADD duyurusunda, “Geleceğimizi karartan, bağımsızlığımız ile cumhuriyetimizi ve onun ilkelerini tehlikeye atan birçok sorunun yaşandığı yetmezmiş gibi, şimdi bir de iktidar tarafından ortaya atılan 4+4+4=12 yıllık eğitim olarak belirtilen, özünde kesintili ortaçağ eğitimi olarak adlandırabileceğimiz dayatma, toplumu sürekli gerilim içinde yaşamaya zorlamaktadır. Bu bağlamda; 27 Mart 2012 Salı günü, öğle saatlerinde demokratik kitle örgütlerinin de katılımı ile bu kez etkinliğimiz Ankara Tandoğan Meydanında gerçekleştirilecektir" denildi.

EYLEMLER SÜRECEK

ADD, teklif geri çekilene kadar etkinliklerin süreceğini belirtirken; Genel Merkez ve tüm şubelerden Türk bayraklarıyla Salı günkü Tandoğan eylemine geniş katılım yapılması istendi. Cumhuriyet mitinglerinde yer alan Türkiye Gençlik Birliği de, web sayfasından, Eğitim-İş’in ortak eylem çağrısını duyurdu schweizer-apotheke.de. Çağrıda, çalışanlar “teklifin Genel Kurul’a geldiği gün iş bırakma eylemi"ne davet edildi. Cumhuriyet Kadınları Derneği, teklifin kanunlaşmaması için Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e faks çekerek çağrıda bulundu.

ÇYDD’DEN VEKİLLERE: YASAYA ENGEL OLUN

Cumhuriyet mitingleri ile simgeleşen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) de, milletvekillerine teklifin yasalaşmasına “engel olma" çağrısında bulundu. ÇYDD ve yurt genelindeki tüm şubelerinden milletvekillerine “yasa teklifini kabul ederseniz tarih sizi bağışlamaz" çağrısı yapıldı.

Cumhuriyet mitinglerine destek veren İstanbul Barosu’nun, 4+4+4 ile ilgili duyurusunda, 19 Mayıs törenleri ve Gençliğe Hitabe ile ilgili tartışmalara göndermede bulundu.

CHP’DEN STK’LARA ÇAĞRI

CHP yönetiminden vatandaşların yanı sıra tüm sivil toplum örgütlerine katılım çağrısı yapıldı. CHP Genel Başkan Yardımcıları Nihat Matkap ve Erdoğan Toprak, tüm vatandaşlara çağrı yaparken, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, bütün sivil toplum örgütlerini Tandoğan’a çağırdı.

(haner7)

Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Mart 2012 09:56

Gösterim: 3042

Ataması yapılmayan öğretmenler Ankara’da Yüksel caddesinde basın açıklaması yaptı. Atanamadığı için intihar eden arkadaşları adına bu eylemi yaptıklarını söylediler.

Ataması yapılmayan öğretmenler, ''atanamaması nedeniyle intihar ettiğini öne sürdükleri'' öğretmen için eylem yaptı.

Yüksel Caddesi'nde ataması yapılmayan öğretmenler adına konuşan Hasan Çakır, Manisa'nın Alaşehir ilçesinde 30 yaşındaki Esen Çelik'in 15 Mart günü apartmanın 5. katından atlayarak intihar ettiğini, Çelik'in ''ataması yapılmadığı için girdiği bunalım sonucu intihar eden 28. öğretmen olduğunu'' söyledi.

Bugüne kadar konuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurduklarını ancak somut bir gelişme yaşanmadığını savunan Çakır, ''öğretmen atamalarının deneme tahtasına döndüğünü, seçim öncesinde verilen sözlerin yerine getirilmediğini'' öne sürdü.

Çakır, ''eşit işe eşit ücret uygulamasına karşın, sözleşmeli öğretmenlerin aynı işi yaptıkları kadrolu öğretmenlerden az ücretle çalıştıklarını, sigortalarının ayda 12 gün yatırıldığını'' anlattı.

Mücadelelerini tüzel bir kişiliğe büründürdüklerini belirten Çakır, ataması yapılmayan öğretmenleri, ''Ataması Yapılmayan Öğretmenler Derneği'' altında mücadeleye çağırdı.

Çakır, ''Tek derdimiz insanca bir yaşam için emeğimizin karşılığı olan öğretmenlik mesleğine kavuşmak, yarınımızı planlayabilmek, geleceğimize umutla bakabilmektir. Hükümetle siyasi bir hesaplaşmanın içerisinde değiliz'' dedi.

Açıklamanın ardından, ataması yapılmayan öğretmenler, intihar eden arkadaşları için saygı duruşunda bulundu.

Bu arada, ASSA Tiyatro grubundan oyuncular, canlandırdıkları ''heykel adamlarla'', ''Milli Eğitim Bakanlığı'nın konuya duyarsızlığını'' temsil etti.

(sabah)

> Ataması yapılmayan öğretmenler intiharın eşiğinde!

Ataması yapılmayan öğretmenler Ankara’da Yüksel caddesinde basın açıklaması yaptı. Atanamadığı için intihar eden arkadaşları adına bu eylemi yaptıklarını söylediler.

Ataması yapılmayan öğretmenler, ''atanamaması nedeniyle intihar ettiğini öne sürdükleri'' öğretmen için eylem yaptı.

Yüksel Caddesi'nde ataması yapılmayan öğretmenler adına konuşan Hasan Çakır, Manisa'nın Alaşehir ilçesinde 30 yaşındaki Esen Çelik'in 15 Mart günü apartmanın 5. katından atlayarak intihar ettiğini, Çelik'in ''ataması yapılmadığı için girdiği bunalım sonucu intihar eden 28. öğretmen olduğunu'' söyledi.

Bugüne kadar konuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurduklarını ancak somut bir gelişme yaşanmadığını savunan Çakır, ''öğretmen atamalarının deneme tahtasına döndüğünü, seçim öncesinde verilen sözlerin yerine getirilmediğini'' öne sürdü.

Çakır, ''eşit işe eşit ücret uygulamasına karşın, sözleşmeli öğretmenlerin aynı işi yaptıkları kadrolu öğretmenlerden az ücretle çalıştıklarını, sigortalarının ayda 12 gün yatırıldığını'' anlattı.

Mücadelelerini tüzel bir kişiliğe büründürdüklerini belirten Çakır, ataması yapılmayan öğretmenleri, ''Ataması Yapılmayan Öğretmenler Derneği'' altında mücadeleye çağırdı.

Çakır, ''Tek derdimiz insanca bir yaşam için emeğimizin karşılığı olan öğretmenlik mesleğine kavuşmak, yarınımızı planlayabilmek, geleceğimize umutla bakabilmektir. Hükümetle siyasi bir hesaplaşmanın içerisinde değiliz'' dedi.

Açıklamanın ardından, ataması yapılmayan öğretmenler, intihar eden arkadaşları için saygı duruşunda bulundu.

Bu arada, ASSA Tiyatro grubundan oyuncular, canlandırdıkları ''heykel adamlarla'', ''Milli Eğitim Bakanlığı'nın konuya duyarsızlığını'' temsil etti.

(sabah)

Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Mart 2012 09:44

Gösterim: 2697

CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Kemer İlçe teşkilatını ziyaretinde yaptığı konuşmada iktidarın Cumhurbaşkanlığı görev süresini 7 yıla çıkarma gayretleri ve eğitim sistemindeki 4+4+4 teklifini eleştirdi.

deniz_baykalDeniz Baykal, iktidarın Cumhurbaşkanlığı görev süresini kanunla uzatmaya çalışmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu, 4+4+4 teklifiyle de 8 yıl zorunlu eğitimin 12 yıla çıkmadığını, aslında 8 yıllık zorunlu eğitimin parçalanmak istendiğini ileri sürdü.

Baykal, bir partilinin eğitimde 4+4+4 konusundaki sorusu üzerine, Türkiye'nin 8 yıllık temel eğitimle çok önemli bir eğitim reformu gerçekleştirdiğini belirtti. Deniz Baykal, bütün dünyada hemen hemen her ülkenin temel eğitimi 8 yıl hatta 10 yıla çıkardığını, temel eğitim süresi kararının belli siyasi, ideolojik zorlamalarla, demokratik olmayan yöntemlerle, zorla topluma dayatıldığı iddiasının geçerli olmadığını anlattı.
Baykal, konuşmasında şunları söyledi: "Bir defa herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, 8 yıllık temel eğitim Türkiye'de 10 yıldan daha uzun bir sürede hazırlanmış oluşturulmuş, altyapısı ile ilgili adımları atılmış bir büyük Milli Proje'ydi, Milli Eğitim Projesi'ydi. Yani '8 yıla çıkarılması yanlış oldu, şimdi biz düzeltiyoruz' falan diyorlar yok böyle birşey."
Geçmişte, her parti döneminde Eğitim Şuraları yapıldığını anlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her parti bu kararı almış. Kim alıyor bu kararı, eğitimciler alıyor, bilim adamları alıyor. Türkiye'de '8 yıllık eğitime geçilsin' feryadı yükseliyordu kabul edilmeden önce. Ama siyasilar bir türlü bu büyük ihtiyacın gereğini yerine getirmedi. Buna rağmen altyapısı hazırlandı, Dünya Bankası'ndan bu projenin finansmanı için kaynak alındı, pilot proje uygulamaya geçildi. Bunun değerlendirmesi yapıldı,
sonuçları alındı ve gerekliliği anlaşıldı. 8 yıllık zorunlu eğitim projesi, CHP'nin çok büyük ısrarı ve kararlılığıyla 28 Şubat hükümetine dayatılmış, talep edilmiş bir projedir. Askerlerin talebi olarak gelmiş değildir, bu tamamen siyasi sürecin içinde CHP'nin talebi olmuştur. O hükümete girmedik, 8 yıllık eğitimden başka talebimiz olmadı. 8 yıllık zorunlu eğitim, tamamen demokratik bir süreç içinde kabul edildi. Şimdi bu getirilen proje, 8'i 12'ye çıkaran bir proje değil. Efendim 8'i iyi yaptınız,
aferim kutlarız, biz bunu 12 yapıyoruz' gibi sunmaya çalışıyorlar. 8, 12'ye çıkmıyor, 8 parçalanıyor. Bu 8'i parçalama projesidir. 8'i 12'ye çıkarıyor gibi gösterip kamufle edip 8'i bölmeye çalışıyorlar."
Okula başlama yaşının 7 olduğunu söyleyen Deniz Baykal, 6 yaşındaki çocuğun okul öncesi eğitime gitmesi gerektiğini belirterek bu sürecin çok önemli olduğunu, çocuğun kişilik, sosyal ilişkileri öğreneceğini ifade etti ancak yeni projeyle bunun mümkün olmayacağını söyledi.

> Deniz Baykal da 4+4+4 tartışmasına katıldı

CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Kemer İlçe teşkilatını ziyaretinde yaptığı konuşmada iktidarın Cumhurbaşkanlığı görev süresini 7 yıla çıkarma gayretleri ve eğitim sistemindeki 4+4+4 teklifini eleştirdi.

deniz_baykalDeniz Baykal, iktidarın Cumhurbaşkanlığı görev süresini kanunla uzatmaya çalışmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu, 4+4+4 teklifiyle de 8 yıl zorunlu eğitimin 12 yıla çıkmadığını, aslında 8 yıllık zorunlu eğitimin parçalanmak istendiğini ileri sürdü.

Baykal, bir partilinin eğitimde 4+4+4 konusundaki sorusu üzerine, Türkiye'nin 8 yıllık temel eğitimle çok önemli bir eğitim reformu gerçekleştirdiğini belirtti. Deniz Baykal, bütün dünyada hemen hemen her ülkenin temel eğitimi 8 yıl hatta 10 yıla çıkardığını, temel eğitim süresi kararının belli siyasi, ideolojik zorlamalarla, demokratik olmayan yöntemlerle, zorla topluma dayatıldığı iddiasının geçerli olmadığını anlattı.
Baykal, konuşmasında şunları söyledi: "Bir defa herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, 8 yıllık temel eğitim Türkiye'de 10 yıldan daha uzun bir sürede hazırlanmış oluşturulmuş, altyapısı ile ilgili adımları atılmış bir büyük Milli Proje'ydi, Milli Eğitim Projesi'ydi. Yani '8 yıla çıkarılması yanlış oldu, şimdi biz düzeltiyoruz' falan diyorlar yok böyle birşey."
Geçmişte, her parti döneminde Eğitim Şuraları yapıldığını anlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her parti bu kararı almış. Kim alıyor bu kararı, eğitimciler alıyor, bilim adamları alıyor. Türkiye'de '8 yıllık eğitime geçilsin' feryadı yükseliyordu kabul edilmeden önce. Ama siyasilar bir türlü bu büyük ihtiyacın gereğini yerine getirmedi. Buna rağmen altyapısı hazırlandı, Dünya Bankası'ndan bu projenin finansmanı için kaynak alındı, pilot proje uygulamaya geçildi. Bunun değerlendirmesi yapıldı,
sonuçları alındı ve gerekliliği anlaşıldı. 8 yıllık zorunlu eğitim projesi, CHP'nin çok büyük ısrarı ve kararlılığıyla 28 Şubat hükümetine dayatılmış, talep edilmiş bir projedir. Askerlerin talebi olarak gelmiş değildir, bu tamamen siyasi sürecin içinde CHP'nin talebi olmuştur. O hükümete girmedik, 8 yıllık eğitimden başka talebimiz olmadı. 8 yıllık zorunlu eğitim, tamamen demokratik bir süreç içinde kabul edildi. Şimdi bu getirilen proje, 8'i 12'ye çıkaran bir proje değil. Efendim 8'i iyi yaptınız,
aferim kutlarız, biz bunu 12 yapıyoruz' gibi sunmaya çalışıyorlar. 8, 12'ye çıkmıyor, 8 parçalanıyor. Bu 8'i parçalama projesidir. 8'i 12'ye çıkarıyor gibi gösterip kamufle edip 8'i bölmeye çalışıyorlar."
Okula başlama yaşının 7 olduğunu söyleyen Deniz Baykal, 6 yaşındaki çocuğun okul öncesi eğitime gitmesi gerektiğini belirterek bu sürecin çok önemli olduğunu, çocuğun kişilik, sosyal ilişkileri öğreneceğini ifade etti ancak yeni projeyle bunun mümkün olmayacağını söyledi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Mart 2012 11:06

Gösterim: 1690

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Türkiye’de hizmetlilerin öğretmenlerden daha çok maaş aldığını belirtti.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, "Türkiye'deki öğretmenler, OECD ülkeleri ortalamasına göre 143 saat fazla çalışmaktadır. Öğretmen maaşlarında da OECD ülkeleri ile Türkiye arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır" dedi.

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i eleştirdi. Bostan, "Ömer Dinçer'in Milli Eğitim Bakanlığı'na atanmasıyla birlikte eğitimdeki sorunların önemli bir kısmının çözüleceği konusunda hayli umutlanmıştık. Ancak Dinçer, göreve gelir gelmez öğretmenlere saldırarak işe başlaması bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Yine, yeni teşkilat kanunuyla İl Milli Eğitim Müdürlerinin büyük bir çoğunluğunu değiştirerek hak edenleri göreve getireceğini düşünmüştük. Sayın Bakan, tam tersini yaparak hiç bir tecrübe ve deneyimi ve o göreve hiçbir şekilde atanması mümkün olmayan yandaşları atayarak kazanılmış bütün hakları yok saymıştır. Hatırlanacağı üzere daha önce atama bekleyen öğretmenlere 'başka iş bulsunlar' şeklinde öneride bulunan, 'öğretmenler artık üç ay tatil yapamayacak' diyerek, aslında öğretmenlerin iki ay, okul yöneticilerinin bir ay tatil yaptığından habersiz olan ve bu konudaki bilgisizliğini

gözler önüne seren Dinçer; bu kez de öğretmenlerin çalışma saatlerine ilişkin soru önergesine verdiği cevapta gerçekleri çarpıtan açıklamalar yapmıştır. Bakın Sayın Bakan ne demiş: 'Ülkemizde 180 iş günü veya 38 hafta olan bir eğitim öğretim yılında saat olarak net öğretim süresi ilköğretimde 639, ortaöğretimde ise 567'dir. Bu rakamlar OECD ülkeleri genelinde devlet okullarındaki ortalamanın altında bulunmaktadır. OECD ortalaması; yıllık saat olarak net öğretim süresi bazında ilköğretimde 779, ilköğretim ikinci kademede 701, ortaöğretimde ise 656 saattir.' Ayrıca Bakan Dinçer OECD raporunda Türkiye'de öğretmenlerin yıllık zorunlu toplam çalışma süresi olarak gösterilen bin 808 saatin, aslında memurların çalışma saati olduğunu ileri sürmüştür. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in öğretmenlerin çalışma saatleri ile ilgili verdiği rakamlar, hangi açıdan bakılırsa bakılsın doğru değildir. Nitekim bir ilköğretim okulundaki öğretmen günde 6 saat derse girmekte, bu da 180 iş gününde toplam bin 80 saate

tekabül etmektedir. Ayrıca öğretmenler haftada bir gün nöbet tutmakta ve birçok etkinliğe katılmaktadır" ifadelerini kullandı.

"HİZMETLİLER, ÖĞRETMENLERDEN DAHA FAZLA MAAŞ ALIR KONUMA GETİRİLDİ"

Kamu çalışanları içinde akşam evine iş götüren tek meslek grubu çalışanlarının öğretmen ve öğretim üyeleri olduğunu söyleyen Bostan, "Bu ve buna benzer görevler hesaba katıldığında öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin çalışma saati diğer kamu çalışanlarının çok üstündedir. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer kamuoyunu yanlış yönlendirerek, öğretmenleri toplumda ekonomik ve sosyal haklar ile çalışma saatleri konusunda üst bir konuma yerleştirmeye çalışmaktadır. Öğretmenler ülkemizde çok iyi şartlara sahipmiş gibi bir izlenim yaratılmak istenmektedir. Çünkü sözüm ona 'Eşit İşe, Eşit Ücret' uygulaması bahanesiyle öğretmenlere ve öğretim üyelerine sıfır zam öngörülmesi eğitim camiasında büyük rahatsızlıklara neden olmuştur. Hizmetliler, öğretmenlerden daha fazla maaş alır konuma getirilmiştir. 666 sayılı kanun hükmünde kararname, Bakanlar Kurulu'nun düzenlemesi olduğu için, öğretmenler ve öğretim üyelerine sıfır zam öngörülmesinden birinci derecede Milli Eğitim Bakanı sorumludur. Muhtemelen Milli Eğitim Bakanı bu vahim haksızlıkla ilgili sorumluluğu üzerinden atmak için ipe sapa gelmez beyanatlarla kamuoyunu yanıltmaya çalışmaktadır. Öte yandan bu durum Milli Eğitim Bakanının eğitim konusundaki bilgisizliğini ve tecrübesizliğini ortaya koymaktadır. Anlaşılan bürokratları Sayın Bakanı uyarmamakta, hatta Bakanı yanlış yönlendirmektedir. Tabii bu durum, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ehil insanlar yerine, işletmeciler tarafından yönetilmesinin de büyük payı bulunmaktadır. Ancak bu yaşananlar Bakanın giderek puan kaybetmesine, kredisini tüketmesine yol açmaktadır. Öncelikle belirtmek isteriz ki; öğretmenler ile ilgili sadece girdiği ders saati sayısına göre ya da okulda bulunması gereken süreye göre bir değerlendirme yapmak, öğretmenlerin iş yükünü doğru ifade etmeyecektir. Öte yandan ülkemizde öğretmenlerin hemen hemen tamamı eğitim-öğretim saati dışında da çalışmaktadır. Şöyle ki; öğretmenlerin derse hazırlanması, veli toplantısı, sınav kâğıdı hazırlama, sınav kâğıtlarını okuma, öğrencilere danışmanlık hizmetinde bulunma, idare ile yapılan toplantılar, Bakanlık tarafından düzenlenen toplantılara ya da seminerlere katılma, üst amirler tarafında görevlendirilerek çeşitli programlara katılma ya da bu programları organize etme, nöbet tutma, koordinatörlük öğretmenlerin ders saati dışında yaptığı çalışmalardır. Bu nedenle Bakanın yaptığı gibi öğretmenlerin sadece girdiği ders saati sayısını vermek gerçekleri saptırmak ve kamuoyuna yanlış bilgi vermek anlamına gelecektir. Dolayısıyla 'OECD Bir Bakışta Eğitim Raporu'nda

ülkemizde öğretmenlerin yıllık toplam zorunlu çalışma saati bin 808 saat olarak belirlenmiştir. Bu rakam Kore'de bin 680 saat, İspanya'da bin 425 saat, Çek Cumhuriyeti'nde bin 664 saat, İngiltere'de bin 265 saat, Hollanda'da bin 659 saat, Polonya'da bin 480 saat, İskoçya'da bin 365 saat, Slovak Cumhuriyeti'nde bin 560 saat, Portekiz'de bin 464 saattir. OECD ülkelerinin ortalaması ise bin 665 saattir. Buna göre Türkiye'de bir öğretmen Koreli meslektaşına göre 128 saat, İspanyol meslektaşına göre 383 saat,

Çek Cumhuriyeti'ndeki meslektaşına göre 144 saat, İngiliz meslektaşına göre 543 saat, Hollandalı meslektaşına göre 149 saat, Polonyalı meslektaşına göre 328 saat, İskoçya'daki meslektaşına göre 443 saat, Slovak Cumhuriyeti'ndeki meslektaşına göre 248 saat, Portekizli meslektaşına göre 344 saat fazla çalışmaktadır. Türkiye'deki öğretmenler, OECD ülkelerine ortalamasına göre ise 143 saat fazla çalışmaktadır" dedi.

ÖĞRETMEN MAAŞLARINA DEĞİNDİ

Öğretmen maaşları ile ilgili de bir polemik olduğunu kaydeden Bostan, "Boğaziçi Üniversitesi dekanının yanlış anlaşıldığını belirtmekle beraber öğretmen maaşını aylık bin 700 avro olarak ifade etmesi de büyük bir skandaldır. Aynı şekilde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in de eğitim muhabirleriyle yaptığı bir kahvaltılı toplantıda benzer sözler sarf ettiği belirtilmektedir. Ülkemizde şu anda en düşük derecede görev yapan bir öğretmen bin 590 TL, en yüksek derecede görev yapan bir öğretmen ise bin 856 TL

ücret almaktadır. Ek ders ücreti almayan ve göreve yeni başlayan bir öğretmen aylık 879 dolar, yıllık 10 bin 548 dolar; ek ders ücreti almayan ve en üst derecede görev yapan bir öğretmen de aylık bin 26 dolar, yıllık 12 bin 312 dolar kazanmaktadır. Bir sınıf öğretmeni ise aylık 450 TL ek ders ücreti almaktadır. Göreve yeni başlayan bir sınıf öğretmenin maaşı ek ders ücreti ile birlikte 2 bin 40 TL, en yüksek derecedeki bir sınıf öğretmenin maaşı da ek ders ücreti ile birlikte 2 bin 306 TL'dir. Buna göre

en düşük derecedeki bir sınıf öğretmeni ek ders ücreti ile birlikte aylık bin 130 dolar, yıllık 13 bin 560 dolar; en yüksek derecedeki bir sınıf öğretmeni de ek ders ücreti ile birlikte aylık bin 277 dolar, yıllık 15 bin 324 dolar kazanmaktadır. Branş öğretmenlerinin maaş durumu ise sınıf öğretmenlerinden farklıdır. Bazı branş öğretmenleri ek ders ücreti alabilirken, bazıları da hiç ek ders ücreti alamamaktadır. Bir branş öğretmenin de ortalama 200 TL ek ders ücreti aldığını düşündüğümüzde göreve yeni

başlayan bir branş öğretmeni bin 790 TL, en yüksek derecedeki bir branş öğretmeni de 2 bin 56 TL ücret almaktadır. Bu da göreve yeni başlayan bir öğretmenin aylık 990 dolar, yıllık 11 bin 880 dolar; en üst derecedeki bir öğretmenin de aylık bin 137 dolar, yıllık 13 bin 644 dolar kazanması anlamına gelmektedir. Öte yandan Bakan Dinçer çalışma saatleri ile ilgili OECD ülkelerini örnek gösterirken, en önemli karşılaştırmalardan birisini kamuoyu gözünden saklamaktadır. Şöyle ki; öğretmen maaşlarında OECD

ülkeleri ile Türkiye arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. OECD Raporuna göre; ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen İtalya'da yıllık brüt 28 bin 907 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 42 bin 567; Danimarka'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 46 bin 950 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 54 bin 360; İngiltere'de göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 32 bin 189 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 47 bin 47 dolar, Kore'de göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt

30 bin 522 dolar, en üst derecedeki öğretmen 84 bin 650 dolar, Lüksemburg'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 51 bin 799 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 113 bin 17 dolar kazanırken; Türkiye'de ilköğretimde yıllık brüt 25 bin 536 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 29 bin 697 dolar kazanmaktadır. Bu rakamlar satın alma gücü paritesine göre hesaplanmıştır. Dolayısıyla ülkemizde öğretmenlerin eline geçen net rakam tabii ki bu değildir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, ülkemizde öğretmen

maaşları yıllık 10 bin ile 15 bin dolar arasında değişmektedir. Ancak OECD Raporunda yer alan ve öğretmen maaşlarını gösteren bu karşılaştırma Türkiye ile OECD ülkeleri arasındaki farkı gözler önüne sermek açısından önemlidir. Bakan Dinçer'in yaptığı bu açıklamaları Maliye Bakanı ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yapmış olsaydı bu kadar yadırgamazdık. Zira bir Milli Eğitim Bakanından beklenen; personelini tahkir eden karşılaştırma ve açıklamalardan ziyade, sorumluluğunu taşıdığı çalışanların

durumlarını iyileştirmeye dönük gayretleri sergilemesidir. Tüm bu rakamlar ışığında Bakan Dinçer'in yanlışlıklarla dolu açıklamasını bir an önce düzeltmesini istiyoruz. Herkes bilmelidir ki; öğretmenler her önüne gelenin horlayacağı ve değersizleştireceği zavallı insanlar değildir. Bu ülkenin temel yapı taşları olan öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal sorunları saptırılmadan, büyük bir titizlikle ele alınmalı ve tüm eğitim çalışanlarımızın koşulları düzeltilmelidir. Unutulmamalıdır ki; mutsuz

öğretmenlerle gelecek nesilleri inşa etmek mümkün değildir. Ömer Dinçer'e Milli Eğitim Bakanı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, işletmeci Bakan anlayışından tez zamanda kurtulmasını istiyoruz. Aksi takdirde, Ömer Dinçer'e yönelik eleştirilerimiz, tepkilerimiz Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu kendisi açısından iğneli fıçı haline getirecektir" ifadelerini kaydetti.

> 'Hizmetliler öğretmenden fazla maaş alıyor'

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Türkiye’de hizmetlilerin öğretmenlerden daha çok maaş aldığını belirtti.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, "Türkiye'deki öğretmenler, OECD ülkeleri ortalamasına göre 143 saat fazla çalışmaktadır. Öğretmen maaşlarında da OECD ülkeleri ile Türkiye arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır" dedi.

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i eleştirdi. Bostan, "Ömer Dinçer'in Milli Eğitim Bakanlığı'na atanmasıyla birlikte eğitimdeki sorunların önemli bir kısmının çözüleceği konusunda hayli umutlanmıştık. Ancak Dinçer, göreve gelir gelmez öğretmenlere saldırarak işe başlaması bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Yine, yeni teşkilat kanunuyla İl Milli Eğitim Müdürlerinin büyük bir çoğunluğunu değiştirerek hak edenleri göreve getireceğini düşünmüştük. Sayın Bakan, tam tersini yaparak hiç bir tecrübe ve deneyimi ve o göreve hiçbir şekilde atanması mümkün olmayan yandaşları atayarak kazanılmış bütün hakları yok saymıştır. Hatırlanacağı üzere daha önce atama bekleyen öğretmenlere 'başka iş bulsunlar' şeklinde öneride bulunan, 'öğretmenler artık üç ay tatil yapamayacak' diyerek, aslında öğretmenlerin iki ay, okul yöneticilerinin bir ay tatil yaptığından habersiz olan ve bu konudaki bilgisizliğini

gözler önüne seren Dinçer; bu kez de öğretmenlerin çalışma saatlerine ilişkin soru önergesine verdiği cevapta gerçekleri çarpıtan açıklamalar yapmıştır. Bakın Sayın Bakan ne demiş: 'Ülkemizde 180 iş günü veya 38 hafta olan bir eğitim öğretim yılında saat olarak net öğretim süresi ilköğretimde 639, ortaöğretimde ise 567'dir. Bu rakamlar OECD ülkeleri genelinde devlet okullarındaki ortalamanın altında bulunmaktadır. OECD ortalaması; yıllık saat olarak net öğretim süresi bazında ilköğretimde 779, ilköğretim ikinci kademede 701, ortaöğretimde ise 656 saattir.' Ayrıca Bakan Dinçer OECD raporunda Türkiye'de öğretmenlerin yıllık zorunlu toplam çalışma süresi olarak gösterilen bin 808 saatin, aslında memurların çalışma saati olduğunu ileri sürmüştür. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in öğretmenlerin çalışma saatleri ile ilgili verdiği rakamlar, hangi açıdan bakılırsa bakılsın doğru değildir. Nitekim bir ilköğretim okulundaki öğretmen günde 6 saat derse girmekte, bu da 180 iş gününde toplam bin 80 saate

tekabül etmektedir. Ayrıca öğretmenler haftada bir gün nöbet tutmakta ve birçok etkinliğe katılmaktadır" ifadelerini kullandı.

"HİZMETLİLER, ÖĞRETMENLERDEN DAHA FAZLA MAAŞ ALIR KONUMA GETİRİLDİ"

Kamu çalışanları içinde akşam evine iş götüren tek meslek grubu çalışanlarının öğretmen ve öğretim üyeleri olduğunu söyleyen Bostan, "Bu ve buna benzer görevler hesaba katıldığında öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin çalışma saati diğer kamu çalışanlarının çok üstündedir. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer kamuoyunu yanlış yönlendirerek, öğretmenleri toplumda ekonomik ve sosyal haklar ile çalışma saatleri konusunda üst bir konuma yerleştirmeye çalışmaktadır. Öğretmenler ülkemizde çok iyi şartlara sahipmiş gibi bir izlenim yaratılmak istenmektedir. Çünkü sözüm ona 'Eşit İşe, Eşit Ücret' uygulaması bahanesiyle öğretmenlere ve öğretim üyelerine sıfır zam öngörülmesi eğitim camiasında büyük rahatsızlıklara neden olmuştur. Hizmetliler, öğretmenlerden daha fazla maaş alır konuma getirilmiştir. 666 sayılı kanun hükmünde kararname, Bakanlar Kurulu'nun düzenlemesi olduğu için, öğretmenler ve öğretim üyelerine sıfır zam öngörülmesinden birinci derecede Milli Eğitim Bakanı sorumludur. Muhtemelen Milli Eğitim Bakanı bu vahim haksızlıkla ilgili sorumluluğu üzerinden atmak için ipe sapa gelmez beyanatlarla kamuoyunu yanıltmaya çalışmaktadır. Öte yandan bu durum Milli Eğitim Bakanının eğitim konusundaki bilgisizliğini ve tecrübesizliğini ortaya koymaktadır. Anlaşılan bürokratları Sayın Bakanı uyarmamakta, hatta Bakanı yanlış yönlendirmektedir. Tabii bu durum, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ehil insanlar yerine, işletmeciler tarafından yönetilmesinin de büyük payı bulunmaktadır. Ancak bu yaşananlar Bakanın giderek puan kaybetmesine, kredisini tüketmesine yol açmaktadır. Öncelikle belirtmek isteriz ki; öğretmenler ile ilgili sadece girdiği ders saati sayısına göre ya da okulda bulunması gereken süreye göre bir değerlendirme yapmak, öğretmenlerin iş yükünü doğru ifade etmeyecektir. Öte yandan ülkemizde öğretmenlerin hemen hemen tamamı eğitim-öğretim saati dışında da çalışmaktadır. Şöyle ki; öğretmenlerin derse hazırlanması, veli toplantısı, sınav kâğıdı hazırlama, sınav kâğıtlarını okuma, öğrencilere danışmanlık hizmetinde bulunma, idare ile yapılan toplantılar, Bakanlık tarafından düzenlenen toplantılara ya da seminerlere katılma, üst amirler tarafında görevlendirilerek çeşitli programlara katılma ya da bu programları organize etme, nöbet tutma, koordinatörlük öğretmenlerin ders saati dışında yaptığı çalışmalardır. Bu nedenle Bakanın yaptığı gibi öğretmenlerin sadece girdiği ders saati sayısını vermek gerçekleri saptırmak ve kamuoyuna yanlış bilgi vermek anlamına gelecektir. Dolayısıyla 'OECD Bir Bakışta Eğitim Raporu'nda

ülkemizde öğretmenlerin yıllık toplam zorunlu çalışma saati bin 808 saat olarak belirlenmiştir. Bu rakam Kore'de bin 680 saat, İspanya'da bin 425 saat, Çek Cumhuriyeti'nde bin 664 saat, İngiltere'de bin 265 saat, Hollanda'da bin 659 saat, Polonya'da bin 480 saat, İskoçya'da bin 365 saat, Slovak Cumhuriyeti'nde bin 560 saat, Portekiz'de bin 464 saattir. OECD ülkelerinin ortalaması ise bin 665 saattir. Buna göre Türkiye'de bir öğretmen Koreli meslektaşına göre 128 saat, İspanyol meslektaşına göre 383 saat,

Çek Cumhuriyeti'ndeki meslektaşına göre 144 saat, İngiliz meslektaşına göre 543 saat, Hollandalı meslektaşına göre 149 saat, Polonyalı meslektaşına göre 328 saat, İskoçya'daki meslektaşına göre 443 saat, Slovak Cumhuriyeti'ndeki meslektaşına göre 248 saat, Portekizli meslektaşına göre 344 saat fazla çalışmaktadır. Türkiye'deki öğretmenler, OECD ülkelerine ortalamasına göre ise 143 saat fazla çalışmaktadır" dedi.

ÖĞRETMEN MAAŞLARINA DEĞİNDİ

Öğretmen maaşları ile ilgili de bir polemik olduğunu kaydeden Bostan, "Boğaziçi Üniversitesi dekanının yanlış anlaşıldığını belirtmekle beraber öğretmen maaşını aylık bin 700 avro olarak ifade etmesi de büyük bir skandaldır. Aynı şekilde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in de eğitim muhabirleriyle yaptığı bir kahvaltılı toplantıda benzer sözler sarf ettiği belirtilmektedir. Ülkemizde şu anda en düşük derecede görev yapan bir öğretmen bin 590 TL, en yüksek derecede görev yapan bir öğretmen ise bin 856 TL

ücret almaktadır. Ek ders ücreti almayan ve göreve yeni başlayan bir öğretmen aylık 879 dolar, yıllık 10 bin 548 dolar; ek ders ücreti almayan ve en üst derecede görev yapan bir öğretmen de aylık bin 26 dolar, yıllık 12 bin 312 dolar kazanmaktadır. Bir sınıf öğretmeni ise aylık 450 TL ek ders ücreti almaktadır. Göreve yeni başlayan bir sınıf öğretmenin maaşı ek ders ücreti ile birlikte 2 bin 40 TL, en yüksek derecedeki bir sınıf öğretmenin maaşı da ek ders ücreti ile birlikte 2 bin 306 TL'dir. Buna göre

en düşük derecedeki bir sınıf öğretmeni ek ders ücreti ile birlikte aylık bin 130 dolar, yıllık 13 bin 560 dolar; en yüksek derecedeki bir sınıf öğretmeni de ek ders ücreti ile birlikte aylık bin 277 dolar, yıllık 15 bin 324 dolar kazanmaktadır. Branş öğretmenlerinin maaş durumu ise sınıf öğretmenlerinden farklıdır. Bazı branş öğretmenleri ek ders ücreti alabilirken, bazıları da hiç ek ders ücreti alamamaktadır. Bir branş öğretmenin de ortalama 200 TL ek ders ücreti aldığını düşündüğümüzde göreve yeni

başlayan bir branş öğretmeni bin 790 TL, en yüksek derecedeki bir branş öğretmeni de 2 bin 56 TL ücret almaktadır. Bu da göreve yeni başlayan bir öğretmenin aylık 990 dolar, yıllık 11 bin 880 dolar; en üst derecedeki bir öğretmenin de aylık bin 137 dolar, yıllık 13 bin 644 dolar kazanması anlamına gelmektedir. Öte yandan Bakan Dinçer çalışma saatleri ile ilgili OECD ülkelerini örnek gösterirken, en önemli karşılaştırmalardan birisini kamuoyu gözünden saklamaktadır. Şöyle ki; öğretmen maaşlarında OECD

ülkeleri ile Türkiye arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. OECD Raporuna göre; ilköğretimde göreve yeni başlayan bir öğretmen İtalya'da yıllık brüt 28 bin 907 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 42 bin 567; Danimarka'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 46 bin 950 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 54 bin 360; İngiltere'de göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 32 bin 189 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 47 bin 47 dolar, Kore'de göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt

30 bin 522 dolar, en üst derecedeki öğretmen 84 bin 650 dolar, Lüksemburg'da göreve yeni başlayan bir öğretmen yıllık brüt 51 bin 799 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 113 bin 17 dolar kazanırken; Türkiye'de ilköğretimde yıllık brüt 25 bin 536 dolar, en üst derecedeki bir öğretmen 29 bin 697 dolar kazanmaktadır. Bu rakamlar satın alma gücü paritesine göre hesaplanmıştır. Dolayısıyla ülkemizde öğretmenlerin eline geçen net rakam tabii ki bu değildir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, ülkemizde öğretmen

maaşları yıllık 10 bin ile 15 bin dolar arasında değişmektedir. Ancak OECD Raporunda yer alan ve öğretmen maaşlarını gösteren bu karşılaştırma Türkiye ile OECD ülkeleri arasındaki farkı gözler önüne sermek açısından önemlidir. Bakan Dinçer'in yaptığı bu açıklamaları Maliye Bakanı ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yapmış olsaydı bu kadar yadırgamazdık. Zira bir Milli Eğitim Bakanından beklenen; personelini tahkir eden karşılaştırma ve açıklamalardan ziyade, sorumluluğunu taşıdığı çalışanların

durumlarını iyileştirmeye dönük gayretleri sergilemesidir. Tüm bu rakamlar ışığında Bakan Dinçer'in yanlışlıklarla dolu açıklamasını bir an önce düzeltmesini istiyoruz. Herkes bilmelidir ki; öğretmenler her önüne gelenin horlayacağı ve değersizleştireceği zavallı insanlar değildir. Bu ülkenin temel yapı taşları olan öğretmenlerimizin ekonomik ve sosyal sorunları saptırılmadan, büyük bir titizlikle ele alınmalı ve tüm eğitim çalışanlarımızın koşulları düzeltilmelidir. Unutulmamalıdır ki; mutsuz

öğretmenlerle gelecek nesilleri inşa etmek mümkün değildir. Ömer Dinçer'e Milli Eğitim Bakanı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, işletmeci Bakan anlayışından tez zamanda kurtulmasını istiyoruz. Aksi takdirde, Ömer Dinçer'e yönelik eleştirilerimiz, tepkilerimiz Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu kendisi açısından iğneli fıçı haline getirecektir" ifadelerini kaydetti.

Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Mart 2012 09:30

Gösterim: 3264


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.