Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

İstanbul Aydın ve Marmara üniversitelerinde okuyan bir grup öğrenci, Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Irak sınırında bulunan Çığlı köyündeki Şehit Binbaşı Erdoğan Özdemir İlk ve Orta Okulu'nda başlattıkları onarım çalışmalarını tamamladı.

İstanbul Aydın ve Marmara üniversitelerinde okuyan bir grup öğrenci, Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Çığlı köyündeki Şehit Binbaşı Erdoğan Özdemir İlk ve Orta Okulu'nda başlattıkları onarım çalışmalarını tamamladı.

Irak sınırındaki okulda öğrencilerin daha sağlıklı bir ortamda eğitim görmesi için "Anadolu ile El Ele" projesi kapsamında Hakkari'ye gelen İstanbul Aydın ve Marmara üniversitesinden bir grup öğrenci, Çukurca ilçesi Çığlı köyüne giderek 10 derslikli Şehit Binbaşı Erdoğan Özdemir İlk ve Orta Okulu'da onarım çalışması başlattı.

Hafta sonu boyunca köylüler ve öğretmenlerle okulun boya, badana ve tamirat işlerini yapan öğrenciler, okul duvarlarını da çizdikleri resimlerle süsledi.

Okulun fotokopi makinesi, projeksiyon cihazı ve yazıcı gibi eksikliklerini de gideren öğrenciler, köydeki 600 öğrenciye kışlık giyecek, kırtasiye malzemesi ve oyuncak yardımda bulundu.

Öğrenciler çalışmalarının tamamlanmasının ardından köylülerle dilek balonları da uçurdu.

Marmara Üniversitesi AKUT Öğrenci Topluluğu üyesi Yusuf Uyan, gazetecilere yaptığı açıklamada, sınıra okulun Matematik öğretmeni Duygu Karaduman'ın çağrısı üzerine geldiklerini belirtti.

Öğrenciler, "Okulumuzun tamamını boyadık. Öğrencilere bazı hediyeler verdik. Bütün herkesin bu bölgeye yardımlarını bekliyoruz. Okula yapılan yardımlarda katkısı bulunan Beşiktaş Belediyesi ile Bahçeşehir Üniversitesine teşekkür ediyoruz" diye konuştu.

Öğrencilere duyarlı davranışlarından dolayı teşekkür eden Çığlı köyü muhtarı Abdurrahman Ecer de Türkiye'nin sıfır noktasında bulunan okullarına herkesin destek sunmasını istedi.

Ecer, "İstanbul'dan buraya gelen tüm öğrencilerimize köyüm adına teşekkür ediyorum" dedi.

> Üniversiteli öğrenciler köy okulunu onardı

İstanbul Aydın ve Marmara üniversitelerinde okuyan bir grup öğrenci, Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Irak sınırında bulunan Çığlı köyündeki Şehit Binbaşı Erdoğan Özdemir İlk ve Orta Okulu'nda başlattıkları onarım çalışmalarını tamamladı.

İstanbul Aydın ve Marmara üniversitelerinde okuyan bir grup öğrenci, Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Çığlı köyündeki Şehit Binbaşı Erdoğan Özdemir İlk ve Orta Okulu'nda başlattıkları onarım çalışmalarını tamamladı.

Irak sınırındaki okulda öğrencilerin daha sağlıklı bir ortamda eğitim görmesi için "Anadolu ile El Ele" projesi kapsamında Hakkari'ye gelen İstanbul Aydın ve Marmara üniversitesinden bir grup öğrenci, Çukurca ilçesi Çığlı köyüne giderek 10 derslikli Şehit Binbaşı Erdoğan Özdemir İlk ve Orta Okulu'da onarım çalışması başlattı.

Hafta sonu boyunca köylüler ve öğretmenlerle okulun boya, badana ve tamirat işlerini yapan öğrenciler, okul duvarlarını da çizdikleri resimlerle süsledi.

Okulun fotokopi makinesi, projeksiyon cihazı ve yazıcı gibi eksikliklerini de gideren öğrenciler, köydeki 600 öğrenciye kışlık giyecek, kırtasiye malzemesi ve oyuncak yardımda bulundu.

Öğrenciler çalışmalarının tamamlanmasının ardından köylülerle dilek balonları da uçurdu.

Marmara Üniversitesi AKUT Öğrenci Topluluğu üyesi Yusuf Uyan, gazetecilere yaptığı açıklamada, sınıra okulun Matematik öğretmeni Duygu Karaduman'ın çağrısı üzerine geldiklerini belirtti.

Öğrenciler, "Okulumuzun tamamını boyadık. Öğrencilere bazı hediyeler verdik. Bütün herkesin bu bölgeye yardımlarını bekliyoruz. Okula yapılan yardımlarda katkısı bulunan Beşiktaş Belediyesi ile Bahçeşehir Üniversitesine teşekkür ediyoruz" diye konuştu.

Öğrencilere duyarlı davranışlarından dolayı teşekkür eden Çığlı köyü muhtarı Abdurrahman Ecer de Türkiye'nin sıfır noktasında bulunan okullarına herkesin destek sunmasını istedi.

Ecer, "İstanbul'dan buraya gelen tüm öğrencilerimize köyüm adına teşekkür ediyorum" dedi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 06 Ocak 2014 17:32

Gösterim: 2352

İki Türk öğrenci, hastane mikrobunu öldüren kimyasal geliştirdi

İki Türk öğrenci, hastane mikroplarının en bilineni 'pseudomonas aeruginosa” bakterisinin tamamını öldürücü etkisi bulunan antibakteriyel bir ürün geliştirildi.

İTÜ Kimya Bölümü doktora öğrencisi Ahmet İnce ve Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi Tuğrul Cem Bıçak tarafından geliştirilen antibakteriyel polimer, Türkiye'nin farklı alanlarda dışı bağımlılığını ortadan kaldırmaya yönelik projelerin gelişmesini teşvik eden İTÜ Arı Çekirdek Proje yarışmasında ikinci oldu.

Cem Bıçak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada artan çevre kirliliği ve dönemsel olarak ortaya çıkan domuz gribi gibi salgın hastalıklar göz önüne alındığında, toplumsal hijyenin öneminin daha da arttığını belirtti.

Antibakteriyel ürünlerin öneminden yola çıkarak böyle bir ürün geliştirmeye karar verdiklerini anlatan Bıçak, Türkiye'deki antibakteriyel ürünlerin kimyasal bileşiğinin yurt dışından satın alındığını söyledi.

 Dünyada bilinen mevcut antibakteriyel madde sayısı sınırlı olduğuna işaret eden Bıçak, bu maddelerin de dünyanın önde gelen şirketlerince patentlendiğini söyledi.  Bunların haricinde üretim yapabilmenin neredeyse imkansız olduğunu ifade eden Bıçak, ''Geliştirdiğimiz madde, şu an dünyada kullanılan mevcut anti-bakteriyel maddelerden farklı olup, patentlenebilir özelliğe sahiptir ve üretim maliyeti düşüktür. Dahası, bu maddenin mevcut antibakteriyel kimyasallardan daha etkili olduğu, Uludağ Üniversitesinde yapılan standart testler sonucunda belgelenmiştir''dedi.

"Deri yoluyla vücuda geçişi yok" 

Yapılan bir araştırmaya göre, Amerikada yılda 100 binden fazla hastanın enfeksiyon kaparak hayatını kaybetmesinden büyük ölçüde hastane mikrobu olarak da bilinen pseudomonas aeruginosa bakterisinin sorumlu olduğuna işaret eden Bıçak, şunları kaydetti:

''Günümüzde mevcut sterilizasyon işlemleri kusursuz uygulansa dahi yüzde 30 enfeksiyon bulaşma riskinin önüne geçilememektedir. Geliştirdiğimiz antibakteriyel ürünün çok düşük konsantrasyonlarda dahi pseudomonas aeruginosa bakterisinin tamamını öldürücü etkisi rapor edilmiştir.

Geliştirdiğimiz ürünümüzün bir diğer önemli özelliği polimerik olmasıdır: Günümüzde antibakteriyel adı altında satılan birçok üründe bol miktarda bulunan, başta triklosan olmak üzere diğer küçük yapılı bileşikler, deri yoluyla vücuda girip zararlı etkiler bırakmaktadır ve bu yüzden kullanımları yavaş yavaş tüm dünyada yasaklanmaktadır. Bunların yerini deriden geçişi mümkün olmayan polimerik malzemeler almaktadır ki yapılan çalışmalar günümüzde bu tür ürünlerin geliştirilmesine yöneliktir.''

"Patent başvurusunda bulunduk''

Patent başvurusunda bulunduklarını bildiren Bıçak, projenin hayata geçmesi durumunda, öncelikle hastane kaynaklı enfeksiyonların ve buna bağlı ölümlerin büyük ölçüde azaltılacağını, şu an tamamı yurt dışından ithal edilen bu antibakteriyel maddelerin daha iyisinin Türkiye'de üretilip, yurt dışına ihraç edilebileceğini sözlerine ekledi.

> Türk öğrencilerden önemli buluş

İki Türk öğrenci, hastane mikrobunu öldüren kimyasal geliştirdi

İki Türk öğrenci, hastane mikroplarının en bilineni 'pseudomonas aeruginosa” bakterisinin tamamını öldürücü etkisi bulunan antibakteriyel bir ürün geliştirildi.

İTÜ Kimya Bölümü doktora öğrencisi Ahmet İnce ve Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi Tuğrul Cem Bıçak tarafından geliştirilen antibakteriyel polimer, Türkiye'nin farklı alanlarda dışı bağımlılığını ortadan kaldırmaya yönelik projelerin gelişmesini teşvik eden İTÜ Arı Çekirdek Proje yarışmasında ikinci oldu.

Cem Bıçak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada artan çevre kirliliği ve dönemsel olarak ortaya çıkan domuz gribi gibi salgın hastalıklar göz önüne alındığında, toplumsal hijyenin öneminin daha da arttığını belirtti.

Antibakteriyel ürünlerin öneminden yola çıkarak böyle bir ürün geliştirmeye karar verdiklerini anlatan Bıçak, Türkiye'deki antibakteriyel ürünlerin kimyasal bileşiğinin yurt dışından satın alındığını söyledi.

 Dünyada bilinen mevcut antibakteriyel madde sayısı sınırlı olduğuna işaret eden Bıçak, bu maddelerin de dünyanın önde gelen şirketlerince patentlendiğini söyledi.  Bunların haricinde üretim yapabilmenin neredeyse imkansız olduğunu ifade eden Bıçak, ''Geliştirdiğimiz madde, şu an dünyada kullanılan mevcut anti-bakteriyel maddelerden farklı olup, patentlenebilir özelliğe sahiptir ve üretim maliyeti düşüktür. Dahası, bu maddenin mevcut antibakteriyel kimyasallardan daha etkili olduğu, Uludağ Üniversitesinde yapılan standart testler sonucunda belgelenmiştir''dedi.

"Deri yoluyla vücuda geçişi yok" 

Yapılan bir araştırmaya göre, Amerikada yılda 100 binden fazla hastanın enfeksiyon kaparak hayatını kaybetmesinden büyük ölçüde hastane mikrobu olarak da bilinen pseudomonas aeruginosa bakterisinin sorumlu olduğuna işaret eden Bıçak, şunları kaydetti:

''Günümüzde mevcut sterilizasyon işlemleri kusursuz uygulansa dahi yüzde 30 enfeksiyon bulaşma riskinin önüne geçilememektedir. Geliştirdiğimiz antibakteriyel ürünün çok düşük konsantrasyonlarda dahi pseudomonas aeruginosa bakterisinin tamamını öldürücü etkisi rapor edilmiştir.

Geliştirdiğimiz ürünümüzün bir diğer önemli özelliği polimerik olmasıdır: Günümüzde antibakteriyel adı altında satılan birçok üründe bol miktarda bulunan, başta triklosan olmak üzere diğer küçük yapılı bileşikler, deri yoluyla vücuda girip zararlı etkiler bırakmaktadır ve bu yüzden kullanımları yavaş yavaş tüm dünyada yasaklanmaktadır. Bunların yerini deriden geçişi mümkün olmayan polimerik malzemeler almaktadır ki yapılan çalışmalar günümüzde bu tür ürünlerin geliştirilmesine yöneliktir.''

"Patent başvurusunda bulunduk''

Patent başvurusunda bulunduklarını bildiren Bıçak, projenin hayata geçmesi durumunda, öncelikle hastane kaynaklı enfeksiyonların ve buna bağlı ölümlerin büyük ölçüde azaltılacağını, şu an tamamı yurt dışından ithal edilen bu antibakteriyel maddelerin daha iyisinin Türkiye'de üretilip, yurt dışına ihraç edilebileceğini sözlerine ekledi.

Son Güncelleme: Perşembe, 26 Aralık 2013 13:55

Gösterim: 1949

ABD'deki MIT'de öğrenimlerini sürdüren iki Türk öğrenci Cengiz Onbaşlı ve Defne Gürel'in, üniversitedeki ekipleriyle birlikte geliştirdikleri "verimli enerji çözümleri", ABD Enerji Bakanlığı tarafından Beyaz Saray'da düzenlenen yarışmada iki dalda birden birinciliğe layık görüldü

ABD'deki MIT'de öğrenimlerini sürdüren iki Türk öğrenci Cengiz Onbaşlı ve Defne Gürel'in MIT'deki ekipleriyle birlikte verimli enerji üzerine geliştirdikleri projeleri, ABD Enerji Bakanlığı tarafından Beyaz Saray'da düzenlenen ''Daha İyi Yapılar'' yarışmasında iki dalda birden birinciliğe layık görüldü. 

Beyaz Saray'da düzenlenen ''Daha İyi Yapılar'' Yarışması, ABD Başkanı Barack Obama'nın 2030 yılına kadar evlerde ve iş yerlerinde enerji israfını yarıya indirme amacını güdüyor. 1997 yılında Nobel Fizik Ödülü sahibi eski Enerji Bakanı Dr. Steven Chu tarafından başlatılan ve her yıl düzenlenen yarışmaya ABD'nin en iyi üniversiteleri katılıyor.

Binaların enerji verimliliğini arttırmak üzere hazırlanan projelerin seçildiği yarışmada, iki Türk öğrencinin de yer aldığı MIT takımı, "En İyi Proje Teklifi Ödülü'' ve ''En Yenilikçi Çözüm Ödülü'' olmak üzere iki dalda birincilik kazandı. Bu yılki yarışmaya 14 farklı üniversiteden takımlar katıldı. 

Bilkent Üniversitesinden mezun olduktan sonra MIT'de doktora çalışmalarını sürdüren Mehmet Onbaşlı ve Bilkent Lisesinin ardından MIT'de Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri ve Yönetim Bilimleri Bölümlerinde çift ana dal yapan Defne Gürel'in de yer aldığı MIT takımı, iş yerleri için model olarak kullanılabilecek yaratıcı temiz enerji çözümleriyle "En İyi Proje Teklifi Ödülü'nü kazandılar.

Takımda etkin liderlik rolü üstlenen öğrenciler,  "En Yenilikçi Çözüm Ödülü"ne ise politik olarak tutucu ve değişime kapalı bir şehirde bile enerji verimliliği için yenilikler ve değişimlerin kabul ettirilmesi ve bu amaçla geliştirdikleri yöntemlerle layık görüldüler. 

Öğrencilerden Onbaşlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yarışmaya ABD'nin önemli üniversitelerinden önemli grupların katıldığını belirterek, iki Türk öğrenci olarak ekibe güç katarak yarışmayı kazanmanın mutluluğu içinde olduğunu ifade etti. 

Projelerinde Amerika'da büyük alışveriş mağazalarının kullandığı ısıtma ve soğutma sistemlerinde nasıl tasarruflar yapılabileceği konusunda bir model çıkardıklarını belirten Onbaşlı, modellerinin hem çevre için enerji tasarrufu sağladığını, hem de maliyetini birkaç sene içerisinde yapılan tasarruf sayesinde karşılayabildiğini söyledi. 

Defne Gürel de projelerini anlatırken, ABD'deki alışveriş merkezlerinin mağazalarının tüm eskimiş ısıtma-soğutma ünitelerini değiştirmelerini istemediklerini, bunun gerçekçi ve karlı bir karar olmayacağını belirterek, "Dolayısıyla, geliştirdiğimiz ve Beyaz Saray'da Enerji Bakanlığından yetkililere ek olarak, birçok şirketin yönetim kurulu üyelerine sunduğumuz model, iklim, ünite modeli, insulasyon, mağaza trafiği ve benzeri daha çokça etkeni tartarak mağazalar için bir öneri takvimi çıkarıyordu. Ayrıca, bu değişikliklerle beraber, yaptıkları enerji tasarrufları sayesinde mağazaların 5 seneden daha kısa bir zamanda kara geçebileceklerini de kanıtladık" dedi.

> Türk öğrencilerin başarısı Beyaz Saray'da alkışlandı

ABD'deki MIT'de öğrenimlerini sürdüren iki Türk öğrenci Cengiz Onbaşlı ve Defne Gürel'in, üniversitedeki ekipleriyle birlikte geliştirdikleri "verimli enerji çözümleri", ABD Enerji Bakanlığı tarafından Beyaz Saray'da düzenlenen yarışmada iki dalda birden birinciliğe layık görüldü

ABD'deki MIT'de öğrenimlerini sürdüren iki Türk öğrenci Cengiz Onbaşlı ve Defne Gürel'in MIT'deki ekipleriyle birlikte verimli enerji üzerine geliştirdikleri projeleri, ABD Enerji Bakanlığı tarafından Beyaz Saray'da düzenlenen ''Daha İyi Yapılar'' yarışmasında iki dalda birden birinciliğe layık görüldü. 

Beyaz Saray'da düzenlenen ''Daha İyi Yapılar'' Yarışması, ABD Başkanı Barack Obama'nın 2030 yılına kadar evlerde ve iş yerlerinde enerji israfını yarıya indirme amacını güdüyor. 1997 yılında Nobel Fizik Ödülü sahibi eski Enerji Bakanı Dr. Steven Chu tarafından başlatılan ve her yıl düzenlenen yarışmaya ABD'nin en iyi üniversiteleri katılıyor.

Binaların enerji verimliliğini arttırmak üzere hazırlanan projelerin seçildiği yarışmada, iki Türk öğrencinin de yer aldığı MIT takımı, "En İyi Proje Teklifi Ödülü'' ve ''En Yenilikçi Çözüm Ödülü'' olmak üzere iki dalda birincilik kazandı. Bu yılki yarışmaya 14 farklı üniversiteden takımlar katıldı. 

Bilkent Üniversitesinden mezun olduktan sonra MIT'de doktora çalışmalarını sürdüren Mehmet Onbaşlı ve Bilkent Lisesinin ardından MIT'de Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri ve Yönetim Bilimleri Bölümlerinde çift ana dal yapan Defne Gürel'in de yer aldığı MIT takımı, iş yerleri için model olarak kullanılabilecek yaratıcı temiz enerji çözümleriyle "En İyi Proje Teklifi Ödülü'nü kazandılar.

Takımda etkin liderlik rolü üstlenen öğrenciler,  "En Yenilikçi Çözüm Ödülü"ne ise politik olarak tutucu ve değişime kapalı bir şehirde bile enerji verimliliği için yenilikler ve değişimlerin kabul ettirilmesi ve bu amaçla geliştirdikleri yöntemlerle layık görüldüler. 

Öğrencilerden Onbaşlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yarışmaya ABD'nin önemli üniversitelerinden önemli grupların katıldığını belirterek, iki Türk öğrenci olarak ekibe güç katarak yarışmayı kazanmanın mutluluğu içinde olduğunu ifade etti. 

Projelerinde Amerika'da büyük alışveriş mağazalarının kullandığı ısıtma ve soğutma sistemlerinde nasıl tasarruflar yapılabileceği konusunda bir model çıkardıklarını belirten Onbaşlı, modellerinin hem çevre için enerji tasarrufu sağladığını, hem de maliyetini birkaç sene içerisinde yapılan tasarruf sayesinde karşılayabildiğini söyledi. 

Defne Gürel de projelerini anlatırken, ABD'deki alışveriş merkezlerinin mağazalarının tüm eskimiş ısıtma-soğutma ünitelerini değiştirmelerini istemediklerini, bunun gerçekçi ve karlı bir karar olmayacağını belirterek, "Dolayısıyla, geliştirdiğimiz ve Beyaz Saray'da Enerji Bakanlığından yetkililere ek olarak, birçok şirketin yönetim kurulu üyelerine sunduğumuz model, iklim, ünite modeli, insulasyon, mağaza trafiği ve benzeri daha çokça etkeni tartarak mağazalar için bir öneri takvimi çıkarıyordu. Ayrıca, bu değişikliklerle beraber, yaptıkları enerji tasarrufları sayesinde mağazaların 5 seneden daha kısa bir zamanda kara geçebileceklerini de kanıtladık" dedi.

Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Aralık 2013 12:44

Gösterim: 1778

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerince toplanan 5 bin hikaye kitabı, köy okullarına dağıtıldı.

Bartın Valisi Ali Çınar, merkez ilçedeki Gözpınar İlkokulu’nda düzenlenen kitap dağıtım töreninde yaptığı konuşmada, üniversite öğrencilerince hayata geçirilen "Okumak geleceğimizdir" konulu faaliyetin önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin cumhuriyetin 100'üncü yılı olan 2023'te dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girme hedefi bulunduğunu, bunun da ancak eğitimle başarılabileceğini ifade eden Çınar, şöyle konuştu:

"Ancak bunu da övündüğümüz gençlerimizi daha nitelikli geliştirerek başarabiliriz. Bunun yolu da çocuklarımızı en iyi şekilde bilgili ve donanımlı hayata hazırlamaktır. Çağımız da kitaplara ve kütüphanelere elektronik iletişim araçlarıyla ulaşmak mümkün ama biz çocuklarımızın kitaba dokunarak, bizzat kitapların içinde kendilerini hissederek okumasını daha önemli buluyoruz. Sevgili öğrenciler, öğretmenlerin dediklerini yapın ama eğitim sadece okullarda da olmuyor. Eğitim öncelikle evde başlıyor. Eğitim, büyüklerimizin bizlere verdiği ilk eğitimdir. Sizlere bu meslek sahibi genç kardeşlerimiz, sevgili öğrencilerimizin fedakarlığıyla topladıkları kitapları takdim ediyoruz. Siz bu kitapları okuyacaksınız ve okuduğunuzu velilerinizle paylaşacaksınız. Sadece okumak yetmez, biz okuyacağız, öğreneceğiz ve hayatımızda uygulayacağız. Bilgilerimiz hayatımıza olumlu yön verecek. Eğitim, bilginin insanda olumlu davranış değişikliğine yol açmasıdır."

Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kaplan

Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan ise en üst düzeydeki öğretim kurumunu henüz işin başlangıç basamaklarında olan ilkokulun bir araya geldiğini belirtti.

Protokol üyelerine baktıklarında Türkiye'nin geldiği noktayı tahmin etmenin kolay olduğunu anlatan Kaplan, şunları kaydetti:

"Çocukluğumuzda vali ya da kaymakamı görmezdik. O günlerde gördüğümüz bir tek jandarma olurdu fakat bugün burada valimiz, komutanımız, emniyet müdürümüz, müftümüz, belediye başkan yardımcımız gibi en üst kademedeki yöneticilerimizle beraberiz. Bu, bize ekonomik ve sosyal anlamda gelişmişlik düzeyimizin geldiği noktayı göstermesi bakımından memnuniyet veriyor. Eğitim fakültesi öğrencilerimizin kendilerini kitap gibi bir konuya adamış ve bu faaliyeti yürütmüş olmaları benim için sevinç kaynağı olmuştur. Bu bağlamdaki faaliyetlerimiz bundan sonra da devam edecek. Sosyal projeler bağlamında üniversitemizle şehri buluşturmanın karşılığı görüyoruz. Sanayileşme, ekonomik verilerin iyileştirilmesi konusunda üniversitemizin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da faaliyetleri devam edecektir. Bu kampanya dolayısıyla eğitim fakültemize ve öğrencilerimize teşekkür ediyorum."

Konuşmaların ardından İl Emniyet Müdürü Mehmet Altınok, Jandarma Alay Komutanı Albay Allattin Karsavuran, İl Müftüsü Mahmut Gündüz ile üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerin katıldığı törende protokol tarafından ilkokul öğrencilerine hikaye kitapları dağıtıldı.

> Üniversite öğrencilerinden köy okullarına 5 bin kitap

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerince toplanan 5 bin hikaye kitabı, köy okullarına dağıtıldı.

Bartın Valisi Ali Çınar, merkez ilçedeki Gözpınar İlkokulu’nda düzenlenen kitap dağıtım töreninde yaptığı konuşmada, üniversite öğrencilerince hayata geçirilen "Okumak geleceğimizdir" konulu faaliyetin önemli bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin cumhuriyetin 100'üncü yılı olan 2023'te dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girme hedefi bulunduğunu, bunun da ancak eğitimle başarılabileceğini ifade eden Çınar, şöyle konuştu:

"Ancak bunu da övündüğümüz gençlerimizi daha nitelikli geliştirerek başarabiliriz. Bunun yolu da çocuklarımızı en iyi şekilde bilgili ve donanımlı hayata hazırlamaktır. Çağımız da kitaplara ve kütüphanelere elektronik iletişim araçlarıyla ulaşmak mümkün ama biz çocuklarımızın kitaba dokunarak, bizzat kitapların içinde kendilerini hissederek okumasını daha önemli buluyoruz. Sevgili öğrenciler, öğretmenlerin dediklerini yapın ama eğitim sadece okullarda da olmuyor. Eğitim öncelikle evde başlıyor. Eğitim, büyüklerimizin bizlere verdiği ilk eğitimdir. Sizlere bu meslek sahibi genç kardeşlerimiz, sevgili öğrencilerimizin fedakarlığıyla topladıkları kitapları takdim ediyoruz. Siz bu kitapları okuyacaksınız ve okuduğunuzu velilerinizle paylaşacaksınız. Sadece okumak yetmez, biz okuyacağız, öğreneceğiz ve hayatımızda uygulayacağız. Bilgilerimiz hayatımıza olumlu yön verecek. Eğitim, bilginin insanda olumlu davranış değişikliğine yol açmasıdır."

Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kaplan

Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Kaplan ise en üst düzeydeki öğretim kurumunu henüz işin başlangıç basamaklarında olan ilkokulun bir araya geldiğini belirtti.

Protokol üyelerine baktıklarında Türkiye'nin geldiği noktayı tahmin etmenin kolay olduğunu anlatan Kaplan, şunları kaydetti:

"Çocukluğumuzda vali ya da kaymakamı görmezdik. O günlerde gördüğümüz bir tek jandarma olurdu fakat bugün burada valimiz, komutanımız, emniyet müdürümüz, müftümüz, belediye başkan yardımcımız gibi en üst kademedeki yöneticilerimizle beraberiz. Bu, bize ekonomik ve sosyal anlamda gelişmişlik düzeyimizin geldiği noktayı göstermesi bakımından memnuniyet veriyor. Eğitim fakültesi öğrencilerimizin kendilerini kitap gibi bir konuya adamış ve bu faaliyeti yürütmüş olmaları benim için sevinç kaynağı olmuştur. Bu bağlamdaki faaliyetlerimiz bundan sonra da devam edecek. Sosyal projeler bağlamında üniversitemizle şehri buluşturmanın karşılığı görüyoruz. Sanayileşme, ekonomik verilerin iyileştirilmesi konusunda üniversitemizin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da faaliyetleri devam edecektir. Bu kampanya dolayısıyla eğitim fakültemize ve öğrencilerimize teşekkür ediyorum."

Konuşmaların ardından İl Emniyet Müdürü Mehmet Altınok, Jandarma Alay Komutanı Albay Allattin Karsavuran, İl Müftüsü Mahmut Gündüz ile üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerin katıldığı törende protokol tarafından ilkokul öğrencilerine hikaye kitapları dağıtıldı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 25 Aralık 2013 08:38

Gösterim: 2285

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Van'da tanıştığı, kentteki yerel bir gazetede yazarlık yapan 7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür Can’a kutlama ve destek mektubu gönderdi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Van'da 26 Ekim'de gerçekleştirilen toplu açılış sırasında tanıştığı, kentteki yerel bir gazetede yazarlık yapan 7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür Can'a kutlama ve destek mektubu gönderdi.

İlknur Ilıcalı İlköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür Can, Van ziyaretinde tanıştığı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya, kentteki yerel bir gazetede yazarlık yaptığını anlattı. Bakan Avcı'nın, gazetedeki yazılarını görmek istediği Can,  daha önce kaleme aldığı ve ileri günlerde yayınlayacağı yazılarını bir mektupla Avcı'ya gönderdi.

Bakan Avcı da köşe yazılarını ve mektubunu okuduğu minik öğrenciye cevap mektubu gönderdi. 

AA muhabirine, Milli Eğitim Bakanı Avcı'yla tanışma ve mektuplaşma sürecini anlatan Zeynep Özgür Can, Bakan Avcı'nın kendisine karşı gösterdiği ilgiden büyük mutluluk duyduğunu belirtti.

Avcı'ya ilgisinden dolayı teşekkür eden ve kendisine kitap önerilerinde bulunduğunu anlatan Can, daha iyi ve güzel yazılar kaleme almak için hem Bakan Avcı'nın hem de öğretmenlerinin tavsiyelerini dinlediğini ifade etti.

Bakan Avcı, mektubunu Paris'ten gönderdi

Can, Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili bir yazı kaleme aldığını ve bu yazısında öğrencilere yardımcı olduğunu tasavvur edebildiği bir bakan profilini göz önünde bulundurduğunu bildirerek, şunları kaydetti:

"Ben Sayın Nabi Avcı'nın yazılarıma ve mektubuma cevap vereceğini düşünmüyordum. Ama tüm yoğunluğuna rağmen bana mektup yolladı ve bu beni çok mutlu etti. Diğer öğrenci arkadaşlarımız da yazılarını yazıp gönderebilirler. Kesinlikle Sayın Nabi Avcı bunlarla çok ilgileniyor. Çok yoğun olmasına rağmen bana yazdığı mektubu da  Paris'te UNESCO'nun düzenlediği konferansta, o yoğunluğun içerisinde  göndermiş. Bunları yapması çok onur verici ve gururlandırıcı.  Arkadaşlarım bana 'Zeynep yazılarında ne kullanıyorsun?, ne okuyorsun?, nasıl yazıyorsun?'  diye sorrmaya başladılar. Bu tabii ki çok hoşuma gidiyor. Benim gibi birçok arkadaşım var yazı yazmak isteyen. Onlara yazmalarını kesinlikle tavsiye ediyorum. Hani bazı insanlar var konuşarak kendilerini iyi ifade ederler, bazı insanlar da var yazarak kendilerini ifade ederler. Ben de bunları yapmaya çalışıyorum. Eksik yönlerim olsa da bunları İnşallah telafi etmeye çalışıyorum."

Avcı'nın gönderdiği mektup

7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür CanMilli Eğitim Bakanı Avcı'nın mektubu şöyle: 

"Sevgili Zeynep, gönderdiğin yazıları da Vansesi'ndeki "Yalnızız Çünkü..." başlıklı yazını da okudum. Önce seni tebrik ederim. Birincisi, düşüncelerini çok düzgün ve yalın bir anlatımla dile getirdiğin için.. İkincisi, konu  seçimindeki genişlik ve çeşitlilik için... Üçüncüsü (bir-iki yerde, dahi anlamına gelen "de" ve "da"ları ayrı yazmayı unutmakla birlikte) yazım kurallarına özen gösterdiğin için... İnşallah bol bol okuyarak, bol bol yazarak bu yeteneğini daha da geliştireceksin. Vansesi gazetesini de, senin gibi genç bir yazar adayının yeteneğini görüp yer verdiği ve sana bir köşe tahsis ettiği için ayrıca kutluyorum. Tabii aileni ve öğretmenlerini de kutluyorum. Bu arada küçük bir uyarıda da bulunmak istiyorum: Bazı genç yazar adayları, özellikle yazıları veya şiirleri yayınlanmaya başladıktan sonra, okumaya daha az vakit ayırmaya başlarlar. Sen sakın bu tuzağa düşme...  Okumaya her zamankinden daha fazla vakit ayır. Derslerini de ihmal etmeden, mesela Sezai Karakoç'un denemelerini ve şiirlerini, Sait Faik'in ve Mustafa Kutlu'nun hikâyelerini okumanı özellikle tavsiye ederim. Daha sonra okuyacağın Salâh Birsel'in denemeleri de özellikle kelime dağarcığının zenginleşmesine çok katkıda bulunacaktır.

Ben şimdi Paris'te UNESCO Konferansı'nda olduğum için, gece kaldığımız otele dönünce sana bu mektubu yazabiliyorum. Türkiye'de, özellikle de Ankara'da o kadar yoğun çalışıyoruz ki böyle mektup yazmaya bile fırsat bulamayabiliyoruz. Onun için cevabım gecikti diye üzülmeni istemem. 

(Hazır yeri gelmişken: Bak mesela yukarıdaki "Türkiye'de, özellikle de Ankara'da o kadar yoğun çalışıyoruz ki, böyle mektup yazmaya bile fırsat bulamayabiliyoruz." cümlesinde geçen birinci "de"yi bitişik, yani  "Türkiye'de" diye yazdım, çünkü bu "de" YER belirtiyor. "Ankara'da"  derken de öyle... 

Ama mesela  "Ankara da, Paris de, Roma da kalabalık başkentler arasındadır"  derken, "de" ve "da"ları ayrı yazıyoruz. Zaten sen de bu kuralı yazılarında genellikle doğru uygulamışsın. İşte öğretmenler de böyledir: Her fırsatta illa bir şey öğretmeden duramazlar...)

Sana, ailene, öğretmenlerine, arkadaşlarına çok selam ediyor, gözlerinden öpüyorum."

> Milli Eğitim Bakanı Avcı'dan 7. sınıf öğrencisine mektup

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Van'da tanıştığı, kentteki yerel bir gazetede yazarlık yapan 7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür Can’a kutlama ve destek mektubu gönderdi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Van'da 26 Ekim'de gerçekleştirilen toplu açılış sırasında tanıştığı, kentteki yerel bir gazetede yazarlık yapan 7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür Can'a kutlama ve destek mektubu gönderdi.

İlknur Ilıcalı İlköğretim Okulu 7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür Can, Van ziyaretinde tanıştığı Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'ya, kentteki yerel bir gazetede yazarlık yaptığını anlattı. Bakan Avcı'nın, gazetedeki yazılarını görmek istediği Can,  daha önce kaleme aldığı ve ileri günlerde yayınlayacağı yazılarını bir mektupla Avcı'ya gönderdi.

Bakan Avcı da köşe yazılarını ve mektubunu okuduğu minik öğrenciye cevap mektubu gönderdi. 

AA muhabirine, Milli Eğitim Bakanı Avcı'yla tanışma ve mektuplaşma sürecini anlatan Zeynep Özgür Can, Bakan Avcı'nın kendisine karşı gösterdiği ilgiden büyük mutluluk duyduğunu belirtti.

Avcı'ya ilgisinden dolayı teşekkür eden ve kendisine kitap önerilerinde bulunduğunu anlatan Can, daha iyi ve güzel yazılar kaleme almak için hem Bakan Avcı'nın hem de öğretmenlerinin tavsiyelerini dinlediğini ifade etti.

Bakan Avcı, mektubunu Paris'ten gönderdi

Can, Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili bir yazı kaleme aldığını ve bu yazısında öğrencilere yardımcı olduğunu tasavvur edebildiği bir bakan profilini göz önünde bulundurduğunu bildirerek, şunları kaydetti:

"Ben Sayın Nabi Avcı'nın yazılarıma ve mektubuma cevap vereceğini düşünmüyordum. Ama tüm yoğunluğuna rağmen bana mektup yolladı ve bu beni çok mutlu etti. Diğer öğrenci arkadaşlarımız da yazılarını yazıp gönderebilirler. Kesinlikle Sayın Nabi Avcı bunlarla çok ilgileniyor. Çok yoğun olmasına rağmen bana yazdığı mektubu da  Paris'te UNESCO'nun düzenlediği konferansta, o yoğunluğun içerisinde  göndermiş. Bunları yapması çok onur verici ve gururlandırıcı.  Arkadaşlarım bana 'Zeynep yazılarında ne kullanıyorsun?, ne okuyorsun?, nasıl yazıyorsun?'  diye sorrmaya başladılar. Bu tabii ki çok hoşuma gidiyor. Benim gibi birçok arkadaşım var yazı yazmak isteyen. Onlara yazmalarını kesinlikle tavsiye ediyorum. Hani bazı insanlar var konuşarak kendilerini iyi ifade ederler, bazı insanlar da var yazarak kendilerini ifade ederler. Ben de bunları yapmaya çalışıyorum. Eksik yönlerim olsa da bunları İnşallah telafi etmeye çalışıyorum."

Avcı'nın gönderdiği mektup

7. sınıf öğrencisi Zeynep Özgür CanMilli Eğitim Bakanı Avcı'nın mektubu şöyle: 

"Sevgili Zeynep, gönderdiğin yazıları da Vansesi'ndeki "Yalnızız Çünkü..." başlıklı yazını da okudum. Önce seni tebrik ederim. Birincisi, düşüncelerini çok düzgün ve yalın bir anlatımla dile getirdiğin için.. İkincisi, konu  seçimindeki genişlik ve çeşitlilik için... Üçüncüsü (bir-iki yerde, dahi anlamına gelen "de" ve "da"ları ayrı yazmayı unutmakla birlikte) yazım kurallarına özen gösterdiğin için... İnşallah bol bol okuyarak, bol bol yazarak bu yeteneğini daha da geliştireceksin. Vansesi gazetesini de, senin gibi genç bir yazar adayının yeteneğini görüp yer verdiği ve sana bir köşe tahsis ettiği için ayrıca kutluyorum. Tabii aileni ve öğretmenlerini de kutluyorum. Bu arada küçük bir uyarıda da bulunmak istiyorum: Bazı genç yazar adayları, özellikle yazıları veya şiirleri yayınlanmaya başladıktan sonra, okumaya daha az vakit ayırmaya başlarlar. Sen sakın bu tuzağa düşme...  Okumaya her zamankinden daha fazla vakit ayır. Derslerini de ihmal etmeden, mesela Sezai Karakoç'un denemelerini ve şiirlerini, Sait Faik'in ve Mustafa Kutlu'nun hikâyelerini okumanı özellikle tavsiye ederim. Daha sonra okuyacağın Salâh Birsel'in denemeleri de özellikle kelime dağarcığının zenginleşmesine çok katkıda bulunacaktır.

Ben şimdi Paris'te UNESCO Konferansı'nda olduğum için, gece kaldığımız otele dönünce sana bu mektubu yazabiliyorum. Türkiye'de, özellikle de Ankara'da o kadar yoğun çalışıyoruz ki böyle mektup yazmaya bile fırsat bulamayabiliyoruz. Onun için cevabım gecikti diye üzülmeni istemem. 

(Hazır yeri gelmişken: Bak mesela yukarıdaki "Türkiye'de, özellikle de Ankara'da o kadar yoğun çalışıyoruz ki, böyle mektup yazmaya bile fırsat bulamayabiliyoruz." cümlesinde geçen birinci "de"yi bitişik, yani  "Türkiye'de" diye yazdım, çünkü bu "de" YER belirtiyor. "Ankara'da"  derken de öyle... 

Ama mesela  "Ankara da, Paris de, Roma da kalabalık başkentler arasındadır"  derken, "de" ve "da"ları ayrı yazıyoruz. Zaten sen de bu kuralı yazılarında genellikle doğru uygulamışsın. İşte öğretmenler de böyledir: Her fırsatta illa bir şey öğretmeden duramazlar...)

Sana, ailene, öğretmenlerine, arkadaşlarına çok selam ediyor, gözlerinden öpüyorum."

Son Güncelleme: Perşembe, 05 Aralık 2013 12:34

Gösterim: 3140


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.