Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

ozelokullarlogo
1951 yılından bu yana hizmet vermekte olan Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği, okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim seviyesinde öğrencilere eğitim-öğretim hizmeti sunan kurumların temsilcilerinden oluşmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Bu nedenle Derneğimiz tarihi boyunca politik konulardan ve söylemlerden uzak kalmaya özen göstermiştir. Bugün de Dernek olarak kamuoyunda 4+4+4 diye bilinen kanun teklifi üzerinde yapılan politik tartışmalar yerine konunun sadece eğitim-öğretim yönü ile ilgilenmekteyiz.

Ülkemizin geleceğine yön verecek en önemli konu çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimidir. Böylesine önemli bir konuda yapılacak köklü değişikliklerin çok uzun yıllar kalıcı olması yönünde planlama yapılmalı ve toplumun tüm kesimlerinin katılımı sağlanmalıdır.

Kanun teklifi üzerinde Mecliste yapılan çalışmalar sırasında değişiklikler olmakta, Parti Temsilcileri, Komisyon Üyeleri ve Bakanlık yetkilileri farklı açıklamalar yapmaktadır.

Tüm bu gelişmelere ve muhtemel değişikliklere rağmen Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği’nin kanun teklifi ile ilgili görüş ve önerileri şu şekildedir;

1. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması zaman içinde ülkemizdeki insanların ortalama okuma sürelerinin uzamasına ve ülkemizin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine neden olacaktır.
2. Eğitim sisteminin 4+4+4 şeklinde kesintili olması ve bu sistemin pedagojik yönü Milli Eğitim Şûr’asında görüşülmüş ve önerilmiştir. Ancak, eğitim sistemi hangi kesintiler ile uygulanırsa uygulansın 1’inci sınıftan, 12’inci sınıfın sonuna kadar program bütünlüğü sağlanmalı, müfredat ve geçişler iyi planlanmalıdır.
3. Türkiye OECD ülkeleri içinde, okulları arasında en büyük kalite farkına sahip ülkedir. Yeni sistemde kurumlarımız arasındaki kalite farkı asgari düzeye indirilirken eğitim kalitesinin artırılması ve çocuklarımız arasında fırsat eşitliğinin sağlanması için her türlü tedbir alınmalıdır.
4. Kız çocuklarının okula gitme oranının artırılması yönünde bugüne kadar elde edilen başarılar artırılarak sürdürülmelidir.
5. İlköğretimin ilk 4 yılı ile ikinci 4 yılı için daha önce 8 yıllık ilköğretim için hazırlanan yapılandırmacı programın bütünlüğünün korunması ve bu programın yeni kesintili sisteme uyarlanması yararlı olacaktır. Çocukların bu yaş dönemi için temel eğitimlerine ve kişisel gelişimlerine ağırlık verilmelidir.
6. İkinci 4 yılda mesleki eğitime başlamak yerine, öğrencilere meslekler tanıtılmalı ve çocukların mesleklere yatkınlıkları tespit edilmelidir. Mesleki eğitime orta öğretimin 10 veya 11’inci sınıflarında başlanılmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir.
7. Mesleki eğitimin önünü tıkayan katsayı ve benzeri her türlü uygulamaya son verilmelidir. Çocukların ve gençlerin öğrenim hayatları boyunca kademeler ve meslekler arası yatay veya dikey her türlü hareketine olanak sağlanmalıdır.
8. İlköğretim 1’inci sınıfa başlama yaşında değişiklik yapılmamalıdır (72 ay). Geçmiş tecrübeler, 60 aylık ilköğretim başlangıç eşiğinin ülkemiz çocuklarına pek uygun olmadığını göstermektedir.
9. Ülkemizde, okul öncesi eğitimde % 70’lere varan okullaşma oranı ile çok büyük yol kat edilmiştir. Bu oran 60-72 aylık çocuklar için %100’lere çekilmeli ve okul öncesi hazırlık dönemi zorunlu eğitim kapsamına alınarak sistem 1+4+4+4 şeklinde yapılandırılmalıdır.
10. Türkiye’nin en büyük gücü genç nüfusudur. Bu gücün ülkemizi dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi arasına sokabilmesi ancak kaliteli yabancı dil kullanımı ile mümkün olabilir. Bu nedenle isteyen okullara ikinci dörtten önce, isteyen okullara da üçüncü dörtten önce yabancı dil eğitimi ile birlikte temel eğitimin de sürdürülebileceği yabancı dil hazırlık sınıfları açma izinleri verilmelidir.
11. Kademeler arası geçişlerde uygulanacak sistemler çok iyi planlanmalı ve geçiş sistemlerinin eğitimin kalitesini bozması engellenmelidir.
12. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması durumunda geçmişte yaşanan öğretmen ve derslik açıklarının yaşanmaması için acil tedbir alınmalıdır.
13. Konuya özel okullar açısından bakıldığında, ciddi değişiklikler içeren kanun teklifi özel okullarımızın kayıt ve öğretmen alımı dönemine rastladığından, okullarımız geleceğe yönelik plan yapmakta zorlanmaktadır. 60 aylık çocukların ilköğretim 1’inci sınıfa başlaması durumunda ise pek çok bağımsız özel okul öncesi eğitim kurumu kapanabilir ve pek çok okul öncesi eğitimi öğretmeni işsiz kalabilir.
 

> 13 MADDEDE ÖZEL OKULLARIN 4+4+4 DEĞERLENDİRMESİ

ozelokullarlogo
1951 yılından bu yana hizmet vermekte olan Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği, okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim seviyesinde öğrencilere eğitim-öğretim hizmeti sunan kurumların temsilcilerinden oluşmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Bu nedenle Derneğimiz tarihi boyunca politik konulardan ve söylemlerden uzak kalmaya özen göstermiştir. Bugün de Dernek olarak kamuoyunda 4+4+4 diye bilinen kanun teklifi üzerinde yapılan politik tartışmalar yerine konunun sadece eğitim-öğretim yönü ile ilgilenmekteyiz.

Ülkemizin geleceğine yön verecek en önemli konu çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimidir. Böylesine önemli bir konuda yapılacak köklü değişikliklerin çok uzun yıllar kalıcı olması yönünde planlama yapılmalı ve toplumun tüm kesimlerinin katılımı sağlanmalıdır.

Kanun teklifi üzerinde Mecliste yapılan çalışmalar sırasında değişiklikler olmakta, Parti Temsilcileri, Komisyon Üyeleri ve Bakanlık yetkilileri farklı açıklamalar yapmaktadır.

Tüm bu gelişmelere ve muhtemel değişikliklere rağmen Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği’nin kanun teklifi ile ilgili görüş ve önerileri şu şekildedir;

1. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması zaman içinde ülkemizdeki insanların ortalama okuma sürelerinin uzamasına ve ülkemizin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine neden olacaktır.
2. Eğitim sisteminin 4+4+4 şeklinde kesintili olması ve bu sistemin pedagojik yönü Milli Eğitim Şûr’asında görüşülmüş ve önerilmiştir. Ancak, eğitim sistemi hangi kesintiler ile uygulanırsa uygulansın 1’inci sınıftan, 12’inci sınıfın sonuna kadar program bütünlüğü sağlanmalı, müfredat ve geçişler iyi planlanmalıdır.
3. Türkiye OECD ülkeleri içinde, okulları arasında en büyük kalite farkına sahip ülkedir. Yeni sistemde kurumlarımız arasındaki kalite farkı asgari düzeye indirilirken eğitim kalitesinin artırılması ve çocuklarımız arasında fırsat eşitliğinin sağlanması için her türlü tedbir alınmalıdır.
4. Kız çocuklarının okula gitme oranının artırılması yönünde bugüne kadar elde edilen başarılar artırılarak sürdürülmelidir.
5. İlköğretimin ilk 4 yılı ile ikinci 4 yılı için daha önce 8 yıllık ilköğretim için hazırlanan yapılandırmacı programın bütünlüğünün korunması ve bu programın yeni kesintili sisteme uyarlanması yararlı olacaktır. Çocukların bu yaş dönemi için temel eğitimlerine ve kişisel gelişimlerine ağırlık verilmelidir.
6. İkinci 4 yılda mesleki eğitime başlamak yerine, öğrencilere meslekler tanıtılmalı ve çocukların mesleklere yatkınlıkları tespit edilmelidir. Mesleki eğitime orta öğretimin 10 veya 11’inci sınıflarında başlanılmasının daha uygun olacağı düşünülmektedir.
7. Mesleki eğitimin önünü tıkayan katsayı ve benzeri her türlü uygulamaya son verilmelidir. Çocukların ve gençlerin öğrenim hayatları boyunca kademeler ve meslekler arası yatay veya dikey her türlü hareketine olanak sağlanmalıdır.
8. İlköğretim 1’inci sınıfa başlama yaşında değişiklik yapılmamalıdır (72 ay). Geçmiş tecrübeler, 60 aylık ilköğretim başlangıç eşiğinin ülkemiz çocuklarına pek uygun olmadığını göstermektedir.
9. Ülkemizde, okul öncesi eğitimde % 70’lere varan okullaşma oranı ile çok büyük yol kat edilmiştir. Bu oran 60-72 aylık çocuklar için %100’lere çekilmeli ve okul öncesi hazırlık dönemi zorunlu eğitim kapsamına alınarak sistem 1+4+4+4 şeklinde yapılandırılmalıdır.
10. Türkiye’nin en büyük gücü genç nüfusudur. Bu gücün ülkemizi dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi arasına sokabilmesi ancak kaliteli yabancı dil kullanımı ile mümkün olabilir. Bu nedenle isteyen okullara ikinci dörtten önce, isteyen okullara da üçüncü dörtten önce yabancı dil eğitimi ile birlikte temel eğitimin de sürdürülebileceği yabancı dil hazırlık sınıfları açma izinleri verilmelidir.
11. Kademeler arası geçişlerde uygulanacak sistemler çok iyi planlanmalı ve geçiş sistemlerinin eğitimin kalitesini bozması engellenmelidir.
12. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması durumunda geçmişte yaşanan öğretmen ve derslik açıklarının yaşanmaması için acil tedbir alınmalıdır.
13. Konuya özel okullar açısından bakıldığında, ciddi değişiklikler içeren kanun teklifi özel okullarımızın kayıt ve öğretmen alımı dönemine rastladığından, okullarımız geleceğe yönelik plan yapmakta zorlanmaktadır. 60 aylık çocukların ilköğretim 1’inci sınıfa başlaması durumunda ise pek çok bağımsız özel okul öncesi eğitim kurumu kapanabilir ve pek çok okul öncesi eğitimi öğretmeni işsiz kalabilir.
 

Son Güncelleme: Cuma, 23 Mart 2012 14:09

Gösterim: 2904

Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) 2011 yılı Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yükseköğretim Sınavı'nın (LYS) şampiyon okullarını açıkladı.

sampiyonlarYapılan sıralamaya göre, en başarılı eğitim kurumları arasında başı özel okullar ile fen liseleri çekti. YGS ve LYS'deki 23 alan ve puan türünden 21'inde özel ve fen liseleri birinci oldu.
ÖSYM, geçtiğimiz yılki YGS ve LYS sınavlarında okulların başarı grafiğini çıkardı. Listede, Türkiye genelindeki 7 bin 884 okul, bütün puan türlerinde ayrıntılı olarak sıralanıyor. Okulların YGS ve LYS'de çıkardığı net sayısı ile üniversiteyi kazanan oranına göre yapılan sıralamaya göre, 23 alanın 21'inde özel ve fen liseleri birinci çıktı. Trabzon Özel Gülbahar Hatun Fen Lisesi YGS'de 4 dalda ve LYS'de 1 dalda olmak üzere birinci olarak büyük başarı gösterdi. Üniversiteye girişte ikinci basamak olan LYS'ye Denizli Özel Servergazi Fen Lisesi damgasını vurdu. Açıklanan net ve puan sıralamalarına göre Özel Servergazi Fen Lisesi LYS'de 4 puan türünde de birinci olarak önemli bir başarı yakaladı. Konya Büyükkoyuncu Fen Lisesi de YGS'de 3, LYS'de 1 birincilik elde etti.
Birincilikler, Trabzon, Konya ve Denizli'ye giderken bu illeri İstanbul ve Ankara takip etti. İki dalda birincilik elde eden okullar ise İstanbul Özel Çağ Fatih Fen Lisesi, Ankara Fen Lisesi ve İstanbul Özel Bahçeşehir Fen ve Teknik Lisesi oldu. Denizli Erbakır Fen Lisesi, Çanakkale Fen Lisesi, Bursa A.H. Gökbayrak Anadolu Öğretmen Lisesi, Samsun İbrahim Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi de birer dalda birincilik elde ederek Türkiye'nin en başarılı okullarından oldular. Öte yandan 23 daldaki birinciliklerden sadece ikisini fen liselerinin dışındaki okullar elde ederken 21'i fen liselerinden çıktı. Fen liseleri dışında birincilik elde eden iki okuldan biri olan Bursa A.H. Gökbayrak Anadolu Öğretmen Lisesi, aynı zamanda Anadolu Öğretmen Lisesi arasından listeye giren tek okul oldu. Aynı şekilde Samsun İ.Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi de hem fen liseleri dışında listeye giren iki okuldan biri oldu hem de sosyal bilimler liseleri arasında şampiyonlar listesine giren tek okul olma başarısını gösterdi.
YGS ve LYS'deki 23 puan türüne göre yapılan sıralama, 2011 yılındaki sınavlarda gösterilen başarı esas alınarak hazırlandı. Kurum tarafından okul bazlı yapılan ayrıntılı çalışma bu yıl, 15 Mart'ta ilan edildi. ÖSYM, Türkiye genelindeki tüm okulların üniversiteye giriş sınavları olan YGS ve LYS sonuçlarını her yıl kamuoyuna duyuruyor. (Zaman)

tablo

> ÖSYM Türkiye'nin en başarılı liselerini açıkladı

Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) 2011 yılı Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yükseköğretim Sınavı'nın (LYS) şampiyon okullarını açıkladı.

sampiyonlarYapılan sıralamaya göre, en başarılı eğitim kurumları arasında başı özel okullar ile fen liseleri çekti. YGS ve LYS'deki 23 alan ve puan türünden 21'inde özel ve fen liseleri birinci oldu.
ÖSYM, geçtiğimiz yılki YGS ve LYS sınavlarında okulların başarı grafiğini çıkardı. Listede, Türkiye genelindeki 7 bin 884 okul, bütün puan türlerinde ayrıntılı olarak sıralanıyor. Okulların YGS ve LYS'de çıkardığı net sayısı ile üniversiteyi kazanan oranına göre yapılan sıralamaya göre, 23 alanın 21'inde özel ve fen liseleri birinci çıktı. Trabzon Özel Gülbahar Hatun Fen Lisesi YGS'de 4 dalda ve LYS'de 1 dalda olmak üzere birinci olarak büyük başarı gösterdi. Üniversiteye girişte ikinci basamak olan LYS'ye Denizli Özel Servergazi Fen Lisesi damgasını vurdu. Açıklanan net ve puan sıralamalarına göre Özel Servergazi Fen Lisesi LYS'de 4 puan türünde de birinci olarak önemli bir başarı yakaladı. Konya Büyükkoyuncu Fen Lisesi de YGS'de 3, LYS'de 1 birincilik elde etti.
Birincilikler, Trabzon, Konya ve Denizli'ye giderken bu illeri İstanbul ve Ankara takip etti. İki dalda birincilik elde eden okullar ise İstanbul Özel Çağ Fatih Fen Lisesi, Ankara Fen Lisesi ve İstanbul Özel Bahçeşehir Fen ve Teknik Lisesi oldu. Denizli Erbakır Fen Lisesi, Çanakkale Fen Lisesi, Bursa A.H. Gökbayrak Anadolu Öğretmen Lisesi, Samsun İbrahim Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi de birer dalda birincilik elde ederek Türkiye'nin en başarılı okullarından oldular. Öte yandan 23 daldaki birinciliklerden sadece ikisini fen liselerinin dışındaki okullar elde ederken 21'i fen liselerinden çıktı. Fen liseleri dışında birincilik elde eden iki okuldan biri olan Bursa A.H. Gökbayrak Anadolu Öğretmen Lisesi, aynı zamanda Anadolu Öğretmen Lisesi arasından listeye giren tek okul oldu. Aynı şekilde Samsun İ.Tanrıverdi Sosyal Bilimler Lisesi de hem fen liseleri dışında listeye giren iki okuldan biri oldu hem de sosyal bilimler liseleri arasında şampiyonlar listesine giren tek okul olma başarısını gösterdi.
YGS ve LYS'deki 23 puan türüne göre yapılan sıralama, 2011 yılındaki sınavlarda gösterilen başarı esas alınarak hazırlandı. Kurum tarafından okul bazlı yapılan ayrıntılı çalışma bu yıl, 15 Mart'ta ilan edildi. ÖSYM, Türkiye genelindeki tüm okulların üniversiteye giriş sınavları olan YGS ve LYS sonuçlarını her yıl kamuoyuna duyuruyor. (Zaman)

tablo

Son Güncelleme: Perşembe, 22 Mart 2012 09:33

Gösterim: 2621

Bilfen Okulları ‘Öğrenme Stilleri Sempozyumu’nda konuşan Uluslararası Öğrenme Stilleri Ağı Yöneticileri Dr. Louis Favre ve Susan Rundle ise dünyada öğrenme stilleri modelini uygulayan okulların başarılarını her yıl arttırdıklarına dikkat çektiler.

susan rundle_louis favreBilfen Okulları’nın Öğrenme Stilleri Modelini dünyaya bir vitrin olarak sunmak için ideal bir örnek olduğunu söyleyen Susan Rundle “Bilfen öğrenme stilleri modeline uygun tasarlanan eğitim ortamı sayesinde öğrenciler şanslı kitleyi oluşturuyor. Mesela Filipinler’de 80 öğrenciye 1 öğretmen düşüyor. Sınıfta mobilya olmadığı için öğrenciler yerde oturuyor. Ama ortam nasıl olursa olsun, eldeki imkanları doğru kullanarak öğrenme stilleri uygulandığında başarıya ulaşabiliyor. Biz Filipinler’de iki sınıfı boşaltıp öğrencilerin isteklerine göre boyadık, perdeler diktirip, halılar serdik. Onların tercihlerine göre ışık ayarlaması, oturma düzeni gerçekleştirdik. Çocuklara yeni sınıflarında eğitim almaya başladıktan sonra ne gibi farklılıklar olduğunu, en çok eski sınıfları mı yoksa yeni sınıflarını mı sevdiklerini sorduk. Öğrencilerden biri, ‘öğretmenimiz artık daha mutlu dedi’. Diğerlerinden öğretmenimiz artık daha esnek, eskiden yapmadığımız şeyleri yapmamıza izin veriyor gibi yanıtlar geldi. Sonuçta orada sadece sınıf değil öğretmen ve öğretme biçimi de değişti. Filipinler bu modelle başarıyı yakaladı” dedi.  Her yaşın bir biyolojik saati olduğuna ve öğrenmenin bu saate göre yapılması gerektiğine dikkat çeken Dr. Rundle “Lise öğrencisini sabah 7’de okula göndermemeliyiz. Çünkü o yaşın vücut saati 10’dan önce pek çalışmaz. Buna dikkat etmek gerekir” uyarısında bulundu.
Son dönemde teknolojiden faydalanarak verilen eğitimin öğrenciler üzerindeki etkisinin araştırıldığını belirten Dr. Louis Favre “Akıllı tahta kullanımının, teknolojiden faydalanarak verilen eğitimin öğrencilere ne gibi faydalar sağladığı araştırıldı. Bunun sonuçlarına göre teknoloji destekli eğitim daha çok ortaokul öğrencilerinin başarısını arttırıyor. İlkokul öğrencisi de akıllı tahtadan faydalanıyor, teknolojik ürünleri kurcalayıp, öğrenmeye çalışıyor. Teknolojinin öğrenmede başarıya olumlu etkisi var” diye konuştu.
İlköğretim 8’inci sınıfta yapılan Seviye Belirleme Sınavı’nın Türkiye için önemli olduğunu hatırlatan Dr. Louis Favre şunları söyledi:
“Öğrenme stilleri modelini uygulayarak Türkiye’de de öğrencilerin başarılarını arttırmak mümkün. Bilfen Okulları öğrenme stilleri modeliyle bunun en güzel örneğini teşkil ediyor. Öğrenme stilleri modelinin uygulandığı okullarda 1’inci sınıftan 5’inci sınıfa kadar tüm dersleri içeren testlerde puanların 4-10 arasında arttığı, matematik testinde ise 13 puanlık bir artış olduğunu gözlemledik. İlköğretim 6,7 ve 8’inci sınıfa devam eden 11-13 yaş arası öğrencilerde ise genel test başarılarında yüzde 17 oranında bir artış olurken, matematik testinde de yüzde 15-21 arasında bir artış tespit edildi. Şunu unutmamak gerekir: Herkesin öğrenme biçimi farklıdır. Elimizde sihirli değnek yok. Ama öğrencilerin nasıl daha iyi öğrendiklerini tespit edip bunu sınıfta sağlıklı bir biçimde uyguladığınız taktirde sonuçların nasıl değiştiğini göreceksiniz.”

> Dr. Louis Favre: Teknoloji okul başarısını artırıyor

Bilfen Okulları ‘Öğrenme Stilleri Sempozyumu’nda konuşan Uluslararası Öğrenme Stilleri Ağı Yöneticileri Dr. Louis Favre ve Susan Rundle ise dünyada öğrenme stilleri modelini uygulayan okulların başarılarını her yıl arttırdıklarına dikkat çektiler.

susan rundle_louis favreBilfen Okulları’nın Öğrenme Stilleri Modelini dünyaya bir vitrin olarak sunmak için ideal bir örnek olduğunu söyleyen Susan Rundle “Bilfen öğrenme stilleri modeline uygun tasarlanan eğitim ortamı sayesinde öğrenciler şanslı kitleyi oluşturuyor. Mesela Filipinler’de 80 öğrenciye 1 öğretmen düşüyor. Sınıfta mobilya olmadığı için öğrenciler yerde oturuyor. Ama ortam nasıl olursa olsun, eldeki imkanları doğru kullanarak öğrenme stilleri uygulandığında başarıya ulaşabiliyor. Biz Filipinler’de iki sınıfı boşaltıp öğrencilerin isteklerine göre boyadık, perdeler diktirip, halılar serdik. Onların tercihlerine göre ışık ayarlaması, oturma düzeni gerçekleştirdik. Çocuklara yeni sınıflarında eğitim almaya başladıktan sonra ne gibi farklılıklar olduğunu, en çok eski sınıfları mı yoksa yeni sınıflarını mı sevdiklerini sorduk. Öğrencilerden biri, ‘öğretmenimiz artık daha mutlu dedi’. Diğerlerinden öğretmenimiz artık daha esnek, eskiden yapmadığımız şeyleri yapmamıza izin veriyor gibi yanıtlar geldi. Sonuçta orada sadece sınıf değil öğretmen ve öğretme biçimi de değişti. Filipinler bu modelle başarıyı yakaladı” dedi.  Her yaşın bir biyolojik saati olduğuna ve öğrenmenin bu saate göre yapılması gerektiğine dikkat çeken Dr. Rundle “Lise öğrencisini sabah 7’de okula göndermemeliyiz. Çünkü o yaşın vücut saati 10’dan önce pek çalışmaz. Buna dikkat etmek gerekir” uyarısında bulundu.
Son dönemde teknolojiden faydalanarak verilen eğitimin öğrenciler üzerindeki etkisinin araştırıldığını belirten Dr. Louis Favre “Akıllı tahta kullanımının, teknolojiden faydalanarak verilen eğitimin öğrencilere ne gibi faydalar sağladığı araştırıldı. Bunun sonuçlarına göre teknoloji destekli eğitim daha çok ortaokul öğrencilerinin başarısını arttırıyor. İlkokul öğrencisi de akıllı tahtadan faydalanıyor, teknolojik ürünleri kurcalayıp, öğrenmeye çalışıyor. Teknolojinin öğrenmede başarıya olumlu etkisi var” diye konuştu.
İlköğretim 8’inci sınıfta yapılan Seviye Belirleme Sınavı’nın Türkiye için önemli olduğunu hatırlatan Dr. Louis Favre şunları söyledi:
“Öğrenme stilleri modelini uygulayarak Türkiye’de de öğrencilerin başarılarını arttırmak mümkün. Bilfen Okulları öğrenme stilleri modeliyle bunun en güzel örneğini teşkil ediyor. Öğrenme stilleri modelinin uygulandığı okullarda 1’inci sınıftan 5’inci sınıfa kadar tüm dersleri içeren testlerde puanların 4-10 arasında arttığı, matematik testinde ise 13 puanlık bir artış olduğunu gözlemledik. İlköğretim 6,7 ve 8’inci sınıfa devam eden 11-13 yaş arası öğrencilerde ise genel test başarılarında yüzde 17 oranında bir artış olurken, matematik testinde de yüzde 15-21 arasında bir artış tespit edildi. Şunu unutmamak gerekir: Herkesin öğrenme biçimi farklıdır. Elimizde sihirli değnek yok. Ama öğrencilerin nasıl daha iyi öğrendiklerini tespit edip bunu sınıfta sağlıklı bir biçimde uyguladığınız taktirde sonuçların nasıl değiştiğini göreceksiniz.”

Son Güncelleme: Cumartesi, 10 Mart 2012 15:36

Gösterim: 2297

Eğitimine Irmak Okullarında başlayan Lisa Elif Archibald, teknoloji ve mühendislik konularında dünyanın en iyi teknik üniversitesi olan MIT (Massachusetts Institute Of Technology)’e kabul edildi.

Dahilerin okulu MİT’de  bir Türk genci Eğitim hayatı boyunca okulunun sağladığı olanaklardan faydalanarak kendi geliştiren Archibald, spor ve tiyatro gibi yeteneklerinin üzerine giderek sosyal ve kültürel alanda kendini gösterdi. Sosyal sorumluluk projeleri geliştirerek var olan projelerin içinde yer aldı ve gönüllü oldu. Anadili gibi iyi konuştuğu İngilizcesi, arkadaşları ve insanlar ile kurduğu kuvvetli iletişimi; en önemlisi Fen bilimlerine, teknolojiye duyduğu ilgi onun MIT mülakatlarından kolayca geçip dahilerin okuluna kabul edilmesini sağladı.

> Dahilerin okulu MİT’de bir Türk genci

Eğitimine Irmak Okullarında başlayan Lisa Elif Archibald, teknoloji ve mühendislik konularında dünyanın en iyi teknik üniversitesi olan MIT (Massachusetts Institute Of Technology)’e kabul edildi.

Dahilerin okulu MİT’de  bir Türk genci Eğitim hayatı boyunca okulunun sağladığı olanaklardan faydalanarak kendi geliştiren Archibald, spor ve tiyatro gibi yeteneklerinin üzerine giderek sosyal ve kültürel alanda kendini gösterdi. Sosyal sorumluluk projeleri geliştirerek var olan projelerin içinde yer aldı ve gönüllü oldu. Anadili gibi iyi konuştuğu İngilizcesi, arkadaşları ve insanlar ile kurduğu kuvvetli iletişimi; en önemlisi Fen bilimlerine, teknolojiye duyduğu ilgi onun MIT mülakatlarından kolayca geçip dahilerin okuluna kabul edilmesini sağladı.

Son Güncelleme: Cumartesi, 17 Mart 2012 13:48

Gösterim: 2903

Bilfen Okulları ‘Öğrenme Stilleri Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. Ziya Selçuk, yeni dünya düzeninde bireye göre özgünleşen yapıların ortaya çıktığını belirterek “Bir öğrencinin matematik problemini çözerken hangi noktada zorlandığı görülerek o öğrenciye özel ders yazılımı yapılacak” dedi.

ziya selcukDunn&Dunn Öğrenme Stilleri Modelinin Türkiye’de ilk, dünyadaki 34. merkezi olan Bilfen Okulları, Prof. Dr. Ziya Selçuk, Susan Rundle ve Dr. Louis Favre’in katılımıyla düzenlediği sempozyumda ‘her öğrenci farklı öğrenir’ mesajını bir kez daha dile getirdiler. Öğrenme stilleri konusuyla çok uzun yıllardan beri ilgilendiğini belirten Prof. Dr. Ziya Selçuk, “Harvard Üniversitesi’nde çoklu zeka programını izlerken eksik bir yönü olduğunu gördüm. Çoklu zekanın sınıf içi uygulamalarında bir desteğe ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı öğrenim stilleri modeli tamamladı” dedi.
Öğrenme Stilleri Modeli konusunda 27 kitabı, 450’den fazla çalışması olan Prof. Dr. Rita Dunn’ın 2007 yılında Bilfen Okulları’nda bu modeli tanıtmıştı. Bilfen Okulları, Türkiye’nin ilk, dünyanın 34’üncü Öğrenme Stilleri Merkezi oldu. Modelin Türkiye’ye adaptasyonu çalışmalarında yer alan Prof. Dr. Ziya Selçuk, tüm dünyada eğitim modellerinde değişikliklere gidildiğini söyledi. Prof. Dr. Selçuk “Şimdiye kadar bireye göre ortam düzenlenirdi, şimdi gelişmiş ülkelerde ortamın bireye göre değiştirilmesi gündeme geldi. Buna semantik öğrenme deniyor. Yani bir öğrencinin matematik problemini çözerken hangi noktada zorlandığı görülerek o çocuğa özel ders yazılımı yapılacak. Yeni tabletler üzerinde işlem yapılırken çocuğun kas gelişim özelliklerini bile belirleyen, ekranın rengini kişinin özelliklerine göre ayarlayabilen yazılımlar var. Bireye göre özgünleşen bir yapı ortaya çıktı” diye konuştu.

Yaratıcı çocuklar anlaşılmıyor
Yaratıcı çocukların gözde olmayan öğrenciler arasından çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Ziya Selçuk, öğretmenlerin bu çocukları yaramaz, uyumsuz olarak nitelendirdiklerini, bu nedenle yaratıcı çocukların arada kaybolduklarını söyledi. İsveç’te okulların bireysel isteklere göre şekillendiğini anlatan Prof. Dr. Ziya Selçuk, gelecekte derslik ihtiyacını kapattıktan sonra Türkiye’nin de bu tür yapılanmaya gideceğini vurguladı.  
Okulda başarısız olan çocukların büyük çoğunluğunun dokunsal ve kinestetik olduğunu belirten Prof. Dr. Selçuk şunları söyledi:  “Mevcut müfredat yapısı bu çocuklara uygun olmadığı için çocuk başarısız sayılıyor ama aslında bu çocuklarda sorun yok. Sorun ortam ve öğretmenden kaynaklanıyor. İlköğretimde öğrencilerin yüzde 85’i global iken bu öğrencilerin öğretmenlerinin çoğu analitik. Birbirlerini anlamıyorlar. İkili grup çalışmaları eğitim sistemimizde çok az. Oysa dünyada öğretmenden öğrenme oranı yüzde 30’lardayken, akrandan öğrenme oranı yüzde 90’lara çıkıyor. Öğretmenler önce kendi stillerini saptayıp ondan sonra öğrencilere yönelmeliler.”

> Ziya Selçuk: Öğrenciye özel ders yazılımı yapılacak

Bilfen Okulları ‘Öğrenme Stilleri Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. Ziya Selçuk, yeni dünya düzeninde bireye göre özgünleşen yapıların ortaya çıktığını belirterek “Bir öğrencinin matematik problemini çözerken hangi noktada zorlandığı görülerek o öğrenciye özel ders yazılımı yapılacak” dedi.

ziya selcukDunn&Dunn Öğrenme Stilleri Modelinin Türkiye’de ilk, dünyadaki 34. merkezi olan Bilfen Okulları, Prof. Dr. Ziya Selçuk, Susan Rundle ve Dr. Louis Favre’in katılımıyla düzenlediği sempozyumda ‘her öğrenci farklı öğrenir’ mesajını bir kez daha dile getirdiler. Öğrenme stilleri konusuyla çok uzun yıllardan beri ilgilendiğini belirten Prof. Dr. Ziya Selçuk, “Harvard Üniversitesi’nde çoklu zeka programını izlerken eksik bir yönü olduğunu gördüm. Çoklu zekanın sınıf içi uygulamalarında bir desteğe ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı öğrenim stilleri modeli tamamladı” dedi.
Öğrenme Stilleri Modeli konusunda 27 kitabı, 450’den fazla çalışması olan Prof. Dr. Rita Dunn’ın 2007 yılında Bilfen Okulları’nda bu modeli tanıtmıştı. Bilfen Okulları, Türkiye’nin ilk, dünyanın 34’üncü Öğrenme Stilleri Merkezi oldu. Modelin Türkiye’ye adaptasyonu çalışmalarında yer alan Prof. Dr. Ziya Selçuk, tüm dünyada eğitim modellerinde değişikliklere gidildiğini söyledi. Prof. Dr. Selçuk “Şimdiye kadar bireye göre ortam düzenlenirdi, şimdi gelişmiş ülkelerde ortamın bireye göre değiştirilmesi gündeme geldi. Buna semantik öğrenme deniyor. Yani bir öğrencinin matematik problemini çözerken hangi noktada zorlandığı görülerek o çocuğa özel ders yazılımı yapılacak. Yeni tabletler üzerinde işlem yapılırken çocuğun kas gelişim özelliklerini bile belirleyen, ekranın rengini kişinin özelliklerine göre ayarlayabilen yazılımlar var. Bireye göre özgünleşen bir yapı ortaya çıktı” diye konuştu.

Yaratıcı çocuklar anlaşılmıyor
Yaratıcı çocukların gözde olmayan öğrenciler arasından çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Ziya Selçuk, öğretmenlerin bu çocukları yaramaz, uyumsuz olarak nitelendirdiklerini, bu nedenle yaratıcı çocukların arada kaybolduklarını söyledi. İsveç’te okulların bireysel isteklere göre şekillendiğini anlatan Prof. Dr. Ziya Selçuk, gelecekte derslik ihtiyacını kapattıktan sonra Türkiye’nin de bu tür yapılanmaya gideceğini vurguladı.  
Okulda başarısız olan çocukların büyük çoğunluğunun dokunsal ve kinestetik olduğunu belirten Prof. Dr. Selçuk şunları söyledi:  “Mevcut müfredat yapısı bu çocuklara uygun olmadığı için çocuk başarısız sayılıyor ama aslında bu çocuklarda sorun yok. Sorun ortam ve öğretmenden kaynaklanıyor. İlköğretimde öğrencilerin yüzde 85’i global iken bu öğrencilerin öğretmenlerinin çoğu analitik. Birbirlerini anlamıyorlar. İkili grup çalışmaları eğitim sistemimizde çok az. Oysa dünyada öğretmenden öğrenme oranı yüzde 30’lardayken, akrandan öğrenme oranı yüzde 90’lara çıkıyor. Öğretmenler önce kendi stillerini saptayıp ondan sonra öğrencilere yönelmeliler.”

Son Güncelleme: Cumartesi, 10 Mart 2012 15:25

Gösterim: 3334


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.