banner

Özel okullarda öğrenci sayısı 400 bin azaldı




İstanbul Eğitim Zirvesi’nin birinci oturumu “COVID 19’un Eğitim Sektörüne Etkileri, Fırsatlar, Sorunlar ve Dönüşümün Yol Haritası” başlığıyla yapıldı. TÖZOK Yüksek İstişare Kurulu Başkan Vekili Cem Gülan’ın moderatörlüğünü yaptığı panele, MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü Okullar Daire Başkanı Murat Adalı, TÖDER Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel, TÖZOK Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Dal ve ÖZKURBİR Yönetim Kurulu Başkanı Hami Koç katıldı. 

iez_oturum_1Oturumun açılış konuşmasını yapan Cem Gülan, COVID 19 ile birlikte dünyanın 100 yıl sonra büyük bir salgınla karşı karşıya olduğunu söyledi. Bu süreçte özel okulculuk sektörünün zor günler yaşadığını belirten Gülan, “Beni tanıyanlar iyi bilir, doğru neyse onu söyleyen birisiyim. Bu dönemde özellikle basından, velilerden sosyal medyadan, yargıdan, sendikalardan, salgın endişesiyle bazı öğretmenlerden tepkiler gördük. Okullarımız ciddi ekonomik sorunlar yaşadı. Ben eğitim sektöründe 35 yıldır çalışıyorum. İlk defa demeyeceğim ama bu kadar büyük olarak devletin desteği olmasaydı özel okullar bu zorlukları aşamazdı. 25’ten fazla yüz yüze ve uzaktan toplantı yapıldı. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız, Maliye Bakanımız, Milli Eğitim Bakanımız ve yardımcıları, özellikle altını çizerek söylemek istiyorum Genel Müdürümüz Muammer Yıldız, İstanbul Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı ve Okullar Daire Başkanı Murat Adalı bize çok destek verdiler. Onların katkıları olmasıydı bunun altından kalkamazdık” dedi. 

İBRAHİM TAŞEL

ÖĞRENCİ SAYISI YÜZDE 23 AZALDI

Oturumda ilk konuşmayı yapan TÖDER Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Taşel, pandemi sürecinde yaptıkları tüm çalışmalarda Mill Eğitim Bakanlığı ile birlikte hareket ettiklerini belirterek desteklerinden dolayı bakanlık yetkililerine teşekkür etti. İnsanlığın COVID 19 gibi görünmeyen bir virüsle savaş halinde olduğunu ifade eden Taşel, “Bu durum maalesef sektörümüzü de olumsuz etkiledi. Biz özel okullar olarak hiçbir ayrım yapmıyoruz. Türkiye’de 18,5 milyon öğrenci var, bunun yaklaşık 1,1 milyonu özel okullara geri kalanı ise devlet okullarına gidiyor. Örnek vermek gerekirse siz evinizin önünü her gün temizliyorsunuz ama diğer evlerin önü temizlenmiyorsa yaptığınız temizliğin herhangi bir önemi kalmıyor. Dolayısıyla meseleye bir bütün halinde bakmamız, öğrencilerimizin hepsini düşünmemiz gerekiyor. Her ne kadar özel eğitim kurumlarının temsilcisi olsak da bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak resmi okullarımızın durumunun da aynı ciddiyetle beni de ilgilendirdiğini vurgulamak isterim” diye konuştu.

Türkiye’de pandemi nedeniyle özel okulların temel iki sıkıntı yaşadığını anlatan İbrahim Taşel, “Bunlardan birincisi özel okulların salgından ötürü eğitime başlayamaması, bunun beraberinde online eğitime her ne kadar hazır olsak da bunun getirdiği sorunlar, ikincisi ise pandemi sebebiyle ekonomik yapıda yaşanan daralmaların özel okulları olumsuz yönde etkilemesi. Çünkü aileler bütçelerinden önemli bir bölümü ayırmak suretiyle çocuklarını özel okullara yazdırıyorlar. Özel okullarımız geçen yıl en yüksek öğrenci sayısına göre pandemi döneminde yüzde 23 oranında öğrenci kaybetti. Sayılarla ifade etmek gerekirse geçen yıl ulaştığımız 1 milyon 450 bin öğrenciden şu anda 1 milyon 112 bin öğrenciye gerilemiş durumdayız. Bekli okulların açılmasıyla bu sayı 1 milyon 115 bine yükselmiş olabilir. Dolayısıyla çok ciddi kayıplarımız var. Çünkü ülkemizde hiçbir özel okul yüzde 20 karlılıkla çalışmıyor. Özel okulların ayakta kalabilmesi için çok ciddi fedakarlıkların yapılması gerekiyor. Bizler bu sıkıntıları yaşarken çalışanlarımızı mağdur etmemeye gayret ettik. Yani öğretmen azaltmadan, onların ekonomik şartlarını daraltmadan ve diğer personellemizi koruyarak sorunları çözmeye çalıştık. Çünkü bu süreç bitecek ama kaybettiğimiz veya küstürdüğümüz öğretmenlerimizi ve personelimizi kazanmak zor olacaktır. Dolayısıyla bunlara da çok dikkat ettik” şeklinde konuştu.

Türkiye’de eğitimin istihdam ve okul kirası olmak üzere iki temel gideri olduğunu hatırlatan Taşel, “Bunlarla ilgili herhangi bir imkanımız olmadı. Bu dönemde devreye sokulan kısa çalışma ödeneği bizleri çok rahatlattı. Bu vesileyle devletimizin ilgili mercilerine çok teşekkür ediyorum. Yine bu süreçte KDV konusunda atılan adım belki doğrudan bizleri ilgilendirmiyordu ama velinin okul için ödediği ücretin düşmesine vesile oldu. Bu durumda dolaylı olarak bize olumlu yansıdı. Biz bu işlerle uğraşırken 5 dernek iş birliği içinde hareket ettik. Zaman zaman sektörden hak etmediğimiz eleştirilerle karşılaştık. Ancak bizler kendi okullarımızı değil de topyekun özel öğretim kurumlarını bu zor durumdan kurtarmak için çaba sarf ettik. Şunu büyük bir memnuniyetle söylemek isterim ki Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nde ya da Milli Eğitim Bakanlığı’nda bizi anlamayan biriyle karşılaşmadık. Bu süreci kazasız belasız atlatabilmek için biraz da Beşiktaş’tan esinlenerek bu yılı feda yılı, fedakarlık yılı ilan ettik. Yeter ki özel okullar ayakta kalabilsin. Çünkü bu sektörün sıkıntıya girmesi 1 milyondan fazla öğrencinin masraflarının devletin sırtına binmesi anlamına gelir ki bu durum milli eğitim sistemimizin ciddi biçimde tıkanmasına yol açabilir” ifadelerini kullandı. 

NURULLAH DAL
BAKAN SELÇUK BÜYÜK ŞANSIMIZ OLDU

Oturumun ikinci konuşmacısı olan TÖZOK Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Dal, Mart ayında başlayan pandemi sürecinin sadece eğitim sektörünü değil, Türkiye ve dünyayı ekonomik ve akademik boyutlarıyla olumsuz yönde etkilediği dile getirdi. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un sanşsız bir dönemde bakanlık koltuğuna oturduğunu belirten Dal, “Çünkü yaşadığımız bütün zorlukların çözüm adresi kendisi oldu. Gecesi ve gündüzü birbirine karıştı. Sağolsun ekibiyle birlikle hiçbir zaman bizleri geri çevirmedi. İlk günden devamlı iletişim halinde olduk. Dolayısıyla bugünlere gelmemizde kendisinin ve ekibinin büyük emekleri var. Ama şunu da vurgulamak isterim ki pandemi süreci Sayın Bakan için ne kadar şanssız bir durum oldu ise bizim için şanslı geçti. Başka bir kişi Bakan olsaydı özel okullar olarak bu zorlu günleri kolay kolay atlatamazdık. Ziya Bey’in hem sektörü hem özel okulculuğu hem de MEB’i iyi tanıması çok önemli” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı dışındaki diğer bakanlıklarda ve bürokraside özel eğitim kurumlarının bilinmediğini açıklayan Nurullah Dal, “Burada görev yapan kişiler bizi devlet okulu sanıyorlar, parayla iş yaptığımızı, finansman kaynağımızın veliler olduğunu bilmiyorlar. Bu yanlış algıdan dolayı biraz zorlandık. Bu süreçte bu yanlış algının da değişmesine vesile olduk. Bu dar bakış açısı sadece bürokraside yok. Bu dönemde çok dost ve düşman tanımış olduk. Bize olan yaklaşımları yakından gözlemledik. Bunlar da bize bir şeyler kattı” dedi. Eğitim sektöründe yaşanan bu sıkıntının birçok alana olumsuz yansıdığına dikkat çeken Dal, İstanbul’da faaliyet gösteren 7 bin kırtasiyecinin yaklaşık 3 bininin batma riskiyle karşı karşıya olduğunu kaydetti. 

2000 BİNİ AŞKIN OKUL KAPANABİLİR

Pandemide özel okulların 300 bin civarında öğrenci kaybettiğini aktaran Nurallah Dal, yüzde 30’lara varan kaybın çok büyük olduğuna vurgu yaptı. Bu dönemde 2 binlerin üzerinde okulun kapanacağını açıklayan Dal, “Buralarda çalışan personelimizi ve öğretmenlerimizi hesaba kattığımızda şu anda 20-30 bin kişi işini kaybetmiş durumda. Bunlar ağırlıklı olarak okul öncesi kurumlarımızda yaşanıyor. Fakat yaşanan bu sıkıntıların tek sebebi COVID19 değil. Katıldığım her platformda buna dikkat çekiyorum. Özel okullarda pandemi öncesi okuyan 1 milyon 440 bin öğrenciyi 13 bin 500 okula böldüğümüzde okul başına 110 öğrenci düştüğünü göreceksiniz. Yani 110 öğrenci ortalamasıyla bu sektör ayakta kalabilir mi? Hele son dönemlerde yapılan okullarımız 500, 1000 hatta 1500 kişilik. Yani pandemiye yakalandığımız dönemde zaten sektörümüz büyük bir sıkıntı içindeydi. Sektörde çok fazla arz vardı buna karşılık o denli talep yoktu. Mart ayı başında yakaladığımız öğrenci kapasitemiz 3 milyonun üzerindeydi ama okullarımızda 1 milyon 440 bin öğrenci mevcuttu. Bu da bugüne kadar yakaladığımız en üst sayı olmuştu. Kapasitelerimizin yüzde 50’si bile dolu değil. Milyonlarca liralık yatırımımızın karşılığını alamadık. Her sektörde bir koruyuculuk var ama bizim sektörümüzde bu sıfır. Alınması gereken önlemlerin acilen uygulanması lazım. Herkes istediği yerde, istediği yerde ve kapasitede okul açabiliyor. Bu kadar sıkıntılı bir süreçte bile 100’den fazla okul başvurusu olduğunu biliyorum. Yani buna bir düzen getirmezsek COVID 19 bir bahane olur” şeklinde konuştu.

Pandemi sürecinin zararları kadar kazanımları olduğunu belirten Nurullah Dal, “Ülke olarak eğitim teknolojilerine ciddi yatırım yaptık. Bu hususta dünyada ciddi bir yere geldik. Mesela ilk zamanlarda eleştirilen FATİH Projesi’ne yatırılan her 1 lira bugün 1000 lira olarak geri dönmüştür. Bu ülkenin 18 milyon öğrencisinin yarısı net olarak bundan faydalanmıştır” diyerek sözlerini tamamladı. 

HAMİ KOÇ
OKULCULUKTA İKİ KAHRAMAN VAR

Panelin bir diğer konuşmacısı olan ÖZKURBİR Yönetim Kurulu Başkanı Hami Koç ise, uzaktan eğitim sistemi EBA’nın başarısından dolayı Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a teşekkür ederek sözlerine başladı. EBA’da bazı sıkıntıların yaşandığını anımsatan Koç, bunların bir kısmının eğitimden, bir kısmının ise okul ve sınıfların yetersizliklerinden kaynaklandığını açıkladı. Türkiye’de öğretmen yetiştirmenin en iyi adresinin okulları ve kurslarıyla özel eğitim kurumları olduğunu ifade eden Koç, “Bu benim teklifimdir. Ama o kurumların yöneticilerine müdahale edilmemesi gerekiyor. Çünkü veliyi ve öğrenciyi memnun etmediği sürece o kurumların ayakta kalmaları mümkün değildir. Dolayısıyla başarılı olmak zorundadır ve öğretmenini iyi yetiştirir. Ancak bunları yaparken devletimiz ve Milli Eğitim Bakanlığımız özel eğitim kurumlarına yeni bir maliyet yükü getirmemeli, bunun karşılığını ödeyerek yapmalıdır. Ben bu konuda bir gelişme olmasını bekliyorum” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin mesleki teknik liselerde 20 yıldır çok zaman kaybettiğini, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un bu konuyla yakından ilgilendiğini anlatan Hami Koç, “Milli eğitim müdürlüklerimiz bu pandemi sürecinde resmi ve özel mesleki teknik liseleri çok büyük başarılar elde ettiler. 150 ülkeye gönderilen sağlık malzemelerinin bir kısmını bu teknik liselerimiz üretmişlerdir. Bu alkışlanacak bir durumdur“ dedi. Türkiye’de bugün itibariyle özel okulların yüzde 60 oranında düşük kapasiteyle faaliyetlerini sürdürdüğünü dile getiren Koç, “Bir fiziki yapıyı kurmak kolay değildir. Dünyanın krize girdiği, Türkiye’nin 2-3 yıldır ekonomik sıkıntılarla uğraştığı bir dönemde özel okulculukta iki kahraman vardır. Bunlar girişimciler ve velilerdir. Bu iki kahramanı devletimizin ödüllendirmesi gerekmektedir. Şu anda COVID19 yüzünden özel okullarda 1,5 milyon öğrencilik sınıf boştur. Bu milli bir servettir. Bakanlığımızın veya devletimizin geliştireceği projelerle bu okulların sınıfları -ki ortalaması 20’dir- mutlaka doldurulmalıdır” şeklinde görüşlerini paylaştı. 

MURAT ADALI
ÖZEL OKULLARIN YAŞADIĞI SORUNLARIN FARKINDAYIZ

COVID 19’un Eğitim Sektörüne Etkileri, Fırsatlar, Sorunlar ve Dönüşümün Yol Haritası oturumunda son konuşmayı MEB Okullar Daire Başkanı Murat Adalı yaptı. Özel okulların sorunlarıyla ilgili dernek başkanlarıyla hem Bakan Ziya Selçuk hem de Bakan Yardımcısı nezdinde toplantılar gerçekleştirdiklerini belirten Adalı, “Özel okulların yaşadıkları sorunları biliyoruz. Bunların çözümü için bir takım girişimlerimiz var ama burada hem özel sektör hem de akademik olarak bir şeyler konuşuyor olmamız gerekiyor. Sayın Bakanımızın da devamlı vurguladığı gibi resmi ve özel okulların artılarını ve eksilerini paylaşmak suretiyle beraber hareket etmeleri gerekmektedir. Okulların birbirlerine karşı önyargılarını kırmak amaçlı böyle bir proje başlatmıştık. Ağustos 2018’de Sayın Bakanımız ile birlikte geldiğimizde çıkaracağımız bütün mevzuatlarda özel sektörle birlikte hareket etmeye karar verdik ve 5 dernek bir platform oluşturdu. Bundan sonra değiştireceğimiz kanun, yönerge ve yönetmeliklerde noktayla virgülü bile değiştirecek olsak istişare kültürüyle ilerlemeye çalıştık. Tabii bu süreci etkileyen bazı faktörler vardı. Ekonomik bir daralma söz konusuydu. Bu sadece ülkemizle ilgili değildi konjonktürel bir gidişat vardı. Bunun üzerine COVID 19 pandemisi çıktı. Bu gelişme bütün alışkanlıklarımızın değişmesine neden oldu. Ülke genelinde henüz sokağa çıkma yasakları başlamadan önce hareketliliği azaltmak adına okullara nakilleri bekletme yoluna gittik. Tabii bu dönemde özellikle velilerden oldukça fazla sayıda şikayet aldık. Ömrümde okumadığım kadar bu dönemde dilekçe okudum. Kalıcı olmayan çözümlerle ilerlemeye çalıştık” dedi. 

OKULLARIN AÇILMASI HER PAYDAŞIN YARARINA

Bakanlık olarak okulların açılmasının eğitimin her paydaşı açısından çok önemli olduğuna inandıklarını savunduklarını ifade eden Murat Adalı, “Okullar açıldığında bizim birçok sorunumuzun çözüleceğine ve sektöre büyük katkı yapacağına dair hem devletimize, hem Bilim Kurulu’na hem de TBMM’ye telkinlerde bulunuldu. Dünyadan örnekler sunuldu ve bilimsel makaleler yayınlandı. Bunun neticesinde tam olmasa da kapıyı aralık ve okullarımızı açtık. Şunu da açık yüreklilikle söylemek isterim ki bize yapılacak en küçük öneriyi bile dikkate alıyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.16 Mart’tan Haziran sonuna kadar olan pandemi döneminde MEB olarak özel okul sektörüne karşı beraber yürüttükleri politikanın çok da kaotik ve kaos yaratmadığını, küçük birkaç sorunun dışında veli ve idarenin maddi anlamda çok da karşı karşıya gelmediğini anlatan Murat Adalı, “Bunu Genel Müdürümüz Muammer Yıldız'ın şahsında ve Bakanımızın adına büyük bir gururla söylemek istiyorum. Pandemi bitse bile yüz yüze eğitimin yanı sıra uzaktan eğitimin kısmı olarak yapılabilir tarafının kalıcı olacağını söyleyebilirim. Hami Başkanımın sözlerine katkı olarak Bakanlık olarak ülkemizin ali menfaatleri ve eğitim sektörünün gelişebilmesi için özel eğitim kurumlarına lokomotif gözüyle bakıyor ve iş birliği içinde çalışmak istediğimizi belirtmek isterim” diye konuştu.  

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.