banner

Anadolu’da öğretmenler öğrencilerinden güç alıyor




Türk eğitim sisteminde öğretmen atamaları hala büyük bir sorun. Binlerce atama bekleyen öğretmen adaylarının bekleme süresi sancılıyken, Anadolu’da bu mesleği icra edenler için de süreç oldukça zorlu. Binbir eksiklik ve zorlukların üstesinden gelen öğretmenler, öğrencilerinin kendilerine duydukları saygıdan güç alıyorlar. Mesleğine her daim aşık olanların, Anadolu’nun zorlu koşullarında öğrencilerine örnek olmaya çalışanların hikayesi…

Büşra Dişli (Şanlıurfa)

RAHMETLİ AMCAMIN BAYRAĞINI DEVRALMAK İSTEDİM

busra disli24 Kasım 1985’te Sakarya’da dünyaya gelen Büşra Dişli, ilkokulunu Adapazarı Ahmet Akkoç İlkokulu’nda tamamlıyor. Lise eğitimini Figen Sakallıoğlu Anadolu Lisesi’nde yapan Dişli, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Bölümü’ne başlıyor. İstediği mesleğin hep öğretmenlik olduğunu belirten Büşra Dişli’nin öğretmenliği seçmesinde, hiç tanımadığı, görmediği ama namını çok duyduğu rahmetli amcası İlker Dişli’nin bu mesleği yapıyor olması en büyük sebep olmuş. Dişli, öğretmenliği seçme hikayesine şöyle devam ediyor: “Rahmetli amcamın öğretmen okulundaki arkadaşlarının yazdığı hatıra defterini de bulup okuyunca amcama hayranlığım arttı ve bir karar verdim… Amcamın bıraktığı bayrağı devralmak istedim. Çok şükür nasip oldu.”

Kendisini sınıfta çok gözlemlediğini ve eksiklerini bulmaya çalıştığının altını çizen Büşra Dişli, mükemmel olmadığını ve bunun farkında da olduğunu belirterek, “Ama olabileceğimin en iyisi olmak için tüm çabam” diyor. Çocukların önce okulu sevmesi gerektiğini dile getiren Dişli, “Çocuklarımla vakit geçirmekten keyif alırım. Derslerden keyif alsınlar isterim. Sınıf içinde eğlenelim, eğlenirken öğrenelim isterim. Bazen hikaye kitaplarımızı alır bahçeye atarız kendimizi. Dersi orda yaparız. Bazen sınıfta masaları kaldırır, ortada toplanır dans ederiz. Çocuklar, okulunu, öğretmenini, arkadaşlarını, sınıfını sevmeli ve sahiplenmeli. O zaman her şey çok daha güzel olur” ifadelerini kullanıyor.

KÖY OKULUNDA ÖĞRETMEN HER ŞEYDİR

Büşra Dişli, 2008 yılında İstanbul Üsküdar Koleji’nde öğretmenliğe ilk adımı atıyor. Haziran 2011’de Şanlıurfa Beyazıt Mezrası Beyazıt Mehmet Mumcu İlkokulu’nda Birleştirilmiş Sınıflı bir köy okulunda göreve başlayacağını öğreniyor. 3 yıl burada öğretmenlik yapan Dişli, Haziran 2014’te yine Şanlıurfa’da başka bir okul olan Eyyübiye Bilim İlkokulu’na göreve atanıyor ve hala bu kurumda öğretmenlik görevini icra ediyor.

Şanlıurfa’da bir köy okulunda birleştirilmiş sınıfta 3 yıl çalışan Büşra Dişli, birçok zorluk yaşadığını ve bunları nasıl aştığını anlattı. İlk olarak okul hakkında bilgi almak için Şanlıurfa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nü aradığını ve okuldaki tek öğretmenin kendisi olduğunu öğrendiğini söyleyen Dişli, bu nedenle müdürlük yetkisinin sorumluluğunu da üstlenmiş. Köye gittiğinde okulun yeni olduğunu ama birçok eksiği olduğunu gördüğünü belirten Dişli, okuldaki anasınıfı öğretmeniyle beraber eksikleri tamamlamak için çok çalışmış ve sosyal medya üzerinden birçok yardım çağrısı yaparak karşılığını almışlar. Burada yani birleştirilmiş sınıfta öğretmenliğin çok şey olduğunu vurgulayan Dişli, şunları söylüyor: “Mesleğimi soranlara öğretmenim derdim eskiden ama şimdi köy öğretmeniyim diyorum. Bulunduğum köyün öğretmeni, muhtarı, hemşiresi, bazen doktoru, bazen servisi, psikoloğu, inşaat işçisi, badanacısı, vb. Daha bir sürü şeyim ben. En önemlisi öğrencilere değerli olduklarını, insan olduklarını öğretenenim ben. Başlarını okşayan elim, kalplerinin ısınmasını sağlayanım. Bayrağı sevdiren. Vatanı sevdirenim. Birleştirilmiş sınıfta öğretmen olmak herkesten, her şeyden medet ummak demek. Yardım istemek, bazen dilencilik yapmak demek. Milli Eğitim’in yetişemediği yetemediği konularda eş dost akrabanın yakasına yapışmak demek. Utanmamak demek. Birleştirilmiş sınıfta öğretmen olmak demek çok şey demek aslında…”

Görev yaptığı bölgedeki en büyük sorunun eğitime gereken önemin verilmemesi olduğunu vurgulayan Dişli, bunun sebebini de çevrenin sosyo kültürel yapısına bağlıyor. Burada öğretmenler olarak öğrencilerden önce aileleri eğitmeye çalıştıklarını, onların bilinçlenmesine çalıştıklarını ifade eden Dişli, “Çünkü gördük ki bizler çocuklara ne kadar rol model olmaya çalışsak da bizim öğretilerimiz evde desteklenmediği sürece adımlarımız aynı bir mehter takımı edasıyla oluyor” diyor.

Üner Kanoğlu (Malatya/Akçadağ)

ÖĞRETMENLİKTE SORUN DİYE BİR KELİME YOK

uner kanogluİlkokul, ortaokul ve liseyi Kayseri’de tamamlayan Üner Kanoğlu, 1985 Kayseri doğumlu. İlkokulu Gaziosmanpaşa İlkokulu’nda, ortaokulu Barbaros Ortaokulu’nda, liseyi Kocasinan Süper Lisesi’nde okuyan Kanoğlu, üniversite eğitimini ve yüksek lisansını Konya’da Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde yapıyor. 2009’da mezun olan Kanoğlu, o yıl atandığını ifade ediyor. “Lisede biyoloji dersleri anlatmaya başladığımdan itibaren karar verdim” diyen Kanoğlu için öğretmenlik mesleğini seçmesindeki en önemli kriter, biyoloji derslerini anlattığı arkadaşlarının kendisine hayranlıkla bakması ve dinlemesi olmuş.

Üner Kanoğlu, klasik bir öğretmen olmadığının altını çizerek, “Kuralları öğrencilerle birlikte koymamız ve onları kısıtlamadan disiplini sağlamamız uygulamalarımdan biri. Nasıl bir öğretmensiniz sorusunu ise en iyi açıklayan durum ise okula başlayalı 1 ay olmasına rağmen öğrencilerimin ‘hocam seneye gitmiyorsunuz değil mi’ sorusu yeterli” diye konuşuyor. Öğretmenlik mesleğine 2009 yılında Mardin’in Savur ilçesinde bir köy lisesinde başlayan Kanoğlu, okulun ilk öğretmenlerinden biriymiş.

Yöneten, temizleyen ve öğreten kadrosunda görev yapmış. Kanoğlu, kendisini zorlayan birçok etken olmasına rağmen, oraya bağlanmış. Şu anda Malatya’da öğretmenlik görevini sürdürüyor.

Üner Kanoğlu, “Sorun kelimesi öğretmenin yaşantısında olmayan kelime. Öyle bir misyon yüklenmiş öğretmene ve bunu kabul etmişiz” diyerek, sıradan insanlar için çok zor olan zorlukların öğretmenler için geçiştirilebilir kavramlar olduğunu söylüyor. Kanoğlu, sorunlar karşısında yaptıkları en iyi şeyin, birbirlerine destek vermeleri, kendilerince çözümler bulmaya çalışmak olduğunu belirterek, Anadolu’da öğretmen olmayı şöyle anlatıyor: “Anadolu’da öğretmen olmanın özellikle de köyde öğretmenin en güzel yanı öğrencilerin sizi çabuk kabullenip ailenin bir bireyi kabul etmeleri. Temizlik ve saflıkları sizi hayran bırakıyor ve motive ediyor. Zorlukları bu güzel çocukları hedeflerine ulaştırmak oldukça zor, başarısızlık sizi oldukça üzüyor.”

Fatih Balcı (Van/Erciş)

BURADA MİSAVİRPERVERLİK BATIYA GÖRE ÇOK DAHA İYİ

fatih balci1990 Muğla doğumlu olan Fatih Balcı, ilköğretimi ve liseyi Muğla’da okuyor. Gölcük İlköğretim Okulu’ndan 2004 yılından mezun olan Balcı’nın lise hayatı, Muğla merkezde Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde 2008 mezunu ile tamamlanıyor. Liseden mezun olduğu yıl, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazanıyor ve 2013 Ağustos’unda mezun oluyor.

Fatih Balcı, öğretmen olmaya üniversitedeyken okuduğu Kelebeğin Rüyası isimli kitapla karar vermiş. Balcı,  “Öğretmenlerin devlet için nasıl faydalı olduklarını, insanlık için fedakarlığın ne demek olduğunu anladım bu kitapla. Aldığım eğitim gereği insanlığın kurtuluşu ve fıtrata uygun yaşam biçimini kazanıp kazandırmam gerekiyordu ve bunun için en iyi fırsatın öğretmenlik olduğuna karar vermiştim”diyor. “Öncelikle öğrencilerime kişilik olarak örnek olmayı hedeflemiş ve inanç bakımından doğru yönde ilerlemelerine yardımcı olmayı hedeflerim” diyen Balcı, her konuda adaletli, doğru ve saygılı olmaya çalışıp örnek olmaya çalıştığını söylüyor.

Fatih Balcı 2014 yılında Van Erciş ilçesinde merkeze atanmış ve hala burada öğretmenlik görevini sürdürüyor. Kadrolu olarak ilk görev yaptığı okul burası olan Balcı, ataması yapılmadan önce kısa bir süre, Eskişehir’de bir ilkokulunda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak çalışmış. Anadolu’da öğretmen olmanın güzel ve zor taraflarını Balcı, şu şekilde anlatıyor: “Batıyla kıyaslandığı zaman, doğuda öğretmen olmanın güzel yanı, velilerin öğretmenlere gösterdikleri saygı. Bir eğitimci olduğunuz hem öğrenciler hem de velilerin sizinle olan ilişkisinde bu saygı kendisini daha belirgin yapıyor. Burada misavirperverlik batıya göre çok daha iyi. Bu güzel taraflarından biridir. Tek kötü tarafı Muğla’da yaşayan ailemin hasreti.”

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.