Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Eğitim sisteminde yapılan değişikliklerle yapılmak istenen tam olarak ne? Yapısal değişikliklerin altında hangi nedenler var? 

Ülkemizde 2012-2013 öğretim yılı eğitim alanında yaşanan 4+4+4 ile ilgili tartışmalarla başladı. 4+4+4 olarak adlandırılan bu yasal düzenleme sosyolojik, psikolojik, politik ve daha birçok açıdan eleştiriler ile birlikte yürürlüğe girdi.  Yürürlüğe giren bu uygulama ile aslında eğitim sisteminde sadece sayısal bir değişim yaşanmadı. Yani sadece eskiden var olan 5+3+4 ya da 8+4 değişikliği değildi bu değişim. Aslında bu bir yapısal değişimdi. Aslında Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 ile bir yapısal değişim gerçekleştirdi. Bu yapısal değişim hala daha tartışılıyor belki uzun bir süre daha da tartışılacak.

Bu yaşanan değişim sadece yapısal anlamda mı kalacak diye düşündüğümüzde aslında öyle olmayacağını kolaylıkla anlıyoruz. Geçen günlerde yapılan bazı derslerin öğretim programlarının güncellenmesi bu yapısal değişimin içerik değişimi ile birlikte süreceğini gösteriyor bize. Yılsonuna kadar daha birçok içeriksel değişiklik yaşanacak gibi gözüküyor. Çünkü 2013 hedeflerinde yer alan tedbirlerden bir tanesi “İçerik ve işlevselliğin ön plana alındığı, çağın şartlarıyla uyumlu müfredatların hazırlanması ve güncellemelerin yapılması sağlanacaktır.” şeklinde. Bütün bunların yanında daha birçok yapısal değişiklikler de yaşanmaya devam edecektir.

Yapılan değişiklikler bazı acabaları da beraberinde getiriyor doğal olarak. Acaba ne yapılmak isteniyor bütün bunların anlamı ne olabilir. Bu konuda benimde kendi kendime sorduğum ve cevabını aradığım acabalarım var.

İlk olarak merak ediyorum Acaba yapılan bu 4+4+4 düzenlemesi ile mesleki eğitime erken yaşlarda yönlendirme çabası olabilir mi?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013 yılı hedefleri içinde yer alan “İlk ve ortaöğretimdeki öğrenciler için yönlendirme faaliyetleri ve sosyal aktiviteler artırılacak, etkinleştirilecektir.” İfadesi bu düşünceyi güçlendiriyor gibi gözüküyor. Yeni sistemde 4. Sınıftan sonra çocuğun önüne bir seçim yapma şansı çıkacak ve çocuk sonra bu seçimine bağlı olarak üst eğime devam edecek. Çocuklar okul başarısı ile orantılı bir biçimde mesleki ya da genel ortaöğretim kurumlarına yönelecekler diye düşünüyorum.

İkinci acabam SBS sınavlarının kalkacak olması ile ilgili, acaba SBS sınavlarının kaldırılması ile Milli Eğitim Bakanlığı Öğretimdeki ağırlığı eğitime mi kaydırmak istiyor? Bunu şöyle açabiliriz. Okullarımız bunca yıl OKS ve SBS de kaçıncı oldukları, SBS ile hangi öğrenciyi nereye yerleştirdiği gibi SBS başarıları ile değerlendirdi. Bu durum da çok iyi öğrenmiş ama eğitilememiş bireyleri ortaya çıkardı. Okullar nota dayalı rekabete girdi. Öğrencinin ilgi ve ihtiyaçları Milli Eğitimimizin eğitsel hedefleri kenarda kaldı. Acaba SBS’nin kalkmasıyla okul başarısını öne çıkartmak, öğrencinin süreçteki başarısını temele almak hedeflenmiş olabilir mi? Böylece iyi vatandaşlık, iyi insanlık hedefleri ile donanmış bireyler yetiştirilmesi hedefleniyor olabilir.

Eğer öyleyse etkin bir süreç değerlendirme çabası gerekecek demektir. Bununla ilgili düzenlemelerin yapılacağının işaretini yine 2013 hedeflerinde “Eğitim sistemi bireyin yeterliliklerini, farklı öğrenme yetisini merkeze alan, ölçme ve değerlendirmeye dayalı etkin bir rehberlik ve yönlendirme hizmeti sunan bir yapıya dönüştürülecektir.” şeklinde ifade edildiğini düşünüyorum. 

Bir diğer sorumda acaba yeni orta öğretime geçiş sistemi nasıl olacak? Acaba öğrencilerin süreçteki başarısını temel alan, okul öğrenmelerindeki gelişimine değer veren bir orta öğretime geçiş sistemi mi olacak? Bunun yanında belki öğrenciler belli bir başarı düzeyine göre merkezi bir sınava girecek ve belli başlı okullara bu sınav sonucuna göre girecek. Ama bu sınava sadece belli bir başarı düzeyini yakalayanlar katılabilecek. Bu başarıyı yakalayamayan öğrenciler başarı düzeylerine göre bulundukları bölgedeki okullara mı yerleşecekler? Bu sorunun cevabını hedefler içinde yer alan “Ortaöğretimde okullar arasındaki başarı farklılığını asgari düzeye indirmek amacıyla okul türleri azaltılacaktır.” İfadesi verebilir mi acaba?

Evet bir çok acaba ve bir o kadar da cevaplanması gereke soru var. Bu soruların cevaplarını zaman içinde bulacağız. Burada en fazla çaba öncelikle eğitimcilere ve sonra da anne ve babalara düşüyor. Çocuklarımıza iyibir eğitim ve iyi bir gelecek sunmak adına neler yapabileceğimizi oldukça fazla düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz. Düşünecek çok şey var ama çocukların kaybedecek vakitleri yok. Her şeyin onlar ve onların gelecekleri için iyi olması dileğiyle.

Eğitimtercihi

Dr. Özgür ŞİMŞEK

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. 

> Eğitimdeki acabalar

Eğitim sisteminde yapılan değişikliklerle yapılmak istenen tam olarak ne? Yapısal değişikliklerin altında hangi nedenler var? 

Ülkemizde 2012-2013 öğretim yılı eğitim alanında yaşanan 4+4+4 ile ilgili tartışmalarla başladı. 4+4+4 olarak adlandırılan bu yasal düzenleme sosyolojik, psikolojik, politik ve daha birçok açıdan eleştiriler ile birlikte yürürlüğe girdi.  Yürürlüğe giren bu uygulama ile aslında eğitim sisteminde sadece sayısal bir değişim yaşanmadı. Yani sadece eskiden var olan 5+3+4 ya da 8+4 değişikliği değildi bu değişim. Aslında bu bir yapısal değişimdi. Aslında Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 ile bir yapısal değişim gerçekleştirdi. Bu yapısal değişim hala daha tartışılıyor belki uzun bir süre daha da tartışılacak.

Bu yaşanan değişim sadece yapısal anlamda mı kalacak diye düşündüğümüzde aslında öyle olmayacağını kolaylıkla anlıyoruz. Geçen günlerde yapılan bazı derslerin öğretim programlarının güncellenmesi bu yapısal değişimin içerik değişimi ile birlikte süreceğini gösteriyor bize. Yılsonuna kadar daha birçok içeriksel değişiklik yaşanacak gibi gözüküyor. Çünkü 2013 hedeflerinde yer alan tedbirlerden bir tanesi “İçerik ve işlevselliğin ön plana alındığı, çağın şartlarıyla uyumlu müfredatların hazırlanması ve güncellemelerin yapılması sağlanacaktır.” şeklinde. Bütün bunların yanında daha birçok yapısal değişiklikler de yaşanmaya devam edecektir.

Yapılan değişiklikler bazı acabaları da beraberinde getiriyor doğal olarak. Acaba ne yapılmak isteniyor bütün bunların anlamı ne olabilir. Bu konuda benimde kendi kendime sorduğum ve cevabını aradığım acabalarım var.

İlk olarak merak ediyorum Acaba yapılan bu 4+4+4 düzenlemesi ile mesleki eğitime erken yaşlarda yönlendirme çabası olabilir mi?

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2013 yılı hedefleri içinde yer alan “İlk ve ortaöğretimdeki öğrenciler için yönlendirme faaliyetleri ve sosyal aktiviteler artırılacak, etkinleştirilecektir.” İfadesi bu düşünceyi güçlendiriyor gibi gözüküyor. Yeni sistemde 4. Sınıftan sonra çocuğun önüne bir seçim yapma şansı çıkacak ve çocuk sonra bu seçimine bağlı olarak üst eğime devam edecek. Çocuklar okul başarısı ile orantılı bir biçimde mesleki ya da genel ortaöğretim kurumlarına yönelecekler diye düşünüyorum.

İkinci acabam SBS sınavlarının kalkacak olması ile ilgili, acaba SBS sınavlarının kaldırılması ile Milli Eğitim Bakanlığı Öğretimdeki ağırlığı eğitime mi kaydırmak istiyor? Bunu şöyle açabiliriz. Okullarımız bunca yıl OKS ve SBS de kaçıncı oldukları, SBS ile hangi öğrenciyi nereye yerleştirdiği gibi SBS başarıları ile değerlendirdi. Bu durum da çok iyi öğrenmiş ama eğitilememiş bireyleri ortaya çıkardı. Okullar nota dayalı rekabete girdi. Öğrencinin ilgi ve ihtiyaçları Milli Eğitimimizin eğitsel hedefleri kenarda kaldı. Acaba SBS’nin kalkmasıyla okul başarısını öne çıkartmak, öğrencinin süreçteki başarısını temele almak hedeflenmiş olabilir mi? Böylece iyi vatandaşlık, iyi insanlık hedefleri ile donanmış bireyler yetiştirilmesi hedefleniyor olabilir.

Eğer öyleyse etkin bir süreç değerlendirme çabası gerekecek demektir. Bununla ilgili düzenlemelerin yapılacağının işaretini yine 2013 hedeflerinde “Eğitim sistemi bireyin yeterliliklerini, farklı öğrenme yetisini merkeze alan, ölçme ve değerlendirmeye dayalı etkin bir rehberlik ve yönlendirme hizmeti sunan bir yapıya dönüştürülecektir.” şeklinde ifade edildiğini düşünüyorum. 

Bir diğer sorumda acaba yeni orta öğretime geçiş sistemi nasıl olacak? Acaba öğrencilerin süreçteki başarısını temel alan, okul öğrenmelerindeki gelişimine değer veren bir orta öğretime geçiş sistemi mi olacak? Bunun yanında belki öğrenciler belli bir başarı düzeyine göre merkezi bir sınava girecek ve belli başlı okullara bu sınav sonucuna göre girecek. Ama bu sınava sadece belli bir başarı düzeyini yakalayanlar katılabilecek. Bu başarıyı yakalayamayan öğrenciler başarı düzeylerine göre bulundukları bölgedeki okullara mı yerleşecekler? Bu sorunun cevabını hedefler içinde yer alan “Ortaöğretimde okullar arasındaki başarı farklılığını asgari düzeye indirmek amacıyla okul türleri azaltılacaktır.” İfadesi verebilir mi acaba?

Evet bir çok acaba ve bir o kadar da cevaplanması gereke soru var. Bu soruların cevaplarını zaman içinde bulacağız. Burada en fazla çaba öncelikle eğitimcilere ve sonra da anne ve babalara düşüyor. Çocuklarımıza iyibir eğitim ve iyi bir gelecek sunmak adına neler yapabileceğimizi oldukça fazla düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz. Düşünecek çok şey var ama çocukların kaybedecek vakitleri yok. Her şeyin onlar ve onların gelecekleri için iyi olması dileğiyle.

Eğitimtercihi

Dr. Özgür ŞİMŞEK

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. 

Son Güncelleme: Salı, 19 Şubat 2013 12:55

Gösterim: 1978

Can Dündar’ın Milliyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinden…

Bilim Bakanı ne iş yapar? Kamu adına, bilimsel gelişmeye fon yaratır değil mi?

Türkiye’nin Bilim Bakanı, Akşam’da “Darwinistler”i eleştirmiş:

“Darwin’i inanç haline dönüştürmeyin. Bilimle inanç arasında fark var” demiş:

“Bir şeyin bilimsel olması için ondan şüphe edilmesi lazım. Oysa inanç, şüphe kaldırmaz.”

* * *

Doğru, ama Türkiye’nin sorunu o değil ki...

Bugünkü sorun, “inanç”ın “bilim”i tartıştırmaması...

TÜBİTAK dergisinden Darwin kapağının çıkarılması...

Kapağı yapanların görevden alınması...

İnancın, din kitaplarından taşıp biyoloji kitaplarına sızması...

Buna kim engel olmalı?

Bilim Bakanı değil mi?

Ya o da inancı bilimmiş gibi dayatanlar yerine, bilimi inanca çevirenlere karşı çıkıyorsa?

Erkek haklarını savunan Kadın Hakları Bakanı’na dönmez mi?

* * *

İnançla bilim arasında asırlarca kanlı savaşlar yaşandı.

Sonunda bazı coğrafyalarda inanç, devlet görevinden alındı, vicdanlara bırakıldı.

Bazı coğrafyalarda ise inanç adına bilim itilip kakıldı.

Ya hayatta en hakiki yol göstericinin bilim olduğu “inancı” üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti nerede duruyor?

5 yıl önce bu köşede, Turan Eser’in verileriyle, cami, hastane ve okul sayılarını kıyaslamıştım.

(http://www.milliyet.com.tr/2007/06/21/yazar/dundar.html)

1200 hastanemiz,

67 bin okulumuz,

85 bin camimiz vardı.

Kültür Bakanlığı’nın bütçesi 632 trilyon TL., şimdi “Bilim”i de içine alan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın bütçesi 280 trilyon iken, Diyanet’e 1,7 katrilyon veriliyordu.

Bu, 8 bakanlığın bütçesine eşitti.

Geçenlerde Eser’le yeniden buluştuk.

Verileri 5 yıl sonra Birgün için revize etmişti.

Buyurun, son resmi rakamlarla kendimize gelelim:

* * *

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’de ilköğretim okulu sayısı 32 bindi.

10 yıl sonra rakam, yine 32 bin...

Temel eğitimde devletin 160 bin derslik açığı var.

Hastane sayısı 1114 idi, 10 yılda 1453 oldu.

Cami sayısı ise 76 binden 93 bine çıktı.

Yani 10 yılda okul sayısı artmazken, mevcut okulların yarısına yakın cami yaptırıldı.

İmam sayısı 10 yılda 74 binden 128 bine çıktı.

Diyanet, bu yılsonu 150 bine ulaşmayı vaat ediyor.

Buna karşın Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hekim sayısı 10 yılda 57 binden 73 bine çıkabildi.

Yani doktorun iki katı imam var devlette...

İlahiyat Fakültesi sayısı ise 10 yılda 27’den 83’e çıktı.

“Eh Müslüman ülke, olacak o kadar” mı diyorsunuz?

Türkiye’deki 93 bin camiye karşılık, nüfusu Türkiye’ye yakın İran’da 68 bin cami var.

Mısır’da 67 bin...

* * *

Bir de sivil topluma bakalım:

Türkiye’de 100 bine yakın dernek var.

Bunların 863’ü sivil haklar derneği...

308’i öğrenci derneği...

1’i opera sanatçıları derneği...

16 bini ise cami ve kuran kursu dernekleri...

Almanya’da 11 bin 300 kütüphane var.

Türkiye’de 1500...

Yazının devamı için tıklayın

> Derdimiz Darwinistler mi?

Can Dündar’ın Milliyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinden…

Bilim Bakanı ne iş yapar? Kamu adına, bilimsel gelişmeye fon yaratır değil mi?

Türkiye’nin Bilim Bakanı, Akşam’da “Darwinistler”i eleştirmiş:

“Darwin’i inanç haline dönüştürmeyin. Bilimle inanç arasında fark var” demiş:

“Bir şeyin bilimsel olması için ondan şüphe edilmesi lazım. Oysa inanç, şüphe kaldırmaz.”

* * *

Doğru, ama Türkiye’nin sorunu o değil ki...

Bugünkü sorun, “inanç”ın “bilim”i tartıştırmaması...

TÜBİTAK dergisinden Darwin kapağının çıkarılması...

Kapağı yapanların görevden alınması...

İnancın, din kitaplarından taşıp biyoloji kitaplarına sızması...

Buna kim engel olmalı?

Bilim Bakanı değil mi?

Ya o da inancı bilimmiş gibi dayatanlar yerine, bilimi inanca çevirenlere karşı çıkıyorsa?

Erkek haklarını savunan Kadın Hakları Bakanı’na dönmez mi?

* * *

İnançla bilim arasında asırlarca kanlı savaşlar yaşandı.

Sonunda bazı coğrafyalarda inanç, devlet görevinden alındı, vicdanlara bırakıldı.

Bazı coğrafyalarda ise inanç adına bilim itilip kakıldı.

Ya hayatta en hakiki yol göstericinin bilim olduğu “inancı” üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti nerede duruyor?

5 yıl önce bu köşede, Turan Eser’in verileriyle, cami, hastane ve okul sayılarını kıyaslamıştım.

(http://www.milliyet.com.tr/2007/06/21/yazar/dundar.html)

1200 hastanemiz,

67 bin okulumuz,

85 bin camimiz vardı.

Kültür Bakanlığı’nın bütçesi 632 trilyon TL., şimdi “Bilim”i de içine alan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın bütçesi 280 trilyon iken, Diyanet’e 1,7 katrilyon veriliyordu.

Bu, 8 bakanlığın bütçesine eşitti.

Geçenlerde Eser’le yeniden buluştuk.

Verileri 5 yıl sonra Birgün için revize etmişti.

Buyurun, son resmi rakamlarla kendimize gelelim:

* * *

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’de ilköğretim okulu sayısı 32 bindi.

10 yıl sonra rakam, yine 32 bin...

Temel eğitimde devletin 160 bin derslik açığı var.

Hastane sayısı 1114 idi, 10 yılda 1453 oldu.

Cami sayısı ise 76 binden 93 bine çıktı.

Yani 10 yılda okul sayısı artmazken, mevcut okulların yarısına yakın cami yaptırıldı.

İmam sayısı 10 yılda 74 binden 128 bine çıktı.

Diyanet, bu yılsonu 150 bine ulaşmayı vaat ediyor.

Buna karşın Sağlık Bakanlığı hastanelerindeki hekim sayısı 10 yılda 57 binden 73 bine çıkabildi.

Yani doktorun iki katı imam var devlette...

İlahiyat Fakültesi sayısı ise 10 yılda 27’den 83’e çıktı.

“Eh Müslüman ülke, olacak o kadar” mı diyorsunuz?

Türkiye’deki 93 bin camiye karşılık, nüfusu Türkiye’ye yakın İran’da 68 bin cami var.

Mısır’da 67 bin...

* * *

Bir de sivil topluma bakalım:

Türkiye’de 100 bine yakın dernek var.

Bunların 863’ü sivil haklar derneği...

308’i öğrenci derneği...

1’i opera sanatçıları derneği...

16 bini ise cami ve kuran kursu dernekleri...

Almanya’da 11 bin 300 kütüphane var.

Türkiye’de 1500...

Yazının devamı için tıklayın

Son Güncelleme: Salı, 19 Şubat 2013 08:42

Gösterim: 1211

Turgay Polat Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde dershanelerin kapatılma süreciyle ilgili çok çarpıcı tespitlerde bulundu. Polat, dershanelerin fiilen hiçbir zaman kapatılamayacağını kapatılsa bile başka isim altında ‘ders evi’ gibi faaliyetlerine devam edebileceğini belirtti. İşte o yazı…

 

 

 

 

Dershaneler ne olacak? Bana bu günlerde en fazla sorulan soru bu.

Her telefon açan sanki ben karar vericiymişim gibi aynı soruyu soruyor 'hocam dershaneler ne olacak?' Arayanlar geleceğini düşünen dershane öğretmeni, kurumunu ve işyerini düşünen dershane yöneticisi, çocuğunun geleceğini düşünen veli, sınavları düşünen öğrenci yani anlayacağınız bütün taraflar kaygılı ve gergin. Peki, bu gerginlik çözülür mü? Ben burada çok merak ettiğim bir soruyla başlamak istiyorum, bu dershaneleri açan ve ruhsatını veren Milli Eğitim Bakanlığı bu dershanelerin gelecek yıl için kayıt almaya başladığını bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Peki, bu dershaneler kayıt almak için ne yapıyor? Ücretlerini milli eğitim onayıyla açıklıyor ve kayda başlıyor. Yani kapatılmak istenen kurumun bir sonraki yıl için kayıt almasına kapatmayı düşünen kurum onay veriyor. Biraz karışık oldu ama Türkçesi şu; Milli Eğitim Bakanlığı dershanelere önümüzdeki yıl için kayıtlara başlayabilirsin diyor böylece.

***

Dershaneler yine de çok tedirgin çünkü resmi açıklama istiyorlar. Yani bekliyorlar ki bir yetkili çıkıp dershaneler kapanmayacak ya da şöyle kapanacak desin. Ama bu asla olmayacak çünkü dershaneleri isim olarak kapattığınızda başka isimle yeniden kurulabilir. Yani 'dershane' açılmasını yasakladınız, 'ders evi' açılırsa ne yapacaksınız. 'Okul dışı tüm kurumları kapattım' dediniz. O zaman 136 değişik branşta kurs, ders, eğitim yapan kurumlar ne olacak. Üniversite ve lise sınavlarına hazırlık yapan dershaneleri kapattım derseniz ki diyemezsiniz mantıksız olur ama dediniz varsayalım, ara sınıflarda ders tamamlamak için gelenleri ne yapacaksınız? Yani kısacası eğitim kurumu olarak yasal açıdan kapatamazsınız.

Peki, ekonomik olarak şirketlerini kapatabilir misiniz? Bu hem ekonomik modelimiz açısından hem de hükümetimizin bakışı açısından mümkün olmayan bir durum. Yani şirketlerini de kapatamazsınız. Peki, nasıl kapatacaksınız. Demek ki bu kurumlar zaten yasal olarak kapattım diyerek kapatılamıyor. Zaten Sayın Başbakan da hiçbir zaman böyle bir şey söylemedi. Dikkat edin her seferinde 'Dershaneleri devletin daha farklı hizmet alacağı örneğin okul yapabilir miyiz? Onlardan hizmet alabilir miyiz?' dedi. Hatta bir seferinde bu kurumlara arsa tahsisi, öğrenci tahsisinden bahsetti. Demek ki Başbakan'ın dershaneleri yok etmek değil, onlardan daha verimli faydalanmak gibi bir anlayışı var. Buna da kimsenin hayır diyeceğini sanmıyorum.

Yazının devamı için tıklayın

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. 

> Dershaneler yerine ‘ders evleri’ gelecek!

Turgay Polat Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde dershanelerin kapatılma süreciyle ilgili çok çarpıcı tespitlerde bulundu. Polat, dershanelerin fiilen hiçbir zaman kapatılamayacağını kapatılsa bile başka isim altında ‘ders evi’ gibi faaliyetlerine devam edebileceğini belirtti. İşte o yazı…

 

 

 

 

Dershaneler ne olacak? Bana bu günlerde en fazla sorulan soru bu.

Her telefon açan sanki ben karar vericiymişim gibi aynı soruyu soruyor 'hocam dershaneler ne olacak?' Arayanlar geleceğini düşünen dershane öğretmeni, kurumunu ve işyerini düşünen dershane yöneticisi, çocuğunun geleceğini düşünen veli, sınavları düşünen öğrenci yani anlayacağınız bütün taraflar kaygılı ve gergin. Peki, bu gerginlik çözülür mü? Ben burada çok merak ettiğim bir soruyla başlamak istiyorum, bu dershaneleri açan ve ruhsatını veren Milli Eğitim Bakanlığı bu dershanelerin gelecek yıl için kayıt almaya başladığını bilmiyor mu? Tabii ki biliyor. Peki, bu dershaneler kayıt almak için ne yapıyor? Ücretlerini milli eğitim onayıyla açıklıyor ve kayda başlıyor. Yani kapatılmak istenen kurumun bir sonraki yıl için kayıt almasına kapatmayı düşünen kurum onay veriyor. Biraz karışık oldu ama Türkçesi şu; Milli Eğitim Bakanlığı dershanelere önümüzdeki yıl için kayıtlara başlayabilirsin diyor böylece.

***

Dershaneler yine de çok tedirgin çünkü resmi açıklama istiyorlar. Yani bekliyorlar ki bir yetkili çıkıp dershaneler kapanmayacak ya da şöyle kapanacak desin. Ama bu asla olmayacak çünkü dershaneleri isim olarak kapattığınızda başka isimle yeniden kurulabilir. Yani 'dershane' açılmasını yasakladınız, 'ders evi' açılırsa ne yapacaksınız. 'Okul dışı tüm kurumları kapattım' dediniz. O zaman 136 değişik branşta kurs, ders, eğitim yapan kurumlar ne olacak. Üniversite ve lise sınavlarına hazırlık yapan dershaneleri kapattım derseniz ki diyemezsiniz mantıksız olur ama dediniz varsayalım, ara sınıflarda ders tamamlamak için gelenleri ne yapacaksınız? Yani kısacası eğitim kurumu olarak yasal açıdan kapatamazsınız.

Peki, ekonomik olarak şirketlerini kapatabilir misiniz? Bu hem ekonomik modelimiz açısından hem de hükümetimizin bakışı açısından mümkün olmayan bir durum. Yani şirketlerini de kapatamazsınız. Peki, nasıl kapatacaksınız. Demek ki bu kurumlar zaten yasal olarak kapattım diyerek kapatılamıyor. Zaten Sayın Başbakan da hiçbir zaman böyle bir şey söylemedi. Dikkat edin her seferinde 'Dershaneleri devletin daha farklı hizmet alacağı örneğin okul yapabilir miyiz? Onlardan hizmet alabilir miyiz?' dedi. Hatta bir seferinde bu kurumlara arsa tahsisi, öğrenci tahsisinden bahsetti. Demek ki Başbakan'ın dershaneleri yok etmek değil, onlardan daha verimli faydalanmak gibi bir anlayışı var. Buna da kimsenin hayır diyeceğini sanmıyorum.

Yazının devamı için tıklayın

YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. 

Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Şubat 2013 11:52

Gösterim: 2971

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde KPSS sorularını çalıp dağıtan çetenin neden hala yakalanamadığını ve olayın neden üstüne gidilmediğini yazdı. Yılmaz yazısında Başbakan Erdoğan’ı da eleştirerek, “Başbakan zaman zaman demeç veriyor, çetelerle mücadele konusunda hükümetinin ne kadar başarılı olduğunu anlatıyor ama KPSS çetesine gelince akan sular duruyor olmalı.”  diye yazdı.

İşte Yılmaz’ın o yazısı;

Devletten bile güçlü çete!

BUNUNLA ilgili olarak yaptığım açıklama bazı okuyucuların dikkatinden kaçmış, “pazartesi soruları”nı neden artık gündeme getirmediğimi soruyorlar.

Bu köşede açıklamıştım ki bazen sorulara yanıt verilmemesi de bir tür yanıttır aslında. Her konuda söyleyecek bir şeyler bulan yüksek makamların sorulara yanıt vermemesi de bu anlamda bir yanıttır diye düşündüğümü yazmıştım.

Siyasi ahlak meselelerinde ise yanıtsız kalmak genellikle kesin bir yanıttır diye düşünüyorum.

Ama bu durum KPSS sorularını çalıp, dağıtan çetenin neden hâlâ yakalanamadığını merak etmeme de engel değil.

Başbakan, hırsızlık ortaya çıkınca MİT Müsteşarı’nı ve Emniyet Genel Müdürü’nü görevlendirmiş, “Dosyayı da önce bana getirin” talimatını vermişti.

Son zamanların isimlendirmesiyle söyleyecek olursak “devlet” hırsızlar çetesinin üzerine salınmıştı!

Ama ortaya çıkıyor ki bu çete devletten bile güçlü!

Ortada ne bir zanlı var ne de bir ipucu.

Başbakan zaman zaman demeç veriyor, çetelerle mücadele konusunda hükümetinin ne kadar başarılı olduğunu anlatıyor ama KPSS çetesine gelince akan sular duruyor olmalı.

Yazının tamam için tıklayın

> KPSS çetesi neden hala yakalanamadı?

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde KPSS sorularını çalıp dağıtan çetenin neden hala yakalanamadığını ve olayın neden üstüne gidilmediğini yazdı. Yılmaz yazısında Başbakan Erdoğan’ı da eleştirerek, “Başbakan zaman zaman demeç veriyor, çetelerle mücadele konusunda hükümetinin ne kadar başarılı olduğunu anlatıyor ama KPSS çetesine gelince akan sular duruyor olmalı.”  diye yazdı.

İşte Yılmaz’ın o yazısı;

Devletten bile güçlü çete!

BUNUNLA ilgili olarak yaptığım açıklama bazı okuyucuların dikkatinden kaçmış, “pazartesi soruları”nı neden artık gündeme getirmediğimi soruyorlar.

Bu köşede açıklamıştım ki bazen sorulara yanıt verilmemesi de bir tür yanıttır aslında. Her konuda söyleyecek bir şeyler bulan yüksek makamların sorulara yanıt vermemesi de bu anlamda bir yanıttır diye düşündüğümü yazmıştım.

Siyasi ahlak meselelerinde ise yanıtsız kalmak genellikle kesin bir yanıttır diye düşünüyorum.

Ama bu durum KPSS sorularını çalıp, dağıtan çetenin neden hâlâ yakalanamadığını merak etmeme de engel değil.

Başbakan, hırsızlık ortaya çıkınca MİT Müsteşarı’nı ve Emniyet Genel Müdürü’nü görevlendirmiş, “Dosyayı da önce bana getirin” talimatını vermişti.

Son zamanların isimlendirmesiyle söyleyecek olursak “devlet” hırsızlar çetesinin üzerine salınmıştı!

Ama ortaya çıkıyor ki bu çete devletten bile güçlü!

Ortada ne bir zanlı var ne de bir ipucu.

Başbakan zaman zaman demeç veriyor, çetelerle mücadele konusunda hükümetinin ne kadar başarılı olduğunu anlatıyor ama KPSS çetesine gelince akan sular duruyor olmalı.

Yazının tamam için tıklayın

Son Güncelleme: Salı, 19 Şubat 2013 08:31

Gösterim: 1395

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun 2013-2014 Müfredat programı kapsamınca güncellenen Öğretim Programları ve Kurul Kararları yayımlandı.

Güncellenen Öğretim Programları ve kurul kararlarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz

 

 

 

 

 

 

 

 

İlköğretim Kurumları Fen Bilimleri Dersi (3, 4, 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

İlköğretim Kurumları İngilizce Dersi (2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaokul Matematik Dersi (5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Biyoloji Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Fizik Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Kimya Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Matematik Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

> Talim Terbiye Kurulu'nun 2013-2014 müfredat programı

Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nun 2013-2014 Müfredat programı kapsamınca güncellenen Öğretim Programları ve Kurul Kararları yayımlandı.

Güncellenen Öğretim Programları ve kurul kararlarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz

 

 

 

 

 

 

 

 

İlköğretim Kurumları Fen Bilimleri Dersi (3, 4, 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

İlköğretim Kurumları İngilizce Dersi (2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaokul Matematik Dersi (5, 6, 7 ve 8. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Biyoloji Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Fizik Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Kimya Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

 

Ortaöğretim Matematik Dersi (9, 10, 11 ve 12. Sınıflar) Öğretim Programı - İndirmek İçin Tıklayınız...

Son Güncelleme: Perşembe, 14 Şubat 2013 07:20

Gösterim: 8443


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.