Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Avrupa Eğitim Kurumları, Avrupa Meslek Yüksekokulu ve KKTC’de Adakent Üniversitesi… Eğitim sektöründe 30 yıldır emek veren Avrupa Eğitim Grubu Başkanı Talip Emiroğlu, açtığı kurumlarla fark yaratan işlere imza attı. 4. Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri’nde Yılın Eğitim Girişimcisi Ödülü’nü kazanan Talip Emiroğlu ile, aldığı ödülü ve eğitimin güncel konularını konuştuk.

talip_emirogluEğitim sisteminin ve sınav sisteminde yapılan değişiklikler üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Geçenlerde 4 Ağustos 1962 tarihinde yayınlanan Son Havadis gazetesini gördüm. Birinci sayfa manşetinde “Üniversitelere giriş imtihanları kalkacak”, alt başlık olarak da “Lise tedrisatında değişiklik yapılacak” deniyordu. Diyeceğim o ki bu eğitim konusu pek çok dengeleri içinde barındıran derin bir mevzudur. Öncelikle eğitimde mümkün olabilen toplumsal mutabakat Türkiye’de sağlanmalıdır.
Mesela ülkemizi yöneten büyüklerimiz ellerinde olan ve bizim bilmediğimiz, bilmemize de gerek olmayan verileri değerlendirerek, Marmaray gibi, 3.Köprü gibi, İstanbul - İzmir otoyolu gibi projeleri ülkemiz için gerekli görüp hayata geçirebilirler. Bunun için referandum filan yapıp herkese sormalarına da gerek olmayabilir. Projeler tamamlanınca muhalif olanlardan bir iki tepki görülür. Ama sonuçta herkesin hayatını kolaylaştıran projeler olduğu için, kısa sürede eleştiriler kesilir. Ancak eğitim biraz daha farklı. Ailelerin kültürleri değişik olabiliyor ve herkes çocuğunu kendi doğrularına göre yetiştirmek isteyebiliyor. Sonuçta hepimiz evlatlarımız için yaşıyoruz. En değerli varlıklarımız olan çocuklarımızın şekillenmesinde ikna olmamız lazım. Bu yüzden eğitimle ilgili kararlar uygulamaya geçirilmeden önce millete anlatılmalı. Mümkünse karar komitesinde farklı beklenti içerisinde olanlar da temsil edilmelidir. Galiba bu konularda biraz eksiğiz ve yeni uygulamalar çok gerekli ve yararlı olsa bile tam olarak anlaşılmadığı için hak ettiği itibarı göremeyebiliyor.

talip_emirogluETİK EĞİTİMİN ÜZERİNE EĞİLMELİYİZ
Türkiye’de eğitim nereye doğru gidiyor? Siz bu konuda umutlu musunuz?
Ben eğitimin içerik olarak millileşmeyi hedef edinmesinden son derece memnunum. Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle 2014 yılındaki Şura’da yaptığı konuşmadan çok etkilenmiştim. Yerli değerlerimizi küçümseyen, yabancı hayranlığını öne çıkaran anlayışı eleştirmişti. Son dönemde gençlerdeki “biz de yapabiliriz” özgüveninin yükselmesini yine gururla karşılıyorum.
Ancak şu da hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, evrensel eğitimden ve değerlerden yararlanmadan, kendi milli eğitimimizi sağlıklı oluşturamayız. Bilim ve teknolojinin ırkı ve inancı yoktur. Kaynağı akıldır. Aklın üretime dönüşmesi için hür iklime ihtiyacı vardır. Mesela Steve Jobs’un’ın Suriye asıllı olduğu söyleniyor. Suriye’de yaşasaydı aynı akılla bu duruma gelebilir miydi? Amerika’nın öğrenciye, yatırımcıya sağladığı ortamı kendi insanımıza sağlamalıyız. İşte bütün bunları temele koyduğumuz etik eğitimin üzerine oturtmalıyız.

KÜLTÜREL ZEKA (CQ) ÖNEMLİ HALE GELECEK3
0 yılı aşkın süre eğitimin içindesiniz, Bizim çocuklarımız genel olarak akıllı mı sizce?
Biz aklı ortaya çıkarıp yararlanmada yetersiziz gibi geliyor bana. Son yıllarda anne-babalar arasında “benim çocuğumun IQ’su yüksek” modası başladı. Bir yerlerden kolayca belge alıp çocuğuna ayrıcalık yaratmaya çalışıyorlar. Bir seminerde dinlemiştim, bilişsel zeka (IQ) insan başarısında ancak yüzde 25 kadar etkili olabiliyormuş. Bence bizim ve başkalarının duygularını tanıtan ve yönetebilme yetisi kazandıran Duygusal Zeka (EQ) daha da önemli. Artık küreselleşen dünyada geleceğin lider ve yöneticileri için kültürel zeka (CQ) da çok önemli hale gelecektir. Gelecekte farklı kültürlerden oluşan gruplarla daha çok çalışmak durumunda kalınacağını söyleyebilirim..

OKUL AÇMAK İÇİN KRİTELER BELİRLENMELİ
Bu eğitim – öğretim yılında 1.700’ü aşkın yeni okul açıldı. Bu gelişmeyi sektör açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz yıllardır özel eğitim sektörünün oranının en az yüzde 15’lere çıkması gerektiğini savunduk. Şimdi yüzde 8’in üzerine ancak çıkabildi galiba… Açılsın tabi… Ama lütfen artık kimse devlet içerisinde ayrı bir güç olacak hale gelmesin. Benim merak ettiğim bir şey var. Üniversite kurulurken bir sürü kriterler ortaya konuyor. Kırk dereden su getirtiliyor. Hemen belirteyim, bu hassasiyeti çok doğru buluyorum. Ancak eğitimin en önemli süreci okul öncesi ve ilkokul süreci olduğu bütün bilim insanları tarafından ifade ediliyor. Bu dönem çocuğun eğildiği, kişiliğinin ve temelinin oluştuğu yaşlar. Bu süreç eğitim için en önemli ve kritik olmasına rağmen, ilkokul. anaokulu açmak çok kolay. Bin - iki bin metre kare yer bul, git okul aç. Kim olduğun, niye açtığın önemli değil. Bence devletimiz burada da kriterleri artırmalıdır.

TÜCCARLIK EĞİTİMİN ÖNÜNE GEÇMEMELİ
Eğitimde sektörün içinden ve dışından birçok oyuncunun yer aldığını görüyoruz. Eğitim girişimcilerine neler tavsiye edersiniz?
Son yıllarda eğitim ticari bir sektör olarak görülmeye başlandı. Fonların ve yatırımcıların ilgisini çekti. Ben bu konuda hala biraz muhafazakarım. Eğitimde elbette bir ekonomi var. Yaşamak ve büyümek için finansal yapı sağlam olmalı. Ancak bu durum göze sokulmamalıdır. Tüccarlığın eğitimin önüne çıkmasını doğru bulmuyorum. Tüccar daha çok kar edebilmek için düşmana silah satabilecek anlayıştadır. Eğitimin içerisinde bu dengeyi iyi kurabilmek gerekiyor. Etik değerleri koruyalım. Onlar da bizi koruyacaktır.

EĞİTİMİN STANDARDINI ÖĞRETMENLE ARTIRABİLİRİZ
Eğitimin en önemli unsuru öğretmenler. En fazla eleştirilenler de öğretmenler. Eğitimin temel taşı olan öğretmenlerin daha iyi eğitim verebilmeleri için neler yapılmalı?
Öğretmenlerin çok eleştirilmesini şöyle yorumluyorum: Aslında öğretmen olabilmişler pek eleştirilmiyor. Onlar saygı görüyor. Eleştirilenler ise öğretmen olmayı becerememiş olanlardır. Maalesef eğitim fakültesini bitirdikten sonra kendini öğretmen sananlarda problem var. Bu yüzden YÖK’ün eğitim fakültelerine girişe de baraj uygulamasını çok yerinde buluyorum. Keşke Tıp ve Hukuk fakültelerine girişe baraj uygulamadan önce ilk olarak eğitim fakültelerine uygulanabilseydi. Çünkü herkes önce ilk, orta, lise sürecinden geçiyor. Sonra tıp, hukuk, mühendislik vs. mesleklere yöneliyor. Temellerinin sağlam olabilmesi çok önemli. Bu da öğretmeninin performansıyla alakalı.
Ben bundan sonraki aşamada öğretmen olabilmek için yüksek lisans şartının da getirilmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü eğitimin standardını öğretmenle artırabiliriz.

YILIN EĞİTİM GİRİŞİMCİSİ ÖDÜLÜNÜ BEKLEMİYORDUM
140 bin oyun kullanıldığı 4. Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri anketinde en fazla oyu alarak Yılın Eğitim Girişimcisi Ödülü’nü kazandınız. Bu ödülü bekliyor muydunuz?
Açıkça ifade etmem gerekirse böyle bir ödül beklemiyordum. Bu işlerin genellikle danışıklı yapıldığını sanıyordum. Aday gösterildiğimden bile çok sonra haberim oldu. Hak ediyor muydum diye soracak olursanız, fazlasıyla hak ettiğimi düşünüyorum. Bu ülkede eğitimin her alanına ömrümü verdim. Güzel ve çok faydalı işler yaptığımı düşünüyorum. Hiç görmediğim, tanımadığım insanlar bana oy verdiğine göre, demek ki insanlar kimin ne yaptığını iyi değerlendiriyor.

Törende yapamadıklarım daha güzeldi dediniz…
Yapabildiklerimiz bir sürü hayallerin arasından, bebek oluşturan kromozom gibi mücadeleyi kazanıp öne çıkarak gerçekleşiyor. Nasıl ki bütün kromozomlar bebek olamıyorsa, bütün hayaller de gerçekleşemiyor. Benim gerçekleştiremediklerimi ikiye ayırıyorum. İlki çok zor olduğu için gerçekleştiremediklerim. Bunlar yapmayı başardıklarımdan çok daha güzel olacaktı. Zaten muhteşem olduğu için zordu. Yani ödülü hak ediyor. İkincisi ise insanlar için kötü olabilecekleri için gerçekleştirmediğim hayallerimdi. Onları da insanlık adına gerçekleştirmediğim için ödülü hak ediyorum. Yani yapabildiklerim bunlardan sonra geliyor.

adakent_uniADAKENT ÜNİVERSİTESİ İLE KKTC’DE EĞİTİMİN ÇITASININ YÜKSELMESİNE KATKI SAĞLADIK
Birçok kurumun kuruluşuna imza attınız. En son Adakent Üniversitesi yatırımınız geldi. Yatırım yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Yatırımı önce kafamda yapıyorum, bitiriyorum ve bir süre de zihnimde işletiyorum. Bunlardan sonra harekete geçiyorum. Dolayısıyla pek sürprizle karşılaşmıyorum. Ben öncelikle birilerinin ayağına basmak için yatırım yapmam. Ya da şöyle diyeyim, benim yaptığım yatırımların kimseye zararı olmamasına, aksine faydalı olmasına dikkat ederim. Sektöre farklı bir soluk katacaksa beni heyecanlandırır. Zaten bana heyecan vermeyen, zevk vermeyen işlere de girmemeye özen gösteriyorum.
Adakent Üniversitesi ile KKTC’nin bu alandaki çıtasının yükselmesine katkı sağladığımızı düşünüyorum. Artık bundan sonra KKTC’de apartman üniversiteler açılacağını sanmıyorum. Gidip YÖDAK’ın, YÖK’ün istediği kriterleri yerine getirirseniz izin alırsınız. Nedir bunlar önce kampüsünüzü yapacaksınız. Bir öğrenci için 12 metre karenin altına düşmeyeceksiniz. Donanımınız eksiksiz olmamalı. En önemlisi de öğretim kadrosu. Biz bunları tamamladıktan sonra eğitim-öğretime başladık. Bu kriterlerin yerine getirilmesi yabancı öğrenciler için de çok önemli. Dışarıda KKTC’nin yüksek öğretim algısı, kalite anlamında iyileşiyor.

 

> Yılın Eğitim Girişimcisi Talip Emiroğlu: Eğitimin her alanına ömrümü adadım

Avrupa Eğitim Kurumları, Avrupa Meslek Yüksekokulu ve KKTC’de Adakent Üniversitesi… Eğitim sektöründe 30 yıldır emek veren Avrupa Eğitim Grubu Başkanı Talip Emiroğlu, açtığı kurumlarla fark yaratan işlere imza attı. 4. Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri’nde Yılın Eğitim Girişimcisi Ödülü’nü kazanan Talip Emiroğlu ile, aldığı ödülü ve eğitimin güncel konularını konuştuk.

talip_emirogluEğitim sisteminin ve sınav sisteminde yapılan değişiklikler üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Geçenlerde 4 Ağustos 1962 tarihinde yayınlanan Son Havadis gazetesini gördüm. Birinci sayfa manşetinde “Üniversitelere giriş imtihanları kalkacak”, alt başlık olarak da “Lise tedrisatında değişiklik yapılacak” deniyordu. Diyeceğim o ki bu eğitim konusu pek çok dengeleri içinde barındıran derin bir mevzudur. Öncelikle eğitimde mümkün olabilen toplumsal mutabakat Türkiye’de sağlanmalıdır.
Mesela ülkemizi yöneten büyüklerimiz ellerinde olan ve bizim bilmediğimiz, bilmemize de gerek olmayan verileri değerlendirerek, Marmaray gibi, 3.Köprü gibi, İstanbul - İzmir otoyolu gibi projeleri ülkemiz için gerekli görüp hayata geçirebilirler. Bunun için referandum filan yapıp herkese sormalarına da gerek olmayabilir. Projeler tamamlanınca muhalif olanlardan bir iki tepki görülür. Ama sonuçta herkesin hayatını kolaylaştıran projeler olduğu için, kısa sürede eleştiriler kesilir. Ancak eğitim biraz daha farklı. Ailelerin kültürleri değişik olabiliyor ve herkes çocuğunu kendi doğrularına göre yetiştirmek isteyebiliyor. Sonuçta hepimiz evlatlarımız için yaşıyoruz. En değerli varlıklarımız olan çocuklarımızın şekillenmesinde ikna olmamız lazım. Bu yüzden eğitimle ilgili kararlar uygulamaya geçirilmeden önce millete anlatılmalı. Mümkünse karar komitesinde farklı beklenti içerisinde olanlar da temsil edilmelidir. Galiba bu konularda biraz eksiğiz ve yeni uygulamalar çok gerekli ve yararlı olsa bile tam olarak anlaşılmadığı için hak ettiği itibarı göremeyebiliyor.

talip_emirogluETİK EĞİTİMİN ÜZERİNE EĞİLMELİYİZ
Türkiye’de eğitim nereye doğru gidiyor? Siz bu konuda umutlu musunuz?
Ben eğitimin içerik olarak millileşmeyi hedef edinmesinden son derece memnunum. Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle 2014 yılındaki Şura’da yaptığı konuşmadan çok etkilenmiştim. Yerli değerlerimizi küçümseyen, yabancı hayranlığını öne çıkaran anlayışı eleştirmişti. Son dönemde gençlerdeki “biz de yapabiliriz” özgüveninin yükselmesini yine gururla karşılıyorum.
Ancak şu da hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, evrensel eğitimden ve değerlerden yararlanmadan, kendi milli eğitimimizi sağlıklı oluşturamayız. Bilim ve teknolojinin ırkı ve inancı yoktur. Kaynağı akıldır. Aklın üretime dönüşmesi için hür iklime ihtiyacı vardır. Mesela Steve Jobs’un’ın Suriye asıllı olduğu söyleniyor. Suriye’de yaşasaydı aynı akılla bu duruma gelebilir miydi? Amerika’nın öğrenciye, yatırımcıya sağladığı ortamı kendi insanımıza sağlamalıyız. İşte bütün bunları temele koyduğumuz etik eğitimin üzerine oturtmalıyız.

KÜLTÜREL ZEKA (CQ) ÖNEMLİ HALE GELECEK3
0 yılı aşkın süre eğitimin içindesiniz, Bizim çocuklarımız genel olarak akıllı mı sizce?
Biz aklı ortaya çıkarıp yararlanmada yetersiziz gibi geliyor bana. Son yıllarda anne-babalar arasında “benim çocuğumun IQ’su yüksek” modası başladı. Bir yerlerden kolayca belge alıp çocuğuna ayrıcalık yaratmaya çalışıyorlar. Bir seminerde dinlemiştim, bilişsel zeka (IQ) insan başarısında ancak yüzde 25 kadar etkili olabiliyormuş. Bence bizim ve başkalarının duygularını tanıtan ve yönetebilme yetisi kazandıran Duygusal Zeka (EQ) daha da önemli. Artık küreselleşen dünyada geleceğin lider ve yöneticileri için kültürel zeka (CQ) da çok önemli hale gelecektir. Gelecekte farklı kültürlerden oluşan gruplarla daha çok çalışmak durumunda kalınacağını söyleyebilirim..

OKUL AÇMAK İÇİN KRİTELER BELİRLENMELİ
Bu eğitim – öğretim yılında 1.700’ü aşkın yeni okul açıldı. Bu gelişmeyi sektör açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz yıllardır özel eğitim sektörünün oranının en az yüzde 15’lere çıkması gerektiğini savunduk. Şimdi yüzde 8’in üzerine ancak çıkabildi galiba… Açılsın tabi… Ama lütfen artık kimse devlet içerisinde ayrı bir güç olacak hale gelmesin. Benim merak ettiğim bir şey var. Üniversite kurulurken bir sürü kriterler ortaya konuyor. Kırk dereden su getirtiliyor. Hemen belirteyim, bu hassasiyeti çok doğru buluyorum. Ancak eğitimin en önemli süreci okul öncesi ve ilkokul süreci olduğu bütün bilim insanları tarafından ifade ediliyor. Bu dönem çocuğun eğildiği, kişiliğinin ve temelinin oluştuğu yaşlar. Bu süreç eğitim için en önemli ve kritik olmasına rağmen, ilkokul. anaokulu açmak çok kolay. Bin - iki bin metre kare yer bul, git okul aç. Kim olduğun, niye açtığın önemli değil. Bence devletimiz burada da kriterleri artırmalıdır.

TÜCCARLIK EĞİTİMİN ÖNÜNE GEÇMEMELİ
Eğitimde sektörün içinden ve dışından birçok oyuncunun yer aldığını görüyoruz. Eğitim girişimcilerine neler tavsiye edersiniz?
Son yıllarda eğitim ticari bir sektör olarak görülmeye başlandı. Fonların ve yatırımcıların ilgisini çekti. Ben bu konuda hala biraz muhafazakarım. Eğitimde elbette bir ekonomi var. Yaşamak ve büyümek için finansal yapı sağlam olmalı. Ancak bu durum göze sokulmamalıdır. Tüccarlığın eğitimin önüne çıkmasını doğru bulmuyorum. Tüccar daha çok kar edebilmek için düşmana silah satabilecek anlayıştadır. Eğitimin içerisinde bu dengeyi iyi kurabilmek gerekiyor. Etik değerleri koruyalım. Onlar da bizi koruyacaktır.

EĞİTİMİN STANDARDINI ÖĞRETMENLE ARTIRABİLİRİZ
Eğitimin en önemli unsuru öğretmenler. En fazla eleştirilenler de öğretmenler. Eğitimin temel taşı olan öğretmenlerin daha iyi eğitim verebilmeleri için neler yapılmalı?
Öğretmenlerin çok eleştirilmesini şöyle yorumluyorum: Aslında öğretmen olabilmişler pek eleştirilmiyor. Onlar saygı görüyor. Eleştirilenler ise öğretmen olmayı becerememiş olanlardır. Maalesef eğitim fakültesini bitirdikten sonra kendini öğretmen sananlarda problem var. Bu yüzden YÖK’ün eğitim fakültelerine girişe de baraj uygulamasını çok yerinde buluyorum. Keşke Tıp ve Hukuk fakültelerine girişe baraj uygulamadan önce ilk olarak eğitim fakültelerine uygulanabilseydi. Çünkü herkes önce ilk, orta, lise sürecinden geçiyor. Sonra tıp, hukuk, mühendislik vs. mesleklere yöneliyor. Temellerinin sağlam olabilmesi çok önemli. Bu da öğretmeninin performansıyla alakalı.
Ben bundan sonraki aşamada öğretmen olabilmek için yüksek lisans şartının da getirilmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü eğitimin standardını öğretmenle artırabiliriz.

YILIN EĞİTİM GİRİŞİMCİSİ ÖDÜLÜNÜ BEKLEMİYORDUM
140 bin oyun kullanıldığı 4. Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri anketinde en fazla oyu alarak Yılın Eğitim Girişimcisi Ödülü’nü kazandınız. Bu ödülü bekliyor muydunuz?
Açıkça ifade etmem gerekirse böyle bir ödül beklemiyordum. Bu işlerin genellikle danışıklı yapıldığını sanıyordum. Aday gösterildiğimden bile çok sonra haberim oldu. Hak ediyor muydum diye soracak olursanız, fazlasıyla hak ettiğimi düşünüyorum. Bu ülkede eğitimin her alanına ömrümü verdim. Güzel ve çok faydalı işler yaptığımı düşünüyorum. Hiç görmediğim, tanımadığım insanlar bana oy verdiğine göre, demek ki insanlar kimin ne yaptığını iyi değerlendiriyor.

Törende yapamadıklarım daha güzeldi dediniz…
Yapabildiklerimiz bir sürü hayallerin arasından, bebek oluşturan kromozom gibi mücadeleyi kazanıp öne çıkarak gerçekleşiyor. Nasıl ki bütün kromozomlar bebek olamıyorsa, bütün hayaller de gerçekleşemiyor. Benim gerçekleştiremediklerimi ikiye ayırıyorum. İlki çok zor olduğu için gerçekleştiremediklerim. Bunlar yapmayı başardıklarımdan çok daha güzel olacaktı. Zaten muhteşem olduğu için zordu. Yani ödülü hak ediyor. İkincisi ise insanlar için kötü olabilecekleri için gerçekleştirmediğim hayallerimdi. Onları da insanlık adına gerçekleştirmediğim için ödülü hak ediyorum. Yani yapabildiklerim bunlardan sonra geliyor.

adakent_uniADAKENT ÜNİVERSİTESİ İLE KKTC’DE EĞİTİMİN ÇITASININ YÜKSELMESİNE KATKI SAĞLADIK
Birçok kurumun kuruluşuna imza attınız. En son Adakent Üniversitesi yatırımınız geldi. Yatırım yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Yatırımı önce kafamda yapıyorum, bitiriyorum ve bir süre de zihnimde işletiyorum. Bunlardan sonra harekete geçiyorum. Dolayısıyla pek sürprizle karşılaşmıyorum. Ben öncelikle birilerinin ayağına basmak için yatırım yapmam. Ya da şöyle diyeyim, benim yaptığım yatırımların kimseye zararı olmamasına, aksine faydalı olmasına dikkat ederim. Sektöre farklı bir soluk katacaksa beni heyecanlandırır. Zaten bana heyecan vermeyen, zevk vermeyen işlere de girmemeye özen gösteriyorum.
Adakent Üniversitesi ile KKTC’nin bu alandaki çıtasının yükselmesine katkı sağladığımızı düşünüyorum. Artık bundan sonra KKTC’de apartman üniversiteler açılacağını sanmıyorum. Gidip YÖDAK’ın, YÖK’ün istediği kriterleri yerine getirirseniz izin alırsınız. Nedir bunlar önce kampüsünüzü yapacaksınız. Bir öğrenci için 12 metre karenin altına düşmeyeceksiniz. Donanımınız eksiksiz olmamalı. En önemlisi de öğretim kadrosu. Biz bunları tamamladıktan sonra eğitim-öğretime başladık. Bu kriterlerin yerine getirilmesi yabancı öğrenciler için de çok önemli. Dışarıda KKTC’nin yüksek öğretim algısı, kalite anlamında iyileşiyor.

 

Son Güncelleme: Salı, 19 Aralık 2017 14:15

Gösterim: 2764

artı eğitim dergisi ve egitimtercihi.com tarafından ilki 2014 yılında gerçekleştirilen ve eğitim dünyasının beğenisini kazanan Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri’nin dördüncüsü 12 Ekim 2017 tarihinde İstanbul Şişli Marriott Otel’de gerçekleştirildi.

arti_egitim_odul15 Kategoride eğitim dünyasından isim ve kurumların ödüllendirildiği geceye başta KKTC Milli Eğitim Bakanı Dr. Özdemir Berova, MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Kemal Şamlıoğlu, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci olmak üzere üniversiteler, özel okullar ve eğitim sektörüne hizmet sunan firmaların temsilcileri katıldı. Gecey Okulkuran sponsor olarak destek verdi.
Egitimtercihi.com web sitesi üzerinden gerçekleştirilen anket ile belirlenen ödüllere 140 bini aşkın oy kullanıldı.

İŞTE GECEDE ÖDÜL KAZANANLAR

arti_egitim_odulYılın Bürokratı / Kemal Şamlıoğlu / MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü






arti_egitim_odul


Yılın Eğitim Girişimcisi / Talip Emiroğlu / Avrupa Eğitim Grubu Başkanı








arti_egitim_odul


Yılın Eğitimde Türkiye Markası / Sınav Eğitim Kurumları







arti_egitim_odulYılın Milli Eğitim Müdürü / Cengiz Mete / Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürü






arti_egitim_odul



Yılın Yaşam Boyu Eğitim Ödülü / Nazmi Arıkan / Fen Bilimleri Okulları Kurucusu



 

arti_egitim_odul



Yılın Eğitim Profesyoneli / Ali Akdoğan / Taş Koleji Genel Müdürü







arti_egitim_odul



Yılın Eğitimci Akademisyeni / Prof. Dr. Ayla Oktay






arti_egitim_odul



Sınırları Aşan Eğitim Ödülü / İstanbul Aydın Üniversitesi





Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi / İstanbul Kültür Eğitim Kurumları



Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi / İstanbul Kültür Eğitim Kurumları




 

arti_egitim_odul



Yılın Öğretmeni / Samet Başkonuş





 

arti_egitim_odul


Yılın Eğitim Dostu Şirketi / Turkcell






arti_egitim_odul



Yılın Eğitim Gazetecisi / Yaşar Özay





arti_egitim_odul



Yılın Sivil Toplum Kurumu / ÖRAV





 

arti_egitim_odul


Yılın Okul Mimarisi / Mektebim Okulları





arti_egitim_odul


Yılın Eğitim Programı / Eğitime Farklı Bakış / Hayati Oktay

> 4. YILIN EĞİTİMDE BAŞARI ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

artı eğitim dergisi ve egitimtercihi.com tarafından ilki 2014 yılında gerçekleştirilen ve eğitim dünyasının beğenisini kazanan Yılın Eğitimde Başarı Ödülleri’nin dördüncüsü 12 Ekim 2017 tarihinde İstanbul Şişli Marriott Otel’de gerçekleştirildi.

arti_egitim_odul15 Kategoride eğitim dünyasından isim ve kurumların ödüllendirildiği geceye başta KKTC Milli Eğitim Bakanı Dr. Özdemir Berova, MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Kemal Şamlıoğlu, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci olmak üzere üniversiteler, özel okullar ve eğitim sektörüne hizmet sunan firmaların temsilcileri katıldı. Gecey Okulkuran sponsor olarak destek verdi.
Egitimtercihi.com web sitesi üzerinden gerçekleştirilen anket ile belirlenen ödüllere 140 bini aşkın oy kullanıldı.

İŞTE GECEDE ÖDÜL KAZANANLAR

arti_egitim_odulYılın Bürokratı / Kemal Şamlıoğlu / MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü






arti_egitim_odul


Yılın Eğitim Girişimcisi / Talip Emiroğlu / Avrupa Eğitim Grubu Başkanı








arti_egitim_odul


Yılın Eğitimde Türkiye Markası / Sınav Eğitim Kurumları







arti_egitim_odulYılın Milli Eğitim Müdürü / Cengiz Mete / Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürü






arti_egitim_odul



Yılın Yaşam Boyu Eğitim Ödülü / Nazmi Arıkan / Fen Bilimleri Okulları Kurucusu



 

arti_egitim_odul



Yılın Eğitim Profesyoneli / Ali Akdoğan / Taş Koleji Genel Müdürü







arti_egitim_odul



Yılın Eğitimci Akademisyeni / Prof. Dr. Ayla Oktay






arti_egitim_odul



Sınırları Aşan Eğitim Ödülü / İstanbul Aydın Üniversitesi





Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi / İstanbul Kültür Eğitim Kurumları



Yılın Sosyal Sorumluluk Projesi / İstanbul Kültür Eğitim Kurumları




 

arti_egitim_odul



Yılın Öğretmeni / Samet Başkonuş





 

arti_egitim_odul


Yılın Eğitim Dostu Şirketi / Turkcell






arti_egitim_odul



Yılın Eğitim Gazetecisi / Yaşar Özay





arti_egitim_odul



Yılın Sivil Toplum Kurumu / ÖRAV





 

arti_egitim_odul


Yılın Okul Mimarisi / Mektebim Okulları





arti_egitim_odul


Yılın Eğitim Programı / Eğitime Farklı Bakış / Hayati Oktay

Son Güncelleme: Perşembe, 09 Kasım 2017 13:08

Gösterim: 2806

Çağın ve toplumun taleplerine cevap verebilecek donanıma ve üst düzey bilişsel becerilere sahip, bu becerileri yaşamının farklı alanlarında kullanabilen, millî, manevi ve evrensel değerleri benimseyerek bu değerleri tutum ve davranışa dönüştüren bireylerin yetiştirilmesine katkı sağlamak amacıyla yeni müfredat çalışmasının hazırlandığını belirten Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, artı eğitim’in sorularını yanıtladı.

ercan_turk_mebMillî Eğitim Bakanlığı yeni müfredat taslaklarını kamuoyuna açıkladı. Öncelikle müfredat değişikliğine gidilmesinin nedenleri nelerdir?
Bakanlığımızın eğitim politikaları ve öncelikleri; öğrencilerin millî, manevi, evrensel değerlere sahip; hem akademik hem de sosyal anlamda başarılı olabilen; teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilen; kendisine, toplumuna ve farklı kültürlere karşı yüksek düzeyde farkındalıkla saygı duymayı başarabilen hayata hazır, mutlu ve sağlıklı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak yönündedir. Bunu başarabilmenin yolu ise eğitim sisteminin temel üretim yeri olan okullarımızdaki derslerin, etkili ve verimli bir şekilde işlenmesinden geçmektedir. Bu bağlamda öğretim programlarımıza yönelik güncelleme çalışmalarının belirli periyotlarla yapılması da bir zorunluluk hâline gelmektedir. Özetle, müfredat değişikliği ya da güncelleme çalışmalarına Bakanlığımızın gelecek vizyonu ve insan yetiştirme politikalarımız temel teşkil etmiştir.
ÖĞRENCİLER BİLGİ ÇAĞINI YAKALAYACAK
Yeni müfredat taslaklarının temel yaklaşımları nasıl belirlendi? Yeni dönemde uygulanmaya başlayacak müfredat hangi eğitim yaklaşımlarını barındıracak?
Eğitim ve öğretim sürecinde yasal düzenlemelerden sonra en belirleyici referans olan müfredatta yaşantısal becerilerin ön plana çıkmasıyla; öğrencilere araştırma, bilgiyi ve bilgi kaynaklarını değerlendirme, eleştirel düşünme, analitik düşünme, problem çözme, bilgi iletişim teknolojilerini etkili ve verimli bir şekilde kullanma gibi becerilerin kazandırılması gerekmektedir.
Küreselleşen dünyada ve ülkemizde siyasi, sosyal, ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda yaşanan hızlı değişim ve gelişmeler, toplumun yeni yüzyılın mezunlarından beklentilerini hiç kuşku yok ki farklılaştırmıştır. Temel bilgi ve becerilerin yanı sıra öğrencilerin bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzde sahip olunması beklenen bilgi, beceri ve tutumlara ilişkin farkındalık geliştirmeleri, bunları edinmeleri ve yaşamın farklı alanlarında uygulayabilecek donanıma ve alt yapıya sahip olmaları şarttır.
Bu nedenle;
• Bireyin ve toplumun değişen ihtiyaçları,
• Eğitimde niteliğin arttırılması ihtiyacı,
• Bilim, teknoloji, öğrenme öğretme kuram ve yaklaşımları ile stratejilerinde son yıllarda yapılan araştırma ve çalışmalarla gerçekleşen değişiklikler ve gelişmeler,
• Ulusal ve uluslararası değerlendirmelerde kullanılan ölçütler ve ülkemize ait bu değerlendirmelerin sonuçları,
• Kalkınma Planları, 64. Hükûmet Programı Eylem Planı (130 ve 132 numaralı Eylemler), 65. Hükûmet Programı (2017 yılı Orta Vadeli Program), 2014-2019 MEB Stratejik Planı, OECD Eğitim Raporları,
• Mevcut öğretim programlarının akademik bilgi bakımından yoğun olmasından dolayı “eğitim ve öğretimin” sadece öğretim boyutuna ağırlık verilmesi, eğitim boyutu için yeterli sürenin kalmaması gibi hususlar göz önünde bulundurularak çağın ve toplumun taleplerine cevap verebilecek donanıma ve üst düzey bilişsel becerilere sahip, bu becerileri yaşamının farklı alanlarında kullanabilen, millî, manevi ve evrensel değerleri benimseyerek bu değerleri tutum ve davranışa dönüştüren bireylerin yetiştirilmesine katkı sağlamak
amacıyla ve belirtilen gerekçelerle müfredatımızda güncelleme çalışmaları yapılmıştır.
YENİ MÜFREDAT İLE HANGİ KAZANIMLAR ELDE EDİLECEK?
Yeni müfredat ile eğitimde neler değişmiş olacak? Önceki dönem programlarından farklılıkları ve yenilikleri nelerdir? Burada kazanımlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Çocuklarımız geleceğimiz. Onları bugünün şartlarına göre değil kendi gelecek dönemlerinin gerektirdiği yeterlikte ve donanımda yetiştirmek gibi önemli bir sorumluluğumuz var. Bu itibarla; ekonomik, sosyal, teknolojik alanlarda yaşanan hızlı değişim ve gelişmeler doğrultusunda bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzdeki birey ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde öğretim programlarının yeniden düzenlenmesi gerekliliğinden hareketle; dünyada yaşanan gelişmelere paralel eğitim ve öğretim alanındaki gelişmeler, uygulanan yöntem ve teknikler ile eğitim araçlarındaki değişim ve çeşitlilik güncellenen öğretim programlarına yansıtılmıştır.
Güncelleme çalışmalarında, bilginin taşıdığı değer ve öğrencilerin var olan deneyimleri dikkate alınarak yaşama etkin katılımlarını, doğru karar vermelerini amaçlayan, sorun çözmelerini destekleyici ve geliştirici bir yaklaşım izlenmiştir.
Öğrenciyi merkeze alan, bireysel farklılıklara duyarlı, bilgi ve beceriyi dengeleyen öğretim programlarıyla; millî, manevi ve evrensel değerlere saygılı, toplumsal sorunlara karşı duyarlı bireyler yetiştirilmesi hedeflenmiştir.
Öğretim programları güncelleme çalışmalarında, ayrıca, programlardaki teorik ve akademik bilgi yoğunluğunun azaltılması, uygulamaya yönelik kazanımlara ağırlık verilmesi, öğrencilerin edindikleri bilgi, beceri ve yeterlilikleri günlük hayatlarında nasıl kullanabileceklerine ilişkin farkındalık geliştirmeleri amaçlanmıştır.
Bu yaklaşım ve amaçlar doğrultusunda “gelecek yeni müfredatta” anlayışıyla başta matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya olmak üzere ortaöğretim programlarının kazanımlarında da önemli değişiklikler yapılmıştır.
Öğretim programlarında öğrencilerin diğer disiplin alanlarıyla ilişkilendirme yapmalarına, uygulamalar yaparak öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük hayatla ilişkilendirmelerine; deney, gözlem, araştırma gibi uygulamalarla soyut, teorik bilgileri somutlaştırmalarına ve öğrenme-öğretme sürecine aktif olarak katılmalarına, bilişsel becerilerin yanı sıra duyuşsal becerileri edinmelerine, millî, manevi ve evrensel değerleri tutum ve davranışa dönüştürmelerine, dersin işlenişi sürecinde bilişim teknolojilerini aktif olarak kullanmalarını teşvik edici uygulamalar ile bilimsel bilginin insanlığın ortak mirası olduğu düşüncesinden hareketle farklı kültürlerden bilim insanları ve çalışmalarına ilişkin farkındalık oluşturacak kazanım açıklamalarına yer verilmiştir.
Örneğin;
- Fizik programı; teorik içerikten ve matematiksel işlemlerden arındırılarak uygulamaya dönük, günlük hayatla ilişkili olacak şekilde revize edilmiştir. Kazanımlar teorik içerikten ve matematiksel işlemlerden arındırılarak uygulamaya dönük, günlük hayatla ilişkili olacak şekilde revize edilmiştir. Bir örnek olarak İbn-i Heysem ve İbn-i Rüşt’ün optik sistemler üzerine yaptığı çalışmalara yer verilmiştir.
- Kimya programında; önemli boyutta sadeleştirme söz konusudur. Sadeleştirme yapılırken öğrencilerin kimyayı tanımaları, günlük hayatla ilişkilendirebilmeleri, sevmeleri ve ilerideki öğrenmelerinde kullanabilmeleri esas alınmıştır. Çıkarılan ünite, konu veya kazanımlar günlük hayatla ilişkilendirilemeyen veya lisans seviyesinde öğrenilmesinin daha uygun olacağı düşünülenlerdir.
Taslak öğretim programına sadeleştirme ve günlük hayatla ilişkilendirmenin yanı sıra, bilişim teknolojileri, 21. yüzyıl becerileri ile değerler eğitimine konu olacak hususlar da programa yansıtılmıştır. Geleceğin bilimi olarak adlandırılan ve maddenin milimetrenin milyonda biri kadar küçültme özelliklerinin araştırıldığı nanoteknolojinin yanı sıra biyokütle, bor ve sürdürülebilir yaşam ve kalkınma kazanımlarına yer verilmiştir. Ayrıca; Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun kısa biyografisini ve tepkime mekanizmaları üzerine yaptığı çalışmaları tanıtan okuma parçasına yer verilmiştir.
- Biyolojide; Aristo, İbn-i Heysem, ez-Zehrâvî, İbn-i Sina, İbn-i Nefs, Robert Hooke, Carolus Linnaeus, Louis Pasteur, Gregor Mendel, Rosalind Franklin, James Watson, Francis Crick, Ian Wilmut, Mahmut Gazi Yaşargil ve Aziz Sancar’ın biyolojiyle ilgili çalışmaları yeni müfredatta yer almıştır.
- Matematik programında; kazanım açıklamalarındaki sınırlamalarla kazanımların içerik yoğunluğu azaltılmıştır. Gerçek hayat durumlarını içeren problemlere yer verilmiş, Harezmî’nin denklemler konusundaki çalışmalarına yer verilerek bilimin gelişmesine katkı sağlayan örnek şahsiyetlere saygının gereği yapılmıştır. Bu konuda bir farkındalık, bilinç oluşması önemli görülmektedir. Zira bu, çocuklarımız açısından bir motivasyon olacaktır.
Yeni müfredat ile kademeler arası geçişlerde de değişiklikler olacak mı? Olacaksa nasıl bir yapı planlanıyor?
Herkesin eğitim ve öğretime erişmesini, eğitimde fırsat eşitliğine sahip olmasını, çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum davranışı kazanmasını, öğrenmeye açık, özgüven ve sorumluluk sahibi, sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetişmelerini sağlamak temel önceliklerimiz arasındadır. Öğretim programlarının; eğitimin her kademesinde öğrenciyi hayata hazırlayan, öğrenmeyi öğreten, istidatlarını ortaya çıkaran, temel becerileri veren, özgüveni pekiştiren, evrensel değerleri aktaran bir içeriğe sahip hâle getirilmesi amacıyla geliştirilmesi ve eğitimin tüm kademelerindeki müfredatın temel becerileri içerecek şekilde sadeleştirme, geliştirme ve güncelleme çalışmaları yürütülmüştür. Kaldı ki, öğretim programları ihtiyaca ve gelişmelere uygun olarak sürekli yenilenen bir prosedüre tabidir.
Yeni programlarla; yetişecek neslin, toplumumuzun millî, manevi ve kültürel değerlerini özümsemiş, evrensel değerlere duyarlı ve saygılı bireyler olarak yetişmesi amaçlanırken ayrıca Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinde yer alan yeterlilikler de temel hedef olarak alınmıştır.
Öğretim programları bu bağlamda temel becerileri içerisine alan ve değerler eğitimine önem veren bir yaklaşım içerisinde sade ve yaşamla ilişkilendirilecek şekilde güncellenirken, programlarda Türkiye Yeterlikler Çerçevesinde yer alan;
• Anadilde iletişim
• Yabancı dillerde iletişim
• Öğrenmeyi Öğrenme
• Matematiksel yetkinlik ve bilim/teknolojideki yetkinlik
• Dijital yetkinlik
• Kültürel farkındalık ve ifade
• Sosyal ve vatandaşlıkla ilgili yetkinlik
• Girişimcilik ve inisiyatif alma vb.
yetkinliklere yer verilmiştir.

ÖĞRETMELERE YENİ MÜFREDAT EĞİTİMİ VERİLECEK
Yeni müfredatın öğretmenler açısından getireceği değişimler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Taslak öğretim programları kamuoyuna duyurulmuş, öğretmenlerden, velilerden, akademisyenlerden, STK’lardan ve ilgi duyan ve söyleyecek sözüm var diyen herkesten taslak öğretim programları hakkındaki;
• Kazanımlarla ilgili,
• Öğretim programının felsefesine yönelik,
• Öğretim programının genel amaçlarına yönelik,
• Öğretim programının uygulama esaslarına ilişkin,
• Öğretim programının ölçme ve değerlendirme yaklaşımına yönelik,
• Öğretim programının öğrenci seviyesine uygunluğu ile ilgili,
• Öğretim programının kazanım sayısının yeterliliği ilgili
görüş ve önerilerini bildirmeleri istenmiştir.
Her öğretmen gibi ülkemizdeki bütün öğretmenler de pek tabi olarak kendi mesleki uygulamalarını ve öğrencilerinin başarısını artıracak kaliteli ve sürekli mesleki gelişim fırsatlarına ihtiyaç duyar.
Öğretim programının uygulanması öğretmenlerimizin yetkinliği ile mümkündür. Öğretmenler, programı; alanlarına, bilgi, birikim ve teknolojiye uygun olarak öğrencilerine aktarabilmeli, sınıf içi ve dışı eğitim ve öğretim ortamlarındaki performans göstergeleri öğrencilerin öncesine göre daha iyi sonuçlar elde etmeleri yönünde olmalıdır. Bu itibarla, başarı için daha iyi, daha modern ve daha etkili bir sunumla meslekî bilgi, beceri ve kişisel gelişimlerini sağlamamız gerekmektedir. Bu konuda gerekli eğitimler planlanmıştır. Yeni öğretim yılından önce müfredatı güncellenen derslerin öğretmenleri eğitime alınacak ve gerekli bilgilendirmeler yapılacaktır.
Öğretmenlerimizin alışkanlıklarını sorgulayarak nitelikli alternatiflerle değiştirmeleri, dijital gereçlerin ve sosyal medyanın gücünü de dikkate alarak öğrenmeleri ve uygulamalarını etik kurallar içinde gerçekleştirerek model olmaları arzu edilmektedir. Okullarda gelişim odaklı kültürün oluşturulması okul yöneticilerinin bilgi, beceri ve uygulama yeterliliklerine, öğretmenlerin işlerindeki ve insan ilişkilerindeki uzmanlıklarına, birlikte öğrenme sürecini kolaylaştıracak lider yöneticilerin varlığına bağlıdır. Bu nedenle eğitimcilerin mesleki gelişimlerini sürdürmeleri için gerekli teşvikler yapılmaktadır ve yine yapılacaktır.
ÖĞRENCİLER HATA YAPMAKTAN KORKMAYACAK
Yeni müfredatta STEM modeline de yer veriliyor. STEM modelinin programlarda ağırlığı nasıl olacak? Bu modelin uygulanması ile öngörülen değişimler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Başta ABD olmak üzere Almanya, Japonya, Çin gibi pek çok ülkede uygulanan ve sorgulayan, araştıran ve üreten nesiller yetiştirmeyi hedef alan “STEM” uygulaması ile esasen deneyerek öğrenmenin öne çıktığını söyleyebilirim.
Öğretmenlerin rolü öğrencilere fen, teknoloji, mühendislik ve matematik derslerinde teorik bilgileri vermek değil, öğrencileri üst düzey düşünme, ürün geliştirme, buluş ve inovasyon yapabilme seviyesine ulaştırmaktır. Bunu yaparken de öğrencinin hata yapmaktan korkmamasını sağlamak icap ediyor.
Günümüzün sosyal ve ekonomik koşullarında etkin rol oynayabilecek bireyler yetiştirebilmek, eğitim sistemlerinin uluslararası alanda rekabet edebilirliği ile doğrudan ilişkilendirilmektedir. Bu durum; Bakanlığımızı, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun amaçlar kısmında da belirtildiği üzere; öğrencileri sorumluluk sahibi, eleştirel düşünebilen, problem çözme ve karar verme becerileri yüksek bireyler olarak hayata hazırlamaya imkân sağlayan bir eğitim modeli arayışına yönlendirmektedir. Hedeflediğimiz yapıda işbirlikçi öğrenme, tecrübe ederek öğrenme, sosyal öğrenme gibi yenilikçi öğrenme kuramları üzerinden ulaşılmak istenen birtakım önemli beceriler vardır. İşbirlikçi öğrenme, sosyal beceriler, eleştirel düşünme, inovatif düşünme becerisi, tecrübe ederek öğrenme, estetik (Aesthetic) eğitimi bu bağlamda öğretim programlarında ele alınan başlıca konular arasında olmuştur.
Bilinmektedir ki, bilgi toplumunda emek ve kas gücünden ziyade zihinsel süreçlerin ve üretim becerilerinin geliştirilmesi zorunluluk hâline gelmiştir. İnternetin, yapay zekânın ve akıllı makinelerin üretimde kullanılması, robotik, 3D yazıcılar, nanoteknoloji, biyoteknoloji, malzeme bilimi, enerji depolama ve kuantum bilgi-işlem gibi yeni teknolojik atılımların çok çeşitli alanlarda şaşırtıcı şekillerde iç içe geçmesi insanlara, şirketlere, ülkelere ve dünyaya yeni ufuklar açmaktadır.
Günümüz dünyası, bireylerden üretici olmasını beklemektedir. Bireylerin üretkenliklerini ortaya koyabilmesi için ise yenilikçi düşünme, eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim, işbirliği, bilgi okur-yazarlığı, medya okur-yazarlığı, bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT) okur-yazarlığı, girişimcilik, üretkenlik, sorumluluk gibi 21. yüzyıl becerileri diye adlandırılan öz yeterlilik ve becerilerin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu anlamda inovasyon yapabilme seviyesine ulaşmış yeterlilikleri olan, inovatif düşünce kültürüne sahip bireylerin yetişmesinin yolu açılarak güçlü bir ekonomi ve yaşam seviyesi yüksek bir toplum oluşturmak, bilgiyi üretmenin yanı sıra, üretilen bilginin insanın yararına yönelik kullanılması gerektiğinin bilinç ve şuuruna ulaşmış nesiller yetiştirmek güncellenen programlarımızın temel amaçları arasındadır.
Öğretim programlarında, öğrenme öğretme sürecinin anlamlı, bütünleştirici, değer odaklı ve motive edici şekilde uygulanması gerekliliği vurgulanmıştır.
Yeni müfredat ile Türk kültürünü ve geleneklerini yansıtan konulara da yer verileceği görülüyor. Bu bakımdan yeni müfredatları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyanın her yerinde eğitim, kişilerin içinde doğup büyüdükleri toplumun değer yargılarını benimsemelerini de ister. Türk millî eğitim politikalarında da hedef olarak belirtilen; toplumun ihtiyacı olan bilinçli, kültürlü, değerlerine sahip, iyi ve doğru vatandaş yetiştirmek suretiyle, adaletli bir topluma ve devlete ulaşmak, toplumun mutluluğunu ve refahını ileri götürecek insanlar yetiştirmek eğitimin genel amaçları arasında yer almıştır.
Bakanlığımız, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerin; toplumun duygu, inanç, öncelik ve değerlerinin farkında olmasını amaçlamakta; millî ve manevi değerleri özümsemiş olması yönünde çalışmalar yapmaktadır. Bu kapsamda; geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin çağın gereklerine uygun kaliteli bir eğitim alması için adeta eğitimin çatısı olan müfredatı daha mükemmel hâle getirmek amacıyla ortaöğretim düzeyinde hazırlanan taslak yeni öğretim programları kamuoyunun bilgi ve görüşüne sunulmuş olup ortaöğretim düzeyindeki seçmeli derslerin öğretim programlarını geliştirme çalışmalarımız da devam etmektedir.
Öğretim programlarında, vatan sevgisi, nezaket ve görgü kuralları, sabır, adil olma, aile birliğine önem verme, bağımsızlık ve özgür düşünebilme, dürüstlük, misafirperverlik, saygı, sevgi, sorumluluk, temizlik, vatanseverlik gibi birçok değerin işlenmesi ile birlikte sınıf ortamında uygulamalarla hayata geçirilmesi ve davranışa dönüştürülmesi hedeflenmektedir.
Bu itibarla, öğretim programlarının konuları itibariyle kazanımlarda; Türk kültür ve medeniyeti ile İslam dünyasından bilim insanlarının çalışmalarına yer verilmiştir. Örneğin; İslam dünyasından; Cabir Bin Hayyan, Ebu Bekir Muhammed Bin Zekeriyyâ er-Râzî, İbn-i Sina, el-Birûni gibi bilim insanları ile Nobel ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Prof. Dr. Turhan Nejat Veziroğlu…
“NASIL BİR GENÇLİK, NASIL BİR TOPLUM VE NASIL BİR TÜRKİYE”
Belirtmem gerekir ki, insan yetiştirmenin medeniyet inşa etmek olduğu bilinciyle ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerimizin; toplumun duygu, inanç, öncelik ve değerleri konusunu içselleştirmiş, millî ve manevi değerleri özümsemiş gençler olarak yetiştirilmeleri yönündeki çalışmalar kapsamında, hükûmet programları ve eylem planları ile Bakanlığımızın öncelikleri düşünülerek kapsamlı literatür taraması yapılmış, öğretim programlarına millî birlik ve beraberlik ruhumuzu ayakta tutacak değerlerimizin yerleştirilmesi sağlanmıştır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin çağın gereklerine uygun kaliteli bir eğitim alması için adeta eğitimin çatısı olan müfredatı daha mükemmel hâle getirmek amacıyla ortaöğretim düzeyinde hazırlanan taslak yeni öğretim programları kamuoyunun bilgi ve görüşüne sunulmuş olup ortaöğretim düzeyindeki seçmeli derslerin öğretim programlarını geliştirme çalışmalarımız da devam etmektedir.
Gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, bu çalışmalar “nasıl bir gençlik, nasıl bir toplum ve nasıl bir Türkiye” sorularına cevap oluşturacak niteliktedir. Türkiye’nin 2023 vizyonuna erişmesi adına sorumluluklarımızın bilinciyle çalışmalarımız devam etmektedir.
Son söz olarak, kamuoyu ile paylaşılan metinler taslak öğretim programlarıdır. Taslak öğretim programlarına yapılacak eleştiri, öneri ve katkılar http://mufredat.meb.gov.tr adresi üzerinden alınmaktadır. Gelen öneriler doğrultusunda yapılacak düzenlemelerle programlara son şekli verilecek ve 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibariyle 1., 5. ve 9. sınıflardan başlayarak kademeli olarak uygulamaya konulacaktır.
Yeni öğretim programlarının öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, eğitim sistemimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
YENİ MÜFREDAT NASIL HAZIRLANDI?
Öğretim programlarının hazırlık aşaması sürecinde;
• Farklı ülkelerin son yıllarda benzer nedenlerle güncellenen öğretim programları incelenmiş, eğitim öğretim alanında yapılan akademik çalışmalara ilişkin yayınlar taranmıştır.
• T.C. Anayasası ve ilgili kanunlar, kalkınma planları, hükûmet programları, icra planları, eylem planları, şûra kararları, akademik tezler, araştırmalar ile Talim ve Terbiye Kurulu Kararları vb. kaynaklar gözden geçirilmiştir.
• Bakanlığımızca; öğretmenler, yöneticiler, öğrenci ve velilerle öğretim programları ve haftalık ders çizelgelerine yönelik görüşlerini almak amacıyla nicel ve nitel araştırma teknikleri yoluyla elde edilen veriler analiz edilmiş, sonuçları planlanan bu çalışmalarda kullanılmak üzere ilgili çalışma gruplarına verilmiştir.
• Öğretim programlarının felsefesinin oluşturulması sürecinde sivil toplum örgütleri, araştırma kuruluşları ve medya temsilcilerinden de görüş alınmıştır.
• İllerden her bir branş için öğretim programlarına yönelik il zümre raporu istenmiştir.
• Üniversitelerden öğretim programlarına yönelik dersler bazında rapor hazırlanması ve Bakanlığa gönderilmesi istenmiştir.
Bununla birlikte, öğretim programları güncelleme çalışmaları sürecinde çalışma yapılacak akademisyen ve öğretmenler özenle seçilerek komisyonlar oluşturulmuştur.
Her öğretim programı için eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim programları ve ders kitapları ile ilgili akademik çalışmaları olanların yanı sıra fen edebiyat fakülteleri, ilahiyat fakültelerinde görev yapan akademisyenler gibi çeşitli alanlarda bilgi ve tecrübesi olan akademisyenlerle de çalışılmış ve katkıları alınmıştır.
Her bir öğretim programı için öğretmenler belirlenirken; alan deneyimi olan, yüksek lisans ve doktora eğitimi almış veya eğitimi devam eden; uluslararası literatür taraması yapacak kadar yabancı dil yeterliliğine sahip, Bakanlığımızın eğitim önceliklerini ön planda tutacak bilgi, birikim ve yeterliliğe sahip öğretmenler tercih edilmiştir.
Öğretim programlarının güncelleme çalışmalarının her aşamasında her bir ders için; program geliştirme, eğitimde ölçme ve değerlendirme, rehberlik ve psikolojik danışma alanlarında akademisyen ve öğretmenlerden oluşan çalışma grubu programların incelenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde görev almıştır.

> Ercan Türk: Gelecek yeni müfredatta

Çağın ve toplumun taleplerine cevap verebilecek donanıma ve üst düzey bilişsel becerilere sahip, bu becerileri yaşamının farklı alanlarında kullanabilen, millî, manevi ve evrensel değerleri benimseyerek bu değerleri tutum ve davranışa dönüştüren bireylerin yetiştirilmesine katkı sağlamak amacıyla yeni müfredat çalışmasının hazırlandığını belirten Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürü Ercan Türk, artı eğitim’in sorularını yanıtladı.

ercan_turk_mebMillî Eğitim Bakanlığı yeni müfredat taslaklarını kamuoyuna açıkladı. Öncelikle müfredat değişikliğine gidilmesinin nedenleri nelerdir?
Bakanlığımızın eğitim politikaları ve öncelikleri; öğrencilerin millî, manevi, evrensel değerlere sahip; hem akademik hem de sosyal anlamda başarılı olabilen; teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilen; kendisine, toplumuna ve farklı kültürlere karşı yüksek düzeyde farkındalıkla saygı duymayı başarabilen hayata hazır, mutlu ve sağlıklı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak yönündedir. Bunu başarabilmenin yolu ise eğitim sisteminin temel üretim yeri olan okullarımızdaki derslerin, etkili ve verimli bir şekilde işlenmesinden geçmektedir. Bu bağlamda öğretim programlarımıza yönelik güncelleme çalışmalarının belirli periyotlarla yapılması da bir zorunluluk hâline gelmektedir. Özetle, müfredat değişikliği ya da güncelleme çalışmalarına Bakanlığımızın gelecek vizyonu ve insan yetiştirme politikalarımız temel teşkil etmiştir.
ÖĞRENCİLER BİLGİ ÇAĞINI YAKALAYACAK
Yeni müfredat taslaklarının temel yaklaşımları nasıl belirlendi? Yeni dönemde uygulanmaya başlayacak müfredat hangi eğitim yaklaşımlarını barındıracak?
Eğitim ve öğretim sürecinde yasal düzenlemelerden sonra en belirleyici referans olan müfredatta yaşantısal becerilerin ön plana çıkmasıyla; öğrencilere araştırma, bilgiyi ve bilgi kaynaklarını değerlendirme, eleştirel düşünme, analitik düşünme, problem çözme, bilgi iletişim teknolojilerini etkili ve verimli bir şekilde kullanma gibi becerilerin kazandırılması gerekmektedir.
Küreselleşen dünyada ve ülkemizde siyasi, sosyal, ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda yaşanan hızlı değişim ve gelişmeler, toplumun yeni yüzyılın mezunlarından beklentilerini hiç kuşku yok ki farklılaştırmıştır. Temel bilgi ve becerilerin yanı sıra öğrencilerin bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzde sahip olunması beklenen bilgi, beceri ve tutumlara ilişkin farkındalık geliştirmeleri, bunları edinmeleri ve yaşamın farklı alanlarında uygulayabilecek donanıma ve alt yapıya sahip olmaları şarttır.
Bu nedenle;
• Bireyin ve toplumun değişen ihtiyaçları,
• Eğitimde niteliğin arttırılması ihtiyacı,
• Bilim, teknoloji, öğrenme öğretme kuram ve yaklaşımları ile stratejilerinde son yıllarda yapılan araştırma ve çalışmalarla gerçekleşen değişiklikler ve gelişmeler,
• Ulusal ve uluslararası değerlendirmelerde kullanılan ölçütler ve ülkemize ait bu değerlendirmelerin sonuçları,
• Kalkınma Planları, 64. Hükûmet Programı Eylem Planı (130 ve 132 numaralı Eylemler), 65. Hükûmet Programı (2017 yılı Orta Vadeli Program), 2014-2019 MEB Stratejik Planı, OECD Eğitim Raporları,
• Mevcut öğretim programlarının akademik bilgi bakımından yoğun olmasından dolayı “eğitim ve öğretimin” sadece öğretim boyutuna ağırlık verilmesi, eğitim boyutu için yeterli sürenin kalmaması gibi hususlar göz önünde bulundurularak çağın ve toplumun taleplerine cevap verebilecek donanıma ve üst düzey bilişsel becerilere sahip, bu becerileri yaşamının farklı alanlarında kullanabilen, millî, manevi ve evrensel değerleri benimseyerek bu değerleri tutum ve davranışa dönüştüren bireylerin yetiştirilmesine katkı sağlamak
amacıyla ve belirtilen gerekçelerle müfredatımızda güncelleme çalışmaları yapılmıştır.
YENİ MÜFREDAT İLE HANGİ KAZANIMLAR ELDE EDİLECEK?
Yeni müfredat ile eğitimde neler değişmiş olacak? Önceki dönem programlarından farklılıkları ve yenilikleri nelerdir? Burada kazanımlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Çocuklarımız geleceğimiz. Onları bugünün şartlarına göre değil kendi gelecek dönemlerinin gerektirdiği yeterlikte ve donanımda yetiştirmek gibi önemli bir sorumluluğumuz var. Bu itibarla; ekonomik, sosyal, teknolojik alanlarda yaşanan hızlı değişim ve gelişmeler doğrultusunda bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzdeki birey ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde öğretim programlarının yeniden düzenlenmesi gerekliliğinden hareketle; dünyada yaşanan gelişmelere paralel eğitim ve öğretim alanındaki gelişmeler, uygulanan yöntem ve teknikler ile eğitim araçlarındaki değişim ve çeşitlilik güncellenen öğretim programlarına yansıtılmıştır.
Güncelleme çalışmalarında, bilginin taşıdığı değer ve öğrencilerin var olan deneyimleri dikkate alınarak yaşama etkin katılımlarını, doğru karar vermelerini amaçlayan, sorun çözmelerini destekleyici ve geliştirici bir yaklaşım izlenmiştir.
Öğrenciyi merkeze alan, bireysel farklılıklara duyarlı, bilgi ve beceriyi dengeleyen öğretim programlarıyla; millî, manevi ve evrensel değerlere saygılı, toplumsal sorunlara karşı duyarlı bireyler yetiştirilmesi hedeflenmiştir.
Öğretim programları güncelleme çalışmalarında, ayrıca, programlardaki teorik ve akademik bilgi yoğunluğunun azaltılması, uygulamaya yönelik kazanımlara ağırlık verilmesi, öğrencilerin edindikleri bilgi, beceri ve yeterlilikleri günlük hayatlarında nasıl kullanabileceklerine ilişkin farkındalık geliştirmeleri amaçlanmıştır.
Bu yaklaşım ve amaçlar doğrultusunda “gelecek yeni müfredatta” anlayışıyla başta matematik, fizik, kimya, biyoloji, coğrafya olmak üzere ortaöğretim programlarının kazanımlarında da önemli değişiklikler yapılmıştır.
Öğretim programlarında öğrencilerin diğer disiplin alanlarıyla ilişkilendirme yapmalarına, uygulamalar yaparak öğrendikleri bilgi ve becerileri günlük hayatla ilişkilendirmelerine; deney, gözlem, araştırma gibi uygulamalarla soyut, teorik bilgileri somutlaştırmalarına ve öğrenme-öğretme sürecine aktif olarak katılmalarına, bilişsel becerilerin yanı sıra duyuşsal becerileri edinmelerine, millî, manevi ve evrensel değerleri tutum ve davranışa dönüştürmelerine, dersin işlenişi sürecinde bilişim teknolojilerini aktif olarak kullanmalarını teşvik edici uygulamalar ile bilimsel bilginin insanlığın ortak mirası olduğu düşüncesinden hareketle farklı kültürlerden bilim insanları ve çalışmalarına ilişkin farkındalık oluşturacak kazanım açıklamalarına yer verilmiştir.
Örneğin;
- Fizik programı; teorik içerikten ve matematiksel işlemlerden arındırılarak uygulamaya dönük, günlük hayatla ilişkili olacak şekilde revize edilmiştir. Kazanımlar teorik içerikten ve matematiksel işlemlerden arındırılarak uygulamaya dönük, günlük hayatla ilişkili olacak şekilde revize edilmiştir. Bir örnek olarak İbn-i Heysem ve İbn-i Rüşt’ün optik sistemler üzerine yaptığı çalışmalara yer verilmiştir.
- Kimya programında; önemli boyutta sadeleştirme söz konusudur. Sadeleştirme yapılırken öğrencilerin kimyayı tanımaları, günlük hayatla ilişkilendirebilmeleri, sevmeleri ve ilerideki öğrenmelerinde kullanabilmeleri esas alınmıştır. Çıkarılan ünite, konu veya kazanımlar günlük hayatla ilişkilendirilemeyen veya lisans seviyesinde öğrenilmesinin daha uygun olacağı düşünülenlerdir.
Taslak öğretim programına sadeleştirme ve günlük hayatla ilişkilendirmenin yanı sıra, bilişim teknolojileri, 21. yüzyıl becerileri ile değerler eğitimine konu olacak hususlar da programa yansıtılmıştır. Geleceğin bilimi olarak adlandırılan ve maddenin milimetrenin milyonda biri kadar küçültme özelliklerinin araştırıldığı nanoteknolojinin yanı sıra biyokütle, bor ve sürdürülebilir yaşam ve kalkınma kazanımlarına yer verilmiştir. Ayrıca; Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun kısa biyografisini ve tepkime mekanizmaları üzerine yaptığı çalışmaları tanıtan okuma parçasına yer verilmiştir.
- Biyolojide; Aristo, İbn-i Heysem, ez-Zehrâvî, İbn-i Sina, İbn-i Nefs, Robert Hooke, Carolus Linnaeus, Louis Pasteur, Gregor Mendel, Rosalind Franklin, James Watson, Francis Crick, Ian Wilmut, Mahmut Gazi Yaşargil ve Aziz Sancar’ın biyolojiyle ilgili çalışmaları yeni müfredatta yer almıştır.
- Matematik programında; kazanım açıklamalarındaki sınırlamalarla kazanımların içerik yoğunluğu azaltılmıştır. Gerçek hayat durumlarını içeren problemlere yer verilmiş, Harezmî’nin denklemler konusundaki çalışmalarına yer verilerek bilimin gelişmesine katkı sağlayan örnek şahsiyetlere saygının gereği yapılmıştır. Bu konuda bir farkındalık, bilinç oluşması önemli görülmektedir. Zira bu, çocuklarımız açısından bir motivasyon olacaktır.
Yeni müfredat ile kademeler arası geçişlerde de değişiklikler olacak mı? Olacaksa nasıl bir yapı planlanıyor?
Herkesin eğitim ve öğretime erişmesini, eğitimde fırsat eşitliğine sahip olmasını, çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum davranışı kazanmasını, öğrenmeye açık, özgüven ve sorumluluk sahibi, sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetişmelerini sağlamak temel önceliklerimiz arasındadır. Öğretim programlarının; eğitimin her kademesinde öğrenciyi hayata hazırlayan, öğrenmeyi öğreten, istidatlarını ortaya çıkaran, temel becerileri veren, özgüveni pekiştiren, evrensel değerleri aktaran bir içeriğe sahip hâle getirilmesi amacıyla geliştirilmesi ve eğitimin tüm kademelerindeki müfredatın temel becerileri içerecek şekilde sadeleştirme, geliştirme ve güncelleme çalışmaları yürütülmüştür. Kaldı ki, öğretim programları ihtiyaca ve gelişmelere uygun olarak sürekli yenilenen bir prosedüre tabidir.
Yeni programlarla; yetişecek neslin, toplumumuzun millî, manevi ve kültürel değerlerini özümsemiş, evrensel değerlere duyarlı ve saygılı bireyler olarak yetişmesi amaçlanırken ayrıca Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinde yer alan yeterlilikler de temel hedef olarak alınmıştır.
Öğretim programları bu bağlamda temel becerileri içerisine alan ve değerler eğitimine önem veren bir yaklaşım içerisinde sade ve yaşamla ilişkilendirilecek şekilde güncellenirken, programlarda Türkiye Yeterlikler Çerçevesinde yer alan;
• Anadilde iletişim
• Yabancı dillerde iletişim
• Öğrenmeyi Öğrenme
• Matematiksel yetkinlik ve bilim/teknolojideki yetkinlik
• Dijital yetkinlik
• Kültürel farkındalık ve ifade
• Sosyal ve vatandaşlıkla ilgili yetkinlik
• Girişimcilik ve inisiyatif alma vb.
yetkinliklere yer verilmiştir.

ÖĞRETMELERE YENİ MÜFREDAT EĞİTİMİ VERİLECEK
Yeni müfredatın öğretmenler açısından getireceği değişimler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Taslak öğretim programları kamuoyuna duyurulmuş, öğretmenlerden, velilerden, akademisyenlerden, STK’lardan ve ilgi duyan ve söyleyecek sözüm var diyen herkesten taslak öğretim programları hakkındaki;
• Kazanımlarla ilgili,
• Öğretim programının felsefesine yönelik,
• Öğretim programının genel amaçlarına yönelik,
• Öğretim programının uygulama esaslarına ilişkin,
• Öğretim programının ölçme ve değerlendirme yaklaşımına yönelik,
• Öğretim programının öğrenci seviyesine uygunluğu ile ilgili,
• Öğretim programının kazanım sayısının yeterliliği ilgili
görüş ve önerilerini bildirmeleri istenmiştir.
Her öğretmen gibi ülkemizdeki bütün öğretmenler de pek tabi olarak kendi mesleki uygulamalarını ve öğrencilerinin başarısını artıracak kaliteli ve sürekli mesleki gelişim fırsatlarına ihtiyaç duyar.
Öğretim programının uygulanması öğretmenlerimizin yetkinliği ile mümkündür. Öğretmenler, programı; alanlarına, bilgi, birikim ve teknolojiye uygun olarak öğrencilerine aktarabilmeli, sınıf içi ve dışı eğitim ve öğretim ortamlarındaki performans göstergeleri öğrencilerin öncesine göre daha iyi sonuçlar elde etmeleri yönünde olmalıdır. Bu itibarla, başarı için daha iyi, daha modern ve daha etkili bir sunumla meslekî bilgi, beceri ve kişisel gelişimlerini sağlamamız gerekmektedir. Bu konuda gerekli eğitimler planlanmıştır. Yeni öğretim yılından önce müfredatı güncellenen derslerin öğretmenleri eğitime alınacak ve gerekli bilgilendirmeler yapılacaktır.
Öğretmenlerimizin alışkanlıklarını sorgulayarak nitelikli alternatiflerle değiştirmeleri, dijital gereçlerin ve sosyal medyanın gücünü de dikkate alarak öğrenmeleri ve uygulamalarını etik kurallar içinde gerçekleştirerek model olmaları arzu edilmektedir. Okullarda gelişim odaklı kültürün oluşturulması okul yöneticilerinin bilgi, beceri ve uygulama yeterliliklerine, öğretmenlerin işlerindeki ve insan ilişkilerindeki uzmanlıklarına, birlikte öğrenme sürecini kolaylaştıracak lider yöneticilerin varlığına bağlıdır. Bu nedenle eğitimcilerin mesleki gelişimlerini sürdürmeleri için gerekli teşvikler yapılmaktadır ve yine yapılacaktır.
ÖĞRENCİLER HATA YAPMAKTAN KORKMAYACAK
Yeni müfredatta STEM modeline de yer veriliyor. STEM modelinin programlarda ağırlığı nasıl olacak? Bu modelin uygulanması ile öngörülen değişimler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Başta ABD olmak üzere Almanya, Japonya, Çin gibi pek çok ülkede uygulanan ve sorgulayan, araştıran ve üreten nesiller yetiştirmeyi hedef alan “STEM” uygulaması ile esasen deneyerek öğrenmenin öne çıktığını söyleyebilirim.
Öğretmenlerin rolü öğrencilere fen, teknoloji, mühendislik ve matematik derslerinde teorik bilgileri vermek değil, öğrencileri üst düzey düşünme, ürün geliştirme, buluş ve inovasyon yapabilme seviyesine ulaştırmaktır. Bunu yaparken de öğrencinin hata yapmaktan korkmamasını sağlamak icap ediyor.
Günümüzün sosyal ve ekonomik koşullarında etkin rol oynayabilecek bireyler yetiştirebilmek, eğitim sistemlerinin uluslararası alanda rekabet edebilirliği ile doğrudan ilişkilendirilmektedir. Bu durum; Bakanlığımızı, 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun amaçlar kısmında da belirtildiği üzere; öğrencileri sorumluluk sahibi, eleştirel düşünebilen, problem çözme ve karar verme becerileri yüksek bireyler olarak hayata hazırlamaya imkân sağlayan bir eğitim modeli arayışına yönlendirmektedir. Hedeflediğimiz yapıda işbirlikçi öğrenme, tecrübe ederek öğrenme, sosyal öğrenme gibi yenilikçi öğrenme kuramları üzerinden ulaşılmak istenen birtakım önemli beceriler vardır. İşbirlikçi öğrenme, sosyal beceriler, eleştirel düşünme, inovatif düşünme becerisi, tecrübe ederek öğrenme, estetik (Aesthetic) eğitimi bu bağlamda öğretim programlarında ele alınan başlıca konular arasında olmuştur.
Bilinmektedir ki, bilgi toplumunda emek ve kas gücünden ziyade zihinsel süreçlerin ve üretim becerilerinin geliştirilmesi zorunluluk hâline gelmiştir. İnternetin, yapay zekânın ve akıllı makinelerin üretimde kullanılması, robotik, 3D yazıcılar, nanoteknoloji, biyoteknoloji, malzeme bilimi, enerji depolama ve kuantum bilgi-işlem gibi yeni teknolojik atılımların çok çeşitli alanlarda şaşırtıcı şekillerde iç içe geçmesi insanlara, şirketlere, ülkelere ve dünyaya yeni ufuklar açmaktadır.
Günümüz dünyası, bireylerden üretici olmasını beklemektedir. Bireylerin üretkenliklerini ortaya koyabilmesi için ise yenilikçi düşünme, eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim, işbirliği, bilgi okur-yazarlığı, medya okur-yazarlığı, bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT) okur-yazarlığı, girişimcilik, üretkenlik, sorumluluk gibi 21. yüzyıl becerileri diye adlandırılan öz yeterlilik ve becerilerin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu anlamda inovasyon yapabilme seviyesine ulaşmış yeterlilikleri olan, inovatif düşünce kültürüne sahip bireylerin yetişmesinin yolu açılarak güçlü bir ekonomi ve yaşam seviyesi yüksek bir toplum oluşturmak, bilgiyi üretmenin yanı sıra, üretilen bilginin insanın yararına yönelik kullanılması gerektiğinin bilinç ve şuuruna ulaşmış nesiller yetiştirmek güncellenen programlarımızın temel amaçları arasındadır.
Öğretim programlarında, öğrenme öğretme sürecinin anlamlı, bütünleştirici, değer odaklı ve motive edici şekilde uygulanması gerekliliği vurgulanmıştır.
Yeni müfredat ile Türk kültürünü ve geleneklerini yansıtan konulara da yer verileceği görülüyor. Bu bakımdan yeni müfredatları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyanın her yerinde eğitim, kişilerin içinde doğup büyüdükleri toplumun değer yargılarını benimsemelerini de ister. Türk millî eğitim politikalarında da hedef olarak belirtilen; toplumun ihtiyacı olan bilinçli, kültürlü, değerlerine sahip, iyi ve doğru vatandaş yetiştirmek suretiyle, adaletli bir topluma ve devlete ulaşmak, toplumun mutluluğunu ve refahını ileri götürecek insanlar yetiştirmek eğitimin genel amaçları arasında yer almıştır.
Bakanlığımız, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerin; toplumun duygu, inanç, öncelik ve değerlerinin farkında olmasını amaçlamakta; millî ve manevi değerleri özümsemiş olması yönünde çalışmalar yapmaktadır. Bu kapsamda; geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin çağın gereklerine uygun kaliteli bir eğitim alması için adeta eğitimin çatısı olan müfredatı daha mükemmel hâle getirmek amacıyla ortaöğretim düzeyinde hazırlanan taslak yeni öğretim programları kamuoyunun bilgi ve görüşüne sunulmuş olup ortaöğretim düzeyindeki seçmeli derslerin öğretim programlarını geliştirme çalışmalarımız da devam etmektedir.
Öğretim programlarında, vatan sevgisi, nezaket ve görgü kuralları, sabır, adil olma, aile birliğine önem verme, bağımsızlık ve özgür düşünebilme, dürüstlük, misafirperverlik, saygı, sevgi, sorumluluk, temizlik, vatanseverlik gibi birçok değerin işlenmesi ile birlikte sınıf ortamında uygulamalarla hayata geçirilmesi ve davranışa dönüştürülmesi hedeflenmektedir.
Bu itibarla, öğretim programlarının konuları itibariyle kazanımlarda; Türk kültür ve medeniyeti ile İslam dünyasından bilim insanlarının çalışmalarına yer verilmiştir. Örneğin; İslam dünyasından; Cabir Bin Hayyan, Ebu Bekir Muhammed Bin Zekeriyyâ er-Râzî, İbn-i Sina, el-Birûni gibi bilim insanları ile Nobel ödüllü Türk bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Prof. Dr. Turhan Nejat Veziroğlu…
“NASIL BİR GENÇLİK, NASIL BİR TOPLUM VE NASIL BİR TÜRKİYE”
Belirtmem gerekir ki, insan yetiştirmenin medeniyet inşa etmek olduğu bilinciyle ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerimizin; toplumun duygu, inanç, öncelik ve değerleri konusunu içselleştirmiş, millî ve manevi değerleri özümsemiş gençler olarak yetiştirilmeleri yönündeki çalışmalar kapsamında, hükûmet programları ve eylem planları ile Bakanlığımızın öncelikleri düşünülerek kapsamlı literatür taraması yapılmış, öğretim programlarına millî birlik ve beraberlik ruhumuzu ayakta tutacak değerlerimizin yerleştirilmesi sağlanmıştır. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin çağın gereklerine uygun kaliteli bir eğitim alması için adeta eğitimin çatısı olan müfredatı daha mükemmel hâle getirmek amacıyla ortaöğretim düzeyinde hazırlanan taslak yeni öğretim programları kamuoyunun bilgi ve görüşüne sunulmuş olup ortaöğretim düzeyindeki seçmeli derslerin öğretim programlarını geliştirme çalışmalarımız da devam etmektedir.
Gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, bu çalışmalar “nasıl bir gençlik, nasıl bir toplum ve nasıl bir Türkiye” sorularına cevap oluşturacak niteliktedir. Türkiye’nin 2023 vizyonuna erişmesi adına sorumluluklarımızın bilinciyle çalışmalarımız devam etmektedir.
Son söz olarak, kamuoyu ile paylaşılan metinler taslak öğretim programlarıdır. Taslak öğretim programlarına yapılacak eleştiri, öneri ve katkılar http://mufredat.meb.gov.tr adresi üzerinden alınmaktadır. Gelen öneriler doğrultusunda yapılacak düzenlemelerle programlara son şekli verilecek ve 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibariyle 1., 5. ve 9. sınıflardan başlayarak kademeli olarak uygulamaya konulacaktır.
Yeni öğretim programlarının öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, eğitim sistemimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
YENİ MÜFREDAT NASIL HAZIRLANDI?
Öğretim programlarının hazırlık aşaması sürecinde;
• Farklı ülkelerin son yıllarda benzer nedenlerle güncellenen öğretim programları incelenmiş, eğitim öğretim alanında yapılan akademik çalışmalara ilişkin yayınlar taranmıştır.
• T.C. Anayasası ve ilgili kanunlar, kalkınma planları, hükûmet programları, icra planları, eylem planları, şûra kararları, akademik tezler, araştırmalar ile Talim ve Terbiye Kurulu Kararları vb. kaynaklar gözden geçirilmiştir.
• Bakanlığımızca; öğretmenler, yöneticiler, öğrenci ve velilerle öğretim programları ve haftalık ders çizelgelerine yönelik görüşlerini almak amacıyla nicel ve nitel araştırma teknikleri yoluyla elde edilen veriler analiz edilmiş, sonuçları planlanan bu çalışmalarda kullanılmak üzere ilgili çalışma gruplarına verilmiştir.
• Öğretim programlarının felsefesinin oluşturulması sürecinde sivil toplum örgütleri, araştırma kuruluşları ve medya temsilcilerinden de görüş alınmıştır.
• İllerden her bir branş için öğretim programlarına yönelik il zümre raporu istenmiştir.
• Üniversitelerden öğretim programlarına yönelik dersler bazında rapor hazırlanması ve Bakanlığa gönderilmesi istenmiştir.
Bununla birlikte, öğretim programları güncelleme çalışmaları sürecinde çalışma yapılacak akademisyen ve öğretmenler özenle seçilerek komisyonlar oluşturulmuştur.
Her öğretim programı için eğitim fakültelerinde görev yapan öğretim programları ve ders kitapları ile ilgili akademik çalışmaları olanların yanı sıra fen edebiyat fakülteleri, ilahiyat fakültelerinde görev yapan akademisyenler gibi çeşitli alanlarda bilgi ve tecrübesi olan akademisyenlerle de çalışılmış ve katkıları alınmıştır.
Her bir öğretim programı için öğretmenler belirlenirken; alan deneyimi olan, yüksek lisans ve doktora eğitimi almış veya eğitimi devam eden; uluslararası literatür taraması yapacak kadar yabancı dil yeterliliğine sahip, Bakanlığımızın eğitim önceliklerini ön planda tutacak bilgi, birikim ve yeterliliğe sahip öğretmenler tercih edilmiştir.
Öğretim programlarının güncelleme çalışmalarının her aşamasında her bir ders için; program geliştirme, eğitimde ölçme ve değerlendirme, rehberlik ve psikolojik danışma alanlarında akademisyen ve öğretmenlerden oluşan çalışma grubu programların incelenmesi ve değerlendirilmesi sürecinde görev almıştır.

Son Güncelleme: Çarşamba, 17 May 2017 13:33

Gösterim: 4409

Başarılı ve maddi imkanı kısıtlı gençlere eğitim desteği veren Türk Eğitim Vakfı (TEV) 50. Kuruluş yıldönümünü Faruk Ilgaz Tesisleri’nde düzenlenen gala yemeğiyle kutladı.

tev_50TEV Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, TEV Genel Müdürü Yıldız Günay, TEV hibe ve vasiyet bağışçıları ve bursiyerlerinin katıldığı yemekte etkinliğe katılamayan TEV Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer Koç’un mesajı okundu. Etkinlik kapsamında sahne alan Türk pop müziğinin duayenlerinden Erol Evgin, ‘‘Mustafa Kemal’i Gördüm Düşümde!” temalı konseriyle davetlilere unutulmaz bir gün yaşattı.

Türk Eğitim Vakfı’nın 50. kuruluş yıldönümünde İstanbul Faruk Ilgaz Tesisleri’nde “50.Yıl Umut Gala Yemeği” düzenlendi. Vizyoner iş insanı merhum Vehbi Koç önderliğinde 205 hayırsever tarafından başarılı ve maddi olanakları kısıtlı gençleri desteklemek amacıyla 1967’de kurulan Türk Eğitim Vakfı’nın düzenlediği gala yemeğine TEV Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, TEV Genel Müdürü Yıldız Günay, TEV Mütevelli Heyeti üyeleri, hibe ve vasiyet bağışçıları ile bursiyerler katıldı. Gala yemeği, TEV Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer M. Koç’un bağışçılara hitaben yazdığı mesajın okunmasıyla başladı.

“TEV ailesi olarak fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetişmesi için tüm gayretimizle çalışmaya devam edeceğiz”

Ömer M. Koç mesajında “"İnanıyorum ki, Türk Eğitim Vakfı ailesi olarak bundan sonra daha fazla genci destekleyerek gençlerin ve toplumun umudunu besleyerek daha fazlasını yapmak için azmedeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetişmesi için tüm gayretimizle çalışmaya devam edeceğiz."

“50.yaşımız kapsamında sürdüreceğimiz faaliyetler umudumuzu yücelterek tüm ülkede eğitim seferberliği başlatacak”

Ömer M.Koç’un mesajının okunmasının ardından sahneye çıkan TEV Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı ise 50 yıldır yetenekli ve başarılı gençlere eğitimleri için burs sağlamanın yanı sıra onlarla birlikte Türkiye’nin gelişimine hizmet etmek için yeni fikirler ürettiklerini belirterek “2017 yılı için çizdiğimiz yol haritamızda emin adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz. 50. yaşımız kapsamında sürdüreceğimiz faaliyetler umudumuzu yücelterek tüm ülkede eğitim seferberliği başlatacak. İletişim faaliyetlerimize büyük ehemmiyet verip; tesirli yaklaşımlar, konularında öncü paydaşlar, yaratıcı çalışmalar ve artan bütçemizle yeni dönemimizde bağışlarımızı artırmayı, bireysel bağışçılığı geliştirmeyi ve yeni bağış kanalları yaratmayı hedefliyoruz. 50. yılımızda tüm Türkiye’ye yayılan kapsamlı bir iletişim kampanyasıyla geniş kitlelerle buluşacağız, Türkiye’nin vakfı olduğumuzun altını çizeceğiz. TEV’in umutla pekişen ruhunu el ele, omuz omuza yayarak daha da güçleneceğiz” dedi.

Etkinlik, Türk pop müziğinin duayenlerinden Erol Evgin’in, ‘‘Mustafa Kemal’i Gördüm Düşümde!” temalı konseriyle sona erdi. Erol Evgin, şarkılarını Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı görüntülerinden oluşan barkovizyon gösterisi eşliğinde söyledi. TEV ailesi, ünlü sanatçının unutulmaz şarkılarıyla keyifli dakikalar yaşadı.

> TEV’den ‘50.Yıl Umut Gala Yemeği’

Başarılı ve maddi imkanı kısıtlı gençlere eğitim desteği veren Türk Eğitim Vakfı (TEV) 50. Kuruluş yıldönümünü Faruk Ilgaz Tesisleri’nde düzenlenen gala yemeğiyle kutladı.

tev_50TEV Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, TEV Genel Müdürü Yıldız Günay, TEV hibe ve vasiyet bağışçıları ve bursiyerlerinin katıldığı yemekte etkinliğe katılamayan TEV Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer Koç’un mesajı okundu. Etkinlik kapsamında sahne alan Türk pop müziğinin duayenlerinden Erol Evgin, ‘‘Mustafa Kemal’i Gördüm Düşümde!” temalı konseriyle davetlilere unutulmaz bir gün yaşattı.

Türk Eğitim Vakfı’nın 50. kuruluş yıldönümünde İstanbul Faruk Ilgaz Tesisleri’nde “50.Yıl Umut Gala Yemeği” düzenlendi. Vizyoner iş insanı merhum Vehbi Koç önderliğinde 205 hayırsever tarafından başarılı ve maddi olanakları kısıtlı gençleri desteklemek amacıyla 1967’de kurulan Türk Eğitim Vakfı’nın düzenlediği gala yemeğine TEV Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, TEV Genel Müdürü Yıldız Günay, TEV Mütevelli Heyeti üyeleri, hibe ve vasiyet bağışçıları ile bursiyerler katıldı. Gala yemeği, TEV Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer M. Koç’un bağışçılara hitaben yazdığı mesajın okunmasıyla başladı.

“TEV ailesi olarak fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetişmesi için tüm gayretimizle çalışmaya devam edeceğiz”

Ömer M. Koç mesajında “"İnanıyorum ki, Türk Eğitim Vakfı ailesi olarak bundan sonra daha fazla genci destekleyerek gençlerin ve toplumun umudunu besleyerek daha fazlasını yapmak için azmedeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetişmesi için tüm gayretimizle çalışmaya devam edeceğiz."

“50.yaşımız kapsamında sürdüreceğimiz faaliyetler umudumuzu yücelterek tüm ülkede eğitim seferberliği başlatacak”

Ömer M.Koç’un mesajının okunmasının ardından sahneye çıkan TEV Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı ise 50 yıldır yetenekli ve başarılı gençlere eğitimleri için burs sağlamanın yanı sıra onlarla birlikte Türkiye’nin gelişimine hizmet etmek için yeni fikirler ürettiklerini belirterek “2017 yılı için çizdiğimiz yol haritamızda emin adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz. 50. yaşımız kapsamında sürdüreceğimiz faaliyetler umudumuzu yücelterek tüm ülkede eğitim seferberliği başlatacak. İletişim faaliyetlerimize büyük ehemmiyet verip; tesirli yaklaşımlar, konularında öncü paydaşlar, yaratıcı çalışmalar ve artan bütçemizle yeni dönemimizde bağışlarımızı artırmayı, bireysel bağışçılığı geliştirmeyi ve yeni bağış kanalları yaratmayı hedefliyoruz. 50. yılımızda tüm Türkiye’ye yayılan kapsamlı bir iletişim kampanyasıyla geniş kitlelerle buluşacağız, Türkiye’nin vakfı olduğumuzun altını çizeceğiz. TEV’in umutla pekişen ruhunu el ele, omuz omuza yayarak daha da güçleneceğiz” dedi.

Etkinlik, Türk pop müziğinin duayenlerinden Erol Evgin’in, ‘‘Mustafa Kemal’i Gördüm Düşümde!” temalı konseriyle sona erdi. Erol Evgin, şarkılarını Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı görüntülerinden oluşan barkovizyon gösterisi eşliğinde söyledi. TEV ailesi, ünlü sanatçının unutulmaz şarkılarıyla keyifli dakikalar yaşadı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 17 May 2017 14:03

Gösterim: 1754

Türkiye’nin ilk zeka testi uygulaması olarak dikkat çeken ASIS’i geliştiren Anadolu Üniversitesi Üstün Zekalıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı ve Üstün Yetenekliler Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜYEP) Müdürü Prof. Dr. Uğur Sak, üstün zeka potansiyeli taşıyan pek çok çocuğun eğitim sistemi içinde bu potansiyellerini zamanla kaybettiklerini söylüyor.

ugur_sak_profMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliğiyle geliştirdiğiniz Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) Türkiye'nin ilk yerli zeka testi olma özelliğini taşıyor. Testin geldiği aşama hakkında bilgi verebilir misiniz? Testin diğer testlere göre farkları nelerdir?
ASİS, iki yıllık AR-GE çalışmalarının ardından 2016 yılı Kasım ayında tamamlanmıştır. İki yılı alan çalışma boyunca 26 ilde 6500’ün üzerinde çocukla uygulamalar yürütülmüş ve testin norma çalışmaları yapılmıştır. 2016 Aralık ayından itibaren test Anadolu Üniversitesi ÜYEP Merkezi’nde tanılama ve değerlendirme amacıyla kullanılmaktadır. Diğer yandan Milli Eğitim Bakanlığı da, rehberlik ve araştırma merkezlerinde deneme uygulamalarını yapmaktadır.
ASİS, diğer zeka testlerine göre bazı farklılıkları da içermektedir. ASİS’in norm grubunu oluşturan örneklemi diğer zeka testlerine kıyasla çok daha büyüktür. Normun bu yönüyle temsil gücünün çok yüksek olduğunu ve testin doğru tanılama kapasitesini artırdığını söyleyebiliriz. Zeka testlerinin uygulamadaki kolaylığı da önemli bir avantajdır. ASİS’in geliştirilme sürecinde bu sorun dikkate alınmıştır. Türkiye’de kullanılan ASİS ile kıyaslanabilecek testler arasında hem uygulama hem de yorumlama bakımından en pratik test ASİS’tir. ASİS’in bir diğer avantajı ise kapsamlı değerlendirme profili verebilmesidir. Çocuğun zeka profili ayrıntılı bir şekilde raporlaştırılabilmektedir.
Zeka testleri kaç yaşından itibaren uygulanabiliyor? Bu kapsamda Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) kaç yaş aralığındaki çocuklara uygulanacak?
İki yaşından itibaren uygulanabilen zeka testleri var. Ancak çok küçük yaşlarda yapılan zeka ölçümlerinin güvenirliği genelde düşük oluyor. ASİS, 4-12 yaş aralığındaki çocuklara uygulanmaktadır.
TANILAMA ÇALIŞMALARI ARTIK 2. SINIFTAN BAŞLIYOR
Dünyada üstün zekalı çocuklar erken yaşlarda tespit ediliyor. Türkiye’de durum nasıl? Ayrıca bu çocuklar nerelerde, hangi zeka testlerine tabi tutuluyor?
Dünya’da üstün zekalı çocukları tanılama yaşı ülkeden ülkede değişiyor. Tanılama yaşı veya sınıf düzeyi tamamen eğitim bakanlıklarının kararına bağlı. Bakanlıkların sistematik tanılamaları kimi ülkelerde anasınıfında, kiminde ise 1. veya 2. sınıfta başlıyor. Ülkemizde son yıllara kadar 4. sınıfta başlıyordu ancak son birkaç yıldır 2. sınıfta tanılamalara başlanmıştır. Yakında 1. Sınıf ve anasınıfının da tanılama kapsamına alınması planlanmaktadır. Bakanlık tanılamaları genelde rehberlik ve araştırma merkezlerinde yapıyor. Öğretmenler tarafından aday gösterilen öğrenciler arasından grupla uygulanan yetenek testleri kullanılarak en yüksek performansa sahip öğrenciler belirleniyor. Daha sonra ise bu öğrencilere bireysel zeka testi uygulanıyor ve üstün zeka potansiyeline sahip çocuklar belirleniyor. Bu süreç MEB’in yürüttüğü bilim ve sanat merkezleri için kullanılmaktadır. ebeveynler isterlerse çocuklarına daha erken yaşlarda zeka ölçümleri yaptırabilmektedirler.
ÜSTÜN ZEKA PONANSİYELLİ 450 BİN ÖĞRENCİ VAR
Türkiye’deki üstün zekalı ve üstün yetenekli birey sayısı ne kadar? Bu sayı nüfusumuzun yüzde kaçını oluşturuyor? Bu bireylerin ne kadarı uygun eğitim olanaklarından yararlanabiliyor?
Dünya genelinde kullanılan ölçütler farklılaşmakta ve bu ölçütler genelde göreli olarak oluşturulmaktadır. Türkiye’de ise her yaş grubunda zeka ölçümlerinde üst yüzde 2.14’lük dilime giren çocuklar üstün zekalı kabul edilmektedir. Her yaşta bir milyon çocuk olduğunu varsayarsak (miktar bundan biraz fazla) 0-18 yaş aralığında yaklaşık 450 bin çocuğun üstün zeka potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yetişkinlik yıllarında baktığımızda bu kadar üstün yetenekli kişinin olduğunu pek söyleyemeyiz. Bu tablo ise üstün zeka potansiyeli taşıyan pek çok çocuğun bu potansiyeli zamanla kaybettiğini göstermektedir. Kayıp özellikle 1. ve 2. sınıfta daha çok olmaktadır. Çünkü üstün zekalı çocuk erken çocukluk yıllarında çok hızlı zihinsel ve akademik gelişim gösterir ve okula başladığında hem öğrenme hızı bakımından hem de sosyal ve duygusal gelişim yönünden sınıfının çok ilerisinde olur. Bu tür ileri gelişim ise normal sınıfta hem akademik hem de sosyal adaptasyon sorunu yaratmaktadır. Esasen sorun çocuğun çok fazla sıra dışı olması değil, okul ortamının sıra dışılığı kabul eder bir niteliğinin olmaması veya bu yönüyle çok zayıf olmasıdır. 3-4 yaşlarında kendi ilgisi ile okuma ve yazmaya başlayan ancak 1. veya 2. sınıfa geldiklerinde okuldan nefret ediyorum diyen pek çok çocukla karşılaştım.
HEDEF SINAVLAR OLUNCA YARATICILIK GELİŞMİYOR
Eğitim sistemimiz zekayı ve yaratıcılığı geliştirebiliyor mu? Zeka ve yaratıcılığı arttırması adına nasıl bir eğitim sistemi olmalı? Eğitim sistemimizin bu konudaki eksiklikleri nelerdir?
Bu soruyu yanıtlamak için sanırım bir veya birkaç kitap yazmak gerekli. Bir önerim şu olabilir: Öğretim programları standart olur ancak standart program içinde bir miktar esneklik olabilmelidir. Öğretmenler bu esnekliği kullanarak yaratıcılığı geliştirebilecek çalışmalara yer verebilirler. Ancak 1. sınıftan itibaren 8. sınıf sınavlarının düşünüldüğü ve bu yönde öğretimin yapıldığı bir ülkede okullardan yaratıcılık beklenmesi rasyonel olmayacaktır. Hedef sınavda başarılı öğrenciler yetiştirmek olunca o yönde öğrenciler yetiştiriyoruz. Öyleyse okullarda yaratıcılığı geliştirebilmek için önce hedefi değiştirmeliyiz.
Özel yetenekli çocukların aileleri ne tür zorluklar yaşıyorlar? Ailelerin çocuklara yaklaşımları konusunda neler tavsiye edebilirsiniz?
Aileler sorunları genelde okul öncesi ve ilkokulda yaşıyor. Okulöncesi dönemde genelde aşırı öğrenme merakı ile uğraşmak zorundalar. Bunu nasıl karşılayabileceklerini bazı aileler bilemiyorlar. Anaokulu ve ilkokulun ilk yıllarında ise çocuklarının uyum sorunları ile ilgilenmek zorunda kalıyorlar. İlkokuldan sonra da münferit vakalar yok değil ama erken yıllara kıyasla yok denecek kadar çok az. Bu orantısızlığın temel nedeni olarak ilkokuldan sonra üstün yetenekli çocukların bir kısmının normal eğitim sistemine körelerek uyum sağlaması, bir kısmının ise başetme stratejilerini geliştirerek uyum sağlaması diyebiliriz.
SORUN LİSELERİN KALİTESİNDE…
Buna bağlı olarak diğer ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye, özel yeteneklerin eğitiminde ne derece başarılı?
İlkokul ve ortaokul düzeyinde yapmamız gereken çok şeyler var, lisede ise kaliteye odaklanmalıyız. Lise türlerinin çeşitlendirilmesi üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi için çok önemli. Türkiye bu konuda iyi durumda ancak sorun liselerin kalitesi. Son yıllarda ilkokul ve ortaokullarda destek eğitim programları oluşturulmaya çalışılıyor. Bu önemli bir gelişme. Ancak bu programlarda verilmesi gereken eğitim belirlenmiş veya geliştirilmiş değil. Tamamen okul yönetiminin ve öğretmenlerin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu nedenle yalnızca istekli öğretmenlerin bulunduğu okullarda destek eğitim programlarının açıldığını görüyoruz. Öte yandan ilkokulda destek eğitim alan üstün yetenekli bir öğrenci benzer bir eğitimi ortaokulda bulamamaktadır çünkü programların devamlılığı yok. Bu nedenle üstün yetenekli öğrenciler için programları olan ilkokul ve ortaokullar eşleştirilmeli ve ilkokulda üstün yetenekliler için özel eğitim alan öğrencilerin gidebilecekleri özel eğitim programı olan ortaokullar bulunmalıdır.

> Okullar sıra dışılığı kabul etmiyor

Türkiye’nin ilk zeka testi uygulaması olarak dikkat çeken ASIS’i geliştiren Anadolu Üniversitesi Üstün Zekalıların Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı ve Üstün Yetenekliler Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜYEP) Müdürü Prof. Dr. Uğur Sak, üstün zeka potansiyeli taşıyan pek çok çocuğun eğitim sistemi içinde bu potansiyellerini zamanla kaybettiklerini söylüyor.

ugur_sak_profMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) işbirliğiyle geliştirdiğiniz Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) Türkiye'nin ilk yerli zeka testi olma özelliğini taşıyor. Testin geldiği aşama hakkında bilgi verebilir misiniz? Testin diğer testlere göre farkları nelerdir?
ASİS, iki yıllık AR-GE çalışmalarının ardından 2016 yılı Kasım ayında tamamlanmıştır. İki yılı alan çalışma boyunca 26 ilde 6500’ün üzerinde çocukla uygulamalar yürütülmüş ve testin norma çalışmaları yapılmıştır. 2016 Aralık ayından itibaren test Anadolu Üniversitesi ÜYEP Merkezi’nde tanılama ve değerlendirme amacıyla kullanılmaktadır. Diğer yandan Milli Eğitim Bakanlığı da, rehberlik ve araştırma merkezlerinde deneme uygulamalarını yapmaktadır.
ASİS, diğer zeka testlerine göre bazı farklılıkları da içermektedir. ASİS’in norm grubunu oluşturan örneklemi diğer zeka testlerine kıyasla çok daha büyüktür. Normun bu yönüyle temsil gücünün çok yüksek olduğunu ve testin doğru tanılama kapasitesini artırdığını söyleyebiliriz. Zeka testlerinin uygulamadaki kolaylığı da önemli bir avantajdır. ASİS’in geliştirilme sürecinde bu sorun dikkate alınmıştır. Türkiye’de kullanılan ASİS ile kıyaslanabilecek testler arasında hem uygulama hem de yorumlama bakımından en pratik test ASİS’tir. ASİS’in bir diğer avantajı ise kapsamlı değerlendirme profili verebilmesidir. Çocuğun zeka profili ayrıntılı bir şekilde raporlaştırılabilmektedir.
Zeka testleri kaç yaşından itibaren uygulanabiliyor? Bu kapsamda Anadolu-Sak Zeka Ölçeği (ASIS) kaç yaş aralığındaki çocuklara uygulanacak?
İki yaşından itibaren uygulanabilen zeka testleri var. Ancak çok küçük yaşlarda yapılan zeka ölçümlerinin güvenirliği genelde düşük oluyor. ASİS, 4-12 yaş aralığındaki çocuklara uygulanmaktadır.
TANILAMA ÇALIŞMALARI ARTIK 2. SINIFTAN BAŞLIYOR
Dünyada üstün zekalı çocuklar erken yaşlarda tespit ediliyor. Türkiye’de durum nasıl? Ayrıca bu çocuklar nerelerde, hangi zeka testlerine tabi tutuluyor?
Dünya’da üstün zekalı çocukları tanılama yaşı ülkeden ülkede değişiyor. Tanılama yaşı veya sınıf düzeyi tamamen eğitim bakanlıklarının kararına bağlı. Bakanlıkların sistematik tanılamaları kimi ülkelerde anasınıfında, kiminde ise 1. veya 2. sınıfta başlıyor. Ülkemizde son yıllara kadar 4. sınıfta başlıyordu ancak son birkaç yıldır 2. sınıfta tanılamalara başlanmıştır. Yakında 1. Sınıf ve anasınıfının da tanılama kapsamına alınması planlanmaktadır. Bakanlık tanılamaları genelde rehberlik ve araştırma merkezlerinde yapıyor. Öğretmenler tarafından aday gösterilen öğrenciler arasından grupla uygulanan yetenek testleri kullanılarak en yüksek performansa sahip öğrenciler belirleniyor. Daha sonra ise bu öğrencilere bireysel zeka testi uygulanıyor ve üstün zeka potansiyeline sahip çocuklar belirleniyor. Bu süreç MEB’in yürüttüğü bilim ve sanat merkezleri için kullanılmaktadır. ebeveynler isterlerse çocuklarına daha erken yaşlarda zeka ölçümleri yaptırabilmektedirler.
ÜSTÜN ZEKA PONANSİYELLİ 450 BİN ÖĞRENCİ VAR
Türkiye’deki üstün zekalı ve üstün yetenekli birey sayısı ne kadar? Bu sayı nüfusumuzun yüzde kaçını oluşturuyor? Bu bireylerin ne kadarı uygun eğitim olanaklarından yararlanabiliyor?
Dünya genelinde kullanılan ölçütler farklılaşmakta ve bu ölçütler genelde göreli olarak oluşturulmaktadır. Türkiye’de ise her yaş grubunda zeka ölçümlerinde üst yüzde 2.14’lük dilime giren çocuklar üstün zekalı kabul edilmektedir. Her yaşta bir milyon çocuk olduğunu varsayarsak (miktar bundan biraz fazla) 0-18 yaş aralığında yaklaşık 450 bin çocuğun üstün zeka potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak yetişkinlik yıllarında baktığımızda bu kadar üstün yetenekli kişinin olduğunu pek söyleyemeyiz. Bu tablo ise üstün zeka potansiyeli taşıyan pek çok çocuğun bu potansiyeli zamanla kaybettiğini göstermektedir. Kayıp özellikle 1. ve 2. sınıfta daha çok olmaktadır. Çünkü üstün zekalı çocuk erken çocukluk yıllarında çok hızlı zihinsel ve akademik gelişim gösterir ve okula başladığında hem öğrenme hızı bakımından hem de sosyal ve duygusal gelişim yönünden sınıfının çok ilerisinde olur. Bu tür ileri gelişim ise normal sınıfta hem akademik hem de sosyal adaptasyon sorunu yaratmaktadır. Esasen sorun çocuğun çok fazla sıra dışı olması değil, okul ortamının sıra dışılığı kabul eder bir niteliğinin olmaması veya bu yönüyle çok zayıf olmasıdır. 3-4 yaşlarında kendi ilgisi ile okuma ve yazmaya başlayan ancak 1. veya 2. sınıfa geldiklerinde okuldan nefret ediyorum diyen pek çok çocukla karşılaştım.
HEDEF SINAVLAR OLUNCA YARATICILIK GELİŞMİYOR
Eğitim sistemimiz zekayı ve yaratıcılığı geliştirebiliyor mu? Zeka ve yaratıcılığı arttırması adına nasıl bir eğitim sistemi olmalı? Eğitim sistemimizin bu konudaki eksiklikleri nelerdir?
Bu soruyu yanıtlamak için sanırım bir veya birkaç kitap yazmak gerekli. Bir önerim şu olabilir: Öğretim programları standart olur ancak standart program içinde bir miktar esneklik olabilmelidir. Öğretmenler bu esnekliği kullanarak yaratıcılığı geliştirebilecek çalışmalara yer verebilirler. Ancak 1. sınıftan itibaren 8. sınıf sınavlarının düşünüldüğü ve bu yönde öğretimin yapıldığı bir ülkede okullardan yaratıcılık beklenmesi rasyonel olmayacaktır. Hedef sınavda başarılı öğrenciler yetiştirmek olunca o yönde öğrenciler yetiştiriyoruz. Öyleyse okullarda yaratıcılığı geliştirebilmek için önce hedefi değiştirmeliyiz.
Özel yetenekli çocukların aileleri ne tür zorluklar yaşıyorlar? Ailelerin çocuklara yaklaşımları konusunda neler tavsiye edebilirsiniz?
Aileler sorunları genelde okul öncesi ve ilkokulda yaşıyor. Okulöncesi dönemde genelde aşırı öğrenme merakı ile uğraşmak zorundalar. Bunu nasıl karşılayabileceklerini bazı aileler bilemiyorlar. Anaokulu ve ilkokulun ilk yıllarında ise çocuklarının uyum sorunları ile ilgilenmek zorunda kalıyorlar. İlkokuldan sonra da münferit vakalar yok değil ama erken yıllara kıyasla yok denecek kadar çok az. Bu orantısızlığın temel nedeni olarak ilkokuldan sonra üstün yetenekli çocukların bir kısmının normal eğitim sistemine körelerek uyum sağlaması, bir kısmının ise başetme stratejilerini geliştirerek uyum sağlaması diyebiliriz.
SORUN LİSELERİN KALİTESİNDE…
Buna bağlı olarak diğer ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye, özel yeteneklerin eğitiminde ne derece başarılı?
İlkokul ve ortaokul düzeyinde yapmamız gereken çok şeyler var, lisede ise kaliteye odaklanmalıyız. Lise türlerinin çeşitlendirilmesi üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi için çok önemli. Türkiye bu konuda iyi durumda ancak sorun liselerin kalitesi. Son yıllarda ilkokul ve ortaokullarda destek eğitim programları oluşturulmaya çalışılıyor. Bu önemli bir gelişme. Ancak bu programlarda verilmesi gereken eğitim belirlenmiş veya geliştirilmiş değil. Tamamen okul yönetiminin ve öğretmenlerin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu nedenle yalnızca istekli öğretmenlerin bulunduğu okullarda destek eğitim programlarının açıldığını görüyoruz. Öte yandan ilkokulda destek eğitim alan üstün yetenekli bir öğrenci benzer bir eğitimi ortaokulda bulamamaktadır çünkü programların devamlılığı yok. Bu nedenle üstün yetenekli öğrenciler için programları olan ilkokul ve ortaokullar eşleştirilmeli ve ilkokulda üstün yetenekliler için özel eğitim alan öğrencilerin gidebilecekleri özel eğitim programı olan ortaokullar bulunmalıdır.

Son Güncelleme: Çarşamba, 17 May 2017 13:22

Gösterim: 7649


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.