Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Bilim insanları çekici olmayan yüzlerin akılda daha fazla kaldığını belirledi.
Ayırt edici hatlara sahip olmayan çekici yüzlerin akılda daha az kaldığının belirlenmesi, daha önce çekici yüzlerin daha iyi hatırlandığını düşünen bilim adamlarını da şaşırttı.
Almanya'daki Jena Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırması, çekici olmayan yüzlerin çekici olanlardan daha iyi hatırlandığını gösterdi.
Bilim adamları katılımcılara birkaç saniye çekici ve çekici olmayan yüz fotoğrafları gösterdi. Bir süre sonra tekrar fotoğrafların gösterildiği katılımcılara yüzlerden hangilerini hatırladıkları soruldu.
Çekici olmayan yüzlerin akılda daha fazla kaldığı görüldü.
Ayırt edici hatlara sahip olmayan çekici yüzlerin akılda daha az kaldığının belirlenmesi, daha önce çekici yüzlerin daha iyi hatırlandığını düşünen bilim adamlarını da şaşırttı.
Araştırmaya imza atanlardan Holger Wiese, güzel yüzlere bakmak tercih edildiğinden genellikle çekici gelen yüzlerin daha kolay hatırlandığının sanıldığını ancak araştırma sonuçlarının bunun aksini gösterdiğini vurguladı.
Araştırmanın sonuçları ''Neuropsychologia'' dergisinde yayımlandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Bilim insanları çekici olmayan yüzlerin akılda daha fazla kaldığını belirledi.
Ayırt edici hatlara sahip olmayan çekici yüzlerin akılda daha az kaldığının belirlenmesi, daha önce çekici yüzlerin daha iyi hatırlandığını düşünen bilim adamlarını da şaşırttı.
Almanya'daki Jena Üniversitesi'nden bilim adamlarının araştırması, çekici olmayan yüzlerin çekici olanlardan daha iyi hatırlandığını gösterdi.
Bilim adamları katılımcılara birkaç saniye çekici ve çekici olmayan yüz fotoğrafları gösterdi. Bir süre sonra tekrar fotoğrafların gösterildiği katılımcılara yüzlerden hangilerini hatırladıkları soruldu.
Çekici olmayan yüzlerin akılda daha fazla kaldığı görüldü.
Ayırt edici hatlara sahip olmayan çekici yüzlerin akılda daha az kaldığının belirlenmesi, daha önce çekici yüzlerin daha iyi hatırlandığını düşünen bilim adamlarını da şaşırttı.
Araştırmaya imza atanlardan Holger Wiese, güzel yüzlere bakmak tercih edildiğinden genellikle çekici gelen yüzlerin daha kolay hatırlandığının sanıldığını ancak araştırma sonuçlarının bunun aksini gösterdiğini vurguladı.
Araştırmanın sonuçları ''Neuropsychologia'' dergisinde yayımlandı.
Son Güncelleme: Perşembe, 06 Şubat 2014 09:40
Gösterim: 1420
Türkiye nüfusu, 2013 sonu itibariyle 1 milyon 40 bin 480 kişi arttarak 76 milyon 667 bin 864 kişiye yükseldi
Türkiye nüfusu, 2013 sonu itibariyle 2012'ye göre binde 13,7 artışla 76 milyon 667 bin 864 kişiye yükseldi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ''Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2013 Nüfus Sayımı Sonuçları''nı açıkladı.
Buna göre, 2012 yılı itibariyle 75 milyon 627 bin 384 kişi olan ülke nüfusu, 1 milyon 40 bin 480 kişilik artışla, 2013 sonunda 76 milyon 667 bin 864 kişiye ulaştı.
Erkek nüfusun oranı yüzde 50,2 (38 milyon 473 bin 360 kişi), kadın nüfusun oranı ise yüzde 49,8 (38 milyon 194 bin 504 kişi) oldu.
Yıllık nüfus artış hızı 2012 yılında binde 12 iken, 2013 yılında binde 13,7'ye yükseldi.
İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı 2012 yılında yüzde 77,3 iken, 14 ilde büyükşehir belediyesi kurulması ve büyükşehir statüsündeki 30 ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasının önemli etkisiyle bu oran 2013 yılında yüzde 91,3 olarak gerçekleşti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Türkiye nüfusu, 2013 sonu itibariyle 1 milyon 40 bin 480 kişi arttarak 76 milyon 667 bin 864 kişiye yükseldi
Türkiye nüfusu, 2013 sonu itibariyle 2012'ye göre binde 13,7 artışla 76 milyon 667 bin 864 kişiye yükseldi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ''Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2013 Nüfus Sayımı Sonuçları''nı açıkladı.
Buna göre, 2012 yılı itibariyle 75 milyon 627 bin 384 kişi olan ülke nüfusu, 1 milyon 40 bin 480 kişilik artışla, 2013 sonunda 76 milyon 667 bin 864 kişiye ulaştı.
Erkek nüfusun oranı yüzde 50,2 (38 milyon 473 bin 360 kişi), kadın nüfusun oranı ise yüzde 49,8 (38 milyon 194 bin 504 kişi) oldu.
Yıllık nüfus artış hızı 2012 yılında binde 12 iken, 2013 yılında binde 13,7'ye yükseldi.
İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı 2012 yılında yüzde 77,3 iken, 14 ilde büyükşehir belediyesi kurulması ve büyükşehir statüsündeki 30 ilde, belde ve köylerin ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmasının önemli etkisiyle bu oran 2013 yılında yüzde 91,3 olarak gerçekleşti.
Son Güncelleme: Çarşamba, 29 Ocak 2014 10:57
Gösterim: 1118
Uzmanlar, karnesinde zayıf olan çocuğu suçlamanın, aşağılamanın ve cezalandırmanın olumlu sonuçlar vermediği gibi bunun çocuğun motivasyonunu yok ederek ileriki öğrenmelere de ket vurabileceğini belirtiyor.
Yeditepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Müzeyyen Sevinç, karnesinde zayıf olan çocuğu suçlamanın, aşağılamanın ve cezalandırmanın olumlu sonuçlar vermediği gibi bunun çocuğun motivasyonunu yok ederek ileriki öğrenmelere de ket vurabileceğini bildirdi.
Sevinç, yaptığı yazılı açıklamada, uzun bir ders döneminin ardından eğitim öğretim yılının birinci döneminin sona ereceğini hatırlatarak, cuma günü karneler alındıktan sonra birçok evde sevinç, bazı evlerde ise hüznün hakim olacağını belirtti.
"Başarılı karneyi para ya da pahalı oyuncakla ödüllendirmeyin"
Sevinç, verimli olmadığı dersler hakkında ailesiyle konuşarak, başarısızlığın nedenlerini birlikte tespit etmesinin öğrenciyi hem rahatlatacağını hem de çocukla anne ve baba arasındaki iletişimi, paylaşımı destekleyeceğini vurgulayarak, aileleri çocuğa sürekli ders çalışması yönünde baskı yapmamaları konusunda uyardı.
Müzeyyen Sevinç, ailelere şu tavsiyelerde bulundu:
"Çocuğa, başarısızlıklarının üstesinden geleceği hissini vererek, öz güven oluşturmasına yardımcı olun. Bunu başarabilecek gücün kendisinde olduğunu ve disiplinli bir çalışmayla performansını istenilen seviyeye getirebileceğini ve bu yönde kendisine her zaman destek olunacağı anlatın. Birlikte yapılacak bir çalışma planı içinde zayıf derslerin tekrarını genel başlıklarıyla anlatın ve
bununla ilgili alıştırmalar yapın. Gerektiğinde aile dışından bir öğretmenle birlikte çalışma imkanı hazırlayın. Çocuğa çalışma yöntemleri ve öğrenme eksiklikleri konusunda yardımcı olun. Ayrıca başarılı karneyi para ya da pahalı oyuncakla ödüllendirmeyin. Başarının ödüllendirilmesi, çocuğun yaşı ve gelişim seviyesine göre yapılmalı. Ödüllendirme, maddi ağırlığı olacak şekilde olmamalı,
daha çok manevi ve haz uyandıracak sürpriz nitelikte, işlevsel olmasına dikkat edilmeli."
"Öğrenciler yarıyıl tatilini verimli geçirmeli"
Öğrencilerin yarıyıl tatilini verimli geçirmesi gerektiğini belirten Sevinç, "Farklı kültürlerle tanışmak yeni kazanımlar, yeni bakış açıları sağlar. Çocuğun hayal dünyasını geliştirmesi, özgür düşünebilmesi, zihin açıklığı, yaratıcılığı yeni öğrenmelere yol açar, motivasyonu artar. İleri yaş seviyesinde olan öğrenciler ise kendi arkadaş gruplarıyla planladıkları etkinliklere katılabilirler. Aile dışında sosyalleşmeleri ve dış dünyaya açılma istekleri kişilik gelişimleri açısından desteklenmeli. Bütün gün evde kalıp dinlenme adına bilgisayarda gezinmek veya televizyon önünde film seyretmek çocuğun zihinsel ve psikolojik sağlığı açısından olumlu davranışlar değildir. Çocuğunuzla seçtiğiniz kitapları okuyup üzerinde tartışmak dil becerilerini geliştirebilir. Sinema,
tiyatro ve konserlere giderek, kültürel paylaşımlar edinilir" değerlendirmesinde bulundu.
Sevinç, ebeveynlerin, çoğu zaman çocuğu birey olarak tanımadan kendi beklentilerini, hayallerini çocukta yaşatmak gibi gerçekçi olmayan yaklaşımlarda bulunabileceğine işaret ederek, çocukla kurulacak sağlıklı iletişimin, etkili dinlemenin ve paylaşımın şikayet edilen birçok iletişim sorununu ortadan kaldıracağını kaydetti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Uzmanlar, karnesinde zayıf olan çocuğu suçlamanın, aşağılamanın ve cezalandırmanın olumlu sonuçlar vermediği gibi bunun çocuğun motivasyonunu yok ederek ileriki öğrenmelere de ket vurabileceğini belirtiyor.
Yeditepe Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Müzeyyen Sevinç, karnesinde zayıf olan çocuğu suçlamanın, aşağılamanın ve cezalandırmanın olumlu sonuçlar vermediği gibi bunun çocuğun motivasyonunu yok ederek ileriki öğrenmelere de ket vurabileceğini bildirdi.
Sevinç, yaptığı yazılı açıklamada, uzun bir ders döneminin ardından eğitim öğretim yılının birinci döneminin sona ereceğini hatırlatarak, cuma günü karneler alındıktan sonra birçok evde sevinç, bazı evlerde ise hüznün hakim olacağını belirtti.
"Başarılı karneyi para ya da pahalı oyuncakla ödüllendirmeyin"
Sevinç, verimli olmadığı dersler hakkında ailesiyle konuşarak, başarısızlığın nedenlerini birlikte tespit etmesinin öğrenciyi hem rahatlatacağını hem de çocukla anne ve baba arasındaki iletişimi, paylaşımı destekleyeceğini vurgulayarak, aileleri çocuğa sürekli ders çalışması yönünde baskı yapmamaları konusunda uyardı.
Müzeyyen Sevinç, ailelere şu tavsiyelerde bulundu:
"Çocuğa, başarısızlıklarının üstesinden geleceği hissini vererek, öz güven oluşturmasına yardımcı olun. Bunu başarabilecek gücün kendisinde olduğunu ve disiplinli bir çalışmayla performansını istenilen seviyeye getirebileceğini ve bu yönde kendisine her zaman destek olunacağı anlatın. Birlikte yapılacak bir çalışma planı içinde zayıf derslerin tekrarını genel başlıklarıyla anlatın ve
bununla ilgili alıştırmalar yapın. Gerektiğinde aile dışından bir öğretmenle birlikte çalışma imkanı hazırlayın. Çocuğa çalışma yöntemleri ve öğrenme eksiklikleri konusunda yardımcı olun. Ayrıca başarılı karneyi para ya da pahalı oyuncakla ödüllendirmeyin. Başarının ödüllendirilmesi, çocuğun yaşı ve gelişim seviyesine göre yapılmalı. Ödüllendirme, maddi ağırlığı olacak şekilde olmamalı,
daha çok manevi ve haz uyandıracak sürpriz nitelikte, işlevsel olmasına dikkat edilmeli."
"Öğrenciler yarıyıl tatilini verimli geçirmeli"
Öğrencilerin yarıyıl tatilini verimli geçirmesi gerektiğini belirten Sevinç, "Farklı kültürlerle tanışmak yeni kazanımlar, yeni bakış açıları sağlar. Çocuğun hayal dünyasını geliştirmesi, özgür düşünebilmesi, zihin açıklığı, yaratıcılığı yeni öğrenmelere yol açar, motivasyonu artar. İleri yaş seviyesinde olan öğrenciler ise kendi arkadaş gruplarıyla planladıkları etkinliklere katılabilirler. Aile dışında sosyalleşmeleri ve dış dünyaya açılma istekleri kişilik gelişimleri açısından desteklenmeli. Bütün gün evde kalıp dinlenme adına bilgisayarda gezinmek veya televizyon önünde film seyretmek çocuğun zihinsel ve psikolojik sağlığı açısından olumlu davranışlar değildir. Çocuğunuzla seçtiğiniz kitapları okuyup üzerinde tartışmak dil becerilerini geliştirebilir. Sinema,
tiyatro ve konserlere giderek, kültürel paylaşımlar edinilir" değerlendirmesinde bulundu.
Sevinç, ebeveynlerin, çoğu zaman çocuğu birey olarak tanımadan kendi beklentilerini, hayallerini çocukta yaşatmak gibi gerçekçi olmayan yaklaşımlarda bulunabileceğine işaret ederek, çocukla kurulacak sağlıklı iletişimin, etkili dinlemenin ve paylaşımın şikayet edilen birçok iletişim sorununu ortadan kaldıracağını kaydetti.
Son Güncelleme: Cuma, 24 Ocak 2014 09:49
Gösterim: 770
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Erbil Dursun, "Okul başarısı düşük olunca bu çocuk veya gençlere 'tembel' damgası vuruluyor. Tembel olduğu düşünülenler kişilerde fibromiyalji (yumuşak doku romatizması) sendromu olabilir" dedi.
Dursun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuk ve gençlerde fibromiyalji sendromu görüldüğünü anlatarak, bu durumun vücutta yaygın ağrı ve yorgunlukla karakterize olan ve sık görülen bir yumuşak doku romatizması olduğunu belirtti.
Bu hastalığın nedeninin kesin olarak bilinemediğini ifade eden Dursun, fibromiyalji sendromuyla ilgili olarak beyinde ve kanda bazı hormonlarda azalma ve artış olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Dursun, bu konuda genetik geçişler üzerinde çalışmalar yapıldığını belirterek, "Sıklıkla erişkin yaşlarda (35-60 yaş) görülmekte olup kadınlarda, erkeklere oranla 9 kat daha sıktır. Daha çok orta yaştan itibaren kadınlarda görülen bir hastalık olarak geçse de gençlerde de bu hastalığınn sıklıkla görülebileceği yapılan çalışmalarla anlaşılıyor. Erişkin ve gençlik fibromiyaljisinde karakteristik bulgular arasında, yaygın kas-iskelet sistemi ağrıları, yorgunluk, uyku bozuklukları ve duygudurum bozuklukları bulunuyor" diye konuştu.
Fibromiyalji sendromunun gençlik veya ergenlikte okul başarısı, fiziksel ve sosyal hayatta birçok yetersizliğe neden olduğuna dikkati çeken Dursun, "Okul başarısı düşük olunca bu çocuk veya gençlere 'tembel' damgası vuruluyor. Tembel olduğu düşünülenler kişilerde fibromiyalji sendromu olabilir. Bu yüzden gençlerde fibromiyalji sendromuna dikkat etmek, varsa tanıyı koyabilmek ve gerektiği şekillerde tedavi etmek gerekiyor. Tedavide ilaç tedavileri ve özelikle aerobik egzersizler çok önemli rol oynuyor. Bunun dışında bilişsel davranış terapileriyle ilgili de olumlu sonuçlar bildiriliyor" ifadesini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Erbil Dursun, "Okul başarısı düşük olunca bu çocuk veya gençlere 'tembel' damgası vuruluyor. Tembel olduğu düşünülenler kişilerde fibromiyalji (yumuşak doku romatizması) sendromu olabilir" dedi.
Dursun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuk ve gençlerde fibromiyalji sendromu görüldüğünü anlatarak, bu durumun vücutta yaygın ağrı ve yorgunlukla karakterize olan ve sık görülen bir yumuşak doku romatizması olduğunu belirtti.
Bu hastalığın nedeninin kesin olarak bilinemediğini ifade eden Dursun, fibromiyalji sendromuyla ilgili olarak beyinde ve kanda bazı hormonlarda azalma ve artış olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Dursun, bu konuda genetik geçişler üzerinde çalışmalar yapıldığını belirterek, "Sıklıkla erişkin yaşlarda (35-60 yaş) görülmekte olup kadınlarda, erkeklere oranla 9 kat daha sıktır. Daha çok orta yaştan itibaren kadınlarda görülen bir hastalık olarak geçse de gençlerde de bu hastalığınn sıklıkla görülebileceği yapılan çalışmalarla anlaşılıyor. Erişkin ve gençlik fibromiyaljisinde karakteristik bulgular arasında, yaygın kas-iskelet sistemi ağrıları, yorgunluk, uyku bozuklukları ve duygudurum bozuklukları bulunuyor" diye konuştu.
Fibromiyalji sendromunun gençlik veya ergenlikte okul başarısı, fiziksel ve sosyal hayatta birçok yetersizliğe neden olduğuna dikkati çeken Dursun, "Okul başarısı düşük olunca bu çocuk veya gençlere 'tembel' damgası vuruluyor. Tembel olduğu düşünülenler kişilerde fibromiyalji sendromu olabilir. Bu yüzden gençlerde fibromiyalji sendromuna dikkat etmek, varsa tanıyı koyabilmek ve gerektiği şekillerde tedavi etmek gerekiyor. Tedavide ilaç tedavileri ve özelikle aerobik egzersizler çok önemli rol oynuyor. Bunun dışında bilişsel davranış terapileriyle ilgili de olumlu sonuçlar bildiriliyor" ifadesini kullandı.
Son Güncelleme: Salı, 28 Ocak 2014 12:56
Gösterim: 1008
Müziğin, beyin hasarı bulunan hastaların anılarını hatırlamasına yardımcı olduğu belirlendi.
Bilim adamları Amee Baird ve Severine Samson, sonradan oluşan beyin hasarı (doğuştan olmayan ve Alzheimer ile bağlantısız beyin hasarları) bulunan hastalara rastgele, 1960'tan 2010'a kadar, en çok dinlenen, 100 şarkılık listenin ilk sırasında yer alan parçaları dinletti.
Aynı şarkılar beyin hasarı bulunmayan kişilere de dinletildikten sonra tüm katılımcılara parçaların tanıdık gelip gelmediği. sevilip sevilmediği, bazı anıları canlandırıp canlandırmadığı soruldu.
Hastaların sağlıklı kişilerle neredeyse aynı oranda anılarını hatırladığı görüldü.
Bilim adamları, müziğin anıları canlandırmada, konuşmalarla hafızanın canlandırılmasının hedeflendiği otobiyografik bellek görüşmelerinden (AMI) daha etkili olduğunu belirtti.
Müziğin, anıların ortaya çıkmasında etkili bir uyarıcı olduğunu söyleyen bilim adamları, bazı hastalarda müziğin önemli bir rehabilitasyon olabileceğini vurguladı.
Araştırmanın sonuçları "Neuropsychological Rehabilitation" dergisinde yayımlandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Müziğin, beyin hasarı bulunan hastaların anılarını hatırlamasına yardımcı olduğu belirlendi.
Bilim adamları Amee Baird ve Severine Samson, sonradan oluşan beyin hasarı (doğuştan olmayan ve Alzheimer ile bağlantısız beyin hasarları) bulunan hastalara rastgele, 1960'tan 2010'a kadar, en çok dinlenen, 100 şarkılık listenin ilk sırasında yer alan parçaları dinletti.
Aynı şarkılar beyin hasarı bulunmayan kişilere de dinletildikten sonra tüm katılımcılara parçaların tanıdık gelip gelmediği. sevilip sevilmediği, bazı anıları canlandırıp canlandırmadığı soruldu.
Hastaların sağlıklı kişilerle neredeyse aynı oranda anılarını hatırladığı görüldü.
Bilim adamları, müziğin anıları canlandırmada, konuşmalarla hafızanın canlandırılmasının hedeflendiği otobiyografik bellek görüşmelerinden (AMI) daha etkili olduğunu belirtti.
Müziğin, anıların ortaya çıkmasında etkili bir uyarıcı olduğunu söyleyen bilim adamları, bazı hastalarda müziğin önemli bir rehabilitasyon olabileceğini vurguladı.
Araştırmanın sonuçları "Neuropsychological Rehabilitation" dergisinde yayımlandı.
Son Güncelleme: Çarşamba, 11 Aralık 2013 17:09
Gösterim: 1513