Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik başörtüsüne ilişkin yaptığı açıklamada, "Bunları aşmamız gerekiyor. Ben bu sorunun da ortadan kalkacağı, aşılacağı inancı içindeyim ama bunun bir meydan okuma, bir tartışma ortamına dönüştürülmesi doğru değil'' dedi.
Devlet Personel Başkanlığı'nca Abant'ta düzenlenen ''Kamu Personel Sisteminin Sorunları, Çözüm Önerileri ve 2023 Vizyonu Çalıştayı''na katılan Çelik, oturum arasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye'nin demokratikleşme konusunda önemli adımlar attığını anlattı.
Milletle devletin her gün daha da barışık hale geldiğini vurgulayan Çelik, ''Her atılan adım, her düzenleme geçmiş yıllarda çok anlamsız tartışmaların çekişmelerin gereksiz olduğunu ve zamanın heba edildiğini ortaya çıkartıyor. Bu dönemde önemli değişimler oldu. Bir gencimiz üniversite eğitimini alıyor ve diplomasını bu devlet veriyor. Başı açık olmadığı için bu diploması işlevsiz hale geliyor ise tabi ki bu ciddi bir haksızlığı da beraberinde getiriyor'' diye konuştu.
''Hoşgörü ortamı içinde çözülmeli''
''Türkiye geçmişten bu yana sürekli bu konuları tartıştı tartışıyor'' diyen Çelik, şunları kaydetti:
''Ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde 5-10 yıl geriye dönüp baktığımızda, bir hanım kızımızın üniversiteyi bitirmiş, diplomasını almış birçok özellikli bir eleman haline gelmiş birisinin halen mağduriyet yaşadığı görüyoruz. 10 yıl sonra belki nelerle uğraşmışız, anlamsız işlerle uğraşmışız gibi değerlendirmeler yapacağız. Bu meseleler insan merkezli ve temel haklar çerçevesinde ele alınmalı. Hoşgörü ortamı içinde çözülmeli. AK Parti'nin genel bakışı budur.''
Geçmişte başörtülü kızların yurt dışında eğitim almak zorunda kaldığını hatırlatan Çelik, ''Kızlarımız dünyanın dört bir yanında okudular. Bunu getirip başörtülü başı açık şeklinde dönüştürmenin bir anlamı yok. Her ailede başı açık başı örtülü insanlar var. Biz dostça kardeşçe yaşarken insanların tercihlerine istikballerine engel teşkil edecek şekilde dönüştürmek doğru değil. Bunları aşmamız gerekiyor. Ben bu sorunun da ortadan kalkacağı, aşılacağı inancı içindeyim ama bunu bir meydan okuma bir tartışma ortamına dönüştürülmesi doğru değil'' ifadelerini kullandı.
Doğum izninin artırılması
''Kadınlarla ilgili atılacak adımların istihdama ve iş gücüne katılımını engellemeyecek şekilde olması gerekir'' diyen Çelik, şunları bildirdi:
''Bildiğiniz gibi doğum izinleri doğum öncesi ve sonrası ikişer aydı. Şimdi talep 3 ay doğum öncesi, 3 ay doğum sonrası şeklinde. Bununla ilgili bakanlıklarla değerlendirmelerde bulunuyoruz ama tekrar ediyorum, bu kadın istihdamına olumsuz yansımamalı. Eğer olumsuz yansıyacaksa kadınlarında bu izin süre artışını düşünmemesi gerekir ama eğer olumlu yansıması olacaksa, bizler de çalışmalarımızı sürüdürüyoruz.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik başörtüsüne ilişkin yaptığı açıklamada, "Bunları aşmamız gerekiyor. Ben bu sorunun da ortadan kalkacağı, aşılacağı inancı içindeyim ama bunun bir meydan okuma, bir tartışma ortamına dönüştürülmesi doğru değil'' dedi.
Devlet Personel Başkanlığı'nca Abant'ta düzenlenen ''Kamu Personel Sisteminin Sorunları, Çözüm Önerileri ve 2023 Vizyonu Çalıştayı''na katılan Çelik, oturum arasında gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye'nin demokratikleşme konusunda önemli adımlar attığını anlattı.
Milletle devletin her gün daha da barışık hale geldiğini vurgulayan Çelik, ''Her atılan adım, her düzenleme geçmiş yıllarda çok anlamsız tartışmaların çekişmelerin gereksiz olduğunu ve zamanın heba edildiğini ortaya çıkartıyor. Bu dönemde önemli değişimler oldu. Bir gencimiz üniversite eğitimini alıyor ve diplomasını bu devlet veriyor. Başı açık olmadığı için bu diploması işlevsiz hale geliyor ise tabi ki bu ciddi bir haksızlığı da beraberinde getiriyor'' diye konuştu.
''Hoşgörü ortamı içinde çözülmeli''
''Türkiye geçmişten bu yana sürekli bu konuları tartıştı tartışıyor'' diyen Çelik, şunları kaydetti:
''Ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde 5-10 yıl geriye dönüp baktığımızda, bir hanım kızımızın üniversiteyi bitirmiş, diplomasını almış birçok özellikli bir eleman haline gelmiş birisinin halen mağduriyet yaşadığı görüyoruz. 10 yıl sonra belki nelerle uğraşmışız, anlamsız işlerle uğraşmışız gibi değerlendirmeler yapacağız. Bu meseleler insan merkezli ve temel haklar çerçevesinde ele alınmalı. Hoşgörü ortamı içinde çözülmeli. AK Parti'nin genel bakışı budur.''
Geçmişte başörtülü kızların yurt dışında eğitim almak zorunda kaldığını hatırlatan Çelik, ''Kızlarımız dünyanın dört bir yanında okudular. Bunu getirip başörtülü başı açık şeklinde dönüştürmenin bir anlamı yok. Her ailede başı açık başı örtülü insanlar var. Biz dostça kardeşçe yaşarken insanların tercihlerine istikballerine engel teşkil edecek şekilde dönüştürmek doğru değil. Bunları aşmamız gerekiyor. Ben bu sorunun da ortadan kalkacağı, aşılacağı inancı içindeyim ama bunu bir meydan okuma bir tartışma ortamına dönüştürülmesi doğru değil'' ifadelerini kullandı.
Doğum izninin artırılması
''Kadınlarla ilgili atılacak adımların istihdama ve iş gücüne katılımını engellemeyecek şekilde olması gerekir'' diyen Çelik, şunları bildirdi:
''Bildiğiniz gibi doğum izinleri doğum öncesi ve sonrası ikişer aydı. Şimdi talep 3 ay doğum öncesi, 3 ay doğum sonrası şeklinde. Bununla ilgili bakanlıklarla değerlendirmelerde bulunuyoruz ama tekrar ediyorum, bu kadın istihdamına olumsuz yansımamalı. Eğer olumsuz yansıyacaksa kadınlarında bu izin süre artışını düşünmemesi gerekir ama eğer olumlu yansıması olacaksa, bizler de çalışmalarımızı sürüdürüyoruz.''
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 13:59
Gösterim: 1022
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nin 130. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla kendisine ''fahri doktora'' unvanı verildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nin 130. kuruluş yıl dönümü ve kendisine ''fahri doktora'' verilmesi dolayısıyla üniversitenin Haydarpaşa Yerleşkesi'nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, bir ırkın diğerine, bir milletin diğerine, bir ulusun diğerine üstünlüğünü savunmanın, en başta bu topraklara karşı hürmetsizlik, en başta bu toprakların özüne ihanet olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''Parlamentoda bir milletvekili, sanıyorum kariyeri de var. Ama ulus ile millet kavramını birbirine karıştırıyor. Ülkemizdeki Türk için kalkıyor millet, diğeri için ulus diyor. İçerikten haberi yok. Birisi öz Türkçe, diğeri Arapça'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Bizim şehitlerimiz ve şehitliklerimiz, bu ülkede ayrımcılığın önündeki en büyük engeldir. Özellikle Çanakkale Şehitlerimiz bunun en güzel örneğidir. Onlar adeta settir, en büyük barajdır. Irkının, kavminin, asabiyetinin üstün olduğuna inananlar varsa gitsinler ve şehitliklerimize baksınlar'' şeklinde konuştu.
Kendisini güçlü olarak görenin ırkını yüceltmesi ne kadar tehlikeliyse, kendisini mağdur olarak görenin de ırkını yüceltmesinin, ırkını bir ayrımcılık unsuru olarak kullanmasının o kadar tehlikeli olduğunu belirten Erdoğan, ''Irkçılığın panzehiri, antitezi asla ırkçılık olamaz. Irkını yücelten, başka ırkları yok sayan, aşağılayan karşısında, kendi ırkını öne çıkarmaya çalışan da aynı derecede yanlış bir yoldadır'' ifadelerini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nin 130. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla kendisine ''fahri doktora'' unvanı verildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nin 130. kuruluş yıl dönümü ve kendisine ''fahri doktora'' verilmesi dolayısıyla üniversitenin Haydarpaşa Yerleşkesi'nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, bir ırkın diğerine, bir milletin diğerine, bir ulusun diğerine üstünlüğünü savunmanın, en başta bu topraklara karşı hürmetsizlik, en başta bu toprakların özüne ihanet olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''Parlamentoda bir milletvekili, sanıyorum kariyeri de var. Ama ulus ile millet kavramını birbirine karıştırıyor. Ülkemizdeki Türk için kalkıyor millet, diğeri için ulus diyor. İçerikten haberi yok. Birisi öz Türkçe, diğeri Arapça'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Bizim şehitlerimiz ve şehitliklerimiz, bu ülkede ayrımcılığın önündeki en büyük engeldir. Özellikle Çanakkale Şehitlerimiz bunun en güzel örneğidir. Onlar adeta settir, en büyük barajdır. Irkının, kavminin, asabiyetinin üstün olduğuna inananlar varsa gitsinler ve şehitliklerimize baksınlar'' şeklinde konuştu.
Kendisini güçlü olarak görenin ırkını yüceltmesi ne kadar tehlikeliyse, kendisini mağdur olarak görenin de ırkını yüceltmesinin, ırkını bir ayrımcılık unsuru olarak kullanmasının o kadar tehlikeli olduğunu belirten Erdoğan, ''Irkçılığın panzehiri, antitezi asla ırkçılık olamaz. Irkını yücelten, başka ırkları yok sayan, aşağılayan karşısında, kendi ırkını öne çıkarmaya çalışan da aynı derecede yanlış bir yoldadır'' ifadelerini kullandı.
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 13:46
Gösterim: 1570
Türkiye'de geçen yıl yerli ve yabancı turistlerin en fazla ziyaret ettiği mekanlar, Ayasofya ve Topkapı Sarayı müzeleri ile Efes Ören Yeri oldu.
AA muhabirinin Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden aldığı bilgiye göre, Ayasofya Müzesi'ni toplam 3 milyon 345 bin 347 kişi, Topkapı Sarayı Müzesi'ni 3 milyon 334 bin 925 kişi, Efes Ören Yeri'ni ise 1 milyon 888 bin 173 kişi ziyaret etti.
Geçen yıl Türkiye'deki müze ve ören yerlerini toplamda 28 milyon 781 bin 308 turist gezerken, ziyaretlerden 280 milyon 206 bin 955 lira gelir elde edildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Türkiye'de geçen yıl yerli ve yabancı turistlerin en fazla ziyaret ettiği mekanlar, Ayasofya ve Topkapı Sarayı müzeleri ile Efes Ören Yeri oldu.
AA muhabirinin Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden aldığı bilgiye göre, Ayasofya Müzesi'ni toplam 3 milyon 345 bin 347 kişi, Topkapı Sarayı Müzesi'ni 3 milyon 334 bin 925 kişi, Efes Ören Yeri'ni ise 1 milyon 888 bin 173 kişi ziyaret etti.
Geçen yıl Türkiye'deki müze ve ören yerlerini toplamda 28 milyon 781 bin 308 turist gezerken, ziyaretlerden 280 milyon 206 bin 955 lira gelir elde edildi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 28 Ocak 2013 09:09
Gösterim: 1485
Konya-Ereğli Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti, bir öğretmenin bankadan çektiği 47 bin 500 lira krediye istinaden çeşitli nedenlerle kesilen toplam 3 bin 785 lira 66 kuruşun iadesine karar verdi.
Sabah Gazetesi’nin haberine göre, öğretmen Mümin Küçükyüksel (36), 2009 yılında bir bankadan 47 bin 500 lira konut kredisi çekti. Banka, Küçükyüksel'den kredi kullanım bedeli adı altında bin 675 lira kesti.
Küçükyüksel, kredi faizleri düşünce ikinci kez bankaya giderek kredi yapılandırmasına başvurdu. Yapılandırma işlem bedeli için de kendisinden 930 lira alındı.
Daha sonra Küçükyüksel'den bu kez krediyi erken ödediği ve vadesinden önce ödeme yaptığı için 871 lira 81 kuruş kesildi.
Banka, hayat sigortası için 103 lira 7 kuruş, ipotek fek işlemi için 105 lira, konut sigortası için 100 lira 78 kuruş olmak üzere toplam 308 lira 85 kuruş daha kesinti yaptı.
Avukatlara giden, Tüketiciler Birliği'ne danışan ve kendi durumuyla ilgili emsal kararları araştıran Küçükyüksel, alınan bedellerin haksız ve hukuka aykırı olduğu düşüncesiyle bankaya gitti.
Küçükyüksel, bankada kendisine, kesintileri geri alamayacağının ifade edilmesi üzerine Konya-Ereğli Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'na başvurdu.
Mümin öğretmenin yaptığı 5 ayrı şikayet de kabul edildi. Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla farklı zamanlarda verdiği kararlarla, tüm kesintilerin tekrar Küçükyüksel'e geri ödenmesini istedi.
Küçükyüksel, çeşitli nedenlerle kesilen 3 bin 785 lira 66 kuruşu geri aldı.
HAKKINI ARADI
Kredi çektikten sonra kararlı bir hukuk mücadelesi başlatan 12 yıllık öğretmen Mümin Küçükyüksel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hukuki açıdan haklı görüldüğü için mutlu olduğunu söyledi.
Kendisi gibi çok sayıda insanın bu şekilde mağdur edildiğini dile getiren Küçükyüksel, ''Ben sadece hakkımı aradım. Herkes hakkını aramalıdır. Ben kesilen paranın tamamını kuruşu kuruşuna geri aldım. Bu mücadelem umarım herkese örnek olur. Hukuki açıdan kazanılmış büyük bir mücadeleyi yürüttüm. Yaptığım araştırmalara göre Türkiye'de krediyi erken ödediği ve vadesinden önce ödeme yaptığı için kesilen paranın iadesini alan ilk kişilerden biri olduğumu düşünüyorum'' diye konuştu.
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç de bankaların yaptığı bu tür kesintiler karşısında, tüketicilerin her zaman hakkını araması gerektiğine dikkati çekti.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Konya-Ereğli Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti, bir öğretmenin bankadan çektiği 47 bin 500 lira krediye istinaden çeşitli nedenlerle kesilen toplam 3 bin 785 lira 66 kuruşun iadesine karar verdi.
Sabah Gazetesi’nin haberine göre, öğretmen Mümin Küçükyüksel (36), 2009 yılında bir bankadan 47 bin 500 lira konut kredisi çekti. Banka, Küçükyüksel'den kredi kullanım bedeli adı altında bin 675 lira kesti.
Küçükyüksel, kredi faizleri düşünce ikinci kez bankaya giderek kredi yapılandırmasına başvurdu. Yapılandırma işlem bedeli için de kendisinden 930 lira alındı.
Daha sonra Küçükyüksel'den bu kez krediyi erken ödediği ve vadesinden önce ödeme yaptığı için 871 lira 81 kuruş kesildi.
Banka, hayat sigortası için 103 lira 7 kuruş, ipotek fek işlemi için 105 lira, konut sigortası için 100 lira 78 kuruş olmak üzere toplam 308 lira 85 kuruş daha kesinti yaptı.
Avukatlara giden, Tüketiciler Birliği'ne danışan ve kendi durumuyla ilgili emsal kararları araştıran Küçükyüksel, alınan bedellerin haksız ve hukuka aykırı olduğu düşüncesiyle bankaya gitti.
Küçükyüksel, bankada kendisine, kesintileri geri alamayacağının ifade edilmesi üzerine Konya-Ereğli Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'na başvurdu.
Mümin öğretmenin yaptığı 5 ayrı şikayet de kabul edildi. Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla farklı zamanlarda verdiği kararlarla, tüm kesintilerin tekrar Küçükyüksel'e geri ödenmesini istedi.
Küçükyüksel, çeşitli nedenlerle kesilen 3 bin 785 lira 66 kuruşu geri aldı.
HAKKINI ARADI
Kredi çektikten sonra kararlı bir hukuk mücadelesi başlatan 12 yıllık öğretmen Mümin Küçükyüksel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hukuki açıdan haklı görüldüğü için mutlu olduğunu söyledi.
Kendisi gibi çok sayıda insanın bu şekilde mağdur edildiğini dile getiren Küçükyüksel, ''Ben sadece hakkımı aradım. Herkes hakkını aramalıdır. Ben kesilen paranın tamamını kuruşu kuruşuna geri aldım. Bu mücadelem umarım herkese örnek olur. Hukuki açıdan kazanılmış büyük bir mücadeleyi yürüttüm. Yaptığım araştırmalara göre Türkiye'de krediyi erken ödediği ve vadesinden önce ödeme yaptığı için kesilen paranın iadesini alan ilk kişilerden biri olduğumu düşünüyorum'' diye konuştu.
Tüketiciler Birliği Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Dinç de bankaların yaptığı bu tür kesintiler karşısında, tüketicilerin her zaman hakkını araması gerektiğine dikkati çekti.
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 12:34
Gösterim: 1438
İlkokul öğrencileri, televizyon yayınlarıyla ilgili taleplerini ''Lütfen RTÜK Amca'' diye başlayan mektuplarla RTÜK'e iletti.
Çocuklar, belgesellerin ceza olarak yayınlanmamasını, dizilerde öpüşme, küfür ve ''dıııt'' sinyali olmamasını, çizgi filmlerin sadece çocuk kanallarında değil, bütün kanallarda olmasını, okuldan geldikleri saatlerde kendilerine uygun filmler yayınlanmasını, reklamların uzun ve yanıltıcı olmamasını istedi.
Öğrencilerden Mustafa Karakaya mektubunda, ''Okuldan gelince çocuk yarışması olmasını istiyorum. Zaten 'Haydi çocuklar uykuya' deyince hemen yatıyoruz. Biz sizin dediğinizi yapıyoruz, siz de bizim dediğimizi yapın'' derken, Hicran Şahin ise ''Reklamlar insanı yanıltıyor. Mesela reklamda 5 lira diyor, markete gidince 10 lira çıkıyor. Okuldan 17.45'te çıkıyoruz. Doğru dürüst şeyler çıkartmıyorsunuz. Saat 21.00'e gelince bize davetiye gönderiyorsunuz. O zaman doğru dürüst şeyler çıkarın" ifadesini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İlkokul öğrencileri, televizyon yayınlarıyla ilgili taleplerini ''Lütfen RTÜK Amca'' diye başlayan mektuplarla RTÜK'e iletti.
Çocuklar, belgesellerin ceza olarak yayınlanmamasını, dizilerde öpüşme, küfür ve ''dıııt'' sinyali olmamasını, çizgi filmlerin sadece çocuk kanallarında değil, bütün kanallarda olmasını, okuldan geldikleri saatlerde kendilerine uygun filmler yayınlanmasını, reklamların uzun ve yanıltıcı olmamasını istedi.
Öğrencilerden Mustafa Karakaya mektubunda, ''Okuldan gelince çocuk yarışması olmasını istiyorum. Zaten 'Haydi çocuklar uykuya' deyince hemen yatıyoruz. Biz sizin dediğinizi yapıyoruz, siz de bizim dediğimizi yapın'' derken, Hicran Şahin ise ''Reklamlar insanı yanıltıyor. Mesela reklamda 5 lira diyor, markete gidince 10 lira çıkıyor. Okuldan 17.45'te çıkıyoruz. Doğru dürüst şeyler çıkartmıyorsunuz. Saat 21.00'e gelince bize davetiye gönderiyorsunuz. O zaman doğru dürüst şeyler çıkarın" ifadesini kullandı.
Son Güncelleme: Cumartesi, 26 Ocak 2013 12:07
Gösterim: 1267